GiBALİ ZİNDANL DF Son Posta'nın zabıta romanı: 89 SON POSTA Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları — Azizim!.. Akıllı adamsın, vesse -| Kâm... Tevekkeli koltukculuk ederek pturduğun yerde, tıkır tikir para ka « zanmıyorsun. — Dostum!.. Sen de iyi ve uysal bir adamsın... Hiç olmazsa sana teklif e- dilen işleri uzun uzun sorup da, insa * Hin canını sıkmıyorsun. Hele, bun - “dan sonra da böyle hareket edersen, “yok mu?.. “ — Buna, hiç şüphe etmeyin... Siz, daha benim ne pişkin adam olduğumu anlamadınız. Hele, biraz daha geçsin. Benim peşimi bırakmazsınız... Ne ise, şimdi bunları bırakalım. Vakit geçi - -yor. Epeyce yola gidecğiz. — Doğru. Kalkalım. — Hadi, kalkalım. * Beşer onar adım fasıla ile birbirini takib eden bu üç adam, dar ve karanlık 'yollarda — ilerlemeye başlamışlardı... “En geride Gâvur Mehmet bir yolun dö- memecinde biraz duralamış.. arkadan * dördüncü olacak - sessiz sadasız ge- len (Eşekci Salih) i yanına çağırmış, kulağına eğilerek : - — Sevincimden, çıldıracağım. İşler, “ © kadar uygun gidiyor ki... Şimdi, biz «bir yerde duracağız. Ben, orada ayrıla- <ağım. Bir yere gideceğim. Sen, önde- *i heriflerle kal. Onları gözden ka - çirma. Fakat aman dikkat et. Sakın ikendini gösterip te herifleri pirelendi - reyim, deme. . Diye mırıldandı. Ve tekrar, sür'atle ilerlemeye başladı. W O tarihte, Ayvansarayın cadde ve sokakları, gene az çok bugünkü vazi - 'yette idi. Ayvansaray kapısından — girilip ve biraz ilerleyip de (Değirmen sokağı)- nın son noktasına gelindiği zaman, sol koldaki caddenin üzerinde (Vlagerna ayazması) vardı. Bu ayazmanın biraz ilerisinden, (Han- gerli hamamı) na dar bir sokak sapar- dı. İşte bu sokak ile hamamın külhanı arasında büyücek bir arsa göze çarpar- di. Her tarafında bir takım duvar te - melleri ve büyük kesme taş döküntü- İçri görünen bu arsa, âdeta bir harabe halinde idi. Ve bu harabelerin arasın * da, eski bir kapı ile kapanmış yıkık bir kemerden, on beş ayak bozuk mer" gdivenle metrük bir ayazmaya inilirdi. - Vaktile saray kadınlarının günah - larıni yıkamıya mahsus olan bu ayaz- ma bir zamanlar büyk bir ziyaret yeri olduğu halde, suyunun Hançerli ha - — Mamına alınmasından sonra, şöhretini tamamile kaybetmişti, Âdeta korkunç bir ibe halinde bu- lunan Bu metrük ayazmada kadın yü- zünden bazı cinayetler olduğu için ma- “halle halkı tarafından buraya eski bir “kapı uydurulmuş, ve bu uydurma ka: — pi da büyücek ' bir asma kilitle kilitlen: ati 4 işti. İşte; © gece sokakları dolaşan bek- ciler .ellerindeki koca sopaların demir- “lerini taşlara vurarak saatin altıya gel- “diğini İlân ederlerken; Gâvür Mehmat, ,'ıohuâunun altına sıkıştırdığı bir kaz- a ile gelmiş; bu metrük ayazmanın — gduvarı dibine boylu