6 Sayfa | HATIRALAR | Eski edebiyat geceleri Yakubun evinde unutulmıyacak bir gece - İhsan Raif Hanımın edebiyat salonunda neler olurdu? - Üstüste üç makale dinleyince bayılan edip - Halit Ziya ve Abdultah Cevdetin tertip ettikleri toplantılar 4 ((4) Abdullak Cevdet Halid Ziya Yaküp bizi çok samimi karşıladı ve hoş beşten sonra edebi ziyafet başladı. O okuyor, biz vecd içinde dinliyorduk. Daha ilk sayfalardan alâkamız uyan » mış ve gittikçe çoğalmağa başlamıştı. Bir Boektaşi tekkesinin bütün esıarı, renk renk, parça parça, gözlerimizin ö- nünde canlanıyotdu. Hele tekkedeki fyin gecesini do'duran müritlerin tip- leri, mum ışıkları altında 'neşe ve zevk- ten balmumu gibi eriyen canlı portre- ler karşısında hayranlığımız son had * dine varmıştı. Ne üslüptu o, ne sürük- Jeyici, ne ışıklı ve renkli üslüptu! Ya- kup Kadri titrek bir sesle okuyarak, ğıtlar üzerine yazılı romanın sabi parmaklarile birer bi- ışarıda hızlanen yağ - mür camları dövüyordu. Bu anda ben onun yüzünü profilden seçiyorum ,ve Tâmbanın karşıdan vuran ışığında bir tarafı gölgelenen bu yüz, bana, san'a- tin dile gelen ve esrarlı âlemin hikâ - anlatan en güzel, en mucizeli T si gibi görünüyordu. Bir a- tâalık Nur Babâanın Leylâ ablayı elin- den tutarak, sarhoş ve sendeliyen a * dımlarla âyin odasından dehlize doğ- ru götürdüğü parçayı okuyordu. Ro mandaki Macid bunu, yorgun başını cama dayayıp Boğazın karşı sahildeki ışıklarına baktığı bir anda hayal me - yal görmüştü. Çünkü beyni uğuşmuş, gözleri sislenmişti. İşte bu satırları o- kurken Yakubun gözlerinden bir iki damla yaş yuvarlandı. İçimizden biri: — *:'akup. dedi, bu Macid sen misin () Bundan evvelki yazı dünkü sayımızdadır. —— a CÖNÜ Pek tehlikeli Olabilir kızım,, Bir genç kız soruyor, hep: — Acaba birleşebilecek miyiz? sualinde. Sevdiği genç yirmi iki yaşmda - dır. Aşk karşılıklıdır, arasıra birle - Şip göziyorlar, kendi tabirile «sine « maya filân» gidiyorlar, ne yapabile- ceklerini düşünüyorlar, Vaziyetin güç noktası bu işe ailelerinin muva - fakati olmamasındadır.» aklı fikri * 22 yaşında bir genç erkek tahsi - Tni ağlebi ihtimal bitirmemiştir, iş hayatına atılmamıştır, para kazan - maktan olmasa bile bir ev! beğendi- recek derecede kazanmaktan pek u- zaktır. Ailenin muvafakat etmeme - sini tabif görürüm. Fakat şu «esinemalara filâne git - , hele şu filân tabirini pek teh- likeli gördüğümü de söylemek iste«s rim. Başka bir genç kız, Bayan «Bir « L İŞLERI' Uşaklığil Celâl Sahir Yakup Kadri, elile, bir. hayır işareti ayyel değil, ha » Kiki bir ruh ıztırabının karşısında imi- şiz gibi bir lâhza ürperdik, U geceyi hiç unutamam. Bizim © akşam dinlediğimiz Nur Baba, «Zeyl» e kadar yazılmıştı. Ya- kup romanı ne zaman tamamladı bile - mem, yalnız bütün cihan harbi müd - detince müsveddeler römancının yazı- hanesinde kapalı kaldı ve ancak mü - tarekenin ilk yılında Akşam'da tefri-- kaya başlandı. Türk edebiyatı büyük, orijina) bir eser kazanmıştı. * Düşüncelerim gene geriye doğru gi- diyor. Zannederim 1913-14 arasında... | Şahabeddin "Süleyman, çok hisli ve &- ristokrat bir kadın şairle, İhsân Raif Haünumla evlenmişti: Samimi