18 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, süz ve meselesiz bir Sancağı Suriye ca- 2 S“f'd_ SON POSTA Hergün Fransızlarla açıkça Görüşelim!.. İ Yazan: Muhittin Birgen T ürkiyenin Sancak meselesinde » luttuğu azimkâr yolun, vaktiy- le Fransaya teklif etmiş olduğumuz dostluk paktının Fransa tarafından red dedilmiş olmasından ileri geldiği sebe- bi ile izah edilmek istenmesi, Fransa efkârını oyalamak ve gaflet içinde tut- mak isteyenlerin ve kafalarındaki fi- kirleri, ağızlarından çıkan sözlerle sak lamak yolundan gidenlerin eseridir. Fransa ile pakt yapmak veya yapma- mak meselesi ayrı bir şey, dün izah et- tiğimiz veçhile, Suriyede bilhassa Tür- kiye aleyhine takip edilen siyasetten müterakim hesaplar meselesi de büs- bütün başka birşeydi. Pakt yapılmış ol- —— —— Resimli Makale: B Kıskançlığa sebep olmayınız! Bi (a) Kıskançlık öyle bir hastalıktır ki dünyada bu hastalığa müsap olmı - yan insan parmakla gösterilecek ka- dar azdır. Ş xxxx CLELI | f//// Her hastalığın olduğu gibi kıs - kançlığın da derecesi vardır, bazıla- rında vücudumuzdaki zararsız mik - roplar gibi uyuşuk bir haldedirler. ıılll Mi V SUN Bazılarında ise sonuncu şiddet devresine girmiştir, insana cinnet buhranları geçirtecek derecede ileri gitmiştir. Kıskançlığı doğuracak se - beplerden daima çekinmeliyiz!.. sa da olmasa da bizim Sancak ve Suri- ye Meseleleri karşısındaki vaziyetimiz | değişecek değildi. Binaenaleyh, er veya geç, bü tiyase- fe ait hesapların temizlenmes' 1âzımdı; Fransa ile Suriye arasındahi ıttifak me | selesi, bu hesap tasfiyesi zarüretinin, meydana çıkmasına «ebep olmuştur. Fransız efkârı umuryesine karşı açık olarak söylenmesi iâzımgelen hakikat budur. Bunu böytece hem Fransız, hem de cihan efkâr. umumiyesine bu suret- , le söylerken yunu da ilâve edelim ki eğer Fransada veyahut Suriyede bu- nun başka türlü olduğunu zanneden | devlet adamı veyahut yüksek vazife sahibi wemurlar varsa onların da der- hal fikirlerini değiştirmeleri ve işin hak'katini anlamaları lâzımdır. Başka türlüsü ya bir gaflet, yahut ta Türk - Fransız. Mmünasebetlerinin istikbaline karşı bir hiyanet olur. * Bü noktayı böyle tesbit ettikten son ra Fransızlarla şu meseleyi de açıkça görüşebiliriz: Bizim teklif ettiğimiz şey Sancağın istiklâlidir. Fransızlar, bu-istiklâlin verilmesi Suriye birliğini bozmak demek olacağı için, bunu ka- (SÖZ A INDA |) “Londra hayvanat Bahçesinin hatır, Cönül sayan kuşları Bu gördüğünüz kuşlar Londra hay- vanat bahçesinin en sevilen misafirle- ridir. O kadar terbiyeli, hatır ve gönül sayan hayvanlardır ki, yemek zaman- ları geldi mi, bir sıraya dizilir, hiç mr- birer ,birer sıralarını savarak yemekle- rini yerlermiş. 