26 Ağustos , y SON POSTA .. « Kon İnsan vücudu bir radyo * o aa Nurullah Ataç istasyonundan farksızmış! ». v AÇA Haai tüle Romain Rolland'ın 14 Juillet' si, bin- mız ve bütün âzalarımız elektrik !se* *evirciyi alabilecek büyük bir tiyat - roda oynanmış; yalnız zenginlerle orta hal- kilerin değil, züğürtlerin de gelebilmesi için İddialara göre dimağı teşrediyorlar, birgün gelecek aşk, hırs, sempati, teshir kudreti mevce uzunluklariyle ifade edilecek KĞNSNT SA LRbir Eaeli b ma baktım, diyor, küçük memur, işçi sını- fından öyle çok insan göremedim. Tiyatro yine orta halli veya münevver denen insan- larla dolu idi...n Muharririn bu sözlerine inanınm: yıl - lardan, belki asırlardan beri sanatin, an - cak yükselmiş bir zümre tarafından tadıla- cak bir zevk olduğu o kadar tekrar edildi ki halk kütlesi, kendisi için bu zahmetlere katlanılacağına inanmıyor. O — gayretlerden haberi bile olmuyor. Gidip görse de, be - ğentniyor demiyeceğim, bir şey anlamıyor. Sanatkâr ona istediği kadar açık bir dille bahsetsin, halk kütlesi sanatın herhangi bir ifade vasıtası karşısında yılgın bir tavur ta kınıp anlamağa, duymağa dahi çalışmıyor. Eski zaman cemiyetleri bir takım insanla- rı etir diye ayırırmış; sonradan asalet, ma- vi kan iddiası çıkmış. Bugünkü cemiyetler- de ise halk kütlesi, yani en kalabalık züm- re, sadece insiyakları ile hareket eden bir hayvan yığını haline getirilmek isteniyor. Halk kütlesi sanatten nasıl anlasın? A- sırlarca zaman onun sanatten anlamasına değil, anlamamasına çalgşılmaştür. Bunun için tedbirler alınmıştır. xRomans popu - İairesn diye halk kütlesi için bir takım ba- yağı hikâyeler bulunması da isbat eder ki kalabalık zümrenin, ayığını n aptallaşma- si, hayvanlaşması için tedbirler alınmşıtır. Hepimiz biliyoruz ki kötü boyalı bir kapak altında çamur gibi bir kâğıda basılan, içle- ri hezeyanla dolu o romanları yazanlar da, 'bınnlu da, satanlar da çirkinliğini, baya- ;ilhâlnı itiraf ederler. Muharirleri çala ka - jlem kâğıd karalarken kendi kendilerine gü- lerler. Büyük kitap tabileti, «yüksek ede biyat» yanında bir de «kötü edebiyat» nes riyatı yaparlar, Hattâ içlerinde biri iyisi, bi- vi Fenası için çifte isim kullananları vardir. | Münekkidler, halk için yazılan bu kitaplar- dan bahsetmezler. Onların kale almağa değmez, bayağı şeyler olman sanki bir ka: nun hükmündedir. Halk için yazılmış kitap tenkid edilir mi? Ona ne verilse yeter... Bu edebiyatın' yanında bir de resim, musi- ki, tiyatro vardır. Küfdar onlarla yoğrul - muş halk, ciddi bir sanat gayteti ile yâpı- lan temsillere nasıl, ne diye gitsin? Bittabi o bile bile kötü edebiyat, para kazanmak. ihtiyacından doğuyor. — Naşiri zengin ediyor, muharririn ekmeğini temin ediyor ama halkın da kafasını körletiyor. Buğgün Avrupanımn — her tarafında, sol taraf adamları da, sağ taraf adamları dâ halkın hakiki sanate hakkı olkdluğunu söy * lüyorlar. Onun için ayrı bir sanat icat &t - mek değil, ona asıl sanatı tattırmak İâzım. Yalnız kanun karşısında değil, sanat, fikir karşısında da herkes müsavi olmalıdır. Bu- nun için de sanatın kanun gibi bir olması, halk için sanatın kaldırılması, hattâ mene- dilmesi Iâzımdır. Gerçi sanat bürriyet- is » ter, kontrol, sansür altında pek gelişe - mez; fakat inanmadığımırz şeyleri yapmak, ,_Pim-& bir elektrik — fabrikasından ksızdır. İlim adamları bunu son 2- ::“"n—ılarlı tesbit etmiş bulunuyor - « !