r-- Bir Doktorun v K teylar i * Son Posta ,, nın tıfriltas_ı_: 7& — iKİNCİ EB'rdenbire hususi odamın kapısı açılmış dışarı yarı çınlak bir kadın fırlamıştı. Yarâlı bir Ceylân gibi k..çan bu kadının peşinde korkunç bir adam vardı... O anda salonda bir tek k Yusupofun gösterdiği yerde, çarça- buk bir masa hazır edilmişsti. Ve ma - safın ortasına da, derhal bir şampan- ya kovası yerleştirilmişti Cemi idi: — Buranın sönük zamanı böyle o - huarsa, parlak zamanı nasıl olur?... Bu, ne servet.. ne ziynet, dostum... Son - ra., ya, bu zabitler.. bütün dünya, kan ve ateş içinde kaynarken, bu efendiler burada ne ararlar?.. Hem de böyle, en parlak üniformalarile... Bunların cep- helerde işleri güçleri yok mu?.. Yusupof, gülümseyerek bunları din- Wlyoe; © da etralü güğ gönlirerek kesik kesik cevab veriyordu: — Azizim!.. Sen, Roma tarihi oku- dun mu?.. — Biraz. — Pompeinin son günlerine dair ve- rilen malümat gözüne çarptı mı?,. — Eh.. şöyle böyle... İşte azizim.. manzara, aynı şeydir... Bizim, bu Çarlar ülkesinde, iki belde vardır ki; bunlar ayrı ayrı birer Pom- peidir... Biri, mukaddes dinin mukad- des merkezi olan, mukaddes Motko - va... Diğeri de, Çarlığın merkezi olan, işte buras.. Petersburg... Bu iki şehir, tamamile maskelidir. Birinin, dinit; ve diğerinin de resmi sıfatına rağmen, her ikisinin de maskesi altında çılgın bir sefahat çehresi gizlenmektedir... Dünya, baştan başa ateşlerle yansa.. Himalâya dağları, Hind denizlerine yı kılsa.. denizler taşıp da kâinatı dalgala- ra boğsa; bu iki şehirde müzik, kadın ve ispirto bir an bile unutulmaz... Harbden, ve cephelerden bahsediyo! sun.. «ve «bu efendilerin işleri ve güç- leri yok mu» diyorsun?.. Hayır. Bu e- fendilerin orada işleri ve güçleri yok- tur... - Orada, cephelerde - çalışanlar, kan ve ateş içinde boğulanlar; büsbü- tün ayrı bir unsurdur,. Haddi, hesabı ve sayısı belli olmıyan bir unsur... Bu - gün, cephede on bin kişi telef olmuş.. adam sen de; ne ehemmiyeti var?2., Ya- Günlük Notlarından (Sikozis) Sakal hastalığı Berberlerin usturalarından “tntikal e- den (Sikozis) yani sakat hastalığı sı&i sık görülüyor. Bu hastalığın sebebi göz- lo görülmiyecek derecede küçük hi mantardır. -Bu mantar, temiz — olmi - yan usturalarla yüz tıraş edilirken tü- hassa sık sık perdah yapanlara tesir e- der. Kılların diplerinden köklerine gicer ve her kılın dibinde cerahatli bir tans çıkar. Bulanır ve derhal yanındakine at- lar. Bu surotle bazan bütün yüzü ve bı- yıklari garar, çok uzun gürer müz'iç bir hastalıktır. Tehlikesi yoktur. Fakat ver- diği istırap ve rahatstelik hastayı son derece iz'aç eder. —— (Sikorzis) âran görülür görülmez hiç || Ahmal etmeden hemen mütehassısa kos- mak lâzımdır. Kabili tedayi bir hasta- liktır. Yalnız vükit geçirmemek — Jâzım- dir. Diğer taraftan berberlerimizin ustu- ralarına ve makaşlarına ve taraklarına azami derecede ehemmiyet — vermeleri || şarttır. Bu âlât ve edevat son derece te- | miz olmüh ve kullanılmazdan — evvel £ mikrop öldürüecü sular içine batırılmalı- || dir. > . ——— .