28 senede biten Yugoslav Parlâmentosu Geçenlerde Belgradda resmi küşadı bul edemiyeceklerini söylediler: bu; ipe un sermekten başka birşey değil-| dir. Suriyenin canı ve hakikaten bîrı parçası olan Lübnanı ondan ayirmaki Suriye Birliğini bozmuyor da, Suriye- lilikle alâkası bulunmıyan Sancağın is- tiklâli mi Suriyenin birliğini bozuyor? Bu tarzda verilen bir cevap bizim şüp- | helerimizi ne kadar arttırsa yeridir. Lübnana istiklâl verip te Sancağa vermiyen Fransa, demek oluyor ki, San cakta başka emeller sahibidir. İşte, bi- zim de şikâyetimiz buradan geliyor, biz de bu emellere karşı isyan ediyo- ruz. Fransa, ya bizim dostumuzdur, © halde böyle emeller faşımamalı; yahut ta dostumuz değildir, Sancakta bir Ma- kedonya yaparak oradan bizim hudut- larımızın içine doğru süzülüp yayılmak istiyor, bu takdirde de biz böyle şey- lere müsaade edemiyeceğimizi ve bu- na karşı emniyet tedbirleri almamız lâ zimgeleceğini açıkça söylemeliyiz. Her türlü münasebette dostluk ancak sami miyet üzerine kurulabileceği için biz bu vazifemizi de yapıyoruz ve Fransız efkârı umumiyesine dönerek Fransa- nın müstemleke siyasetlerini idare e- denleri Fransızların da huzurlarile ce- vap vermeğe davet ediyoruz. Biz pürüz miasına müstakil bir unsur şekliyle sokmayı teklif edince Suriyeyi kuvvet- lendirmek isteyen bir dost oluruz. Bu- na mukabil, Fransa hududumuzun ya- nıbaşmda Sancaktan bir fesat ve eniri- ka yuvası yapmak istediği zaman, bi- zim karşımıza dosttan başka herşey çehresile çıktığını kabule mecburuz- dur. * İşte, bütün mesele buradadır! Fran- sa ya dosttur, bizimle istediğimiz e- saslar dahilinde anlaşmalı, yahut, de- Bildir, bunu da açıkça itirafa mecbur yapılan parlâmento binasının inşaatı tamam 28 sene sürmüştür. İnşaat bit- tikten sonra,İslâm, Ortodoks, Katolik ve Yahuzilerin dint mümessilleri tara- findan müştereken takdis edilmiştir. Binanın temelleri 1908 de atılmış ve bugüne kadar insaat sekiz defa inkıtaa uğramıştır. İçtiği suyun kaynağını bilen adam Şarab-ve bira mütehassıslarının a - gızlarına aldıkları bir yudum bira veya şarabın nerede ve kimin tarafından i- mal edilmiş olduğunu bildiklerini yaz- mıştık. Fakat son gelen Fransız gaze- telerinin birinde daha garib bir haber okuduk. Bu habere nazaran Pariste bir su mütehassısı türemiştir. Bu adam bir baydak su içtiği zaman o suyun dün - yanın hangi memleketinde çıktığımnı bilirmiş. Evinde 6000 çeşidden fazla su nümunesi varmış. SÜĞÜNGNMRMENER tediğimizi alıncaya kadar mücadele de- vam edecektir. Fransa bizden dostluk mu istiyor? Hazırız, bir şartla: Bizim Suriye ile dostlük yapmamıza Mâni olacak siya- seti ortadan kaldırdığınm maddi deli- lini göstersin. «Hayır, ben bildiğimden şaşmam!» mı diyor? O halde evvelâ bu- nun herkesçe görülmesi ve anlaşılma- sı lâzımdır. Ondan sonra mücadelenin kendisi ve safhaları gelir. Dünyanın hiç bir gailesinden yılmamış bir millet sıfatiyle biz Şarki Akdenizdeki Fran- sa entrikasından korkmadığımızı gös- termeğe her zaman kadiriz! * Bu satırları Fransız milletine karşı duyduğumuz an'anevi iyi hislerin te- sirile ve Türk efkârına tamamen ter- zıkcılık, kavga, dövüş filân etmeden | RAS HERGÜN BİR FIKRA | Cevap ver Fıkra Nasreddin Hoca fıkrasıdır amma ek dile dü iştir: Nasreddi_n