2 Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın İkincisi; Hırvat prenses Şimayı ka- © 'giran kemancı Fernandez; ya, bu çe- tenin içinde.. yahut, bu çete ile pek si- © kı temas halinde idi. Üçüncüsü de; bu çetenin en esra « rengiz karargâhı, bu dehlizlerin içinde idi, Şimdi, o budala Hırvat, ağır ağır © taş merdivenlerden yukarı çıkarken, bütün bunlar yıldırım sür'atile Gâvur Mehmedin zihninden geçmiş. dişleri - ni gıcırdatarak: © — Keratalar!.. Artık, hepiniz elim- Demişti. Ve belki de daha başka şeyler düşünecek, ve söyliyecekti. Fa- kat, ne düşünebilmiş.. ve ne de, söy - liyebilmişti. Gözleri, birdenbire mer- “divenin üst başında parlıyan bir ışık üzerinde temerküz etmişti, Bu ışık, müphem şekilde görünen iki vücudün alt kısımlarını aydınlatıyor. Sönük bir yıldız gibi, o derin karanlı- ğin boşlukları içinde parlıyordu. Ağır ağır merdivenden çıkan Hır - lenmişti: — Siz misiniz?.. Kapıyı açık bira - © kin. Yukarıdan, karışık ve anlaşılmaz bir ses gelmişti. Gâvur Mehmedin vücudü buz ke - silmişti. Alnı soğ ık bir ter tabakasile nemlenmişti . — Ölüm.. ve, ntikam... Şimdi, bu vat, kaba bir sesle, yukarı doğru ses i iki kuvvetin arasındayım. Bakalım, sam, muhakkak mahvoldum. Demişti. Hırvat, bir daha seslenmişti: — Kaptan, Mihaloviç!.. Senin kur - ban, aşağıda yatıyor... Söz verdim. Evvelâ karnını doyuracağım. Sonra da... Hırvatın sesi,“ birdenbire kesil miş.. sanki bu koca dev gibi vücut, bir anda olduğu yere yıkıldıktan sonra, merdivenden aşağıya ağır ağır tekerle- 'nivermişti. O zaman, o fenerin ışığında görü- nen iki gölge, yıldırım sür'atile aşağı koşarak, Hırvatın kıpırdamasına mey- dan birakmadan üstüne çullanmışlar - dı. Ve boğuk bir sesle; — Kıpırdama.. ses çıkarma.. gebe- rirsin. Diye homurdanmışlardı. Gâvur Mehmet, gözlerini açmıştı. Fenerin sarımtrak ışığında parılyan ve Hırvatın gırtlağına dayanan bıçaklara bakmış : — Muhakkak rüya görüyorum. Diye mırıldanmıştı. — Kerim Efendi!.. Ben bu domuzu kıpırdatmam. Sen, çöz şunun kuşağı- nı da ayaklarını sımsıkı bağla... faez, çıldıracak hale gelmişti. O anda ellerini gevşek bir halde saran iplerden kurtararak yay gibi yerinden sıçramış: — Yaşayın, be arkadaşlar!.. Diye bağıtmaktan kendini mene - dememişti. Hırvat, merdivede Deli Kerimden yediği kurşun gibi ağır yumruğun ver- diği sersemlikten kendini bir kaç da - kika toparlıyamamıştı, Onun için onu bağlamak güç olmamıştı. Fakat şim - di, bu üç zabıta memuru büyük bir sevinçle birbirine sarılırken; Hırvat, avazı çıktığı kadar bağırmıya, ve bü- tün kuvvetini sarfederek (ellerindeki bağı koparmak için çarpınmaya başla- mıştı. Güvur Mehmet, Hırvatın üstüne a- tılmış; onun yere yuvarlanmış olan küçük şapkasını sımsıkı ağzına tıkâ - miştı. Ve sonra da: — Hele şimdilik şunların — tadına bak. Eğer hoşlanırsan, bir daha kıpır- da. — hangisi galip gelecek... Keşke, Eşekci Salihi göndermeseydim... Eğer bu ar|incir mahsulünün sermaye fiah düşerek diş damları aldatıp da başımdan savamaz-| piyasalarda rakip memleketler mahsul - | l Diyerek suratına iki tokat atmıştı... Huvat, korkunç bir çığlık