#t T ürkiyanin 936 — senesi esnasın- daki hayatını akarışık ve gü rültülü bir dünya içinde sükünetle ve intizam içinde çalışan bir memleket» Üğekülüre otmek c zülakllğ bücllay de olur. Hakikaten, Türkiye, 936 senesinin büyük gürültüleri arasında arzın en sakin ve en çalışkan bir köşesi olmuş ve bu son bir sene içinde meydana bir yandan birçok müsbet eserler koymuş ve bir yandan da gelecek sene ve sene- ler için — çıkanlacak — işlerin te - mellerini kurmuştur. Karanlık ve tehlikelerle dolu bir dünya içinde Türkiyenin böyle sakin ve çalışkan bir toprak köşesi oluşunun muhtelif sebepleri vardı Meselâ, Türk milletinin sakin ka- zakteri, tavşan gibi koşmayıp kam- lumbağa gibi yavaş, fakat mütemadi- yen gideceği yolda yürümesini seven yürüyüş temposu, bu sebeplerden biri- dir. İkinci bir sebep de Türkiyenin ge- rek dışarda ve gerek içerde meselesi az bir memleket oluşudur. Fakat, bütün bunların başında en mühim sebep, bu- günkü Türkiyenin rejimidir: Haricen bütün esaslı meseleleri tas- fiye edip Türk milletini Türkiye haya- tının hudut çerçevesi içinde ve kendi etrafında toplamış olan büyük insan, Atatürk, bu memleket - için bir emni- yet ve huzur, bir çalışma ve ilerleme timsali olmuştur. Mühendisinden emin bir fabrika amelesi, kaptanından ermnin bir gemi tayfası, yahut kumandanına inanmış bir ordu ne yaparsa Türk mil- leti ve Türkiye de öyle yapıyor: Ku- manda işinden dolayı yüzünü çevi rip arkasına bakmaya bile ihtiyaç his- setmediği için, ileri doğru yürüyüp gi- diyor... de bir çok müsbet işler çıkardı ve ye- nilerini hazırladı. Hangi sahaya Lakıl- sa bu fikrin delillerini birer birer saya- biliriz: Meselâ, demiryollarının — uzanıp gitme temposu değişmedi; yeni yeni yollar işletmeye açıldı, yeni yeni yolla- rın inşasına devam edildi; bir karınca gibi çalışan İsmet İnönü — Avrupanın ağustos böceği gibi öten bir sürü devlet adamları arasında, — kışlık yiye- cek tedariki bakımından en faik bir ba şarma ve yaratma kuvvetidir. Bunun için bir taraftan demiryolları uzar- ken bir yandan da bir iki büyük fabri-| işe başladığı görüldü; yahut ve piyasaya mal yeniden bir kaç fabrikanın temelleri atılmaya baş- ladi. O kadar.ki, dişan piysaalera yas pılan kömür ihracatımızda büyük bir artma göze çarpmadığı halde bir ta raftan Zonguldak havzamız bugün teknik kuvvetlerinin en son randman nne. uygun bir şekilde hal ve fasle haddile çalışıyor da gene piyasada kös | dilebilmiş olmasının başlıca âmili,| davayi millisi lehinde halledildiğini |İ97YASET ADA mür ehemmiyetle aranılan bir madde haline girmiş bulunuyor. Halbuki bir zamandanberi Anadolunun kömür sar- fiyatı arasına yeniden yeniye işlemeğe başlayan linit ocakları da gittikçe ar- tan miktarlarla kömür vermeğe baş- lamışlardır. Bu kömür sarfiyatının se- bebi, Anadolu ovalarının başlıca süsü- nü teşkil eden sülün gibi düz ve yük- sek kavak ağaçları arasına, levent kâ- ıme(leıile onlara benzeyen büyük bü- yük bacaların karışmakta olmasıdır! yet yer yükselen bu kömür sömürücü- |sü uzun boylu devler arttıkça kömür |havzasının daha fazla çalışması, de- miryollarında marşandiz vagonlarının çoğalması vesaire vesaire... lâzım geli- yor. O zaman görüyoruz ki hükümet Ereğli kömür şirketini satın almıştır. ve bu müecssesenin istihsalâtını arttır- mak için bir proje hazırlanıyor. tur. Ötedenberi haricten gelen bir sü- rü mata vardı ki bunlar bugün mem- leketimizde yapılmakta olduğu halde idhalâtımız da gene hiç eksilmiyor, bel- ki biraz da artıyor. Bu da güzel bir â-| lâmettir: Türkiye ticarf müvazene idhalâtını azaltmak suretile temin et- ünmüyor; belki de, ihracatı| gene hep'ceki ihracat Kalmakla beta- ber, idhalâtının mam olmuş sanayi mahsulleri