18 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

18 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İRBİN $ ib Yaptıkı ’î:yoıı.,d,_ z |_J:eıinsine bu bir teçida Vücuda ge- b tlar B Öemeği C€ Plân Yirı.,,ll;."k' bir vesileye a dapi , JENe evvelki te- ' TiyYa geçece- lli '. . e Kooperatifçilik biz ç Yabanlar daha ziy: j Lq:;et Bittikleri içlr'ı)î İindan ayrı aye .,_::;ll»k Hildğenlr Yolun d.nllrkefindgn ülç Reti Yürümüşlerdi. İttihad ve Terakkide on sene Onuncu kısım 'nda hem Türk k““heıuıingn' top la güzel bir * Halbuki, enas hmıu bu iş yanlış- w bilmesi, koo - k Olması icab & isi ne tüccar, , :I:?'“ siyasi bir N 1 merkeziyesi, M Mlundukca vi bir & bir müd « l.'w’“- Bötürebilirdi. Sidigini GĞ de kuvvetli DÜ idar vvetle. ':.ğ"" 'e edebilir bir Aynlarak — birer di lt haline gel yirmi iki U işi bu ka- Avrupada esaslı su- ide sirf akli n B W:lîndeu Ve tecrü - parlâmentoların da bunların murah - i| Vaymar kanunu esııisin_e _dz giren bu .| fikirler, İtalyada Musolini tarafından . |ki bunun da esasları ayni ana fikre da- | yanır. Avusturyada da halen ayni dev- iVlet nazariyesi hâkimdir. Yunanistan da SON POSTA | Sayfa 13 —a No. 12 —— İKTISADİ VAZİYETİ Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — hazariyelerini kurmuş değillerdi ân işin ilmi mehiyetinden bihaber idiler. Yalnız ameli ve tecrübi bir Bütün rehberleri aklı selimlerinin ilhamından ibaretti. İstanbul fikirler ozaman nerelerden ve nasıl geldi, bilmiyorum Ordunun seyyar mutfaklarından biri efrada yemek hazırlarken yorum. (1) Bütün bu müşahedeleri|mış oldukları teşkilât işi ile Avrupadaki sonradan beç yaptım ve onların başla-|emsali arasında yaptığım mükayese - li ler de şimdiye kadar yalnız benim zih- nimde yaşamıştır ve onları ilk defa o- larak meydana atan da benim. Yirminci asrın iktısadi karakterin - den doğan bu temerküz teşkili (1) Fakat, burada şunu da söyleme- ği unutmamalıyım: — İstanbul heyetli merkeziyesi o sıralarda büsbütün na - zariyesiz değildi. Hayat ve tarih için - den çıkarılmış bir takım fikirlerle bazı dimağlarda bir yandan yeni bir devlet nazariyesi de kurulmakta idi. Devlet üzerinde siyasi münevverlerin hâki - miyeti ile hayat arasında ekseriya te - zatlar bulunduğunu gören bir iki mü- dekkik, umumi işlerin politikacılar ta- rafından değil, iş sahipleri tarafından idare edilmesi daha münasip olacağı fikirlerine varmışlardı. Bunun için, memlekette muayyen meslek sahiple - rinin bir araya gelerek, eski tarih de- virlerinde olduğu gibi, fakat modern şekillerde, birer meslek teşkilâtı vü- €uda getirmelerini istiyorlardı. Dev - Tetin bu meslek teşkilâtları tarafından idare ve kontrol edilmesi, bir çok si - yasi fenalıklara mâni olacaktı. Hattâ elektrik, su, havagazı ve tramvay te - sisatı kadar mühimdir. Bunların yap- tıkları işi'yakından terkli ötmedikce'e: hemmiyetlerini anlamıya imkân yok - tur, İstanbul heyeti merkeziyesine bu fikirler o zaman nerelerden ve nasıl |geldi, bilmiyorum. Bi varsa o da yaptıkları işin ilmi bir na - zariye temeli bulunmadığı halde mâ - hiyeti İstanbulun büyük bir noksanını doldurma kabiliyetini hâiz olmasıydı. Onlar bir taraftan bu suretle bak « kalları teskilâtlandırırken diğer taraf - tan da kooperatifleri kurmıya teşebbüs m bir şey ki klüblerinde yaptıkları propaganda ile bu işe de geçerek tedricen muhtelif semtlerde birer kooperatif kurmıya başladılar. Bunların kuruluşunda da aynı usulü tâkib ediyorlar, bütün hı_r_eknli kanta- riye şirketine istinad ettiriyorlardı. O zamanlar kantariye şirketinde münfe- rit ve hususi sermaye hisseleri de var- dı. Bu bünye bozuktur. Fakat, bu şirket ve teşkilât iki üç sene bu tarzda çaliş - mış olsaydı