4 Eyla | KO Kalabalığa girdiği sırada birdenbire ; İekemiğinin ortasına bir sopa ile dür- » Wüğünü hissetti ve irkildi. X © Pena halde can acımıştı. ÜL mdü ve uzun bıyıklı bir İspanyol- 8 karşılaştı, Panyol bir itişte onu kenara attı ve > Ne bakıyorsun. köpek? yol ver.. “ Bubir İspanyol şövalyesinin uşa - ya, İ de alye de onun ardından geliyor- Mansur fena halde kızmıştı. Bu ak ği cevapsız bırakmamayı çok is- 9rdu, fakat buraya başka iş için gel- i gerekti. im dikkat edince yalnız şövalye- i veya şövalye uşaklarının değil, Beyaz harmaniyebi Endülüslüler © ğğlan soldan itilip kakılıyorlar, hate ç kırbaçlanıyorlardı. © Bu hallerile İspanyollar onlara: £ ii yere gidin! Yoksa si- b öldüreceğiz. pi Demek istiyorlardı. lüslülerin hepsi fakir ve kılık - © #dilar. Halbuki vaktile bu millet İs - f zapYanın en güzel binalarına, en gü - 3) bahçelerine ve topraklarına sahip ; uyorlardı. aya da evi şehrin en işlek yerin - F, Önce yanlış yere geldiğini sandı. Ai dikkat edince eski binanın kapr- Mi büyütüldüğünü, üstüne bir kat Şıkarıldığını ve bir han şekline İduğunu anladı. Çünkü onun | Köramnda küçük bir dükkânın tezgü- Ee baharat satan kara ve kuru a arap hâla yerinde duruyordu. Ya - On üç yaşlarında. bir de çocuk. Bunun avı İbni Yösirdir. “e ile Ammarın en iyi dostların - ir, ve ondan iyilik görmüştü, On - Ro, onasna imkân yoktu. i n Mansuru tanıyacağı şüphe - Dükkâna tyler satın Mansur sik sik uğruyanlar ve bir alıp gidenler oluyordu. müşterilerin (o seyrekleştiği sirada dükkâncıya yaklaştı. Selâm, verdi: — Selâmünaleyküm... > Ve aleykümselim... A baktı, iy Dardu. Baştan ayağa kadar bir an- Kai, Zükten sonra selâmını yavaş | tekrarladı: Yi Ve aleykümselâm İbni Ammar! 9 ederim ki rüya görmüyorum © © Uyanık bulunuyorum. © — Bunda haklısın... i Bar O halde içeri gel ve şuraya gir. başkaları, bizim dünkü uşakla - zda, bazıları da tanıyabilirler. Yalgnkü uşaklarımız» diye İspan - anlatmak istiyordu. ti Tası dükkânın arkasında daracık dey erdi. Tepedeki küçük bir pencere- ve ihce bir ışık giriyordu. Kenarlarda togyyarlardaki raflarda irili ufaklı » sepetler bulunuyordu. bir an önce konuşmak ve ir için sabırsızlık ediyordu. Yanım saat kadar böyle geçti. ysk kapı açıldı ve Yasir göründü. pyuru kucakladı ve bağrına bastı: Sak, Biz senin için «ölmüştür! diyor- O Tutmuş olsalardı, öyle olacaktım. NK şüphe yok... My ılk oturdular. Tavaş sesle ko- ğa başladılar. Gördüğüme çok sevindim. Fakat Söruği 1fsa o zaman kurtardığın postu ty, ybedersin! Bunun için bura- <zaklaşmalısın! Zaten kalmak için gelmedim; bi- i alıp götüreceğim. , e ahramanlık, Son Posta'nın tarihi tefrikası aşk, Mailini sm macera SANIN KIZI Yazan : Kadircan Kaflı Numara : 63 kaçmak için kışkırtan, kayık bulduran, gidilecek yeri tayin ettiren hep Mer- kando imiş. Kendi hafiyeleri vasıtasile bu işi hazırlamış ve tam zamanında — Seninkiler mi? Diye sordu. — Evet... yoksa bir şey mi oldu. İhtiyar Endülüslü yutkundu. Başını salladı, işe Karışmış. Büyük ümitler ve sevinç- Eğ Hepimiz Allahtanız ve ona döne-|lerle yola çıkan zavalblar iki üç mil ceğiz. açıldıkları zaman bir İspanyol gemi - Manasına gelen ayeti okudu. Ayni zamanda avutmak için Mansurun gir- tını okşadı. Sonra anlattı, Bu uzun ve acıklı bir romahdı. Fakat pek kısa kesiyordu: Hâkim Merkando, Amarı öldürdük- ten sonra mallarını engizisyon mahke- mesi namına müsadere etmiş, sonra da kendi üzerine almış. Mansurun anasile iki çocuğu sokakta kalmıslar. Yikık- larda, eski kemerlerin altlarında sürün- müşler. Çünkü onları evlerine alanlar ve yardım denlerin de ayni cezaya çar- pılacağı ilân edilmiş. Bu sırada Endü- lüslü bir kaç zengin aile büyücek bir kayık bulmuşlar ve gizlice kaçmağa karar vermişler. Amımarın karısile ço- cuklarını da yanlarına almağa fazı ol muşlar ve bir akşam Almeriyenin iki mil kadar garbındaki 194iz bir kıyıdan yola çıkmışlar. Halbuki bu zenginleri sile karşılaşmışlar. Erkekler döğüş - müşler ve kadınlarla çocuklar düşman eline düşmemek için kendilerini deni- ze atmışlar. Kaçaklardan hiç biri kur- tulamamıştı. Engizisyon O mahkemii de onların mallarım zaptetmis. Mansur bunları dinlerken karanlık bir gecede denizin ortasında geçen bu İ korkunç vak'anın gözlerinin önünde canlandığını görüyordu. Anasının bir çığlık atışı, sonra iki yavrusünü bağrına basarak yuvala - rından fırlayan gözlerile kurtuluş yolu araması, bulmayışı ve biraz sonra de- nize atıldığı zaman bile o çocuklarını suyun üstünde tutmak için uğraşa uğ- rsşa boğulması, biri dokuz ve diğeri beş yaşındaki iki kardeşinin karanlık sularda kaybolmaları.... BE emsan İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: 12-14/8/936 Çarşamba ve Cuma günlerinde yapılan imtihanda muvaffak olanların imtihana girme numaralarile adları aşağıda yazı- lıdır. Bunların tayin olundukları mahal ve vözifeleri öğrenmek ve haklarında iktiza eden muamele yapılmak üzere evrakı müsbitelerile hemen idaremiz memurin şubesine müracaatları ilân olunur. (840) İmtihana İmtihana girme No. Adı girme N Adı 6 Adnan Hızıroğlu 73 Ramis Aktüre 8 Zati Tekhan 78 M. Fikret Atadeniz 14 M. Nedim Güne 83 Hüseyin Avni 16 Hüseyin Asutay 98 Ruhi Çalış 18 Bürhan Bürsan 99 Nüzhet Çağlar 19 Mahir Yetik VA O. Nevzat Nemli 2 Hilmi Hız 103 Nuri Erten 25 Bn. Suat Ali Eren 109 S. Sırrı Özyurdan 26 Zeki Berkkan 3 M. Şevki Aslay 27 H. Kâmil Bulak 19 Rıza Oral 37 Sami Pek Türk 1.0 Mehmet Tülbek 38 Fethi Saygın 123 Faik Erkmen 39 Hilmi Oral 149 Ali Basri Vural 40 Vedat Yalman 130 M. Cavit Gümrükcü 5 Nazmi Özel 145 Mehmed Balkandı 54 M. Emin Akdeniz 149 H. Cahit Tarancı 55 Kemal Seçmeer 155 Osman Moraç 56 Cemal Küçükkaya 160 Selâhattin Aktubunay 62 Tahir Sarucan 174 Bülend Ergil 63 İbrahim Ertunç 176 Sezai Yılmaz 66 İbrahim Aykaç 177 Mehmed Tevfik 67 Cemil Türk eri « 178 Feridun 68 M. Nurettin Tansukalb 179 Kemal Kocabey 70 Osman Doğan 184 Fehmi Yazıcı 72 Hamdi Bayrakçı 186 Nedim Okyay aliye Vekâletinden: 2466 No.lu Buğdayı koruma karşılığı kanununun 2643 No.lu ka- nunla değişen 9 uncu maddesinin B fıkrası mucibince vergiye tabi değirmen ve fabrikalardan buğday ve çavdar unlarının kurşun mühür- süz ve nakliye tezkeresiz olarak ihracı ve nakli ve her nerede öğü- tülmüş olursa olsun bu unların mübürsüz ve tezkeresiz satışa çıkarıl- ması yasak olmasına rağmen bazı kimselerin kanunun bu hükmüne riayet etmedikleri ve kurşun mühürlü unları nakliye tezkeresiz nak- leyledikleri görülmektedir. Nakledilecek unların hem kurşun mühürlü olması ve hem de nakil satıcısının elinde usulüne göre verilmiş nakliye tezkeresi bulun- ması şarttır. Bunlardan biri bulunmadığı takdirde sahip ve nakille- rinin unları müsadere edilip vergileri üç kat olarak alınacağı gibi haklarında ayrıca da Türk Ceza kanununa göre takibat yapılacağı alâkadarlarca malüm olmak üzere ilân olunur. “740, “954, ük lee ga eskmilerz .. .. . : .. Yüksek Mühendis Okulu Direktör- lüğünden: 936-937 ders yılı için okur yazılmasına başlanmıştır. Yazılma işi 1 Eylül Salı gününden 22 Eylül Salı akşamına kadar «Cumartesi ve Pazardan başka» her gün saat 9 dan 12 ye, 13 den 16 ya kadar Gü- müşsuyundaki okulda yapılır. İsteklilerle daha fazla bilgi edineceklerin yukarıda yazılı gün ve saatlerde okula gelmeleri ilân olunur, o «30)» Yazan: Romain Coolus Müddeiumumi Bolinier'nin evinde «s- ki âdetlere bâlâ riayet edildiği için erkek» ( Hikâye İ BİR KATİL | Çeviren: Nurullah Ataç meğe mecburdum. Benim de kendime göre işletim, bir ailem, destlarım, sevgilim var- ler yemekten sonra küçük salona çekildi: İmiş, bunlar onun umurunda bile değildi. ler ve puro dumanının çizdiği araheskler arasında şundan bundan konuşmağa baş ladılar, Söz nihayet cinayetlere o dayandı. Bütün hafta gazetelerde bu gibi havadis- ler hiç eksik olmamıştı. Santain: — Doğrusu, dedi, çok kötü bir devir İde yaşıyoruz! Besson: — Bu hususta her devir aşağı birdir, diye cevap verdi. yukan Santain, müddelumumiye döndü: — Siz ne buyurursunuz? diye sordu. — Benim fikrim mi? Geyet basit. Za- manımızda ne dün olduğundan, ne de ya- rn olacağından fazla cinayet vardır; bi- İâistisna bütün insanlar birer o canidir de ondan... Bu söze herkes isyan etti. Hele Santa- in'in çok fenasına gitmişti: — Hükmünüz mübalâgalı olsa gerek, İdedi: herhalde izah etmeniz lâzım, — Canıma minnet!... Hayattaki tecrü- bem bana (ispat etti ki en iyi sandığımız insanlarda bile kendilerini cinayete götü- İrecek bir takım insiyaklar vardı; onlan uçurüma yuvarlanmaktan kurtaran ancak jandarmadan korkmaları, elâlemin ne di- yeceğini düşünmeleri, zindana atılmak | # kıllarını gelince titremeleridir. Ben bu gi- bi işlerde mütenasıp bir