_lirn ve fen ilerliyor. Alimler müte- 'en uğraşıyorlar. Geçenlerde Amerikada bir kongre İe'. _'İdi. bu kongerede dünyadaki te- Buı::. Alimlerinin hemen hepsi hazır uyordu. Bunlar hisst hâdiselerin mevce kuv» & iyle cereya nettiğini iddia ediyorlar- - Bu Profesörlerin içinde beynelmilel ı;'.f"' sahibi olanlar vardı. Cambridge iversitesinden Adrion, lene'den Ber- Ber gibi... Başkan Ü. , 1933 de Pariste de bir kongre top - '.ı"'_'"!. bu kongreye Mösyö Arson - Tiyaset ediyordu. Bu kongrede in - çıkan mevceler tetkik diliyordu, y bu müzakerelerde : H* Mahlüklar tıpkı radyo makine - lıdjm mevceler neşrederler, dedi. Ve leri misal diye alarak av köpekle- &öz önüne getiriniz, dedi. Onlar a- '*lır!u, bıyıkları anten vazifesini K Kuşlar semalarda istikametleri- Datıl tayin ederler? Bunlar aşağı Yukarı Mmüsbet şeylerdir de. Ayni naza- Teyi niçin insanlara tatbik etmeyiz? 5 "“ln his bakımından hayvanlar - .hçok geridir. Onlar kadar — iyi gör- * onlar kadar iyi duymaz, objekti- Rördüğü şeyleri tesbit edemez. N"Ynıhı toplanan profesörler de ki: b — Sağir ve dilsizler elleriyle düşü- nürler. Konuştukları zaman kollarının neşrettiği elektrik ile, insanın dima - ğinin neşrettiği elektrik ayni şeylerdir. Hâlâ beşeriyet uykunun ne olduğu- nu tarif edememiştir. Fakat malüm ©- lan şey şudur ki uyuyan insanın dima- ğı çalışır. Bunun en bariz wisalı insanın gürül. tüden” uyanmasıdır. Şimşekli havalar- dan korkmıyan adam hiç uyanmaz. Fakat bir anahtar sesi duyan insan ye- rinden heyecanla sıçrar, çünkü hırsız- dan çekinir. Lohusaya dünya vız gelir, fakat ço- cuğu kıpırdadı mı derhal gözlerini a- çÇar, Uyku ayni şekilde devam. etmez, bazan hafiftir, bazan ağır olur. Nitekim elektrodiagrame bir insanım gece uykusu zamanında kesik ve münkesir hatlar yaptığını ve sonra uykusu derinleşerek bu hatların münhanileştiğini tesbit etmiştir. Profesör Maks bu hususta mühim bir tecrübe yapmıştır. Uyuyan - bir a- damın hem dimağ ve hem de kalb ha- reketlerini bir köğüt üzerinde - tesbite kalkmış ve tellerle odanın dışarısında tecrübeyi takip etmiştir. Evvelâ kalb de dimağ da muntazam münbaniler çizerek işlerlerken, birden- bire evvelâ dimağ elektrosu, münkesir hatlar, acayip çizgiler çizmeğe başla- mıiş, kalb ise serileşmiş, doktorlar: — Rüya görüyor, demişler. Filhakika çizgiler, çok gayri munta- zam işliyormuş. - Birdenbire - çizgiler yükselmiş, ihtizazlar artmış, kalb hız- la çarpmağa başlamış. . ” halkın zevkini körletmek hürriyeti, hürri- Doktor: 5 H yetin düşmanıdır. j Tahk' ni — Kâbus geçiriyor, demiş. ” Bti Filhakika adamcağız uyandığı za -|- Bi Pikeii man çizgilere tevafuk - eden * izahat:| * lngılızler FIİBİIII_C ’“m vermiş. asker gönderiyorlar Şu vâziyete nazaran, meselâ yarın,| Londra, 25 (A.A.) — Filistindeki ütün Cemiyeti Akvamı teshir eden| vaziyet vahametini muhafaza ettiği Briand'ın sempatisinin dört mili volt-|için İskoçya hudud muhafızı alayının luk elektrik kuvvetine tekabül ettiği-|birindi taburu Filistindeki kuvvetleri ni, Hitlerin tesir kuvvetinin altı mil-|takviye etmek üzere yarin Maltadan voltluk olacak, bir .çapkının, - kızları | vapura binecektir. teshirdeki kudreti ayni şekilde. ölçüler | cessnsssssösecenesüccesesansenans cek ve sevgi, aşk ,hırs, sempati, tipkı Tei e radyo istasyonları gibi, mevce uzun - î::::;;h:l: ;i.