dostlarını sık sık Ösmanbey'de Raif Paşa apar - tımanındaki yeni saadet yuvasına ça - ğıriyordu: Haftada üç dört gece ben de Hakkı Tahsin, yahut Salâhaddin E- nisle beraber araya giderdim. Bazan dâ Yahya Kemal bize iltihak ederdi. Ru- | Şen Eşref, Fazıl Ahmet te bu edebi sa- lona devam edenler arasında idiler. İhsan Hanım bizi, olgun gözlüğünün şahaneliği içinde büsbütün kıymet alan çok tatlı bir tebessüm - ve nezaketle karşıliyordu. Piyanoda pek güzel çal - diğı Güllüzar peşrevini zevkle dinler, hanımın çok lirik bir teessürle yazıl « mış en yeni şiirlerini daima ince bir ne- zaketle ikram ettiği likörleri gibi yu - dum yudum içerdik. Sonra Şahabed - din Süleymanın Lalou'dan tercüme et- (Devamı 11 inci sayfuda) ben» de sevdiği genç erkeğin aley - hinde dedikodular yapılmasından şi- küyetçi: «— Acaba çaresi nedir?. Diyor, Yoktur, cevabını verece - ğim. Kulağınızı tıkıyabilirseniz işit- mezsiniz. Fakat bazı dedikodular vardır ki içlerinde bir hakikat his - sesini saklarlar. Yapılan dedikodu - nun mahiyetini bilmek lâzım. * Bayan Melek, bir müddettenberi bir genç erkekle konuşmakta ve ©- nu sevmektedir. Fakat karşısındakı. bu aşka mukabele edecek mi? Onu bilmiyor. Çünkü genç erkek hisleri- ni iyice saklamaktadır. Bununla be- raber Bayan Melek genç erkeğin son günlerde kendisine karşı bir lâ- kaydi göstermiye başladığını sez - miş, meraktadır: — Ne olacak? diyor. Bunu keşfetmek için remiicibaşı olmıya Jüzum yok: Üzerine düşer - sen genç erkek senden kaçar, sen çekingen davranırsan ©o arkandan gelir. Neticede evlenirsiniz demiye- ceğim. Gençlerin aşk oyunları yap- maları başka, biraz yorulduktan son- Ta yüva kurmaları da- başka şeydir. TEYZE SON POSTA 3 - Kızıl Mesajeri Maritim kumpanyasının, | Georges Philippar vapuru, Hind Ok - yanusunun, ağır, tembel sularında, be yaz rengine akseden elektrik ziyalari- Te aşıl işil parıldıyarak, İhtişamla iler- Tliyordu. Marsilyadan, Uzakşarka yaptığı ilk «kızlık» seferinden, yurduna dönmekte idi. Georges Philippar bütün yolcuların hoşuna gidecek bir tarzda yapılmıştı. Tıpkı, bir milyonerin Akdenizin sakin sularında uçan, muazzam bis gemi ce- sametinde vücude getirilmiş bir motö- rünü andırıyordu. Malzemesi en lüks malzemeden se - çilmişti. Bütün tahta kısımlarında en pabalı cinsinden Şellân boyasile, Fran- | lecek rüzgâri bert. * z z ; de sız cilâsı kullanılmıştı. 542 kadem u - | giyordu. t yE e deab ğ * |287. vemidee zunluğunda, 68 kadem genişliğinde i- di. Üst güvertesi, geminin su tabaka - sindan yukarıda bulunan kısmı kadar genişti. 11,600 beygir kuvvetinde olan makineleri, motörleri, gece ve gündüz | hiç durmamacasına ona 17 mil sürat temin edebiliyordu. Hacmi istiabisi de 21 bin tondu, Gemide bir bayram havası vardı. Yolcular ana vatanlarına kavuşacak - lardı. Çinden, $ıcaktan kavrulan Hin -| diçiniden, gözleri kör eden Kolombo -| dan dönen bu yolcular, kendi hemcins- Jeri arasında ve, öz yurdlarına dön - mekte olmaktan doğan bir sevine için-| ge idiler. Neşeli neşeli kahkahalar a -| tıyor, eğleniyorlardı. Lâkin mentfilerin | bu «avdet» şenlikleri, yeni bir geminin ilk seyahatinin heyecanı arasında, a - deta hummalı, isterik gizli bir üzüntü hissi dolaşıyor. hava da kendini sez - diriyordu. Bu iklimin itabındandır. Çünkü ©.