adeinim, körkak- lığı bir doğruluk, iyilik delili sayamam. Tas sarlanmış da yapılmamış bir cinayet, be- nim. nazarımda, işlenilmiş bir cinayetten farklı değildir. Besson, müddeiumumiyi kendi sözleri- le ilzam etmek istedi: İ — O halde sözin de, dedi, cinayetleri ceralandırmağa | çalışmanıza ve herkesin İhazannda kusursuz bir adam olmanıza rağ- men, aklınızdan bir cinayet geçmiştir ve bunu ancak kanundan korktuğunuz. için işlememizsinizdir. Bolinier gülümüyerek cevap verdi: — Bir tane mi? Bizin gibi ve her » kes gibi, benim ak- İhmden bir çek ci - nayetler geçmiştir. ! Hem benimki si » İzinkilerden de kö» tüdür, çünkü sonuna kadar gidip kinimin icabını icra ettim, ben Bolinier'sin kendi aleyhinde bu derece şiddetli bir ittihamda bulunması, misafir. lerinde hatıl olan asabiyeti (o gideremedi. Santain sıkınuk bir gülümseme ile: — Geri sözleriniz var! Dedi. Bolinier devam etti: — Hele anlatayım da ona göre hükmü. nüzü veriniz. Ben fukara bir ailenin çocuğuyum; hu- kuk fakültesinde tahsilimi bin türlü müş- külât içinde bitirdim. Sonra, doktora te - zimi hazulafken, o zamanın en meşhur avukatlarından biri olan Favier'in yanıma kâtip olwak girdim. Cinayet işlerinde ça- lışan o büyük avukat öleli yirmi sene kadar oluyor, artık size bu hikâyeyi anlatmama biç bir mani kalmamıştır. Hiç şüphesiz çok kuvvetli bir adam, belki de ceza avukatlarmızın en iyisi idi: Birçok kötü, pis heriflerin başını kurtardı. — Müddeiumumi olduktan sonra içi - nizde ona karşı bir garaz uyanmış olacak. — Olabilir. Herhalde o zamanlar ken- disine hizmet ediyor, demek ki onun cür müne ben de iştirik ediyordum; ama söy- Jemek istediğim bu değil. Belâgatte üstad olan a adam, bir müstebid denecek kadar da etrafina hükmederdi. Ben onun gibi sözünü geçirmek ister, hiç bir dediğinden dönmez adam görmedim. Herkes gibi ben de o ne derse kabule, boynumu eğmeğe mecburdum. Yazın mahkemeler tatil edilir edilmez yazıhaneyi bırakır, $stirahate çeki- birdi, Ama benim de istirahat etmeme izni yoktu. Ben, yerimi kaybetmemek için o - nunla beraber Correze'de; OUzerches'ten birkaç kilometre ötedeki çitfliğine gitme- e TUZLA Yarınki nushamızda : Köprünün başında bir adam öptüm. Yazan: Suat Derviş iÇMELERİ İçme izenlerinin vapurları köprüden 6,25 - 740 - 8,40 - 9,05- 1i- 13,16 - 16,10 - 15,90 dir. Gihtlikte, hayattaki yezâne dostlarına, hayvanlarına kavuşurdu: Bir sürü at, öl tavuk, kedi, köpek, duha ne bileyim? san- ki bir hayvanat babçesi... Bütün bunların içinde bizim efendinin asıl gözdesi, sivri dişli, korkunç, bir Alman polis köpoğ ka- dar şirret bir Brie köpeği idi Ben çiftliğe varır varmaz © hayvan bana, her nedenac, garez kesildi ve efendisi olmasaydı, hiç şüphesiz beni paramparça etmekten çekin- miyecek, hem de bu işi keyifle yapacaktı, Ben de ondan haoşlarnmamıştım; bele, kâ- tibi ile köpeğinin arası bozuk olmasını ka- bul etmiyen