boyuna uzanmış “olan arkadaslarına iltihak etmişti. >Defci İbo fısıltı gibi bir sesle sor - du: — — Geldin mi?.. seldim. — ğünden: Ö 'pümuneıi veçbile alınacak a — Evden ne dediler?.. — Ne diyecekler?. Senin eve gelme- diğini fena halde merak etmişler. Fa- kat, çakıyı görünce sevindiler... Çok şükür, sağmış.. sağ olsun, varolsun da, gelmesin. Kim bilir, gene ne işler pe- şindedir; dediler. Bu kazmayı verdi * ler... Ağzı biraz küt ama... — Zarar yok. Hadi; vakit geçirme- den işe başlıyalım. Kazmanın ucu ile asma kilidi ko - layca koparmışlardı. İçeri girdikten sonra, ceblerindeki küçük mum parça- larını çıkarmışlar. Yakmışlar. Bozuk ve harab merdivenlerden inmeye baş- lamışlardı. Merdivenden, müstatil şeklinde, büyücek bir oda gibi bir yere inmişler- di. Defci İbo, duvardaki örme bir ka - pıyı göstererek : — İşte.. burayı delip içeri gireceğiz. Demişti, Gâvur Mehmet, derhal sırtından ce- ketini çıkarıp bir köşeye koyarak işe girişmişti. Duvardaki taşları ve - tuğlaları birbirine bağlıyan harçlar, çok sertti. Gâvur Mehmet, bir saat kadar müte - madiyen kazma salladıktan sonra, an" cak bir adam geçebilecek kadar bir de- lik açabilmişti. Defci İbo ile kemancı Fernandez, büyük bir sevinç içindelerdi. Bu se - vinçlerini de kısa kısa bir şeyler konuş- tuktan sonra gülüşlerile izhar etmekte- lerdi. Delik açıldığı zaman, Defci İbo he - men oraya atılmış: — Biz çıkıncaya kadar burada bek- le... Yirmi dakika sürmeden, biz bir kadınla avdet edeceğiz. Bak, sana ten- bih. Bu kadını gördüğün zaman, hiç bir hayret ve taaccüb göstermiyecek * sin. Sanki bizim, kırk yıllık ahbabımız imişsin gibi hareket edeceksin. Gâvur Mehmet, bir kahkaha atma- mak için kendini güç zaptetmişti. Fa- kat, büyük bir hayret göstererek : — İyi ki, söylediniz... Böyle iki kişi girib de üç kişi çıktığınız zaman, mut- laka bir zevzeklik ederdim. Fakat ma: demki haber verdiniz. Artık hiç kork- mayın. Hadi gidin, işinize bakın. Diye cevab verdi. Delikten, evvelâ Defci İbo girmiş- ti. Kemancı Fernandez de onu takib etmişti. Gâvur Mehmet başını delikten uzatmış; dar bir dehliz içinde gittikçe uzaklaşan mumun ışığını takibe baş- lamış. Bu ışık kaybolur olmaz, derhal merdivenlerden çıkarak başını kapıdan uzatmış; baykuş sesini taklid eden bir ıslık çalmıştı. O anda, yandaki duvar harabesinin arkasından bir baş uzanmış; Eşekci Salih : — Ne haber, Mehmet?.. Diye fısıldamıştı. Gâvur Mehmet, bir şey söylemeden, Salihi kolundan yakaladı. İçeri aldı. Kapıyı sımsıkı kapadı. Arkasına bir kaç taş dayadı: — Dikkat et. On beş ayak merdi - venden - imeceğiz. Diye mırıldandı. Kendisi de, du - varları tuta tüta inmeye başladı. Deliğin ağzına gelmişlerdi. Gâvur Mehmet, tekrar başını 'içeri sokarak dinledi. Sonra Salihe dönerek: — Azizimli:. Ben, şu delikten gire- ceğim. Sen, burada oturur beklersin. (Arkası var) __=_=—==—.-e—'— .. .. " Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlü- 1 — Yüksek Enstitünün 40-50 kız talebe ile 434-500 erkek talebeye yakkabı açık eksiltmeye konulmuştur. 2 — İhale 9/10/936 tarihine rastlayan Cuma günü saat 16 da Rektör - Tük binasında toplanan Komisyon tarafından icra “ 3 — Kız Ayakkabısı 565 kuruştan Erkek ıyıik*m — 265750 kuruş olarak tahmin edilmiştir. 4 — Muvakkat teminat 19932 kuruştur. ğ ü & — Nümunesini görmek ve bedava şartnamesini almak isteyenler Ens- titü Daire Müdürlüğüne müracaatları. «1030» «1563» edilecektir. 475 — kuruştan Son Posta'nın siyast tefrikası * p İttihatçılar Devrinde ğ-MUHALEFET ZĞ Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? — 5 « » Yazan: Ziya Şakir İttihatcıların (bilânço)su tanzim edilirken, (âkilâne hareketler) faslına kaydedilecek şeylerden biri de (Musevileri elde tutabilmek maharetini göstermeleri) meselesiydi İttihatcılar ise, bütün bu yazıları müteazzımane ve hattâ, (küstahane) bulduklarını söyledikten sonra: (Ötedenberi bu kıt'ada (Milleti hâ- kime), sanki Rumlar imiş.. (hürri - yet) i almak için haklarını feda ede- rek, çalışanlar sanki onlar imiş.. ve sanki; şimdi bizi (lütfen, siyast ha - yatlarına iştirak) ettiriyorlarmış da; biz de (nankörlük) gösteriyormuşuz... Doğrusu, bu derece bâlâpervazlığa, (şımarıklık) derler. Ve, bunda kaba- hat da, hakikaten genç Türklerindir. Çünkü genç Türkler; vatanda (men - faatler yüzünden ihtilâf) çıkarmamak için âlicenabane davrandılar.. zerre ka- dar menfaat - fikirlerine kapılmadı - lar.) (Bu efendiler; (haklarımızın ihkak edilmesini isteriz.) diye feryad ediyor- lar... Soruyoruz, onlara.. haklarına kim dokunuyor?.. Haklarına dokunu- lacağına dâir, kim bir iddiada bulunu- yor?.. (Bu efendilerin kopardıkları bir sü- rü (yaygara) nın esası nedir?.. (Pat- ukhane imtiyazı mı?.) Hay, Haasay.. sabık hükümet, onlara nasıl riayet et- ti ise, biz de edelim. Hattâ; o imtiyaz- lara kat'iyyen doyunmıyacağımıza dâ- ir, kapı gibi bir de sened verelim. Am- ma velâkin; eğer bu bahane ile (siya- si imtiyaz) da ele geçirmek istiyor - larsa; işte bu, olamaz. (Sonra.. bu efendiler, (nüfusumuz nisbetinde —meb'us isteriz.) - diyorlar. Bu, nasıl olur?.. Ortada, bir (kanunu esasi) var. Şimdilik herkes, bu kanunu kabul etmek — zarureti - karşısındadır. Amma bu kanun, ihtiyaca kâfi değil - miş... Şu halde, sabrederiz.. meclisi meb'usanın açılmasını bekleriz. Bu meseleyi hallederiz.| Diye cevab veriyorlardı. — Tavuk mu yumurtadan — çıkar.. yumurta mi tavuktan çıkar?.. Biz; burada; bu dar sütunlarda, bu- nun münakaşasına girişecek değiliz.. Onun için bu bahsin cevabını - ileride nekledeceğimiz * hâdisata terkederek, biraz da (Musevi) vatandaşlarımızın vaziyetine geçeceğiz. Museviler, ilk sözlerinde sebat edi- yorlar: — Yaşasının!., — Kim yaşasın?.. — Neme lâzım, benim.. yaşasın da, kim yaşarsa yaşasın. Demekte, devam ediyorlardı. İetihatcıların (bilânço) su tenzim e- dilirken, (âkilâne hareketler) faslına kaydedilecek şeylerden biri de (Mu - sevileri elde tutabilmek meharetini gös- termeleri) meselesidir. Bunda da, (masonluk) imdada yetişmiştir. İttihatcılar, —daha ilk hareketlerde, (Manoel Karasu - Metr Salem - Nisim mazleyan * Ruso) efendiler gibi Mu- sevilerin yüksek şahsiyetlerini kendi - lerine dost edinmek fırsatını ele geçir- mişler; bu suretle Musevilerin - sami- mi dostluklarını değilse bile, hiç ol - mazsa - bitaraflıklarını temin etmiş- ler.. sırtlarına aldıkları yükün birazını olsun, böylece hafifletmişlerdi. * İttihatcıların — vaziyetleri, — gittikçe müşkülleşiyordu. Daha henüz meclis açılmadan, kendilerine karşı bir (mu - halefet cephesi) teşekkül ediyor; ve bu cephe de, gün geçtikçe kuvvetleni- yordu. Meşrutiyetin üçüncü günü (meşru- tiyet kahramanları) sahnesinin üçün- cü plânına düşüveren (meşhur Sadık hey) (melâmi Manastır - ile - mason Selânik) arasında acıklı bir facia rolü oynamıya hazırlanırken, zavalh a - damcağız şimdilik aza kanaat etmişa (Debre) mutasarrıflığına tayin edil - mesi mukabilinde sükütu ihtiyar eyle- mişti. Maamafih, Sadık bey, - ittihat- cıların zannettikleri derecede - buda - la değildi. (Bir müddet sonra, İstanbu- Ja getirilerek mühim bir makama ge » çirileceğine dair merkezi umumiden teminat almak) suretile Debre muta - sarrıflığını kabul etmişti. Binaenaleyh, şimdilik (Sadık bey ve tevabii) tara - fından korkulu bir hareket memul de- ğildi. Fakaaaat.. İstanbuldaki muhalifle- rin adedi, bir hayli yükselmişti... Hat- tâ; sadaret makamını fi'len işgal e - den (Sadrâzam Kâmil Paşa) bile; itti- hatcılara açıktan açığa muhalefet gös- termekte idi. (Taşkışla vak'ası) halkın üzerinde çok acı bir tesir husule getirmişti. Baş ta Sadrâzam Kâmil Paşa olduğu hal * de, (avcı taburları) ndan herkese bir soğukluk gelmişti. Ve bilhassa bunla* ra; (Hâmü meşrütiyet), (mügehbânı hürriyet) gibi bir takım şatafatlı un - vanlar ve imtiyazlar verilmesi, ordu a* rasındaki kıymetli (vahdet - ve -uhuv- vet) hislerini ihlâl etmiş.. İstanbulda bulunan diğer asker kıt'alarını gücen- dirmişti. Aradan bir kaç gün geçer geçmez, bu taburlara mensub olan efradın, şı- marıklıkları başgöstermişti. Ve bu ha — reketler de, muhalifleri bir takım ü - mitlere ve teşebbüslere sevketmişti. (Arkası var) İstanbulda muallim tayin ve nakilleri (Dünkü nüshadan kalan) Beşiktaş 39 dan Tahsin Sarıyer 40 &, 46 dan Osman Beyoğlü-2 ye, Kınalı-|İstanbul 24 den Hasip 65 şe, 42 den ada Başmuallimi Zeki Beşiktaş 39 baş|Hasibe 6 ya, Ramiden Tevfik Bakır- muallimliğine; Mimar Sinan mektebi|köy 1 re, Beykoz 39 dan Semiha Bey- başmuallimi Bahtiyar — Kınalıada baş|oğlu 1 re, Beykoz 34 den Nuriye Bey- muallimliğine, Çatalca 1 den Abidinloğlu 48 ze, Kadıköy 35 den Atıf Ka Mimar Sinana, Beyo'yu 29 dan Hami|diköy 31 re, Çatalcadan Talât Siliyri- Çatalca 1 re, İstanbul 14'den Mehmetİye, Silivri-Fener köyünden Fazilet 4 de, Büyükçekmeceden Vehbi İstan-|Kemerburgaza, Silivri Çanta köyün- bul 14 de, Silivri 2 den Faik Silivri 16-|den Saniye İstanbul 33 çe, Yeniköy Başmuallimliğine, İstanbul 38 den|Rum mektebinden — Sabahat Beykoz Feyzullah Beşiktaş 16 ya, Beşik-|40 ıncıya, Şile Ağra köyünden Samiye taş 38 den Ali Rıza Beşiktaş Sariyer 41 re, Çatalca Sarı köyünden 19 za, İstanbul 13 den Ali Beşiktaş|Feriha İstanbul 37 ye, Bakırköy Avcı- B8 ze, Tatbikat mektebinden Sami İs-|Jardan Şerafettin Dayakadın köyüne, tanbul 13 çe, Beşiktaş 16 dan Remzi |Çatalca Dayakadından Recep Rami Üsküdar 15 şe, İstanbul 40 dan Ziya|Kicükköye, Çatalca Dayakadindâr 54 de, Sarıyer 33 den Havva Sarıyer |Mesture İstanbul 23 çe, Beyoğlu Petr 27 ye, Sarıyer 40 dan Numan Sarıyer | » J ordan Faik Üsküdar Dudulluya B3 çe, İstanbul 2 den Niyazi İstanbul Sariyer 27 den Mustafa Beykoz C: 38 ze, Dudullu köyünden Feyzi oğlu 8 ze, Beyoğlu 2 den İbrahim İs- tanbul 38 ze, Beyoğlu 31 den İsmail 29 za, Kadıköy 41 den Hayati Beyoğlu B1 re, İstanbul 24 den Bedrettin Ba- .|kırköy | re, İstanbul 36 dan Sait 24- de, Tatbikat mektebinden Şükrü İs- İtanbul 36 ya, İstanbul 34 den Şükrü Zincirlikuyu yatıya, Beykoz 37 den Halil Kadıköy 18 ze, Üsküdar 45 den Fethi Beykoz 37 ye, Bakirköy 2 den Dündar İstanbul 51 re, Beyoğlu 45- den Bürhan Bakırköy 2 ye, Kartal 1- den Tevfik Kadıköy 15 şe, Kadıköy|köyüne, d Kartal H te, Beyoğlu | İstanbul 6 dan Kadriye Kadıköy 1 ra Bey-|Kadıköy | den Hasan İstanbul 65 şe 49 dan Kâmil 47 den İzzettin Kadıköy 49 za, oğlu 50 den Ali Rıza Beyoğlu 12 den Nail Beşiktaş 52 -EYİ EKENEYİ — huriyet köyüne, Şükran Bakırköy | re, Sarıyer Büyük- Hatice Silivri Selimpaşaya, dan Halim Silivri Ortaköyüne, İetan- bul Maarif Müdürlüğü Hususi mektep- ler Şefi Osman İstanbul 1 re, Çatalca Beyoğlu 47 ye, |İstanbul 16 dan Şadiye ye,'Naklen tayin edilmişlerdir . Kayseri dereden Ahmet Silivri Kadıköyüne, Silivri Selimpaşadan Şevkiye Silivr! Kadıköyüne, Silivri Selimpaşadan Be- dia Beyoğlu | re, Silivriden Kâüzem Si- livri Selimpaşayg. Silivri Ortaköyden Samarılı Boğaz köyünden Azize Şile Kabakoz İstanbul 6 dan Nazile 2 ya İstanbul 2 ye BANKAYA YATIRILAN PARA EYi EKiLMİŞ TOHUM GiBi VERiMLİDİR HOLANISE DANK ÜNİS. KARAKOY PALAS ALALEMCi HAN