—— (©) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp költeksiyon yapınız. Sıkınlı Samanınızda bu notlar bir doktor gi0 imdadinıza yetiçebilir. böyle bir âleme ilk defa ka- Batığı için; het tağalı: ökkütla göz - den geçirirken, kısa kısa söylenmekte elime dolaşmıştı: Rasputin doklurur... hiç bir kıymeti yoktur... Elverir ki; nefis vüvudlü metreslerine hoş gö zabiti var mı?.. Hepsinin göğsünde, kucak kucak sırmalı kordon... Cemil, buna dikkat etmemisti... Şimdi, etrafına sür'atli bir göz gezdir- miş; hayretle karışan bir sesle: — Hakikaten öyle.. âdeta, yaver Dans bitmişti. Sıra, ,numaralara gel- mişti. Madmazel Vereska tarafından yapılacak olan yeni bir ateş oyunu a» nonis edilmişti. Ve bütün gözler, san- dalyelerle beraber perde tarafına çev- rilmişti. Fakat tam o anda, Cemil ile Yusupofun oturdukları masanın ar - ka tarafındaki husust odadan, acı bir kadın feryadı işitilmiş.. koca salonu, bir anda derin bir süküt istilâ etmişti. Herkes, helecan ile yerinden fırla- mıştı. Odadan gelen feryad, büsbütün boğuklaşmıştı. Masalarda oturanlar » dI;n bir kaç kişi, yerlerinden firlamış- — Ne oluyor?.. — Bu, ne kepazelik»,. — Kapıyı açıp baksanıza... Diye bağırmışladı. Kapının önünde bekleyen garson- lar, birbirlerini itip kakıyorlar; fakat içeri girmeğe cesafel edemiyorlardı. Herkes bu heyecan içinde iken bir- denbire o hususi odanın kapisı açılk mış; dışarı, yarı çıplak bir kadın fırla- mış; kendini salonun ortasına atmıştı. Fakat; yaralı bir ceylân gibi kaçan bu kadının peşinde, korkunç bir adam vardı. Sırtında koyu lâcivert uzun bir ctübbe, ayaklarında, baldırlarına kadar duzun bir çizme, saçları sakallarına kas rışmış olan bu iri vücutlu adam, kaçan |kadının arkasından koşarak onu yaka- lamiş.. Önüne gelen bir masaya yüzüs. tü yatırmış.. çılgın bir el hareketile & teklerini - kaklıratak — zavallı kadının çıplak kaba etlerini hayvanca bir hırs ile ısirmaya başlamıştı. O anda salonda, bir tek kelime do- laşmıştı: — Raşputin.., V;—.. Bütün kadınlar, ellerini yüzle- rine kapayarak, çığlıklarla — k; başlamişlardı. üŞ Cemil; görülmemiş, akıl ve hayal- den geçirilmemiş bir sahne karşısında kalan bir adam gibi şaşırmıştı... Yum- ruklarını sıkmış.. kısik dişlerinin ara- sından: — Âziziml.. Bu, ne rezalet.. ne du- ruyoruz2.. Ben bu herifi tepelerim. Diye bağırmış.. ileri atılmak için hazırlanmıştı. Fakat Yusupof, derhal Cemilin ko- lundan yakalamış: — Rica ederim, sükünetinizi muha- faza ediniz. Diye mırıldanmıştı. Kâdin, bayılmıştı. Bembeyaz kaba etleri üzerinden kızıl birer — çizgi gibi rın, yirmi bin kişi onların boşluğunu Yirmi bin.. elli bin.. yüz bin.. beş yüz bin.. bir milyon.. beş mil- yon.. yüz milyon.. hattâ, yüz elli mil- yon... Çarlar ülkesinde, bu rakamların bu efendiler.. bu parlak üniformalı za- bitler ve yaverler; buralarda mahmuz- larını şakırdata şakırdata, dans edebil- sinler.. şampanyalarını içsinler.. ve bu nebilsinler... Bakın.. dikkat edin. Gö- Tüyorsunuz ya, şunların içinde bir kıt'a SÖON POSTA « San Posta * nin Tarihi Tefrikam ; 1S VA NEZ MERYILDIZI TUNÇANY /.' ea Yazan : Celâl Cengiz Tunçay gözlerini açınca, acaba tekrar Tanzeri sevebilecek mi idi? nın esiri olmaktan kurtulamıyordu. Ben onsuz yaşıyamam, kararı idi. lerini aynen söylemedi. — Onu seviyorum.. bütün memle- keti Tunçay uğrunda feda bdeceğim. Elam elçisi tekrar Sumer karargühı- na döndü. Fakat, Nabo'nun söyledik - Naraş, Tanzeri sevgilisinin başında görünce “ Budala, dedi. Bu kadar güzel bir kadın senin gibi bir körün kollarıarasına atılır mı ?,, şın sesini duydu.. ayağa kalktı. yuyor... — Daha çok uyuyacak. Fakat, u - Dedi. Bu, Elam kralının son ve kat'i| yanırsa ne yapacaksın? Onu görebi- lecek misin? — Görmüş gibi olacağım, Sesini duyarsam, onu kollarımın ara- sına alıp sıkarsam, ıztırablarım bir an- — Kral çok me'yustur. Benim biri-| da dinecek sanıyorum. cik gözdemi bana neden iade etmiyor? Eğer onu Sumere — götürecek olursa, Tunçay altı ay uyumağa mahkümdur. mahşeri, Ondan sonra gözlerini açsa bile, Tan- Demişti. zer onu göremiyecek. Bu kadar q_üzel Aradan bir kaç dakika süküt ile geç. bir kız, T.n.""'