3 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 İkincikânun KAFKAS z İtti Sekizinci kısım kad ve Terakkide on sene No. ö —— CEPHESİ MUHAREBELERİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Harbi idare edecek yegâne Kumandan meydana çıkmıştı Ben doktor Rusuhiye sordum: “ Bu kadar kuvvetli bir Kumandan Ordunun başına neden getiri mez? ,, Rusuhi kendisine has basit ruhluluğu ile baklayı ağzından çıkardı: “ — Bırakmaz kil.. ,, dedi. a Bıf Im“et. hayatının her devrinde | r milli kahraman yaratmaz. Bazan onu İ?Eklemek lâzımdır. Günün birin- de, hiç beklemediğimiz anda bu kah- raman çıkagelir ve o zaman herkes o- nu bir anda tanır: e İşte beklediğim kahraman! : Dı;/e onu kucaklar. Halbbuki Türk idealisti, mistik Ziya Gökalp, Türke br kahraman yaratmak hülyasına düş- müş, eline Enver Paşa geçmiş, onu| kahraman yapmıya çalışıyor. | Merlııczi ümuümide doktor Rusuhi- hin o sozleîı söylemiş olduğu tarihler- de Ziya Gökalpten de Enver milli kahramanlığına dair bir hîaş;mn kerleme dinlerdim. Bir millt kahî;nîî nin bir cemiyet içinden nasıl çıkaca - ğını kafasile benden iyi bilen bu ob - jJektif içtimaiyatcı, en son derecesine kadar sübjektif olan ruhunun tesirine kendisini bıraktığı zaman Sarıkamış avantürü hâilesinin korkunç hatırası | u'zcrine «milli kahraman» diye cansız W put yaratmıya çalışmaktan kurtula- Miyordu. Halbuki asıl milli kahraman İse o tarihte kendi kendisini halket - mekle meşguldü. Yavaş yavaş her ye- | ra bir daha görmedim ve yalnız onun re giriyor, her yerde çehresini gösteri- yor, her kalbde bir yer tutuyor ve ya- h.udî henüz başlangıçtadır. her kalhbde bîr iz bırakıyor. İşte, doktor Rusuhi- nin de zihnine girmiştir, işte kıskanç E.m_r_er paşanın onu hiç sol;_mamak i8- tediği merkezi umuminin duvarlarını da aşmıştır, .Fîkat. Ziya Gökalpın hülya içinde- ki gözleri henüz Türktür, Türke b bunu göremiyor. O, , ir yükseliş timsali a- rıüm' Ona terennüm edilecek ve teren- ettirilecek bir milli kahraman lâ- zımdır. An.(:ak_ Ziya, ta'__name“ zıddın müddet yukarda Mıişti. Halbuki ten Yere inmez gene ilmi metodunun a olarak, bunu uzun n aşağıya bakarak ara- millt kahraman gök - . a yerden göğe çıkar. Onu :î::: î:ğ'!ı_ _yerde, 'Türkün «Ermey - hakiki 18i iş meydanında, hakikatte, SKİ varlıkta aramak lâzımdı! Onun 'çme“hnaku müşkülâta uğradı. z dlıl-nu']î]a Eerab_er onun bir meziyeti ha B ürkün milli bir kahramana ©- geei yaclkm ç_ol: iyi biliyordu. Bunur: Pr miîlîna ta israr etti. Enver onun İ- milli kıh kâhrarfı.aından ziyade — bir timsa]ia raman timsali idi. O da bu l'ennü;: ar-.kaamdan gitti ve onu te - ti etti. Fakat gidegide de nihayet d Srusunu Ankarada buldu. Geç bul- V. güç buldu ve ararken günah da iş- yer;î'îa'ld“ihaht buldu; Gökte aradı, erini ı: “!'Bulduktan sonra da göz- öteki dü““e"h olarak yumdu. Şimdi, bet dah nyafian buraya bakarken, el- â Müsterihtir! C-ene ö vel de b duğum i tarihlerdedir ki, bundan-ev- İr münasebetle bahsetmis ol- afaa esasına mak $ müstenit bir plân yap- m'—'mleulî:-muna dair ola_rı ve fakat, eri vazi Yü _O_SIr.adaki ııştısadî ve as- öç tasviıyc-hîm kısa, lâkin çok canliı gene m;ı;* l_fadc eden — bir raporunu n elin(î ez'ı' lîmumî âzasından biri- Üyetiğ '—'k gomyorum.. Bu rapor, va- l'l—"lkiko adar canlı bir tasvirini ve büme ihğtm o _kadar va.zıh b.