10 Sayfa “Son Posta ,, nin tefriKası CARLIK ( BH?TÜRKZABN] sfİ Mülüzım — Cemil'in Biobeti Cemil, elindeki zarfta AR. bir sıcaklık hissetmişti, Gözleri zarfın arkasındaki yaldızlı prenslik tacı ile ( E. F ) harflerine ilişti. Diye söylenmişti Hemen masasının önüne oturmuş, | şu cevabı yazmıya başlamıştı: (Aziz dostum, Marki Gorçakof!.. Kontes hazretlerinin bu emirlerini | tebliğ etmeseniz bile, bugün şatoya gi- decektim. Çünkü dün, bunu kendileri- | ne vaad etmiştim. Halbuki, dün akşamdanberi çok şid detli bir baş ağrısından müztaribim... Gerek Kontes hazretlerine ve gerek o güzide misafirlerile teşerrüf etmek şe- refinden mahrum kalmıya mecbur ol- duğum için çok mütecessifim. Bilvesile, ben de hürmetlerimi leyıd eylerim. Binbeği Cemil Cemil, bu mektubu Kazak çavuşu- | na vermiş; mişti. Ve ipek bir. Bu - hârâ halısı yayılı olan divanın üzerine wzanarak: — Oh!. dim. Diye söyl Şnndı Ccmıhu çinde garib bir his belirmişti. Sanki, kendisine fenalık et- en bir düşmanından intikam sonra, âlâ ettim de, gitme - Ne sevinmi şti. * O gün, öylece geçmişti. Ertesi gün tam öğle yemeği hazırlanırken Anna odadatı içeri girmiş: — Şatodan bir uşak gelmiş. Bizzat sizi Rnımı-k istiyor. Cemil, kısa bir düşünce geçirmiş - ti. Evvelâ, uşakla karşılaşmak ( mişti. Fakat bir kaç saniye di ten sonra: — Fakat, niçin?.. Çok sakat düş nüyorum. Âdeta, basit ve görgüsüz bir mekteb çocuğu gibi hareket ediyo - rum... Bu hareketlerim, benim hak « kımda çok fena ve çok gülünç cere - yanlara sebebiyet verir. Diye söylendikten sonra, uşağı oda- sinda kabul etmişti. Şatonun resmi elbiseli uşağı, setre- sinin iç cebinden çıkardığı tirşe renk- te parşümen bir zarfı Cemile uzatır - ken : — Prenses Emma hazretleri, bu mektubu bizzat zâti Alilerine takdim etmemi emir buyurdular. Demiş; ve derhal çekilmişti, Cemil; eki zarfta, ılık bir ha » raret hissetmi Gözleri, zarfın ar « kasındaki altın yaldızlı prenseslik tacı ç— Bir Doktorun Günlük Notlarından Kirpik Dökülmesi Bir çok genç kuzlar ve bayanlar kirpikle- rinin & ibilerin kl ııun.—ıı kaşınır ve dikkat e- elin Pazar d nde beyaz, küçük ke- rm attâ bu tedavi ile si ve dâhâ çök ü- ibi hallerden âda bulu (*) Bu motları kesip saklayınız, ya . but bir albüme yapıştırıp — kollekriyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu natlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Marki Gorçakofa gönder- | yile, (E. F.) harflerine ilişmişti Cemil, derin bir merak içinde kal - İmıştı. Zarfı, bir hamlede açmıştı. O - ,Lumaya başlamıştı: (Azizim, Dün, halamın mesine fena halde canım - sıkılmıştı. elmediğinize ne iyi etliniz. Gorçakof geldi. Başınızın a rıdığı için gelemediğinizi söyledi — Hal- buki ben, gelmiyeceğinizi tahmin edi- | yordum. Ve, ayağınızın burkulduğunu bahane tutacağınızı zannediyordum. Doğrusunu ister misiniz?.. Bu mâ - zerete, hiç kimse inanmadı. Halam, her halde kalabalıktan hoşlanmıyan bir a- | dam olduğunuzu tahmin etti... Kaymı İkom Marki Gorçakof da halımu tasdik Jederek çiftlikte de münzevi bir hayat eçirdiğinizi söyledi... Misafirlerden |bir kısmı; Kontes Olga Nerimanof'un Bir kısmı da, sadece gülmekle iktifa el- tiler, Yalnız