B Sayfa SON POSTA Ağustos 16 Olimpiyad mektupları Olimpiyadlarda eskrim müsabakaları nasıl oldu ?sazburga seyyah çekmek Kadın yüzücüler arasında yapılan atlama müsabakasını 13 yaşında Amerikalı bir kız kazandı. Bu kız dünya şampiyonlarının en küçüğüdür, Kadın yürücüler ı—ııJı—ı. dümye D !î.i.... (':miqm Berlin, 12 (Sureti mahsusada gönder- Hiğimiz arkadaşımızdan) — Olimpiyat o- yunları eskrim müsabakaları Alman beden terbiyesi mektebi salonlarının ikisinde bir- | den başladı. Muhtelik gruplara ayrılan mülletler bu iki sahaya taksim edilerek müsabakaları- ni yaptılar. — Türk takımı — ilk turda İs- viçre, Amerika, Yugoslavya grubu ile be- raber moktebin idman salonunda müsaba- kalarını yaptı. Eskrtim müsabakalarının finali mekte- bin büyük salonunda yapılacaktır. Budapeştede bir müddet idman yapan gekrimcilerimiz müsabakalara büyük — bir gayret ve cesaretle girdiler. İlk müsabakayı Yugoslavlara karşı iyi bir netice ile elde ettik: Orhan 3 galip 1 mağlüp Enver 2 galip 2 mağlüp Cihad 2 galip 2 mağlüp Halim 2 galip 2 mağlüp Olarak netice aldılar, İkinci müsabakayı Amerikalılara karşı âdeta dinlenmeden oynamağa — mecbur kaldık. Amerika takımı kuvvetli — cakrim- cilere malik olduğundan müsabaka — aley- himize neticelendi. Bu müsabakada En- ver 2 galibiyet almış, takım 14 tuşla mağ- Tüp olmuştur. Üçüncü müsabaka yarım saat sonra İs viçre takımıyla yapıldı. İsviçreliler de Yugoslavları büyük bir farkla mağlüp ettiklerinden bu müsabaka- nin bizim için çetin olacağı anlaşılıyordu. Nitekim Halim | mağlüp 3 galip Orhan 3 mağlüp | galip Enver 2 mağlüp 2 galip Cihad 2 mağlüp 2 galip geldi. İlk sayıları bizim takım alırken, har- halde nefes azlığından olacak, — sonlara doğru İsviçreliler bizinile başbaşa vaziyete geldiler. Bereket müsabakalar esnasında daha fazla vuruş Türk takımı — yaptığından 12 fazla vuruş ve avantajı ile müsabakayı ka- zanarak, yarım seçmelere küldık. j Üstüste yapılan müsabakalar nefes ıl-. mağa bile vakit bırakmıyordu. Üç çetin müsabakadan çıkan takım bir saat î yarnım seçmelerde Polonya ile karşılaşma- | ğa mecbur kaldı. Artık dövüşmeğe tâkati kalmayan — ta- ksm Polonya kargısında 9 . 2 mağlübiyete l uğradı. Ömer Besim sonra Berlin, 12 — Amerikalı Medica (kl Japonun arasında yüzdü. 1O0 metreyi evvelâ Medica 1:06 da geç Uto hemen beraber — gibiydi 350 metreye evvelâ Uto geldi. Son 50 metme- yün 25 metresinde Amerikalı — fevkalâde bir finish yaparak Japonu bir metre geçti. “Yarış son derece enteresan oldu ve bu elimpiyatlarda beklenilen Amerika - Japon rekabeti tam manüâsile kendini — gösterdi. Dünkü 4X 200 metre serbest bayrak ya- Tığı müstesna, bu ana kadar Japonlar — er- keler yarışımda hiç bir birincilik alamadı- lar. Müsabakada iki Amerikalı, üç Japon, bir Framsız, bir İngiliz, ve bir de İsveçli finale kalmışlardı. Amerikalılar uzun boylu, Japonlar ise gayet ufak yapılı idilar. kabil Japonların gayet karışık ve seri ha- veketli yüzüşleri göze çarpıyordu, mesalü Amerikalının üç kol atışına mukabil Japon muhakkak beş yapıyor. Bundan — maada dönüşler Amerikalının lehine — neticelci yordu. Bu çok enteresan yarışm — verdiği meticer I. Medica - Amerika - 4:44,5 yeni O- Kmpiyat rekoru. 