kendisi ticaret ve kazanç fikrile alâkadar olmıyan heyeti mer - keziye bu şizketi ikiye ayırmak ve ara- dan ferdi sermayeyi çekerek bunun ye- rine bir taraftan bakkalların mesleki sermayelerini ve diğer taraftan koope- haslarından mürekkep olması icap e - diyordu. Harbi müteakip Almanyada tatbik edilmek istenilen Korporasyon devletinin ana fikirleridir. Nitekim ay- ni fikirler Hitlerin de devlet nazariye- $inin esasını teşkil eder ve Hattâ Fran- sada da yarım bir nümune olaruk bir «Âli iktisat meclisir vücuda gelmiştir ayni yola gidiyor. O zamanlar bu fikir- leri doğuranlar, Avrupada böyle bir hareket bulunduğundan tamamen bi - haber idiler. Yalmız hayatı ve tarihi ini tetkik ile bu fikirlere varmışlardı ve| ratiflerin ıerııı_ıyei_ef:ı'â'a k“f_'""k ghe İstanbulda esnaf cemiyetlerini canlan: |ayrı iki teçekkül-vücuda getirmek tü - dırmıya gayretleri de bu fikirlerle a -| zumunu anlıy: HASAmt!ırlî . Cü At savEn gl Yadır * , Gece —amiş brayan O2ROrU dunüma » izraNdN e errOĞ I Hikâye : ar_ibi iktısadi teşkilâtçılığın; esine kalkanlar zihinlerinde bu: ettiler ve İstanbuldaki İttihat ve Terak-| 8*9 Bir kitabın hikâyesi j KNY M DARELEMAYK . 2 Yazan: Lton Fragi& Marie teyze hem çok hikâye hem de çok tatlı anlalırdı. Hele, Çük iken bütün hısım akraba çocukla başına toplanır; hep bir ağızdan, di eder gibi, ona masal anlatması lvarırdık. — Elli beşlik — bir yardı. Konuşurken, başının beyaz tel - par - line alır, ir çevirirdi sanki, anlattıklarını, her teli üye ile aklaşmış saçından çözerdi. Güzel bir bahar akşamıydı; yemek - ten sonra, taraçada oturmuş, konuşu - yorduk. Gök mosmordu, yıldızlar par- teyze susuyor, bi: du. Gözlerinde, i yan bir parl: hopsi birer genç kız lerinden bir kaçırı makları arasında ev lan bize dö: e, bırakın, anneleriniz konuş gece ben rıyor. Size güzel bir hikâş 'a — Oh! inelim, dedik. Anlatacağınız çok mu güzi — Dinledikten sonra, onu siz takdir edersiniz. e bir kaç sandalye gelirti teyze susuyordü. bit bir noktaya dikmişti. çizgilerle buruşn kapadı. Birden nımeli dalından bir şını kaldırmadan — Bugün mayısın iki ğil mi, çocuklar? Duyduğunuz Halbuki, ben şimd bir neşe ile sevinç «Bundan tam kırk sene evveldi.. Ge- ne bu evde oturuyorduk. Bir gün bah- çede dolaşıyordum, akşam yemeğine davetli bir kaç misafirin sofrası — için en güzel çiçeklerden bir buket hazır - lıyacaktım. Güller, sokak — kapısının öze — başladı. le bahar neşesi. 1de kederi çok sağ farafında idi; bazılarının — dalları parmaklıklar a - K R yımın — yanında rasından — sokağa Yarınki nushamızdı : kahyordum. Son fırlamıştı. İç ta- bahar gelt raftaki ateş gül B- : d- kl—f— Pariste” R: Terinden bir wi | Bir Izdivaç teklifi | bulvarnda — bir tane — kopardım; apartımana SORES Bokütün Ka Yazan: Peride Celâl | yerleştik. Dayım zanan İ lan zengindi; cevin - birini tutacağım den hiç misai r sırada, şık bir delikanlı gördüm: Sa -|eksik olmaz, arasıra suvateler terl ) rışındı, ince ve narindi, yüzünün çok tatlı bir solgunluğu vardı, gözlerinde esrarlı bir koyuluk gizleniyordu. Gü - bana: unu da koparın! dedi. Onu her U koklardım. «Hiç bir şey söylemedim. Yalnız, yü- zümün tatlı bir sıcaklıkla yandığını hissettim. Arkamı döndüm, bahçeye doğru yürümek üzere iken: — Kızaracağınızı bilseydim.. Gül, üzeldi, dayanamıyordum, neza - îîl:s A)ık mi ettim? dedi. «Döndüm, bir şeyler söylemek iste - dim, Güzel bir gençti. Çok hoşuma git- mişti. Gene arkamı döndüm: «Hayır, bil » diyebildim. Ondan sonra, nasıl bir arzu ile bilmiyorum, elimde çiçekler, eve doğru koşmağa başladım. Merdivenlerin önüne gelince, durdum, bahçe kapısına baktım. Güzel adam gene orada idi, ve elile kırmızı gülü ok- şuyordu. Merdivenleri