ao 14 Sayfa * Son Postea ,, nın tefrikası 115 k maceram) s._ aponyaya gidecek olan Ertuğrul gemisi havuza girdiği de, makinesinin kazanları bile yerinden oynatılama- mış ve kazan aletleri teftiş ve tamir olunmamıştı. — Niçis zavallı olrun, '« birader?.. Koskoca, Japonya seferine gidiyor. — Niçin gidiyor biliyor musun?.. — Nâzırin damadı da onun için... P şerefi, Osman beye vermiyecekler Ya.. sana, bana mı verecekler?.. — Azizim!.. Üyle ise; senin dünyar Han haberin yok... Osman bey, eceline Wdiyor... * — Sebebr.. — Uzun mesele, — Canım, şöyle biraz çıtlat, — Söz, aramızda kalsın, haaaa, — Hiç merak etmo. — Efendim!.. Osman beyin başına, emmel bir çorab örülüyor. — Niçin?.. — Hanımla geçinemiyormuş da, - Sün için. — Yahul,. Osman bey, melek gibi Hir adamdır. — Vakıâ, bize öyle geliyor. Fakat; fgelelim ki, harem dairesi her gün up oturup; kop kalkıyönmuş Ge z gün kadınlar, Bazcaadalıya ayak temişler.. «Sen, koskoca bir kaptan a.. bir, derya padişabı olasın da, damadına söz geçiremiyesin. Ya - &lır olasun sana... Ya, bu adam.. ya, .» demişler... Bu sözler, Bozcaada- İyya cok feha tesir yapmış.. «Siz merak #tmeyin. Yakında ben onu, öyle bir yokculuğa gönderirim ki, oradan zor ti döner.» demiş... İşte şimdi; Os - İ rük tekne ile Japonya- bu imiş. / Birader!.. Bu söylediğin yözler, pek akıllı Iafına benzemiyor, a- Paa... — Akılh lâfına benzemiyor, olur mu? n b Hindaki halayı! hanımın ,can ciğer a kur'ân okutan ho- ahbablarından kadının ağzından işittim. * (Bozeaadalı) nın rakibleri tarafın - uydurulan, ve.. basit, iptidaf fikir- müuhakemeden Gciz safdiller tara - findan dalga dalga etrafa yayılan bu Gedikodular, eikân umumiyeyi garip tphtklo sürüklüyor.. söylenen söz- x aklın ve mantığın kabul etmiye - çeği şeyler olmakla beraber, Hasan Hüsnü paşa aleyhinde bir hoşnudsuz- Tuk cereyant husüle getiriyordu. Aynı zamanda, bahriyedeki saray hafiyeleri tarafından, Abdülhamide de İurr»ller yağdırılıyordu. Abdülhamid, bilhassa bu jurnaller - den birine ehemmiyet vermişti Bu jur- Bir Doktorun Günlük Notlarından rip, Zatürree Ve kızıl Gripler ve zütürreeler devam ediyor. Ha- vaların çok ânl teboddülâtından az çok hertes müteessir olmaktadır. Çok ağır grip ve zütürree vak'alarına tesadüf et- mekbeyiz. Soğuk alıçınlığından, — Tutübet- ten herkesin kendisini - korumasını bir daha tavsiye ederiz. Bu hafta içinde bir kaç tene kımı! vak'ası da nazarı dikkati celbetmiştir. Kıml vak'- aları ağır görünmüyordu. Çok baflf, hat- tâ yirmi dört saaş içinde ateşi düşea ve iyileşen. vak'alar olduğu gibi oldukca a- Hir vak'alar da kaydediliyor. Kımı! vak'a- larında teşhla konur konmaz derbal kızıl gercmü tatbik edilmelidir. Ve ilk yirmi dört saat zarfında tatbikina başlanılırsa daha güzel ve seri neticeler temin edi « lir Heor halde gerek «ripler ve gerekse zâlür- ree ve kımıl için her gece ve rabahleyin buruna ilâç damlatmak ve aynı zamanda oksijenli su ile yahud tentürdiyot dam- Tatılmış meak su İle sik sık gargara yap- mak çok muvafıktır. 