h 23 — Ağustos- Yazan : Kadircan Kaflı Son Posta'nın tarihi tefrikası < Halk da, askerleriniz de silâh kul- |Hayreddin beyi başbuğ tanıdılar. Kırk maya, harbetmeğe alıştılar. Endilüs- | gemi ile ikişer üçer koldan denize açı- ften gelenler arasında mükemmel bir|lıyor, beş on günde yetmiş seksen tane Sürette tüfek ve mancınık kullananlar |düşman gemisini vurarak getiriyorduk. bile çoktur. Ben geldim ve sizi kurta-| Bunların içinde top top çuhalar, balya- — Tp bu hale koydüm. Artık işim bit -İlarla ibrişimler, fındık ve ceviz içleri, Miştir. Gitmek isterim. Size hoşca ka-|zahire, hattâ on binlerce altın ve esir hn, derim... buluyorduk. Artık bütün düşmanlar Hepsi birbirlerine baktılar. bizim korkumuzdan titriyorlar. Hay - Telâş içinde idiler. reddin bey şimdi Adakaleyi zaptetme- İbni Kadi ayağa kalktı: Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera KORSANIN KIZI SON POSTA — Onu tarasada salıncaklı — iskemlede sallarken kulaklarıma iki üç zarif söz h - sıldıyacak, alış veriş ederken paketlerimi taşıyacak ve bu vazifeyi büyük bir zevkle t yaptığını bana her vesilede söyliyecek olan Arüik Cezayire yakleşıyorlardı. — y n İlyas Reis orayı özlemişti. a güüü B sinil Çünkü aynlalı:tam yizmi yedi.gün | e L eillkak iça'ek evkirdim. u T Bün | Çünkü bilirdim ki o benim gideceğim yere olmuştu.. —— - İlerin hepsinde bulunacaktır. — Başkalarına Yirmi yedi gün ayrılmak ona yirmi| daha fazla ehemmiyet verir gibi göründü- iki yıl igibi uzun gelmişti. #üm zamanlarda bile yalnız onunla meş - Hele bir an önce Hayreddin beyin | gul olurdum. Beni kıakansa — sevinirdim, yanına dönerek kalenin muhasarasın- | mahzun dursa kederlenirdim. Onun bana da bulunmayı çok istiyordu. kargı gösterdiği duyguların başkaları ta - O akşam güneş engin ufuklarda bir | rafından nasıl telâkki edildiğini görmek ve Numara : 54 tün yolculuk iyi geçmişti. eee lülüleüz eeei eai ğe hazırlanıyordu. Hele onu ele geçir- * — Biz sana neyledik? Vallah koyu-| gp, - Vermeyiz. Zira sen gidince gene düş - ollı::vız u"mn büsbütün rahat ve serbest — Man buralara saldırır ve biz kendi ba- Amıza onlara karşılık veremeyiz. Müs- lümanları yüzüstü bırakarak gitmen Hayreddin bey onların ne halde ve te düşüncede olduklarını öğrenmişti: — Fakat elbet benim de hakkım var- dr. Sağdan Tunus sultanı, solum - *" da Telemsan sultanı ile çevrilmi- Nim, Tunus sultanına güvenilmez. Di- beri ise ikide bir İspanyollarla birlik o- p saldırır. Bu iki ateş arasında ben hice olurum. Burası benim asıl vata - Tim değildir. Ben bir uzak yerden, A- fanı İspanyollara güvenir ve onlardan Yardım görürler. Elbet bana da bir yar- — Üimcı gerektir. Benim de bir efendim Küçük Ah bunları dinlerken sahiden o harplerin içinde bulunuyormuş gibi kalbi heyecanla çarpınıyordu, VP *Siz olamaz . İ — Dedi. ... | Mehmet Bin Ali daha ileri gitti: W — — Sen bizi, bizim arzumuza rağ - _d Men bırakıp gidersen din uğruna uğ - ği faşmaktan çekinmiş ve biz Müslüman- p düşman eline birakmış - olursun. | DÜŞMANLA BURUN =ıı yapmak kâfirlerle bir olmak gi- BURUNA... B l'hyn&dm in bey gider diye çok kor «| — İlyas Reis ele geçirdiği üç Venedik K