.“M : 5 SON POSTA Sayfa 9 Kılı_rııııınlık, aşk, Iıoyoc'ııı ve macera KORSANIN KIZI Yazan ; Kadircan Kaflı Son Posta'nın tarihi tefrikası Bu sefer de Uzun Veliye buktı: — |ikisi denizde iki büyük su direği yük - — Dümene geç... Düşmansa git -| seltti. Mek gerek... Değilse kovahyan bir| Venedik gemisinin provasında ye- Türk gemisidir, ona-yardım etmeliyiz. İniden beyaz dumanlar görüldü. Â Ateş ediyordu. Uzun Veli hemen dümene geçmiş| Fakat yelkenlerinin hepsini mayna Ve kadırganın provasını dosdoğru u -|ettiği ve kürekcileri de az olduğu için fuktaki gemi üzerine çevirecek şeki-|bir kaç dakika için yerinde durmuş, Ğ manevra yapmıştı. ilemişti İlyas Reis dürbünle ufka bakar bak- Bu sırı u sırada güvertede bir kaç koşuş- Maz homurdanır gibi söylendi: ma, kıç kasarası üstünde bir toplanmma — Bu bir Venedik gemisidir. göze çarptı. * Venedik gemisi gene ateş etmişti. Kırlb Hasan: Kovaladığı Türk gemisi şimdi pro-| — Bizi gördüler... Yasını batıya çevirirken biraz sonra| - Dedi. Poyraza dönüyordu. Reis bunu tasdik etti. Sonra ilâve Pek sıkıştığı anlaşılıyordu. etti: Venedik gemisinin top ateşine baş| — Akıllı isze kaçmanın çaresini a - olması da ona iyice yaklaşmış|rar. Lâkin artık elimizden kurtulmak Olduğuna işaretti. kabil olmadığını anlaraa — daha akıllı İlyas Reis yerine gitmek üzere olan | demektir. Koca Aliye döndü: İlyas Reis düşmanla kendisi arasın- — Haydi göreyim seni... Şu Ve -|da hiç olmazsa beş altı yüz kulaç uzak- hedikli kabadayı dostumuzla bir an|lık olduğunu görüyordu. önce görüşmek istiyorum. Venediklinin kovaladığı gemi kü - — Başüstüne, Reis... çük bir tüccar gemisiydi. Fakat ken - ,Kaca Ali, uzun ve ağır vücudundan / dişi İlyas Reisin gemisinden daha bü- hiç beklenmiyen bir çeviklikle I':d' “|yük ve yüksekti. İlyas Reisin gemisin- Numara : 45 — Aferin çelebi... Gönlümden ge- çeni nasıl da bilirsin! Sonra provaya, daha gerilere doğru bağırdı: — var. Cenge hazır ol... Aydınlı Durmuş provadaki üç to - pun başında ve kollarile bacakları çıp- lak olan leventlerle birlikte ateşe ha- zar bir halde duruyordu. Koca Ali ile Kırlı Hasan güvertedeki leventlere ku- danda edeceklerdi. Burada kılıçlarını da kuşanmış olan leventlerin bir kıs « mı kancaları ve ipleri ellerinde tutu- yorlar, bir kıamı ise sıkı sıkıya doldu- rulmuş olan tüfeklerile ateş etmek için tek bir emir bekliyorlardı. Uzun Veli her zamanki ustalıkla dümeni kulla - mıyordu. Mansur da baş kasara üstün- deki yirmi kadar levende kumanda &- diyordu. İlyas Reis Aydınlı Durmuşa şu em- ri verdi: — İki yüz kulaçtan ateş edilecek... Bordasını değil, güvertesini dövece - ğiz. (Arkası var) Ülülara koştu. Közekgilerin kürekleeki ö öi beelüip | Karayı Sekmesine kumanda eden ve elindeki | ; üç prova, on ezşdira ftokmağı önündeki kütüğe ağır ağır vu- Tan gardiyanın omuzuna el altı: / Sonra diğer gardiyanları kürekcile - Tin aralarına dağıtıverdi. Fakat onların kırbaç kullanmaları - Da, hattâ söz söylemelerine hacet kak- Tmiyordü. Çünkü