basmış.. ve. GİBALI ZİNDANLARI zabıta romanı: 42 sonra, çenesi iki parmak açık kalmış- u. Şımdı, karmakarışık bir konuşma başlamıştı: — Yahu... Burada ne işiniz var).. Yoksa, hepiniz sözleştiniz mi?.. — Hepimiz, kim?.. — Siz.. Eşekci Salih.. — Ey, Eşekci nerede?.. O da bura- da mı?.. — Burada idi. Bana, yiyecek getir- meye gitti, Açlıktan geberiyordum. — Peki amma, Eşekci buraya nasıl geldi. - — Adamakıllı konuşmaya vakit bulamadık ki... — Halbuki, ben de ona kızıp duru- yordum. Kırk yılda bir iş havale ettim de, kulak asmadı diye, küplere biniyor- dum. Hüsnü beyin söylediği bu sözler ağ- zında kalmıştı. Önünde taş yığılı olan kapı, arka taraftan yumruklanmıya başlamıştı, Gâvur Mehmet, koşarak taşları sür'- ME ERME Eşekci Salih, o kaba sesile: (Arkası var) İzmirde bir tefsir yanlış- İığının garip neticesi (Baştarafı 1 inci sayfada) indi, sülfrize, pamuk şirit ve etiketler kabu-|taz ve sıra zabitleri sayesinde günden memlekete ithal) güne terakki etmiş; o devirde Avrupa edilmekte, incirlerin ihracından sonra güm-)ordulanna muâdil birer korkunç kitle li muvakkat suretiyle rük tutarı bir nevi prim şeklinde ihracat tacirlerine iade edilmektddir. Bu suretle lerine rekabet imkânım bulmaktadır. Am- balajların gümrük tutarını tesbit için ha - zırlanan bir talimatnamenin tatbikine bu hafta başlanmıştır. İzmirin ihracat tacirlerinden Şerif Rem- 2, İskenderiyeye üç kasa işlenmiş ve amba- lajlanmış incir ihraç ediyordu. Vapur li - mana girer girmez bu firma, hakikaten san'at eseri olan bu incirlerin ambalajla- nnı tamamlıyarak gümrüğe sevketmişir. İncir kasaları gümrüğe gelince memurlar, yeni talimatnameye uyularak incir kasa - larını açmışlar, ambalaj kağıtlarının uzun- luğunu genişliğini ölçmek için ambalajları büyük bir dikkatle yırtmışlar, pamuk girit, eliket ve kalayları tartmak için zaruri ola- sak parçalamışlardır. Bu muamele tamamlandığı zaman mey- danda bir alay ambalaj enkazı kalmıştı. Mel: yükliyecek olan vapur da çoktan li- manı terketmiş bulunuyordu. Yanlış bir anlayış neticesi tatbik edilen bu muamelenin talimatname icaplarından olduğu iddia edildiği için keyfiyet yüksek makamlara arzedilmiştir. Bu gün üç kasa incirin muamelesi bu kadar uzun sürerek vapurun kaçmasına sebebiyet verirse, bir hafta sonra başlıyacak vlan ihracat mev - siminde sekiz, on bin kasa incirin muame- lesi haftalarla devam edebilecektir. Bun -| dan başka ambalajlar gümrükte tartı ve ölçü için açılacıklarına göre şartlar üze - rinde bir de ambalaj yapmak için imalât-| hane kurulması lâzım gelecektir. İtalya dünya futbol şampiyonu oldu (Baştarafı 1 inci sayfada) Kuleden dalma müsabakasında A- merikalı Wayne, su topu müsabaka - sında Macaristan, 400 metre Craulde kadınlardan Felemenkli Mastenbruck, 1500 metre Crwelde erkeklerden ja « pon Terade, 200 metre kurbağlamada erkeklerden japon - Hamura dünya şampiyonu olmuşlardır . At yarışlarına ait müsabakalardan birinde Alman yüzbaşı o Stubbendorf birinci, Amerikah yüzbaşı o Tomson ikinci, Alman yüzbaşı Lipport üçün - cü olmuşlardır. Bir diğer at yarışı mü- sabakasında da Almanya