sindi enkei ilmen. | jitikad ve Terakkide on sene No. 5 KAFKAS CEPHESİ MUHAREBELER Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Sekizinci kısım SON POSTA Harbi idare edecek yegâne Kumandan meydana çıkmıştı Ben doktor Rusuhiye sordum: “Bu kadar kuvvetli bir Kumandan Ordunun başına neden getiri mez? ,, Rusuhi kendisine has basit ruhluluğu ile baklayı ağzından çıkardı: “ — Bırakmaz kil. ,, dedi. di Bir illet, hayatının her devrinde ir milli kahraman yaratmaz. Bazan “ağ beklemek lâzımdır. Günün birin- de, hiç beklemediğimiz anda bu kah- raman çıkagelir ve o zaman herkes ©- nu bir anda tanır; — İşte beklediğim kahraman! Diye onu kucaklar. Halbuki Türk idealist, mistik Ziya Gökalp, Türke bir kahraman yaratmak hülya, müş, eline ç sina düş- Enver paşa geçmiş, yapmıya çalışıyor. ia ii lr doktor Rusuhi- © sözleri söylemiş olduğu tarihler. e Ziya Gökalpten de Enver paşanın milli kahramanlığına dair bir hayki kerleme dinlerdiin. Bir mili kahran nin bir cemiyet içinden nasil çıkaca ğini kafasile benden iyi bilen bu ob - jektif içtimaiyatcı, en son derecesine kadar sübjektif olan ruhunun tesirine kendi bıraktığ avantürü hâile üzerine «milli kah an» diye cansız bir put yaratmıya çalışmaktan kurtula- miyordu. Halbuki asıl ise o tarihte kendi kend mekle meşguldü. Yavaş yz re giriyor, her yerde çehresini gi yor, her kalbde bir yer tutuyor ve ya- bud, henüz başlangıçtadır. her kalbde bir iz bırakıyor. İşte, doktor Rusuhi- nin de zihnine girmiştir, işte kıskanç Enver paşanın onu hiç sokmamak is- tediği merkezi umuminin duvarlarını da aşmıştır, Fakat, Zi öl ü iz ei Gökalpın hülya iç Türktür, Türk, riyor, Kahriman y onu korkunç hatıras halket « her v dal üz bunu göremiyor. O, & bir yükseliş timsali a- v ona terennüm edilecek ve teren- nüm ettirilecek bir milli kahraman lâ- Zımdır. iş Ancak, Ziya, gene ilmi metodunun bata zıddına olarak, bunu uzun mut, Lada apağıya bakarak ara- iz uki milli kahraman gök - le n inmez yerden göğe çıkar. Onu e değil, yerde, Türkün «Ermey * balik ii iş meydanında, hakikatte, çatiki varlıkta aramak lâzımdı! Onun için bulmakta müşkülâta uğradı. ğa iin beraber onun bir meziyeti Ez ürkün milli bir kahramana 6- , , “Miyacını çok iyi biliyordu. Bunun ER aramakta israr etti. Enver onun İ- tani kahramandan ziyade “bir b i kahraman timsali idi. O da bu nl arkasından gitti ve onu te - si etti. Fakat gidegide de nihayet Pei Ankarada buldu. Geç bul- » Büç buldu ve ararken günah da iş- Söndü nihayet buldu: Gökte aradı, diği uldu! Bulduktan sonra da göz- © müsterih olarak yumdu. Şimdi, öteki dü beşi dünyadan buraya bakerken, el ha müsterihtir( ke tarihlerdedir ki, bundan-ev- ğü ö Mo bahsetmiş ol Biz iğ cbile, Mustafa Kemal paşa z emlekette yalnız anavatan? mü- mk müstenit bir plân yap- müm 7 dair olan ve fakat, keri ÇEStin © ıradaki iktisadi ve ar ir o, Yetini, kısa, lâkin çek canlı die Ral ifade eden bir raporunu tkezi umumi âzasından biri- vel nin eli » elinde görüyorum. Bu rapor, vas Zive Pİ wn o kadar canlı bir tasvirini ve Hakikatın © kadar vazıh bir görünü- sürü ihti bun, rik za dolaşan metbü senalarla tanıdı va ediyordu ki benim zihnim zaman Sarıkamış! i kahraman! iie Üzerinde takılıp kalıyor. O ta- te kendisini daha ziyade oğızdan - ğım bu kumandana karşı bende de bir ıştır, Onu bir kere Ça- Taninde, benim incizap uya: nakkale dön nde İlarken görmüştüm. Ben geldiğim si- rada ö da gidiyordu. Takdim esnasın- da bir lâhza gördüğüm & gözlerindeki , |kuvvet beni çok tutmuştu. Fakat, son- ra bir daha görmedim ve