forsalar, hem verilen ku - Mandayı yapmamak düşüncesini akıl- bile getirmiyorlar, hem de o za- mana kadar pek çok dinlendikleri için yaman kürek çekiyorlardı. Yelkenler daha gerildiği gibi levent- | kızma forsaların yanlarına letin de bir İ'ımışhr. onlara yardım ediyorlar - Türk kadırgası bol ve güzel bir rüz- &âr altında, hızlı hızlı kanat çırparak €hgine uçan kocaman bir marlıyı an- diriyordu. Provasında, ileriye doğru sipsivri UZayan ucu demirli mahmuzun dip tarafları, iki taraftan beyaz köpükler inde kalmıştı. İlyaı Reis şimdi baş kasaraya gel » Miş, gözlerini ileriye çevirmiş, yum - Tuklarını kalçalarına dayamış olduğu L'He dimdik duruyordu. Ne leventlere, ne gardiyanlara, ne de kürekcilere bir diyeceği vardı. Çün- ü hepsi de onun umduğu ve beklediği Bibi vazifelerini pek iyi yapıyorlardı. Düşmanla kendi aralarındaki boşlu- büyük bir hızla azaldığını görü - Yordu. Fakat Venedik gemisi de kova- ı_q*il avın ! hemen hemen — ensesine hı'lm" gibiydi. İlyas Reis bir aralık ellerini indire - Tek yumruklarını salladı: —T Abdal herif,.. Poyraza dönse - Bunu Türk gemisi kaptanıma söy - lüyordu. Çünkü yelkenleri mayna edip poy- Tâza dönerse yalnız kürekle ve rüzgü- Ta karşı gitmek zordu amma, yel - ı"'ktî çok, fakat kürekleri az olan Veandik gemisi için daha göçtü. Bu fark Türk gemisinin düşmanın rv—m kurtulması için yetebilir Türk gemisinin kaptanı sanki bu - ğ —hmı Yelkenleri birdenbire mayna ede - Provasını poyraza çevirmiş, kü - ::uerini hızlı hizli çekmeğe başlamış- İlyaş Reis sevinçle söylendi: — Hah şöyle... Biraz geç kaldın a- büsbütün unutmadın!... enedik gemisi de provasını poy- Töza çevirmiş, bu sefer üç topla bir « TÜen ateş etmişti. Üç güllenin biri Türk Remisinin kıç kasarasına çarptı. Diğer $1; üç prova, on iki borda, sekiz de kıç İ i topu vardı. Süslü ve yaldızlı bir kıç Ohmpıyadıar kasara üzerinde kırmızı çuhadan ten-| Milletler Arası Komitesi fevkalâde teş- tesi, baş ve kıç kasaralarla kürek ma- kilâtı ancak KARDEKS (Kardex) fişleri niaları arasına toplanmış olan asker -| sisleminin tatbiki sayesinde muvaffak ol- lerin parlak zırhları hemen göze çar- / muşlur. Bu sistem, Olimpiyadların muvaf- piyordu. fakiyetine iştirük eden 52 milletin 300,000 Venedik gemisi kaçmıyordu. âzasından mürekkep muazzam teşkilâtımı Provasını — keşişlemeye çeviriyor, | kayıt ve kontrol etmiştir. Bundan dolayı yelkenlerini hissa ederek İlyas Reisin|Bu sistemin tatbik ve istimali her yerde üstüne yürümeğe başlıyordu. ve Bbilhassa memleketimizde günden güne İlyas Reis sevindi: tamim etmekledir. Kapalı Zarf Usulile Eksiltme ilânı Yüksek Mühendis mektebi Satınalma Komisyonundan: 1. — Eksiltmeye konular (İstanbulda Taksim Gümüşsuyunda Yüksek Mühendis mektebi binası dahilinde) Proje ve şartnamesi mucibince yapı - hacak inşaat: İnşaatın keşif bedeli 21115 lira 98 kuruştur. 2. — Bu işe ait şartnamelerle evrak şunlardır. A. — Eksiltme şartnamesi B. — Proje. İsteyenler bu şartname ve ptojeleri (125) kuruş mukabilinde Yüksek Mühendis mektebi satmalma Komisyonundan alabilirler. 3. — Eksiltme 27/8/1936 Perşembe günü saat 15 de Yüksek Mühendis mektebi binasında satınalma komisyonunda yapılacaktır . 4. — Eksiltme kapalı zarf usulile olacaktır. 5. — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (1590)İira ilk teminat akçesi ve bundan başka aşağıdaki vesikaları haiz olup getirmesi lâzımdır. Nafia Vekâletinden alınmış müteahhitlik ehliyet vesikası göstermesi ve bizzat mü- hendis veya mimar olması veya bunlardan biriyle ortak olarak — çalıştığını bildirir Noterlikçe musaddak vesika lâzımdır. 6. — Teklif mektupları yukarıda (3) üncü maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Yüksek Mühendis mektebi binası dahilinde Eksiltme Komisyonu Riyasetine makbuz mukabilinde verilecektir. Posta ile gönderi- lecek mektupların nihayet (3) üncü maddede yazılı saate kadar d olması ve dış zarfın mühür mumiyle kapatılmış olması şarttır. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. - (299) ç Bakırköy Ayayorgi mahallesinde köy içi sokağında yeni 166 N.h 514 Bu eve 110 Hira bedel tahmin olunmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlü - ya mektubile beraber 19 Ağustos 936 Çarşamba günü saat 14 de daimi encümende bulunmalıdır. «db» — «158» * * Hepsine 3000 lira değer biçilen Ayasofyada Ayasofya müzesi arkasın- da ve Bahçe içind e evvelce Kimsesizler Yurdu olarak kullanılan binanın ankazı satılmak üzere pazarlığa konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdür- lüğünde görülür istekli olanlar 225 Kralık muvakkat teminat makbuz veya mektubile beraber 19 Ağustos 936 Çarşamba günü saat 14 de Daimi En - cümende bulunmalıdır. «i — «159» * * Satılmak üzere Mezat İşleri Müdürlüğü eşya şubesine Yervant tarafın- dan getirilip 1097 sayıya teşhir kavettirilen Hasır Beşik açık arttırmada sa- fılamamıştır. İlân tarihinden itibaren on beş gün içinde sahibi gelip Beşi - ğini götürmediği takdirde satılacaktır. (B.) (366) Yazan: Marie JADE Memlekette herke - sin birer sürü kazı var- di; semiz semiz, bem- beyaz kazlar... Kü - meslerinin kapısı açılır açılmaz hepsi de fırlar we doğru, köyün orta - sında pınl piril yanan göle koşarlardı. Eğilip bükülen bo « yunlarının lâtif bir ha- teketile başlarını ber « rak suya daldırır, son- ra suları kar gibi tüy - leri üzetine öerperler- di. Birdenbire, sanki bir emre, nereden gel- diği bilinmiyen bir em- itaat ediyor gibi ayakları — üzerine açıp çırpar ve mağa — başlarlardı. gürültü... Susmaları yine birdenbire ve hep birlikte olurdu. Kanatlar toplanır ve kazlar vakarlı bir tavır takınır, iki yanla - mna saklana sallana gölden çıkarlardı. Sü- rüler yeniden teşekkül eder ve her biri, ön- den azametli azametli giden erkek kazın askasında, köyün etrafındaki hali arazinin yolunu tutarlardı. Öğle vakti oldu mu, kimsenin seslen - mesine ihtiyaç göstermeden kazlar, hep ayni muntazam yürüyüşleri ile — evlerine dönerlerdi. Hiç biri de şaşırmazdı; - yol bekçisininkilerin