|Resimli Makale ıî İnsanlar, büyük meziyet sahibi olan, Ş . | yahut büyük bir .. yakat gösteren veya Sesli ve sessiz |büyük bir hâdisede Türkiye ve takdir ettikl B bir otel salaonunda Son Posta « alkışl nın dört gün geçikerek gelen nüshası- lerini ni haklı bir sabırsızlıkla tetkik ediyor- | dum. Türkçe tek kelime bilmiyen ya- bancı bir dost, bu gazeteye alâka gös- tererek sordu: — İlk sayfasının serlevhalarını ba - na tercüme eder misiniz? n ğ R O zaman Yunanistanda bir — ihtilâl, lez:.;îtlîl:i l:::'::'ığî:kd bu çeşid Fransada bir buhran, galiba japonya- k > P da da askeri bir isyan çıkmıştı ve S)('m Meselâ insanları güldüren, Posta'nın ilk sayfası da bütün bu hâ- diselerin tafsilâtı ile doluydu. Yabancı dostum başlıkların tercü - melerini dinledikten sonra: — Memleketinizin fazla canlı, fazla | kanlı, gerçekten faâl bir memleket ol- duğunu iddia edemezsiniz, eğer —bu, böyle olmasaydı, gazeteniz ilk sayfa- sında kendinize ait bir meseleye de yer ayırırdı, dedi. O vakit anladım ki, onun - içinde bulunduğu memleketin sönük — veya parlak, ölü ve yahut diri olduğunu an- lamak için elinde şaşmaz bir ölçüsü vardı. Gazetelerin ilk sayfasına bakar, hükmünü ona göre verirdi. * < Son ayın koleksiyonunu karıştırır - ken, bir kaç sene evvel yapmış oldu - ğum bu muhavereyi gayri ihtiyart ola- rak hatırladım: Son aylarda gazetele - İranlığı, adamına ve derecesine göre türlü türlü şekillerde izhar ederler. Kimini alkışlamakla beğendiklerini Ekrem Uşaklıgll ir gün yabancı bir. memleketin | olmak için el üzerinde taşırlar. Bu çeşit alkışları, iltifatları kazan - mak için hakikaten büyük, hakikaten meziyetli adam olmak şart değildir. İnsanların muhayyilesinde derin bir güldürdü- gü için umumun hoşuna giden bir ko- mik dahi, bazan bu çeşit iltifatlara nail olur. Çünkü bu çesit tezahürlerde hâkim olan âmil, mevzuu bahsaolan kahra - manın, halka verdiği coşkunluktur. Bunu bir san'atkâr da, bir sporcu da, bir ilim adamı da, bir mütefekkir de temin eder. Yalnız bunlardan her birinin, hal « kın zihninde yer etmesi ve mevki ka- zanması şarttır. Halkın anlamadığını, yahut en yük Fransa hükümeti Kadınların sigara İçmelerini hoş görmüyor rimizi evvelâ Boğazlar konferansının | Fransada ger- Va müzakereleri işgal etti. Bunun arka -| fi d::'.tüı. i:; ( ç sında gayri askert mıntakalara ordu - . muzun girmesi geldi. Onun heyecanı | 8âTa 'ç"kf'" Şö İ bitmeden Trakyada yapılan manevra-|Tülse, polis gidip lar başladı. O vakitten beri de kırk gün|'de kendisine bir kırk gece şenlikleri, İzmir sergisinin ihtarda bulun - hazırlıkları, dil kurultayının müzake -| Maz amma, b'_f " y releri yekdiğerini takip etmektedir. na rağmen hü » (| Bir kaç gün önce gazeteler gürültü | Kümet kadınların ile mücadele teşebbüslerinin mütem -| Cigara / içmelerini mimi addedilebilecek bir karardan bah-| "94. görmüyor - settiler. Bütün son vapurlarda yüksek |/ Mü$. Bunu nereden mi anladık, bakın sesle şarkı söylemenin, halkı iz'aç et- | *İZe ıoylcyıvıre_)_'ım: Fl ize geçen, menin önüne geçileceğini baber verdi- lerde, Fransız hükümetinin bir güm - İ rük tamimi geçti. Bu tamimde tütün- Ben bu fıkrayı okurken gene bir Av- | den Ve =i:n;ı=dan buh'îdıî?dîâi zaman, seyahatii 5 Eze ir hikâ - Yalnız erkeklerin memlekete yirmişer n?f h.ml_;:h “leRUE bi bikâ cigara sokabileceklerini kaydetmekte Z ’Bıil öl h.