Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın — Canım, usta Haralâmbo.. Sen be- “nim otuzluk tütün aldığımı gördün — mü?.. Bilmiyor musun?.. Ben, hep yetmişlik içerim... Ver bakalım bir — yetmişlik. Haralâmbo, raftan bir psket çekti. Gene kayıtsızlığını muhafaza — ederek Gâvur Mehmede uzatirken söylendi: — Her müşteriyi akılda tutmak mümkün değil ki... Eh, biraz ihtiyar » lik ta var... Bak, seni bir türlü hatır - hyamadım. — Hatırlıyamadın ha... E, öyle ise; — gen hakikaten ihtiyarlamışsın, usta Haralâmbo... Canım, hani ben senja Maryongaya bizim sefarette iş bul - — Mmamış mı idim. ; — Haâaâa.. Şimdi hatırladım... Am- İma; birdenbire tanıyamadımsa, bu ka- bahat hep bende değil.. Biraz da, kılık kıyafetinde... Üstün, başın perişan ol- muş. İyice tıraşın gelmiş. Yoksa, işin- — den çıkardılar mı?.. — Yok canım... İşimden çıkarsalar, petmişlik tütün alır mıyım?.. Kılık kı- yafetimin böyle olması, işten. Bir haf- “kadır, gece gündüz Şarap iskelesinde çalışıyoruz. Sefarete gelen eşyaları ta- payoruz... E; söyle bakalım. Maryon - ga sefaretteki işlerini bitirebildi mi?.. Oradaki işleri biterse, bana seninle ha- ber gönderecekti. — Hayır. Maryonga, bana hiç bir şey söylemedi. » — Yâââ.. Gelsin de görüşelim, fi « lân diye bir şey demedi; öyle mi?.. . — Hayır... Sadece arasıra soruyor. Bizim eski kapı yoldaşı gidip geliyor mu, diyor... Sen, kaç gündür uğrama- 'dın, Uğramadığını söyledim. Epeyce merak etti. —. — Evet.. Söyledim ya, bir haftadır — suğraşıyorduk... Artık, işimiz bitti. Bun- /dan sonra, sık sık uğrarım. Maryon - gaya, selâm söyle, Orada işi biter bit» — mez, haber göndersin. Bizim sefaret - te, yeri hazır. ! — Hay, Allah razı olsun. Gâvur Mehmet, dükkândan ayrıl - dı. Yüksekkaldırıma doğru çıkmıya başladı. Yokuşun yarısına gelince ora- (daki dükkânlardan birinin caımekânı — önünde duraladı. Bu camekânda, üst- Üste atılmış, kenarlara asılmış; çeşit geşit elbiseler vardı. Gâvur Mehmet, arkasına ve etrafına sür'atli bir göz gezdirdikten sonra, birdenbire dük - kândan içeri daldı. Köşede, eski bir ceketi tamir ile meşgul olan yaşlı ve sarışın bir kadın, Başını kaldırdı. Gövur Mehmade de - rin bir nazarla baktı: — Ne istiyorsun?. Diye mırildandı. | Gâvur Mehmet, derhal*nes'eli bır tavur aldı. Kadına doğru ileri/yerek e- | lini uzattı. — E, söyle bakalım Roza, nasıl - gin?.. Samuel, nerede?.. Mutlaka, sa- bah karanlığı küflü altınları sayıyor. Kadın, birdenbire yerinden sıçradı. GİBALİ ZİNDANLARI zabıta romanı: 51 çabuk, Bize biraz şarap.. biraz pastirma getir. Diye söylenirken, Gâvur Mebmedi elinden tuttu. Ara kapıdan içeri çek- ti. Dükkânın iç tarafı, (Eskici Samuel) ailesinin ikametgâhı idi. Bu Musevi karı koca Gâvur Mehmede büyük bir izzet ve ikram göstermi: üzeri tika ve ipek halılarla örtülü sedirin baş köşesine geçirmişlerdi. Gâvur Mehmet, sorulan suallere kı- sa kısa cevaplar vermiş: — İki senedir, işden çekilmiştim... İzmirde ticaretle meşguldüm... Bir do- landırıcıya, biraz para kaptırdım... O- nu aramak için İstanbula geldim. Demişti. Ve sonra, asıl maksada gi- rişmişti: — Sizin üst katı gene kiraya veri - yor musunuz?.. Bu suale, Roza cevap veri — Aman, aman.. kiraci mi?.. Töv- beler olsun... Son kiracilar da, on beş günlük hakkimizi aldi gitti. — Demek ki, yukarı kat, boş. — Evet.; tamamen boş. — E, şu halde, on beş gün için oda- lardan