SON POSTA İttihad ve Terakkide on sene On ikinci kısım No. 8 .— CİHAN HARBİNİN SON PERDES Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen | Rusyanın mağlüp oluşundan sonra bir Hindistan seferi yapmak hatıra geldi Bu fikir o zaman söz dinlemeyen Enver Paşanın hayalini tahrik ederek kendisile konuşa bilmek için, İzzet Paşa tarafından ileri sürülmüş, fakat sonra mesele Son bir ziyaretimde, bana bir takım #eyler anlattılar. Ben de bunları burada ülâsa etmek istiyorum. Bu kıymetli, münevver ve değerli askerden dinlediklerim şunlardır: 4— ,.. Rusların Anadoluyu istilâ » İsrina karşı bir sed çekip hattâ onları biraz da mağlüb ederek geriye atmış olduğumuzdan bir müddet sonra beni bir düşünce almıştı. Elimizde bulunan üvvet çok zayıf idi. Karşımızdaki Rus ir, eded ve kuvvet itibarile bize çok fa- ik bulunuyorlardı. Bizim için bu kuv- vetlerle onlara karşı yapılacak hiç bir tey yok, onların bir daha toplanarak izim üzerimize geldikleri takdirde de rşı durmak için elimizde imkân fev- le dardı, Enver paşa bu cepheyi daima ihmal etti. Bize karşı üvey evlâd Muamelesi yaptı. Para, erzak, nakil va- “tasi, askeri kuvvet, ikmal efradı, ne edikse ( alamamıştık. Bunun için, 017 iptidalarında ben kara kara dü Bürken, cephedeki silkünetten bil'isti- hem kendimi tedavi ettirmek, hem İstanbul ricali ile görüşmek üzere anbula gitmeğe karar verdim. Mak- #adim, şark ordularımızın mahküm ol dukları metrükiyete bir deva bulmak, »akil vasıtaları ve ikmal efradı dilen - mak idi, mu ibulde başkumandanlık bizi ue MUŞ gibi idi, Bizim cephede her şe- Yimiz eksik olduğu halde memleket ha Hcinde fırkalarımız dolaşıyordu. En ga Hbinl söyliyeyim: Bizde yiyecek kıtlığ Varken bir gün sizin gazetelerden öğ- tendik ki Galiçya ve Romanya cephe - sindeki askerlerimize tütün ve sigara İyesi göndermek için İstanbul ga- #eteleri #atlarına o muvakkat bir zam Yapmışlar; bunların hasılâtile hediye Bönderilecek! Bu tezad, oradaki Sarayı düşünen, buradaki ekmeği inmiyen zihniyet, bana bir daha is - t etti ki İstanbula gidip bu derde bir #ere bulmak lâzımdır. Bunları Enver İle mâkul surette konuşmıya im- n yoktu. Onunla karşı karşıya geçip yi bir konuşma yapmaktan fay - al hâsıl olmıyacağım bir çok tecrübe- i İN verdiği kanaatle biliyordum, Be - imle konuşacak, «peki, peki...» di- — ©k ve sonra gene fütuhat hülyala- Da dalacaktı, Bunun için, ben de baş- bir çare düşündüm: i “Bütün tarihi malümatımı, harb ta- m bilgilerimi bir araya topladım, bir seferi projesi yaptım. O, memle- in müdafaasına aid projelerden zi-| Ma başka memleketlerin fetih ve is -| ER ina aid projelere meraklı idi. Ben sona böyle bir proje vermek ve bu! e gözüne girmek yolile maksadı! Da nail olmak istedim. İskender Hin-| ğı ma Küçük Asya yolfle gitmiş des! miydi? Napolyon'un tasavvur etti- ndistan seferi yolu Küçük Asya - Kü, geçmiyor muydu? Şu halde esas İçlik Asyayı sağlam ve kuvvetli tut- aran ibaret bir plânla Hindistana bir haki, siya dair bir proje yaparsam, atten ziyade hayali seven Envere iye ve istediklerimi alabilmeyi in “etmiş olurdum! Plânımda bu Yal tarafını kuvvetlendirdim: Harb m senedir devam etmiş, ve da» mi senelerce devam etmek istidadını zika diyordum, şu halde tarihte DE iye kadar büyük kumandanlar ta- indan tecrübe edilmiş olan bir seferi kere de biz tecrübe eder ve muvaf- ciddi bir renk almıştı Enver Paşaya Hindistan projesini tek- lif eden Ahmet İzzet Paşa -İfak olabilirdik. Bunun Türkiyeye Ve müttefiklerine vereceği şerefi tomtu » raklı kelimelerle ballandıra ballandıra anlattım. Fakat yazdıklarıma, kendim inapayor mu idim. Hâşâ! Maalesef, bu