Hoca bir gün iki okka et alıp evine göndermiş. Hocanın lnı_rısı eti olduğu gibi dostuna ver - miş.. Hoca eve döndüğü zaman ka - rısına sormuş: — Eti ne yaptın? Kadın cevap vermiş: — Senin gönderdiğin eti kedi' kaptı, yedi. — Hangi kedi? — Hangi kedi olacak, bizim kedi. Nasreddin Hoca kediyi yakala - mış, kantarı almış, kediyi tartmış.. Kedi iki okka gelmiş, Karısına dönmüş: — Bak kadın, demiş, kedi iki ok- ka geldi. Eğer bu tarttığım kedi ise, et, nerede? Etse, kedi nerede? Ce - vap ver. * İki metre 18 Santim boyundaki Kadın koca bulamıyor Şimdiye kadar dev cüsseli ve uzun boylu erkek azmanlarından hayli bah- setmiştik. Fakat bunların — kadın:« larının da mey - cud olduğunu hiç bilmiyorduk. Son gelen Ame ğ rika gazetelerin - lll de okuduğumu - | za göre iki met - re İ8 santim bo: yunda Joanne Saffelle isminde bir kadının mev- | cud olduğunu va * bunun mankenlik yaptığını yaz- maktadırlar. Bu kadın iki ke- re âşık olmuş, fa- kat her iki defa:» sında da kendisi- ne yüz vermemişler ve: — Biz sevecek kadın isteriz, dev a- nasını ne yapalım| demişler. cüman olarak yazdık. Bunları okuya- cak olan Fransızların bu satırlardaki samimiyeti takdir etmelerini ve bu a- çık kalpliliği anlamalarını isteriz. Bü sözleri anlayacaklar mı? Fransızlar derler ki: — A bon entendeur salut! Doğrudur. Neticeyi önümüzdeki hâ- diseler gösterecektir. e yük bir teessür içindedirler. Zira reis- kette yaptığı propagandalarla sarfiyatı Ömrönde balık Tutmamış bir ğîğıkcılar reisi u Amerikanın bütün balıkcıları bü - leri olan Taylor hükümetin emrile va- zifesinden uzaklaştırılmak üzeredir. Taylor ömründe bir defa dahi balık tutmuş bir insan olmadığı için hükü"- met kendisini balıkcıların reisi olarak tanımamıştır. Halbuki Taylor, memle- arttırmış, halkın eti tamamile terk ede- rek balık yemelerini teşvik etmiş. Vü- cuda getirdiği yeni usul makinelerle balıkları otomatik bir surette başın - dan, kuyruğundan, kılçığından ayırmış ve öylece satışa çıkarılmalarını temin etmiştir. Taylor balıkcılık nazariyatı hakkın- da mühim eserler yazmış ve konfe - ranslar vermiş bir adamdır. Ayda gömülmek istiyen kadın Belçikada Hana isminde garip bir kadın hakkında gazeteler uzun uzun makaleler yazmaktadırlar. Dedikoflu - nun mevzuu şudur: Hana zengindir, yazdığı vasiyetna- me kendisi âldükten sonra noter huzu- rile açılmıştır. Bu vasiyetnamede şu di- lekler okunmuştur: Ben ayda gömülmek istiyorum, ser- vetimden 250 bin dolar kıymetindeki esham ve tahvilâtımı aya yolculuk ya- pabilecek muhterie vakfediyorum, be- ni de mumyalıyarak o muhteri meyda- na çikıncaya kadar muhafaza ediniz, e- ninde sonunda ayda gömülmek iste - rim. Mahkeme bu vasiyetnamenin mu - hak olduğuna karar vermiş ve 250 bin dolarlık esham ve tahvilâtı bu uğurda sarfedilmek üzere bankaya de- lvıılııittilı l;irugıgıı po ettirmiştir. olmalıdır. Bizim siyasetimiz budur. Bu nu bugün söyleyeceğiz, yarın söyleye- ceğiz, dost devletlere söyliyeceğiz, Mil letler Cemiyetine