ret dünyanın en muhterem, en $€- refli, en namuslu bir işi idi. Sonraları © Vearet, kendisinin tâbi olduğu ahlâki © kaide esaslarından yavaş yavaş kay - mıya başladı ve her ne olursa olsun ve — her ne şekilde bulunursa bulunsun yal- nz para kazanmak gayesini gütmeğe © başladı. Bu, ticaret nizamının bozul - ması demekti. Nizam ve bu nizamı tu- © tan ahlâki esaslar yavaş yavaş yıkıldı, yıkıldıkça ticaretin ve tüccarın aley - » hine de halk kitleleri arasında cereyan- lar peyda olmıya başladı. Bu, syni za- © manda liberal iktisat nizamının da bo - . Zuluşu demekti; bilhassa harpten son- © ra bu nizam yavaş yavaş ticareti her — taraftan bir takım kayıtlarla bağlıyan * Otarşi, her tarafta yeni bir takım kaideler çıkardı. Bu kaideler, beynel- milel muahedelere girdi, umumileşti, âdeta bu suretle meydana yeni bir “müdahale nizamı çıktı Henüz karışık, » kaotik bir halde bulunan bu nizam tüc- carlığa ve bilhassa hususi teşebbüse ker gün yeni bir tekme vurüyor. Meselâ, buyün ticaret hayatımıza ba- © kınız: En eski, en çekirdekten yetişmiş, © her şeyi en iyi bilen, en dikkatli ve he- saplı, hülâsa bir kelime ile <en tüccars “olan bir tüccar, ticaret kastile giriştiği muamelelerin âkibetinden hiç retle emin değildir. Niçin? Çünkü pi- © yasa denilen şey artık eski asa de - gildir. Eskiden piyasada hâkim olan - kuvvet yalnız muayyen bazi tesirlerden müteessir olan serbest bir ârz ve ta - lepten ibaretti. Halbuki bugün piyasa tabii bir arz ve talepten değil, evvol- “den hatıra gelemiyecek olan bir ta - © kım unsurlardan tesir alıyor.: Bugün beşe alınıp altıya satılan bir madde, ya- rın, gerek bizde, gerek başka memle - 'kette hükümetin almış olduğu her kan- “gi bir ithalin men'i, yahut kontenjan ve yahut takas, hususi takas gibi â - - millerle büsbütün başka türlü tesirlere tâbi olmıya başlamıştır. Piyasa denilen fiat ölçüsü hiç bekle- .mediğiniz bir zamanda birdenbire öy- le düşüyor veya öyle çıkıyor ki dün .yaptığı işle şu kadar kazandığını he - - sap eden bir tacirin bugün bu işte he- — sap ettiği kazancın üç, beş, hatâ on mis- lini kaybettiği görmesi işten bile de - “ğildir. Ayni zamanda bunun aksi de — kolaylıkla vaki olabiliyor. * Bugün bütün ticaret adamlarımızın .şikâyet ettikleri bir hal var. diyorlar > ki: «Ticaret artık bir talih oyunu ol - - muştur. Kumar haline gelmiştir.» © Bu söz boş değildir. Bir bilânço se - “nesi içinde bir tacirin hesaplarını alt- üst eden o kadar muhtelif hâdiseler çı- uyor ki bunları evvelden tahmin ede- “rek iş görebilmeğe imkân yoktur. Bi - - naenaleyh her hangi bir ticaret mua - melesi yapan tacir, eğer bu işi, mua - o meleyi yaptığı gün tasfiye edebilir va- ziyette değilse - ki buna imkân yok - tur. - Yarın için mutlaka talih oyunu- “na girişmiş demektir. Ya talih başa, ya kuzgun leşe! © Bu hal yalnız bizde değil, Bütün dün- yada böyledir; binaenaleyh bizim için hususi surette şikâyet edilecek bir fe- 'palık değildir. Dünya böyle bir fenalık “çinde yüzüyor. Fakat, dünya ne 0- miyecekse mutlaka bu fenalığın orta- an kaldırılmasına da ehemmiyet ver- | “mek lâzımdır. * Bu fenalık nasıl ortadan kaldırıla - “bilir? Bugünkü ahvale göre bu fenalığı “ortadan büsbütün kaldırmıya imkân! oktur. Çünkü, bizim yavabileceğimiz! 