birinciliği, Bulgaristan ikinciliği almışlardır. Kayıp: Beşiktaş 20 inci ilk mektepten 935-936 senesinde aldığım şahadelnameyi kaybettim. Yenisini alacağımdan O hükmü yoktur. o (701) SON POSTA e , ZA Son Posta'nın siyasi tefrikam * İttihatçılar Devrinde > MUHALEFET “5 Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? vd Ra İkinci ve Üçüncü orduların birer korkunç kitle haline geldiğini gören prens Ferdinandın adamları, bu orduları felce uğratmak için ne mümkünse yaptılar. Yazan: Ziya Şakir (Bu alçakların, mesalihi devletin)larla çevrilmiş ii bir kıt'ada, bir fe-İ gelmiş; derhal saraya gelmesi için se bütün müfredatına el atip sokulmak -|lâket zuhuruna meydan verilmemeli - tan maksatları, her ne olursa olsun, ve neticesinde devlet için ne türlü ma - zarrat zuhur ederse etsin, cüz'i ve kül- İ bir menfaat istihsalinden ibarettir ki; bunların müdahale ettikleri mua * melât tetkik olunduğu halde, bu haki- kat ayanen tahakkuk eder, IBu denilerin hırs ve redâeti fıtri- yeleri o dereceye varmış ve gözleri o mertebe kararmıştır ki, müşkülâtı si- yasiye zuhurunda bile müteessir ol - mayıp, bilâkis kendileri için bu yüz - den ne menfaat hâsıl olabileceğini dü- şünürler. Ve alçakcasına istimalı de - sâis ile temini menfaate yol bulurlar. (...Hâkipâyi şâhânelerine yüz sü- rerek bu gibi denilerin İdarei as- keriye ile oynamak gibi vuku bulmak- ta olan ef'âli redaetkârânelerinin ika: tesir etmesine meydan verilmemesini arz ve istirhama cür'et eylerim, olbap- 10 İkinci ve üçüncü ordular; kadrola- rını dolduran zeki, ateşli yüksek isti- dat ve enerji sahibi erkânıharp, müm- da...... haline gelmişti. Bulgaristan, bu iki ordunun tekâ - mül ve terakkisini gördükçe, telâş e diyordu. Kendi varlığı için tehlike ad- dettiği bu iki ordunun kuvvetten dü - şürülmesi için bir çok fedakârlıklar ih- tiyar eyliyordu. Prens Ferdinand'ın hususi adamları İstanbula Gi meşhur saray hafiyelerile gizlice te - masa giriyorlar; ikinci ve üçüncü or- dudaki genç ve güzide kumandanlar a- leyhinde jurnaller verdiriyorlar; bun- ları şuraya buraya dağıttırarek ordu » ları felce uğratmak için ne mümkün - se yapmaktan çekinmiyorlardı. Verilen jurnallere, artık Abdülha - mit de kanaat getirmişti. Onun için Serasker Rıza Paşanın mevki, artık tas, mamile müşkülleşmişti. Verilen jur - naller dolayısile Serasker, şu madde » lerle itham edilmekte idi: 1 — İkinci ve üçüncü orduları mek- tepli ve münevver fikirli zabitan ile doldurmuş; ve inkılâp fikirlerinin her| tarafa yayılmasına sebep olmuştur. 2 — (Teâmülü kadim) e mugayir olarak; erkânıharbiye zabilanı, alay ve hattâ, tabur kumandanlıklarında istih- dama başlanmıştır. 3 — Seraskerliği zamanında ikinci orduya iki bin ve üçüncü orduya da üç bin küsur zabit gönderdiği, kayd ile sâbittir. 