Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Kelimeyi nasıl telâffuz e't'tigıme[ dikkat edin: | — Züüüp. Bir saniye sustum. — Be, Kendisini görmek mi istiyorsunuz? Kolay. Mübarekler az değil; elimi sal- İasam ellisi, başımı sallasam, başı Bri- yantinlisi.. İşte karşıdan geliyor. Gör- dünüz mü? Bir kaşı yukarıda, bir ka- şı aşağıda. Başında tepesine vurulmuş bir şapka var. Ceketinin omuzları kulakları hiza - sında, ve pantalonunun paçası yerleri süpürüyor. Kendisile sizi tanıştırayım mı? — Önenstan durur musunuz mon - şer? Karilerim sizi tanımak istiyorlar. — Kari, kari nasıl söyliyeyim anlı - yamadım. — Kari monşer, yani Lektör.. — Lektör o memnunum — ÂAnşante! Memnunmuş gördünüz ya.. Bir şey söyliyecek durun dinliyelim., — Hangi gazetedensiniz? Parisu - vardan mı? Yoksa Matenden mi? — Son Postadan! — Son Posta, hiç bilmiyorum. Bu Jurnal nerede çıkar? — İstanbulda. — İngilizce midir? — Yok Patagonyaca, canım nece g - lacak türkçe. * — A mil Eksküz monami nasıl süy- liyeyim. Ben hiç türkçe gazete oku - mam da.. — Nece gazete okursunuz? — Fransezce okurum. Bazan alman- ca, * Yeri gelmişken söyliyeyim, atıyor. Çünkü ne fransızca bilir, ne de alman- va.. Ne iş görür, nerede oturur, kimin ığludur sorabilirsiniz? — Ne iş görürsün? Sualine.. — Enspektörüm monşer. Yani na- sıl derler müfettiş cevabını verir, Ve- rir amıma hakikatte müfettiş değildir. — Ya nedir? mi.. Ne olduğunu ben biliyorum. Bir sinema kapısında bilet toplar. | diniz mi, işte onun evi şu ara çıkmaz- 6-ZÜPPE Yazan: İsmet Hülusi lçnhBanılbulur. Örapa görmemiş in - İsterseniz bir sual daha soralım.. Nerede oturursunuz?. — Perapalasın arkasında. Yalan söylemiyor, doğru süylüyor. Hakikaten evi Perapalasın arkasında- dır. Perapalasın yanındaki sokağa sa- pın.. İnin, inin, inin Kasımpaşaya gel daki aşı boyalı evdir. — Kimin oğlusunuz! Diye sorsanır.. — Hüsameddin Bey moönşer, tanır - sınız belki, der, eski hariciyecilerden çok mühim bir adamdır. Bu da doğrudur. Hakikaten eski ha- riciyecilerdendir. Devri istibdatda ha- riciye nezaretinin kapıcısı imiş.. * Ayasofya meydanında bir dikili taş bulunduğunu bilmemezlikten — gelir. Fakat Pariste Konkord meydanın- daki Obelisk'i görmüş kadar iyi bilir. Bursaya gidenlerin vapurdan Mudan- yada indiklerini hiç duymamıştır. Am- tren aldıklarını söyler. vayı der. * e— — HL y a) İki Kaib Yarası Bandırmadan gelen bir mektup beni düşündürdü. Bu mektubun sa- hibi hülâsatan diyor ki: Evleneli üç yıl oldu. Alacağım kı- zın beni mes'ut edemiyeceğini da - ha nişanlı iken anlamıştım. Fakat muhitimin tesiri ve vaziyetimin ne- zaketi beni bu nişanlılıktan vaz ge - çirmemişti. Aradan geçen müddet zarfında üzerimde kalan ilk tesir arttıkça arttlı, karımdan soğudukça soğudum. Bir çocuğumuz dünyaya gelmişti, çok yaşamadı öldü, onun ölümü ise beni hissen bu kadından büsbütün uzaklaştırdı. Şimdi iki se- ne var ki birbirimize tamâamen va- bancıyız; fakat 0 benden ayrılmak niyetinde değil, kendisinden kaçtı - Bımı, arasıra İstanbula gidip geldi- ğimi bildiği ve sebebini de anladığı halde gene bana yapışık vaziyette, NÜL İŞLERİ Sıkıntıdan hastalanıyorum. Ne ya - payım? * Mes'uliyet bu okuyucumun ken - disindedir. Sevemiyeceğini anladığı bir kızla evlenmemesi, evlendikten sonra da yükü sonuna kadar sürük- leyip götürmesi lâzımdı. Bu sütun- ları takip edenler bilirler ki ben ay- ma Parise gidenlerin Marsilyadan Yıkanmaz, banyo alır.. Başına şap * ka giymez, şapo koyar.. Fatih Harbiye tramvayı diyemez, Fatih Arbiye tram- Annesini, babasını