2. Uto - Japon - 4:45,6 3, Makino - Jupon - 4:48,1 4. Flanagan - Amerika - 4:52,7 5. Negami - Japon - 4:53,6 6. Tarix - Fransız - 4:53,8 I 400 Metre Serbest Yüzme Finali Seyahat notları: Mozar'ın evinde kurulan müze! için düşünülen tedbir: Musiki ihtifali Viyana ağk ve musiki diyazıdır, ler, Aşk mevsim tanımaz, gün, hafta — ay bilmez, fakat musiki yilda bir defa kayna- ğımı değiştirir. Viyanadan kalkar, — (Salz- burg) a göç eder. Ağustos ayında Viyana- mın Tesmi veya husust bütün — tiyatroları kapalıdır, musikiyi sudece, kepenkleri hiç bir dakika inmeyen büyük gazinolarda bu- lursunuz. Fakat büyük san'atkârları görüp dinlemek mi istiyorsunuz? Bu mevsimde mutlaka (Salzburg) a gitmelisiniz. der- — Gittim, ne olacak? — Orda da bir hafiye var... Hırsız- ları kovalıyor.. bübüma da söyledim. Ahmet öyle hafiye değil, dedi. Ahmet çok fena hafiyeymiş.. harsızları değil, bizi kovalıyormuş.. biz hafiyeden fi - lân korkmayız değilmi Stoyan amca?. Bulgar güldü: — Korkmayız, koca komitacı, de- di. Korkmayız. Ama dikkatli olmak lâ- Zzım.. sen, geçenlerde Fenerbahçeye geldiğini, bana bohçaları - getirdiğini, bugün buraya geleceğini kimseye söy- lemiyorsun değil mi? Ömer, durdu. Stoyanın yüzüne sert Mozar'ın doğduğu, içinde yaşadığı ev. | yert baktı: Baylıca eserlerini sinesinde yaptığı — muhit Sulzburg şehrindedir. We Avusturya #enede bir defa, — tam tatil aylarile seyyah akınlarının — başladığı — Hayır.. babam diyor ki, insanın kafasını kesseler bile ağzından lâkır- di çıkmamalı.. bugün nereye gittiğimi mevsimde Salzburg şehrinde musiki ihti- | #anem bile sorsa söylemem... fali yapar. Caddeye çıktılar, Bir küçük sütçü Bu ihtifal memleketin içinde ve dışında |dükkânına girdiler, Ateşten henüz in« ©o kadar büyük bir şöhret kazanmıştır ki, dirilmiş tencerenin ağzından beyaz süt esasen muhtelif bukımlardan seyyahı cez-|kokusu tül gibi dumanlara karışarak | önce üç tanesini sakladı. Kendisinifi dükkânın içine yayılıyor. Camlı bir do-|bu zirto da zirto işinde payı olmö lapta yuvarlak — francalalar, ay biçi- İlstiyor. minde çörekler var. Mermer tezgâhta| — Gece üç küçük kâğıdı yastığının beden bir şehir olan Salzburg'a dünyanın dört köyşesinden akın başlar, şehir tıklım tıklım dolar. Oteller taşar, sokaklar dona- mir Ve memleket günlerce bayram yapar. * Salzburg'a vardığımız gün festival he- nüz başlamıştı. Onun için her şeyden ev- vel Mozar'ın evini görmek istedim va ilk dakikalarda anladım ki bu seyyah akmmı cezbetmek de çamlıkları — ormanlıkları, spor genlikleri derecesinde Mmüesir olan Mozarm evinin önünde iki Türk gazetecisi Mozarın evini Salzbarg şehrinin — sükkâm arasında bilmeyen yoktur. Trollderin kostümü, kolunda hasır bir e- pet bir köylü kızı karşıdan geliyordu, sor- arkasında dum, durup — Şu sağ sokağa sapıız yüz metre kadar sayınız, orada bir defa daha soran sınız. 