Hergün Avrupanın yeni hâdisesi: ransız frangı düşüyor! Yazan: Muhittin Birgen aai Hemız vazıh haberler gelmemiş olmakla beraber, bu satırları yazıncaya kadar gelen haberlerden an- laşılıyor ki Fransanın Halk Cephesi bü kümeti, Fransada yapmak istediği ik- tısadi ıslahat ve iktısadi inkılâp siya- setinde yeni bir adım daha atıyor. Bu a- dım, gerek iktısadi ve gerek siyasi tesir Jeri itibarile Blum hükümetinin şimdiye kadar aldığı tedbirlerin en mühimmi sayılacak olanıdır. * Gelen haberlerden tahmin edilebilir ki Fransa, frangı Çekoslova çikanın, ve İsveçin — yapmı tarzdı 'ani, otomatik şek » mek niyetindedir; halbuki İngiltere ve Amerika, başka yoldan gitmüşler, İn- giliz lirasını ve doları yavaş yavaş dü- şürmüşlerdi. Fransa ise frangın kıyme- tini ayni günde müuayyen bir hadde - ve galiba yüzde yirmi beş derecesin- de - düşürmeği ve gene o hadde tesbit etmeği düşünmektedir. İngiltere ile A- merika, galiba, yapılacak işin büyük- lüğünü düşünerek, etraflarımı yokla - ya yoklaya, memleketin kuvvetlerini ve ihtiyaçlarını ölçe ölçe hareket et - meği tercih etmişlerdi. Fransa ise, Fransız piyasasının böyle tedrici bir düşüşe mütehammil olmadığını, bilhas- sa sosyalistlerle sermaye sahipleri a - rasındaki mücadele havasında bu işin nihayet bir ınilli para anarşisine gine » bileceğini hesaba katarak düşünme İşi- ni bir hamlede halletmeği tercih et- mişlerdir. * Fransa hükümetini bu karara sev - keden sebepler, bu usule müracaat et miş-olan diğer memleketlerin kararları üzerinde hâkim olmuş bulunan sebeple- rin aynidir: «Memleket parası ccnebi i- çin çok pahalı geliyor. Parayı düşürelim de iklusadi hayata bir hareket gelsin» düşünerei başlıca âmildir. Hakikaten, Fransa, son zamanlarda Avrupanın en pahalı memleketi olmuştu. Bilhassa İn- giliz ve Amerika paralarının düşmüş bulunraları, Fransayı bu memleket- ler karşısında büyük bir müşküle at- mişti. Fransayı canlandıran İngiliz ve Amerikan turizmi durmuş, İngiltere ve Aiterikaya yapılan ihracat geniş mikyasta azalmıştı. Hükümet, demek oluyer ki, bunları canlandırmak isti - yor. Bu canlandırmada muvaffak ola- bilecek mi? Bunu bize istikba! göste - recektir. Fakat, başka memleketlerde burluvaların ellerile tatbik edildikler: için hayli mühim faydalar vermiş olan bu tedbirin Fransada Sosyalistler eliyle t;ı!bik edilmekte olmasına göre netice- Öesi şüphe etmek lâzımdır. * Bu şüphenin başlıca sebebi, Sosya - lietlere karşı zaten çok hiddetli bir va- ziyette bulunan sefmayedarların bu yeni darbe altında büsbütün aleş püs- kitreceklerinin muhakkak - olmasıdır. Frangın böyle birdenbire düşürülüşü, sermayedarların hükümete karşı daha Şşiddetli bir mücadeleye girişmelerine sebep olacaktır. Hem siyasi, hem de mali ve iktısadi cepheden yapılacak bu hücum karşısında tablatile Sosyalistler de tedbir alacaklar ve bütün bunlar Fransada iki sınıf arasında çoktanberi başlamış olan şiddetli bir mücadelenin büsbütün artmasını intaç edecektir, Bu bakımdan — tereddütsüzce — diyebiliriz ki Fransız. hükümetinin — alaca - ği karar bütün — Avrupayı — en yüksek derecede Aalâkadar edecek bir hâdise olacaktır. Fransız gibi para- yı santim santim hesap eden bir mille- llîı Sosyıl[':ı eliyle böyle bir darbeve Uğramayı kolaylıkla hazmedebi d imkân yukııır.y RRea * Bu tedbirin, bizim işlerimiz üzerin- de yapacağı tesir ne olabilir ? Eğer bey- nelmilel para kıymetleri eski zamanlar- da olduğu esaslar dahilinde cereyan et- seydi, kıymeti Fransız frangına göre besap edilen paramızın da onunla be- raber düşmesi lâzımgelirdi. Fakat, şim- di bu eski ölçülerin mânası kalmamış | bizim paramız bu sukutu olduğu iç: (ııkip etmiyecektir. Bizde paranın kıy- Metinin düşmesi veya kalkması ancak TERASAN ĞÜL ĞD SON POSTA KA .r Resimli Makale WiMektep terbiyesi yetişmez ev terbiyesi de lâzım!