söyliyeceğiz, velha- sıl, âleme anlatacağız ki Fransa ile Türkiye arasında dostluğa mâni ve ge- çimsizliğe sebep olan kuvvet, Fransa Müstemlekecilerinin kafalarında yaşa- yan gizli maksatlardır. Bu maksatlar bir kere açıkça meydana çıksın, bize kâfidir. Biz mücadeleden korkmayız ve davadan da vazgeçecek değiliz, İs- İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bigada oturan bir arkadaşımız anlattı: «Burada sütün kilosu sekiz kuruşadır, kesafetinin de- recesi de satıcının insafına bağlıdır. Buna ekseriyetle tahammül ederiz, fakat bana geçen gün getirdikleri o | kadar açık renkti ki dayanamadım: Sulu dedim, sütçü aksini iddia etti, hemen iddiamı isbat için bir süt İSTER bile yokltu.» Biz arkadaşımızı derecesi araştırmaya çıktım, koca şehirde bir tane de bir süt derecesi fakat ey okuyucu sen: İNAN İSTER İNANMA! tanımaklığımıza rağmen koca şehir- bulunamayışına bvek inanmadık, ,-- .. .. ' Sözün " Diyojen sağ “ D iyojen sağ ”M; neri Babıâlidt karşılayıp: lf — Diyojen, ı:;b val l Diye soran edebDil” 4 — Edebiyat m“'d w Ya Cevabını vereoeku' ' * 4 Diyojen sağ 015" ( yat gecesinde eli k. Baş saydı, yolunu anbaâ' — Ne anyorstâîbmg' İ Sıen l Diye soran € | Vi) ü ecew' ük; lerine cevap ver Wi Kta — Edebiyatçı ' | ;fıı; Diyojen sağ c_)lsâ_?:;’— fah,, edebiyat anketciler”” (l n cekti, anketciler $07 4 S — Ne var Diyojt?' 4 R anketine cevap Mi Vt la, Diyojen de diğı’eî:; a — Hayır, ben $ eceı ; hl tine mevzu olabil varsa onu arıyorufî_ Edebiyat ı çar kabilinden ı:neti—“' şayı açtırıp biribirle'” tıp tuttukları bu 79 '_ fâı' olsaydı, elinde fent Phi k — Aramıza niye BT Ba; kararı sen mi ver Diyojen tuhaf tü — Öyle,birşey ÖÜğü Y haf VP — Öyle birşey “TğE M fener aramıza girm Bu sefer gene (© 5,;* — Münakaşanıza arıyorum da.. ; 4 * Bir edebiyat gect” ##ifve) lecekmiş., Diyojen na * rü linde feneri meğ»'dîf , YI edebiyat gecesini © Be) Ka Va İnç sine soracaktı : çeti — Diyojen elinde T g cesi yapılacak yeF! gl — Ne münaSPbet',ir , Vak sının unutulduğu — Ön”lla,, | yat gecesi yapılmas”” f l'lm rum. #i İva Biliyor mu$ / Bi | — Köprülü tarihten hangi İ etmiştir? Ber: 2 — Kovno şehri * 3 — Niyemen nt kadardır? (C" i * (Dünkü sualle—"i”aı,l ı | — Livia milâdd A N şamış Romalı bir * | paratoru Augüste * Pf İmparator Tibere r. N Tz 5 3D yıllaF M lerde okuyan talebf"ık W 3 — Türkiyede V yf şebbüsü 1908 de 4| bir teşekkül halind8 gğğ eli saylavı ve Çocü” mu Başkanı Dokt0f yapılmıştır. serun'"” gll Me ar! 4 âhu Çin Mahk'ı Hap vatanpt' gitan Çin hükümeti şu'ay_ Barti ve mali bakımdan * Noj yettedir. Bunu bile” yi Stej mahkümlarından * eli bir şey yemı:m'lîgc | rilmesi lâzımgeleni ü da hükümete tebef” | vermişler, ve baf' * çekmişlerdir: B (ıHapîshanedcylîf vatanımiza bir Şeyı_ Vç ce aç kalıp bedelin! k | başka çare bulam rınca şu paraları kı:;;" Hükümet gö“ bul etmiş ve bu haf? V mahkümlara bildiff”ı’-" hanelerde 400,000 # Şimdi bunların ha Tef tutarak yemek bef meleri için bir kant

Bu sayıdan diğer sayfalar: