8 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

8 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Suriye Hey'tinin Tuttuğu yol... —— Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 inci sayfada) SON POSTA'nın Şam muhabirinin verdiği malâmata bakılırsa, hey'et Pa- rise ve Cenevreye sırf bu Sancak mese- lesi için konuşmak maksadile - gidiyor. Gene Şam muhabirinin verdiği malü-| mata bakılırsa konuşacakları — şeyler, Sancak hakkındaki kararların tatbika- tıni kolaylaştırmaktan ziyade yeniden | münakaşalar yapılmasını icap edecek şeylerdir. Bununla beraber, Suriyenin Hariciye Nazımı, yola çıkmazdan evvel İstanbul gazetecilerine tatlı sözler söy- lemeği de ihmal etmem'ştir; — Muhterem Başvekilinizin tuttu- ğu yoldan gideceğiz... Demiştir. Bizim Beşvekilimizin tuttuğu yol, dostluk yolu. anlaşma yo- lu, mütekabil bir emniyet ve itimat yo- ha, hülâsa, sulh, iyilik, şarkta uyuşma, | nan bir Türkle Suriyeli arasında sevişme ve el birliği yoludur. Bu yol, Başvekilimizin —SON POSTA Hayat beşik ile mezar arasında uza Bazılarımız bu yolu gözü kapalı olarak geçeriz, bazıları- miz da iki taralı seyir ede ede bitiri- riz. Düngyanın En büpük fıçısı yolu, İstanbulla Şam ve Berut ırııın(h' Amerikada işlek bir caddedir. İstanbulu Şama gö- türdüğü kadar Şamı da İstanbula geti-| recek bir yol... Halbuki Suriye hey'e- ti, bu yolu uzatıyor: Parise, Cenevre- ye ve kim bilir daha nerelere kadar gö- türüyor. Bizim Başvekilimizin tuttuğu yolun bu kadar uzun ve dolaşık oldu- gunu biz zannetmiyoruz! * Bununla beraber, bu dünyada her-| kes tuttuğu yolda yürümekte serbest- Dünyanın en büyük fıçısı Alman- |yada bulunuyordu. 226,500 litre bira tir. Yalancı nüfus kayıtlarına — ki biz-| 4, 4, Simdi San Fransiskoda yapılan ce bunlara nüfus değil, nüfuz demek daha doğrudur — dayanarak Sancağın | y A çL L L laki 362100| * nüfusunun yarısından faz'asının Türk olmadığını iddia eden, Suriye bakış tar- zı bize şunu gösteriyor ki Şana hükü- meti, Sancak üzerindeki Türk görüş tarzına muhaliftir. Bu, ayni zamanda bir fiıçı Almanyadakini gölgede bı- Ktre bira almaktadır. 29 sene hapishanede unutulan idam mahkümu 1908 senesinde bir papasın katlin - Sancağı ' Araplaştırmayi, daha “doğrü-İden dolayı Heron isminde birisi Nev - su, Suriyelileştirmeyi ist tir. Henüz kendisi Suriyeli olmüyan ve yarın da ne dereceye kadar — Suriyeli olabileceği meşkük bulunan bir Suri- ükümetinin Mösyö Dö Martel'in örüşünü kendi görüşü yapması ve bu görüşle bir sefere çıkması, elbet Başve. kilimizin tattuğu yoldan gitmesi de- mek olamaz. Siyasi ifadeleri ne olursa olsun, biz Suriye hey'etinin bu seya- pek demek- | york cinayet mahkemesince idam ceza- sına mahküm edilmişti. İdam cezası - nin infazı bazan doktorların mahkü - Taun aklı başında olmadığını söyleme- leri, bazan davanın iadeten bakılması- nın gecikmesi üzerine tâlik edilirmiş.. bu yüzden aradan 29 sene geçtiği ha de Heron hapishanede idam edilecek - ler koğuşunda yavtulup kalmıştır. Ha- pishane Adetlerine göre idam hükmü hattaki gayelerinin ne olduğunu