birini bana kiralıyabilir misi « niz?.. Bu sefer de Samuel cevap verdi: — Kira, ne demek?.. Artik, utan - madan senden de para mi alacağiz, Mehmet efendi?.. Senin az iyiliklerini mi gördük?.. Eğer sen olmasaydin. ben şimdi sokaklarda dilenirdim... On beş gün değil; on beş ay misafir kal. Ba - şimizla beraber. (Arkası var) DOYÇE LEVANTE LİNYE HAMBURG Hamburg, Brem, Anvers, İstanbul ve Bahrisiyah arasında azimet ve avdet muntazam postaları Hamburg, Brem, Stetin, Anvers ve Roterdam'dan limanımıza muvasa- latı beklenen vapurlar İserlohn yvapuru 23 ağustosa doğru. Samos vapuru 27 ağustosa doğru. Galilea vapuru 1 eylüle doğru. Tinos vapuru 4 eyiüle doğru. Burgaz, Varna, Köstence, Kalas ve İbrail için Umamımızdan hareket edecek vapurlar İserlohn vapuru 23 - 25Ağustosa doğru. Tinos vapuru 4 - 6 eylüle doğru Yakında Hamburg, Brem, Anvers ve Roterdam Jlimanları için hareket edecek vapurlar Galilea vapuru 1 - 3 eylüle doğru Bocham vapuru 4-6 eylüle doğru Sönnenels vapuru 8 - 10 - eylüle doğru Planet vapuru l1i - 13 eylüle doğru. Samos vapuru 15 - 16 eylüle doğru. Fazla tafsilât için Galata'da Ova- kimyan hanında Laster Silbermann ve şürekâsı vapur acentalığına mü- racaat. Telefon: 44647-6 Gâvur Mehmedin eline sarıldı , — A.. sensin, ha... Hoş geldin. Sa- fa geldin... Otur şöyle bakalım... Ca- nım, nerelerde idin?.. Ah.. Samuel şim- di, kim bilir ne kadar sevinecek. Dur haber vereyim. Sevinç içinde kalan kadın, Gâvur Mehmede alçak bir iskemle uzattıktan sonra, oradaki küçük bir kapıyı açtı. Başını içeri uzattı. Leb Yahudilerine mahsus lisanla, içeri bağırdı : — Samuel.. a, Samuti... - Çabuk gel.. bak, kim geldi. İçeriden, evvelâ nezleli bir ses işi - — tildi. Sonra, gözlüğü burnunun ucun- da duran ve uzun sakalı çehresinin iki tarufına dağılmış olan bir adam, yarı meflüç ayağını sürükleyerek içeri gir- di. Gâvur Mehmedi görür görmez bü- Yük bir sevinç hissetti — Ah, Mehmet ağa.. hoş geldin. Safa geldin. Gözlerimiz yolda kaldi. Canim nerelerde idin?.. Bilirim; sen bövl- >çik yerlerde oturmayi sevmez- sin. Hadi içeri girelim.. Roza!.. Hadi ROMATIZMA LUMBAGO SİYATİK ağrıları TESKİN ve izale eder. Her eczanede arayınız -SON POSTA - Ü m AO Son Posta'nın siyast tefrikası * Sırasile yazdığımız şu üç ce fe) sini görenler, ancak. ve ancak üç beş zattan ibaretti. Diğer (âzayı ki - ram) ise, (âzayi kiramlığa mahsus maaş) larını alırlar; konaklarında, köşklerinde, yalılarında yan gelerek (zatı şahanenin ömür ve 3fiyetine dua) ederlerdi... Eh, esasen Murat Bey ise, bu mertebeye ermişti. Cemiyet ve siyaset işlerinden feragat ederek Av - rupadan İstanbula avdet ettiği zaman, (yüz altın lira aylık) ile (Şürayi dev- let) e âza tayin edilmişti Murat Bey gibi sefahati ve fazla masrafı olmıyan ağır başlı bir zat için, - ekmeğin okka- sı 3Ü paraya satıldığı bir devirde, - yüz lira aylık, kâfi ve vâfi idi.. Binaena - leyh urat Bey için, istibdat devrl - nin bütün feyiz, nimet ve hattâ hiz - meti, bundan ibaretti. Halbuki; meşrutiyet devrinde Mu - rat Bey daha yüksek makam ve pâ - yelere erebilirdi... Eğer efkârı nmumi- yede kuvvetli bir yer tutabilirse, hiç şüphesiz ki bir hamlede (meb'us) ol - mak, işten bile değildi. Meb'us olduk- tan sonra da (reis) olmak, çok ihtimal dahilinde idi. Ve bu da, tam Murat Beyin mesleğine, mefküresine ve bil- hassa idealine uygun bir işti. Görülüyor ki; avukat Baha Beyle diğer cemiyet erkânı, Murat Beyi (meş rutiyeti baltalamak.. İstibdadı iade et- mek )le itham ederlerken, bu noktadan muhakeme yürütmeyi akıllarına ge - tirmemişler; ve yahut getirmek iste - memişlerdi. Ve bu noktadan Murat Beye husumet bağlamakla da pek bü - yük isabet göstermemişlerdi. Ancak şu var ki; cemiyet erkânını şüphelendirecek sebepler de yok de - gildi. Gerek İstanbulda, ve gerek vi - lâyetlerde; ekserisi (Mizan) gazete - sinin karileri sınıfına mensup olanlar |tarafından çıkarılan bir takım mühim- ce vak'alar baş göstermişti. Bu vak'alar baş gösterir göstermez, (Osmanlı siyaset lehçesine) bir keli- me daha girmişti: — (İrtica)... Meşrutiyetin ilânından sonra mille- tin öğrendiği ilk yeni kelime; (muha- lefet) ti. (İrtica) da, bu yeni bilginin ikinci kelimesini teşkil etmişti. Artık bundan sonra, sik sık kulla - nacağımız bu kelimenin ilk ifade etti- ği vak'a, (İzmir) de vukua - gelmişti, Bu vak'a ise; hem (muhalefet) i ve hem de (irtica) 1 ihtiva ettiği için (mu- halefet tarihi) nde, mühim bir mevki işgal eylemişti. Vak'anın esas ve esbabına gelince... Meşrutiyetin ilânından bir müddet sonra, İzmirdeki (İttihat - Terakki ce- miyeti) merkezinde de bir ihtilâf baş göstermişti. Cemiyetin İzmirdeki ilk müessisleri, (kolağası, Bursalı Tahir Bey), — (mülâözimievvel — Hüseyin Lütfi Bey), (belediye mühendisi Ce - mil Bey), (Uşakizade — Muammer Bey)., (mülâzim Süleyman Askert Bey) ve saire olduğu halde, doktor Nâzım Bey bunlardan bilhassa Bur - salı Tahir Beyle Hüseyin Lütfi Beyin muhit üzerindeki nüfuzlarını çekeme- mişti. Fakat bu zatlar, doktor Nâzım Be - yin ortaya çıkardığı bu geçimsizlik ve ihtilâhi harice hissettirmemek için hiç bir hâdise çıkmasına meydan verme - mişlerdi. Bu ağır başlı zatlar, idareyi tama « mile Nâzım Beyin eline bırakır bırak- maz merkezde bir takım hesapsız ha - reketler başlamıştı. Bunların bazıları, cemiyetin hakiki ve riyasız mensup - ları tarafından bir takım teviller ve tas- hihlerle kapatılmıştı. Bazıları da, halk arasında bir takım dedikodulara yol aç- — mışti. İttihatçılar Devrinde UHALEFET * Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı. Nasıl SDİĞNİ çet Bu esnada cemiyete mensup genç mişlerdi. Bunlar, (Namık Kemal) merhumun (Vatan - Silistre piyesini sahneye vazedecekler; bunun hasıla - tını da, ianci milliyeye vereceklerdi. Bu istidatlı gençler; özenmişler, be- zenmişler; mükemmel bir hazırlıktan sonra, - yalnız erkeklere mahsus ol - mak üzere - bu piyesi temsil eylemiş- lerdi. Piyes, erkekler tarafından beğenil- mişti, Hattâ, hiç ümit edilmiyecek de- recede bir heyecan husule getirmiş; ve cidden takdir edilmişti. Bundan cesaret alan amatörler, er - tesi akşam ayni piyesi bir de (yalnız kadınlara) tekrar etmek istemişler; bu vesile ile de kadınları tiyatroya getir- mek şuretile İzmirde içtimai inkılâba bir esas koymayı düşünmüşlerdi. Duvarlara afişler asılmış; her tara- fa el ilânları dağıtılmıştı. Fakat o an - da (cehalet ve taassup) denilen ejder, baş kaldırmıştı. Kömürcü Ahmet, tulumbacıbaşı Ali Bey isimlerinde iki menfi ruhlu adam, başına bir çok cahil ve mutaassıp halkı toplamış; polis müdürünün kapısına dayanmıştı. LA Yüz altın lira aylıkla şurayı devlete aza tayin edilen Murat Bey gibi sefaheti ve fazla masrafı olmıyan bir zat için ekmeğin okkası 30 para iken bu aylık kâfi