| boğucu gecelerde, bir türlü tükenip bitmek bilmiyen bunaltıcı gündüzler- de, alelâde bir arkadaşlık en ihtiraslı aşkı doğurur, ve birçok senelerin vü » cude getirdiği, perçinlediği aile yuvası bir saat içinde yıkılır gider. * Gemide bir dedikodu almış yürü - müştü, Güya, Georges Phlippar, meç- hul eller tarafından yakılan Paul Le- cat'ın yerine geçmişti. Hatta, hatta Georges Philippar, daha havuzda iken | <. bile, mel'un bir suikasde uğramış, ate- $e verilmişti. İsyandan, meş'um ağızlı anarşistlerin bu Fransız ticareti bah - Tiyesinin gurür, iftihar yesilesi olan gemiyi, Süveyş kanalında berhava et- 7aek tehdidinde bulunduklarından bah- sedilmişti. Ve daha şimdiden de bir el büyüklü halkası, küçük bir yangın başlangıcı, bir saattenberidir, karşı koyulmaksı - zın baş göstenmiş :“lmyordu. Yukarıda; bârda cazbandın oynak nağmeleri titrerken yolculardan biri, yatmak üzere kamarasma inerken sı - Caktan esnedi, içini çekti. Kızıldenize, Adene yaklaşıyorlardı. Orası kimbilir belki daha sıcaktı. Yollarının üzeriride feneri insanı çıldırtan bir yeknesaklık- la bir parlayıp bir sönen Gardafui bo - lğazını geçiyorlardı. Tüençinde bir mühendisin karısı o - Jan bu yolcu kamarasına girdi. Birden elektrikler sönüverdi. Kamardtu ça - dirmak için, el yordamile zilik yerini buldu, elleri tele dokununca, bunların bu sıcak havada, mutaddan daha fazla gıcak olduğunu hissetti. Duvardan duman fışkırıyordu. Ka « maranın havası, birdenbire artan bir hararetle dayanılmaz bir hal aldı. Ha- vaya, kekremsi bir yanık kokusu ya « yıldı. Muhtelif güverteleri koşarak geçen yolcu madam, kaptan köprüsünde nö- bette bulunan kaptan Paoliyi buldu ve ona, hızlı fransızcasile olan bitenleri anlattı. Bir küçük zabit, vak.ayı kap - tan Vige haber vermek üzere fırladı. Paoli makine dairesine emirler yolla » dı, makineleri durdurdu. Allah muha- faza etsin, eğer gemi ateş almış idiyse, burnunu rüzgüra doğru kırarak, bu su- retle alevleri mümkün mertebe azalt - mak, ayni zamanda gemiyi büsbütün Büyük Deniz / Tz — Maceraları |ma sarıyordu. inde bile olmuyan bir dümen | Hiç kimsı e bilmiyordu. Kimsenin de Işıldıyan ve ©T gşünecek vakti yoktu. Alevler, Hattıüs- | nin bütün seyi tüva yıldızlarını karartarak havaya u- | bıı.r“"p # kızıl, bazan sarımtırak gölgeler cehen- v7 Fap Tas Sase ai denizde durdurarak, kendi süratile vukua ge -| mak imkânı YOkUL canları keni Kaptan Vik, saat üçte tekrar almâk|Junan yolcuları üezere, saat birde nöbetten ayrılmış, | tı. kamarasında uyuyordu. Uyandı, doğ -| — Perdeler, ru kaptan köprüsüne seğirtti. Oradan | yağlıboya res | yangının çıktığını tahmin eltiği yerelki tılsımlanmış B koştu. Lâkin, icab eden malümatı al -| riyorlardı. Alevit madan, koştuğu için yanlış tarafa tev- | çabuk, o kadaf £ cih etti. ani oluyordu Kİ TÜ n * tün kamara SAT Çanlar çalıyordu.. Georges Philip -| bir teşkilâtın parda her zaman Ççan çalınırdı.. Kim | kân kalmıyordu- derdi ki, bu çalınan çanlar, büyük bir| Yangın zilini tehlikenin işaretçisidirler?.. D güvertesinden