/l NUZ z ? ) Bir çocuk yıl sonu sını- Ş _M!k_WP sonu, — çocuk Çocuk için mektep ne Mektebi eğlence takip için eğlence, gülme baş- kadar lâzımsa, gülüp eğ- — ettiği gibi eğlenceyi de — fım geçemezse, kendisinin langıcıdır. lenme de o kadar Jâzım - çalışmak takip etmeli, ve mektebinin olduğu ka dir. (Ssöz Almânyada çok Yemek yiyenler Arasında müsabaka Bu ayın sonlarına doğru, Alman- yada beynelmilel bir yemek müsaba- kası yapılacaktır. Japonyadan, Ameri- kadan Fransa ve İtalyadan gelen ahçı- lar gizli olarak kendi marifetlerini ya- pacaklar, ve sonra da bunu hakem hey- etine tattıracaklardır. Bu müsabaka ayni zamanda şikem- perverlerin de müsabakası olacaktır. Muslüman an'anelerine bağ'ı katolikler Karadağ, Yugoslavya, ve Arnavut- luğun müşterek hududunda — oturan küçük bir millet vardır. O kâdar az ve sessizdirler ki kendilerile dünyayı hiç alâkadar etmezler. Bunlara Laroman'lar denmektedir. Aslen Katolik olan bu kavm Türkle- rin oraları zaptettikleri esnada resmen müslümanlığı kabul etmişler. Bunun- la beraber aslen katolik olmaktan da vazgeçmemişlerdir. Erkekleri şapka giyip baş açık gez- dikleri halde, karıları, günah — telâkki ederek, saçlarını göstermezler. Kilişe- ye giderler. Fakat ölülerin arkasından mevlüd okuturlar, Ve ne dinde olduk- ları kendilerine sorulursa müslümanız derler. Av ruhsatiyesinin men'şol Av tuhaatiyesinin hangi fikirden doğduğunu ve ne zamandanberi müs- tamel olduğunu bilir misiniz? Eskiden ava değil de silâh taşıma- ğa ruhsat verirler ve silâh taşıyanlar da çulluk ve tavşan vurabilirlerdi. Bu müsaadeyi Napolyon vermişti fakat av ruhsatiyesi Napolyondan evvel de var- dı ve dördüncü Hanri zamanında isti- mal edilirdi. Dördüncü Hanri ava meraklı idi ve fakat canından da korkuyordu , avda etraftaki avcılar tarafından — suikaste uğrayabileceğini düşünüyordu. Onun için bu usulü ihdaa etti. Ve yalnız iti« mat ettiği kimselere ruhsatiye verme- ğe başladı. Bilâhare bu usul av — hay- vanlarını korumak için kullanıldı. bizim hükümetimizin arzusuna tâbidir. Hükümetimizin bu husustaki fikirleri ise malüm olduğuna göre bizim para sahiplerimizin Fransanın son kararın- dan dolayı telâşa düşmelerine en kü - çük bir sebep dahi yoktur. yatmadan evvel babanın nezareti altında kitap ba- şına geçilmelidir. AA —— ERGÜN BİR FIKRA | EBabam! Küçük Güven bu sene ilk defadır mektebe gidifor. Dersler 6 kadar güç, mual öyle göründüğü ka - dar sert değil ama, mektebin meha- beti, henüz buna alışık olmıyan Gü- veni ürkütüp, bazan şaşırtınakta- dır. Geçen gün, basit bir eşya ve tabi- at dersi var, Muallim Güveni ayağa kaldırp soruyor : — Ayağındaki kunduralar ne ile yapılmıştır ? — Deriden. — Ne derisi ? — Öküz. — O halde yediğin cile, giydiğin kunduraları sana hangi hayyan ve- riyor ? — Babam ! k— © Evlâtlarını düşünen baba © Toprak yiyen insanlar « Dünyanın en süratlı Moötörü n Eiğör Bezizagi bac'bulu 1280 5e- nesinden 1753 senesine kadar her sene yüzer Hira bankaya koymuş — olsaydı, biriken iki bin lira 1935 senesinde 34,505,000 lira tutardı. * Kine zencileri, Hintlilerin ve Ca- valıların bir kısmı, Tongozlar toprak yemektedirler. 