Mehmedin G | B A l_ ı Son Posta'nın Amar!iy;. büfemin yanındaki came- kânlı odaya girdiği zaman, patron par- Yeni Maceraları LİNDANLARI zabıta romanı: 58 “'Amorfiya derhal yumuşamıştı: — Bu gece, nişanlım ile başbaşa mağile köşedeki bir masayı göstermiş: |kalmayı vaadettiğim için, beni çok — — Atina tüccarlarından Kirya Miha-|müşkül bir vaziyette bıraktınız... Fa- lâki.. Bana da, bir ahbap vasıtasile prezanta edildi. Seni pek beı'ıcnmiş.l Karşı karşıya bir kadeh şarap içmek istiyor. Derhal oraya git. Demişti. Amorfiya, kısa bir tereddüt devresi geçirmiş; salondaki masalara göz gez- dirmişti. Ve sonra: — Fani, henüz gelmemiş.. O ge - Tinciye kadar giderim. Fakat o gelirse; fazla kalamam. Biliyorsun; bu şıma- rık çocuk, çok kıskanç. Belki bir şey çıkar. Diye cevap vermişti. Ve camekânlı bölmeden çıkarak, köşedeki masaya doğru ilerlemişti. Masada, tek başına oturan, ve elin- deki altın suyuna batırılmış gümüş saplı bastonunun ucu ile oynıyan, mü- kellef kıyafetli ve yakışıklı adam, der- hal ayağa kalkarak Amorliyayı istik- bal etmiş; tam bir Atina şivesi rum - ca ile: — Buyurunuz, matmazel ...Elinos dilberlerinin en dilberini bu kadar ya- ,l'mımdı gördüğüm için cidden bahti- yarım. Demişti. — Amorfiya, gördüğü mala derhal pa- ha biçen bir mütehassıs esnaf tavrı ile n nazik, terbiyeli ve mükellet giyin- /miş adama tepesinden tırnağına kadar | katini, büfenin yakınındaki ınıny_ıW Telgraf i bir göz gezdirmişti. Memnun ve neşeli bir tebessümle &- Hini uzatarak: — Hakkımda, çok fazla takdirde bulundunuz... Böyle sözlere çok alı - 'xçık olmakla beraber, sizin sözleriniz - den ayrıca bir zevk duydum, Tüşek - r ederim... Ancak şu var ki, maale- f yanınızda fazla kalamıyacağım. Patronun icbarı üzerine, yalnız — bir bardak şarap içmek için gelebildim... Görüyorsunuz; bir çok davetler kar- şısındayım. Bunların ekserisine birer dakikalık ziyaret vaadettiğim — halde, :.l'bîr kaç ziyaretten başkasına muvaf - fak olamadım. Fazla kalamıyacağım için beni affedersiniz. Diye cevap vermişti. Atinalı tüccar Mihalâki, garsona bir Şişe şarap ısmarladıktan sonra, konuş- .îı'ıyı girişmişti: — — AÂh, matmazel.. Sizin gibi, herkes tarafından sevilen dilbectcrin bazan “ne müşkül mevkilerde kaldıklarını çok yi bilirim... Senelerdenberi Atinada, Viyanada, hattâ Pariste hovardalık â- Teminde gezdim. Aşağı yukarı, üç yüz bin liraya yakım para yedim. Hattâ; E—ge;uı sene, vapurlarımdan ikisini de bu uğurda kaybettim. Fakat, — inanır şn;ı'uııııı; bir saat bile vakit geçirdiğzim kadınlar ve kızlara karşı, hiç bir zaman îegniıdik etmedim. Emin olunuz ki “matmazel; ben, çok halden bilir bir a» “damım... Onun için, şimdi gelecek şa- stan bir yudum içtikten sonra, sizi derhal arzunuza terkedeceğim. — Ah, çok teşekkür ederim. Siz, — — Evet.. Bütün kadınlar, böyle söy- gerler... Yalnız, sizden bir şey sormıya Cesaret edeceğim. — — Buyurunuz. ğ — Baloz paydos olduktan sonra, e- ğizde de sizinle birer kadeh likör iç- miye müsaade etmenizi rica edebilir| lyiüm?. — — Bu gece mi?.. ğ — Evet, bu gece,.. Yarın, Odesaya gidiyorum. Orada hükümet tarafın - an müzayedeye çıkarılmış olan iki va- satın alacağım. Amorfiyanın gözleri parlamıştı... Demek ki; şimdi şu karşısında oturan, altın saplı bastonu ile oynıyan; par -| klarındaki altin halkalarda, nohut â pırlantaların göz alan şimşekleri bu adamın cebinde, iki vapur derecede bir para vardı?.. kaf siz, o kadar nazik bir adamsınız ki; mümkün olmıyan bir şeyi, sizin için imkân haline sokmuya çalışaca- ğım. Şu halde bana şimdilik müsaade ediniz biraz sonra size tekrar uğra- rım, Diyerek ayağa kalkmış; masaların arasında, davet edenlerin, yalvaran - larım, ellerini uzatanların hepsine lâ - kayt bir halde dolaşmıya başlamıştı. Tabii, karilerimiz tahmin etmişler- dir ki; bu Atinalı milyoner tüccar Gâ- vür Mehmetten başka bir kimse de - gildi. ; Amorfiya şoradan uzaklaşır uzak- laşmaz; Gâvur Mehmet güzlerinin bü- tün kuüvvetile onu tarassuda girişmiş- ti. Ve, şuradaki, buradaki masalara ui_nyırıl presteşkârlarile üçer. beşer çift lâkırdı etmek tenezzülünde bulu - nan bu mağrur baloz kızının; bir gö- ıunu de kapıdan ayırmadığını hisset - mişti. Biraz sonra, balozun kapısından (Fani) girmiş; etrafa göz gezdirmişti. Amorfiya, (Fani) yi görür görmez, o- na doğru ilerlemişti. Gâvur Mehmet, bunu görür görmez: — Eh.. Artık hiç ü hal kalmadı. Tam Demişti... Ve gözlerinin bütün dik- çekilen Fani ile Amorfiyaya dik: Amorfiya, Faniye kısa kısa bir ta- kım sualler sorüyordu. Fani, omuzla- ztın) kaldırarak menfi hareketlerle ce- vap veriyordu. Bu cevaplar, Amorfiyayı tatmin et- miyor; gittikçe hırçığlanıyordu. Bu- na mukabil Fani de onu iknaa çalışı - yor. Cebinden çıkardığı bir takım kâ- gatları gösteriyordu. Nihayet; aralarında asabi bir mü- nakaşa başlamıştı. Amorfiya, hiddetle yerinden fırlamış; oradan — uzaklaş- mıştı. Fani; bir müddet dişlerile baş par- mağımmın ucunuü isirarak önü gözlerile takip etmiş; sonra şapkasını giyerek öfkeli bir yürüyüşle, kapıya doğru ilerlemiş ve balozu terketmişti. Aradan beş on dakika geçtikten son- ra Amorliya tekrar Gâvur Mehmedin yanına gelmiş: — Nişanlıma, haber gönderdim. Bu gece kendisile birleşemiyeceğime dair özür diledim.,. Bu gece, serbestim. Baloz kapandıktan sonra, evimde si- zinle başbaşa bir iki saat geçirebilirim. Dedi. Gâvur Mehmet, bu müjdeye pe çok sevinç gösterdi. Derhal ayağa kal- karak cevap verdi: — Şu halde, o vakte kadar ben de zamanımı boş geçirmiyeyim... Banker Zarifi ile küçük bir hesabımız vardı. (Arkası var) vrreresereanenen veresemerem e rer eeei l eee SALON DEDİKODUSU Venüs Salanların başlıca — dedikodusunu tu- valet eşyası teşkil eder. Üç Bayan, bir araya gelirce, hemen, — kullandıkları krom ve pudrayı birbirlerine yedhet: meğe başlarlar. — İçlerinde, — pudrasını, kremini, rujunu, losyonu sk sık değiş- tiren Bayanlar pek çoktur. Yalnız VENÜS KREMİNİ ve VENÜS PUDRASİNI kuallanmağa alışmış olan- lar, ömürlerinin sonuna kadar, onun sa- dık bir müşterisi kalırlar. VENÜS MARKASI, başka bir mâr- kayı