ır görünü- Bükük Va 'edıyordu ki benim zihnim el k:zî'înfle takılı!: kalıyc_)r. O ta- nt Indışmı daha ziyade ağızdan a- olaşan methü senalarla - tanıdı- da bir lâhza gördüğüm gözlerindeki ni vechile, Mustafa Kemal paşa-| » Memlekette yalnız anavatani mü-| Bv ŞA AT * e "e x nakkale dönüşünde Taninde, benim odamda Mithat Şükrü beyle konuşur- larken görmüştüm. Ben geldiğim sı- rada o da gidiyordu. Takdim esnasın- küvvet beni çok tutmuştu. Fakat, son- kumandası altında — Şark cephesinde dövüşmüş zabitlerden hararetli methi- yelerini dinledikten sonra ayni methi- yelerin yavaş yavaş etrafta herkesten tekrar edilişine şahit oldum. O tarih- lerde hiç bir kumandan hakkında, ma-| iyetinde çalışmış inynlar tarafmdanx Kafkas cephesinde bir öğle namazı ve zafer duası ğım bu kumandana karşı bende de bir incizap uyanmıştır. Onu bir kere Ça. kat samimiliği içinde ilk defa olarak baklayı ağzından çıkarmaya karar ver- miş bir tavırla hiddetlenerek: — Birakmaz kil.. Dedi. «Bırakmaz kil» diye kızdığı Enver paşa idi. Ve hakikaten de öyleydi. Memle- kete o kadar sımsıkı sarılmış, o- kadar yapışmıştı ki onu bir türlü bırakmazdı. Sonuna kadar da bırakmıyacaktı ve bırakmadı . (Arkası var) TAKVİiM bu kadar umumi, bu kadar kayıtsız ve oldu- ğüm için işittiklerim benim üzerimde (kuvvetli bir tesir yapmıştı. Bunun için merkezi umumide o raporu gördüğüm gün, «işte bu harbi idare edecek ye- gâne kumandan!» diye —düşünmüş- tüm. Doktor Rusuhi'nin bana o söz- leri söylediği gün kendisine bu rapor- ldan bahsettim, o da okumuştu; gör- düğünü ve onun da ayni suretle dik- katini celbettiğini söyledi. — Peki, dedim, neden dolayı bu kadar kuvvetli bir kumandan ordunun başına getirilmez? Doktor, bu defa yüzüme baktı, kendisine mahsus basit ruhluluğu, fa- gezeeee ee B şartsız methü sena duymamış Işte bu en uvfak fark Krem Pertev'in faikiyetini size arlet bilir. Çünkü;Ke2m Pertev: Ker hangi bir tesa- düfün veya mahiyeti. meç- hul bir keşfin neticesi de- gfilt'r. Krem Pertev çok v hşılmiş ve çok — teerübeler- den sonra kıbar muhafile takdim edilmiş yegâne Kren olup baslıca fevaidi: Cild- deki mesamatı yumuşutarak kapalır. Bu suretie- bu me- samatı harief tesirattan mu- hafaza ederek cildin pürüz- | lerini del'eder. Cildi besler | ve bu surelle gençlik ve te- raveti temin eder. Cildde şeffaf ve gayrikahili ı nüfuz bir iabaka yapar ki î yazın sıcağın, kışın, soğuğun l tahrıibalma mani olur. j 2 inci KÂNUN Rumt sena Arabit sene 1362 3 130ö 1 ci Kânun | Resmi senö Kasım 21 iy3T7 57T PAZAR SABAH F MA TİREVYAl 2 İB4 20 1 İ26 | —| Ö -» |İkindi |Akşam| Yacı Pas. EiBe İ 11. A » |De | <| 7izelo (47 01:-|—11 | 58 zZl1alıs| 14 (39|16)52|18| 20 Ü KŞ a DA AŞ ŞO A . 