bir adam., evet, yalıız ve tek başına bir adam, doğruyu söylediz — Efendiler!.. Soruyorum size... Kı- lıcından ve apületlerinden cebren ay- rılmış olan bir zabit, sizin bu sırmalı ü- niformalarınızı görmeye, mahmuz şa- Hir mi?.. Ben de olsaydım, gelmezdim. Bravo, o Türk zabitine... Dedi. İhtimal ki bu adamın kim olduğunu merak edersiniz. Mademki, bu kadar gevezelik ettim, Şu balde onun adımı da söyliyoyim. Sizin avukatlığınızı deruhde eden bu adama; (prens Vosae- pof) derler... Bu ismi, ister aklmızda tutunurz; isterseniz, unutunuz. Beni, as- la alâkadar etmez. Gelelim, bu mektubu size niçin yaz- dığımın sebebine... Evvelâ şunu söyli- yeyim ki; elime kâğıdı kalemi aldığım zaman, bu kadar kulabalık söze giriş - mek fikrinde değildim. Size sadece; doktorların muayenesinin neticesini bildirecektim. Moskovadan gelen doktorlar, beni de, Olgayı da tepeden tırnağa kadar mua- yene ettiler. Sinirlerimizi tecrübeler - den geçirdiler: — Cepheye gönderilen bir topcu ça- vuşu kadar sağlamsınız. Derhal bir ge- ce eğlencesi tertib edebilirsiniz. Dediler. Eğlence, mükemmelen tertip edildi. Ve muhtelif içkilerden maada, tam 27 şişe şampanya içildi... Hepsinin de Mos- kovada ayrı ayrı mühim işleri olan bu muhterem misafirlerimiz - sabahleyin erkenden - sızmış bir halde arabalara uzatılarak istasyona gönderildi. Şii burada sadece, prens Yosopol var. Yani, sizin avukatınız... En çok iç- | kiyi o içtiği halde, bir türlü devrilme- |di. Eski bir Kazak onbaşısı gibi muka- vemet gösterdi. Sonra da şatodaki kız- larla tam 128 defa dansetti... Doğrusu, |ben saymadım. Onun yalancısıyım, Prens Yosopof, iş güç görmeklen nef- | ret eden, saraylara gittiği zamanlar bi- |le bir köşeye çekilerek yalnız müsteh- zi nazarlarla etrafını süzen, garib ruh- lu bir gençtir.. Bu garib ruhlu gen - | cin, ne Sen Petersbug'da ve ne de Mos- 'kovada görülecek bir işi olmadığı için | burada tembel temhel oturarak bir haf- ta kadar bize misafirlik edecektir. Bizim (kaza vak'asını fotoğrala al- mak) meselesini kendisine anlattım. |Pek hoşuna gitti. O da, tıpkı sizin gibi söyledi: — Bu, bir sinemacılık meselesi, Dedi. İşi, kararlaştırdık. Yarın öğleden iki saat sonra, sinemacılı; başlıyacağız. Vazifeler taksim edildi. Şöyle ki: Rejisör — Halam. Baş aktör — Diğer mümessiller — Madmazel Ol- |ga, Madmazel Emma... ve., ahırın bir | köşesinde, artık kokmak ve kurtlanmak ladı göstermiye başlıyan mütevef- fa nraba beygiri, Madam Toto, (Zavallı hayvan.. hakikaten iyi ve cins bir kıs- raktı.) (Arkası var) salonlarından kaçışınıza hayret ettiler. | kırtılarınızı işitmeye lahammül edebi- | Yazan : Hugh Austin İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil Banyo dairesinden sızan kan Kent boğuk bir sesle “Yok! dıye bagırdı. FHerkesi aşağı indir. Şımdı sorgunun sırası değil!,, Su musluğu kapandığı zaman bir saniye ortalık sessiz kaldı. Sonra ban- yo içinde su şıkırtısı — işidildi. Mösyö Arnold suyun içinde -bir çocuk - gibi çırpınıyor. olmalıydı: Su şıkırtısı kesildi. Uzun bir süküt hüküm sürdü. Sonra genç kız su mus- ank.nnm tekrar açılmış olduklarımı i- şitti. Bir rüya içindeymiş gibiydi. Suyun yeknesak