15 inci asırda İsveçin şimalinde de toprak yendiği anlaşıl- maktadır. * Mis Amerika ismindeki deniz mo- törü saatte 193 kilometre sür'at yap- mıiştir. Boyu 17 metredir. Motörün kuvveti 6800 beygirdir. Yani en kuv- vetli lokomatiflerin üç misli kadar kuv- vetlidir. Karıncalar bir cins mavi çiçeği himaye ediyorlarmış Karıncalar ile bir cins mavi çiçek- ler arasında gayet garip bir — dostluk mevcut bulunmaktadır. Bu mavi çi- çekler karıncalar tarafından hususi bir himaye görmekte ve bir çok düşman- larından muhafaza edilmektedir. Bazı böcekler bu mavi çiçeklerin bilbassa ipeklerini yiyerek telef et- mektedirler, Karıncalar da. - böceğin, mavi çiçeğe musallat olduğunu hisse- der etmez arka ayakları ile çiçeğe ya- pışarak ön ayaklarile yaptıkları hare- ketlerle böceği korkutup kaçırmakta- dırlar. Eğer bu suretle böceği kaçıra- mazlarsa üzerine hücum edip kovala- maktadırlar. Karıncalar bu hizmetlerinin mükâ- fotı olarak bu mavi çiçeklerden çıkan bir mayii emmektedirler. Karıncalar sanki müstemlekeleri i- miş gibi çiçekleri müdafaa edip sonra da onlardan istifade etmektedirler. * dar evde çalıştırılmama- sının da tesiri vardır. NDA ) Avustralyada Tesadüfen medeni Bir şehir keşfedildi ÇUA Son günlerde Avustralyada düfen garip bir şehir bulunmuştur. Şe- hitde belediye riyaseti, polis müdüri- tesa- yeti itfaiye teşkilâtı da yokmuş... Bundan başka şehrin ahalisi arasın- da da işsiz, mücrim ve dilenci bulun- mamakta ve bunlar da pek mea'ut bir hayat sürmekteymişler.. Buüu garip şehir Sidney'in dört yüz mil uzağındadır. İsmi de Kalaaeberri- dir. Avustralya hükümeti şimdiye ka- dar böyle bir şehrin mevcudiyetinden haberdar olmadığından mümessil de göndermemiştir. Bu şehrin halkı son sistem hastane- lere, su yollarına ve elektrik tesisatına malik olmakla iftihar etmekteymişler. Memleketlerinin keşfi üzerine sakin hayatlarının bozulacağından korkma- ga başlamışlardır. Filhakika Avustralya hükümeti Kalaseberri şehrinin mevcudiyetini ha- ber alır almaz şimdiye kadar vergi ver- miyen bu şehir ahalisinden — mütera- kim vergilerini toplamak üzere tahsil- darlar göndermiştir. Allah tarafından llsan Öğrenen hasta kız Bugünlerde Fransız doktorları, çok garip bir vak'a karşısındadırlar. Bu yak'anın kahramanı Lanieppe'li küçü- Sözün Kısası Her semte bir renk. E. Talu B azan, hiç güleceğim yoökken, ga- zetelerde — bizim belediyenin öyle icraat projelerile karşılaşırım ki, beni dakikalarca katıltır. Bunlar öyle şeylerdir ki, çocuk bay- ramlarında birer gün için şakacıktan iktidar mevkiine geçirilen minicik yav- rulardan sadir olsa, bütün yıl, mektep- te, arkadaşlarının sarakalarından ya- kayı kurtaramazlar. Dün de bu kabil- den olarak, Akşam gazetesinde, bele- diyenin şehrin her semtini ayrı bir ten- ge boyatmağa karar verdiğini üsu « dum. Muhassenatını idrak edemediğim bu kararın, Ürbanizm denilen şehircilik bilgisinin tedevvününden önce tanzim edilmiş bir belediye kanununun icabatı- na istinat ettirilmekte olduğunu gaze- te yazıyor. O belediye kanununda, şimdiye ka- dar ihmal edilmiş, acaba bir bu mu vardi? Sokakların tamiri, çöplerin kaldırılması, yazm caddelerin sulan « mMması, esnafın kontrolü, çukurların dol- durulması gibi şeylerin o kitapta yeri yok ta, sade İstanbulun deli alacasına döndürülmesi mi yazılı ? Ne ise, belediye bir defa kararını vermiş: İster istemez elvan değiştire- ceğiz. Hattâ bunun için, hangi semtin ne renge boyanacağını tayin maksadi- le bir de komisyon teşkil edilecekmiş. Bana kalırsa buna hiç lüzum yoktur. İstanbul semtlerinden birçoğunu, al - maları iktiza eden rengi kendi adların- da taşırlar. Buna binaen: Karagümrük siyaha, Sârıgüzel altın rengine, Altay kırmızıya, Yeşildirek, hacı kapısı gibi yeşile, Akbıyık beyaza, Tahmis kahverengine, — Alacamescit İmuhtelif Tenklere, — Kızıltoprak - ki- remidi renge, Kanlıca koyu vişne çü- rüğüne, Kuzguncuk parlak sepya ren- gine, İncirköyü mora boyanmalı, Tah- takele, sadece etiâlarmalıdır. Eski Toptaşı ve şimdiki Bakırköyü: ne gelince, oraların rengini, hastalari- le bilmüşavere muhterem Profesör Bay Mazhar Uzman tayin eder ! Z » labu ——— serekereererererennenseresenca AAA Biliyor Musunuz? ——— | — İskenderon sancağında ne kadar insan yaşar?. ron nesile meş - hurdur, hangi memleketin kapısı sayı- hr, yalnız İskenderon şehrinin nüfusu ne kadardır? 2 — (Maviler ve Yeşiller nedir, ta« |zihte bu ismi kimler almıştı? 3 — Anadolunun Frenkler tarafın- cük bir balıçıvan kızıdır. İsmi de Mare|dan kullanılan diğer isimleri hangile- sel'dir. Marsel bundan tam beş sene evvel, bir gün ormanda gezmek için yola çık- miş. Yolunu şaşırmış, bir daha dönme- miş. Anası babası merak etmişler, a- ramışlar, nihayet kızcağızı bir ağaç di- binde açlıktan ve yorgunluktan ken- dinden geçmiş bir halde bulmuşlar. Eve getirmişler, doktor çağırmışlar, kızcağız kendisine gelmiş ve iyileşmiş se de, artık hafızasını kaybetmiş, daha fenası konuşmasını da unutmuştur. Bu sene de birdenbire tekrar hâfı- zası yerine gelmiş ve konuşmağa baş- Tamiştir. ridir? (Cevabları yarın) * (Dünkü Suallerin Cevabları) 1 — Şimdiki Sivastopol şehrinin bu.- lunduğu yer eskiden bir köydü. İsmi Hocabey köyü idi. Osmanlılar buraya bir kale yapmışlar, bu kale sayesinde uzun seneler Azak denizine hâkin: ol - müuşlardır. Bilâhara Ruslar tarafından bu kale yıkılarak yerine bir tersane İşehri kurulmuştur. 2 — Rusyada ilk defa donanmz ku « Fan ve tersanelerde bizzat çalışarak bü- iyük bir filo tesis eden Çar Büyük Pet- ro'dür. 3 — Birinci Gelase 482 - 496 da pa- Buraya kadar vak'ada hiç bir fevka» | balık makamını işgal eden zâttır. İkinci lâdelik yok değil mi? Fakat, kaza ani-| Gelase de 1118 den 1119 a kadar papa- tam Paris Fransızcası ile konuşmağa, ayni zamanda mükemmel ve silis İtal- yanca ve Rusça da tekellüm etmeğe başlamış. BöREn T TEEE Ğ LT AAA | İSTER İNAN İSTER İNANMA! : İstanbula yeni gelmiş bir ecnebi anlattı : «Peştede yedi odalı geniş bir apartımanda oturuyor - dum.»Kalöriferi, asansörü, gece gündüz sıcak suyu vardı. Her odası güneş içinde yıkanıyor, her penceresi Tunayı İSTER İNAN görüyordu. Bu apartıman için bütün masraflar dahil ol- mak üzere ayda 75 lira veriyordum. İstanbula gelince bu şekilde bir apartıman aradım, ancak iki tane bulabildim. Kirası için de ayda 180 lira istediler.» İSTER İNANMA! ina kadar, mahalli şive ile yalnız Fran-|lık yapan adamdır. sızca konuşan kız, iyileştikten — sonra | ”” n sr a renaran ee nnn Eskiden de ayrı yatak odaları yokmu; Asrımızda yatak odalarının mahre- miyeti vardır. Fakat buhran bu mah- remiyeti izale etmr <2 başlamıştır. Ev- velâ yemk odalarile salonlar birleşmiş, şimdi de yemek odalarına konan — bir şark kanapesi yemk odası, salon ve yae tak odalarını da birleştirmiştir. Eskiden Fransada yatak odası sa- lon gibiydi. Misafirler oraya kabul edi- lindi. Düğünlerde, kızın anası bir ya- takta, gelin de başka bir yatakta yatar- misafirleri kabul ederlerdi.