2 Sayfa Hergün Bir devir Değiştiriyoruz Yazan: Muhittin Birgenaaai 929 danberi yedi sene oldu. Yedi se- ne evvel işitmeğe ve söylemeğe başla - dığımız bir kelimeyi bugün hâlâ kul - Janıp duruyoruz: Buhran! Bu arapça ke- limeyi Türkiyede bilmiyen — kalmadı. Hattâ bunun beynelmilel şeklini de herkes biliyor. Köylerde bile, zeki ba- kışlı, çotuklardan: Ne yapalım, kiriz bu kelimeyi kaç defa Evet bir kriz var, bit 1 malüm, fakat sonu ne vakit gele- hul bir şey, insanları yoksul- en bir dert, kriz! « t» tarzında, Bti ; kendisine a - sa kavmi gıbı. teve .m!lv bu tarihi rüyanın vaadettiği bolluğu bekliyor! * Eskiden de dünyada mali veya ticari krizler olurdu. Bunlar, şiddet derece - lerine ve muhit ge: üne göre, şu ka- dar veya bu kadar devam eder; kapılar kapar, ocaklar yıkar, fakat, nihayet kı- sa bir müddet sonra geçip giderdi. O zaman milletler arasında bugünkü de- recede kesif münasebetler olmadığı için bunların yayılma kuvveti de mah- dut kalırdı. Bu defa öyle değil, hem u- zadı, hem yayıldı. Bunun sebebi ne - dir? Bu suali kendi kendilerine 929 se- nesindenberi mütemadiyen sorup du - ran tetkikçiler, nihayet cevabı verme- ğe başlıyorlar: «— Bu defaki lar, eskiler gibi ikusat — rejiminin — devam — edip giden muayyen hâdiseleri arasın- da bir toplanma ve dağılma hareketi de- ği, belki de muayyen bir iktisat reji - minin yıkılması ve henüz yerine di - Ber bir rejimin k ş bulun ması buhranıdır.» kriz. muayyen diyor- bir nı idi, şimdiki buhran rin buh r, Mu nıdır. Yani, en bir kanunları dau—wndr cere takım iktısadi - faaliyetler her bir ârızaya ibaretken bugünkü buhr: bir iktısat rejiminin teme mesi şeklinde t ir etmişti Twha âçık vöyüyeliri: Tibersi İkli < sat nizamı yıkılmış, yerine etatist bir nizamın kurulması icap etmiştir. Bu- nun için eski bubranlar hi ranları ve binaenaleyh geçic halde şimdiki bir ter binaenaleyh uzun dev * Dünya bu buhrandan nasıl ve ne va- kit kurtulacak? Biz bu kelimeyi her gün kullanmak mecburiyetinden — ne zaman kurtulacağız? Bolşevizm fırtı - nasmın sarstığı liberal ik âlemini kısmen olsun kurtarmı tizin, mi 1 ve beynel eden bir zincirinin masın lerimin çök 1 buhramıdır. ve 'am ediyor. götürecek derecede € kadar bu buhranın d—*x.m cdmııııde gşüphe yoktur. Bunu böyle bilmek, hiç olmazsa her gün başka bir hayal inki- sarına uğrayıp meyus olmamak için çok elzem bir şeydir. Tarih selinin kuv- veti, tabiat sellerinin en müthişinin kuvvetinden de büyük Bunun için, bizzat ben, bir iki sene ev 5 K |h veline gelinciye kadar, liberal iktisat | ğ * hizamının kooperatif sistemine inan -ğd mış bir kooperatifçi olduğum halde | bugün etatizmi içtinabı imkânsız bır oe dalga olarak kabul ediyorum ve b(—k- Tiyorum ki etatizm, harekete hâkim ol- sun ve buhranı mağlüp etsin! Şimdi bir de kehanet yapalım: Eğer buh -| olduğu |Bismark Avusturyaya n İler. Her memlekette az çok ve hâkimdir. ||. yeni bir harp, dünyayi bir kere daha | karıştırmıyacak olursa buhran muhte- lif milletlerin, muhtelif kabiliyetlerine