aa ” Ç ğ e SARŞN B — U UN gS V e A, e ç Hergün Doktor Şaht'ın ziyareti b —ozan: Muhittin Birgen —— ün mühim bir Alman şahsiyeti olan doktor Şaht Ankaraya git- mek üzere şehrimize geldi. Alman ma- liye ve siyaset âleminin büyük bir si ması olar Dr. Şahtın bu ziyareti, iki memleket arasında mevcut olan çok sı- kı iktısadi münasebetlerin arada sırada teatisini zaruri kıldığı temaslardan bi- ridir. Nitekim, ayni sebepler, bundan evvel Türkiye cumhuriyet Merkez ban kası umum! müdürünün Berlinde Ray- hebank reisi olan Dr. Şahtı ziyaret et mesini iktiza ettirmişti ve bugün mu- maileyhin Türkiyeye gelişi de bu zi- yaretin iadesi maksadile yapılmakta- dır. - * 'Türkiye ile Almanya arasındaki ik- tısadi münasebetler her ne taraflan ba kılırsa bakılsın, hakikaten her iki mem leketi ciddi surette alâkadarlandırmaya lâyık bir ehemmiyeti haizdir. Yüksek teknik ve istihsal kuvveti ile Almanya yüksek kalitede toprak mahsulâtile Türkiye,aralarında mühim miktarlarda eşya ve mal mübadelesi yapmak için hazırlanmış memleketlerdir. Alman - yanm yüksek kültürü ile senelerden- beri çok sıkı temas halinde bulunan 'Türkiye, Alman teknik ve sanayi kuv- wetinin kıymetini takdir hus sunda eh ileri giden memleketlerden biridir. Bu nun gibi, hiç şüphe etmiyoruz ki, AL- manya da Türkiye toprak mahâülleri- nin bir çok emsali afasında yüksek 0- 'an kalitelerini takdirde müttefiktir. Bunun için iki memleket arasında ce- reyan edecek ticari mübadelenin ka- bil olduğu kadar genişlemesi için bü- tün şartların mevcut olduğunu ve her iki tarafın da bu hususta en iyi niyet- lerle mütehassis bulunduklarında şüp- he yoktur. 'Resı'mli Makale: Hayatı hâdisesiz geçen insanlara Bıpta etmeyiniz. Ömrünü sükün için- de bitirmiş olan insan hâdise yarat- maya veya hüdiseye karışmaya kuv- vet bulamamış olan insandır. (SÖZ ARA: Müzmin başağrılarını Geçiren alet Ultra kısa dalgalı bir transmetore bağflı olan bu kulaklıklarla, müzmin SÖZ SON POSTA B Unutulan ve unutulmıyan isimler.. VA Ruhça ve bedence kuvvetli elan insan geçtiği yerde mutlaka iz bıra- kır, hayatı fırtınalarla doludur. Tari- yük adamları bep fırtına ya- fırtma yenmiş insanlardır. ral ——— HERGÜN BİR FIKRA ir yeni zenginin intıbalar Yeni zenginlerden Bay Halil İb- rahim Karuner, geçen yaz bir Av- rupa seyahati yapmıştı. Geçenlerde, Bayan Karuner bir çay ziyafeti veriyordu. Davetliler- den biri, Bay Karuncrin yanına so- kuldu, ve sordu: — Avrupa seyahatinizden mem - nun musunuz? — Eh! Şöyle, böyle.. Bay Karuner, hâlâ düzeltemediği şivesile: — Be gardaşım! dedi; Atina de- diler, bir yere götürdüler.. virane- likten başha bir şey değil. Oradan Venediğe varduk.. orasını da talihi- .-ni—u su basmıştı.. gezemedik! Ayda on bin Aşk mektubu o Kaldı li her Iki memleket arasında |baş ağrıları tedavi edilmektedir. Hasta, Alan genç kız üzün zamandanberi devam elmiş dostluk mevcut olup arada bu dü; u ihlâl edebilecek sebepler çıkarma- ya müsaid tesadümler yapacak mese- leler de yoktur. Hakikaten, yüksek sanayii ile Al- manya ve mühtelif toprak mahsulleri ve iptidaf maddelerile Türkiye, karşı karşıya gelip en geniş şekilde bir mü- badele hareketi yaratmaya müsait iki memlekettir. O kadar ki şu son sene- lerde milletler arasında eşya mübade- lesi pek müşkül ve müz'iç üsüllerle ya- pıilmakta olmasına rağmen, Almanya ile Türfe'ye arasında alış veriş işleri ge- rilememiş, bilâkis ileriye giltmiştir. De- mek oluyor ki her iki taraf da birbir- leri için iyi müşteriler olduklarını an- hıyorlar ve alış verişi artlırmak için gayret ediyorlar. Eğer bu gayreti biraz arttırmak ve ayni zamanda mübadele işlerini kolay- Jaştırmak kabil olursa elbet her iki ta- raf için de çok hayırlı neticeler çı- kar. Hiç şüphe yok ki, Doktor Şaht'ın bu ziyareti, her iki memleket arasındaki mübadele işlerini tanzim edecek ve mütekabilen para tahsilâtını kolaylaş- tracak tedbirler üzerinde fikir teatisi- ne vesile vereceği gibi mevcut müna- sebetleri arttıracak tedbirler üzerinde görüşmelere de yarayacaklır. Almanya için Türkiyeden, Türkiye için Alman- yadan alınacak pek çok maddeler var- dır. Zamarn da memleketler arasın daki alış veriş işlerini devletler tanzim ve idare etmekte olduklarına göre her iki memleketin hükümetleri de bu a- liş verişin arttırabilmesini temin ede- cek tedbirlerde gayet m raller oynayabilirler. Bunün için, k bir memleketin iktısadi işle: hâkim o- lan Doktor Şaht gibi büyük bir iktısat- çinın memleketimizi bizzat ziyaret et- mesinden bilhassa memnuüniyet hisse- . it ediyoruz ki bu ziyaret e Türkiye ile Almanyanın i münasebetleri bir kat daha kuv- etlenecek ve zaten söon senelerde yük- şek bir dereceye varmış olan müteka- bit aliış veriş yeniden artacaklır. * Türkiyenin dış ticareti Alman pi- vasasını düst ve dürüsi bir piyasa ola- tedavi esnasında bir cıva — mahlülü lâmbadan çıkan ültra viyole şuaların- dan korunmak için de büyük gözlükler takmaktadır. Fransada bisiklet modası aldı yürüdü Fransada bir zamanlar çok moda olan bisikletle gezmek son senelerde tamamile unutulmuştu. Bisiklete yal nız çocuklar ve işe giden insanlar bi- niyorlardı. Fakat son zamanlarda bı- siklet Fransada yeniden moda olmuş- tur. Genç erkek ve genç kızlar şimdi | hep bisikletle gezmesini yaya yahut ta| motör veya otomobil gezinülerine ter- cih etmektedirler, Kırlangıçlar bir günde kaç sinek yutabilirler? Alman hayvanat mütehassısları kırlangıçların nasıl gıda aldıklarını tet- kik etmek istemişler, ve bu narin kuş-| ların günde kaç sinek yutabildiklerini tesbit etmişlerdir. Vardıkları netice şu- dur: öR Kırlangıçlar günde G00 kadar sinek yemektedirler. rak tanır ve o piyasada kabil oldu- ğu kadar fazla çalışmaya ehemmi- yet verir. Bu bakımdan, Türkiye iktı- sadi münasebetleri arttırmaya çok he- vesli bir mevkidedir. Bize Dr, Şaht gibi kuvvetli bir mümessilini misafir ola- rak gönderen Almanyanın ise ayni mayüller içinde bulunduğuna şüph: etmediğimizden bu ziyaretten çok müs bet birtakım iktısad! neticeler elde e- dileceğine muhakkak göziyle bi)(hğ!-', mız! söyliyebiliriz. kız Resmini gördüğünüz güzel Ha ivudun meşhur yıldızlarından de- ğgildr. Nevyork - radyosunun- sehhar sesli spikeridir. Bir kaç sene evvel bin genç kız arasında yapılan müsabakada sesinfn sevimliliği bakımından birinci- liği kazanmıştır. Bu kız kendişini tanımayan ve yal- nız sesine Âşık olanlardan ayda on bin aşk mektubu almaktadır. Kitap tabiinin kurnazlığı Yeni bastığı kitaplardan - birinin reklâmını yapan F ifiya kitapçıla- rından biri, eset' . tab'ında bir yanlış bizakıldığını v> be yanlışı bulana 25.000 dol v vereceğini ilân etmiş: bir rafta geçmmeden 2 dolar kıiymetinde İçlan bu kitaptan 175 bin kitap satıl- Muhittin Birgen mış, kit bin yanlışını — Nevyorklu bir Sükün içinde doğup sükün içinde ölmeyi gaye bilmiyelim. Hayatta iz bırakmak hepimiz için bir hedef ol- malıdır. Mezartaşı bile kaybolabilir, fakat söylenen isim asırlarca yaşar. RASINDA ) RASINDA ) | Kolunuz kırılınca artık Korkmayınız! Kolunaz kırılınca, kemikleriniz bir- leşmiyecek diye hiç merak etmeyiniz. Zira Amerikalıların buldukları bir â- let sayesinde bu mahzur tamamile ber- taraf edilmiştir. Şimdi herkes kolunda veya bacağındaki kırığı ârızasız atlata- cağına emin olabilir. Resim bu âleti göstermektedir. Bir orman bekçisinin başına gelenler Nevyorkta intişar eden İoung A- merica gazetesi şu vak'ayı anlatmak- tadır: «Kaliforniyada Santa Barbaro or- manları korucusu Gene Bushnell va- zifesinden istifa etmiştir. İstifasının se- bebi hayli gariptir. Korucu ormanlar nezarctine yazdığı bir mektupta şöyle demektedir: «Bir hafta evvel ve dün gece uy- kum esnasında bir kaç kere uyandım. Üzerimden yorganın çekildiğini, yü- zümün yalandığını hissettim. Sabahle- yin kalkınca ortalıkta, aslanların ge- miş olduklarını gösteren izlerle karşı- laştım. Aslanların yüzümü yaladıkla- y bir yerde emniyet altında olamıyaca. ğım için vazifemden affedilmemi taleb sdiyorum.» Kırk beşini geçirenler klübü Amerikalılar hayatın kirk beş ya- şından sonra başladığına kâni olduk- ları için «hayat kırk beş yaşında baş- larl» ismi altında bir klüp kurmuşlar- dır. Bu klübe kırk beş yaşını geçmiş erkekler tahlifsiz ve kadınlar da tahlif- N olarak kabul edilmektedir. Yaşlarını saklayan bayanların klüpten ihraç & dilerek: hakikt yaşlarının bütün gaze- telerle ilân edileceği, — nizamnameye kaydex iştir. YAKi İ genç bulmuş ve 25,000 doları almış, fakat kitapçı da buna mukabil 350 bin doları cebine kolayca indirivermiş. İSTER Beyoğlunda Mis sokağında Martin Gucron, Londrada çıkan Observer gazetesine gönderdiği «Ben, dajma herkese Oks- ©. Son zamanlarda yabancı ford cep lügati y bir mektepte muallimlit eden bir zat, İSTER -— —e İNAN İ el hanımda oturan E. benim bu tavsiye- ——7 ER İN : mi yerine getirmeden Türk talebesine dokunur bir tarafı olüp olmadığını anlamak Üzere lügat kitabında «Türk» kelimesine karşılık olarak neler yazıkdığını araştırmak temiş. Kilapta «Türk» kelimesi şöyle tarif edilmektedir: «Osmanlı (ottoman) ırkına mensup bir kimse» , İNAN İSTER İNANMA! ——— —a ANMA! İkinciteşrin 15 l Sözün Kısası Küçük san'atlar sergisi E Talu A nkarada, el işleri ve küçük SAf | . atlar sergisini gezdim. H da,zarfı ile mazrufu bu der 'ne uymuş bir meşher daha gördüğüml hatırlamıyorum. Ankara sergi evi, geft çekten, konsepsiyon (düşünüş) itiba rile lev ledir. Kimin zâdei tab'ı İ: doğrusu muvaffak olmuş bir eser. Yalt nız, dışarısına bir iki tane reklâm koY” Biuk muşlar ki, binanın azametini ihlâl edie Bi yor. Bence bunlara lüzum yoktu ve bi' fi nanın mimarisi böyle yabancı katık © lardan münezzeh kalmalı idi. İ 4A b Ben burasını, henüz ikmal edilm l mişken, bir kere daha gezmiştim. O 4 man da galiba yerli mallar teşhir eeit $ B yordu. Fakat bugünkü kemalini da! N bulmamıştı. Pa mlar biraz gelişi gü P zeldi ve zeyki selime bugünkü kadaf Şik , uygun değildi. Bu sefer her san'at eset rine, yakışan yer verilmiş. Türk kü çük sanayiinin tarihçesi hakkında d mücmel bir fikir verehilmek için, mü* zelerimizden getirtilen eski ve kıymet I eserlere de mühim bir yer ayrılmış. — Burada, ciöden göz kamaştıracılıi ağzı hayretten açık bıraktıracak şüber serler var. Bizde meğer ne san'atkâr * F '_Iar yetişmiş ve bunlar neler me: dana RMu koymuşlar! Meselâ Topkapı mi den gelme eşya arasında, telkâri işlenmiş mücesnem bir tavus ku- di şu var ki, hokkası, şamdamı, resmi im* zalı bir maktası, işlemeli mMakası, bif çift musanna kalemtraş ile mükemmel | bir yazı takımıdır. Gene gümüş şerbet destileri görüyorsunuz ki üzerindeki iP ı ince oymalar, Türk zevkinin en nefis birer mahsulüdür. Meşin kelâmı ka « | ç dim cildlerinin önünde uzun uzun dur- ff dum. Zerduz, Oya, Kılaptan Suzeni iş- Btz; Temeli kaftanlara hayranlıkla baktım. Bit Gani usta adında birisinin, hicri 9500 tarihinde işlemiş olduğu fil dişi bir ay- P nanın dantelâ olup olmadığında te - Bt reddüde düştüm, v Mehmet usta, Halil usta, Kakmaet | xî Mehmet, Kara Mahmud usta, Dağıs * | tani usta, Pervane usta ve daha nice san'at erlerinin kudretli cllerinden çık- maş tüfek, tabanca ve yay gibi harp â- | letlerinin üzerinde göz nuru izleri a « | radım. Evet, haktkaton bizde bir san'at var” mış, ve pek ileri gilmiş. Acaba bugün, #i ondan geri miyiz? t Bu suale menfi cevab vermek hak tanımazlık olur. Memlekette, san'at un-- suru, san'at kabiliyeti gene odur. Faz- la olarak da, zevki selime bir de teknil imzimam etmişlir. Buna delil demin- saydığım eserlerden asla geri kalmıyan ve min cihetin onlardan üstün bile o- lan modern âsârdır. D Başta, İstanbul Güzel San'atlar Aka* demisinde büyük üstad, profesör İsma- — il Hakkının tezhib nümuneleri, Üstad Kümilin yazı örnekleri, Vasıfın sedef işlemeleri, müzehhep tabaklar. ebrülu kâğıtlar, Bursalı bir muallim ol |P duğunu söyledikleri ve maalesef adını Ş? hatırda tutamadığım cidden yüksek bir san'atkârın ağaç oymaları, Rami Akda- ğın motifli garnitürü, eskileri utandır- miyacak, ve bazan onlara parmak :s1r- tacak şâheserlerdir. * | Bundan başka, yurdun her bul dan bu sergiye gönderilmiş eşya Kız San'at mekteblerinin nasıl bir ran- dıman verdiğini de burada iftihârla gö- rebiliyoruz. En mütevâzi san'at, bugün- kü Türk san'atkârının elinde, güzel P san'atlardan biri olmuş. Bu, insana p Türklüğile iftihar etmek fırsatın: daha veren çok güzel bir manzaradır. Sergiyi tertib edenlere memleket na - İi mina teşekkür etmeliyiz. ğ t gene