başlıyan yangiın, boyaları ve cilâları akurane silip süpü - rüyordu. Artan iştihasile bu - sefer, üva hararetile kurumuş tahta- lara saldırdı. diğer gemiler * Yangına şahid olan, tehlikeyi gören,| 35 mil ötede ” anlıyan kaptan, kumandayı almak için | sud vapuru, yi kaptan köprüsüne döndü İlevleri görmüş $© H Vapurun canavar düdüğü, çan ses -| - «Kayser Hi:â:» Jerini bastırarak ötüyor, ötüyordu. Tel- | Otranto sağâ gol siz kamarasında da, telsiz memuru mu- | yerine yol “ıd’"’ e kadder S. O, S. işaretini çekiyordu. | yüklü olduğu şebii İmdad işaretinin son noktasile, hattını | teş alabilen gaze b vururken, kızıl bir alev dalgası etrafı- | rek tehlike mift tebe yaklaştı. ğ Geğrgd phillP?ğ daha şafak gok' miş ve saat M tılmış buıunu!*fg j 1932 yılmmın ' a Kocalar, - b bindirmişler gibİ | yor, yer oli p k olmazsa bekliy0f yi Yolcuların bif, bifi lardan biri J aldı. Hizmetçilef bi (dınlar, fraklı, $7 gl bir sandala hi lirası kıymeti rimiş, külçe halinö 'Tek bir ke mö şaretine de yafdi Yangının parlamasile radyo da işle- mez olmuştu. Lâkin felâket bu kadarla kalsaydı, gene iyidi. Üçüncü bir yangın da kaptan köp « rüsünde baş gösterdi. Yangın söndür - me eczalarının depo edildiği sarnıçın eivarında dördüncü bir yangın başla - Geminin birbirinden oldukça uzak dört tarafında zuhuür eden yangın, korkune bir çatırdı ile dumanlı alev * lerini semaya doğru helezonlandıra helezonlandıra yükseltiyordu. Yangının nasıl ve neden olduğunu zanıyordu. Hattıüstüvanın gümüşi, eflâtunum - gu rengini taşıyan denizde, şimdi kıp- balıkları bir yüzüyorlardı. — 4 Bir kaç yolcük j ban giderek, y lıklarını umur$* gi an'anevi düşma! —» dılar. e En büyük fACiS gl N mandan Vik, İ du. Yolculardaf ğuna emindi. V7 iki yavrusunun Bununla berlbd yolcunun ka! olmuştu. ge Hemen emir K güverteye '”'î:d' ceklerdi. Zabi p rinın birer F dü. Ancak buf den çıkmağa izlâ de geminin mu” Gemide iki eti marot kalmışt yakında bulun? çi rından birine V safetinden Bunun üzerin »| lar, kaptan kbî;, zifedardan Mâ ga hakkı olm çılgıncasına Çt (Devi nemi rakıtlarını oynuyorlardı. Emirler verildi: Sandallar hazırlan- BıIn... Lâkin, ne yazık ki, her seferinde ol- duğu gibi lâyıkile sandal indirme ve yahud teşkilâtı ekzersisleri hiç yapıl - Tnış değildi. Anide bastırılan bir panik emmaresi görüldü. Gecelik elbisesi tutuşan bir kadın, ateşler içinde kavrulan bir dav- Jumbazdan kendisini denize attı ve h- şıldıyarak dibe gitti. B tisna bütün yolcular, kadın ve- yya erkek olup olmadıklarına bakılmak- sızin kayıklara bindirildi. Küpeşteden aşırrlarak denize indirilen sandallar geminin biraz ötesinde mayna edildi. D güvertesinin arka tarafında ka- pısı kızıl kor ketilmiş olan bir odada 40 yolcu ilerliyen - yangın yüzünden mahpus kalmışlardı. Geminin burnunu rüzgâra doğru ve- ren kaptan Paoli elinden gelen bütün Reyreti göstermesine rağmen, adetâ u- facık bir kıvılcımla büyük bir yangın olmak istidadını gösteren, ve muhtelif kollardan yükselen ateş sütunlarına karşı birşey yapamıyordu. Esasen yan- gina karşı koyabilecek vakit te yoktü. Yangın söndürme eczalarından değil jistifade etmek, yanlarına bile yaklaş -