ııı;'ınd,n vapur bekliyor -| V* kadınlardan bahsetmemektedir. Tei B':klerlen K birliî(e dl;ll'tlğl .| Üzerinde yirmi tane cigara yaka - p 'ırhdqııııııı söylediklerini dinli - lanan bir kadın için zabıt varakası tut- yardum. O, bizim Boğaziçi ve Ada va- |mak istemeyen bir gümrük memuru, purlarında yapılan gürültülerden avaz cigaraları kıdıı!dan almış ve orada ci- avaz söylenen şarkılardan şikâyetçi | BaTa içmeycîı bir erkeğe vererek: uHu- idit dudu geçinciye kadar bunları muhafa- za ediniz ve sonra bayana verirsiniz» demiş. Bedava geçinmenin yolu Bir Fransız muharriri anlatıyor: «Her sabah kahvaltımı — yaptığım dükkâna bir adam gelir, o da benim gi- bi kahvaltısını yapar, fevkalâde hür - met görür ve giderken de dükkân sa « hibine para yerine kıymetli sigaralar- dan bir tane verir. Bu şekilde muamele devam ettikçe ben de bu adamın kim olduğunu merak ettim, nihayet bir gün kendisini bana takdim etti: * — Ben dedi, Fransa gazetesi başmu- harririyim. Bize uyuşuk, cansız, sessiz bir Tür-| — Pen böyle birtedra dürmadiğun için kiye değil, şimdi gördüğümüz, görme- şaşkın şaşkın bakarken: ye alıştığımız gibi canlı, —kanlı, faal| — Eyet, dedi, geçinmenin yolunu kendisinden bahsedilir bir Türkiye lâ-|buldum. Fransa gezetesi diye senede zımdır, ve gürültü ile mücadele teşeb- (pi, defa bir gazete çıkarıyorum. Vazi- büslerinin tedbirleri de neş'eye değil, fem her gün gazeteleri takip etmektir. halkı hakikaten iz'aç eden sarhoş âvâ-| Orada bir ziyaret ilânı görünce derhal zelerine karşı alınmalıdır. ialdfana vanlıyormnu ; Te — Nasıl oldu da bizim gazeteye da- Bekârlar diyerı z Bu serlevhayı okuyunca aklınız A- merikaya, Avustralyaya, Haiti adala- rına gitmesin, bu diyar Avrupanın gö- beğindedir. Ve ismi de Belçikadır. Hay- ret mi ettiniz?.. Evet maalesef böyle- dir. Belçikada erkeklerin yüzde 47 si bekârdır.ve bu nisbet gençlor anasında gittikçe artmaktadır. Belçikada bu mesele etrafında haklı Liz endişe uyanmıştır. ö Vapura binen, biraz da başını dinlemek, biraz da sessizlik içinde ken- disini unutmak ister, diyordu. * Beklediğimiz vapur geldi. Bindik ve sahilden ayrılır ayrılmaz, bir orkest- ra ve bir şarkı sesi ile karşılaştık. Bi- zimle birlikte üç beş san'atkâr vapura binmişlerdi, derhal aletlerine yapışmış- lardı, halk da, yeni çıkmış bir halk gar- kısiyle hep birlikte onlara refakat edi- yordu. Ben arkadaşımın yüzüne baktım, o Jüşünceye daldı. kahraman — olan |hemcinalerine karşı duydukları hay - lerini gösterirler, kimini 'amakla da iktifa etmezler ve his- daha canlı bir surett ifade etmiş İSTER İNAN Belediye narh komisyonu mutat toplantısını yaptı ve buğ- || da on para indirilmesi kararını bildiren haberin başına ekmek day fiatlarının biraz düşmlüş olmasına bakarak — birinci ekmek fiatını on para indirmeye karar verdi, kendisine halk namına teşekkür etmeliyiz. Yalnız bir meslekdaş ekmeğin kilo- | ey okuyucu sen de: İSTER İNAN İSTER İNANMA! K l ae G G S < L Ğİ SON POSTA İsek ilim adamlarını, en büyük müte- fekkirleri takdir edemediğini söylemek yanlıştır. Çünkü halk, — yeryüzünde