ıliıkîenf :dî;w luklariyle ifade edilebilecek. kaapparf Te a SK CŞ 1$, t Kazan üniversitesine tek « tör tayin olunmuştu, Zinoxyef 1931. de muhalefetten vazgeçtiğini bildire » rek tekrar Moskovaya dönmüş, fakat 1934 de Kirofun katliyle alâkadar ol- mak yüzünden hapse mahküm olmuş - , dedi, bugün ruznamede filme alınması hâdisesi var « Mk Bununla beraber insan her hare- %dehn'k yapar. Ciğerlerinizi sık- W' gözlerinizi -kırptığınız zaman, & _!lelkik.ııqıedq'ıîniı Kalbiniz- .idl!tleıiniıdc. adalelerinizde elek- Vardır, uîî':lih Adrian, * Rin leri oynattıkça elektrik aleti - Üzerinde hareketler görünmüştür. k:h'“üuııdıhıhşhndıhımüv ı“t:ü tecrübe yaptı, bir tavşanın İ.hıı.—bım elektrotlarla bir telefona Üh, “lar ve tavşanın kulağına fısılda- :h'hüh taraftan telefonun ahizesi- _N*İ:.“Ö tufan adamlar tavşanın Şu söylenen sözleri duydular . n G:Wladeıı sonra dimağımı - elektrikli olduğu şüphesi mey - H,;'-“h ve bu yolda çalışılmıya baş- eeecene Zinovyef, Kamenef ve arkadaşları dün sabah - kurşuna dizildiler (Baştarafı 1 inci sayfada) çi kendilerine atılan kurşunların - cihan .Kıme K hıy T ğ ihtilâlini ateşleyeceğini söylemişlerdir. a: Bayışla inovyefin Zinovyef 1883 de doğduğuna göre | hayatına müşabihtir. O da Leninin es- 583 yaşında idi. Ve Leninin en sıkı fıkı|ki arkadaşıdır. Ve onunla beraber Ruı— dostlarındandı. Kudretli bir hatip oldu-| yaya dönerek Moskova Sovyet Reisi ğu için «Leninin gramofonuv ünvani-|olmuş daha eanrü Zinavyefle .blrlıkle le tamlırdı. Rus ihtilâli üzerine Lenin-| muhalefete geçmiş nn'ıınlı Şiılıkıe sü- grat Sovyet - teisliğine — getirilmiş ve|rülmüş, Kirof hâdisesi üzerine oııur?la ve 1924 de komünist enternasyomali |birlikte hapse nı.alşküm_ olmuş ve ni » icra heyeti başkanlığına seçilmişti. — |hayet onunla birlikte idam edilmiş - Zinovyef 19926 da vazifesinden'u -İtir . kıl;kmky bu iddiayı sonuna kadar Hü *ti ve Hans Berger encefhaloz- kiş ile bu elektrik cereyanlarını tes - Bi 8€ muvaffak oldu. khi' Tnsan kafasının üzerine iki çelik © “;ik“yan. adam gözlerini yumdu. Tinş, k tabakalar vasıtasiyle galvano- ş Br:l”d' bir hareket oldu. Gğiller Maks, yalnız dimağımızla ; bütün vücudumuzla düşündü - SÜ iddia ediyor. Ve diyor ki: fintler gayet ehvenmiş... Bu temsillerden Sarfa 7 “ Türk dili, dilleri ana kaynağıdır ,, Kurultayda dün Güneş - Dil teorisi anlatıldı (Baştarafı 1 inci sayfada) Bu araştırmalara dil ilmi kâfi gelmez. Bütün yaradılış, Elolojisi, dinlerin millet- lerin, insanların pisikoloji ve sosyolojisi de bu arayışa yardım etmek gerektir. Güneş- Dil teorisi bu idrâk ve guur hareketinin ilk olarak güneş üzerinde toplandığı, bü- tün varlığı bu köklerin ışik 1881 saçan meli> kesinin yürekten n Terim ve güneş - dil teorisi enofimenleri çalışırlarken venlen araştınl- edilmiş ve Ek'lere semantikman hüviyetinin menşe'leri arasında mıştır. Tezin bu umumt ve elemanter, izah ve tenviri bilbassa «idi». misali üzerinde tat» bik olunmuş ve gerek senkronik , ve ge- rekes Diyokronik araştırması yapılarak Ü- zerinde «Cüneş - Dile teorisinin formölo- uyandırdığı — bayranlık |Jik. semantik fonetik ve ettimolojik tatbi. duygularına bağlandığım kabul etmekte- |katı gösterilmiştir. lerdir. Teori'ye (Güneş) adı verilmesi bun- dandır. ,Tezde bu cihetler üzerindeki müessi- riyeti araştırılmış ve ilk «Klan» lardan iti- baren Totemik zihniyet esasları tezahür et- tirilerek; Yersel totemlere tekaddüm —« den yüksek totemler arasında da en çok göze çarpanı en ileri geleni şüphesiz gü- meştir.) hükmü verilmiştir. Yüksek Varlık Totem zihsiyetinin tekâmülü takip o- hanarak, işte bu yüksek varlığa bir sesle ad takmak istenildiği andadır ki (insan dilinin ilk