hı,m gemisindeki Venediklileri zincire vur- kan gölüne batıp çıkmış gibi kızararak | anlamak isterdim. Velhasıl o benim — için batıyordu. Kıç kasarada küpeşteye dayana - rak oraya bakan İlyas Reis arkadaş - larına dönmüş ve şöyle demişti: — Hava güzel olacak... Rüzgâr böyle devam ederse yarın sabah, gü - neşle beraber Cezayirdeyiz. Leventler bu sözleri: — Evet... Öyle... Diyerek karşıladılar. İlyas Reis kasaranın daha ön tara - fında küpeşteye dayanarak dalgın dal- gın ileriye bakan ve susan Uzun Veli- ye seslendi: — Ne düşünüyorsun, Veli? Hiç bu muş, Türk esirlerini kurtarmış ve yan- yana baktığın yok... larına beşer onar leyent de koymuştu. Şimdi bir filo halinde güzel bir rüzgâr önünde sağa sola bakmadan ve sataş- madan dosdoğru Cezayire yollanıyor. du. Navarin açıklarında rastladıkları oldukca sert bir fırtınadan başka bü - Uzun Veli doğruldu ve içini çekti: — Cezayiri ve yoldaşları çok özle- mişim de... — Biz de onu konuşuyorduk. (Arkası var) İtfaiyemizin -yıldönümü dün parlak diyormuş kadar ciddi. Durduran olma- sa, akşama kadar durup dinlenmeden Vardır. O da İstanbulda oturan Türk | koşacaklar, Onalrı seyreden bir spor Padişahıdır. Ben burada kalırsam sal - tanat kurmak sevdasında değilim. Türk devleti ve Türk padişahı adına hütbe Utup para bastırmak isterim, Bura- " Türk devletinin bir vilâyeti olmalı —_ her zaman ondan yardım görmeli - Yiz. Bu yardım oldukça elbet yalnız Tunus ve Telemsan sultanlarile İspan- Yollara değil bütün dünyaya meydan . Bunu kabul ederseniz ben de ikten vazgeçerim. Bu teklifi herkes sevinçle karşıladı. Hayreddin bey dört gemi donattı. ı*'ı"yölllrdııı esir edilen büyük ku - Mandanlardan dört tanesile seksen ta- & Renç esiri içine bindirdi ve İstanbu- h yollandı. Bu esirlerden kumandanlar ve di - lerlerinin yarısı padişaha — verilecek, diğer kırk genç esir de vezirlere dağı- Hlacaktı. Yavuz Sultan Selim buna çok sevin- Ü Kindisi şarkta İran ve Mısırı tepe- İklikten sonra garpta da bir Türk Rei- "inin hâkim oluşu ve hele kendisi adı- Ha hütbe okutarak para bastırması o- arzusuna pek uygundu. Yavuz Sultan Selim buna karşılık tek ve İstanbulda dört gemi do - kapıcılardan Hacı Hüseyin ku- Cezayire yollamıştı. Fakat ondan sonra Hayreddin beyin M gene düzgün gitmemiş, daha ı’“"lıılı zamanlar yaşamıştı. Önce en Büvendiği yerli kumandanlardan ü Kadi, daha sonra kendi leventle - %d"l Kara Hasan isyan etmişlerdi. .'llulı üç yıl uğraşmış, hattâ Ceza- Yitden çıkarak Çeçil kalesine gitmeğe Taecbur olmuştu. Blm&.n başka İtalyanın şark ve Katp kıyılarına, İspanyaya, Korsika ve &'hyıya akınlar yapılmış, yüzlerce ğj vebinlerce esir alınmıştı. işte bu akınlar sırasında cesaret *taçık gözlülüğile tanınmış, Reis ok İlyas H B"ll.