anla-| giymiş olanlara her arzu ettiği vemek- maz değiliz ve tuttukları yolun bizim- ler ve şarablar verilmekte olduğundan kine tamamen aykırı bir yol olduğunu|bu 29 sene zarfında ölüm mahkümüu da pek âlâ biliriz. Buna rağmen, biz bu seferden do- layı Suriyelileri muatep da tutmayız. Biliriz ki Suriye hükümeti, Suriyenin hükümeti değildir. Onun söylediği söz- ler de Suriyelilerin, büyük bir ekseri- yetle, her vakit tekzip edebilecekleri yoldan, dün olduğu gibi, bugün de ayrılacak değiliz: Türkün hakkı Tür- kün, Suriyelinin hakkı Suriyelinindir. Başvekilimizin tuttuğu yol budur ve bu yoldan biz mutlaka Suriye dostlu-« ğuna, Suriye anlaşmasına, — Suriye ile Türkiye arasında daimi ve ebedi bir sulha gideceğiz. * Her türlü yanlış anlamalara bir ke- ve daha sed çekmek için söyliyelim ki Suriye dostluğu ve Suriye anlaşması dediğimiz zaman, bizim — anladığımız şey, Türkiyenin Suriyeye avdeti de- &ildir, bizce, Türkiyeye böyle bir mak- sat isnat etmek, Türkiyede ne kadar derin bir fikir ve görüş inkılâbı vukua geldiğini anlamıyarak bize hakaret et- mek demektir: Biz milletlerin birbirle- rine tahakküm edebilmeleri zamanının geçtiğine kanüiz. Bilhassa bizim gibi kendi hudutları içinde kendi kendisine yapacağı pek çok işleri bulunan - bir millet, başka bir milletin ne toprağına, ne işine göz dikemez; bu, bir sersem- lik olur ki, çok şükür, biz sersem - de-| hakikt ı Giliz, İsteriz ki biz Suriye ile, Suriye ile dost olalım, dostça yaşaya- (Devamı 11 inci sayfada) dünyanın en nefis yemek ve içkilerini yiyip içmiştir. Geçenlerde Aaradan bu kadar sene geçtiği halde hükmü infaz edilmiyen bu adamın affi kararlaşmış ve kendi- sine tebliğ edildiği anda merakından az kalsın kalb sektesinden ölecekmiş. r. Bunun için biz, tuttuğumuz | Heron 29 senedenberi alıştığı güzel ye- mekler ve içkilerden ayrılmağa taham- mül edememekte olduğundan büyük bir teeşsür içinde hapishaneyi terk et- meğe mecbur kalmıştır. Boşanma mikadrı neden artıyor? Dünyada boşanma mikdarı gittikce artmaktadır. Buna sebeb olarak kadın- İarın da etkek seviyesine yükselmiş ob malarını gösteriyorlar. Artık erkeğe minnet etmeden yaşıyan kadınlar ai- le saadetini ihlâl ediyorlarmış. Son ya- pılan bir istatistikte boşanmaların 96 15 i hastalıklar sebebile, 96 25 i ü- vey çocuklar yüzünden, Yo 15 i geçim- sizlikten, 96 10 u sarhoşluktan, 9o 12 si de eşlerin ihanetinden ileri geliyor » muş. yürü * yenler, , ge- zip dolaşmıy cemiyet hayatına ka- Tışmıyanlardır. Gözü açık olarak ge- çenler ise atın bütün imkânla- rından istifade edenlerdir. * * RERGÜN BİR FIKAA İnsanlar gibi Bir tanıdığı Süleyman Nazife an- latıyordu: — Ben eşek gibi kuvvetli bir a - damım. Eşek gibi yer içerim. Eşek gibi çalışırım. Eşek gibi her şeye mütehammilim, ayni zamanda da eşek gibi inatçıyımdır. Süleyman Nazif bunları dinledik- ten sonra: — Hayret ettim, dedi, — Neye hayret ettiniz? — İnsanlar gibi konuşmasını bili- yorsunuz da. n Amerikada kadınlar Bacaklarını da Boyamıya başladılar Yüz, dudak, göz kapakları ve kir - piklerden sonra boyamak