yalnız onun andası altında ( Şark cephesinde üsmüş zabitlerden hararetli methi- yelerini dinledikten sonra ayni methi- yelerin yavaş yavaş etrafta herkesten tekrar edilişine şahit oldum. O tarih- lerde hiç bir kumandan hakkında, ma- iyetinde çalışmış inanlar tarafından bü kadar umumi, bu kadar kayıtsız ve! şartsız methü sena duymamış oldu- ğum için işittiklerim benim üzerimde kuvvetli bir tesir yapmıştı. Bunun için merkezi umümide p raporu gördüğüm gün, «işte bu harbi idare edecek ye- gâne kumandan!» diye düşünmüş tüm. Doktor Rusubi'nin bana o söz- leri söylediği gün kendisine bu Tapor- n bahsettim, o da okumuştu; gör- İdüğünü ve onun da ayni suretle dik- katini celbettiğini söyledi, — Peki, dedim, neden dolayı bu kadar kuvvetli bir kumandan ordunun başına getirilmez? Doktor, bu defa yüzüme baktı, İşte bu en ufak fark Krem Pertev'in faikiyetini size erlet bilir. Çünkü;Kesm Pertev: Her hangi bir tesa- düfün vöya mahiyeli meç hul bir keşfin neticesi #ilr. Krem Pertev ç helmış ve çok tecrübeler. den sonra kibar mıhefile tekdim edilmiş yegâne Krep oimp bashea fevsidi: Cild. arak de deki mesamatı yum kapatır. Bu Suret 3 bu me samah bariet tesirattan mu hafaza ederek elidin pürüz. lerini deler. Cildi besler ve bu suretle gençlik ve te raveti temin eder, Cildde şeffaf ve gayrikabi nüfuz bir labaka yapar ki yazın sıcağın, kışın, soğuğun talırıbatıma mani olur. odamda Mithat Şükrü beyle konuşur- | kendisine mahsus basit ruhluluğu, fa-| Kafkas cephesinde bir öğle namazı ve zafer duası miş bir tavırla hiddetlenerek: — Bırakmaz kil.. Enver paşa idi. Sonuna kadar ve bırakmadı . (Arkası var) TAXVIM 2 inci KANUN Rumi 6609 | Arabi sene 1862 3 1865 1 cı Kânun | Resmi sene; (Kasım 21 di 187 | | 1 lala ve gı ücileri ve i gençlerin hayati istekle;ilir. Sabit, orta ve koyu renkleri vardır, 6), Allık 35 kuruştur. Hesan deposu: İst 1, Ankara, Beyojlu, b.ş.si.;, Eskişehir, | kat samimiliği içinde ilk defa olarak| çıkmıyordu. baklayı ağzından çıkarmaya karar ver- Dedi. «Bırakmaz kil» diye kızdığı) menin caka satması kanına dokunmuş- Ve hakikaten de öyleydi. Memle- kete o kadar simsiki sarılmış, o kadar yapışmıştı ki onu bir türlü bırakmazdı. | dişahı kızdırırsın! da bırakmıyacaktı | Başın gider, Atmeydanındâ cirit oynanıyordu. İ Hiâs odadan genç ve yakışıklı M İağa bütün rakiplerini birer birer yen mişti. Koçhisarlı sipahi Hasan bu usta ve güzel delikanlıyı imrenerek seyreği - yordu. Yanındaki bir arkadaşına sor- du — Kimdir? O da bir sipahiydi ve bilmiyordu. - Şu yeniçeri biliri Bir devşirme olsa gerek... Karasakallı bir sipahi söze karıştı: — İyi anladın hemşehrim... O da bir devşirmedir. Hem de Bizanslı... Sipahi Hasanın kaşlar. çatıldı; — Bir Bizanslı mı? — Evet... Niye şaştın? — Bize utanmak düşer... Dün yere serdiğimiz adamlar bugün padişahı -| mığın önünde bizi altetsin! Buna n. katlanıyoruz?. — Artık müslümen oldu. Sarayın i olduğu pahi söze karıştı — Sadrazam Mahmut Paşa onu göz bebeği gibi sever. İlk gençliğini onun konağında geçirmiştir. Padişah ta, büyük şa da sahiden bu yakışıklı ve usta de Hkanlıyı takdirle seyrediyorlardı, Mey. danın dört tarafını dolduran kı z mavi, yeşil ve beyaz elbiseli, pırıl piri silâhlı yeniçerilerle sipahiler arasından | artık ona karşı durscak bir kiş: daha Sipahi Hasanın yüreğinde bir kaba- rış oldu. Bunca öz Türkün ortasında bir dön- tu. Elini kılıcına attı ve bağırdı — Bu devşirmyi ben yenerim! — Dur... Pas Dediler. Fakat | Tek başın © durmadı. — Erlerin bor- cu er meydanın boş koymamak - tır. Karışman!. ? Atını İleri sürdü ve meydanın orta- sında şaha kaldırdı. Kimsenin gözü tutmamıştı: — Bir deli midir? — Boyuna posuna bakmadan... Diyenler oldu . Fakat: — Ummadığın taş baş yarari... Diyenler de vardı. Sipahi Hasan terkisinden bir cirit kaptı ve omuzunun üstünde ileri geri salladı: — Kendini sakın delikanlı! Diye haykırdı. His Murat gülümsedi ve mahmuzla- me İrmi atın karnına dokundurdu. Cirit ısılık çalarak ileri fırladı, Hâs Murat atın yelesine yapıştığı için ba- şınin üstünden geçip gitti. Şimdi sıra bendel... Bir vuruşta ka- fasını kırayım şu budalanın... Diyordu. Fekat başını kallırmasile beraber, İ sarsı'dı; sallandı ve yere yuvarlandı. İ Hâs Murat ağsrun şakağından kan- İlar akıyordu. Sipahiler tarafından alkış yüksel” yordu. Yeniçeriler şaşırmışlardı. Mah- mut Paşa sararmış, Fatih Sultan Meh-| medin ağzı: kalmıştı. Sipahiyi çağırdı: — Adın ne?. — Hasan! — Herkesi yenmiş olduğu bir sırada onun karşısına çıkmağa nasıl cesaret etti?. — Padişahım, bir devşirmenin sipa» hilere meydan okuması beni yüreğim- den vurmuştu. Ölümü göze aldım. Ö- lesiye dövüşen bir adam her şeyi Ya “| par, Fatih Sultan Mehmet, Sipahi Hasana hâs ahırdan eğerli bir at, bir kılıç ve İbir yay verdirdi: ' — Haydi git, bunları devlet uğrı , ni » Fakat Mahmut Paşa onu mimlemişs ti, Dün bir Sırp beyi olan bu adım Türk padışahına bir Türk sipahi sinin) Sipahi Hasan... vezir Mahmut Pa-| $ Yarınki nushamızlı : süvari Yazan: Arthur Mills Çeviren: İbrahim Ioyi -4 yakın olmasın ra onu An etleri bis rer birer yok ederek etrafa dehşet sal- maştı. J Bugün Sivasın, bir kaç gün sonra 'Tokatın, Uzun He ı tarafıma ahımıyorj raflarına kadar yorlardı. Hâs Murat ağa p pahi, Hasan çav Sipahi Ha yin kumandi mer Beye de Hi edi di Türhan oğu Öme a bulunuyordu. Ö * at Paşa kumanda mağrur bir adamdı nden çok kuvvetli olan düşman ordusuna doğru dört nal saldırdı. Ö- mar Bey: r bin sipahi ve üç bin yeni « çeri Firat k ındaki düşman ordu ı bir deniz heybetile — Kaçıyor! Diyerek acele Uzun yle yanyane 'Türk kuve yera Türk sk pahilerine cesa * ret vermek ın gibi ryordu. OHattâ ensesinden aldığı yaraya da aldır mıyordu. Ömer Bey kurtuluş olmadığını an- lamıştı: — Hasan!... — Emret! — Çabuk geri dön! Padişaha habes ver! Hepimiz burada kalırsak ne olup geçtiğini nereder, bilecek? —Siz gidin! Ölürsem yerime pek çok sipahi bulun Fakat sizin yerinizi tü“ tacak kaç kiş ? a dolaşan var. — Git, diyorum.Emrediyorum. — Bağışla! — Git, yoksa padişah da bizim gibi olabilir. Bu işi senden başkası yapa maz, * Sipahi Hasan toz toprak ve kan için” de padişahın karşısına çıktı: — Hâs Murat Paşa öldürüldü. Ömer Bey, defterdar Hacı Bey ve Ahmet çe lebi esir düştüler. Fatih şaşırmıştı. En çok güvendiği kumandan ve sskerin sonu bu mu ole caktı! Mahmut Paşaya baktı: Mahmut Paşa sipahi Hasanı tanımış" tı. Gözlerinde bir alçaklık parıltısı gö rüldü: — Padişahım, bu hayasıza inanmayı nız! Hâs Murat Paşa gibi yiğit bir ku Junuz Uzun Hasan gibi bir serseriye yenilmez.. Bu sipahi harpten kaçmış tır. Yarası da bunu ispat eder. Kaçma” saydı göğsünden yaralanırdı. Fatih Sultan Mehmet Koçhisarlı genç adama baktı: — Duydun mu? Yalan söyleme! Boy« nun vurulur... Sipahi Hasan belindeki hançeri çek» ti — Padişahım, ben Koçhisarlı bir si- pahiyim. SütüBozuk bir kâvur oğlu değilim. Buraya Ömer Beyin emrila geldim. İşimi yaptım ve şimdi ölümden korkmadığımı da göstermek isterim. Mahmut Paşayı iğrenerek sözdü ve ilâve etti; — Günahım bu adamın boynuna ok sun! Hançerini kalbine sapladı ve olduğu yere yuıldı.