0 4 — Cüzütâm kumandanlıkları bi- le, erkânıharplerin elindedir. Bu jurnallerden bin bir evhama ka- pılan Abdülhamit, fena halde öfkelen- miş; seraskerin Yıldız sarayına celbe « dilerek başkâtip Tahsin, ikinci kâtip (Arap) İzzet, ve (Zülüflü) İsmail paşalar tarafından isticvabını irade et- mişti. Bu sırada, Manastır hareketi baş » göstermişti... Abdülhamit, bu hareket karşısında ne vaziyet almak lâzım gel- diğini, sadrâzam Ferit paşa ile seras - ker Riza paşadan sormak mecburiye- tini bissetmişti. Selânik ve Manastırda cereyan eden bâdisata bütün teferrüatile vâkıf olan serasker Rıza paşa, variyeti Abdül - hamide izah ettikten sonra: — Efendimiz!.. Mesele, alevlen - miştir. Artık önüne geçimesi, kolay değildir. Kanunu esasiyi derhal tatbik etmeli,. Rumeli gibi etrafı düşman - (1) Yıldız evrakı arasında çıkan o ve dir. Demişti, Abdülhamit, serasker Rıza paşanın!sal eylemişti. Fakat tam Yıldız yoku * bu kestirme cevabına güceninişti. e çer Şeyh Zâfirin ekkedi Kendisini tehdit ettiğini zannetmiş » ti... Zeki paşa vasıtasile: — Kendisini, sadrâzam Rüştü pa -İni vermişti. Bu tezkere şu kısa satırlar” şaya mı benzetmek istiyor?.. Diye haber göndermişti . Aradan üç gün geçmişti. Pazar gü-|doğruca konağınıza avdetiniz iradel nü, Babıâlide vükelâ meclisi aktedil -| seniyei hazreti padişahi iktizasından mişti, Müzakere devam ederken bir yaver Cim Londos ile pehlivanı bugün belli olacak (Baştarafı 1 inci sayfada) getiremiyen pehlivanların daha hâkim gür) rim! İ reşeni galip sayılacaktır, Bu itibarla, pehlivanlar galip gelmek i-| cevabi vermiştir: çin firarı hücuma tercih o edeceklerinden. güreşler çok hareketli olacaktır. Seçmeye girecek pehlivanlar içinde, A merikan usulü serbest güreşi bilenler yal nız Kara Ali, Dinarlı Mehmet, ve Mülâ- yimdir. Diğer pehlivanlarımızın, kisbetli ve yağlı güreşe hiç benzemeyen bu silleli, to- katlı çarpışmada ne bale girecekleri çek merak olunmaktadır, Kuvvetin mi tekniğe, yoksa tekniğin mi kuvvete galip gelebileceği bazün anla- İ şılacaktır. Çünkü Amerikan usulü güreşin kırıcı oyunlarına vâkıf olmayışlarına o rağmen, meydan okumaktan çekinmeyen pehlivan- İarımızdan çoğu sade pazularına ogüven- imektedirler, Bugünkü güreşlerden galip çıkacak 0- lan pehlivanımız, gelecek pazar günü, Cim Londosla çarpışacaktır. » Bugünün en mühim karşılaşmalarından birisi de, hiç şüphe yok ki, Dinarlı Meh » metle, Yunanistan şampiyonu Jan Antiya- kos arasındaki güreştir. Cim Londos, buradan giderken: — Pehlivanlarınız evvelâ, Yunanistan sarapiyonunu yensinler de, sonra benim İ karşıma çıksınlar! demişti. Bu itibarladır ki Jan Antiyakosu yen- inek vazifesi, buzün Dinarlıya verilmiştir. Eğer Dinarlı bugün yenilirse, seçmeleri kazanacak olan pehlivanımızın Cim Lon- dostan evvel Jan Antiyakosu yenmesi lâ- zım gelecekör. Fakat Dinarlı Mehmet buna lüzum bi- sakmıyacağını iddia etmektedir. Dinarlı, bu iddiasını ispat ettiği takdir- de, hafta içinde, gezetecilerden, ve ha- kemlerden mürekkep bir hey'et önünde, bugünkü seçmeleri kazanacak ( pehlivanı” mizla da tutuşacaktır. Yani Dinarlı Mehmet, Jan Antiyako- sun karşısına mecburen çıkacağından, seç- meye iştirâk hakkını kaybetmiyecektir. Dinarlı - Antiyakos güreşinin neticesi, uzun zamandır sürüp gelen dedikoduları da ortadan kaldıracaktır: Çünkü bu mü- sabakada Dinarlı Mehmedin şöpheli görü- len hakiki kıymeti meydana çıkacaktır. Ve onun ya şişirilmiş bir