sırası bacak- lara gelmiştir. Bacak boyasını ilk defa ©n sene evvel Fransız kadınları orta- ya atmak istemişlerdi. Fakat o vakit rağbet kazanamamıştı. Aradan on se- ne geçtikten sonra bugün Amerikada tekâmül etmiş ve bugün bir moda şek. hini almıştır. Fransızlar “*eskiden bacaklarını yal- nız bünye rengine boyuyorlardı. Ame- rikalılar ise giydikleri elbisenin rengi- ne göre boyamaktadırlar. Eğer siyah elbise giyerlerse bacaklarını da siyaha boyuyorlar .Fakat tek renk olmaması için siyahın üzerine kırmızı renkle bazı mizahi şeyler tersim ediyorlar. Bazı - ları da meselâ: — Ben korkağım, kadının ibtediği- ci Allah da ister, sarıları severim, koca isterim.» gibi cümleleri tercih etmek « tedirler. İbareler kadınların giyindik « leri elbiselerden başka bir renkle yazıl- maktadır. KA Hayat yolunun yolcuları ğ Çalışmak ve uyumak haricin- de kalan günde sekiz saatlik zamanı- mı okümaya, gezmeye, dinlenmeye ve Sözün Kısası Evinden çıkarılan İsmet Hulüsı aşını sokacak bir evi vardı. BU B sahibi ikide bir : y sız etmezdi. Evi a bulduğundan, içine taşındığından btl ir kere bile böyle bir söz işitmemiştli almıştı? Herhalde o G4 satın almış olsa 15 bir âlay muamele yaptırması, rasını ödemesi, sonradan da kapıya g& ahsildarlara vergi ver eğlenmeye hasretmeyenler — yaşamış sayılamazlar. Karanlık bir dünyaya rdir, Karanlık bir yoldan ge &ra gireceklerdir. DA Sırtında Kedi lışıuan Köpek Bu köpek Şikago sokaklarında her dı. Halbuki o ne tapuda Bir mele yaptırmıştı. Ne de evin eski $' ını ödemişti. Ne dü hibine evin pa kapısına tahsildar gelir, vergi isterdie Üst katta, kendisini rahatsız edefi başkaları yoktu. Mahalle bekçis'ne a? lık vermezdi. Konukomşusu ikide bilf gelip rahatını bozmazlardı. j Hele gece yatısına hiç, ama hiç misâ* fir geldiği olmazdı. Evi'sn damı akarsa kendisi aktarıf” dı. Kapısı çökerse gene kendisi tamif ederdi. Camı kırılırsa gene gene kenl? disi camını takardı. Ve bütün bunlafi için bir metelik bile sarfetmezd' Evine istediği saatte girerd.. Kapıyt içerden sürmelemek ihtiyacını hiç d mamıştı. Çünkü hırsızdan korkusu tu. Evinden istediği saatte çıkardı... Ona : — Bu saatte evde kalınmaz. Haydf işine git. Yahut ta: — Bu akşam tiyatroya gideceğiz. Ç buk giyin çıkalım! Diyecek kimsesi yoktu. gün görülmektedir. Köpek sokak 20-| Velhasıl ev sahibinden de, en lük$ kak dolaşırken sırtında da sahibinin | apartıman kiracısından da daha rahat* kedisini taşımaktadır. — Kedi köpeğin sırtında bazan yatıp uyur, bazan da a- yakta durup etrafı seyreder. Mahkeme zabıtları tanzim eden bir sahtekâr Napoli zabitası ” bugüülerde büyük bir muvaffakiyet elde etmiştir. Bu mu vaflakiyet hakkında İtalyan gazetele- rinin verdiği malâmat şudur: Şehrin sâkin sokaklarından birinde temiz bir meşrubat mağazası bulunu - yordu. Bu mağazanın sahibi herkesce sevilen bir adamdı. İsmi Luizo Kabari | * | yaşar? idi. Luizo vasat bir hayat yaşadığı hal- de son zamanlarda fevkalâde masraf tı. Rahatının bozulacağını bir gün bile aklına getirmemişti. Getirmemişti â“ ma önün da Tahatı bozuldu. Suç sahip lerinin yangın yerlerindeki kovuklarda zabıtanın gözü önünden uzak ka'dıklâ" rı düşünüldü, Ve yangın yerinde ken” disi için mesken Ittihaz ettiği kovuğun” dan palas pandhras dışarı atıldı İsmet Hulüsi Biliyor musunuz ? 