yanlışlıkla belediye Teisi- nin yalakları başına gittiği veya muavinin- kilerin, ilk mektep mualliminin otlu bah- gesine daldıkları olmazdı. Bu bahtiyarlık aylarca sürerdi ama yaz aylan geçip de bağlarda solkımlar kızar - mağa başlayınca, yani hayvancağızların belki en hoşlarına gidecek zamanda, on- ları kümeslerine kapatıverirlerdi. Korucu, trampetesini göbeğinin üzerine yerleştirip köyü dolaşır ve her köşe başında, ihtiyar kazların pek iyi anladıkları bir şeyler söy- Kyerek tatsız bir gürültü koparırdı. Hay « Başlarını göğüslerine eğip endişeli endişeli dinlerlerdi. Bu ses onlara: «Artık gölde çıpıl çıpıl yıkanmak zamanı geçti! Bundan sonra size gezme, tozma yok! Üzümlere veda edeceksiniz! Onları re birden kanatlarını bağrış - edilmez bir hepsi dikilir, bir ağızdan Tarif vanlar bunu, van kazlar bir müddet rahat otururlardı a- ma, sonra, yavaş yavaş, en ihtiyarları ye- nilere birtakım hileler öğretirlerdi: kapı » nin aralık brakılmasını beklemek, yiyecek — Pekâlâ ama beslemek de lâzım. On- Tarırı yiyeceğini de belediye veremez al — Siz hiç üzülmeyin, yiyeceklerine be” bakarım! Ertesi gün, trampetesini her zamankin den daha giddetle çalarak bütün köyü doe laştı. Kazları kaybolmuş kim varsa, gelip belediye dairesinden alsın diye bağırıyor« du. Bittabi kimse bu tuzağa düşmedi. Hiç sesini çıkaran, belediye dairesine müracaat eden olmadı. Bir gün geçti, iki gün geçti. Korucu, oyununu belli etmemeğe çalışıp Tâkayt bir tavır takmarak dolaşıyor, bazi kaz sahiplerimin evine, ahbaplık içinmiş gi- bi uğruyordu: — Senin sürüye ne olmuş, Gripelin? Es. kiden senin kazların daha çoktu. — Kesip kaip yiyoruz, kaz mı daya « nır. — Ya sen, Chavignot, kazlarının tamam olduğundan emin misin? — Benim dağ taş kazım var; deli pöste« ki sayar gibi oturup onları mı sayacağım?| Başka işim mi yak? Böyle kurraz heriflerin ağzından lâf mi alınır? Kazlara da günde iki kere yiyecek vere mek lâzımdı. Korucuyu, belediye tulum « bazınım bulunduğu yere, kazları doyurma« ga giderken görenler gülmekten katılıyor- " lardı. Üç hafta geçti; bu işten arlık bezen korucu belediye reisini bulmağa gitti ve - nu o gün tesadüfen makamında buldu. Korucu, bir karar vermek üzere bele « diye meclisinin toplanmasını, reis de başı- nn rahatını istiyordu. Bir saat münaka « şadan sonta kazların serbest bırakılmasına karar verildi. Hele salhıverilsinler, elbette hepsi de başının çaresini bulurdu. Bu şe « — kil, zaptname kaleme almak ve birkaç kişis verildiği zaman uyuyor gibi gözüküp u - |yi cezalandırmak istiyen korucunun ğ sulcacık sıvişivermek... Doğrusu bazılarının |işine gelmiyordu. Hayvanları derhal bıra- rınm kaçmasına göz sahipleri de, kazla - yumuyor, — onlarla elbirliği ediyor de - necek — kadar dal- ginlik, — dikkatsiz - Kk gösterirdi. Hem ikide birde kaçıp bağ — yolunu tutan kazlar, Allah'ın hikmeti, üzüm ye - başkaları toplayıp yiyecekt Siz kümesleri - nize hapsedileceksinizl» der gibi idi. Daracık bahçelere kapanıp evvelâ şaşı- dıran şey