beş, on kişinin anladığı izafiyet naza - riyesinin sahibi olan büyük riyaziyeci- yi de takdir etmniş ve hiç anlamadığı |» dr KERGÜN BİR FİKRA Sâdinin kulakları Meşhur Gülüsan şöiri Şeyh — Sidi- nin kulakları biraz urundu. Muarızla- moara sıra fırsat buldukça kendisile a- lay ederlerdi. Bir gün gene bir mecliste Sadinin muarızlarından biri ima ile şâire takıl- mak istedi: — İnsanlar yaradılışlarına göre ma- n taşırlar. Metelâ vzen kuülakliı olan- ların sakil ve boş bir kafa taşıdıklarını söylerler, dedi. Şeyh Sâdi bu tarizin doğrudan doğ- ruya kendisine yapıldığını anladı, mu- arızına döndü: — Vakır kulaklarımın bir adam i- çin uzun olduğunu ben de iliraf ede- rim, fakat senin kulakların da bir. &- şek için pek kısadır! dedi. » Kocasız kalmıya ş Mahküm 70 milyon Kadın varmış Elimize geçen bir istatistikte dün - kitabından milyonlarca nüsha alarak başının üzerinde taşımış ve kadirşinas- hğını göstermiştir. Hüner, sevilecek, takdir - edilecek, saygı ile karşılanacak bir eser, bir me- ziyet sahibi olmaktır. Kiliselerde çan Yerine gramofon Kullanılıyor Xa Londrada çı - <F * kan Star mecmu- ” ş »J& ası yazıyor: İford'da yeni bir kilise vücu - da — getirilmiştir. Bu kilise dünya - nn en asri kili - sesidri. Zira çan yerine gramofon ile Hıriştiyanları ibadete çağırmak- tadır . Kilisenin idarecileri yaptıkları in - kılâptan fevkalâde memnundurlar . Pul morakı yüzünden sefil olan adam Bazı insanların pul toplamak mera- kının ne kadar fazla olduğunu herkes bilir, fakat bunların içinde bazıları en- der bir pulu ele geçirmek için çılgınca mesaj sarfederler. Geçen gün Nevyor- kun en ileri giden tüccarlarından biri- nin gösterdiği çılgınlık nümunesi bü - ya yüzündeki bir çok memleketlerde kadınların erkeklerden fazla oldukla- rını öğrendik. Meselâ Rusyada yüz er- İkeğe mükebil 198 Eidin'varmnış, Fronk sada ve Amerikada bu nisbet yüzde yüz ona kadar iniyormuş. Bunun aksi yalnız üç memlekette mevcutmuş, onlar da Romanya, Ka- nada, ve ÂAvusturalya imiş. Ve kürremiz üzerinde bir milyar er-« keğe karşı bir milyar yetmiş milyon Teti viralğ Demek ki bütün erkekler evlenseler yine 70 milyon kadın açıkta kalacak - miş.... Mütbiş rakkam. vetiye göndermeği unuttunuz diye çı- kışıyorum, onlar özür diliyorlar, ve azizim böylece bütün bir sene yemek- İHerim çıkıyor. Gazeteme gönderilen kitapları satı- yorum, bununla yol paralarım ve harç- hğım çıkıyor, bazı müesselerden de i- |lân ücretine mahsuben, sigara ve giye- cek tedarik ediyorum, ve işte böylece sizden daha ferah yaşıyorum. » İSTER nevi | ucuzladı serlevhasını tün dünyada emsaline tesadüf edil « memiş derecede gariptir. Pul topliyan ticarethanelerden bi - risi gazetelere verdiği ilânda «dünya - nın en büyük pul kolleksiyonunun» satılmakta olduğunu ve bunlar arasın- da dünyanın en meşhur - pullarından 500,000 dolar kıymetindeki Sen Mu- rik pulunun da bulunduğunu bildir - miştir. Klark Stuart isminde olan bu büyük tüccar senelerdenberi Sen Murik pulu- üşünmekte olduğun - dan hemen ilân sahibine müracaat ede- rek 500,000 doları verip bu pulu al - mak istemiş, fakat kolleksiyon sahibi kolleksiyonun bozulmasına imkân ol- madığı cevabını vermiştir. Bunun üzerine alıcı Sen Murik pu- lunu elde etmek için bütün ticaretha - nesini satarak kolleksiyonu almış, ve kendisi de işsiz güçsüz sokaklarda sü- rünmeğe başlamşıtır. Sen Murik pulunun bir kopyesini bizim para ile 125 bin liraya İngiliz kralı satın almıştı. nu elde etmeği İNANMA! koymuş. Biz bunu görünce yazı aceleye | gelmiş olacak dedik, Zira ekmek fiatınm kiloda on para in » | dirilmesi ile ucuzlamış sayılabileceğine biz pek — inanmıyoruz; Pehlivanlarımız! (Baştarafı 1 inci tayfada) korktuğuma hükmolunacaktı, O talt dirde aleyhtarlarım: — Gördün mü? diyeceklerdi. K Ali sakat halinde bile korkuttu onul. Daha sonra güreşte ben onun sakal koluna elimi bile sürmedim. Bu yüz * den bir çok oyunlarım yarım kaldı. Ve nihayet, bir pehlivanın serbesl güreşte sakatlanarak mağlüp sayılma" sından tabit hiç bir şey yoktur. Çünkü bu güreşte hasmı sakatla * yarak yenmek de vardır. Pehlivanları birbirlerinin bacaklarını, kollarını kıt” mıya çalışmaları da bundandır. Bu it* barla, Kara Alinin kolunu farzı muhal olarak ben kırasydım bile galip sayılışi” mı tabii bulmak lâzımdı. Halbuki ,bütün bunlara rağmen het kes aleyhimde. Düşünün ki ben, Atinada yaband bir ringte zorla mağlüp ettirildim. VE burada bunu nacısını çıkarmak - iste * dim. Benim kanımdan olanların der * dime yabancı kalmıyacaklarımı umu * yordum. Uğratıldığım haksızlığı isbata çali* şirken, Atinada duyduğum acıyı unut* turacak kadar samimi bir teşvik bek * G iŞ Fakat ne gezer? Burada ne söyle * dimse tenkit edildi. Ne yaptımsa, beli gazetecilere nedense beğendiremiyo rum. Ve ortada hiç bir sebep yokkJ bile, bana hücum için bahaneler i ettiler . Bir yabancı memlekette bile, bu det rTece yabancı tutulmazdım. Bu itibar * la, eğer korkup ta kaçtığıma hükmoli masından çekinmeseydim, Cim Lon dosla revanş güreşini bir başka şehil” de yapmayı tercih ederdim! : Çünkü oradaki aleyhtarlarım mu .w hakkak buradakilerden az olurdu! —| x Pazar günkü güreşte yan hâkemliğli ve Mülâyim - Kara Ali müsabakasifi" dü orta hâkemliği yapan Cemül | van da Dinarlıdan az hırslı değil. O daf | — Şu, diyor. Eşref Şefiğin çiğne * diği «danışıklı güreşler» sakızı kal tadı verdi artık. Amerikada danışıklı güreşler yıP' , dıiğiını duymuş, ve galiba hiç ıeıbd güreş seyretmediği için, yağlı güreştt görmediği oyunlara rastlâyınca hö * men: — Bu güreş danışıklıdır! diyip && | siyor. 4 Kara Ali Mülâyirale güreşti; Katf Alinin bileği incindi. Bu münek hükmünü değiştirmedi. Maksos Dinarlıya yenildi, iki d# kırıldı. Bu üstat gene Nuh dedi, pe'” gamber demedi, Kara Ali - Dinarlı güreşinde Katf Alinin kolu kırıldı. Bay Eşref dostu * muz hâlâ ayni sakızı şapırdatıyor. Bu gidişle, güreşçiler ringten ne sarılıp tabuta sokularak indiril: gene: — Danışıklı ölüm but diyecek. Vaktiyle Top mecmuasında, a Alinin mutlaka Cim Londosla karf kaştırılmasını istediğini — haftlarca zan bu münekkit, bugün : o'* yenei pehlivan yoktur! diyor. Bizce, bütün bunların sebebi C Londosu buraya getirtmek ve onun 7:; pacağı güreşleri kendi organize eti , biyeti ise, bu güreşleri organize, mekte belediyenin kendisinden Selim Tevfik — Bizde Cim Londosu aü lâm. Eşref Şefik, o tarihlerde istiyordu. şimdiki isyanı, hiddeti, dayranmasındandır!.