'Orada bu dafa da ikizamla bir mek- tep çocuğuna sordum. ÂAvusturyalılana ne- zaketlerine hayzan olmamak kabil — değil. On, ön iki yaşlarındaki çocuk yanıma — ta- kıldı, ve beni evün önüne kadar - götürdü: — Burasıdır efendim, sabah şerifleriniz hayrolsun! Çocuk yanımdan ayrıldı ve ben — dar bir sokakta, eski bir evin önünde düşün- celerimle yalmız kaldım. Salaburg Avusturyanın en eski şehir- &Mnhlhh_ıh——w*“w Tramplenden atlama müsabakaxı gene bir | Piskaposları din namına mücadele bayra- li ile . iştir. İştirkk ğını burada açarlardı, ve halkı din namına ı"î ""'l Ş ı""v .":"'iki"'nd ve üçün- |Kan dökmeğe çağırırlarken en büyük zu- cülükleri acalarında paylaşınışlardır. lümlerini ve en büyük eğlencelerini burada Bisinciliği Amerikan Olyanpik — takımı- | Y*Pazlardı. nın bebeği addedilen Majory Gestring ka- Bununla beraber Salzburg orta asırlar- zanmıştır. On üç yaşında olan bu küçük | YA kalma bir şehre benzemez: 'Düz cad- kız bu ana kadar dünya şampiyonu olun-| 16 Gen'e bulvar, çiçekli meydan, park ve farın en küçüğüdür. İkinelliği Katherine| Pthçedir. Fakat gurasında, burasında dar Rawls ve üçüncülüğü de Dorothy Hill al- mıiştır. Sırtüstü Yüzme Müsabakası Sabahleyin erkekler arasında 100 m. sırt üstü seçmelerinde Amerikalı ve dün- ya rekortmeni Adolf Kicfer 1:06 ile yeni sokkları, eskiden kalma kâgir taş evleri de vardır. Mozar'ın dağdağu ev bu dar* sokak- lardan birinde, bu taş binalardan biridir. * Taş merdivenlerden çıktım, — karşıma Olimpiyat rekoru yaptı. Kiefer'in asıl n-wku'çük bir oda açıldı, köşesinde üzeri ki- koru 1:03,9 dur. Finülde yeni bit rekor kazanacağı muhakkaktır. tap, kart, risale dolu bir masa, arkasında orta yaşlı sarışın bir kadın.. Burada küçük yoğurt kâseleri. Kalın bardaklar. KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: 67 — — Eh.. hani döversin de... Ba kim, anan kim derlerse.. — Söylemem.. Söylemem olur mu?, Ömer, yine boynunu büktü. Yine Stoyan acma, yardım etti! — At bir isim, Hasan, de., hem senden şüpbhelenecek.. ne yıpd Bunların Sait amcaya bugün veril si lâzım.. haydi komitacı göreyim nı.. Ömner merakla sordu: — Bu kâğıtlar ne olacak? Stoyan amca, boş bulundu. Bü$ bir ciddiyetle izahat verdi: — Duvarlara yapıştırılacak.. y? yapıştırılması lâzun.. sabahleyin © kenden.. kimse görmeden.. onları | to da zirto yapacağız yine.. Stoyan amca bu zirto da zirtü öyle sevinçli, öyle işthah söylemşti Ömer kâğıtları Sait amcaya vermei l — Ben de onları döverim... tına koydu ve gözleri kapanıncayt . Ömer, önüne konan sıcak süt bar-|dar, bunları, nasıl, nereye asmak |& dağma ay biçiminde bir çöreğin ucu-|geldiğini düşündü. mu batırıp ömründe ilk defa sütün * çünkü anasının memesinden emdiği tadarken, dükküâncıyla Stoyan amca Nasıl asılacağını buldu. Nereye ! lacağını bulamadı. Sabaha biraktı. Sabahleyin Gülizar, Ömerin Y dünkü gibi çok erken mektebe git bir şeyler konuştular. Sonra amca bir|olmasına kızdı biraz. Mutfakta uf kâse yoğurt alarak geldi, Ömerin ya- nına oturdu. Sordu : — Sütün şekersiz mi, Ömer?. Daha şeker ister misin?, — İsterim amca.. Ömerin bardağıma, iki şeker — daha koydular. durduğu kesekâğıdının yere i olduğunu gördü. Bir tabakta da w0 zilmişti. — Yine uçurtması için unlari Zi) zebil etmiş, diye söylendi.. Ömer, bir cebine hamur - tutka Konuşmadan şapırtılar içinde Ö - koyamuştu, bir cebinde o-üç HAĞt mer südünü, Stoyan