girerdi. Şimdi bunların yerine Türkiyenin tek- nik kudretini arttıran, hayır, Türkiye- | x Başka bir taraftan bakınız: Türki- B u satırlara göz gezdirdiğiniz şu sırada üç yüz altmış beş gün - Yük bir hayata yüz geri ederek bin do- gelmiş bulunuyoruz. Arkada bırakmış olduğumuz - koca |bir mücadele devresine başımızı çevi - |rip baktığımız zaman, aşılması cidden | 4 go3 YA A bir hak İmüşkül bir çok merhaleleri katetmiş gar e O enimsemiş olduğumuz | olduğumuzu görürüz. Birdenbire nik -| ,, ırkdaşlarımız lehine hallinde imusir bin olamayız. Çünkü geçen günlerin hatırası, gelecek olanların mühtemel * ;:ıydmlığım Bölge düşürüyor. ÖO gün - Hakikaten, Türkiye, 936 senesin- | lerdedir ki, dünya, büyük bir iktısadi | darlıktan muazzam bir siyas! sıkıntı- ya düşmüştür. Beynelmilel siyaset uf- ku her zamankinden daha karanlık - tır. 'Tehlike bulutları her tarafı kapla - mışlır. Bütün dünyayı ateşe salmak is- tidadını gösteren uzak şarktaki hâlle, daha küvvetli indifa edebilmek mak - sadile üstü küllenmiş bir volkan gi - buna mukabil İspanya gibi garbi Av- rupanın müntehâ noktasındaki top - raklarda, bütün dünyayı kan ve ateşe salabilecek yeni bir facianın acıklı per- desi açılmıştır. Şurasını fahrile anmak ve kabul etmek lâzımdır ki bütün bu göz y tıcı vukuât arasında başı dönmeden, hâdiseleri vaktinden evvel görerek ted birlerini alabilmek mazhariyetine e - ren memleketlerden biri ve belki baş- şar- heası Türk Cumhuriyeti ve o - nun — diş — siyaseti olmuştur. Bo - lar rejiminin memleket menf “|ri geliyor. bi şimdilik zahiri bir sükünele ermiş,| bakmamız lâzımdır. 1936 yılı, bir ba - -| bulacağı kanaati kat'iyesile diye ye yeni bir teknik kudreti getiren bir| ü DÜNYADA — 0- 3 .6G Yazan : ı Selim Rağıp ı kuz yüz otuz yedi yılı ile karşı karşıya yukarıda kaydettiğim işte bu uyanık | 'Türk siyasetidir. | Nitekim, şimdilik muallâkta bulu - | nan, fakat ayağımızı eşiğine atmış ol - bulunduğumuz Antakya ve İskende - ü meselesinin dilhahımız — dar resinde bir şekli kat'i alacağı hakkın - da beslediğimiz emniyet de, aynı siya- sete olan nihayetsiz güvencimizden il. Memnuniyetle işaret etmek lâzımdır ki arkada bıraktığımız 1936 yılı, bir çok şeâmetli tahminlerin tahakkuk edememiş olduğu bir devre olarak ha- tıralarımızda kalacaklır. Bu bakım - dan, geçmiş soneyi, memnuniyetle an- mamız ve arkamıza nefret duymadan |kımdan Mısir gibi, Suriye gibi, İrak | gibi bir takım dost memleketlerin is - tiklâllerine kavuştuklarım görmekle bahtiyari duyan bir hayat safhasıdır. Eğer bunlardan Suriyenin kazancı, Hatay Türklerinin elemlerini kör leyen bir müessif hüdiseye vesile ver - memiş olsaydı, onların saadetinden bi de kendimize büyük bir memnun payı ayırmakta tereddüd göstermez - dik. Maamafih ye'se kapılmıya lüzum görmeden, nihal zaferin onlarda e i medeniyet nâşirleri giriyor. Bu, bir yoldan makine sokulacaktır. MI GÖZÜ İLE GEÇEN YIL | Yazan: , : lMuİııtlin Bırğen l' beynelmilel mübadele iktisadiyatımız- | yenin ihracatı miktar itibarile de, kıy-İda muazzam bir inkılâptır. Türkiyede | mevzudur. Bu mevzu ayni zamandı met itibarile de tedricen artarak 936|derin bir iktısadt tahavvül var. O ka-| ikinci bir mevzu ile birlikte hayat geli. senesinde en yüksek haddini bulmuş-| dar derin bir iktisadi tahavvül ki beş| yor: on sene sonra Türkiyenin çehresi ta- mamen değişmiş olacaktır. Şimdi de yeni bir hamle yapılmak üzere yeni bazı şeylerin hazırlanmakta olduğu görülüyor. Bu da köyün ükseltilmesi, köylünün istihsalinin ve ununla beraber alım kudretinin arttı- rılması hamlesi. İsmet İnönünün sonbahar başlar-|,.