1*) Bu natları kesip saklayınız, yahut , Bozcaadalının yalı« | nal de, şu mealde idi: Uaponyaya gidecek olan Ertuğrul gemisi, köç defa havuza girdiği halde, şimdiye kadar makinesinin kazanları yerinden oynatılmamış, kazan: âletleri de teftiş ve tâmir olunmamıştır. Mezkür geminin çarlıçıbaşısı, İngil- tere tebaasından ve bahriye miralayla- rından Harti bey, bu ciheti ihtar mâhi- yetinde bir rapor yazarak bahriye neza- reti celilesine takdim etmiş ise de, bu rapor nazarı dikkate alımmak şöyle dur- sun; mumâileyh Harti bey, derhal mezkür gemiden alınmış; rütbesinin miyalay olmasına rağınen, Köprü va- purlarının makinistliğine atılınıştır. (Nazır paşa kullarının vazifei sada- kat ve ubudiyeti; rizâyi şâhâneleri da> hilinde ifayi hüsnü hizmetle ibrazı ehli- yet ve sadakat olduğu halde, bu mese- leye kat'iyyen ehemmiyet verimemek: tedir. Bundan maksadı ise, hâkânı sâ - İbık Murad efendinin adamlarının teş - vikile, zâti şâhânelerinin muvaffaki - yetlerini kesreylemektir. (Ertuğrul gemisi, bu hal ile Hind ve Japonya denizlerine değil, Çanak - kalaye dahi emniyet ve #elâmet içinde gidemiyecektir. Bu hâli esefi iştimal, mahzâ malümu şâhâneleri olmak üze- Abdülhamidin, bahriye nazırına son beraber, derhal el altından - tahkikat di: Kazanlar meselesini ilk evvel ortaya atan, (Harti bey) değildi... Bahriye, makine kısmı resimhanesi müdürü Ah- met paşa, daha evvel müracaat etmiş: — İyi kullanılmak şartile, bu kazan- larla Japonyaya kadar gidip gelinir. An cak şu var ki; her dakika, tehlike mev- cuddur. Onun için çok esaslı tâmir İâ- zım. Demişti. Bahriye nazırı da, aynı fikirde idi. Çünkü (Ertuğrul), Hüsnü paşa için Üüç, on dört sene kadar evvel Bozcaa- dalı bu geminin süvarisi idi. Hattâ, bu gemi ile bir de mühim zafer temin et - mişti... Girid sahillerine memur (İz - zeddin) vapuru, âsilere silâh, cephane ve gönüllü getiren (Arkâdi) v:puruma rastgelerek onu şiddetle tâkibe başla - dığı zaman, İzzeddin vapurunun Arkâ- diye yetişmesi ve onu esir alması müm Çünkü Arkâdi. o tarihte "ate malikti. İzzeddin'in sür'ati ise, âzümi olarak dokuz milden fazla değildi. İşte bu tâkib eenasında, Arkâdinin karşısına birdenbire (Ertuğ- rul) çıkıvermiş.. artık iki ateş arasında kalan Arkâdi, tehlikeye girdiğini an - lar anlamaz, derhal kazaya bindirmiş- İti. | — C(Ertuğrul) u çok iyi tanıyan Boz - jesadalı da, kazanların esaslı bir tâmir geçirmesine tarafdar idi. Fakat bu tâ- mir çok uzun sürecek ve pek fazla pa- va gidecekti. İşte, bahriye nazırı buna ,bir çare ararken, Harti bey de kazan - iları tecrübe etmiş: o da ayrıca bir ta- por vermişti. Fakat, Harti beyin bu raporu verdi- ğinin ertesi gün, evvelce İngiltereye si- pariş edilmiş olan Köprü vapurlarından İşkisi gelmişti... Bu yeni — vapurların |makineleri, son sistemdi. Teslim mu - İamelesini yapan heyet: İöiüm Güdülariniz. u makinsler kullanamazlar, ehil ve ecnebi çarhçı İâ- F Diye, bahriye nazırına tapor vermiş- berdi. Harti bey, hakikaten mesleği heldi. Vaktile o da (İzzeddi runda çarhçıbaşılık etmiş; meselesinde, o da inde & in) vapu - (Arkâdi) şerefli bir vazife ifa ) re, hasebüssadaka mâruzdur, ferman.) | derecede itimadı vârdı. Böyle olmakla | yaptı. Ve bu tahkikat şu neticeye var -| Bozcaadalıya | İdanlarında mükemmel terbiye görür, | meçhul bir gemi değildi. Takriben on| SON POSTA * Son Posta » sin Tarihi Tefrikas : 58 ) Yazan : Celâl Cengiz Hitit ustasının Mısırlılara yaptığı kılıç insanı bir vuruşta ikiye bölüyordu Ahalinin kendi işlerinden başka, mükellef olduğu bazı vazifeler de var- dı. Hükümdarın arazisinde çalşmak; kanal kazmak, yol yapmak, ehramlara taş taşımak gibi ağır ve umumi işlerde ahaliye gördürülürdü. Ru semt semt ve — müna - vebe ile yaptırılır, halkın daimi meş - galesine ve maişetine halel gelmemek için, bu tasnifler en âdil hakimlere yap- tırılırdı. Zenginler fazla vergi vermek suretile bu gibi mükellefiyetlerden kurtulurlardı. Bu vazifeler çok ağır olmakla beraber, münadiler sokakları dolaşınca ahali kendi sıralarını bilir- ler, ve hemen ellerindeki işleri bıraka- rak, yeni yapacakları işlerin başına koşarlardı. Ahali hükümdara ve hükümet erkâ- nına hürmet ve riayet eder, memleket işlerini elbirliğile yapmaktan zevk du- yardı. Malül ve hasta alanlar maze - retlerini hakimlere anlatırlar - ve bu mükeHefiyetlerden affedilirlerdi. Mısırlılar barbi bir san'at haline| sokmuşlardı. Harpten muzakfer olarak dönen bir adamla, hazlar gitmemiş. biz| kimse ayni hukuk ve hürriyete sahip olamazdı. Harpten dönmüş muzaffer bir asker cürümden dolayı maznunen mahkeme huzuruna çıksa bile hafif ceza görür, |bakimlerin himayesine mazhar olurdu. Bu gibi-imtiyazlara 'nali olmak için, harp ilânında, herkes cenk meydanına koşarak. ve istiyerek giderdi. Asker her gün büyük talim mey - talimleri yapılırdı. Tanis haftanin bir çok günlerind> bu talimleri teftişe gelir, büyük muvaf- fakiyet gösterenlere hediyeler dağıtır- Hükümetin mütcaddit silâh imalât- haneleri bulunurdu. Bu imalâthaneler- de, piyade askerleri için yay, miğfer, kamakan, mızrak ve kılıç imal ederler- di. Bu imalâthanelere esirleri ve ya - bancıları sokmazlardı. Hükümdar or- dularında ne mikdarda silâh istimal edildiğini harice ifça'edenler ağır cee zalar görürlerdi. Hükümdar Tanis zamanında ilk de- fa olarak eğri kılıç imat edilmişti. Bu kılıc imal eden usta Hititli bir asker- di Tanis, Hutut esirleri memleketine gönderirken bu adamı büyük para ve servet mukabilinde Mısırda alıkoymuş ve silâh imalâthanelerinde istihdam et- mişti. Mısırda hemen hemen bu adam- dan başka bir yabancı yok gibiydi. Hititli ustanın imal ettiği eğri kıhç- lar çok rağbet bulmuştu. Her gün or- manlardan vahşi hayvanlar avlanarak bu kılıçlarla tecrübeleri yapılırdı. Mısırlılar bu tarihe kadar bu şekilde kılıç kullanmamışlardı. Hititli ustanım yaptığı kılıçlar, insanı bir vuruşta ikiye bölüyordu. Misir piyadeleri muhtelif kat'alara ayrılmıştı. Her kıt'anın kendisine mah- jsus bir alâmeti vardı. Ağır piyade kıt'- aları trampete çalarak yürürdü. Musırlıların süvarileri yoktu. Yalnız harpte kullanılan cenk — arabalarına mahsus