5 Ladada Ve y leileali ve gençlerin hayati isteklesidir. Sabit, açık, orta ve koyu renkleri varcır. Roj 69, Allık 35 kuruştur. Hesan deposu: İsta-b I, Anakara, | Beyo;lu, B.ş.ul.ş, Eskişehir, <I » ru " y eee d Hikâye VG Sipahi Hasan... , Atmeydanında cirit oynanıyordu. Hâs odadan genç ve yakışıklı Murat ağa bütün rakiplerini birer birer yen- mişti. Koçhisarlı sipahi Hasan bu usta ve güzel delikanlıyı imrenerek seyredi - yordu. Yanındaki bir arkadaşına sor- düu: — Kimdir? O da bir sipahiydi ve bilmiyordu. — Şu yeniçeri bilir! Bir devşirme ' olsa gerek... Karasakallı bir sipahi söze karıştı: — İyi anladın hemşehrim... O da bir devşirmedir. Hem de Bizanslı... Sipahi Hasanın kaşları çatıldı: — Bir Bizanslı mı? — Evet... Niye şaştın? — Bize utanmnmak düşer... Dün yere serdiğimiz adamlar bugün padişahı - mızın önünde bizi altetsin! Buna nasıi katlanıyoruz?. — Artık müslüman oldu. Sarayın adamıdır. Padişahın da gözdesi olduğu için çabuk yükselir. Esmer bir sipahi söze karıştı: — Sadrazam Mahmut Paşa onu göz: bebeği gibi sever. İlk gençliğini onun konağında geçirmiştir. Padişah ta; büyük vezir Mahmut Pa- şa da sahiden bu yakışıklı ve usta de- likanlıyı takdirle seyrediyorlardı. Mey- danın dört tarafını dolduran kırmızı, mavi, yeşil ve beyaz elbiseli, pırıl pirıl silâhlı yeniçerilerle sipahiler arasından artık ona karşı duracak bir kişi daha çıkmıyordu. Sipahi Hasanın yüreğinde bir kaba- rış oldu. Bunca öz Türkün ortasında bir dön- menin caka satması kanına dokunmuş- tu. Elini kılıcına attı ve bağırdı: — Bu devşirmyi ben yenerim! | Kendinden çok kuvvetli olan düşman Yazan: Kadircan Kaflı yakın olmasını çekememiş, üç gün sön- ra onü Anadolu beylerbeyine bir mek- tupla yollamış, mektuba da Hasanın orada alıkonulmasını yazmıştı. * Aradan yıllar geçmişti. Anadolunun doğusunda Akkoyunlu devleti türemiş, bu devletin başında olan Uzun Hasan, komşu devletleri bi- rer birer yoök ederek etrafa dehşet sal« mışti. | Bugün Sivasm, bir kaç gün sonra Tokatin, Uzun Hasan orduları tarafin- dan yağma edildiği haber alınıyorş Uzun Hasanın akıncıları Beyşehir tas- , raflarına kadar her yeri kasıp kavuru- yorlardı,. Hâs Murat ağa paşa olmuş, fakat si- pahi, Hasan çavuşlükta kalmıştı. Sipahi Hasan, Turhan oğlu Ömer Be yin kumandasında bulunuyordu. Ö - mer Beye de Hâs Murat Paşa kumanda ediyordu. Murat Paşa mağrur bir adamdı ordusuna doğru dört nal saldırdı. Ö- mer Bey: — Allah sonumuzu hayreyle!. Diye mırıldandı ve kumandaya u « yarak o da atını sürdü. On beş bin sipahi ve üç bin yeni « çeri Firat kıyılarındaki düşman ordu- su üzerine dalgalı bir deniz heybetile saldırdı. Uzun Hasan çekiliyordu. Hâs Murat Paşa: — Kaçıyor! Diyerek acele etti. Fakat Uzun Hasanın ördusu iki ta * raftan iki akrep gagası gibi kıvrıldı. Türklerden en az dört misli kalaba hıktı. Sipahi Hasan, Ömer Beyle yanyane dövüşüyor, gittikçe eriyen Türk kuvs — Boyuna posuna bakmadan... Diyenler oldu . Fakat: — Ummadığın taş baş yarar!... Diyenler de vardı. Sipahi Hasan terkisinden bir cirit kaptı ve omuzunun üstünde ileri geri salladı; — Kendini