lâyihanın sureti elimde kalmadı. Belki ikinci ordu, yahud umumi karargâhın dosyaları arasında bulunabilir, Ben Wr mu:yolda gelirken: şimendiferde' dikte ediyordum. Emin ve mütemed olan ar- adaşlarımlada buna dair konuşuyor, hattâ arada bir gülüyorduk. Kim bilir bu proje, Enverin üzerinde ne tesir ya- pacaktı Ben paşanın: bu: sözlerini . merakla dinliyordum. Klâsik bir asker terbiye- si almış, klâsik bir askeri zihniyet hu-! dudu haricine çıkmamış, askerliği kuv- vet hesabı halinde anlamış klâsik bir GRİPİN Bulunan eve baş ve diş ağrısı Onun gibi şınız o ve ibi alınız; bir şeyiniz kâlmaz yapmayın, oba. dişiniz © ağrımağa mı hemen bir kaşe askerin, ordusunu takviye için böyle yollardan gitmeği düşünmesi hem hoş, bem de acıklı idi. «— ... Fakat, dedi; 917 senesi ipti- dasında bir hayal olmak üzere telâkki ettiğim bu fikir, aradan bir sene geç - meden, 917 senesi ortalarında hakikar te geçmesi mümkün bir fikir haline in- kılâb etti, » Bu sözler benim dikkatimi aştı. a— arttır. 917 ortalarına doğru Rusya bitmiş, müttefik ordular Karadeniz sa -! | hillerine inmiş, Türk ordusu Kafkas - yayı işgal etmişti. Romanya iskelele « rinden Batum'a, Batum'dan şimendi- ferle Bakü'ya, Bakü'dan Hezer karşı- sında Krasnvodsk'a, oradan da şimen- diferle Herat üzerine askeri sevkiyat yapmak kabil olmuştu aİşte iş görülecek zaman. Cihad fet- valarının, hilâfetin, İslâm âleminin fayda vereceği zaman ve saha: Bu yok larda nakliyat mümkündü ve bundan evvel Hind seferleri yapmıya kalkmış olanların ellerinde bu vasıtalar yoktu. | Yolların geçtiği memleketler, minen | Türkiyeye bağlı o ülkelerdi. Bizim İgöndereceğimiz © kuvvetleri, © bu- ralardan toplanacak efrad ile kuvvet- İendirmek ve onların her nevi yardım- larına güvenmek kabildi. Bunlar #ade| Müslüman değil; 'ayihı zamanda Türk| olan ve Türklüğü seven kütlelerdi. O sıralarda “bu: memleketlerde dilediği İlimiz gibi hareket etiiiâmize mâni ol - mak üzere önümüze geçebilecek her hangi bir kuvvet de'yoktu. (Arkası var) Şehir Tiyatrosu Tepebaşı dram kismınd. 18-2.087 akşam saat 20.30'da hindu Betedıyasi Şehir Tiyatrosu ill BAHAR l TEMIZLIĞI — Fransiz tiyatrosu NN Ii Operet kısımında gündüz saat 14 de çocuk tiyatrosu Doğanla Selma akşam saat 20.90 da AşK MEKTEBİ 16-2.987 Sab akşamı Aşk mektebj operetinden ayrıca Bir defaya mahsus Naşit tarafından bir perde komedi Biga İcra Memurluğundan: İstanbulda Ziraat makineleri şirketine 463 lira 16 kuruş ve masraf borçla Dimete- kada İzzet oğlu Hamdinin rehinli bulunan ve olbaptaki arttırma şartnamesinde evsafı sairesi yazılı Dimelokada tapunun 'P, evvel 928 tarih ve 27 No. da kayıtlı hamam soka- İı mevkiinde 2300 arşın murabbamda sağı sahibi senet selâmlığı ve bane arsası solu Ali hanesi ve bahçesi arkası ve önü yol ile mahdut düz mevkide içinde bir sn kuyusu bulunan toprağı iyi 160 lira kıymetinde ha- ne bahçesi. 28 No. da kayıtlı ayni mevkide sağı yol solu yol arkası sahihi senet ve Os- man paşa oğlu hanesi ve önü yol ile mahdut 800 arşın murabbamda urun bir şekilde ker. piçten yapılmış 500 lira kıymetinde mağaza ve 20 No, da kayıtlı sağı Emine bahçesi solu Hamdi arkası Ali ahırı ve arsası önü sahibi senetle mahdut 209 lira kiymel'nde arsa ve işbu arsanın üzerinde ve Sol kısmında bir kattan ibaret ve kerpiçten adi bir şekilde yapılmış ve sağ kisminda gene bu şekilde kerpiçten yapılmış bir tek odadan ibaret bir hizmetkâr odası ve bu odanın yanında ker- pişten yapılmış büyük mikyasta bir ahır ve) arabalık bulunmaktadır ve 30 No. da kayıtlı ayni mevkide sağı Ali hane solu Osman be- şa hanesi arkası ve önü yolile muhdut