bir çok beygirleri — vardı. Bu arabalara binen askerler, — arabaların Şüzerlerinden ok ile muharebe ederlerdi. Cenk arabaları Mısırlıların yegâne mu- zafferiyet aletleriydi. Bu arabaları diğer milletler de Mısızlılardan görerek tak- lit etmişlerdi. Cenk — arabalarının ön kısımları demir siperlerle çok sağlaın yapılırdı. Cenk esnasında, — arabanın içindeki muharipler, arabanın cephe- lerini siper alarak kendilerini korurlar ve düşman içine kolaylıkla girerlerdi. Mısırlıların - harpte - kullandıkları (Koç başları) da onları harpte zafere sür'atle ulaştıran vamtalardan biri idi. Bir mevki muhasara edildiği zaman yüksek setleri ve duvarları koç başlar rile yıkar, tahrip ederler ve arkadan gelen piyadeye yol açarlardı. Ordunun en kuvvetli unsuru olan bu hücum ve tahrip kolları Mısırlıların en kuvvetli ve heybetli askerlerinden seçilirdi. Mısırlılarla harbeden düşman- lar en ziyade bu hücum vestahrip kok larından korkarlar, onların karşısında uzun müddet mukavemet edemezler- di. Mısırlılar ok ile nişan — talimlerine çok ehemmiyet verirlerdi. Maamafih Sumerlilerin nişancılığı meşhurdu. Mısırlılar, bir insan öldüğü zaman ruhun cesetten ayrıldığına, fakat ce- sette bir şeyin yaşadığına itikat eder - İlerdi. Bu sebeple cesetlere ehemmiyet cıya götürülür, dükkânda bulunan bi ah tabkalardan bir çok modeller W edildikten sonra içlerinden bir tandil seçilirdi. Mazkyosx bu veddole' gön eai hazırlar ve ölü iki şahit huzuri mumyacıya teslim edilirdi. Mısırlılar üç nevi mumya yaparllf” dı. Mumyacı cesedi birinci nevideti mumyalamak için evvelâ ölünün baff nı deler ve bu delikten bir mayi akıtif rak, beynini eğri bir demirle burnut * dan çıkarırdı. Bundan sonra deler, barsaklarını çıkarır, içini hurmf şarabile yıkar, derinin içine ve na güzel ve aabit kokular koyardii |Bundan sonra karnının deliğini zamlı tarçın ve kokulu ilâçlarla tıkar ve di* kerdi. Ceset bu suretle hazırlandıktan soli' ra, dükkânda yetmiş gün sodalı tuz F çinde bırakılırdı. Bu müddet bitincf verirler, toprak altına atıvermezlerdi. |tuzdan çıkarılır, tekrar yıkanır, zamki İnsan cesedinden ayrılan ruhu te -|batırılmış sargılarla srmsıkı pelikli bir Turna kuşu, veya insan baş-|Bu ameliyat bittikten sonra, ceset v4 * h bir atmaca suretinde tasavvur eder- | hibine teslim olunur, sahipleri diğer blf ler ve insan ölürken ağzından rühu bu|başka dükkânda ona ” göre zarif bit daima iki kumandan idaresinde harp| şekilde çıkar zannederlerdi. Bu ruh yer altında (Oziris) huzurunda bera» et ettikten sonra, yer yüzünde dola - İşırsa insanlara bu şekilde görünür, ba- zan de birer gölge halinde yanlarından geçer itikadında bulunurlar ve turna- larla atmacaları avlamazlardı. Bu hays vanlara el ve silâh uzatanlar tel'in edi- |Hr, kendilerile alış veriş edilmezdi. Mısırkların itikadınca Ruhun be - mle olan münasebeti daimi idi. Ruhun kendi cesedini daima yokla- dığını zannederek vücudun bozulma - sıma meydan vermezler, onu mumya- lamak suretile muhafaza ederlerdi. Mısırda cesetleri mumyalamak âde-| ta