de, a beyaz tüylü kaçakçıların, berkesinkinden önce onun bağına gitme - leri idi. Hem onları bir kerecik olaun ya- kalıyamamıştı... O senenin bütün kışını, önce kazları, sonra sahiplerini cezalandırmak için bir ta- kım plânlar, tuzaklar kurmak, hileler dü - şünmekke geçirmişti. Nihayet yaz ayları ge- Kip onlar sonuna erdi. Ne yaptığını kimseye sezdirmedi, fakat bir akşam, arkasında oğ- hu ile, belediye reisinin evine damladı: za- fer kazanmış gibi bir hali vardı; tam 'on sekiz kazı cürmümeşhut halinde yakala - mış, sepetlere tıkmıştı. Bunların, hiç ol - mazsa dört ayrı sürüden oldukları belli idi. Demek ki hiç olmazsa köylülerin dördü a- leyhinde birer zaptname kaleme alınacak- l Korucu bunu belediye reisine anlatır « ken sevincinden üdeta kekeliyordu. Adam cezalandırmağı pek sevmiyen ve korucunun bu fuzuli gayretine biraz canı sıkılmış olan belediye reisi: — İyi ama, dedi, şimdi bu hayvanları ne yapacağız? Kimin olduğunu biliyor mu - Yarınki nüshamızda : Bir iflâsın içyüzü Yazan: Ragıp Şevki kacağına — akşama kadar bekledi; on« dıktan sonra sah « Vermek, sonra ar « kalarına düşüp ne« relere — gidecekle « Tini anlamak niyes tinde idi. Fakat serbestliğe kavuşup da, göğüç gökten de ziyade yeşil otları görünce we « vinçlerinden deliye dönen kazlar, hememi belediye dairesinin bahçesindeki çimen « lere saldırdılar. Korucu, onların karınların! doyurmasını bir müddet bekledi ama bit ayak sesi duydu; böyle kaz çobanlığı eder« ken yakalanmak da hiç işine gelmiyordu, Hemen savıştı, belediye dairesinin arka « sındaki sokağa saptı. Fakat bir de dönün baktı ki bütün kazlar peşi sıra geliyor..c Ne yapalım? hayvancağızlar, kendilering üç hafta bakan, her gün saatinde yemekle« rini getiren korucuya alışmışlar, onu sev « meğe başlamışlardı. Arası çok geçmedi, bir kapı açıldı, sonra bir kapı daha açıldı, bütün kapılar açıldı ve — köy halkı, minnettar kazların önünden ka « — çan, fakat kaçmakla da kurtulamıyan za«s valh korucunun halini kahkahalarla güle- vTek seyretti. Nihayet nefes nefese kendini evine ati ve kapısımı dar kapadı. Şaşalıyan kazlar bir müddet birbirlerine bakıştılar; — fakat velinimetlerinin çıkmasından ümitleri ke- — silince, aheste aheste göle doğru indiler ve — vaktin geç olmasına rağmen yıkanıp temiz- sunuz? Bilmiyorsunuz, değil mi? O halde 'lendiler. Meydana toplanan ahali, ne olur sahiplerine götüremeyiz, ortada da bıva- ne olmaz diye kümeslerinin kapısını açık — ları ortalık karar « — kamayız; bunlara bir yer bulmak lâzım... / bırakmışlardı. Gölden dönüşte kazlar, bi — Orası kolay; ben onları belediys tu- |rer birer eski evlerini buldular ve üç hafta humbasının bulunduğu yere korum. Orada |zarfında hiç bir şey olmamış gibi içeri dale kanunun nezareti altında olacakları kimse de sonra itiraz edemez. için (dılar. Korucu ise, o günkü telâşından ve — tiştirmiyen köylülerin kazları idi. Korucunun, tam gölün arkasında, gözü gibi baktığı bir bağı vardı. Onu en çok kız- kederinden sanlığa tutuldu.