beğenmez, onları | Z ö — — sanlardır.. Ne olacak? Gerçi kendisi de henüz Örapa gönmüş değilse de bir çok: Örapeen tanıdıkları vardır. Gör - müş kadar bilir. Ona nisbetle, anası babası ne kadar Ariyere kalırlar. Tahammül edilecek şeyler midir monşer? Hele babası elile yemek bile yiyen bir insandır. Âdeta bir vahşi. Annesi o daha beter.. Bir kabul günü bile olmıyan bir kadın.. Sosyete nedir bilmez.. Bir kere bile baloya gitme - miştir. Babasının eşi bir vahşi! Nasıl olmuüş ta böyle bir baba anadan doğ- muştur? * Henüz bekârdır. Mariaj yapacaktır. Fakat etranjer bir dörnuvazel ister.: Ah bu Etranjerler ne kadar da sempatiktir ler. Esasen sösyete onların, moönd on- ların.. Aralarına bir katışabilse. Düşünür. Katışacak, fakat babasile anasını onlara nasil tanıtacak? — Papa! — Mamam! Diye tanıtacağı insanlar kendisini sosyete içinde Mahçup etmiyecekler | mi? Bunu düşündüğü zamanlarda çok ü- zülür. Bu yüzden Pesimist bile ol- muştur, Bir Paspor bulabilse bu mem- leketten gidecek.. Tâ uzaklarda uzak - yacaktır. * Züüüp-beye bak! Artık burama geldi kari, hani şu da- kikada bu züpbelerden biri karşıma geliverse şöyle gerilir, gerilir de! — Al sana Örop! — Al sana Mond! — Al sana Etranjer! Diye pataklardım, ve tenbih eder - dim:; — Şimdi istediğin yere git; ve züp - beliğin yüzünden an a'dan gelinciye kadar dayak yediğini anlat! İsmet Hulüsi YARI Aramızdakilerden DELİ Yazan: Nati Sadullan K eç İT YTE AA AA CN SAb KS | Talebe konfederasyonu için her fakülteden beş kişi seçilecek Talebe konfederasyonu — tetkikleri ilerlemistir. Her fakülte eski cemiyet« lerinin tasfiyesini çabuk -bitirecektir. rılık tavsiyesinde bulunmaktan bir hâkim kadar ihtiraz ederim. Benim için barış esastır. Bu defa da öyle yapacaktım, fakat kadını da hiç bir zaman yanmıyacak bir ocağa ölün - ciye kadar bağlamaktan çekindim. Bununla beraber gene lehte ve a - levyhte bir tavsiyede bulunmıyaca - ğım. Sadece şunu söyliyeyim: Aile- de esas çocuktur. Çocuk olunca ka - dın ve erkek yekdiğerini sevmes2 - ler de çocugğun hatırı için evi ayakta tutmak mecburiyetindedirler. Ço - cuk almayınca, meydana getirilemi> yeceği anlaşılınca vaziyet — değişir. Her iki taraf ta başka bir sahada daha mes'ut, ve semereli, yani ço * cuklu bir aile kurmayı düşünebi - lirler. Nihayet bu da bir haktır. TEYZE Cumhuriyet Halk Partisinde teşkil edi- lecek konfederasyon için her teşekkül beş kişi seçerek Partiye bildirecektir. Bunlar, Halk Partisinde kurulacak konfederasyonun umumi merkezini teşkil edeceklerdir. Birer sene müd - detle her fakülteden münavebe ile reis seçilecektir. Ecnebi gazetecileri Ankarada Şehrimizde bulunan İ ecnebi ga- zetecisi kendilerine gösterilecek olan tihbarat ajansları mühabirleri de ken- Biku İcınc dayak yiye Yer altında 45 sı L İ 0 zamanlar paramızı işte - k x » 4 Gişenin önünden çekilir çekilmez âbâni sarıklı köy ' dikilirler, tohum borcundan, hayvan borcundan alacc lara hemen oracıkta borcumuzu ödeyince elimizde beş P” yiye alırd he | Hi larda monden insanlar arasında yaşı- | | ğişiyor. Yanından mesleki kolaylıkları konuşmak ve hü- kümet merkezimizi görmek üzere An- karaya gitmişlerdir. Ankarada bulun- makta olan Tas, Havas ve Alman is- dilerine iltihak edeceklerdir. Yazan : A. Nalm Ocak dışında İstersen çalışmal Halimizi evvelce arzeyledik; fakir bir köy çocuğuyuz diye. Babam, katır sırtında öteberi | mamış. çekmekle evin azığını ambara atamı - yOr. Bahriye nezaretinin çıkardığı ni - zamname bizi rençperlikten de uzak- laştırdı. Nezaretin ortaya koyduğu