ııııı anlatan levent yumruğunu ' sallıyor ve sahiden harbeder *i bir vaziyet alıyordu: b cfrbe'de toplanan yoldaşlar daj Gece sabaha doğru eve Göndümü cu: — Yazık... diyor. Olimpiyatlara bunları göndermeli imişiz... Mukave- met koşularında kırılmadık rekor bi- takmazlardı!!. Hem gitmişken, bizim futbolcuların yüreğindeki seyahat ateşini de söndü - rürlerdi! Nihayet Hasan reisle görüşmeye muvaffak olabildim. Bir ayağı, bir ide- al gibi peşinden yıllarca koştuğu san - dığın üstünde, bir eli itfaiye otomobi- linin çamurluğuna dayalı. Otomobilin kırmızı çamurluğunu, sevgilisinin na- rin yanaklarını seven bir âşık edasiyle okşiyor. Ve sandığı bir köpek leşi gibi aya- ğile iterek anlatıyor: BN ça a bkemr merasimle kutlulandı | l BT edleni ye Te SÜ (Baştarafı 6 ıncı sayfada) Tabit bir don, bir gömlek. Gelin beni o halde görünce, şırak diye düşüp ba- yıldı. Ben kayınvaldeye: — Benim mesleğim bu... Dedim... İşinize gelirse... Yangın dediler miy- di, ne nikâh tanırım, ne duvak, ne aşk.. Hasan reis, bıyıklarını burarak gül- dü : — Sen şu aksiliğe bak ki, ertesi ak- şama bırakılan nikâhımız da yarıda kaldı: Çünkü bu sefer de Çiftekuyularda bir yangın çıktı, ben gene fırlayıp git- meye mecbur oldum. Çünkü ateş bu. Nikâhı düğünü bekler mi? ... Nihayet beklenen zaman geldi. Ke- nardaki tahta kulübeyi sırtlayıp saha- nin orasına — getirdiler. — Atleşlediler. Köşklü bağırdı. Tulumbacılar — kulü - benin etrafını sardılar. Ve bir curcuna bir kıyamettir başla- — Şuna bak bayım... Bu sandıkla dı. Bir taraftan: «Su... Sul» diye bağı- yangın değil, mangal söndürmek bile rışıyorlar, Tulumba hortumu delik de- işdir. Neler geldi bunun yüzünden ba- şik. Çekilen suyun yalnız dörtte biri a- şımıza... Hem biz tulumbanın peşin -| teşe sıkılabiliyor. den para için, pul için koşmazdık. E-| İki kova su getiren bir sakaya yir- vini kurtardığımız zenginlerin hami -|mi tulumbacı birden çullanıyor. Çıkan yetleri tutar da bir ziyafet çekerse ne|kavgada kavalar dökülüyor. Saka da-|ile çalışmaktadır. Belediye ve panayır mü- âlâ... Fakat buna rağmen, hakkımızda|Yak yiyor. Tulumbacılar yanan evi yağma et-İlan, bahçe ve park mütehassısları, — elek- Biz yangına gider de, ateşin karşısın -|mek için, hortumları birbirlerine şıkı- |trik mühendisleri, inçant ameleleri panayır yorlar. Ve bu kargaşalık arasında kulü- | sabasında çalıştırılmaktadır. ne dedikodülar çıkarmadılar yarabbi,.. da ev sahibiyle pazarlık edermişiz. Hasan reis isyanla doğruldu ve,|be çatır çatır yanıyor! sandığın üstündeki çıplak ayağımı gös- terdi: Vasfi Rıza gülüyor, ve: — Eski - tulumbacılar, aktörlükte — Görüyor musun bunu?... Kazma|bizden üstünmüş monşer! diyor. kadar çivi tabanımdan girmiş, ayağı- min üstünden çıkmıştır, yangında.| Şimdi diğer ev ortaya getirildi. Ya. Fakat gık dememişimdir. ben. Hem)j|nı başında ahşap bir de kulübe. Evi atulumbacı!» diye istihfaf edilen biz-|tutuşturdular. Alevler kiremitleri sar- ler, hep efendiden adamlardık. Ara -|dı. Kız, kadın, çoluk, çocuk herkes bir mızda tüccarlar, kellifelli yüksek me-| «Neron» kesilmiş: murlar, şairler - vardı. Meselâ sizin meshur Osman Cemal, bizim Defterdar sandığında koşardı. — Aman ne güzel... — Nefis yangın... İtfaiye geliyor. Ve tam dört dakika Yangın denildimiydi, iki elimiz kan -|içinde, azgın alevleri söndürüyor. Hem da olsa, bırakır koşardık. Meselâ ben, | yanı başındaki kulübeyi ilâçlayıp kur- Kasımpaşada güvey giriyordum. Tam | tararak. karımın duvağını açarken, köşklü ka- pının önünde: Manzara nefis, ve eski yangın faci- alarının dongömlekli aktörleri, bugün- — Yangın var! diye bağırmaz mı? |kü komediyi mükemmel oynadılar. Ben duvağı bıraktığım gibi, yallah| Ve ayni itfaiyecilerimiz, yürekler- | Mısır deki alev, yangı korkusunu iyi sön- dürdüler. “ Naci Sadullah — her monden kadının sasyete - içinde ente - resan olmak için muhtaç olduğu şeydi, — Yani.. . — Yami Hörttü. Öyle modern asri bir kadın nasıl moda tönkler giymek, moda kürklerle süslenmeğe mecbursa, —cemiyet hayatına da böyle resmt bir fHörtle gir - mek mecburiyetindedir. — ÜÖyle mi? — O yakışıklı, güzel, aslan gibi bir tay- yare zabiti idi. Bir tayyare zabitinden Hört sahibi olmak.. Her kadına müyesser olan bir saadet midir? Onunla her yerde ken- dimi gösteriyor - dum. Bütün kadın - lar beni kıskanıyor. lardı. Aramızda sa- kın mühim bir şey vardı. zannetmeyi « niz.. Hayır.. Hayır sadece beraber ol - manın zevki, beraber Yarınki nushamızda : Ölenler ve yaşıyanlar Yazan: Ragıp Şevki Yazan: Suat Derviş başkasile fHört etmekliğim lâzımdır. Hah buki doğrusunu itiraf etmek lâzım geliraç ben onu seviyordum. Ve ona. Böyle e$ ufak bir flört şeklinde bile ihanet etmeli istemiyordum. Bunun için kendisine izdi vacımızın imkânsız olduğunu anlattım. * Evet ondan ayrılmak beni pek bedbahi ettiği halde onun teklifini kabul etmedim; — Kadın mantığı. & — O benim reddimi duyunca çok hi detlendi. Beni bir daha görmiyeceğini söye ledi, çıktı, gütti, — Ve... — Ve bir hafta bana görünmedi. Bö hafta müthiş üzüldüm. Çılgına dönmüştüm; Nihayet nefsimle mücadele ettim. Ma « demki azla kanaat etmiyor ve kocam olmak istiyordu. O halde mondı kadın olmak, şöhretimi muhafaza etm için benim ondan başka bir flörtüm, l tehlikesiz bir Hörtüm olacaktı. Buna kararf verince hemen ona bir mektup yolladım. — Mektupta ne yazdın? | — Ne yazarım... Tabil teklifini kabul ettiğimi bildirdim. J — O ne dedi 4 — Hemen geldi, dizlerime — kapandı; bana teşekkür etti. Öyle mes'ut. Öyli mes'uttu. ki... — Erkek mantu ğ — Şimdi üç sek nedir evliyiz.. Ar < tık gimdi — tarasada salıncaklı iskemle £ mi sallarken kulakı larıma.. —- Tath sözlet konuşmanın, birlikte germenin, dans etme - | söyliyen.. nin, eğlenmenin saadeti. Fakat günün bi- tinde o... Bununla iktifa etmedi. Ve bana: «Naciye dedi, seninle evlen- mek istiyorum.» «Sebebir diye sordum. < a cötap vüdir — Sizi seviyorum. Sebebi Bu... — Sen ne yaptın? — Fena sinirlendim. — Neden? — Neden olacak... Bir kadının meh - tapta salıncaklı iskemlesini sallarken ku - lağına tatlı sözler fınldıyacak, şehirde a - hış veriş ettiği zaman paketlerini, sandala binerken ceketini taşıyacak bir flörte ih - tiyacı vardır. Onunla evlendiğim — zaman gene asri görünmek, asri yaşamak için bir — Şehirde... — Püketlerini... — Sandal gezintilerinde... * — Ceketini taşıyan... — İnsan artık o değil.. — Ya kim? — Şimdi bunu yapan güzel zarif, aslan, gibi bir tayyarecidir. Ve böylece: , — Sen ebediyen zarif, monden, mo- dern, asri ve enteresan kaldın, o... — Kocaların en bahtlısı.. — Ve ikiniz.., — Beraberce... — Mes'ut oldunuz... — Evet... — İzdivaç mantığı.. Beynelmilelİzmirpanayırı hazırlıkları bitiyor İzmir, 22 (Hususi) — Nüfusu iki yüz