Ametikan ba- lonu olduğu meydana çıkacak, yahut ta id- dialarında hakk olduğu anlaşılacaktır. Yani bu güreş, ya Dinarlı o balonunu, yahut tn Dinarlı aleyhinde uçurulan balon» lari söndürecektir! Diğer peklivanlarımız arasındaki gü- teşler de, Antiyakos - Dinarlı güretinden daha az alâka uyandırıcı değildir. Gürenlere yetişeceği müreti katiyede bildirilen Tekirdağlı Hüseyin — pehlivanla Mülâyim arasındaki iddialı çarpışma bil- hassa mühimdir. İki pehlivanın da bir çok £ taraftarları vardır. Ve birbirlertile büyük bahislere gi- rişmişlerdir. Meselâ dün, tâ İzmitten o matbaamiza telefon eden pehlivan Adil adında o bir aslı elimizde bulunan vesikalardan aynen| zat: — Eğer, demiştir, Mülâyim Tekirdağlı rasker Riza paşaya bir irade tebliğ et* mişti, 1 Rıza paşa, on anda bu iradeye imti” önünde ikinci bir yaver kendisini kar şılamış seline başkâtibin bir vi Semneyii dan ibaretti: (Arkası var) güreşecek Türk yı yenebiliree, kendisine (300) lira ver Mülâyim ise, bu iddiaya gülmüş, ve — Eloğlu parasını sokağa atmak ist” yorsa bana ne? Gidip elini tutacak deği” lm a? ç İki pehlivanı tutan taraftarların stad* | yonda hâdise çıkarmamaları için icap ©“ | den tedbirler düşünülmüştür, * Bu güreşte de, Mülâyim pehlivanın i | mi gibi yumuşak bir lokma olup olmadıği) meydana çıkacaktır. 5 * Bugünkü güreşlerde kimin hekemlik edeceği meselesi, düne kadar çok düşünür mekteydi. Halbuki dün, memlekete çok kıymetli güreşçiler kazandıran, ve Türki yenin ilk güreş klübü sayılan Haliç İdmas yurdunun müessisi Fundın İstanbula gelişi bu endişeyi de ortadan kaldırmıştır. Bugünkü güreşlerde Fuadın hakem du" racağını söylemek, hiç bir tarafgirliğe im" kân bırakılmıyacağını ispata kâfidir! | AX | “ Son Posta, nın teklifi | büyük alâka uyandırdı (Baştarafı 1 inci sayfada) İki klübün salâhiyettar mensuplari" | le yaptığımız husust konuşmalar, mu" vafakat cevabı alacağımıza karşı besl& diğimiz kanaati takviye etti. Resmen verilecek cevapların da bW günlerde elimize geçeceğini kuvveti? | ummaktayız. 1 Dün, vali ve belediye reisi Muhiğf din Üstündağla da görüştük. Muhid * i din Üstündağ: — Ben, diyor, Yaşarın kozandığ muvaffakıyeti, büyük bir sevinçle şıladım. > Bana hayatımın sayılı sevinçlerin © | den birisini tattıran Yaşara karşı seyfi” ve takdir duyduğumu . söylemek bil | zait. Onu, bize kazandırdığı büyük şe'| reften dolayı mükâfatlandırmak, gi tabii bir kadirşinaslık borcudur. Bun” sizinle beraber ben de düşündüm. F*” kat bugünlerde bildiğiniz, gördüğünü gibi çok meşgul olduğum içindir ki bi düşünce üzerinde uzun boylu # henüz fırsat, vakit bulamadım. Emin olabilirsiniz ki bunu ilk firsati” iş edineceğim. ğ Çünkü Yaşarı, lâyık olduğu şekil? mükâfatlandırmak düşüncesi, ilk e kik edeceğim mevzuların arasına miş bulunuyor! # g Bu husustaki tahkikatımızda 4 diğimz haberler, Muhiddin Üstünü, ğın bu vaatkâr sözlerine karşı güv” nimizi arttırmıştır. | Belediyemizin bu hususta yapi | duyduğumuz haberlerden anlıygruZ “X. Muhiddin Üstündağ, Yaşara ev al. 4 fikrini yalnız bir tetkik mevzuu ola! | değil, bir sürpriz vesilesi olarak © saklıyor.