aratmıyacak — hususl — meziyetlere malik eşsiz markadır. Deposu: Nureddin Evliya Zade Tica- rethanesi İstanbul, M A Son Posta'nın siyas! tefrikası : Proodos ismindeki Rumca UHALEFET ©6 Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? el a Yazan: Ziya Şakir gazetede Atinadan gelen bir telgrafın neşredilmesi, cemiyet erkânını öfkeden çıldırtacak hale getirmişti Sabahaddin Bey; vukubulan bir mü- |lâkatta, Yunanistan hakkında beyanı lcıkdîruı eylemişler; ve (Türkiyede Rumlar bir intizam ve terakki unsuru teşkil ediyorlar, bunlar, inkılâbı hazırın bir devri saadet ve müsalemet suretin- de takarrürünü görmekten fevkalâde menfaattar olacaklardır, demişlerdir. İlâvci mekal olarak da, gerek cemiye- tin ve gerek kariben toplanacak olan Meclisi Meb'usanın, Rum patrikhane- si imtiyazatına riayet edeceğini derme- yan eylemişlerdir. ) Cemiyet erkânı, bu telgrafı okumaz, küplere binmişlerdi. — Vayl... Bu adam kim oluyor?.. Ne hak ve salâhiyetle, cemiyet ve mec- lis namına vaadlara girişiyor... Sonra, Pireden, Atinadan bukadar (jJön Türk) geçtiği halde bunların biç birine kimse bir selâm bile vermiyor da; bu adama niçin böyle parlak ve hararetli istikbale ler yapılıyor?... Anlaşıldı.. gözümüzü, dört açmalıyız. | Demişlerdi. Ettesi gün, İstanbülda çıkan (Pro - okur neşrelmiş; tacak bale getirmişli. — AÂynen — Sabahaddin Bayin Atinada istikbali dtğin 18 ağtatös: (Ram) Za hazreti padişahinin — hemşirezadeleri, Sabahaddin Bey, bugün (Senegal) va- purile buraya muvasalat etmiştir. Bu- rada bulunan Jön Türklerin kâffesi, burada kalan firari Ermeniler, ahali - den bir çak kesan, Pireye inmişler; o- rada Pire ahalisi ile bir cemmi gufir teşkil ederek, (Türkiyenin istibdat - tan tahlisine hizmet etmiş olan Saba- haddin Beyi) istikbale muntazır bu - Tunmuşlardır. Vapur demir atar atmaz, rıhtım ü - zerinde tecemmü etmiş olan ahali, va- pura çıkıp Sabahaddin Beye tesmi hoşâmediyi ifa için bir heyet 'gönder- miştir. Bu beyet vapura çıkınca, Sa- ’bqbnddiıı Bayin pederi (merhum da - mad Mahmut Paşa) nın cenazesini |muhtevi olan tabutun karşısında bu - hanmuşlardır. (Tabut, büyük Osman- h ve Yunan bandıralarile sarılmış idi.) (Manzara, gayet müessirdi). Emrüle. mirde, Jön Türkler heyeti mensup - larından Mösyö İvanidis türkçe; son- ra da (Proodos gazetesinin Atina mu- habiri, Mösyö Perdikidis fransızca nu- tuklar irat etmişlerdi. Sabahaddin Bey: — Hürmiyetin doğduğu, büyüdüğü, şan ve şeref kazandığı bu memleket ahalisi tarafından böyle parlak bir is- tikbal vukuundan dolayı, pederimin şu tabut içinde bulunan kemikleri, bü- yük bir meserret ve tesliyet hisseyle - miştir. Diye cevap vermiştir. ) Bu satırları okuyan mütaassıp itti- hatçılar, artık büsbütün çileden çık - mışlar: Tdını geçmiş; İzmire doğru takarrüp|her meselede olduğu gibi - bu meselede eylemişti. de yaptığı müfrit hareketlerin önüne Prens, İzmire çıktığı takdirde ken- |geçimek için bir çok mesai sarfetmiş; disine karşı yapılacak muamele, mü-|yapılan şeylerin, (Hürriyet ve Meş « him bir müzakere mevzuu teşkil et -İrutiyet) mefhumu ile telif kabul mişti,.. Ahmet Rıza Bey taraftarlığı| etmediğini söyliyerek doktor Nazımı dolayısile (Paris) tenberi prense kar-|beyle bir hayli münakaşalar geçirmiş- şı kalbinde husumet besliyen (doktor|ti. odas) ismindeki ramca gazete de, Â-/ “|tinadan gelen şu telgrafı * 'artık cemiyet erkânını öfkeden çıldır- Nözim Bey), yalnız prensin şahsımna karet gösterilmesi tarafdarı idi. mek için trene bindiği halde arkasından hemen iki zabit göndermiş; cebren trenden indirterek İzmirde alakomak süretile husumetini — izhar eylemişti. Buna binaen, bu zihniyette bulunan doktor Kâzım beyin; prens Sabahaddin beye karşı âzamt şiddet — göstereceği pek tabit idi. Nitekim, merkezt umum? ile makine başında cereyan eden mu- habere neticedinde, prense yapılacak olan (İstikbal merasimi) takarrür et - mişti, Bü karar mucibince; Senegal va- puru İzmir limanına demir atar atmaz, (ahaliden vapura gitmek istiyenler za- bıta tarafından şiddetle menedilmiş.. Sadece (Cemiyet namına) vapura bir heyet gönderilmişti. Bu heyet te, (Doktor Taşcızade Edhem beyle-ce - miyetin İzmirdeki — müessislerinden Mülâzım Hüseyin Lütfi bey) den mü- rekkepti. Hüzseyin Lütfi bey, vaziyetten mü- teessirdi. Hattâ, doktor Nazım beyin- Şimdi bu vazifeyi kabul etmesi de- değil, ona mensup olanlara da ağır ha«|her ne şekil ve maksadla - olursa ol * sun- vatanına avdet eden bir adama Hattâ, İzmire gelen (Mahir Sait|karşı ağır bir hakaretin önüne geçilme- bey), memleketi olan (Ankara)ya git-İsi içindi. ” maksadla bu vazifeyi kabul e : den iüseyin Lütfi bey, arkadaşı dak« tor Edhem beyle vapura giderken, prens Sabahaddin beye karşı imkân da. iresinde hüsnü muamele — göstermiş; doktor Nazım beyin cemiyet namına vukubulan kat'i ihtar ve israrı mu « cibince: — Mensup bulunduğunuz, (İttihat ve “Terakki cemiyeti - İzmir şubesi) namına, beyanı hoşâmedi eyleriz. Demişti, (Mensup bulunduğunuz, İttihad ve Terakki cemiyeti) kelimeleri, prensin üzerinde derin bir hayret husule getir- mişti. Çünkü İttihad ve terakki cemi - yeti ile kendi arasında hiç bir müna - sebet mevcud değildi. Fakat; zeki prens, bundaki maksadı derhal ihata etmişti. Ve, — vaziyetin münakaşaya tahammülü olmadığı için yalnız gülüm- semekle iktifa ederek şimdilik sükütu tercih eylemişti. (Arkasi var) BULMACA Soldan sağa: | RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Muhtelif örkestra eserleri (plâk), 19: Haberler. 19,15: Mühtelif plâklar. 20: Halk muzikisi (plâk). 2030 Stüdyo orkestralari. 21,30: Son haberler. Satt 22 den sonra Anadolu Ajansının ga- petelere mahsus havadis servisi. BÜKREŞ 6,90: Sabah neşriyatı.13.30 - 18: Plük ve buber servisleri. 190: Rasat habetleri. 19001 Romen müsikisi. 19,50: Aktönlite, 20: Konso. rin devam, 20,20: Konforans. 3040: — Plâk 21,15: Posta kutusu. 21,88: Keman konseri 1 — Boğazlarını kapadığımız bir şehir. | 22.10: Şarkılar. 23,45: Orkastra, 2 — Yürüme âzamızdan biri, vesaiti nak- |liyoden biri. 3 — Bir erkek ismi, içmek - BUDAPEŞTE 18,30: Çigan orkestrası. 