6 Sayfa Karta lin kır kübvesinde | unuttuğumuz bir manzara Ayıcı “Büyük şehirlerden Anadolu köyleri sade yağlı fazla açılamıyoruz, diyor. güreşle karagöze meraklı | peteğini kırıp armudunu yiyen ayıya düşman!,, Yazan: K.T. — Olmadı. A, vallahi olmadı. Ko-| cakarılar hamamda nasıl bayılır?.. Yapmadı Ayıcı: — Demin yaptı amma siz farkına varamadınız! Haydi Koca oğlan gös - ter hanımteyzene o köcakarıların ha - mamda nasıl bayıldığını... «Koca oğlan» burnuna takılı halka, sopanın uciyle yukarı çekilinde ard a- yakları üzerine kalktı. Yorgun bir ih. tiyar gibi sağa sola bir sallandı. Sopa- nın tazyiki gevşeyince homurdanarak tekrar yere bâsti. Külüstür defe bir başkası bir çeyrek daha attı: — Yeni gelin olan kızlar gibi kırıtsın. Koca oğlan yeni gelin olan kızlar gibi kırıttı. Sonra sirasile: Koca oğlan çarliston oynadı. Koca oğlan iki telliye kalktı. Koca oğlan elini yüzüne İapetarek utandı. Koca oğlan siyah, küt tırnaklarını gözlerinin üzerinden geçirerek sürme çekti, * Kartalda bir kır kahvesinde oldu bu iş- ler. Keten helvacının, seyyar dondur- macının, horoz şekercisinin,, yavas ya- yavaş sokaklarımızda seyrekleşmesini beklemeden ayı oynatan adam pılıyı pırtıyı topladı. Köylere doğru göç etti Konuşuyoruz: —— — Büyük şehirlerden fazla açılamı- yoruz, diyor. Anadolu köyleri, sade yağlı güreş karagöze meraklı. Peteğini kırıp, armu- dunu yiyen ayıya düşman, li Yakın köylerde ölmiyecek kadar ge çiniyoruz. — Nasıl alıştırıyorsunuz? Küçükken | duymuştum. Bir demi: levhanın altına | ateş yakar küçük ayıyı üstüne çıkarır-| miışsınız. Zavallının ayakları yandıkça | birini koyup birini kaldırırmış?. — Hiç olur mu bayım, yanar taban- ları hayvancığın. — Öyle ise bu koca oğiana marifet- | leri nasıl öğrettin? — Küçükken alırız. Dişlerini bir| güzel keseriz. Hani ince kıl testereleri yar ya, onlarla kesilir. Sonra takeriz burnuna halkası, — Dişleri tekrar büyür mü? — Büyüyünce gene keseriz.. Cins hayvanın (1) dişi üç, dört kere kesildi mi gayri büyümez. O zaman başlarız oyun öğretmeye, Gözleri bir an daldı. çekerek devam etti; — Bundan evvel benim bir sarı kı-| Bra vardı, Bir gören bir görmeyen piş mandı. Marifeti yedi mahalleye destandı. O- nun oynadığı çarlistonu bizim mahal- lenin züppeleri güç çıkarırlardı. Hele bayılıp ayılması hele sürme çekmesi, hele gerdan kırması iki telli oynama | İ Sonra içini “GÖNÜL İŞLERİ Kısa ve uzun Boylu Erkek meselesi Bilecikte oturan bir okuyucum, Bay Şekip bu sütunlarda ileriye sür- düğüm bir fikirde benimle beraber değil, çok müteessilini amma, gene kendi o fikrimde sebat edeceğim. Bay Şekip diyor ki: «13-8-936 tarihli ogazetenizde w- zun boylu ve üç lisan bilir bir kızla kısa boylu ve hiç lisan bilmez bir erkekten bahsederken boy mesele » sinin ikinci derecede kalacağını, fa- kat lisan meselesinin arada bir Hars ayrılığı doğuracağını ve bunun iyi bir netice veremiyeceğini söylüyor - dunuz. Bence bu, böyle değildir. Tabiat vergisi olan boy telâfi edilemez bir eksiklik olduğu halde, dil meselesi bu İşte hiç denecek mahiyettedir. Adam mademki gençtir, kıza merbuttur, Ji- sanı öğrenebilir, . düşüncesindeyim, De dersiniz?» Benim hatırımda kaldığına güre bu mesele hana bir kül halinde geti- rilmişti. Uzun boylu, lisan bilir, ya- bancı muhitlere meclüp bir kız, ki- sa boylu, lisan bilmez, bilmediği için de ecnebi muhitlerden çekinen bir erkek. Olamaz. Arada maddi ve manevi ayrılık, fark çok demiştim. Bugün gene ayni fikirdeyim, Esasen oku - yucumun boy meselesinde benimle ayni şekilde düşündüğünü anlıyo - rum. Lisan meselesinde ise: — Erkek öğrenebil diyor. O balde mesele yok, demektir? Madem- eksiklerden birisi tamamlanacak, mahzur azalır, amma boy meselesin- İvazmayıp «şahsiyet» kelime: İdun de düşünce gene bakidir. * Kastamonuda Bay H. Derbeder s0- rüyor: Birisi 35 yaşında oldukça zengin, diğeri ise hayata henüz atılmış 20 yaşlarında iki erkekten birisi ile ev: lenmek istiyorum. Hangisini tercih edeyim? Geliniz siz benim yerimde olu - nuz da bu suale doğru bir cevap ve - riniz. Adamlar hakkında yaşların - dan başka malümat yok. Keza soran Kızın hüviyeti de meçhul, Ne diye « yim? Hiç. TEYZE SON POSTA Konuşma Bir hikâye kitabı Yüzan: Nurullah Ataç Feridun Osman, Son mektub (1) ad a nin başında: «Sa- hurufatı haline kâyelerde...» di- im ki bu tevazu ye Vi , roman gelmekten ibaret bu yor. Hemen $ y bana fena geldi azan her adamın , sanat » rlığın bütüm mensubiyetlerini kabul İddiası olm yazmağa oktür idun Osman'ın o sözüne| kendisinde iyi bir hikâyeci | kabiliyeti var. D acemi; miyor. min ağacı gibi, minicik ölünün ine beyaz çiçeklerini kana kana döktü.» Feridun Osman, ümid ettiği - i, hikâyelerine devem ederse evvelâ böyle cünulelerden ıdır, sıfatlar da çok bol: «O - cakta zonklıyan cılız odun ışıklarının a karanlığında şahsiyetler silin - ş e cümleler, Feridun Os man'ın henüz kendine bir ustüp edi memediğini göstermi betie sıfatları, man yı gözümüzün önüne getirmek için sıralıyor; fakat ak- si neticeye varıyor: biz © sıfs zünden bir şey göremez olüyoruz. Fa- kat o cümlenin ka şahsiyetler si «şairane» hesiz ki Feridun Osman'ın aklıma önce bu kelimelerden biri gelm ması bir «edebiyat dili» bulmak heve- sinden bir takım kelimelerde güzellik bulunacağı vehmi kelimesi gelmiş tir; öyle ise «edebiyatçılık» kendisin - den sadece bir heves olmaktan çıkmış, kafasına işlemiş demektir. Kurtulabi - lir; fakat gayret etmeli.) Feridun Osman'ın kusurlarını söyle- mekle başladım. Kendisi sevdiğim in- İsanlardan olduğu ve daha ilk kitabın Çıkardığı için önce meziyetlerini de kaydedebilirdim. Kendisinde insa görmek, karii alâkadar edecek hil yeler bulmak kabiliyeti var: Fakat ya- zılarını bize zevkle okutamıyor, edebi- yatçılığı ona Yüzumsuz satırlar yazdı- Mp Sözü uzatmasına sebeb eluyor. Hi- kâyeyi, fasıl biteceğini merak ediyo - bunun için de satırları, sahifeleri yenin birinci meziyeti ber in zaruri olması, bize öyle 8 ğuna zor başlanıyor. Fakat ilk tesire mukavemet e onuna kadar okuyor; hepsinden demiyeceğim, fakat ekseri- sinden hatırda güzel bir iz kahyor. a selâ: «Efeden &lınan faiz». Ah! J Osman onu çıplak, yalın bir üslüpla ine efenin kendi çocuğunu ha- tırlaması gibi hususi parçular katma - saydı!.. Fakat bir gün da ümid edebi ha ilk hikâş Ne yalan ; sa adını veren ilk h Son mektub» u an- lamadım. O mektubu y nn Ruza, al - lesi efradımın da söyle i bir deli; birtakım hâyaletle Fakat işin aslı nedir? anlattığı fırtına doğru mu? şeytan sandığı şey nedir? bunlar anla- şılmıyor ve bir muamma olarak kalı- yor. Kim bilir? belki de muamma olması bir zevk verebilir. Fakat Feridun Osman öbür hikâyele- rinde öyle muammalar kurmak iste - memiş; bence (G1 cilt, 120 sahife, 40 kuruş, —imeniremmmnr vana 10104 10000800000 8 m4 b sama zsa, abi şan vermişti, Sonra yumuşak başlı hayvandı. Be- nim ortanca oğlanla altakke ver küllâh güreşirlerdi. Artık. paça kasnak dal mayı, kündeden atmayi, el ense çek- meyi onda seyret. Düğünlerde, bay- ramlarda (Hüsmen ağa Sarı kızı alıp gelsin. Bahşişi hazır) diye haber gelir- di. Neme lâzım çok parasını aldik, Ço- luk çocuk geçindik. Yavru iken 5 kay- meye düşürmüştüm. — Ne oldu şimdi, öldü mü? — Ah keşki elimde ölseydi. peyda oldu, gitti, geldi, asıldı. « Yüz Ira ile iki beygir verirseh satarım. » demiş bulundum Aleste mi duruyor. dün be herif? İki saat sonra bir de bak-| (o Meraklılar yine etrafimiza toplan» | Yugoslavy anın Bayramı Küçük Kral Piyerin doğum yıl dönümünde yapılan geçit resminden intibalar Prens pol geçit resmini idare ediyor — Yugoslav ordusunun en yeni sistem tanklarından biri Türk gazetecileri, şereflerine verilen çay ziyafetinde, Nazır Şevki n ve Sefir B. Haydar Aktay'la beraber la BA VR Şa Lame anmak bm yedeğinde iki atla sökün etti. On tane on liralığı koynundan çekti çıkar- dı, Hayvanların kafitarmalarile bera- ber bankanotları elime sıkıştırarak «var hayrını gör» dedi. Dedi amma ben de bittim. «Bahçede bağlı duruyor, git al götür, gözüm görmesin» diyebilmi- şim. Sarı kız, hâlâ çoluk çocuk hepimi- ;İze derttir. Bu koca oğlan da yetisti amma ne- rede o nerede bu? dılar. Koca oğlan boğuk, sert homu” tularla, Jozefin Bakerin oyununu ba” ladı. i Ben yürüdüm. İnce bir çocuk w haykırıyordu: — Hani, bayılmad:. Hani bayılmadı" Dönüp baktım. Koca oğlan, kaf” nın üzerinde tehditkârane kalkan caman sopanın altında yava$ yav” yere çömeliyor, siniyordu. Zavallı leri yontulmuş Koca oğlanl k.T.