idi. Yazan: Ziya Şakir Öfkelerinden her tarafa saldırmak miyetin (ciddi, hakiki ve resmi vazi-lımutöılu. bir temsil heyeti tertip et -|ihtiyacı duyan ve ağızlarından köpük saçan bu adamlar polis müdürü Maz - har Beyin karşısına dikilmişler; teh - ditkâr bir lisan ile: — Hürriyet, demek.. — meşrutiyet, demek.. din'i, şeriati çiğneyip geç « mek mi demektir?.. Şeriat, kadınların tiyatroya gitmesini menetmiştir. Hal böyle iken, bu akşam kadınlarımız ti: yatroya davet edilmektedir. Hayırl. Kadınlarımız tiyatroya gitmiyecekler : dir. Ve bu oyun da, verilmiyecektir. Yoksa, kan çıkar. Demişlerdi . Artık iş bu dereceye geldikten son- ra, polis müdürünün vereceği cevap, çok kısa olabilirdi... Fakat; polis mü- dürü Mazhar bey, çok mülâyim bhare- ket etmiş; ellerini oğuşturarak, bu zorlu müracaatçıları teskine gayret ete tikten sonra, cemiyetin en mühim er- kânından Hüseyin Lütfü beye haber göndermiş; ve bu zât da gelince: — Vaziyeti görüyorsunuz. Bu a - damlar, âdeta hükümeti tehdit ediyor- lar.. hürriyet ve meşrutiyet namına, hükümetin şeriati ayaklar altında çiğ- nettiğinden — bahseyliyorlar... (Arkası var) Kiralık Kereste Fabrikası Esas No. sı Mevkii ve Nev'i C. 17 Galatada Azapkapıda Şehit Mehmet Paşa mahal- lesi Kalafat yeri caddesi 6, 8, 10, 12 numaralı fabrika 225 - lirsi Mevkii yukarıda yazılı fabrika bir, yahut üç sene müddetle kiralan- mak üzere açık arttırmağa konulmuştur. İhale, 31/8/936 tarihine tesadüf eden Pazartesi günü saat 10 da yapılacaktır. Taliplerin şubemize müracaatları. (400) Ankara Şehri İmar Müdürlüğü .. w *. nden: 1 — Eksiltmeye konulan iş: Ankara mezarlığı iç istinat duvar- larının inşası, keşif bedeli 132656 lira 25 kuruştur: 2 — Bu işeait şartname ve evrak şunlardır : a — Eksiltme şartnamesi b — Mukavelename c — Nafia işleri şeraiti umumiyesi e — Hususi ve fenni şartname £ — Keşif cedveli g — Proje İsteyenler bu şartnameleri ve evrakı yedi lira mukabilinde Ankara imar Muhasebesinden alınabilir. 3 — Eksiltme kapalı zarf usulu ile yapılacaktır. 4 — Eksiltme 28/ Ağustos / 936 Cuma günü saat 1Tde Ankara İmar Müdürlüğünde yapılacaktır. 5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 7882 lira 8l kuruş muvakkat teminat vermesi ve bundan başka Nafia işleri şeraiti umumiyesindeki şartları haiz ve ehliyeti olduğuna dair Nafia Müdür- lüğünden vesika getirmesi lâzımdır. 6 — Teklif mektupları yukarda üçüncü maddede yazılı saatten birsaat evveline kadar Ankara İmar Müdürlüğüne getirilerek eksiltme Komisyon Reisliğine makbuzu mukabilinde verilecektir. Posta ile gönderilecek mektupların nihayet üçüncü maddede yazılı saate kadar gelmiş olması ve dış zarfın mühür mumu ile iyice yapıştırılmış olması lâzımdır. Postada olacak teahhür kabul edilmez. “342,, “275, Denizyolları İşletmesi Müdürlüğünden: İdaremizce hurdaya çıkarılmış olan Gülnihal, Millet, Bülent, Fü - ruzan, Güzel Bandırma vapurları 3 Eylül 936 günü saat on dörtte pazarlıkla satılacaktır. Taliplerin şeraiti öğrenmek üzere her gün İdaremiz levazım şefliğine müracaatları. — «659» Nizip Belediye Reisliğinden : Kasabamızın elektrik tenviratına hizmet etmek uıırelS-SObeyı'ıh'— vetinde odun kömürü ve zeytin çekirdeği yakan bir «Gazojenn motorü ile bu motora uygun bir de dinamoya ihtiyaç vardır. Talip ollınlınn. | malümatı kataloğlarile teslim şeraitlerini Nizip Belediyesine — bildirmeleri olunur.