11 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

11 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e ı iylül Zarif bir Çaydanlık Örtüsü Bu örtü için—i çeşit kumaş kullanmak lâzımdır Çay demlenirken xokusunun kaç - | Maması için pek çokları üzerine ya bir . Peçete, ve yahut bir elbezi kapatırlar. Halbuki evine ve çaya merakli olan ba- Yanlara çaydanlığın üzerine geçirmek İçin böyle bir kapak işliyebilirler. Bun- lar ekseriya resimde gördüğünüz gibi Yükarisı yuvarlak, aşağısı düz olarak Yapılır. Torba gibidir. Ağzı düz tara - fındadır. Yapmak için ekseriya iki çe- Şit kumaş kullanırlar, İnce bir kumaş, ki bunun üzeri işlenir.. Sonra altına iş- | İerin rengine uygun renkte bir kumaş- fan astar geçirilir. Bu astar iki katlı 6- lârak dikilir. Arasına da incecik pa -| Muk konulursa çaydanlığın sıcaklığını iyi muhafaza eder. Bu astar işli n raptedilir. Çay demlenirken ve- timde gördüğünüz gibi üzerine geçiri- lir. Odaya öylece getirilir. Bundan eğer Şkı tane yaparsanız birini çaydanlığın, Ötekini de sıcak suyun üstüne örtersi- Biz. Bu suretle ikisi de sıcaklığını mu- hafaza etmiş olur. Güzel Bir Truvakar Bir çok bayanlara rastladım. Truva- karın ne demek olduğunu bilmiyorlar. limeyi gayet yanlış yerlerde kulla - hiyorlar. Truvakar üç çeyrek demek- r. Tam bir pâlto uzunluğunu dört Seyrek kabul edersek bunun üç çey - Teği uzunluğunda olan her palto ve ce- truvakar denir. İşte size modelini | & !ıüı yakah, çaprast cepli, guyet sa- olduğu için fazla süs kaldırmaz. Saç!ınnızı Temiz Tutunuz!. Vücudun en kirli yeri hiç şüphe yok ki :Chrd.ır. Hattâ temiz göründükleri va- t bile, Çünkü saçlar bir defa hariçteki maruzdur. Bundan başka başın if- ;:hlıml teri ve kepeği de araların - & saklarlar. Temizliğine dikkat eden l_ı[:âdın hiç olmazsa haftada iki defa k 1 yıkamalıdır. Bir çoklarının dü- mw gibi haftada iki defa baş yı - ik saçlar için hiç te zararlı değil- Yduğumuz de ekose kumaşlan yapıt | .'ğı bir truvakardır. Buruşuklu — kollu | bildir. Bu tertibat ta şudur: Bu şapkaların hangisini güzel buluyorsunuz? Hakikaten bu beş şapkadan herhangi birine çirkin diyebi- lir miyim diye uzun uzun baktım. Her birinde ayrı ayrı gü- zellik buldum. Ve biç birine biçimsiz diyemedim.. İçlerin- de fantazi, ciddi, her çeşidi var. Fa- kat hep güzel.. E- ğer san'at mektep- . lerinin gece dersle- rino gitmişseniz, bu örneklere bakarak kendinize bir - tane yapabilirsiniz; Git < memişseniz, örnek götürdükten sonra herhangi bir şapka- c1 size Bunlardan birini gayet ucuza yapar. Beşi de ayrı ayri güzel ve modaya uygun olan bu şapkalara bilhassa nazarı dikkatinizi celbederiz. Bebe elbisesi Yavrunuza böyle güzel bir elbise yapınız Çocuk - elbi - selerinde en çok dikkat edilecek şey onu büyük adam elbisesine benzetme- mek ondan farklı yapmak - tır. — Resimdeki elbise bu itibar - la pek uyguün - dur. Yapılışı da gayet — kolaydır. Biraz: — dikişten anlıyorsanız, ya- pabilirsiniz. Ö - nü bir parçadan, arkası bir par - çadan kesilmiş- tir. Önünde ve ındaki büz- için ayrıca parça kesilmiş, lâ büzülerek elbisenin üzerine dikildikten sohnra altları kesilmiş - tir. Kolların omuz başları da gene evvelâ iki üç sıra büzülmüş, sonra yerine takılmıştır. Mutfak ve Yemek odaları İyi tertibatı olan bir evde yemek ©-| dası ile mutfak ayrıdır ve bu yüzden ev kadını bir hayli güçlük çeker. Ye - meğin taşınması, yemek levazımatının oradan oraya götürülmesi kadın için âdeta bir dert olur. Bu yüzden yemek odasile mutfağın ayrılığını düşünenler, buna iyi bir çare bulmuşlardır. Bu ça- re de mutfağın yemek odasına taşınma- sıdır. Çıkacak duman ve kokudan kur - tulmak, ancak yapılacak tertibat ile ka- I — Yemek odasına büyük bir hangar kat şık bir biçimi vardır. Esasen yapılmalı ve bu hangarın dişi zarif ve sade kâğıtlarla kaplanmalıdır. Küçük bir kulübeyi andıran bu hangar, ye - meğin gişirilmesine yarar. Ayrıca yemek odasının muhtelif yer- lerinde yapılacak raflarda mutfak leva- zamatı saklanmalıdır. dir, Yeter ki kullanılan sabunun cinsi iyi olsun. Bir de başınızı yıkadıktan sonra masaj yapmalısınız. Masaj için ikl elinizin de baş parmaklarını kulak- larınızım arkasına yerleştiriniz. ve son- ya dairevi hareketlerle- parmaklarınızı bütün başınızda dolaştırınız ve mü - kemmel bir çalkalayınız. J | Bugün Ne yemek Yapsam? Yarım saatlik bir çorba Dört beş tane büyük patates ve bir iki baş soğanı soyup dilim dilim kesi - niz. Lezzet vermesi için biraz da ke - reviz yaprağı koyup bunlara karıştırı- nız) Yassı bir tencerenin ve yahut ta- vanın içerisine koyup üzerlerine çıkın- cıya kadar su koyunuz. Pişinciye ka - dar (25 dakika) kaynatırız. Sonra hep eze eze bir süzgeçten geçiriniz. Tekrar tencereye boşaltınız. Bir çorba kaşığı domates salçası, bir çay fincanı - süt, bir parça da tereyağ katıp karıştıra ka- rıştıra bir iki dakika daha pişiriniz. Fa - kat kaynatmayınız. Kâsı boşaltıp ü- zerine biraz maydanoz serpiniz ve s01- raya çıkarınız. Gaytt li bit çorba olur. Bilhassa kış g ö — Bu seneki kol ve yakalar Elbise yaptırırken en güş beğenilen şey yaka ve koldur. Hakikaten bunü beğenmek güçtür. Çünkü elbiseyi gü- zel gösteren ancak bu iki şeydir. Bun- ların ayni zamanda hem yüze, hem de yücuda yakışması lâzımdır, Fakat bu seneki yakalar arasında, resimde gördüğünüz — gibi, hem ,düşükleri, hem de dikleri bulunduğu için hangisi yüzünüze daha iyi gidiyor- sa onu seçer, hem de gene modadan ay- rılmamış olursunuz. Kolları da vücudunuza uydurmak jiçin ya omuzlarını ve yahut ta kolların kendilerini şişkin ve kabarık yapabi - Tarihten sayfalar : 170 satırla İspanya tarihi Şamdaki dahili harpten sağ kurtulan yegâne Yazan: Emevi İspanyada bugüne kadar ayakta kalan medeniyet eserlerini vücuda getirmişti, bu eserler bugün gene bir dahili harp yüzünden mahvoluyor Turan Can İspanyadaki kanlı dövüş bir türlü bitmiyor. Bu azgın kavga sırasında bin- lerce canla beraber binlerle güzel bi- nalar, bazan bütün bir şehir veya ka- saba yerle bir oluyor. Bu korkunç ve çılgınca tahriplerden sekiz yüz yıldan- beri bütün tazelik ve güzelliklerile a- yakta kalan, görenlere hayret veren tarihi eserler de kurtulamıyor. Ge - çenlerde ajanslar bize Alkazar sara - yının da harap olduğunu, daha da 0o- lacağını, çünkü — burasının bir harp sahnesi yapıldığını bildiriyordu. Bu haber insanın içini sızlatıyor ve islâm medeniyetinin parlak taribi; ha- rikulâde bir sinema filmi halinde göz- lerimizin önünden geçiyor. * Horasanlı Ebu Müslim bir saracın çırağı idi. İranda ve Bağdadda Eme - vi halifelerine karşı için için yanan kin gittikçe artıyordu ve Ebu Müslim işte bu sırada kara bayrak altına girdi. Hat- tâ onu eline alarak herkesi de altına toplamağa başladı bir kurnazlıkla alifeliği ele geçirdiktenberi islâmlar kiye ayrılmışlardı. Halifeliğin Haz - reti Muhammedin amcası Abbasın ev- Jâtlarına ait olduğunu ileri sürenler gittikçe çoğalmıştı. İşte Ebu Müslim nihayet bu iddiayı bir vak'a haline koy- du ve (Kanlı). namile meşhur olan Ebülâbbas Şamda halife oldu. Emevi- lerin son halifesi Mervan bir kiliseye sığınmış ve kilisenin mihrabı önünde mızraklarla öldürülmüştü. Fakat Ebülâbbas yalnız Mervanı öl- dürmekle kalmadı. Bütün Emevileri or- tadan kaldırmak istiyordu. Halbuki E- meviler ona itaat etmişlerdi. Bir şair.bir gün ona bir şiir söyledi. Şöyle diyordu: ö eki bu te aldanma. On- : öyte büyük fena - r ki onları hiç bir kuvvet sö- küp atamaz. Kılıcını bırak, fakat eline kırbaç al. Ayaklarımızın altındaki top- rak üzerinde bir tek Emevi kalmayın - cıya kadar onları öldür.» Ebülâbbas şaire: — Doğru söylüyorsun! Diyerek bir kese altın verdi. Artık halifenin taraftarları her ta - rafta Emevileri öldürüyorlardı. Eme- vilerden Şamda eturan doksan kişi bir Hün Ebülâbbasa iltica ettiler, çünkü bu işlerin onun rızası olmadan yapıl - dığını sanıyorlardı. Ebülâbbas bunları nezaketle — kabul etti. Çok geçmeden sofrasına da aldı. Misafirler artık ölüm korkusunu sa- vuşturmuşlar, rahat rahat ve iştiha ile yiyorlardı. Tam bu sırada Şebli İbni Abdullah adında bir azatlı Ebülâbbasın işaretile bir şiir okumağa başladı. Bun- da Emevilerin yaptıkları sayısız zu - lümlerini sayıyor, Hazreti Alinin, Haz- reti Cafer ve Hüseyinin şehadetlerini acıklı bir şekilde anlatıyordu. Emeviler sarardılar. lirsiniz. Çünkü bu senenin modasında| Lokmalar boğazlarında - kaldı. her iki şeki) de vardır. b SS öe S a sete LA v SS YA SA l n e e LA DB AM M ia llt öüet Okunan kasidenin son mısraları da ada Blüe 7 d bitince kocaman salonun kapıları bir- denbire açıldı ve cellâtlar göründüler. Bunların ellerinde uçları demirli kır- baçlar ve yağlı ipler vardı. Şimdi kırbaçlar şaklıyor ve misafir- lerin boyunlarına geçen yağlı ipler on- ları birer birer yerlere seriyordu. İnil- tiler, çığlıklar ve harharalar yın sari kişen misafirlerin üzerlerine kalın ki - limler serdirmiş ve onun üstünde göz- delerile dizdize musiki dinliyerek şarap içmeğe başlamıştı. * Emevilerden yalnız Abdurrahman isminde bir kişi bu kanlı intikamdan kendisini kurtarabilmiş, İspanyaya git- miş ve Kurtabada hükümran olmağa başlamıştı. Hıristiyan cehalet ve taassubunun e- linde bir mezbele halinde olan İspan ya işte ondan sonra bir dünya cenneti halini almağa başlamıştı. Hassas, çalışkah, iyi kalbli, şair bir adamdı. Memlekette yeni yeni şehirler kuruyor, uçsuz bucaksız bahçeler, bağ- lar yaptırıyor, san'at âbideleri yüksel- tiyordu. Elhamra, El'kasır gibi şaheserler bun- ların arasındadır. İşbilyede yapılmış olan (El'kasır — Alkazar) bir kasaba kadar buyüktü, Pek ince işlenmiş, renkli ve merden sütunlar üzerindeki gen luları, fıskiyeli havuzları, sarayın et- rafını kuşatan geniş bahçelerile cen - netten bir köşe idi. Altmış sekiz dairesi vardı ve her biri diğerinden daha gü- zel ve başka bir şekilde süslenmişti. Ge- rek daireleri ve gerek avlularla bahçe- yiheykeller süslüyor ve yeşil çimenler- le her çeşit çiçekler arasında tavuslar geziniyordi On ikinci asırda yapılan bu muhte- şem binalardan Elhamra saray on dokuzuncu asırda gezen Vikt ügo hayrette kalmış, şöyle demekten ken - dini alamamıştı: Klhamra!.. Elhamra'. — Meleklerin kalbi kucaklıyan bir hülya gibi yal - dızlarla süslediği” seslerle doldurduk- ları muhteşem saray! Geceleri, ay, na- rin kemerlerin arasından duvarların üs- tüne akisler bıraktığı zaman kubbe - ler ve kemerlerin üzerinde sihirli ses- ler düyulür.> Endülüs medeniyetinin derin izleri bugün bile İspanyada bütün kuvvetile mMevcuttur. * Fakat saltanat ihtirasları, tefrikalar, çekememezlikler ve faziletsizlik orada Arap varlığını da mahvetti. Endülüs medeniyetinin son durâği olan Garnata seksen bin kişilik bir ör- dü ile 9 mayıs 1491 de muhasara e - dilmişti. Kral Ferdinand ve kralice Tsa- bel burayı ele geçirmek için elden ge- len her gayreti yapıyorlardı. Şehrin et- rafına -hendekler ve istihkâmlar inşa ediyorlardı. (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: