Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın Mihaloviç, elindeki fenerle ilerle - mişti. Ö da, yere doğru eğilmişti... Ve © zaman, şu korkunç ses işitilmişti: — Evet.. Câvur Mehmet.. ta, kendi- si... Fani gibi, o da ölmüş... Lâkin, ben bu işlerden bir şey anlamıyorum. A - Hüsnü bey, Eşekci Salihi omuzun- dan tutarak geri çekilmiş.. helecanlı bir sesle: — İşittin mi?.. Gâvur Mehmet, öl- müş... Artık, beklemek için hiç bir se- beb yok. Demişti. Teessüründen çeneleri kı- âılan Salih de derhal cevab vermişti: — Evet... Şu kerataların üstüne a- tılalim, Bastıralım. Yakalıyalım. — Hadi.. Üçü birden, dehlize atılmışlardı. E- "şekci Salih; o korkunç ve heybetli sesi- le bağırmıştı: — Davranmayın, domuz Vallahi, yakarız. Kaptan Mihaloviç: — Eğvahii Banldik. Diye bağırmış.. elindeki feneri sön- düörmek için şiddetle duvara çârpemiş- t. Ve sonra o zifiri karanlık içinde t bir kat daha dehşet kesbeden - silâh sesleri aksetmeye başlamıştı. — Al kerata.. al bir daha... — Dikkat edin. Kurşunları, hep bir nöktaya atmayın,. sağa sola dağıtın... — Aman.. ne olur, ne olmaz.. yük- Câvur Mehmedin cesedine t etmesin, ileri... herifler. ğe atın.. Korkunç bir seş, boğuk bir iniltiye | karışmış Hüsnü Bey: — Vuruldular. Ateş kesildi. Diye homurdanmıştı Hakkı Çavuş, Fakat Salih, onun kolundan yakalamışstı — Çocukluk O düzenbaz zağl'unları sen bilmezsin. Yere yat.. sürüne sürüne gideceğiz. Diye fısıldamıştı. ileri atılmıştı etme.. Şimdi, üçü de yere yatmışlar.. e - mekliye emekliye oraya yaklaşmışlar- | dı. Kaptan Mihaloviçin derin derin iniltisini işitiyorlardı. * Ertesi gün; ortalık birbirine girmiş- ti. Bu mühim ve esrarengiz hâdise, İstanbulun dört köşesinde aksetmiş; tüzlü türlü dedikodular husule getir - mişti. Fakat, meseleyi en büyük hayret ve taaccüple takip eden; bizzat (zap - tiye müşiri) Mehmet Paşa idi. Sabahleyin, mutat olan saatte; zap- tiye dairesinin kapısında (müşir bo - rusu) çalmış: — Müşir Paşa geliyor. Diye, herkes sofalarda, koridorlar - da koşuşmıya başlamıştı. Odasında, acele acele bir şeyler yaz- mMakla meşgul olan serteftiş - Hüsnü Bey de, hemen yerinden kalkmış; yaz- dığı yazıların üzerine rıh serperek ku- ruttuktan sonra, kâğıdı katlamış; o - - dasından fırlıyarak, müşir paşayı kar- GİBALİ ZİNDANLARI zabıta romanı: 99 ne geçmişlerdi. Âdet olduğu vechile, Müşir Paşanın odasının bulunduğu s0- fanın kapımına, iki silâlhıh nöbetci zap- tiye dikilmişti. İşte tam o sırada Hüsnü bey elin - deki kâğıtla gelerek Müşir paşanın o- dasına girmek istemişti. Fakat karşı- sına, nöbetci yaver dikilmişti: — Efendim!.. Müşir paşa hazretleri, henüz kahvelerini içmediler. Malüm ya.. — Biliyorum, amma.. iş müstacel. — Malüm ya.. kahvelerini içmeden işe başlamazlar. — Canım, bugün de böyle Mes'uliyet, bana râci', Hüsnü bey, fena halde öfkelenmiş- olsun. u. — Biz, sabahlara kadar uyumiya- hn, aç, susuz, uykusuz, bıçaklar, ta - bancalar karşısında ölümlerle çarpışa- hm.. sonra da...... Diye söylenerek yaverin önünden geçmiş.. perde çavuşunun gösterdiği hayrete rağmen, Müşir paşanın odası- na girmişti. şıni knpı)a grvı'mvşu. Serhadememn kahve getirdiğini zannetmişti. Fakat kapının dibinde, yerle beraber temen- na eden serteftiş Hüsnü beyi görün-| ce kaşlarını çatarak: — Ne haber, molla?.. Böyle, sabah, sabalN e Cakbi yeni, Kuytuklu bir vü kuât haberi getirdin. Müşir paşa, vakti daha hâlâ sabah |* zannediyordu. Halbuki vakit artık ze- bi yükhayotdü Asıl vazife ve makam sahibi olan zâ-| tın gösterdiği bu kayıtsızlık, Hüsnü beyi bir kat dahar öikölendirmiğti: Â