'eir, fındık gibi mahsullerimizin geçen sene görmüş oldukları piyasa iahav - #wülleri hiç bir zaman 5! nn da sebebi bizim hükümetimizin il, Alman hükümetinin “almış ol -| bir takım tedbirlerdi. Haydi kon- piyasayı sabit tutmak için lâ - © etatizme ve onunla beraber otarşiye © götürdü. ; bir su -'rn bazı hassala - | selâ soğan göz SÖZ ARASINDA Arabistanda yetişen Bir nebat insanı Güldürüyormuş Bazı nebatla - İn vardır. Me» yaşartır. Benun gibi rabistanda ye - tişen bir nebat ın da insanı güldü - rürmüş. Bu ne - battan alıp kok - yan derhal kah- kaha ile gülmeye başlarmış. Arabis - tanda yetişen bu nebta bütün dünyaya yayılsa insanlar için iyi olur ama o 2a- man da san'atları insanları güldür - mek olan komedi artistlerinin, mono- loğcuların halleri ne olacak?.. manyanın aldığı veya alabileceği ka - rarların alınmasına nasıl mâni olabi - liriz? Bunun için ticaretin bir zaman için olsun böylece bir talih oyunu, bir nevi kumar halinde kalmasına mâni olma - mızın mümkün olduğunu zanneden - lerden değiliz. Yalnız şunu temenni e- debiliriz ve hattâ etmeliyiz ki binbir âmilin tesiri altında ne ineceğini, ne çi- kacağını tahmin etmeğe imkân bulun- mıyan piyasa dedikleri ölçünün bu ka- dar büyük inhiraflar yapmasına mâni olabilecek tedbirlerin ittihazına hiç ol- imazsa bizim İktisat Vekâletimiz ehem- miyet versin. Bu sayede piyasada bel- ki biraz iltirat teessüs edebilir ve ta - cirler de ticaret diye bir takım talih o- kyunları âlemine düşmekten bir derç- ceye kadar kurtulurlar. Şönil Vm maa lk mn ml, İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bir arkadaşımızın kendi sütununda yazdığı bir yazı- dan bazı parçalar: Bugünlerde de sanki pek hayılırmışım gibi vergi, ve evkaf daireleri bir kaç sarı kâğıtla halırımı soruyorlar, Bu cilveye her sene uğrarız. Âdeta Cevdet paşa tara- fından kaleme alınmış sanılacak kadar muğlük bir ibare ile bize: «— İcarenizi vermezseniz hakkınızda iyi olmaz!..» der- ler. Her sene paramızı veririz ve her sene bu sarı kâğıdı alırız. Mademki hu dünkü, bugünkü değil, yıllardanberi ya- pılagölen bir iştir; şimdi neden yadırgar gibi görünüye- rum diye merak etmişsinizdir belki. Efendim! Mesele şu ki, İstanbulun bazı semtlerinde emlâkin, yeni tahrir kıymetleri üzerinden vergi ve icare tahakkuk ettiriliyor. Bu semiler hangileridir? Pek iyi bilmiyorum amma biz de o semilerde bulunuyoruz. İSTER İNAN İSTER İNANMA! »— Li Sayfa” SON POSTA : Eyl 7 r, : : ie Heryun Resimli Makale Eğ Ekilen tohumlar OZU Ticaret bir talih NX X Sıtma mücadelesi Oyunu oldu > Ve halk Hepimiz de ne ekersek onu biçeceğimizi biliriz, fakat » çoğumuz da aksine hareket ederiz. Tabiat âleminde eki- E. Talu a len her şeyin, kendine göre; bir yetişme, büyü: i ir devir vardı ki, o devirde tica: verme Fa güze İnsanların hayatında iz ii ir iki senedir, biz de, halk ta, di“ limize doladık: — Hükümet, sıtma, yahut ki sivri sinek mücadelesini lâyıkile yapmıyor yapılan her işin semere vermesi için bu kadar uzun boy- lu devirleri ve istihalele.. beklemeğe lüzum yoktur. Her hareket derhal semeresini verir, derhal yapacağını ya - le ya par. Meselâ, yanlış bir harekette mi bulundunuz, o yan-| px nail il hun pire raetleilari, hareli vaki ila. beril Sarİzpe Eee ein ede çe hakkuk etmiştir. Siz, belki bu neticelerin tahakkuku ile | vazifelerini ifa hususunda artık gev tezahürü, yani göze çarpması arasındeki fâsıla ile ken-|şek, âdeta lâkayt davranıyorlar.. v&«. dinizi avutur veya oyalar, yaptığınız yanlışı atlattığınızı | V8- zannedersiniz. Mümkün değil! Çünkü yaptığınız yanlı-| Bu şikâyet birliğinden hariç kalma" şın derhal tahakkuk eden neticeleri, er geç tezahür ede- | mak için, ben de sesimi ve kalemimi ona kkak sizi maddi, ata. | göre uydurdum ve gazeteciliğimin ica“ va muhal sizi manevi ıztıraplara uğr: ve A Sok öz Ha ük ei e fa tercümanı oldum. ıyatımıza im ol değişmez unun icabâ- N e sından kurtulmağa uğraşmak kadar beyhude bir şey yok-| çen ünal bir dee evel tur. Her birimiz ne ekerse muhakkak onu biçecektir. | |hana, kazın ayağı hiç te zannedildiği gibi olmadığını gösterdi. # MX Meseleyi inceden inceye tamik et * | tim; mücadele memurlarının, kendimi belli etmeden, peşlerine düştüm; ça * lışmalarına ve köşk sahiplerile müna * sebetlerine şahit oldum; bazılarını söy“ lettim; ve nihayet öyle bir neticeye var idım ki beni, önceki neşriyalımdan u * tandırdı. Felemenk fare ve KERGÜN BIR FIKRA || Haserat hücumuna © Jaye 0 biker eğin kü Uyku , Mâruz kalmış Mücadele heyeti vazifesini yapmis — yor değil. Yapmıyor. Ve ona engel Tanınmış hatiplerimizden ve Üni- versite profesörlerinden biri hasta- lanmıştı. Doktora gitti ve dert yan- dı: — Geceleri ağırlık basıyor, kor - kunç rüyalar görüyorum! dedi. Doktor muayeneden sonra sordu: — Uyurken sayıkladığınız, söy - lendiğiniz oluyor mu? Profesör bir müddet düşündü. Sonra: — Hayır doklorcuğum, dedi. U - yurken hiç söylenmem, Bilâkis ben söylerken, beni dinliyenleri uyutu- rum, — Amma yaptını2!.. Nasıl şey7. — Evet, maalesef böyle.. Çünkü Üniversitede ders takrir ederken ekseriya talebem uyur! ,——————— Ruzveltin karısının Otomobili Vaşingtonda sokak işaret memurla- | cekler bütün evleri, kiliseleri, hattâ va- rından Mişel Heley Birleşik Amerika |purları ağları ile doldurmuşlardır. hükümetinde en çok kendisinden bah- sedilen bir adam oluvermiştir. Bunun sebebi şudur: Bir cumartesi sabahı kadın tarafın-| gibi karartmaktadır. Köylüler, dan idare edilen bir otomobil Heley'in |bu hayvanların hücumuna semavi bir işaret memüru olduğu caddeden ge -| hâdise nazarile bakmaktadırlar. çerken lâmbanın gösterdiği dur! işare- tine aldırmıyarak otomobilini yürüt -| yaklaşan büyük bir memur, çevrilen müş. İşaret memuru hemen yerinden | otomobilin “Cumhur Reisi Ruzvek'in atılarak otomobili durdurduğu gibi i-| karısının otomobili olduğunu söylemiş- çindeki kadına iki dolar ceza kesmiş! tir. ve bir daha böyle hareket ederse dahia| (Bu hâdise üzerine Cumhur Reisinin Bir de maddi tarafı vardır. Hükümet; olan da gene halktır. Bu doğruyu söy“ lemek mecburiyetindeyim. Hiç kimse, bana gücenmesin. Öyle sahnelere, muhaverelere şahit oldum! ki, çoktan silinmesini arzu ettiğimiz muzır bir zihniyetin hâlâ bazı insanlar arasında bakasım gösterir. Meselâ, mücadele memuru, kerli ferli bir köşkün kapısını çalıyor. Bu sene Felemenge bir hal olmuş, binlerce fare türeyerek Roterdam ile| « Aralıktan başını uzatan, namaz beze Amsterdam arasında ber ne mevcutlli, çıplak ayaklı, basma donlu bir hize ise mahvu harap etmişlerdir. Memleke-|metçi, soruyor; tin şimal tarafları da sivrisinek cin - isti i j ei E — Ne isti; ? sinden iri bir takım sineklerin hücu -| ülke İM UR. Çukur * muna spina > da in -İlara, helâlara ilâç dökeceğiz. N miyor gibi Almanya hududundaki ha- valiyi de tarla kurtlar istilâ etmiştir. | gar, hamamlar de orna ir. En nihayet Ruçerdam köyünde şim-| — Sen bize yol göster. diye kadar misli görülmedik <esamet -| | Olmaz. Ben, ne idiğini bilmediğimi te örümcekler görülmüştür. Bu örüm-| adamı içeriye alamam. Ve, çat! Kapı kapanıyor. Daha ötede, başka bir köşkün kapı * sı... Daha çetin bir karşılayış.. Bu örümcekler dört santimetre ce - sametindedirler. Gece lâmbalarının et.| — Sen, burası kimin evi, biliyor mu” rafında ördükleri ağlar, ortalığı zindan |sun?. Hele bir daha vakitli vakitsiZ bütün | buraya gel de, görürsün gününü! Sap* ki yaptığınız da nedir? İş mi?.. Çati, Zavallı memurun elinde, avucunda kudret ve kuvvet namına hiç bir şe yoktur. Çaresiz, boynünu büküp uza” laşıyor. Ve sivrisinekler de üredikçe Ü” reyorl, Bu, işin tatbikattaki güçlük taraf şiddetli hareket edeceğini bildirmiş -| karısı tarafından memura, daha ağır İstanbulun Anadolu sahilindeki bir ki tir. Bu aralık işaret memurunun yanina | şekkür edilmiştir. ceza kesmediği için bir mektupla te -İşi rahat etsin diye etek dolusu par harcıyor. Sıhhiye bütçesinden, siv İ nek mücadelesi hesabına ayrılan par# çok imühim bir yekün tutar. j Bu para, sırf halkın saçma muhale feti ve menfi vaziyeti yüzünden heba olup gitmektedir. İlk seneler, memurlar bu kadar gü” lüğe uğramamışlardı; nisbeten rahat edildi. Fakat sonra sonra muhalefet arttı. Sivrisinekler de beraber. i Bunun iyisi, Erenköy ve havalisi”” de oturanların, kendi aralarında pire mücadelesine xmüza! cemiyeti kurmalarıdır. Bu cemiyet, hak kı irşat, muhalefeti izale, memurla? refakat ve hattâ icap eden ilâçları s& A tın almak, mücadele kollarını arttı” mak suretile mücadeleye maddeten yardım eder. i Çıkar yol budur, Her şeyi hükümet” ten beklemek, üstelik te onun €: ileri yurddaşına # Bir de bakıyoruz ki evkaf icaresi yüzde elli artınış. — Aman bre! Ne oldu? Camiler mi çoğaldı? İmamla- rn aylığına zam mı yapıldı? Yoksa Hayrı Efendi zama- runda kapanıp yerlerine vakıf iratları yapılan imaretler mi tekrar açılıyor? Diye telöşlanırsınız. Gider soruşturursunuz. Sizi âsu- de ve emin bir çehre ile karşılayıp: «— Mülkünüzün yeni kıymeti eskisinden faz'adır da ondan...» Derler. Başta İstanbul Valisi olduğu halde İstanbullu- lar ve Istanbullu olmıyanlar pek râna bilirler ki İstan- bulda emlâk, Fransada kabine muttasıl düşer. O halde bu yeni kıymet fazlalığı nedir? Tetkik eder, anlarsınız ki beş altı sene evvel mülkünü- ze ilk konmus ve sonradan itiraz, istinaf, temyiz gibi yol- larla bir hayli değişmiş olan ilk kıymet evkafm hoşuna gitmiş ve size onun üzerinden icare biçmiştir. malarına engel olmak, ve sonra da geri söylemek bu devrin yıptır.