sesini, sonra su sathı akma hizasına gelince sesin 1slığa tahavvül edişini dinliyordu, Birdenbire çirnen biçme makinesinin © sinir verici töf-töfünü tekrar duydu. Bir aralık başını çevirmişti. Cittikce büyümekte olan bir leke gözüne çarp- tı, banyo dairesinin kapısının altından su sızıyordu. Banyo taşmış demekti. Genç kiz h adam Arnold'a bunu söy- liyecekti. Tam o saniye yerinden sıç - radı, elini Madam Arnold'un elinden kurtardı ve merdiven sahanlığına açı- lan oda kapısına doğru yürüdü, kapıyı açtı, iki adım attı ve bir avaz kopardı. Banyo dairesinin kapısının altından çıkan su kırmızılaşmıştı. ğğ ÜC HASİYET DAKİKASI y Saat S, dakika 40 - #aat 5, dakika 63 ) Hendriks düdük sesini işidince: — Gene ne oluyor? diye söylen - i. (Teğmen) e istifhamkârâne bak - Teğmen düdük gesinin geldiği ta - rafa bir saniye baktı, sonra eve doğru koşmıya başladı. Dereyi bir hamlede geçti. Ayaklarının topuklarını bile 18- latmamıştı, amma bir küme eşsiz çi - çeği ezdi. Hendriks arkasından geli - yordu. O kadar çevik olmadığı için 18- lak kıyıda kaydı, dizüstü düştü ve kö- pürerek Cenabıhakkın adını dı, Kent bütün kuvveti ile koşuyordu. Simasında garib bir şaşkınlık vardı. A- caba ev sakinlerinden biri korkuya mı tutulmuştu, kadınlardan biri baygın- | hk mı geçirmişti? Yoksa evin içinde yabancı bir kimse mi bulunmuştu? * an - Aralarında Madam Amold var - dı, hem perişan, hem de içi tehdid do- |cevab bakıyordu. Bu nazar Kent için yabancı bir nazar değildi. Tıpkı bu bakışı, kocasını öldürülmüş bulan bir kadında da gördüğünü pek hatırlıyordu, Madmazel Patton da oradaydı, titri- yardu, hem de Madam Arnold'un ko- İuna sarılmıştı. lu bir nazarla larını gererek, Smith) e bile menettiği oda kapısının Mösyö Lang da oradaydı, sualine arar gibi etrafına bakınıp duru* yordu. Polis memuru Toni Milano'nun kol- hattâ 'arkadaşı — (Jai nünde bir yarım daire teşkil etmişler- di . Kent boğuk bir sesle: , — Jak! diye bağırdı. Herkesi aşaği Mösyö Patton da oradaydı, göbe -| indir. ne kadar çırçıplaktı. | RADYO | Bugünkü Program 8 İkinciteşrin 936 İSTANBUL Öğle neşriyatı * 12.0: Plükla Türk musikisi. 1250: Hava- dis. 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.25: Muhte- lif plâk neşriyati. Akşam neşriyatı * 18.30: Plâkla dans musikisi. 1930: Konfe- r Suat Derviş tarafından. 20: Belma ve arkadaşları tarafından Türk müsikisi ve balk şarkıları. 2030: Sadi ve arkadaşları la- rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21: Orkestra. 22: plükla sololar. 22.30: Ajans ve borsa; babherler Yarınki program 9 İkinciteşrin 936 İSTANBUL Öğle neşriyatı : 12.30: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- dis. 1305: Plâkla hafif müzik. 13.25: Muhte- Uf plâk noşriyatı. Akşam meşriyatı : 13.30; Plâkla dans musikisi, 19.30: Çocuk, lara masal, İ. Galib tarafından, 20: Rıfat ve Arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Safiye ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları. 21: Or kestra, 22: Plükla sololar. 