göre muhtelif şiddet ve muhtelif imti- datla devam edip gidecektir. Etatizme t kim fazla mukavemet gös se buh - Yan en geç orada bitecek. Fransa gibi. Buna mukabil, hangi millet, etatist ik- ğ tisadı kurmakta fazla servete, fazla kay- Resımlı Makale I) Bir toplantıda bir eğlencede karşı çok mültefit nan bir genç kız.. veya davra- Amerikalılar tiyatroda Facia seyrederken Neye gülerler? Pariste Rasin'in meşhur Ph&die pi- yesi oynanıyormuş. Herkes bu büyük trajedinin, tesiri altında hüzün ile ©-| 4 yunu seyrederken, ön sıralardaki seyir- cilerden birinin kahkaha ile güldüğü- nü görmüşler ve etraftan kızmışlar. O hiç aldırmamış, yine kahkahayı ca, dışarı çağırmışlar, neye güldü sormuşlar. Bu zât Amerikalı imiş: — Ben, demiş, bu piyesi Amerika- da komedi olarak gördüm, burada işin facialaştığına hayret ettim; sonra çok tuhaf buldum ve nihayet Amerikadaki sahneler gözümün önüne gelince kah- kahayı bastım, Hangi mlilletin kadınları avukaltlığa meraklı? st mesleklere girdik- ten sonra, avukatlığa da merak etti - avukat ver, fakat avukatlığa en ziyade me - rak eden kadınlar Lehistanda bulunu- yormuş ve bunların miktarı 250 kişi- yi buluyormuş. Lehistanda yedi tane de kadın Hhâ - kim varınış. atın- Kadınlar serk ıl harp ifân etmiş? Bismark musikiyi ve bilhassa piya- noyu çok severmiş; o kadar ki, piyano çalındığı zaman bütün kederini unu - tur ve kendisini onun uvk'ır.î kaptı- rırmış. Bir gün gene canı fevkalâde sıkılı- yormuş, ahbabı piyanist Keudell'e git- miş, o da piyano çalmağa başlamış. »| Bismark kısa zamanda kederini unut - muş ve Keudell piyanoyu bıraktığı za- man: — Azizim;, demiş; getirdiniz, size çok müteşekkirim, ar- tık Avusturyaya ilânıharp edebilirim. Derhal arabasına atlamış ve ilânı - naklara, fazla iki ne ve faz- t kudretine malikse orada da çakı Bu buhran, bir şaka değil, bir devir tiştirme buhranıdır, bunu böyle bil- mek, ona göre çalışmak l..;ııı' 2) Nişanlısına karşı faz- erkeklere | la bağlı, fazla düşkün görü- | kıskanç davranarak onu bir | yahut ta yapışkan — telâkki nen nişanlı bir kız. dakika bile yaltız — bırak- neş'emi yerine | SON POSTA W Erkeğin arkasında koşan kadın B 3) Kocasına karşı fazla 4) Ergeç ya halilmeşrep edilirler. Bu çeşil kız veya maktan çekinen genç bir|kadınlar için istikbal dai- (lı.ıılın. “(söz ARASTINDA # KERGÜN BİR FIKRA Yaşamanın manası Akıllı, uslu arkadaşlardan biri doktora gitti. Doktor muayeneye başladı: — Siğara içer misiniz? — Hayır.. — Kahve, içki?.. — Ağzıma koymam. — Eğlence ile aranız nasıldır? — Muntazam yaşadığım için eğ- lenceye ehemmiyet vermem... — Zevk duyduğunuz şeyler?... — Hemen hiç bir şeyden zevk duymam. Doktor kollarını havaya kaldırıp düşürdü? — O halde ne diye yaşıyorsun be birader? Cüceler vatan sahibi Olmak istiyorlar & A MN ERGABP) Peştede garip bir mağaza vardır. Bu mağazanın direktörü bir cüce, salıcı- ları da cücedir. Burada yalmız cücele- re mahsus eşya satılmaktadır. Cüce ya- skemleleri, ma - saları ve saire gibi... Bu mnanranııı ıaIı.:ıı şımıh)e ka - tihar :îııyduğunu n'ıylcmck:e ve cücelerin klübüne reis olmak gayesini takip et- mektedir. Mağaza sahibi Gkut bu ga- yesine vasıl olmak için garip bir de na- zariye ortaya atmaktadır. Bu zat diyor «Dünyada altmış binden fazla cüçe vardır. Bütün bu cüceler bir çok se - beplerden dolayı dev gibi yüksek in - sanların içinde yaşamaktadırlar. Bina- enaleyh bu insanların rahat yaşıyabil- möleri için dünya yüzünde bir vatan- ları olmalıdır. Hülâsa cücelerin bir hü-| kümet kurabilmeleri için dünyanın bir köşesinde kendilerine küçük bir top - tak verilmelidir.» Gkut Milletler Cemiyetine bu me - seleye dâir bir de arzuhal vermiştir. Beş yaşındaki musikı Ustadi Tirolda Hubert isminde beş ya- şında bir çocuk fevkalâde güzel akor- deon çalıyormuş, Bunu kendisine öğreten olmamış. Yavru ekuyoğp sezmek bilmediği Bal | de dun)amn en zor pnrçalnı n mü - ma karanlıktır. — —— ——— — Londradaki kediler Arasında Grip salgını... VI aA Londradan bildirildiğine göre ke - diler arasında büyük mikyasta bir grip * |İsalgını varmış. Havaların bozuk git - meşi bu zavallı hayvanları üşütmüş, ve hepsini hasta etmiş. Hayvan hasta- nelerinde münhal yer kalmamıştır. İn- giliz baytarları büyük endişe içinde bu- hmuyorlarmış. 29 sona yanan talaş volkanı Vaşington eyâletinin Öregon or - manlarını işletenler ağaçları kestikten sonra talaşları meydanda bırakıyorlar- dı. Bu talaşlar o kadar çoğaldı ki niha- yet bir dağ kadar ceşamet peyda eden talaştan dağ günün birinde tutuştu. İt- faiye yetişti, söndüremedi ve bu yan- gın 29 sene sürdü. Dağ halinde yığın- la duran talaşlar için için yandılar ve nihayet ortalıkta yanacak bir şey kal- madıktan sonra yangın da söndü. Dünyanın en eski kitabı Geçnlerde bu sütunlarda dünyanın en büyük kitabından bahsetmiştik bu gün de en eski kitabından bahsede - ceğiz. Bu kitap Filistinde bulunuyor- muş, kitap Müsanın beş cüz'ünü muh- tevi olan kitap imiş. Milâttan 1451 sene evvel yazılmış şu vaziyete naza- ran tam 3387 senelik bir kitapmış. Bu kitabı bir antikacı kütüphane - lerin birinden bulup çıkarmaş bir mil- yon dolar ktymtinde olacağı tahmin ediliyormuş. Bu seno arılar için kıtlık varmış İngiliz gazeteleri 40 senedenberi ilk defa görülen bir hâdiseden bahsetmek- tedirler. Arılar bu sene kıtlığa uğra - mışlardır. Evet müteaddit yağmurlar ve rütubet yüzünden arılar lâzım ge - len gıdaları bulamıyarak ölmeğe baş- lamışlar ve çiftçilerle balcıları hakiki ve derin bir endişeye düşürmüşlerdir. Balcılar arı neslini kurtarmak için, bunlara şurup vermeğe başlıyacaklar - dır. kemmel surette çıkarıyormuş. Ameri- kayn film artisti olmak için davet edil- mişse de fiatta uyuşulamadığı için şim- dilik bu fikirden vazgeçilmi: İSTER İNAN Bir dostumuz anlattı: Elimede porlatif bir yazı makinesi, bekliyordum. Yorgundum. Makineyi ayaklarımın ucuna bıraktım, üç beş dakika sonra tramvay tramvayda hos yer olup olmadığını araştırırken elimi ye- re uzattım başu gilti, baktım ki bizim radyo uçmuş, yerin- İSTER İNANMA! de değil, şaşkınlıkla