. gibi gözleri kör bir a- mişti. dama verilir mi? Gudea bu cevabdan — şunu anladı: Demek ki Tunçayın gözleri ancak altı ay sonra açılabilecek! — Pekâlâ, dedi, ben Tunçayı birlik- te götüreceğim. Altı ay sonra, uyan - dığa zaman, eğer Tanzeri sevmez veya Tanzer onu istemezse, kendisini tek - rar Suz'a gönderirim. Bu suretle yapılan bir anlaşmadan bir ay sonra Sumer ordusu Suz şehrini boşaltmıştı. Sumer kartalları Elam topraklarını terkederken, Tünçayın tabutu da bir at üstünde askerle birlikte yola çıkarıl. mıişti. : Sumerliler, Elamları yenmişlerdi. Suz'dan dönerken, ilk yılın erzakını da develere yüklediler.. ordunun arka - sından sayısız katırlar, eşya ve ganâim yüklü olarak geliyordu. Muzaffer Sumer akıncıları Ur'a dön- düğü zaman, - ordunun geçtiği yollar hurma dallarile süslenmişti. Şehirde büyük şenlikler yapılıyordu. * Tanzer sevgilisine kavuşuyor Fakat.. Bir yıl önce ne kadar mes'ud ve neş'eliydiler. Şimdi birinin gözleri gör- müyor.. öteki yarı ölü bir halde tabut içinde yatıyorndu. Gudea, Tunçayın tabutunu yeğeni- nin odasına göndermişti. Tanzer bir haftadanberi sevgilisinin başı ucunda gözyaşı döküyor: — Tunçay, beni bu halde görme « mek için mi uyuyorsun? Diye bağırıyordu. Tanzerin odası önünden kimseler geçemiyordu. Bu acıklı sahneyi gör- mek değil, işitmek bile insanın tüyle - rini örpertiyordu. Sumer kralı yeğenini affettiği gün- denberi ona çok acıyordu. Sumerin en tanınmış Asu'larını saraya toplamış.. bütün sihirbazlara Tunçayı iyileştir - meleri için sonsuz hediyeler vaad et - mişti. Tanzer her gece sevgilisinin tabutu yanında yatıyor.. ellerini alnından a - yırmıyordu. Nâraş sert bir adamdı.. omuzlarını silkerek güldü: — Budalal! Bu kadar güzel bir ka - dın, senin gibi bir kör'ün kolları ara- sına atılır mı? Hele şu iğrenç suratını bir kere görecek olursa.. Nâraş sözünü tamamlıyamadı.. Tanzer yumruklarını sıkarak hay - kırdı: — © bana Firat kıyılarına kaçtığı- mız gece söz verdi: «Seni ölünceye kadar unutmıyatağım!» demişti. Ben onu mâbedde kurban giderken, ölüm- den kurtardım. O, her zaman benim- dir.. ölünceye kadar da benim olacak. Nâraş kahkahayla gülerek odadan ol Tanzer hiddetinden titriyordu. — Alçak.. kıskanç adam! Bu hal - de bile saadetimizde gözü var. Günün birinde Tunçayın benim olacağını, be- nim kollarım arasında yatacağını dü - Bugünkü Program 1 İkincikânan 1837 İSTANBUL Öğle meşriyatı: 12,30: Plükla Türk musikisi, 12,50: Hava, gla, 1308: Plâkis. hafif müzik. 132$: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 1890: Plükla danş müsikisi. 1930: Spor müsahabeleri: Rşref Şefik tarafından. 20: Vodla Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 2030: Cemal Kâ- muli ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 21; (Saat âyarı). Orkestra. 22: Ajans ve borsa heberleri. 22.30: Plâkla sololar. BUKREŞ 16,15: Askeri bando, 17,10: Plük neşriyalı. 1820: Romanya şarkıları, 19.10: Dans müsl- Kklsi. 204$: Caz havaları. 2146 Dans hava- ları. BUDAPEŞTE YTAS: Plâk mneşriyatı. 20: Şarkılar, MS0: Örkestra konseri. 22.20: Çigan — orkestrası. 23: Oskastra, PRAG 1645: Tiyatro. 17.55: Almanyadan nakil. 19,35: Oparet. 22,15: Plâk neşriyatı. 22.30; Kazak orkestrası. VİYANA 1640: Plâk neşriyatı. 19,15: Operet, 21,30: Danş müslkisi. 22.20: Caz havaları. | VARŞOVA | 16,15; OÖrkestra. 19: Orkestra, haberler, 19,90: Senfoni örkestra. 21: Dans musiktel. 22: Tiyatro. 22,20: Danıs plâkları, Tunçayın nasıl yaşadığına şaşma - mak kabil miydi? O, ne su içiyor, ne yemek yiyde, na'de sönüt #çım'bir sök söyleyebiliyordu. Yanına sokulduğu zaman ılık nefe- sini duyan Tanzer, sevgilisinin günle- rini saymağa başlamıştı, Elam sihirbazları onun altı aydan önce uyanmıyacağını söylemişlerdi. Tunçayın ayılmasına dört ay vardı. Tanzer bu uzun zamanı nasıl bek-İ uzayan kanlar, cilâlı parkeye damla- liyecekti? Bir sabah Nâraş saraya geldiği za - 1 pro Ökle neşriyatı : 1220: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- dis, 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.25: Muhte- Jf plâk neşriyatı. 18,30: Plâkla dans musikisi. 19: Şehir 'ti- yatrosu komedi kısını tarafından bir temsil 20: 'Türk muslki hey'eti. 20,30: Münir Nuret- tin ve urkadaşları tarafından Türk musikisi 've halk şarkdarı 21; (Saat ayarı) - orkestra. 22: Ajans ve borsa haberleri. 2230 Plâkia $- kolar. Ü — Hâlâ uyanmadı. Nâraş! Hâlâ u- Nâraş! Nabo Elam dağında sığındığı mağa-|man, Tanzerin odasına uğradı. Tan -| şündükce, ne yapacağını bilmiyor. rada üç gün, üç gece uyumadı.. aşkı -İzer her zamanki gibi ağlıyordu. Nâra- Ve tabutun üzerine kapanarak tek rar ağlamağa başladı: — Ayıldığın zaman benden iğren- miyeceksin.. beni eskisi gibi sevecek ve ateşli kollarını boynuma dolıyacak- sın, değil mi Tunçay? * (Gudea)nın kızı.. Uzun zamandanberi Sümer sarayın- da hasta yatan ve hiç kimse ile konuş- mıyan, hiç kimseye yüzünü göstermi - yen Gudeanın kızı son günlerde biraz iyileşmişti. Güudeanın kızının iyileşmesine E - lamlı esir zabitin de yardımı dokun - muştu. (Arkası var) * Son Posta © İstanbul Gelir ve Para BORSASI B1-12 . 1936 Türk Devlet Borçları Lira K TET.B, 12275 * TET.B. I 21,425 Lira * 5 Hazine B. 00,00 Dabili istikraz95,00 İ B. MÖ, — 8100 »» HA — 1000 » » Name 10,00 Merket B. D. 92100 İsterlin F. Prangi 62100 ındır 17038 || Liret NAKİT 1 Mark 20 Drahmi 20 Leva |20 Ley Krş 20 V. Frangı — 117,00 176,00 6200 136,00 Nöbetci Eczaneler Bu göce nöbetçi olan eczaneler yun- lardır: İstknbul cihetindekiler: Aksarayda: — (Sürm), — Alemdarda: (Bırrı Rasim), Bakırköyünde: — (Hilâh), Beyazıtta: (Cemil, Eminönünde: (Meh- met Kâzim), Fenerde; (Vital), Kara- gümrükte: (M. Faad), Küçükpazarda: (Yorgü, Bamatyada: (Teofilos), Şehro- mininde: (Nazım), Şehzadebaşında; (11- mall Hakkı), Beyağlu cihetindekiler; Galatada: (Yeniyol). — (Mustafa Vü- MW, Hasköyde: (Nhim Ascor), Kasımpa- şada: (Mtüeyyedi, Merkez — nahiyede: (Galatasarayı, (Matkoviç), Şişlide: (A- sım), Taksimde: (Kürkçüyan), (Zafiro- pulos), (Brtuğrul) Üsküdar Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada: — (Şisi Heybellde: (Tanaşi, Karlktv Beki İskele caddesin- de: #Sotlraklı, Ködiküy Yeldeğirmenin- de: (Üçleri, üsküdar Ahmediyede: (Ah- mediyel,