2230: Ajans ve borsa haberleri, Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetei olan eczaneler şunlar - dir : İstanbul cihetindekiler * Aksarayda : (Ziya Nurl. Alemdarda : Teğmen çimenlikte göründüğü za- man adamlarından birini, Jak Smith'i önünde gördü. Eve doğru koşuyardu. | Bahçıvan Jak Huskins ise, muhtemel bir manzarayı 'gözden kaçırmamak i-| çih eve doğru dönmüştü. Amma kı -| mıldanmadan ve kemali sükün ile ma-| kinesini tâkib ediyordu. Bir kaç saniye sonra Kent, önünde Jâk Sımith olduğu balde şahidleri: sor- guya çektiği salona girdi. Salon bom- boştu. Haolde; Mösyö Merrit ilk kata çı « kan metdivenin 4 ruyordu. Parmaklığa dayanımı: madan aksırıyordu. ağısında ayakta du- ştı, dur- Mösyö Merrit'in aksırması ile ayak seslerinden başka hiç bir şey işidilmis yordu. Teğmen merdivenleri dörder, dör - der çıkarak sahanlığa - vardığı zaman bir inilti duydu, duyunca da bir hissi- |kablelyukuun tesiri altındaymış gibi bir ürperme geçirdi. Sebebini araştırmak için vakit kay- (Eşref Neşet), Bakırköyünde : (HilâD, Beyazıtta : (Haydar). — Eminönünde : (Mehmet Kâzım). Fenerde: (Arif), Ka- rif) — Küçükpazarda : (Hikmet Cem Samatyada ; (Teofi - Şehremininde : (Nüzun), Şehzade- başında : (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler : 1 (Sporidis). Hasköyde : (Bar- but), Kasımpaşada : (Vasıf), Merkez na- de : (Kanzuk, Güneş). — Şişlide : Halk), Taksimde : (Taksim, İtimad). Üsküdar - Kadıköy ve Adalardakiler ! : (Merkez). Heybelide : köy Pazaryolunda : (Mer, (Falk İskender), Üskü- (Selimiye). İos Galatada Büyükadad de : Profesör K. Kömürcanın Modern ve herkese elzem knnplm Ticari malâmat ve bankacılık Üctimat ilmi ea betmedi, sadece üzerine düşen vazi - feyi ve mes'uliyeti düşündü. İz ve eser arıyan bir bakışla, orada duranların hepsini birden gördü. Logarltma cetvelleri (yeni rakam) s6 Yeni hesabı ticari (mufassal eser) 200 Mali cebir (istikraz ve sigorta hasapları) 100 Başlıca satış yeri: İkbal Kilı'_gâvi (Arkası var) Oo yrmenml Cildiniz; ölmüş mü? Yaşıyor mu? Yaşamak ve gençliğin bütün taseli- ğini iktisap etmek için lüzüum olan can- l1 ve besleyici unsurlarınım noksaniye- tinden dolayı ölmeye mahküm olan bir cilt, buruşur, kurur ve solar, Bu canlı ve besleyici unsurlar, şimdi büyük bir itina ile Intihap edilmiş genç hayvanlardan tstihsal olunmakladır. Bunlarla besdenan bir cilt, gençleşir ve taseleşir. Viyana Ü« niversitesi profesörü Doktor Btajakal ta- Tafından keşfedilen bu şayanı hayret cevherin münhasıran istimal hakkı pek büyük fedakârlıklarla Tokalon metlesse- sesince temin edilmiştir. Biocel, tabir edilen bu canlı hüceyre- ler hülâsası, yalnız pembe rengindeki 'Tokalon kreminde bulunmaktadır. Has-. tanelerde 60 - 70 yaşlarındaki kadınlar üzerinde yapıları tecrübelerde 6 hafta zarfında bütün buruşuklukların mall ol- duğu görülmüştür. Her akşam, yatmaz- dan evvel pembe rengindeki — Tokaloa Kremini kullanınız. Siz uyurken, o; eildi- nizi besler ve gençleştirir. Sorlan buru- şuklukları — izale eder ve bir kaç hafta garfında kendinizi bir çok sene gençleş- miş göreceksinir. Gündüz için (yağsız) beyaz rengindeki Tokalon kremini kul- danınız, Siyah benleri eritir, açık mesa- meleri kapatır ve en sert bir cildi beyaz- Tatıp tatlılaştırır ve yumuşatır. senede 365 defa sizi işgal eden üzücü meselenin ,4