deta, sertce bir sesle ceyab vermişti — Affınızı istirham ederim, paşa hazretleri... biraz acele ettim. Fakat.. siz değil. Ne ise,. Müşir paşanın, bugün iyi- lizi üzerinde idi. Yüzünü büsbütün Hüsnü beye çevirmiş: — Hayrola.. atlat bakalım. Diye mukabele etmişti. bu da sebeb- Hüsnü bey, elindeki kâğıtları gös -| tererek söze girişmişti: — Paşa hazretleri!.. Efendimizi, u- zun boylu rahatsız etmiyeyim. Tak - dim edeceğim şu raporların mütalea - sından da anlaşılacağı üzere.. sâyeci şâ- hânede.. sâyeci devletlerinde.. dün ge- ce çok mühim bir muvaffakıyet elde e- dildi. — Yaaaa?.. — Evet, efendimiz... — Canım, sabah keyfile raporları kim okuyacak?.. Hele, sen anlat baka- lhım, biz de şöylece tatlı tatlı dinliye - lim, Hüsnü bey, önüne bakmış; hafifce gülümsemişti. Ve sonra, sözlerine de- vam etmişi — Efendimiz!.. Şimdiye kadar bir çok cinayetler yapan.. ve şu mühüd Hırvat prensesi meselesinde alâkadar şılamıya hazırlananların arasına ka - Tışmıştı. Kapıda, bir manga (zaptiyç efradı) tarafından selâmlanan müşir paşa, a - ğar ağır merdivenleri çıkmış; odası - nın kapısı önüne dizilerek yerle bera- ber temenna edenleri, sağ elinin par- maklarının ucu ile selâmlamış.. sol e- tlindeki inci püsküllü mercan - teabihi sallıya- sallıya odasına girerek, Bo - ğaziçine ve limana nazır olan' pen - ceresinin önüne haşmet ve azametle kurulduktan sonra, kapının dibine sı- ralanan yaverlere, hademelere, uşak - lara, odacıbaşı : — Çubuk istemem. Az şekerli bir kahve. Diye mırıldanmıştı. Orada duranlar, yerle beraber bi - rer temenna daha etmişler; derhal o- davı terkederek kapinin ağır ve al ç- ha perdesini irdirmişlerdi. Y-verlor, hedemeler; odacılar, şaklar; perde çavuşları; yerli yerleri- olantar, hemen kâmilen ele geçirildi. — Yanaaa?.. Demek ki, © prenses meselesinin aslı varmış, ha... Allah bi- liyor ya?: Ben o meseleye daha hâlâ hayal nazarile bakıyorum. Demek ki aslı varmış. — Aslı olmaz olur mu, efendimiz?.. Bu hususta Gâvur Mehmet kulunu - zun sarfettiği: mesaiyi.. ve elde ettiği bazı netice ve muvaffakiyetleri, müte- addid defa efendimize arzetmiştim. (Arkası var) DÖYÇE ORİENT BANK Drssdner Bank Şubesi Morkezi: Berlia Türkiyedeki :”lırlı Galata - Istanbul - Izmir Deponu: İst. Vütün Gümrüğü * Her türlü banka işl * ASI Vâkıa, rahatsız etmekte | Nasıl doğdu, Nasıl yaŞadı' Nasıl öldü? Son Posta'nın siyasi tefrikası * Yazanı Ziya Şakdt “Oradakiler, birdenbire arabanın üstüne atılmışlar, derhal kayışları sökerek hayvan- ları arabadan unklaşlırmışlar ve bastonla vurarak arıbanın camlarını kırmışlardır — Efendiler!.. İntihab, feıhcdı.e » mez. Ve.. yapılan bu nümayişler de, hoş görülemez.., Söyleyin, Toplanan- lar, derhal dağılsınlar. Eğer dağılmaz- larsa, hükümet vazifesini ifa edecek « tir. — Efendim!.. Biz, söylemeye cesa- ret edemeyiz. Buyurun. Siz söyleyin. Biz de, halka tercüme (21) edelim. Sadrâzam Kâmil paşa, kısa bir dü- şünce geçirmişti. Bir fenalığa meydan vermemek için, bu teklifi de kabul et- mişti. Yanına, Mavro Kordato beyi ala « rak binek taşına çıkmış; muhatabları- nın Türkcelerinin pek kıt bildiği için - aynen - şu kısa sözleri söylemişti: — Hükümetce, istediğiniz - şeylere bakılacak. Kanun ve nizama muvafık- sa, yapılacak. Siz, şimdi dağılın. İşini- ze gücünüze bakın, İnt mekten de geri kalm olduğunu ve açık ba devam et- Sadrâzamın bu sözleri üzerine her taraftan: v Ph lli be — Ti telis?.. So—sIeı- yükselmişti. işareti Mavro âzamın üzerine, rdato bey, onun sözlerini üme et kat birdenbire: — Ohi.. ohi,.. Feryadları, karalara çarpan bir de- niz