>meğe kâfidir. Dış işl mahiyeti değişiyor. |ken yaptığı temaslar esnasında anlattı- | 936 bu bakımdan da iyi yüklenmiş ve Eskiden Türkiyeye Avrupadan hep ta- |ğı tasavvurlarını tatbikat sahasına ge| — ( — yi n Gedikleri gibi — iyi dö çirecek olan bir takım — projelet hazır- lanmıştır: Köylüler arasında '”'h"aH yım islâh için teknik kuvvet iş-| ivasi tirâkleri yapılacak ve köye mekle bahtiyar olacaktır. * Bir kaç satırla ve nisbi bir yazış ko- laylığı ile 1936 yilanın şu veya bu hâ - disenin doğuşuna, inkişafına ve şu ve- ya bu istikamette seyrine şâhid olu - verdiğini kaydetmek zor bir şey de - ğildir. Fakat bu geçmiş yılın, son se - neler içinde şâhidi olduğumuz en mu - azzam tehlikeyi muhtevi büyük bir si- i ihtilâfa vesile vermiş olduğu da küur. Bunun neticesi şu ol - muştur ki bir taraftan Mısır gibi, Su - iye gibi, Irak gibi dost ve komşu mem etler isliklâllerine kavuşurlarken, bür tarafta Habeş gibi, varlığını id - rük ettiği ilk gündenberi istiklâ! için- de yaşamış bir memleket de artık tari- he karışarak varlığından ayrılmış bu- hunuyor. Bu hâdise, Milletler Cemiyetinin si- nesinde şimdiye kadar patlak vermiş olan ihtilâfların en azametlisi olmuş, bir taraftan İngiltere, diğer taraftan İ- talya gibi Iki büyük devleti, müsellâh bir ihtilâfa sevketmek vaziyetin! (hdas gör günlerde imzalanan ve mevcud statü- ko'yu muhafaza esasına istinad eden anlaşma, muvakkat bir te'lifi beyin te- min etmek itibarile mevcud gerginliği â nden biri de, Fransada hâsıl olan mühim değişikliklerdir. Bunun bir neticesi olmak üzere iktidar mev - kiine gelen Blum kabinesi, nisbi bir cağı emniyetile ve her hakkın ki 1937 yılı Hatay davasının, Ha sosyalist islâhatının ilk temellerini at- (Devamı 14 üncü sayfada) rasyonel | , İneticelendi. Memle_ketimizde Bu yepyeni bir saha, bambaşka Hll Ucuzluk. 936 bu meselenin yalmız etüdünü gördü, fakat 937 kendisini de görecektir. x İçerdeki işler bakımından kaydetti- ğimiz şu bir kaç müşahede, bize 936- nın bizim memleketimiz için yük « sek işlerle dolu bir sene olduğunu göse mize gelince, şenmişn bir sene oldu: Montrö konfe- ransı, Türkiye harici siyaseti için Dİ8. denberi hiç bir milletin görmemiş ©P diplomatik — muzafferiyetle Türkiyenin dünya mih- duğu bir letleri arasındaki mevkii bu münase- betle umumi bir süzgeçten geçirilmiş oldu: Süzgeçin üzerinde bir zerre bi- le tortu kalmamış ve Türkiye siyase- ti temiz ve berrak bir su gibi bu süz- geçten süzülerek kabına oturmuştur! Bu gün ayni Türkiye yeni bir im- tihan karşısındadır. Sancak meselesi, beynelmilel münakaşa masasının üstü- ne konulmuş yeni bir. mevzudur. Bu münakaşada karşımızda Fransa gibi kuvvetli bir devlet bulunuyor ve bu devletin Şarkt Akdenizde hayli kuv- vetli bir kıskançlıkla müdafaa ettiği mühim menfaatleri mevzuu bahsolu- yor. Eminiz ki bu mesele de dönüp do- laşacak; 937 senesi' içinde bizce mat- Töp olan hel şekline varacektır. 'Türkiyenin dünya milletleri ara- Ünde tazasmız olduğu. birdak, bele sederken Kral Edvard'ın İstanbula yap tığı ziyareti ve Atatürkle tesis etmiş olduğu dostluğu da hatırlamak lâziım- dır. Fakat, hepsi bundan ibaret değil: Bugün Türkiye Balkanlar ve Şarkt Avrupa müvazenesinde en kuvvetli rolü oynayan devletlerden biri olmuş tür. * Hülâsa, hangi taraftan bakarsanız bakınız: Türkiye 986 şenesini dolgun muvaffakiyetlerle geçirdi. 'Diyebilirim ki, eski senelerde ekilmiş olan rin biçilmeğe başlküğilevire girildiğiz ni gösteren 1936, şimdiye kadar geçir- diğimiz muvaffakıyetli senelerin en yüklüsüdür. ee — neser düğmemk içinl l şeyle bu seneye mutlaka bir de kusur ara« mak İAzımsa şunu gösterebiliriz: O, gelecek senelere nisbetle, mu: riz|miş bulunuyor. Tecrübe henüz ta -| Vaffakiyet yükü itibarile, en zayıf - y|mamlanmamış olduğu için, muvaffa -ılanı kalacaktır! Muhittin Birgon