sakın delikanlı! Diye haykırdı. rını atın karnına dokundurdu. Cirit ısılık çalarak ileri fırladı. Hâs Murat atın yelesine yapıştığı için ba- şının üstünden geçip gitti. Şimdi sıra bende!... Bir vuruşta ka- fasını kırayım şu budalanın... Diyordu. Frkat başını kaldırmasile beraber, sarsıldı; sallandı ve yere yuvarlandı. Hâs Murat ağanın şakağından kan- lar akıyordu. | Sipahiler tarafından alkış yükseli- yordu. Yeniçeriler şaşırmışlardı. Mah- mut Paşa sararmış, Fatih Sultan Meh- medin ağzı açık kalmıştı. Sipahiyi çağırdı: — Adın ne?, — Hasan!... — Herkesi yenmiş olduğu bir sırada onun karşısına çıkmağa nasıl cesaret etti?. — Padişahım, bir devşirmenin sipa- hilere meydan okuması beni yüreğim- den vürmuştu. Ölümü göze aldım. Ö- |lesiye dövüşen bir adam her şeyi ya - | par, | — Fatih Sultan Mehmet, Sipahi Hasana| hâs ahırdan eğerli bir at, bir kılıç ve 'bir yay verdirdi: — Haydi git, bunları devlet uğruna kullan!... Fakat Mahmut Paşa onu mimlemiş- ti. Dün bir Sırp beyi olan bu adam Hâs Murat gülümsedi ve mahmuzla- | — Durla, Pa vetlerine, — yera dişahı kızdırırsın! | Yarınki nushamızlı : serilen Türk sir Başın gider. pahilerine cesa « Dediler. Fakat | Tek başına dolaşan | ret vermek için o durmadı. v çılgın gibi saldı — Erlerin bor- süvari rıyordu. — Hattâ cu er meydanını Yazan: Arthur Mills ensesinden aldığ? boş koymamak - Çeviren: İbrahim Hoyi | yaraya da aldır- tır. Karışman !. İ mıyordu. zi Atını ileri sürdü ve meydanın orta-| Ömer Bey kurtuluş olmadığını an- sında şaha kaldırdı. lamıştı: Kimsenin gözü tütmamıştı: — Hasan!..; — Bir deli midir? — Emret! — Çabuk geri dön! Padişaha habez ver! Hepimiz burada kalırsak ne olup geçtiğini nereden bilecek? —Siz gidin! Ölürsem yerime pek ço sipahi bulunur. Fakat sizin yerinizi tu- tacak kaç kişi var? — Git, diyorum.Emrediyorum. — Bağışla! — Git, yoksa padişah da bizim gibi olabilir. Bu işi senden başkası yapa - maz. * Sipahi Hasan toz toprak ve kan için” de padişahın karşısına çıktı: — Hâs Murat Paşa öldürüldü. Ömert Bey, defterdar Hacı Bey ve Ahmet çe« lebi esir düştüler. Fatih şaşırmıştı. En çok güvendiği kumandan ve askerin sonu bu mu ola: caktı! Mahmut Paşaya baktı: Mahmut Paşa sipahi Hasanı tanımış- tı. Gözlerinde bir alçaklık parıltısı gö- rüldü: — Padişahım, bu hayasıza inanmayı- nız! Hâs Murat Paşa gibi yiğit bir ku- lünuz Uzun Hasan gibi bir serseriye yenilmez.. Bu sipahi harpten kaçmış- tır. Yarası da bunu ispat eder. Kaçma- saydı göğsünden yaralanırdı. Fatih Sultan Mehmet Koçhisarlı genç adama baktı: — Duydun mu? Yalan söyleme! Boy- nun vurulur... Sipahi Hasan belindeki hançeri çeke $i — Padişahım, ben Koçhisarlı bir si- pahiyim. Sütü*bozuk bir kâvur oğlu değilim. Buraya Ömer Beyin emrile geldim. İşimi yaptım ve şimdi ölümden korkmadığımı da göstermek isterim. — Mahmut Paşayı iğrenerek sözdü ve — ilâve etti: Ki — Günahım bu adamın baynuna ol sun! Türk padışahına bir Türk sipahisinin | yere yıraldı. Hançerini kalbine sapladı ve olduğu — d yt |

Bu sayıdan diğer sayfalar: