2 Sayfa —— ç— Hergün Parlâmantarizmin: İf'âsı tahakkuk Edecek mi? Yazan: Muhittin Birgen —— bütün dünyay 8Ar geldikten sonra nihayet devrine girdi, eskidi, çürüdü. Bundan e baş larken, Parlâmentarizm henüz Avru- panın her yerinde canlı ve hâkim bir halde yaşıyordu. Ben o zamar bu ihti- ü min arlık Çökme devrimin un yerine yeni bir müesses ö ordum. Ö zamı ürhe ile kat ilanmaş olmasına yavaş hâdi- sterdi ki Pa arizmin iflâsı Jesi boş bir iddfa değildir. : * İtalyada Parlâmento bir tekâmül ge- çirerek başka bir şekle girdi ve Parlâ- mentarizm kayboldu. Avusluryada da ayni şey. Yugoslavyada, bir aralık büs- bütün ortadan kalktıktan sonra bir isti- hale ile gene, fakat kuvvetten düşmüş bir halde tekrar kendini gösterdi. Bulga ristanda da bugün Parlâmentodan eser yoktur; yarın tekrar meydena çıkarsa, Ortitlöüaer çarreği tanmmıyacak derecede değişmiş bulunacaktır. Lehistanda da öyledir. İspanyada bir aralık canlandık- tan sonra şimdi tekrar yıkılmak üzere- dir. Parlâmentoya ve onun siyasi hür- riyetler sistemi denilen gür tücü sis. temine pek bağlı görünen Yunan politi- kacıları da Parlâmentoyu muhafaza e- demediler, Bir Cümhuriyet tecrübesin- den sonra Yunanistana tekrar gelmiş olan Kral, Parlâmentoda ancak pek kü- Çük bir siyasi tenisil kudretine sahip olan sabık bir. General elile ona bir yumruk vurüunca, orada da Parlâmento sessiz sadasız ortadan çekiliverdi. Hele bu Yunanistandaki düşüşe insanın hiç Mmanamıyacağı geliyor. Kitla ve ona terçüm: eden m d mensup gazeteler hük B Un on sene içinde yeni bir isti- kamete doğru tekâmül etmiş olduğunu söylemeğe lüzum yoktur. * Parlâmentarizmin, - bilhassa fırkalar elinde oyuncak olan bir milli kontrol müessesesinin, fırkacılık gayreti son zamanlardaki derecelere geldi ra, artık o halile yaşamasına yoktur. Bugün, hâlâ Parlâmentarizr idure edilen memleketlerin ekserisi Je hâkim olan fırkacılık oyunları niha- yet oralarda da herkesi bıktıracak ve mullaka, fırkalı, hâkim, mütehakkim ve fakat, gayri mes'ul parlâmento şekli bir gün gelip oralarda da nihayete ere- cektir. Fransa ve İngiltere gibi, İskan- |" ilnavya memleketleri gibi Parlâmen - tarizmin son kaleleri, o milletlerin yük- sek siyasi terbiyeleri neticesi olarak bir müddet daha yaşayabilirler; fakat, dün- yada esen yeni rüzgârm kabartt Jalgalar bu memleketlerde de bu mü- esseselerin mukavemet kudretini yene- vektir. * Parlâmento, büsbütün yeryüzünden kalkacak mı? Bunu iddia edemeyiz. Herhalde milleti herhangi bir şekilde temsil edecek olan bir müesseseye ih- tiyaç olduğuna göre başka esaslara gö- re yeni bir müessese şekli taayyün e- dinceye ve bunun için yeni bir esas hukuk teşekkül edinceye kadar klâsik Parlâmento esasları dahilinde, fakat, tatbikatta bazı noktaları değişmiş ola- rak bir parlâmento devam edebilir. Fa- kat, fırka mücadelelerine, bilhassa fır- kacılık ihtiraslarına âlet olan klâ- sik parlâmentarizmin devamına imkân olmadığına kanliz. — Eğer Fransa bu- günkü parlâmentarizmin sırf «intihap menfaatleri> denilen menlfaat ihtiras - Yarı elinde kalmış bulunmasayd: belki Avrupa buğün daha sakin bir hayat ya- “ payabilirdi. Bunu bizzat Fransızlar da müdriktirler. * a Hülâsa, bilhassa sşu son Yunanistan nisalinden sonra Parlâmentarizmin (f- â5 yolunda bulunduğu hakkındaki ka- ç DResımlı Makaler ——— Büyük Avrupa şehirle- olis ve belediye ncı gezginlere karşı daima azçok müsamaha - kârdır. Ufak - tefek bir suç yaparlarsa ekseriya görmemezlikten gelirler. —— ——— SÖZ ÖOtel kapısı önünde Anafora Kapılan adam 8 İstokholm'da büyük - bir bankanın turnike gibi dönen kapısı ziyaretçilere kolaylık olmak için elektrikli yapılmış- tır. Bankadan içeriye girecek ziyaretçi elektrik düğmesine basar basmaz kapı kendine doğru döner ve ziyaretçi- de içeri girermiş. Geçenlerde bir gün bankanın müş- terilerinden birisi dönme kapıya girip te elektrik düğmesine dokununca ka- pt ziyaretçiyi alarak olanca hızı ile durmadan dönmeğe ve müşteriyi de o hız ile firil firil çevirmeğe başla- mıştır. Bereket versin hemen yetişen makinistler elektrik cereyanını keserek ziyaretçiyi muhakkak bir ölümden kurtarmışlardır. Kapının böyle fırıl fırıl hiç durma- «|dan dönmesi elektrik cihazının bozul- masından ileri gelmiştir. *.. Heyecanlı eserler Avrupada neşriyat şampiyonluğu jpu son zamanlarda kim üzerine — aldı |biliyor musunuz? Meşhur — General Ludendorf'un katısı.... Elyevm Avusturyada bulunan bu kadın şimdi iki eser yazmıştır, bunla- rın bir tanesi meşhur Alman edibi Şil- ler'in Göte tarafından zehirlendiğini ispat ediyormuş. Bu kitap fevkalâde Çok - satılınca, bu sefer de Mozarın Salzburg papazı tarafından öldürüldüğünü ispat eden bir kitap neşretmiştir, fakat kitap top- lattırılmıştır. tikacılar sınıfina karşı bütün dünyada © kadar aleyhtar bir fikir hareketi var- dır ki bunun yakın zamanda Par - lâmentoyu değilse bile hiç olmazsa fır- kalı parlâmentoyu her tarafta mağlip edeceği ve tedrici surette bunun yeri- ne yeni bir müessese ve yeni bir milli temsil hukuku getireceği bence mu - hakkaktır. | tan korkurak : — Aman bekçi beni evime kadar Kendi ırkdaşlarının ce- za ile karşılanacak bir ha reketi, ecnebiler için he- men daima basit bir ih - tar veya tekdir ile geçiş- tirilir, mazur görmeye ça- lışma esastır. SON POSTA W Çocaklara karşı müsamahakâr olunuz... ) dır. ARASI Öyle ise gelmediğimi söyle | Recai Zade merhum, nezaket ve terbiyesile beraber kibir ve azame- ti ile de meşhurdu. Daha Şürayi Devlette, genç bir muavin iken, bir gün Cevdet Paşa- yı ziyarete gitmişti, Günlerden cuma, yakit te erken - di. Paşanın herhalde evde bulundu- ğu muhakkaktı. Gidiş ağasının ora- larda dolaşması da buna delildi. Maamafih, kendisine kapıyı açan uşak, içeriye gidip geldikten sonra: — Paşa evde yok ! Cevabını getirince, bu yalana ca- ni sıkılan Recai Zade, uşağa: — Öyle ise, dedi, Paşaya benim '.,.ım-aııımı- söylersin ! — Asansörcülüğir nazırlığa Tercih eden çocuk Bükreşin salonlarında ve Titüles- konun huzurunda siyasi dedikodular yapılıyordu. Genç bir kadın, nazıra: — Sizin siyasi şöhret sahibi olmak için büyük bir ihtirasınız varmış dedi. Titülesko güldü ve şu fıkrayı anlat- tız — Son defa Pariste bulunuyordum. Ötelimin asansörcüsü Romanyalı - idi. Kendisile konuşürken, tekrar Roman- yaya dönmek isteyip istemediğini sor- duüm: «Hiç daüssıla çekmiyor musun» dedim. Çocuk yüzüme baktı, güldü: — Affedersiniz amma, dedi, bura- da asansörcülük etmeği, nazırlık etme- ğe tercih ederim. ... Anahtar, para, mekik yutan adam Tiryeste hastanelerinin birinde şim- diye kadar emsaline tesadüf edilmemiş garip bir ameliyat yapılmıştır. Kurşun kalem, kalem sapı anahtar yutmayı san'at ittihaz etmiş olan Marios ismin- de birisi hastalanmıştı. Kendisini mu- ayene eden doktorlar midesinden bir ameliyat yapmağa karar vermişlerdi. Marazi hissi iptal edilerek yapılan ame- liyatta Marios'un midesinden on üç a- lelâde anahtar, bir büyük kapı anahta- m, bir sardalya kutusu anahtarı, bir ka- şık, 13 revolver kurşunu, 5 mürekkep- K kalem, bir jilet makinesi, bir parça cam, iki Hretlik dört sikke, elli santim- lik bir bronz para, bir de anahtar zinci- ri çıkmıştır. İSTER İNAN İSTER İNANMA! «Gece geç vakit Yenikapının Albayrak taraflarından geçen bir genç kocaman bir köpeğin hücumuna maruz kalır ve tam baldırından bir diş yarası alır. derhal kuduz tedavihanesine koşar, ilk tedaviyi yaptır- tır. Onu müteakıp ta evine döneceği sırada bekçiyi yö- rünce, gene ayni köpeğin ikinci bir hücumuna uğramak- e yapsın, Çünkü ecnebi ayak bas- tığı memleketin yabancısı Kanünlarını bilmez, örf ve âdetlerinden ha - berdar değildir., muhak - kak bir sersemlik, bir lışma devresi geçirecek, bu müddet zarfında da bazı: hatâlar yapacaktır. şey bilmez. Yavaş yavaş öğrenecek, her göndüğün- den ders alacaktır. Ona karşı müsamahakâr dav- ranınız, hatâsını görürse- nız kızmayınız, doğrüuyu öğretiniz ! NDA g- Amerikada ikişer Otomobili olan Dilenciler var... Son günlerde neşredilen bir istatis- tize göre, Amerika — dilencilerinin 25,000 atomobili varmış! Dilenci işle- rine bakan daire bu rakkamı tasdik et- miş, hattâ dilenciler arasında bazıları- nın ikişer otomobili olduğu neticesine varmış... Bu dilenciler pazar — günleri lüks otomobillerile gezerlermiş... Dilencinin biri gazetecilere şunları söylemiştir: — Ne yapalım, Nevyork şehri çok büyüktür. Vaktimiz de dardır. Bazan: bir mahalde pek çok hayırkâr kimsele- rin toplanmış olduğunu haber alıyo- rTuz. Hemen oraya gidip yetişmek lâ- zım, Bunun için de otomobilden daha iyi bir vasıta olamaz.» ... Hayvanlarda hlssl! kablelvuku Hayvanlarda hissikablelvuku — var mıdiır? sualine Tabley isminde bir İn- giliz doktoru şöyle bir cevap vermek- tedir: « Sade bir tesadüften ileri geldikle- rine ihtimal verilmesi mümkün olme yan sayısız ve hesapsız hâdiseler hay- vanların muhtelif tabit hâdiseleri vak- tinden evvel hissettiklerini teyit et- mektedir. Binaenaleyh hayvanlarda hissikablelvuku vardır.. diyor. Filhakika Martinik adalarında bir zaman her şeyi mahv ve harap eden bir tifonun vukuundan bir çok günler evvel hayvanlar bunu hissetmişler ve kendilerine göre endişelerini göstermiş- lerdi. Adanın bütün kümeslerinde ve ahırlarında bulunan hayvanalr arasın- da günlerce tarif edilemiyecek derece- de karışıklık ve rahatsızlık hüküm sür- müştü, Başka bir vakitte de yanar dağının menfezinden çıkan sürülerle yılanlar sahile doğru kaçmışlardı. — Yılanların bu kaçışmalarından sonra da faaliyete geçen yanar dağın ilk zelzelesi hisse- dilmişti. Bü ameliyattan sonra hasta tama- mile iyileşerek hastaneden çıkmıştır. Biderken de başına gelen hâdiseyi anlatır. Bekçi hikâyeyi dinledikten sonra : — A, bayım, bu-köpek üç dört kişiyi isırdı, hepsi de turup gibi geziyorlar, Keşki bana soraydın da, kendine nafile yere iğne yaptırtmayaydın, cevabını verir.» Biz bu hâdisenin ve bilhassa bu muhaverenin bugün- lerde ve İstanbulda geçmiş olabileceğine pek inanmadık. götürüver, der, Ve fakat ey okuyucu sen : İS£STER İNAN İSTER İNANMA! z ——— | hatırımıza bile getirmedik. Eylül ci . ga l Sözün Kısası | ——— 26 —- İmzasız mektup E. Talu B ütün meslek arkadaşlarım gibi ben de hemen her gün okuyu < cularımdan — bir iki mektub alırım. Bunların ekseriya samimi olan üslübu hoşuma gider. Tenkid ve tekdir dahi olsa zevkle okur, hisse almağa, — ileri sürülen — fikirlerden istifade etmeğe, nazarı dikkatime arzedilen kusurları tashihe çalışırım. Bazan, gelen mektub imzasız olur. Sahibinin hüviyeti iyice gizli kalsın di- ye, metin de makine ile yazılmış ve zarf kapatıldıktan sonra - şüphe uyan: dırmasın için - ya kutuya atılmış ves yahud ki büyük merkezlerin birinden postaya verilmiştir. Ben bu imzasız mektublardan nefe ret ede İmzasız mektup, karanlık bir köşeyi siper alarak, arkadan atılan kurşuna benzer. Hiç bir vakit, münde- recatı ne olursa olsun, hüsnü niyete delil olamaz. Bana imzasız mektub ya- zan, benim en çok kocunmaklığım lâ- zamgelen bir düşmandır. Onun eriş- mek istediği, fakat erişemediği mak » sad ya başkalarını benim nazarımda kötülemek veyahut ki benim kendi şahsımla bayağıca uğraşmaktır. ğ İmzasız mektub, bazı defa — «Bir Dost» diye biter, 'Fakat Tanrıya ham- dederim: Benim imzasız mektub ya- zacak tiynet ve kabiliyette dostum yoktur. Ben düşmanlarımın bile hüvk! yetlerini açıkca tanır ve onlara hürmeg, ederim. Onun içindir ki, böyle imzasız mek« tublar aldıkca, onları derhal yırtıp se- pete atarım, Bunu burada haber ver « mekliğim, böyle mektub yazmak is « teyenleri beyhude bir zahmetten kurs tarmak içindi Tekrar ediyorum: İmzasız mektub yollıyan, karanlık sokak köşelerini si- per edinip de kürşün atan bedhah- ları Türk lehcesi tıpkı «kahve» gibi| telâffuz edilen çirkin bir sıfatla yâd! eder. n. Ganeesen aa sacanana a ka a b yen A erererererenecem Biliyor Musunuz? | — Şimdiki Siyastopol şehrinin bus Tunduğu yer Eskiden nasıl bir yerdi ve ne isim taşındı?. a 2 — Rusyada ilk defa donanma ku . ran ve tersanelerde bizzat çalışarak bü: yük bir filo tesis eden Çar kimdir? 3 — Birinci ve ikinci Gelase kimler dir? (Cevabları yarın) * Dünkü Suallerin Cevubları : | — Antakyanın nüfusu 30 binar, Bu eski Türk memleketinde pamuk, tütün ve mgeyva yetişir. 2 — Apet eski Mısırlıların ilâhların- dan biridir. Memeli bir Gergedan şek- linde tasvir edilmiştir, Şepul ve Ta-ur ismile de amlır. Ya nanlılar buna Tueriz derlerdi. Mısırlı- larca cehennem ilâhı addedilirdi. Başı bir aslan' şeklindedir. 3 — Yıldırım Beyazıd Timürlenge & sir olduktan 8 ay sonra ölmüştür. Titüleskonun bir cevabi Titülesko Cenevrede Fransız mu- rahhaslarından Jozef — Barthelemy ile görüşüyordu, kendisine Fransanın ta kınacağı hattı hareketi sordu. Fransız murahhası: — Romanyanın fikrini tasvip ede- ceğiz, hattâ haksız olsa dahi dedi, ma- demki dostuz... Titülesko, hemen şu cevabı verdi: — Biz demek ki size daha dostuz, İçönkü Fransanın haksız olabileceğini