koşa koşa çık - tırm, içeri girdim. Garip ve manası bi- inmiyen bir sevinç duyuyordum. Bu sevinç pek nadir duyulan, ve daima içimizde gizli kalması istenen bir his- U. Mutfağa koştum, ihtiyar Nanona çi- çekleri verdim. Hep koşmak, kendimi, ateş gülünü okşamasını bilen bir in - şana okşatmak istiyordum. Annemin 0- dasına koştum, kucağına atıldım. Ba ımı avuçları içine aldı, yüzümü ok adı, yanaklarımı öptü. Sonra, tama nen yabancı bulduğum bir hassasi retle bana: — Çok neşelisin yavrum! dedi. Ba- har güneşi bütün insanları böyle ya - sar. «Bir şey söylemedim. Çünkü, bu ö - rüşler ve akşayışlar aradığım şeyler leğildi, beni doyurmadı. Annemi elin- teki dantelâsile yalnız bıraktım. Ko - arak odadan çıktım. Pencereleri ku - tuların yıkandığı büyük havuza açılan <üçük odama kapandım, bilinmedik arzularla sarhaş bir halde yalağıma u- zandım. Biraz sonra, kalktım, pance - lerek, lik ğ Julie, Françoise ve - bana da - 1 , dedi. Biz bahçeye inelim. Bu| Bahçeye indik. Hanımelleri ve sar -| iki *|o zamana kadar yapmad ——— — Çeviren: Şerif Hulüs reye dirseklerimi dayadım, seyrediyordum. Kuğular g l i, güneşle 1 i mmüşler; ha, gömmemişler, b inden suyun okşayışlarından derin r hâz duyduklarını anlıyordum: Be- nim isteyip te hâz duyamadığım ok - şamalar... Her yer dar geliyordu, içim içime sığmıyordu. Odamdan çıktım, İsalonu geçlim, kapının önüne gelince kuğı durdum: «Acal güzel de"Hanlı gene orada mı?» diye düşünd ıilbimde elle tutulacak kadar can. çarpıntı | bissettim. Kapıyı açtı zel adam İnanmak istemed Fakat, n. Merdivenleri a - arın yanına gi - gitmişt başladım. Şimdi, duyduğum duyduğ neşe içimde dön « ür, biraz dar bana garip bir ini düm, kuğu kenarı o n, akşama kadar sıkıntı pındım durdum. Annı seydi yaptım. Kitabın boş sahi: rin€ «2 mayıs.. Onu her ge lardım, dedi. Gülü ne tatlı bir e d'Âzur'e gitmiştik. Sıcak bir gün- de, babam sektei kalbden öldü; zaten, İ olan annem bu acıya dayanama - , yatağa düştü. Bir ay sonra, o da ö dü. Bu acılar arasında ben, ince ve Tin, sarışın delikanlıyı unuttum. Da - ederdi. __ıÜnivomte tahsili, hayatım: büsbü- n değiştirmiş, hattâ zenginleştirmiş- | 'Ş sene sonra mezun oldum. Da - ğ';_::'p bu ;î'lincimi kutlulamak için bir riz hazırlamıştı. Bir akşam, K vakit, arkadaşlarla ylphğ:îı ynrışğ bir gezmeden dönmüştüm. — Ortalıkta bir telâş vardı, hizmetçiler öteye beri- ye koşuyorlardı. Yorgunluktan bitkin bir halde odama çıktım, masanın üs - j tünde bir zarf vardı. Okudum: Dayım, kendisini saat dokuza kadar odamda beklememi rica ediyordu. Saatime bak- tım. Dokuza çeyrek var. Mecmuaları karıştırmağa başladım. Biraz sonra da, dayım odaya girdi. Beni öptükten son- ra: — Henriette, dedi, hemen ipekli tu valetini giy. Seni kapı önünde bekliyo | rTum. | «Şaşırmıştım. $ — İmkânı yok, dedim. Hiç bir tara- | fım tutmuyor. Bâna en büyük saadeti | uyku getirecek. — Bugün benim dediğim olacak, gi- yineceksin, diye ısrar etti. «Çaresiz razı oldum, giyindim, ve da- yımın kolunda salona girdim. Parisin güzide simalarlle karşı karşıya idim, aralarında tanıdığım hemen hiç kimse yoktu. Dayım beni biri nisbeten genç, de biraz yaşlı üç dostuna takdim etti: | — Henriette, çocuğumdan daha çok | sevdiğim bir yeğenimdir, diye ilâve et- ti. «Nisbeten genç olan adam bana dik- katle ve ısrarla bakıyor, kıyafetimle İçok yakından alâkadar oluyordu. Bu gsırada güzel bir vals çalıyordu. Bana dans teklif etti, kabul eti Danseder- ken hiç konuşmadı, fakat gözlerini de gözlerimden Aayırmadı. Dans bitince benden müsaade istedi. Dayımla ber ber dişarı çıktılar, yarım saat sonra gene geldiler. Tahmin ediyor, fakat bu (Devamı 15 inci sayfada) Pa rcA

Bu sayıdan diğer sayfalar: