SON POSTA Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları GİBALI ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 63 İlk açtığı mahfazalar, Gâvur Meh -İdi, Havyar hanında üç büyük un tüc - medi alâkadar etmedi. Fakat, bu mah- fazaların arkasında ucu görünen bir meşin kese, derhal nazarı dikkatini celbetti, Gâvur Mehmet ;bu keseyi, uzan- dı, aldı. Ağzındaki bağı açtı. İçinde - kileri birer birer çıkararak muayeneye başladı. Bunlardan bazılarının üzerin- de Avusturya arması, bazılarında da birbirini niçine girmiş harfler ve mar- kalar vardı. Gülerek hafif hafif başını salladı: — İşte!.. Zavallı prensesin, elmas- lârı... Demek ki, tahmin ettiğim gibi; bunlar doğruca Amorfiya Hanıma ak- tarma edilmiş... Âlâ... - Diye mırıldandı. Bunları tekrar o meşin keseye ko - yarak ağzını eskisi gibi bağladı. Al - dığı yere yerleştirerek dolabin kapısı- ni kapadı. Yerdeki aynayı tekrar ye - rine koyarak duvara dayadı, Lâmbayı söndürerek, karyolara gir- di; henüz dalgın bir uykuda bulunan Amorfiyanın yanına uzandı. *1. Sabahleyin ilk satıcılar geçerken A- morfiya uyanmış; yaninda horul ho- rul uyuyan milyoner misafirinin yüzü“ ne bakmıştı. Ve sonra; bir kaç gün sonra, bu cömert milyonerin vapu - runda misafir olarak Pireye kadar muh- teşem bir yolculuk yapacağını hatırla- mıştı. Yalnız şimdi onun bir endişesi vardı, Balozdaki patronundan, nasıl izin alacaktı?.. carı bekliyor. Bunlarla, beş bin çuval un için bir mukavele yapacağım... Sonra... Mısırdan büyük bir kereste siparişi aldım. Gidip, kereste tüccar - larile konuşacağım. Ondan sonra da sefarethaneye koşacağım. Orada da pasaportumun muamelesini yaptıra - cağım. Daha sonra da, bankaya uğrı - yacağım. Emaneten oraya biraktığım paralarımı alacağım. Şimdiye kadar bu zümreye mensup bir kimse ile ahbaplık etmemiş olan Amorfiya, şaştı: — Aman Allahım!,. Ne çok işler... Bunlara nasıl akıl erdirebiliyorsunuz. Her halde, kolay işler değil. Diye bağırdı. Gâvur Mehmet, elbiselerini giy - miye başlıyarak mırıldandı: — Kolay işler olur mu, sevgilim?.. Hem bunlar, bir şey değil.. Hepsi de sıraya girmiş işler... Bazan öyle ka - rışık muameleler olur ki... Fakat ne çare?.. Para kazanmak her zaman ko- lay olmuyor.. Saate bakar mısın, sev- gilim. — Efendim!,. Sanaat.. Tam bire on var. — Eyvah.. Ne kadar geç kalmışım. Acaba bir araba ile on dakikada Havyar hanına gidebilir miyim?.. — A. Daha çabuk. — O halde, birini gönderseniz de sevgilim, kapıya bir araba getirtseniz.. — Şimdi... Amorfiya, derhal kapıdan fırlamış. Amorfiya, bu hülyaya o kadar dal- Hizmetçilerine yüksek sesle emirler mıştı ki; âdeta karşısında birisine hi - tâp ediyormuş gibi şöylece söylenmi- ye başladı: — Hah... Aklıma geldi. Vapurun İstanbula gelir gelmez, ben de birden- bire balozda hastalanırım... Gidip bir hastanede yatacağım. Bir hafta kadar tedavi olacağım diye, bir yalan çıka « ririm. Gövur Mehmet, sanki bu sözleri işitmiş te uyanmış gibi gözlerini açtı, Muris bir tebessümle Amorfiyaya bak- ti — Ne o sevgilim!.. Galiba, bana söy- lüyordun. Hakkın var. Her halde geç kalmış olacağım. Daha görülecek o ka- dar çok işlerim var ki... Vapur kalkın- cıya kadar, bunları o bitiremiyeceğim zannediyorum. Derken karyoladan fırladı. Amorfiya, milyoner (o misafirinin (sevgilim) diye hitap etmesi, pek tat- lı gelmişti. Yakın bir istikbalde, haya- tını büsbütün değiştirerek (kendisini bir (Eelen prensesi) gibi oyaşatmıya kadir olduğuna hiç şüphe etmediği bu adama karşı, kibarca hareket etmiye karar vermişti. — Ah, nasıl söyleyim bilmem ki... Benim üzerimde öyle bir tesir biraktı- nız ki, sizden pek kısa bir zaman bile ayrılmak bana güç gelecek... Hiç ok mazsa, öğle yemeğine kadar kalsanız. Yemeği de beraber yesek.. Ondan son- ra sizi ben vapura götürsem. Diye söylendi. Milyoner misafir, karyolanın ayak vermişti: ucundaki lâvaboda yıkanırken cevap verdi: vermiye başlamıştı. — Amelyal.. Sen git, şuradan te - miz bir araba bul da, getir. Açık, ka - palı. Nas# olursa olsun... OKatinal. Sen de, misafire çabuk bir kahve pi - şir. Bari, kahve Amma, çabuk... Ve.. Kadın tekrar odaya avdet et - tiği zaman, milyoner misafir, tamami- le hazırlanmıştı, — Buyurunuz, salona geçelim. Kahvenizi orada içersiniz. — Aman, sevgilim.. Hem zahmet ettiniz.. Hem de... — Şimdi.. Şimdi... Araba gelinci - ye kadar. Salona geçmişler.. Ayak üzerinde, elele tutuşarak birbirlerine karşı duy- dukları haz ve memnuniyeti bir da- ha teyit etmişler.. Ve bunun uzun bir sevgi ile neticelenmesini temenni ey - lemişlerdi. Yalnız; milyoner misafir, bir şart teklif etmişti: — Bak sevgilim!.. En fena bir ta - biatim varsa.. Oda kıskançlığımdır.! Şimdi, senden bir şey rica edeceğim. Ben buraya avdet edinciye kadar, © çalgıcı herif ile yüz yüze gelmiyeceği- ne.. Şayet gelsen bile, onunla bir keli- me bile konuşmadan, başını öbür ta - rafa çevireceğine dair, bana söz vere- ceksin. Demişti... Amorfiya, sevginin en büyük delili olan bu kıskançlığa kar- şı derin bir meserret hissederek cevap — A. Söz ne demek.. Anamın, ba- bamın, hattâ, Hıristosun, Panayanın içmeden çıkmasın. | — Bütün bu zahmetleriniz, benim | üzerine yemin ederim... Maamafih, siz için ne büyük bir şeref ve saadet teş-'benim sözüme ve yeminime inanma * kil ederdi... Fakat, buna imkân olsay-iyın. İsterseniz, arkama adam koyun. dı... Bak, sevgilim!. Öğle vaktine ka - Gizlice beni takip ettirin. dar göreceğim işleri söyliyeyim. Şim- (Arkası var) m a Köylüler ondan şeytan görmüş gibi |kılı yükseldi. korkarlar. Bazı geceleri disi kurdu ile) Bir at üstünde bağlı yatan yaralı a - beraber aşağı vadideki dere kenarında |dam bir aralık başını kaldırarak etra- geviştiklerini görenler bile olmuş. Bu)|fa baktı, sonra birdenbire. silkindi. Ga- yavru ne İnsan, ne de hayvan sesine rip, anlaşılmaz, tüyler ürpertici bir benziyen bir sesle bağırır, arka ayak -İsesle ulumağa başladı. Katırlar kor - ları üstünde, insanlar gibi yürürmüş. |kuyla yerlerinde durdular. Kılavuz: Amma, bütün bunlara benim gibi bir| — Elimizden kaçan yavrusunu arı- çokları da inanmadılar. yor, yol üstünde ölü bıraktığımız dişi - i sini ariyor! Haydi, haydi. OUluma, Tovos dağlarından inip te küçük te-|hayvan herifi. — pelerin yollarına sapınca güneş adama-| yordu. Gö m Son Posta'nın siyasi tefrikan * İttihatçılar Devrinde i UHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? ei ge Selâmeti Umumiye kulübü ilk defa olarak heveskâr gençlerden bahriye ve tıbbiy8 talebelerinden mürekkep olmak üzere bir (Tiyatro Heyeti) vücude getirmişti NN. 25 Yazan: Ziya Şakir 2 — Münasip yerlerde kütüphane » ler tesis etmek. 3 — Şirket tarzında; ticarethane, fabrika ve saire teşkillerini teshil ey- lemek. 4 — Avrupaya seyahatler tertip et- mek. Cemiyetin o müessisleri © arasında, doktor Orhan Tahsin, doktor Rıza Abut Beylerle bir takım münevver gençler bulunan Selâmeti O umumiye klübü, ilk defa olarak heveskâr genç- lerden, bahriye ve tıbbiye talebelerin- den mürekkep olmak üzere bir (tiyat- ro heyeti) vücuda getirmiş; meşruti- yetin ilânını takip eden ramazn ayın- da Şehzadebaşında - bugün (Milli si- nema) olan - tiyatro binasını isticar & derek temsiller vermişti. (Tarihi bir hatıra olarak şunu da ar- zedelim ki; meşrutiyeti müteakip ilk defa olarak yazılan (İstibdat faciaları) ve (Aşk ve Vazife) piyesleri, gene ilk defa olarak sahneye ayak basan bu a- matörler tarafından temsil edilmiş - ti. (0) İstanbula henüz gelmiş olan (Ben- liyan ) ile manevi kerimesi (Rozali) bu heyetle birleşmişti. Benamyan, tem- sil heyetinin rejisörlüğünü deruhte et- mişti. (İstibdat faciaları) piyesi çok büyük bir sükse kazanmış; tam on beş gece ayni hararetle devam eylemişti. Bu hâdise ;o zamana kadar İstanbul tiyatrolarında görülmüş şey değildi. Tiyatroyu hincabınç dolduran halkın iarasında, her gece bir kaç şehzade gö- rülmekte idi. (Aşk ve Vazife) piye - si de tam on dört gece üstüste ve ay - ni rağbete mazhariyetle devam etmiş; bu iki piyesin temin ettiği hâsılat, lâmeti umumiye klübü) nün maksadı- na bir hayli hizmet eylemişti. Haydarpaşa Osmanlı İttihat klübü (Türk ve musevi gençleri terafından tesis edilmişti. Gayesi, çok temizdi. i Başlıca maksadı, Türk gençlerine li - san öğretmekti. Mektebi hukuk mezunları cemiye- ti, Ve nihayet.. Matbuatı Osmaniye cemiyeti... Saydığımız bu cemiyetler arasın » da, daha bir hayli teşekküller zuhura gelmişti. Hemen her vilâyet halkı, bi- rer (Taali) ve (Taavün) cemiyetleri teşkil etmişlerdir. Artık iş o dereceye gelmişti ki; gerek hükümette ve ge - rek ittihatçılarda bir endişe baş gös - termişti. Hükümetin endise ve şikâyeti; bu cemiyet ve teşekküllere mensup olan- ların, olur olmaz işler için hükümet memurlarını taciz, tazyik ve tehdit et- İmeleri idi... İttihatçıların endişe ve te- İlâşı ise, bu (türedi teşekküller) in ken- dilerine rakip olmak mahiyeti iktisap eylemeleri idi. Nitekim cemiyet namı- na bir beyanname neşredilmiş: (İttihat ve Terakki cemiyetini tak- liden gerek İstanbulda ve gerek taş - ralarda bir takım teşekküller vücuda getiriliyor. Hükümet işlerine mmüda - hale ediliyor. Bu da hükümetin vazi - yet ve vazifesini işkâl ediyor. Bade- mâ İttihat ve Terakki cemiyetine men- sup olan ve hükümetle temas mecbu- riyetinde bulunanlara hüviyet vara - kaları verilmiştir. Bunlardan başka, hiç bir şahsın müracaatine ehemmiyet ve- rilmiyecek. Her hangi bir cemiyet ve teşekkül namına, memurları tazyik ve tehdide kıyam edenler hakkında ka - nuni takibata girişilecek). (1) İstibdat devrinde Namık Kemal ve Şemseddin Sami Beyler tarafından yazılmış; ve Harbiye Nezareti meydanı ile başka bir iki yerde uynanmış olan Şehre dönüyoruz!.. di İsa ve (Besa) piyesleri, daha ev - oynanmıştır. Diye; diğer cemiyetlerin nüfuz ve haysiyetleri kesredilmek istenilmişti. Fakat halk, bu beyannameye ehem- miyet bile vermemişti. Cemiyetler ve teşekküller devam etmişti. Ahalide de bunlara intisap etmek hevesi, sönme- mişti. Nitekim, Şeref sokağında henüz bir isim bile verilemiyen cemiyet ve - ya fırka merkezinde, prens Sabahad - din Beyin bayrağı dalgalanmıya baş- lar başlamaz; cemiyetin iki buçuk ay- lık hareket ve icraatından hoşnut ol - mıyanlar, derhal bu bayrağın altına hücum etmişlerdi. Halk, meşrutiyetin Hafta içinde en Çok Ünitürk tahvilleri Muamele gördü Geçen hafta içinde borsa muamelâ- tı bilhassa ünitürkler üzerinde temer- küz etmiş ve pek hararetli muameleler | olmuştur. Ünitürk fiatlarının hafta içinde daha fazla yükselmesi beklen- mekte ise de Anadolu grupu kıymet- leri üzerinde vaki olan sukut, binnisbe ünitürk flatlarına da tesirden hali kal- mamış ve daha ziyade yükselmesine mâni olmuştur. Bundan bir kaç gün evvel bir gaze- te, Paris radyosundan iktibasen Ana- dolu tahvilâtı hakkında bir havadis neş- retmişti. Bu havadis piyasada şâyi ol- duktan #dnra Anadolu grupu hümil- leri ellerindeki tahvilâtın kiymetinden şüphelenerek tahvillerini satışa çıkar- mışlar ve piyasaya fazla miktarda ar - zedilen bu tahvilât kıymetlerinden e - hemmiyetli surette kaybederek sukut etmişti, z Çıkarılan şayia da şundan ibaretti: Merkez Bankası müdürü Salâhaddin Berlinde Alman hâmillerile temas e - derek Anadolu grupu kuponlarının da Almanyada bloke kliring B. hesabın- dan mark olarak ödenmesini teklif et- miş olmasıdır. Şimdiye kadar bu ha - vadisi tekil edecek bir malâmat alı - namadığı gibi henüz tekzip te edilme- miştir. > Bizim öğrendiğimize göre esasen bir kaç senedenberi Alman hâmillerine kupon bedeli İsviçre frangı olarak de- ğil, kliring B. hesabından mark olarak tediye edilmekte idi. Yalnız İsviçre hâmillerine İsviçre irangı ve Türk hâmillerine ise Türk li- rası tediye edilmekte idi. Bu suretle yukarıda bahsedilen havadisin fazla bir kıymeti olmaması icap etmektedir. Merkez Bankasının bir kaç günden- beri borsadan külliyetli miktorda A * nadolu tahvili mübayaa etmesi bu şa- yiaların esassız olduğunu teyit eder mahiyettedir. ; Paris borsasında da ünitürk fiatları geçen haftaya nisbeten yükselmiş ve i ilânı günün -'ten çekinmekte idi. ,İTürkee opera ve fim parçaları pik denberi görmiye alıştığı şeyleri bekl yordu. Yani; prens Sabahaddin Be * j yin de, balkonlara pencerelere çıks * rak, gırtlağını parçalıyarak, kanterle “ re garkolarak (ateşin nutuklar irat) etmesini Beklemektelerdi. Fakat pren* Sabahaddin Bey, henüz sekin ve şünceli bir halde idi. İstanbula basalı, aradan günler geçtiği Rum ve Ermeni patrikhanelerile Ru* gazeteleri muharrirlerine vâki olan sa kısa beyânatından başka, henüz 9* fikrine, ne düşüncesine ve ne de pr9 gramına ait bir tek söz bile (Arkası var) İSTANBUL 18: Dans musikil plâk, 19: Haberler, 39” (Dr. Fahri Celâl tarafından kekelemek DAF kında), 20:30 Stüdyo orkestralar, Hİ Son haberler. (22 den sonra gazetelere Dil” sus servis), 8,30: Sabah neşriyatı, 1340: 16- Pik "* baber servisleri, 1003 Radyo orkestrssi, Konferans, 2025: Piâk, 2115: Pransızen 8“ tünlite, 21,30: Oda musikisi (Brahma), 334“ Şarkılar, 2220: Haberler, 2245: Orkesi” 29,45: Yabancı dillerle haberler. BUDAPEŞTE 18,0: Çigan zausikisi, 20; Piyano kons” 2040: Hikâyeler, 2105 Radyo salon erke” trası, 22,20: Haberler. 2240: Opera orkö” trası, J. Ernest Dohnanyının 24: İngilizce konferans, 24,20: PIAk, BELGRAT 2050: Halk şarkıları, 2130: Belgrat rasında verilecek piyesi nakil, 23: VARŞOVA v 18: Şarkılar, 18.50: Muhtelif konuşmali 20: Radyo salon orkestrası, 20,45: va kisi, 2130: Musnhabe, 22: Bahriye ci 22.45 Spor, 23: İngiliz kompozitörlerinin ef” lerinden alto piyano, 28,30: Küçük orte” 24: Dans plükları, a PRAG 18,40: Çek şarkıları, 19: Konuşmalar, yi Piyano-şarkı, 19,46: Almanca haberler, yg Plük, 20,10: Mahih musiki, 2045: Konfor” 31: Piyano-şarkı, hafif solist afk”. 31,40 Radyo piyesi, 22: musikili şen pe 23,1: Plâk, 23,40: Almanca haberler. VİYANA y (4b,55 metreli kısa dalga) 18,40: Karışık ser, 19,10: Halk şarkıları, 1940: Kanli i 20; Haberler, 20,10 Aktüalite, 2020: saati, 21: Stelermarktan reportaj, 23: si misikisi, 23: Haberler, 23,10: Eğlenceli “© siki, 1: Dans piikiari, Ü İ ye MOSKOYA 19,15: Amatör amele tarafından 20: Edebi ve dramatik neşriyat, 21,157 sia 2: Yabaneı dillerle neşriyat, “ ra hafta sonunda 81,50 liradan kapi” mıştır. tahvili Aşağıdaki tablo esham ve gat bugünkü fiatları ve bu fiatlara hafta sonunda 188 frank gibi yüksek 1 bu Gia | bir fiat üzerinden muameleler olmuş-JAlındığı takdirde getireceği faizi g tur. ermektedir. Bi. Merkez Bankası eshamı da geçen haf- e 00 geliri pi taya kıyasen biraz daha yükselmiştir.) 0. yakı & 415 180 - Bu banka işlerinin gittikçe ilerlemesi| , , 2 4165 14,40 20 ve eshamının getirdiği yüksek faiz,hal-| . » $ ci 4165 HO an kın alâkasını celbetmekten hâli kalma-| A. D. Y. Tabuilâk m5 “ 4.9 maktadır. Hafta iptidelarında 79-80 1i-| » »» gar e AN .. Hi ra aralarında muamele gördükten son- m Akay İşletmesinden: ğ 1. — İşletmemizin Kadıköy ve Kartal iskelelerinde deniz içinde e. deniz dışında yapılacak tamir işleri açık eksiltmeye konulu? mer 2, — Eksiltme 7 Eylül 1936 Pazartesi günü Karaköyde idare kezinde şefler encümeninde saat 16 da yapılacaktır. la yüzde 09 iblâğ edecektir. — Eksiltmey: irecekler (180) lira teminat getirecekler X cak el miktarı ihale bedeli üzerinden i ider? 4. — Keşif ve şartnameyi görmek ve izahat almak isteyenleri”. 8 Levazım Şefliğine müracaatları, o (899) ols” beşi