amca yoğurdu »| g, mu bitirdi. Kalktılar. Dükkân sahibi| — Hamur cebinin içini bulaştırdığı İ amcaya bir tomar kâğıt verdi. Amca | eli ne zaman oraya gitse yüzü buf kâğıtları Ömere uzattı: — Bunları elinde sıkı sıkı tut Ömer, şuyordu. Ömer, etrafına bakına bakina yü dedi. Sait amcaya götüreceksin.. Sait| , Wakit daha öyle erken ki mabi amcayı vapur iskelesinde bulursun... boyunca yalnız bir kömür arabat' Benim gelemediğimi — söylersin.. ona|kiş polise ve bir simitçiye rastladi: verirsin bu kâğıtları. — Peki., Stoyan amta düşündü. Sonra bir - denbire sordu: — Ya, yolda seni çevirirler de elin- dekileri almak isterlerse.. — Vermem.. Bir karış boyun var.. zorla alırlar.. Ömer, boynunu büktü. Steyan amca: — Hayır, dedi.. isterlerse verirsin... |çi dolaşıyor kapıda.. Ama, bunları sana kim verdi derler - Be.. — Kimse vermedi.. yolda buldum, derim.. — Bravo, bre... yolda buldum.. u- çurtma yapmak için aldım, dersin.. Caddeye - çıktı. Bomboş — tram' tTaylarından başka kimseler yok. Ömer, ıslık çalarak yürüyor, SiP' mada gördüğü bir adamı taklit edii" eli daliyelir ie ae ki adam da ıslık çalarak, sanki kof' lanan kendisi değilmiş gibi iki Y? Ömer, karşı kaldırıma geçip nÖ7 çiye baktı. Nöbetçi yorgun. Ömü kendisine baktığını görmüyor bile Ömer, kaldırımın üstüne Nöbetçiyi içerden çağırdılar. G . ama ya alıp götürürlerse, döverlerse.. (Arkası vd",' Aml müzeye bu küçük odaya açılan kapı» dan gireceğiz. * Yekdiğerine açılan büyüklü — küçüklü dört tane oda, het birinde beşer altışar ta- ne camekân, içlerinde Mozar'ın çosuklu- guna, gençliğine, yaşlılığına ait —hatıralar, kalemler, kâğıtlar, not defterleri, — duvar- larda bu musiki üstadının hayatında muh- telif safhaları gösteren tablolar.. köşelerde eski sedirler, kanapeler, masalar.. ve sonra bütün bu eşyanın arasında kafile kafile meraklılar.. Dikkat nın yürüyor, — zan - nedilebilir. kâ — herkesde — Mozar'ın vü- hunu — uyandırmaktan — çekinen — bir his var, ve bu hissin sevkile olacak ki meraklılara izahat veren memurlar da ya- vaş sesle söylüyorlar: — İşte Morar şu köşede — doğdu. ilk oyuncaklarile burada oynadı, annesi bazan onu şu küçük odada yalnız bırakır- di ve o, o zaman şu iptidaf piyanonun ba- En sevdiği şey şü piyano, sonra ot daki camekânda yatan küçük ı..»: Seyirciler üç beş adım ilerlediler. y vara asılı büyük bir tablonun % dular. Ve mamurun sesi biraz dahâ yerek devam etti: — Büyüdü, şöhret kazandı ve "5 en yüksek noktasına çıktı ve sonrü bi Tandı, son günlerini gösteren ubll!'“ kınız, geniş bir koltuğa yaslanmış, sında sessiz kalan piyanosuna baktif p arkasından da bir kadın hıçkırıklarıl! ta çalışarak ağlamaktadır.» * # Müzeden çıkıyorduk, kadın memtf , zenin altın kitabımı uzattı, birer u&f maklığımızı rica etti, sırtımızdan du: — Galiba ispanyolca, dedi. — Hayır, dedim, türkçet # Kadın Atatürkün arap ha y trdiğini işitmişti, fakat ıı.ıanı-id"i yazıldıklarını ük defa görüyordu. " 4 sine epeyce uzun izabat vermek #f şına geçer, küçük parmaklarile nağme çı -|fakat bu nihayet bir zahmet değil. T Sunat Erler bir para mukabilinde bilet almak lâzım. | karmıya çalışırdı. -— bir zevkti.