1 — İrlândanın genişliği ne kadardır e İrlânda adasında kaç milyon insani 2 — George Groham kimdir? 3 — Çinde mabud Budaya * verilemi yapıyormuş ,nihayet, kendisinden şüp- | isim nedir? heler vâki olmuş. Mağazası basılmış ve arka tarafta bir yazıhane bulun - müş.. Bu yazıhanede Luizo davasını kay- bedecek kimselere yardım ediyor, sun'i vekâletnameler, sahte mahkeme zabıt- ları tanzim ediyormuş. Bu yüzden 4,000,000 liretten fazla para kazan - miş. Satılık yanar dağ Hodura hükümeti Fransız gazete - lerile faaliyette bulunan bir vanardağı (Cevapları Yarmı) * Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Nöşatel gölü İsviçrede Nöşatol şehrinin bulunduğu yerdedir. Jurâ nehrinin ayakları buraya dökülür. U- zunluğu 30 kilometredir. Derinliği de 3 ile 8 metre arasındadır. 2 — Ükranyadaki Kiyev şehri Din « yeper nehri üzerinde kurulmuştur. 3 — Jamayka hükümetinin payitahe tı Kingston şehridir. Nüfusu — 88,600 dür. Şehir bir ada üzerindedir. Jamay- satılığa çıkardığını ilân etmiştir. Ya -| , yAvD A dalarının en modern şehri * nardağın menzefinden biç durmaksı -| dir. zın lâvlar akmakta ve bunlar arasında külliyetli mikdarda demir parçaları da) - Senede dört bin dolar bulunmakta imiş. Kaliforniyanın bü- yük bir kumpanyası bu dağı satın al - mak için Hodura hükümetine iki mil -| kazanan mektep talebesi Geçenlerde Nevyorkta açılan bir »yon dolar vermiş ise de hükümet dağın|çayukçuluk sergisinde birinci mükâfa- kıymetini çok fazla tahmin ettiği için 4, 16 yaşında Frank Neborski isminde gazeteler ile müzayede ilân etmeği ter-İhir mektep talebesi kazanmıştır. Fran« cih etmiştir. kın 1800 tavuğu vardır. Dağı satın almağa talib pek çok kum| — Amerikan gazeteleri bu küçük tas panyalar ortaya çıkmıştır. Lâvlar afa-| yuk mütehassısı hakkımda şu malümas sında bulunan büyük mikyasta muh -|,, yermektedirler : telif maden parçalarından büyük isti « fadeler temin edileceği zannediliyor. Yo M L İSTER İNAN İSTER İNANMA! Posta, telgraf ve telefon idaresi ihtisas a-:lın(ııcleî. için ı Avrupaya bir kaç talebe gönderecekti. taliplerin çok ola- tabil olarak bir müsabaka im k j geçen gün yapıla- | tiyen bir tek kimse dahi yoktur. İSTER İNAN İSTER İNANMA! cağını sanıyordu, gayet hanı açacağını ilân etti, bu müsabaka caktı, 6 zaman hayretle anlaşıldı ki posta, telgraf ve te- defon işlerinde 'htisas edinmek için Avrupaya gitmek is- «Frank hergün sabahleyin saat beş$ buçukta yalağından kalkarak mektep zamanı olah sekiz buçuğa kadar tavuk- larile uğraşırmış. Ayni zamanda mek- tebin en çalışkan ve zeki bir talebesi olan Frank'ın tavuklara karşı göster« diği sevgi hakem hey'etinin nazarı dik- katini celbetmiş ve bu yüzden taltif &- dilmiştir. Genç talebe tavukçuluktan genede 4000 dolardan fazla para kazanmakta, imiş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: