HASAN ACI BADEM YAĞI KREMİ SON POSTm ve HASAN GECE KREMİ iLE HASAN Yağsız Kar Kremi Çilleri ve sivilceleri ve lekeleri kat'iyyen izale eder. Dünyada mevcut kremlerin en nefisleri, en sıhhileridir. Nazik cildli kadınların hayat arkadaşıdır. İhtiyarları gençleştirir ve gençleri güzelleştirir. İnsana ebedi bir taravet veren Hasan acıbi” dem yağile yağsız gündüz ve yarım yağlı gece kremlerini unutmayınız. Kutusu 50, tüp halinde 20, Türkiyede yapılıp ta Avrupa etiketi yapıştırılan ve halkı aldatan kremlere vesair — itriyati ıldınmıym IMSAN ismine ve mırlnıını dıldm ediniz. Yeşilköyde ıkı tren çarpıştı İki kişi yaralandı, bir vagon parçalandı Dün akşam sirkeciden 5,55 de kal- kan 333 numaralı katar ile 340 numa- ralı katar Yeşilköyde çarpışmışlardır. 'Bu çarpışma neticesinde bir vagan ha- rap olmuş, diğer bütün vagonların da camları kırılmıştır. Kaza Yeşi islasyonunun 20 met- re yakininde ve makinist Şakir Arifin idaresindeki katarın 340 numaralı ka- tarın lokomotiline manevra esnasında çarpmasile vukua gelmiştir. Yolculardan Galip isminde biri diz- kapağından, ateşçi Lütfu sağ kalçasın- dan yaralanmış, nüfusça başka kaza aolmamıştır. Henüz ka laşılmamıştır. Tahk devam aünditrro, ınııesıllıvı Subaylar ve askeri Memurlar kaç yaşına Kadar çalışacaklar Ankara 12 — Hazırlanan bir lâyi- haya göre subay ve askeri memurların tekaütlükleri için tahdit edilen yaş rsubaylarla, teğmen ve asteğ- menler için (41), yüzbaşı ve ön yüz - başılar için 46, bink için 52, yar- baylar için 55, albı için 58, tuğ- generaller, tümgeneral ve amiraller için 60, korgeneral, örgeneral ve ami- raller için 65, mareşal ve büyük ami- nmr ıqm 68 dv— rlar 60, altıncı ve ye- ci sınıf memurlarla me- mur muavinleri 55 yaşına kadar çalı- Akdeniz Meselesi Bir anlaşma için İngiltere İtalyaya henüz tekliflerde bulunmadı Londra, 12 (ALA.) — Röyter ajan - sının diplomasi muhabiri yazıyor: Londra Siyasi mahafili, M. Baldvin ile M. Mussolininin son nutuklarının vaziyeti tenvir etmiş ve İngilizlerle *İttalyanlar arasında daha dostane mü- nasebetler tesisine doğru bir yol açmış olduğunu beyan etmektedir. Maamafih bu muhabir, İngilterenin İtalya ile İngiltere arasında Akdenize ait bir itilâfmame aktine matuf bazı tekliflerde bulunmamış olduğunu ilâ- ve etmektedir. Bu bapta henüz hiç bir müzakere ya- pılmamıştır. Fakat diplomasi yoliyle is. *|kandiller yapılmış olduğu zannedil - mektedir. Londra, 12 — Deyli Meyil gazetesi- nin bildirdiğine göre, İtalyanın Lon- dra büyük elçisi Grandi, yakında Ro- maya gidecek ve Akdenizde İngiliz - İtalyan münasebetlerinin tanzimi hak- kında bazı müzakerelerde bulunacak- tır. Grandi, Romadan Londraya müs- bet cevapla dönecektir. Eski Çin Başvekili Ankaraya gitti Eski Çin Başvekili Wang ile Çinin es- ki şimendifer nazırı muavini Tsen dün şehrimize gelmişler ve Ankaraya gil- mişlerdir. Geçen sene Çinli talebe ta- rafından bir suikasta marüz kalan eski Başvekilin bu seyahati tamamile hu- susidir. İngiltere Krahı anavatan filosunu teftiş etti Partland, 12 (ALA.) — Kral, hüküm- dar sıfatiyle ilk defa olarak, bugün ana vatan filosunu teftiş etmiştir. Kral, İn- giliz bahriyesinin inkişaflarını görmek üzere son defa Portlandda bulunduğu sırada alelâde bir bahriye yüzbaşısı idi. ik ve bahriyeliler tarafından Fırtınaya rağmen, Kral, program mu *Wııuu: teftişine devam etmiştir. Ankarada kostümlü Milli balo Ankara 12 (Husust) — Başbakan İsmet İnönünün himayesinde Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından (5) bi- rincikânun cumartesi günü akşamı Ankarapalas salonlarında milli kos- tümlü bir balo verilecektir. Tertip hey- eti yakında ilk toplantısını yapacaktır. Balonun çok eğlenceli olması için ça- hışılmaktadır. “San Posta,, nın edebi tefrikası : 29 Yazanı Muazzez Tahsin Berkand — Bunlar hep onun el yazısile ter- cümeleri... Zavallı çocük ne kadar çok çalışıyor, hayatını ne kadar güçlükler bahasına kazanabiliyor! Elindeki kâğıtları okumak istiyor- du; fakat yazılar sıyrılıp kaçıyor, onun İnce ve intizam- sız yazısının arasından esmer yüzü, $i- yah gözleri fışkırarak çıkıyorlardı. Ve Ekrem bu mühim evrakı okuyo- rum zannile başını önüne eğmiş durur- ken, hakikatte uzakları, geçen günleri görmekten, o günlerin cazibesine ka« pılmaktan büyük bir lezzet duyarak gözlerini kapıyor, gene eskilere dalı - yordu. sinirli — ellerimin O gün çem- gözünün önünden | |hattâ dadısını sokmuştu. bi yüzyüze bakmaktan, yalnız kalmak- tan korkmuşlardı. Hattâ Ekrem Büyükadaya onları görmeğe geldiği zaman bile o bir ba- hane ile daima yalnız kalmaktan çe - kinmiş, aralarına Bediayı, ablasını, — Muallâ, yüzüme bak, artık be - nimle dost değil misin? Alev alev yanan yanakların parlat- tığı gözler yerden kalkmadan, ince bir çocuk sesi mırıldanmıştı: — Ne söylüyorsunuz doktar? Sizinle 'dost olmamam kabil mi? — O halde benden niçin kaçıyor - sun? — Sizden kaçmıyorum doktor. Ço:uk sesi boğazında boğuluyor gi- beri içinde Muallânın gözleri nasıl saş-|bi - kın saşkın yüzüme dikilmişti! — Peki doktor, siz Bedianın yanına gidiniz; fakat rica ederim ellerimi bı- rakınız.. bileklerimi acıtıyorsunuz. O günden sonra aralarında bir şey İmış, sevgili bir şey kıybolmuş ıı- Sütükeriei 4 e — O halde ellerini ver ve yüzüme bak: Dostuz değil mi? — Evet! Küçük eller, kalın erkek elleri ara- sında — çırpımıyor gibi titremiş, — fa - kat Muallânın gözleri artık onun yü « züne eski dm'ım ve tasasız bıhşlı HASAN DEPOSU ANKARA, lSTANBUL, BEYOĞLU - —a Dünkü bora | Marmarada bulunan balıkçı| kayıklarının battığı — | söyleniyor î Dün öğleye doğru şehrimizde birden- | bire bir bora çıkmış, denizde bulunan küçük merakip büyük tehlike atlat - mıştır. Marmarada bulunan balıkçı kayıklarından bir kısmının bu bora esnasında batlığı söylenmektedir. Ka- dıköyünden gelmekte olan Kalam - puru rotasını Marmaraya çevirm retile dalgaların tesirinden kurtulabil- miştir. Bu vapur dalgaların şiddetile yana yatmış, yolcular arasında panik olmuştur. Bora devam ettiği müddet zarfında vapurlar iskelelerden hareket etmemiş, Ada seferleri de müşkülâtla yapılabil- miştir. | CİLDİNİZİ Tehlikeden koruyunuz. HBorhangi bir kroemin ona lüzümü olan gıdayı verece- gini zannediyorsanız bu tec- rübe size pek pahalıya mal olabileceğini derhatır. edi- niz. Hiçbir krem size Krem Pertev kadar sadık kalamaz, FOTOĞRAF AMATÖRLERİNE 2 Beşikten mezara A | kadar sağlam ve beyaz kalan dişler! Diş macunu tecrübelerden RADYOLİN de karar kılıyorlar kullananlar sonra neden daima birçok Çünkü RADYOLİN : © Dişlerde (Küfeki - husulüne imkân mevcud olanları da eritir. © Dişleri mine tabakasını çi - zip hırpalamadan temizler parlatır. © Ağızdaki mikropları 95 100 kat'iyetle öldürür. Tartre) bırakmaz ve © Diş etlerini besler, diş eti hastalıklarına mani olur. Ağız kokusunu keser, *RADYOLıN * İLÂN — CAPELLİ-FERRANİA | Fotoğraf İlevazımatı gelmiştir. Başlıca fotoğraf levazımatı satan mağazalarda satılır Umumi acentalığı: UMBERTO J. REFORZO rile b&kımımıştı Ekrem okumağa çalıştığı - kâğıtları sinirli patmaklarile iterek yerinden kalktı. — On beş yaşında bir mektebli ço- cuk gibi hayallere dalıyorum. Deli mi oldum ben? Geçmiş senelerin arkasın- dan böyle koşacak ne var? Yoksa es - kiden sevdiğim bir kızı senelerce son- ra karşımda görünce böyle üzülecek kadar sinirli mi oldum? Pencereyi açarak dışarıya baktı. Ge- niş sokaklar elektrikler altında ışıldı- yor, ağaçların koyu gölgeleri yer yer sokağı karanlığa gömüyordu. Birdenbire aklı başına gelmiş, de- rin bir uykudan uyanmış gibi hemen giyindi ve sokağa fırladı. Yürümek, koşmak, yorulmak istk yordu. Fakat kendinden kuvvetli zâ- lim bir el onu koşturmuyor.. duygu - ları gibi ağır adımlar onu tenha yerlere götürüyordu. Ne kadar zaman yürüdü? Belki iki dakika, belki de iki sant! rken dşündü mü? Neyi ve ki - mi? Bunu bilmiyordu; fakat birden. bire ,karşısındaki geniş koyu sulara gözleri dalarken bulunduğu yer gö - zünden silindi, kendisini bir saniye i- çinde İstanbulda Büyükada iskelesin « de gördü. Kalabalık bir halk yığını ağır ağır vapurdan çıkıyordu. Gelenleri bekli - Posta kutusu 2295 yen ve iskelenin iki tarafına dizilen kadın erkek, çoluk çocuk arasında ©- nun gözleri bir çift siyah göz arıyor - du: — Acaba beni bekliyor mu? Kalbinde kırılan ince bir duygu ile başı önünde, arabaların durak yerine doğru gidiyorken şen bir çocuk sesi kulağında çınlamıştı: — Geçen hafta sizi bekledik dok - tor, niçin gelmediniz? Bugün de gek memiş olsaydınız size darılacaktık. — Kim darılacaktı Muallâ? Bunu sorarken göğsünün üstünden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladı. — Ablam.. Bedia ve ben... — Bedia ve ablan belki darıhrlar - dı ama senin beni beklediğinden pek e- min değilim. Genç kız bu söze cevab vermeden yürümüştü. Arkasından giderken Ek- tem ona bakıyordu. İnce vücudu mavi ipekler içinde ne kadar yumuşak ve câ- zib çizgilerle dalgalanıyordu! Arabada onun yanına oturduğu hal- de bir söz söylemeğe artık cesareti kalmamıştı. Genç kız elindeki şemsiye ile oynarken andan o kadar uzak gö - rünüyordu ki... — Dargın mıyız Muallâ? Bunu söylerken Ekrem kendi sesi- nin acısından titremişti; fakat Muallâ- pın berrak gözleri derin bir hayretle o- na çevrilmiş ve sormuştu: — Niçin? ” ” — Seni gücendirdim sanıyoruf Hiç konuşmuyorsun. O ilkin gene cevap vermemişti; kat araba eve yaklaştığı sırada birdef bire başı sert ve azimkâr bir titreyi doğrulmuş ve gözleri onunkileri deli geçmek istiyerek ona dikilmişti. — Ben hislerini açıkça söyliyen V| düşüncesini gizlemiyen bir kızım. B nu şimdiye kadar anlamadığınıza F şıyor ve üzülüyorum. Bir defa o eski günlerin akıntı. kendisini kaptırdıktan sonra artık 87 riye dönemeden bütün ondan sonrâ* | günler arka arkaya Ekremin önünde | geçiyorlar, o yürürken yanına, kat J şısına dikilerek benliğinin en ince şelerine kadar kolaylıkla ve rahatif veren bir sadelikle sokuluyorlardı. İşte Muallâ ile bahçededirler... * — Sana getirdiğim kitapları oku “| dun mu Muallâ? — Okumaz olur muyum? Size kadar teşekkür etsem azdır doaktor. — — Kuzum Muallâ, bana artık tor diye hitap etmesene! —Niçini — Senin için bir doktordan başk? bir şeyim de ondan. — Peki, sizi nasıl çağırayım? — İsmimle... / " — Ekrem mi?r :