sağa koştum, karşıma bir otomobil Galatada tramvay | çıkt akki geldi. Gözlerim yere yuvarlandım, kalkınca sola seğirtim, bu defada ikametten gelen tramvayın basamağına çarplım, bir aksilik kâ sormayınız: “Bu dostumuz doğruluğu ile tanmmıştır. Onun içindir ki biz süylediğine inanıyoruz, fakat ey okuyucu ki: İSTLR İNAN İSTER İNANMA! Müşteki E. Talu ilir misiniz? Bu da bir tiptir. Her yerde, her şeyden, daima şi kâye eşyanın kâlfesi, bü' tün görülen işler, onun indinde kü * surludur. Bindiği otomobili, yediği yemeği, iÇ tiği suyu, teneffüs ettiği hav otur duğu evi, dinlediği çalgıyı, yürüdüğü kaldırımı, görü: ahbabı, hep ters zaviyeden görür, mutlaka tenkit edefı ayıplar, yerli yersiz, manalı manasığ yüz tane itiraz serdeyler. — Böyle lokanta mı olur, mirim? Şu peşkirlerin haline bak bir kerel — İmambayıldının bu türlüsünü ne“ rede gördünüz? — Bunun neresi güzel? Bu da man zara mıdır, sorarım size?! — Hele otomobil diye, herifin buluğ? ta getirdiği şu ücuübeye bakın! Euyl# hırpam y de dünyanın neresinde go- r? Am:ın. efendim! O dediği ta zekâ namına, idrak namına ler yok!. iyle ağır ezgi, fıstiki makam trefi de olur mu imiş? Ermeni gelini mi gö türüyoruz, yoksa? t yahu? Rumeli paşl sına kelle mi gö üyorsun?. Biraz yâ* vaşlatsana!, Kaza dediğin büyle çıkal işte! Hâsılı, onu memnun etmenin, ağzın« dan tek bir hoşnutluk ifadesi koparma* nın imkânı yoktur. O mutlaka kendini, yeryüzüne nez* zamı âlem olmak için gelmiş farzeder. Onun reyi olmaksızın hiç bir şey yâ* pılmamalı, hiç bir iş görülmemelidir. O kendi halinden, sıhhatinden de şİ- kâyetçidir. Galete alışkan şuuru zenginliği fı « karalıkla, tokluğu açlıkla, sıhhati hass talıkla karıştırır. Tansiyonu çıksa da, düşse ri' f(v adır. İkide bir aynada diline, tine bakar, Mevcut bulamadıkları içir onun nazarında cal şom ağızlı olur ve gene de cehalettem | kurtulamazlar. Müşteki ne ailede, ne de sosyetedd makbul olmıyan tiplerin en başındâ gelir, Ne kendi eyledi rahat, ne halka ver” di huzüfş Yıkıldı gitti cihandan, dayansın el Bx!ı'yor Musunuz? 1 — Hebe kimdir? 2 — Akademi Frarnsezde bulunmuf olan ve büyük harpte şimal ordulartti! idare eden 9 uncu Fransız kolordusü kumurdanlığını yapan Fransız mare * şıh kimdi — Kırım harbinde sulhu imzali * yan ve 1873 de ikinci defa reisicuml! olan kimdir? (Cevapları Yarın) * Dünl'ıi sualleria cevapları: — Nikaragua cumhuriyeti orta A 'rnenkadad.ır ve şeker, pamuk, piriD? yetiştirir. 3 — Müttehit Amerika 47 tederti cumhuriyetten müteşekkildir. 3 — Kanuninin meşhur şeyhisl Zenbilli Ali Efendi İstanbulda Zey * rekten Unkapanına inerken sı)ll*ıi ir kö Rotatif mucldinin senel İ.""'ı 7 eylülda farkına varmadan bir $© e nei devriye geçirdik.. 1823 de Y bundan 113 sene evvel Pariste Hy? 3 lite Marinoni isminde bir adam dü? yaya gelmiş ve matbaacılıkta inki yapan bir keşifte bulunmuştur. —© | keşif Rotatif makinelerinin icad edil mesidir., Kim bilir, 1 dünyaya gelmeseydi gnıeıecılık bu şekilde inkişaf edebilecek mi 113 sene evvel bu % idil