Favier bana, kendimi köpsğe sevdirmemi tenbih edince hayvana karşı işimde bir kin uyandı. Favier bunu hiç şöp- hesiz zabmliğinden yapıyordu. Mademki ben köpekten akıllı imişim, işi tatlıya bağ- lamak bana düşermiş... Çok kızıyordum ama ne yapayım? Fukara idim, beni tani» yan yoktu, mesleğimde ilerlemem lâzim- dı, çaresiz katlandım ve köpeğe türlü yal- taklıklar gösterdim. Bunlar iyi bir netice vermiyordu ama Favler'yi haylı eğlendi- rtiyordu. Ne yaptımsa olmadı, şirret hây- van beni daima homurtu ile karşıladı. Ben gülünç bir hâle düştüm ve kaç defa da kö- pek beni sivri dişleri ile ısırdı. Böylece üç yıl sürdü ve ben bu müthiş esaretten ân « cek avukatın ölümü ile kurtuldum. Favier'in ölümünde benim hiç bir dah- lim yoktur: Beyninde bir damar patla « mış. Gerçi onun ölmesini çok temenni et- tiğim oldu bunun için hiç bir şey yapmas dım. İşlediğim cinayet daha sonradır. Avukat ölür ölmez, Parise, ailesine telg- rafla haber verdik, Koşup geldiler ve ölü- yü Parise götürüp şöbreti ile mütenasip bir cenaze slayı yapmağa karar verdiler. Bes nim de beraber gitmemi rica ettiler. Razı oldum. Çiftlikten, bir daha dönmemek üze- re ayrılacağımdan bir gün evvel, üç yıldan beri beni zelil bir mevkie düşürmüs, içi » me dehşet salmış, bana meydan © » kumuş olan köpek ten intükem almak istedim, o Rahmetli avukat, oötomobi « Bn bir köşesinde daima bir tabanca bulundururdu, gi « dip onu aldım ve kulübesinde bağlı duran hayvana yaklaştım. Önce ona dik dik bak- ON Ben de onun gibi garezle, edepsizce, şir * retçe bakıyordum. Bana dişlerini gömer- mesine rağmen cesaret edip £ Zincirini gözdüm; doğrusu çok tehlikeli bir iş gör- düğümü biliyordum ama hayvanı öldür meme sebep olarak, kendimi müdafaaya mecbus kalmış olmam lâzimdi. Hemen üzerime atıldı. Ben kurtulup bir iki adım geriledim ve köpüren ağzına bir el kurşun sikip hayvani derhal geberttim. Bu, tam bir kelildi ve hiç bir mazeretim yoktu, çünkü yanına git“ tiğim aman köpek bağlı idi, bir kötülük yapmasına imkün yoktu; zaten yanına git“ mesem de olurdu. Adi bir intikam hevesi, Gerçekten kür cinayet. Hem ben, kötü- lüğü daha ileri götürerek düşmanım. ken disini çok sevmiş, kendisinin de bütün mus habbet ve sadakatini bağlamış olduğu a « damın tabancası ile öldürmüştüm. Hatta cinayetim iki katlı bir cinayeti: Bu hare ketimle, beni senelerce o köpeğs yaltak * lanmağa mecbur etmiş olan avukattan da intikam almış oluyordum. Doğrusu iftihar edilecek bir şey değil ama içimde bir fe » rahlık duyuyor ve kendimi haklı buluyor« 'dum, Fakat sonradan bu işi soğuk kanlı - hkla mubakeme ettim, cürmümü yakından tetkik ettim. Hükinümü benim yaptığım işin bir cinayet olduğu su götür- mez, Müddeumumi ( Bolinier ayağa kalktı, bir cigara yaktı; hiç şüphesiz artık başka seyler düşünüyordu. Misalirlerine büyüksa» lona, hanımların yanına geçilmesini teklif etti, verdim,