cad- de üstünde üç kattan ibaret çök harap ta- mit kabul etmez şekilde ankazından istifade edilir. Fevkani on oda tahtani iki oda ve ke- xn tahtında nhire anbarlar İle arsası dahi- linde iki mutfağı süştemil 1506 lira kiyme İtinde bir hanenin açık arttırma wsolile pa- a a a a Hayal inkisarı 'nın sıcak bir gecesi; genç iç seslerini çıkarmıyor- nin önünde birbirleri- ne sımisıkı sarılmış, duruyorlar. Bu ak- şam dünya onların, cihan onların... A- şağıda Arno nehri; bir duvar teşkil e- den sira sıra e ın camları, kara suya pırıltılar aksettiriyor, Sağda, konakla- rın dört köşe kuleleri, yıldızlara doğru yükseliyor. Solda, Vecchio köprüsü üzerindeki dükkânlar arasında ların: içip hulyalar kurarak piyasa e - den halk... Henri Lambert, sekiz gün evvel evle- nip aldığı kadını genç kadını göğsü ü- zerinde daha hararetle sıktı. Hafif, ince saçlar sarı pırıltılar çıkarıyor; sakin ve şefkatli gözleri var; uzun yumuşak eli kocasının avucu içinde daima biraz tit riyor, Güzel bir kadın. Henri Lambert sekiz günden beri onuni yan r, bü sin dafaaya hiç bir im zın “ onun yanında geçiriyor... İçinden: «İlk iki kocasını öldürmüş bir kadın! dedi. On yildan beri, görülmemiş, hiç ol mazsa nadir bulunur bir ruh halet şinde idi; Çin'e gitmeğe, vahşi hayvan- öldürme de, devlet aleyhinde komp- lolar kurmağa da imkân bulamadığın dan tehlikenin zevkini, masrafa girme den, evinde tatmak istemişti. Bu t önüne birdenbire çıkıvermişti... Kendi kendine: — Acaba, dedi, bu güzel manzara karşısında neler düşünüyor?. İlk iki kocası gibi beni öldürüp te sonra bunu bir intihar diye kabul ettirmenin çare- sini mi arıyor? Sonra yüksek sesle: — Burada öl « sek, dedi, Fran » sa'dı (o kimsenin haberi olmaz. Hâlâne hiç se- sini (çıkarmadı Ponte-Vecchio Ü- zerindeki dükkânların ışıklarının da oynamasını seyrediyordu. Bir gün Henri, biraz facia zevki tat- mak arzusu ve belki de rol yapmasını iyi bilen bir kadın görür ümidi ile ceza mahkemesine gitmişti. O gün Hâlâne Falloux'nun muhakemesi vardı: Bütün Paris halkin: heyecana düşüren bir me. sele. Bütün gazeteler Hâlâne'in masum olduğunu iddiş ediyorlardı. Henri, ka- dına bir baktıktan sonra; «Masum mu? dedi. Orasını Allah bilir. Amma güzel ve sakin bir çehre. Gözleri de sanki ço- cuk gözü! «Mahkemeyi dolduran hınca- hınç kalabalık, bu çocuk gözlerine vur- gundu. Herkesten bir kötülük şüphe edenler bile: «Bu kadar saf bakışlı bir kadının adam öldürmesine imkân mi var? diyorlardı. Zavallı taze! kocasına ihanet etmek bile elinden gelmez. Hiç bir sebeb yokken kocasının şakağına ta- bancayı dayayıp çekebileceğini kim kabul eder? Belli ki ikinci kocasi intihar etmiş; sol eli ile intihar etmiş... Oulr al Birinci kocası da bir ihtiyat - azlık eseri olarak zehir içip ölmüş. Ol- mıyacak şey mi? Görülmemiş iş mi? Gece susayıp kalkmış, surahiden beyaz şarap içiyorum diye zehir içivermiştir; uyku sersemliği ile bardağı birden de- virmiş, acılığın farkına varmamıştır..» Mahkeme reisi de o kadıncağızın ka- til olabilmesine pek !htimal vermemiş, müddetumumi de beraelini isteme - mekle beraber ittihamlarında çok ileri varmamıştı; belli idi ki o da Hölâne'in suçlu olduğuna tamamile kani değildi. Fakat matem elbisesini kendisine ya - kıştıran bu berrak tenli sarı kadına ilk bakışta gönü! vermiş olan Henri omuz» larını silkip: « Budala herifler! demişti, anlamı * yorlar ki! İşin asıl hayran olunacak ci- heti, bu kadının iki kocasını da öldü - dürebilmiş olması yal » Arım, Hâlâ - ne'in itiraf etmemesi, sırrını saklıya - bilmesine de memnun olmuştu. Reis beraet kararını okuyunca halktan bir alkış sadası kopmuştu; Henri de bu gü- raya çevrilmesine karar verildiğinden tarihi lhmdan itibaren satışa çıkarılarak Hl/mart/ 37 perşembe günü suat 14 te Biga icra dni- resinde satılacaktır. Satış bedeli kıymetinin 9 75 şini bolmazsı 15 gün daha temdit e- dilerek 15 ci 26'mart/857 cuma günü saslie en fazl; arltıranı ihale edilecektir. Arttırma şartnamesi berkesin Oo gütebilmesi için 20/2:937 tarihinden itibaren 20 gün müd Yarınki nushamızda : Bulmacazede Çeviren: İsmet Hulâsi Çeviren: Nurullah Ataç ye iştirak etmişti o, kadının suçlu olduğuna emindi. Sekiz gün sonra onü istedi. a Şimdi, dünyanın en güzel manzarge larından biri üzerine açılan açık pen cerenin önünde yalnızdı. Helâne, ban“ yo odasına gitmiş, soyunuyordu. Henri, banyoya dökülen suyun sesini dinlere ken karısının, içinden neler geçirdiğini - düşünüyordu. Kadın: « Yuvamı kurdum, kocamla, çöcuk * larımla bahtiyar olacağımı diyordu ama Henri onun, kanlı niyetler besle » diğinden, fakat bunu belli etmemeğe çalıştığından emindi. Henri, karısına günden güne daha âşık oluyordu. Onu ilk ku: yıp gözlerinin içine tâ yakından bildiği gün kendi kendi ilk aldanan ben değil a daa baka» zlei ni *İbir göl suyu gibi durgun ve berrak.,, -İama böyle durgun ve berrak göller de insamı boğabiliri? O gözlerin kendi aksinden başka kadının iki kocasının da âkislerini görür olmuştu... içinde, o * Kapı açıldı, Helâne içeri girdi. Göz « leri yan Henri ona kolli üzerinde sıkıp ona, o akşam kadar söylemeğe cesaret edemedi şeyleri söyledi: — Mahkemede, iki jandarmanır tasında, arkadan matem elbise bilsen ne güzeldin! Hâlâne eli onun ağzını kapıyaral — Sus, cicim! dedi, ondan bahse imej artık onları unutalım. — Ama o gün senin en bi yük mu * vaftekiyet gü nün olmuştu, H& Ne muvaftar omuzlarından tus tuyordu; kadın tirtir ti ordu — Benimle alay m: edi n? Beni budala mı sanıyorsun? Henri, kendisini affettirmek nu birçok defalar öpmeğe mecb du; içinden de; «Doğrusu, diyordu, bu k Tol yapmakta benim zennettiğim» den de daha usta imişle * Bir kaç saat sonra Henri yâlakta kes rısına: — Daima düşündüğümü niçin gizli yeyim? dedi. Ban seni asıl © için sevdim, Sen de bana her şeyi önlet, Benden bir şeyini gizleme. Söyle, anlai ki seni daha çok seveyim. Anlat, hepsi» ni snlat, O adamlardan kurtulmak için. Helâne bir çığlık kopardı: — Ne söylüyorsun, Henri? Henri hemen kalkıp lâmbayı yaktı kadının gözlerinde yaşlar vardı. — Ne? dedi; yoksa sen gerçekten ma. sum musun? Henri bu sözleri söylerken sesinde Adeta bir şiddet vardı. Kadın: — Masum olduğuma ina J dun? şüphen mi vardı? d Henri müthiş bir hayal 5 uğramıştı. Hâlâne banyo odasına kaç « mış, kapıyı kilitlemişti; şimdi içeriden hıçkırıkları duyuluyordu. Belli ki şimi- di o, gerçekten kalbi kırılmış bir çe » cuk gibi idi. Henri omuzlarını sikti. Demek ki Me. yatı mahvolmuş, istediğini elde ede * memişti. Hemen giyinip olelden çıktı. Ertesi gün Pisa şehrinde resgeldiği bir dostu ona: — Hâelöne nerede? diye sordu. — Aman onun bahsini kapat, dos « tum, Ayrılacağız... — Ne? bu kadar çabuk mu? Henri gülümsedi; sonra elini dostu « nun omuzuna koyarak içini döktü: — Siz onun muhakemesini hatırlıyor musunuz? — Şu tlk iki kocasının ölü; selesi, değil mi? detle icrada asıktır. Satış peşin par iledir, Satıştan mütevellit masraf ve delliliye yep mile gayri menkullerin birikmiş öç sen vergileri müşteriye aittir. Satışa icra ve fi K. 123 ten 187 ye kadar olan maddelerdeki hususlar nazara almıp taliplerin 54 7/5 depo parası veya milli bir bankanın teminat mah» buzlarile birlikte Biga icra dairesile deliâi Cemale müracaat etmeleri ilân olunur..