bir san'at haline gelmişti. En meş - hur ve san'atkâr mumyacılar Memfis şehrinde bulunurdu. Bir adam öldüğü zaman, her hangi bir merasimden evvel ceset mumya - TAKVIM | —H Arabt sene 1868 Kasım Zühicce HS x 20 1 d |40 ) ı 59 MLARC Yats Bu gece nöbetci olan cezancler yunlar - dr: İstanbal z Aksarayda : (Şerefi. Beyazıdda * (Azü- der). Fenerde : (Emilyadi). Şehreminin- de : (Nüzm), Karagümrükte : (Kemali, Samatyada : (Mudvan), Şehzadebaşın - da : (Hamdi), Ryüpte : (Arif Beşir). E- minönünde : (Benstason). Küçükpazar- da : (Nocati Ahmet). Alemdarda : (Sırm Rasim). Bakırköyünde : (İstipan). Beyoğlu cihetindekiler : İStiRİNI caddesinde - (Dellâ Suda), Tepe- başında : (Kinyolih. Karaköyde : (Hü- seyin Hüzmü). İstiklâl caddesinde : (Li- monciyan). Pangaltıda : (Nargileciyanı. Boşiköaşta : CAİ Raza). Bağaziçi ve Adalardı Üsküdarda : ( belide : (Tanaşk. mubhafaza yaptırırlar ve bu süretl! mumyalanmış olan cesedi bu muhafattf içine koyarak evlerinin bir köşesind dayarlardı. Zenginler ölülerini ehramlarda ve yahut ev gibi husust surette inşa miş mezarlarda muhafaza ederlerdi. İkinci nevi mumya birincisinden bi* raz daha ucuz yapılırdı. Mumyacı, c& sodin karnına bir şırınga ile Sidre nası döker, fakat barsaklarını çıkar * mazdı. (Arkası var) RADYO Bugünkü Program 13 - Şubat - 1837 - Cumartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plükla Türk musikisi 1250: Havâ” dis. 1305 Muhtellf plâk neşeiyatı. Akşam neşriyatı. 18.30: Plâkla dans musikisi. 19: Şehir 'Tİ” yatrosu komedi kısmı tarafından bir 20: Türk musikt heyeti. 20.30: Bay Ömer Ri” za taralından Arabca bavadia. 2046: Münüf Rurettin ve arkadaşları tarafından Türk mü” sikisi ve Anlk şarkıları, saat üyarı, TL.13: O” kestra. Tt1ö: Ajans ve borsa haberleri. 7230 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. BÜKREŞ 16: Askeri bando, 17.40: Hafif müzik. 1f 10: Caz havaları. 20.48: Örkestra. 2148: Hü* berler. BUDAPEŞTE 1T: Muhtelif havalar, 19: Çigan arkestrü” # 1030: Şarkılar. 20: 3 perdelik komodi. Si 50: Operm orkesizası. 28: Plâk Deşriyatı. PRAG 19.16: Caz kavaları. 20.10: Bratislav'daf .16: Senfonf orkestrasmı. 2220: P nakii. 14.15: Çayakovski'den parçalar (tonasec). 17: Mühtelif havalar. 1430: Orkestra, 344 Şarkılar. 21.68: Kasa tamsil. 2215: Dans mü* söküsi. VİYANA 18.5: Mandolin havaları. 17.25: Plâk neşri” yatı. 18.25: Halk şarkıları. 19.1$: Viyola harü” ları, 1045: Tiyatro. 2240: Hafif müzik. Yarınki Program M - Çubat - 1837 - Paaa İSTANBUL ÜÖğle neşriyatı: 3 12.80: Plâkla Türk musikisi. 1250: Havadik 13: Beyoğlu Tinikevt temsil kolu tarafındaf bir komedi. 1330: Muhtelif plâk neşriyati- Akşam meşriyatı: 18.30: Varyete müziği” Ambasadörden ni” KRiL. 19.30: Konferans: Selim Sierr Tarcan:. 20 Müzeyyen ve arkadasları — tarafından meuzikisi ve halk şarkılar:. 20.30: Ömer BZf farafından Arabca söyler. 2045: Belma Vf (arkadaştarı tarafından Türk musikisi ve htlk garkıları: Saat Ayarı 2115: Orkesira. ZD0i Ajans ve boraa haberleri. 22.30: Viâkla salü0” lar, Gpera ve operet parçaları.