bine varan bir şehrin iktısadi bir gayeye varmak Üüzere nasıl hummalı bir faaliyet sarfettiğini görmek isteyenler için İzmirin şa gönlerdeki hâli cidden alâkayla takip edilmeğe değer. Beynelmilel sahada mil- li haysiyetimizi korumak yükünü omuzla- moa alan İzmirliler, bu vazifeyi başarmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Panayır haftası münasebetiyle dünden beri şehirde çalışma seferberliği başlamış- tır. Panayır sahasında günün yirmi — dön saatinde 2000 işçi ve teknisiyen münavebe hendislerinden başka bir çok fen memur- İş taksimi o kadar muntazamdır ki ça- lışmadan elde edilecek randman saatlere taksim M üştir. Söz '—u saatte HC' rini başarmayan memur, mühendis ve us- tabaşılar vazifelerinden affedilerek yerle- rine yenileri getirilmektedi İzmir panayırına Türkiyedeki Ticaret Odalarından ellisi iştrâk ederek pavyon kiralamışlardır. Sovyet — Rusya hükümeti tarafından panayır sahasında inşa ettirilen büyük pavyon hazırdır. Bugün Rusyadan gelen mallar pavyona yerleştirilmeğe baş- Janmıştır. Resmi surette panayıra İştirâk eden devletlerin pavyonları ayni sıra üze- rinddir. Ve birbirlerine kırk metre mesafe il yükselmiştir. Mısır ve Yunan pavyonları da yükselmiştir. Bu iki devlete ait pav- yonların dekorasyoan işine bugün başlan- mıştır. Yunan ve Misir pavyonları kendi hususf mimari tarzlarile yapılmıştır. Uzak- tan Yunan pavyonunu görenler Akrapolü, pavyonunu görenler Ehramları — ha- Panayır sahası kapısından içeri girin- ce önünüze geniş ve uzun bir beton arma yol çıkacaktır. Bu yolun nihayetinde de- korasyon bir ışık kulesi vücuda getirilmeks tedir. İzmir panayırının ışık kulesi - diğef panayırların hepsinden farklı bir şekilde ve Türk mimari tarzında yapılmaktadır. İzmir panayırının hususiyetlerinden bi vi de renkli su fışkıran havuzdur. Renkli su fışkıran bavuz, geçen seneki havuzun tam dört misli büyüklüğündedir. Dokuz renk su fışkıracak ve elektrikle çahşacak: tır. Bütün otel ve lokantalarla kahvehana ve gezinoların fiyat listeleri — belediyeca tanzim ve tasdik edilmektedir. Dün akşa- ma kadar on ötel ve dört lokanta verilen emre rağmen fiyat listelerini panayır ko- mitesine tanzim ve tasdik — ettirmedikleri için komite kararile ellişer lira para ceza« sına çarptırılmışlardır. Aradan 48 saal geçtiği halde gene ayni şekilde hareket e- derlerse bu otel ve lokantalar kapatılacak tır. Panayır komitesi, İzmire hariçten gele- cek halktan fazla para alınmamasını — to min için çok ciddi kararlar almıştır. Yas bancıları aldatanlar derhal yüz Hraya kas dar para cezası vereceklerdir. Bütün otel, lokanta, kahvehane ve gazinolar konirof altına alınmıştır. Halka tahmil edilen bu mecburi vaziı feler, şehirde yerleşmiş bulunan iş ve ticae ret ahlâkının daha kuvvetle benimsenmex sine sebebiyet vermektedir. Ve balk, İz mire milyonlarca liranın dökülmesine ve- bep olan panayırı sabırsızlıkla beklemeke tedir. Panayır sahasına saatte altmış beş oto« büs tahsis edilmiştir. Aynca Konak ve A sancak arasında işleyen otobüsler mecbu- ri olarak Kültür park önünden — geçerek panayır siyaretçilerini Kültür parka bıra- kacaktır. A. Bil ğ 4 $ k ı Pa