on iki günlük mecburf çalışma kanunu, sade bizi değil, Zonguldak madenleri- ne yakın bütün köylüleri bir höş bir şeyler yaptı. Biz şimdi tarlasını sü - ren evinin azığını toprak anadan bek- liyen bir rençper değildik. Ve ne de madenlerdeki kazancından köyüne e- saslı bir yardım temin edebilen bir maden amelesi... Bütün bunlarla beraber, dedim ya, istersen çalışma. Tarla doğrü dürüst sürülmüyor. Doyacak boğaz bir yığın, devlet babanın vergileri gelip çatmış, tahsildar karakaplı defteri kolunda ha- rıl harıl beni arıyar. Onları diri diri mezara gömen kü - çük altından kurtalmak için tırnakla- rile kazarak açtıkları esıçan yolu» nda boğulup kalan arkadaşlarımın kan pıhtılarile sıvalı yüzleri gözümün ö - hünde canlana canlana tekrar ocağın yolunu tuttum. . Girdiğin deliğin altında biliyorsun ki adamlar ölüyor. Ve bu ölüm hiç beklenilmiyen bir zamanda ve hiç beklenilmiyen şekillerle gelip çatıyor. Buna rağmen, ocağın yeT altına açı - lan karanlık ağzından insanın öyle bir tevekkülle girişi var Ki... Bu ilk za - manları böyle, fakat sonra sönrüa in - san öyle bir alışıyor ve öyle bir ma - kineleşiyor ki. His yok, düşünce yok, bir sex"a—er vok. «Gir!» diyorlar, giri - yorsun. «Kaz!» diyorlar, kazıyorsun. Ayni yerde beraber çalıştığın bir kaza kıııı'bamna bile insanın duyguları de - geçirilen bir cesedi korku ile değil; merhametle de değil, ne bileyim, tecessüs hissile alâkadar olunuyor. Neresinden yaralanmış? Taş nc-resi.ne vurmuş? gibi basit bir teces- süs hissi, Bugün sevinç metre - toprak içindeyiz. Yüzlerce altında — çalışmamızın yorgunluklarını, çavuşlardan yediği - miz tokatların acısını filân hep unut - tuk. Hak edilen yevmiyelerimize, va- ra yoğa wurulan cezalara aldırdığımız : Çünkü «katadar efendi» yarın gelecek; ocak yok. (Çünkü- ay sonundayız. maaş veriyor. Ay sönu geldi; ses çıkmadı. Üç gün geçti; ses yok! Bir hafta geçti gene ses yok., Para alamadığımız için köye gide - miyoruz. Köye gidemeyince de bura - da çaliştığımız günler, çalıştığımız o - cağa sadece kuru bir «hodolo» (bir ne- vi mısır ekmeği) ya maloluyor. Yev - miye yok! Sekizinci gün parzdan ses çıktı. Fas ı nü olduğu için bankâ Bugün artık parayâ | Çünkü hazırlık tamaf' verilecek günlere mâ'7 belirdi; evvelâ uzak sarıklı köy ağaları atlet” ladılar. Tahsildar parâ © şısına geçti. Yemişçilet panaklı mısır böreği sâl cüler falan hep ocağif © lar. Nihayet ocağın pat”> tı; soruyor! — Adın ne? — Ercep! z — Al! Bir, iki.. beş — Efendi bu para "g — Defol ulan! Tamaf'” — Çorbacı yalvarırk ”” uzak, Beni geciktirece&” — Başkalarına mâni ğ vas şunu! gi Arnavut kavasın i. kalkıp kalkıp iniyor. ©i itiraz et; «kefere paraâ6t'” sabına da yonttuğu p& ra eksik» de, L O zamanlar, parâa yiye yiye, küfür işite © sonra bir de âbani saft”ü na hesap vermek me€t” lırdık. b Tohum borcundan, *7 dan alacaklımız olan â87 racıkta borcumuzu Öd€ ancak rahat bir nefes ““ Bir tertiplik çalışma? zandığımızı böylece © köye dönemezdik. Faği mi, cahillikten mi, nedt lara rağmen teessürüm yvük olmazdı. İ Önümüzdeki on iki 8 tertip» çalışmada kazüfi ralar üzerine türlü hâd şakalaşırdık. | İş paydosundan çıkıP de «kömeç» imizi (*) F doyurduktan sonra O07 şe tabanlarımızı dayâfi kadar yarenlikler edefi lerdik. İ Bizim «Çomakları *” şak vardı. Zorlu «çifte? * İşte 0 uşak yattıği 97 öttürür, biz de ocak Hü geze geze gazlı sular” yer çatlamış tabanlaf” g şısındaki sızısını duy7 rak öna uyardık. çi (*) Kömeç: Mısırtf? bulama. b (**) Çifte: Bazı # de çalman tahtadan * , na gibi ses çıkaran V ..