foremi) vücut bulmuş olur. de- nilmekte ve ilk şuur objesi güneşten başka bir şey olmaz mı?) evalinin cevabı güne- gin dillerdeki semantik fonksiyonu araştır- mak suüretiyle kat'iyetle verilmektedir. Tezde bundan sonra fonetik baz kiklerine girişilmiştir ve deniliyor ki: aGüneş - Dil teorisinin semantik yazı bütün — genel mefhumlârın — insanların €en ilk totemi olan güneşten çıkmış bulun- masına, fonetik yazı da o mefhuma en ilk «Ağn sesile ifade etmiş, olmasnına dayan- maktadır. » Tezde semantik baz tetkiklerinde güne- şin ifade ettiği genel mefhumlar — önemli bir yer almıştır. Ve semantik — teazzüv ve intişar maddeleştirilmiştir. Bundan — sonra #«Ağn ana fonemi Vokâl ve - konsonunda bir çok değişmelerle kendini gösterimm de- nilerek Vocal'ların ve konsonlarm tebadül ve istifsası takip ve tesbit olunmuş kon- sonların katagorinin teanâf izah edilmis- vr. Ek Ve Kök'ler 'Tezde «Ek ve Kök» lerin tetkikine bü- yük yer verilmiş ve Monofonemik Mono- eyllabige dil devreleri araştırılmış, — dilin son taazzuv ve tekâmülü devrelerine kadar gerek fonetik ve gerek semantik yani umu- miyetle, morfolojik olumu, izah ve ispat olunmuştur. Tezde «bütün kültür dillerin: de ana kaynaklık eden ilkel monofonetigue dilin hangi dil olması bahsine gelince, Türk dil tezi bunun öz ilkel Türk dil. ol nilerek ve — bunlar duğu davasındadır. d Bundan sonra Ek'lerin 07» katagoriye ayrıldığı söylenerek bu cihet ayn ayı etüd K SK YS ARR AD Dillerin Ana Kaynağı Teze şu suretle nihayet verilmektedir: Türk tarih tezinin kardeşi olan dil tezi işte bu metodla bütün ilim dünyasına dil- lerin ana kaynağı Türk dilinin - olduğunu göstermektedir. davasının büyüklüğünü ve ağırlığını biliyoruz, fakat bu bizi. ürküt müyor, ölüm uçurumunun kenarından İna- nilmaz bir hamle ile kalkınarak — vubunun içindeki cevherle yeni varlığını dünyaya ta- nıtmış olan Atatürk Türkiyesinin, ilim bas hislerinde şaşırtıcı büyük muvaffakiyetlere mamzet olduğuna inanıyoruz. İşte bu inanla (Güneş - Dil) teorisini buradaki yerli ve yabancı dilcilerin önüne koyuyor, tenkit- lerini ve muahezelerini ehemmiyetle bek- hyoruz. Vecihe Kılıç Oğlunun Tezi Üç saat kadar | devam “eden” “bu tezden sonra kürsüye Ankara dil, coğraf: ya, târih fakültesi talebesinden — Vecihe geldi, yüset ve temiz bir Hsanla tezini e- küdu: (Ata) kelimesi dünyada yaşamış ve yaşamakta bulunan dillerin hepsinde ayni manâda mevcuttur. Kelimenin böylece bütün insanlığa mal oluşu, onun esaslı bir kelime olmadığı ze- habını — vermiştir.. Onun — içindir. ki başta Valde . Pokorny ve Meillet olduğu balde bir çok Carp bilginleri bu kelimeye Lahısart yani çocuk sözü demişlerdir. Bu âlimlerin «Atan sözü hakkındaki kanaatlarına — aykın — olarak — kelime- nin Lalusart olmayıp eski ve esaslı kelimelerden biri ve belki de baş- heası olduğunu ileri süreceğim. — Nitekim H. Paul «Dil tarihi prensipleris adlı kita: bında Lahasart için ubu Hisanb çocukların buluşu değildir; bu sözler onlara başka her hangi bir dil gibi öğretilir. — demektedir. Ayni zamanda (Ata) kelimesinin «T» konsonu güç telâffuz edilir. Antropologlardan «K. Franter Aşoli» yen çağında dudak sesleri iki aylık bir ço- cuğun — kullanacağı — kelimeler — doğurdu; Müsteriyen çağında diş sesler inkisaf etti. diyerek bu «T» konsonunun çocuk söz ci- hazı ile ilgisi olmadığını — göstermektedir. Zaten Güneş - Dil teorisi kabul ettiği an- trapo - fonetik esasta «To yi sonraki kon« (Devamı 8 inci sayfada) EeR. .. " U U