19,80: Konferans ten emri hazır. 4 — Cinas, saçsız. 5 — |20: Piyano-şarkı. 2035: Konferana. — 2110 4Zyı çarpması, uzağı gösteririz. 6 — Bir İnevi kumaş, tok değil. 7 — Zehbirli bir hayvan. 8 — Aptal, muvakkaten oturulan |bir eve verilen para. 9 — Yemek, karda yürüyen tekerleksiz araba. 10 — Müt -|2020: Eğlenceli radyo orkestrası. ZL40: Haki tefik olmak, bir Ç ilâvesile başımızdaki kıl olur. Yukandan aşağıya: 1 — Civcivleri kapan hayvan, istikbal. Gala konseri (operadan nakli), 2205 Haber- ler. 23,90: Radyo salon orkestrası. PRAG 1840: Keman konseri. 1905: Konuşmalar. şarkılar, 21,55: Örkestra konseri. 29415 Plâki 28,46: Frunsışca haberler. BELGRAT 20,340: Rudyo orkestrası. 21,38: Plik. 21,307 Z — Mah, sıkıntının aksi. 3 — Âyin, Bir| yozah, 2230: Plâk 28: Haberler. 23.20: Halk ten tengi 4 — Adalara işliyen vapurlar, dostun fransızcan. 5 — Bir L ilâvesile yapmak olur, beyaz. 6 — Köpek üstünde lolur, bir N ilâvesile vücudumuzda bulunan kırmızı mayi olur. 7 — Haya, aşağıya doğ- rTu inmiş, 8 — Dine müdahale etmiyen bir — Prens Sabahaddin, kendisine|,Gjim şekli, ikinci harfinden sonta bir Y şarlatanca reklâm yaptırıyor. Türki - |koyarsanız genç kızların gelinlik için ha - yenin istibdattan tahlisine ne hizmetıuılıdıhlın eşya olur. 9 — Edebiyatta bir etti?.. Pariste oturup ta başına üç beş tarihe düşürmek için kullanılan hesap 80- serseri Rum ve Ermeni toplayıp lâk lâk etmekten başka ne iş görebildi... Hadi, bunu hoş görelim. Fakat, baba- sınin tabutunu Yunan bayrağına sar- masına ne diyelim?.. Bu adam, Türk- lüğü —ve müslümanlığı tahkir etmiş; milli ve dini hissiyatı rencide eylemiş- tir. Onun için bu adamı her vesile ile istiskal edelim. Bir santim bile yer ver- miyelim. Diye söylenmiye başlamışlardı. İstanbul ve Selânik ittihatçıları ara-|6 — Aidai, tazc, 7 — İsilik, Van. 8 —|işden el çektirilmiştir. Refetin muha * — Lezzet, tana, 9 — Emer, Atay, 19 —Ara: |fazası altında bulunan kitapların sayık sında bu heyecan devam ederken, Prens Sabahaddin Bey, Yunaz sula « nuna bir A ilâvesile sebze olur. 10 — Söz, ağa. Dünkü Bulmacanın Halli ; Soldan sağa: | — Piyasa, aile. 2 — Alüâimi sema. 3 — Pis, dizer. 4 — Aka, Balera. 5 — Hitit. 6 — Harp. 7 — Tek. at, tan. 8 — As, kıravat. 9 — Sayı, zanat. (0 — A - Paş, enayi. Yukarıdan aşağıya: | — Papa, tasa. 2 — İlik, hesap. 3 — Yaşamak, ya. 4 — Ait, kış. 5 —Biber, mak, tiz. şarkıları. 23,46: Dans musikisi. VİYANA (45,5 metre kısa dalga! 1800: Keman kon- geri. 19,25: Richard Vagneriz (TRİSTAN und İBOLDE) operası. 24,30: Gece musikisi. VARŞOVA 20: Piyano - Keman sonatları. 23: Spor. 23,15: Dana musikisi, 26: Dans plâkları. 18: Dans musikisi (plâk). 19 Haberler. 19418 Muhtelif plâklar. 20: Sıhhi konferans (Dr. S- Bm Ahmet Çalışkan tarafından) 20,80: Bü- tüdyo orkeatraları. 21,30; Son haberler. Baat 22 den aonra Anadolu Ajansının gaze“ telere mahsus havadis servisi. Üniversitede bir işten el çektirilme Üniversite neşriyat memuru Refet€ masına başlanılmıştır. İ <4