dalgası gibi gürlem il paşaya — şöyle hııab etmişti: — Bu söylediklerinizi fes - hettik, diye bir kâğıda ya yoksa.. şifahi ifadeyi bBiz kabül etmeyiz Sadrâzam Kâmil paşa; artık orada bir saniye bile durmıya lüzum gör - memiş.. derhal arkasını dönerek içe- ri girmişti... Mavro Kordato bey ile Beyoğlu despotu da vazifelerini bitir » dikleri için, arabalarına binib gitmek istemişlerdi. Fakat, halk arâsından biri: — Sadrâzam, onları kandırdı. Onlar da, patriği kandırmıya gidiyorlar. Bı- rakmıyalım. Diye bağırmıştı. Oradakiler birdenbire arabanın üstü ne atlamışlardı. Derhal kayışları söke- rek hayvanları arabadan ayırmışlardı. Sonra da baston saplarile vurarak ara- banın camlarını kırmışlardı Bu hücum karşısında, Mavro Kor- dato efendi ile Beyoğlu despotu, kor- kudan az kalsın, bayılacaklardı... Fa- kat o anda gür sesle verilen bir ku - manda; nümayişcilerin velvelesi üze- rinde top gibi patlamıştı: Babiâlinin cephesine sırtını veren, ve şu âna kadar işe müdâhale etmiyen asker kıt'aları; heybetli bir şakırtı ile süngü tâkmışlardı. Hariciye nezareti tarafında bekleyen süvariler de derhal kılıç çekerek atlarını mahmuzlamışlar- dı. Berrak bir, teşrinisâni. güneşinin al: tında parıldıyan süngüler ve kılıçlar; sadrâzam Kâmil paşarim nasihatından daha müeesir gelmişti. Nümayişciler, çil yavrusu gibi, dağılıvermişlerdi Bütün bu yorgunluklar, boşa gitmiş- ti. Fazla olarak, nümayişciler tarafın- dan dükkânları cebren kapatılan bazı ecnebiler de, bu çirkin taşkınlıkları hoş gormmışlcrdı Hele, halkı heyecana getirmek için bir gece evvel, Tatavla kilisesinde hususi bir âyin icra edilme- si, ve bu âyinde de, Beşiktaş karako - lunda parçalanan (aşk şehidi, Todo » ri) nin istirahati ruhu için bir duadan sönra, bir de beyanname neşredilerek halkın büsbütün galeyana- getirilmesi, Beyoğlunun ağır başlı Rum ve &cne- yani. İliye bi muhfellerinde şiddetle takbih edil - mişti. İstanbulda bu arbede cereyan eder- ken, İzmirden de buna benzer bir takım haberler gelmişti... Aydındaki Rum- lar, (Aristidi paşa) ile Atina darülfü- nünü muallimlerinden Karolidi efen - diyi meb'us intihab etmek istemişler - di. Halbbuki Karolidi efendi, yabancı bir hükümet teb'asından olduğu için bir çokları bu zâta rey vermemişlerdi. Rumlar, bunu cemiyetin ve hükümetin tertibi telâkki ederek (Aya Fotini) ki- ksesine toplanmışlar, bir hayli gürül- tü etmişlerdi. Hükümet tarafından, askerle bera- ber bir de nasihat heyeti gönderilmiş- ti. Şikâyetçiler, bunu da dinlememiş- lerdi. Nihayet, bizzat hükâmet hileye müracaat etmiş; (Bergama) dan on rey alınarak Aydına verilmiş.. bu (resmf * ve yahut, şer'i - hile) ile Ka- rolidi Efendi meb'us çıkarılarak, va - tandaşlar memnun edilmişti. Hiç kimse, hiç bir işin farkında de- . Onun için; Karolidi Efendinin, emmelen Yunan tebaasından o- duğu meselesi, gürültüye gidivermiş- ti. Nitekim, İstanbulda Ermeniler ta - rafından meb'us - çıkarılan' (avukat, Kirkor Zehrap Efendi )de, Rusya hü- himayesinde idi. Hattâ, İböyle işlerin pek © kadar ince elenip İsik dokunulmadığı - (devri sabık) ta| |bile, bu zât (protoje) olduğu için (ad-| ifayi — vekâletten men) . Fakat bu intihap meselesinde mümkün olduğu kadar velvelesiz ve ağır büşl çalışan Etme « nile; ecnebi bir devlet himayesinde bulunan Zehrap Efendinin meb'uslu- m kümetinin nezaretinde, edilmişti ( aRaste <| Bugünkü Program İSTANBUL Öğle neşriyalı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Hava- dis, 13,05: Plâkla hafif müzik, : Muhtelit plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.20: Çay saali, dans musikisi. 10.30: Piş- kin teyze tarafından monoloğ. 20: Müzey - yen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Münir Nureddin ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21: Plâkla sololar. 2120: Orkestra, 2230: Ajans haberleri. BUKREŞ 18: Halk müsikisi. 17: Yerli haberler. 1820: Plâk neşriyalı. 19,25: Mühtelif hava- lar, 20,10: Şarkılar. 2045: Balon orkestrasi. BUDAFEŞTE 18; Gazino havaları. 19,10: Balon orkes- tram. 20,10: Macar şarkıları (Çigan orkes- tzası), 21,50: Muhtelif havalar. 22,80: Plük- dar, PRAG y1.10: Almanyadan nakil. 18,55: Plüklar, 19,20: Askeri bande. 20/05: Flarmonik or- kesira. 2215: Plâklar, 22,20: Tiyatro. 2240: Plâklar, YİYANA 19.25: Öpera (Samsun -« Dallla). Plâklar. 29,45: Şarkılar! VARŞOVA 17,15: Şankilar. 17,50: Müsahabe, haber- ler. 19,.20: Plâklar- 21: Chopin'den parçalar. 21.30: Örkestra. 22)30: Konset. 23: Dans plük- ları 2230 Yarınki Program İSTANBUL Öğle Neştiyatı: 12,90: Plükla Türk musiklel, 12.80: Ha- vadis, 13/08: Plâkla hafif müzik, 19325 Muh: telif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 1830; Çay saati, dans musikisi. 19.30: Dr. İnkaya tarafından konferans, 20: Rifat vıı arkadaşları taralından Türk musikisi ve halk | şarkıları, 20.30: Türk musiki heyeti tarafın- dan klasik eserler. 21: Plâkta sololar. 21.30: OÖrkestra, 2230: Ajans haberteti. uunu akide şekeri gibi yutturuvermiğ” lerdi... Nitekim (Mateos İzmirliyal efendi. de, (313) senesinde - Osmanl Bankasının basılması yüzünden çıkali ihtilâl neticesinde, yüzlerce masuff Türk ve Ermeninin kanlar içinde cafi vermesine sebep olanların en başındi olduğu halde, bu zati da, patriklik mâ* kamına geçirmişlerdi. Bütün bu hareketler, ibret alınacak birer (ders) ti. Aşikâr olan bir haki * kat varsa; beş öon gün sonra açılacak olan meclisi meb'usanda zuhur ede * cek olan (muhalefet unsurları) bu ver sile ile büsbütün baş göstermişler. (İttihat ve Terakki cemiyeti) ne kar$! husumetkârane bir siyaset takâp ede cek olanlar, daha bugünlerde tebellüt etmişlerdi. * Bu gürükülü fırtınanın bulanık sur larında balık avlamak fırsatını kay * betmek istemiyen (Türk muhalifler) de, derhal cemiyete hücuma geçmiş * lerdi. (İkdam) gazetesile (Tanin) ga zetesi arasında, dehşetli bir kalem mü cadelesi baş göstermişti... Bu müca dele; İkdamın, (müntehibi sani) ler hakkındaki bazi mütalcalarile başla £ mıştı. Ve sonra, iğrenç bir dedikodu mahiyetini almış; ne kadar kirli ça maşır varsa, ortaya saçılmıştı. Efkârı umümiyenin münevver züm” (İkdam) gazetesini fena halde takbih ediyordu. Çünkü İkdam gaze- tesi, düpedüz Yunan siyasetine taraf- tar görünüyordu. Meselâ; (Proodos) gazetesile olan maddi alâkasından sarfı nazar; bu gazetenin Türkler a - leyhindeki yazılarını aynen sütunları- na geçiriyor.. (Arkası var) ——— A resi; SELÂNİK BANKASI TT Tesis tarihi 1888 İdare merkezi istanbul - (Galata) Türkiyedeki şubeleri: İstanbul, (Galata, Yonicami ; İzmir, Mersin. Adana bürosu Yunanistandaki şubelari: Selânik, Atina, Pire. e Her nevi banka muameldt İstanbul ve galata şnbelerinde kiralık kasalar Yevm, myuı llıvıdlı ve Halk gazetazi Yerebatan, Çılalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yan ve sesimlerin — bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARI TÜRKİYE — ( 1400 YUNANİSTAN ECNEBİ Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyet alınmınz, Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta, kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Sonposta Telefon : 20203 1400 | 750) 2340 | 1220 32700 | 1040 |27 ,k ,s l