© Sayfa SON POSTA - SIHHİ BAHİSLER —— Çin denizinde Denize ne zaman ve | Amerika haz nasıl girmeliyiz ? Deniz ve kum banyolarının faydalarıile şartları, denize alışkın olmayanların dikkat edecekleri noktalar Yazan: Doktor Etam Vassaf iğ İngiliz, Amerikan, Çin torpidoları dört aydanberi harıl harıl onu arıyorlar 1934 senesi 25 nisan günü Nevyorkun büyük tyatrolarının: birindesiniz... Perde açık, varyete yapan Girller prova ile meş guller, Direktör aralafında daima takındığı gayri memnun çehre ile dolaşıyor. Ve'aşa- ida müzik provalara refakat ediyor.. Di- rektör, birdenbire hırsla bağırıyor. Bir sıra genç kız mıhlanmış gibi yerlerinde kalı « yorlar, müzik sumyor. — Böyle olmaz, tekrar ediniz. Para » nızı keserim. O sırada sol baştan dördün- cü, ufak bir kız ilerliyor, sakin, fakat sert İ İbir sesle altin parıltılı başını sallıyor. Pro- ktörlerin bütün ziyalarını üzerine celbe- 2 derken: i — Ben artık tahammül edemem, di - yor. Makine değilim. Ayni numarayı in- san saatte elli ker& tekrar etmez ya... Yo- İyi bir beden hareketinden sonraJiçindir ki denize giren ve alışkın olan- isınan ve hattâ terleyen bir vücut için|ların ekserisi başlarına Jâstik birer deniz en rahat ve faydalı bir duş tesi-! başlık geçirirler. rini yapar. Bunun faydası başların duş esnasin- Yüzükoyun yere yatmak, ve başı |da ıslanmamasını ve denizden çıkınca bir siperle iyice örtmek şartiyle bir) hiç bir yorgunluk duymadan kuvvetli | çeyrek, yarım saat yapılacak güneş | bir zindelik husulüne yardım eder, © — banyosu da aynı harereti verebilir. Deniz banyoları ilk girmeğe başla « © Güneşte fazla kalarak cildi yakmak | nıldığı zaman beş ilâ on dakikayı geç- © beklenilen fayda yerine tâli cild rahat | memelidir. Denize girince de hareket- © © sızlıkları meydana getireceği için pek|*İZ kalmamalı, el ve ayak hareketleri tavsiye edilmez. En iyisi, hem güneş, |Yapmağa çalışmalıdır. Yüzme bil. hem de denizden istifade etmek iste « meyenler için başlangıçta bu hareket- © yenler bu işi tedrici surette yapmağa ler biraz sığ yerlerde yıkanılacağı için © devam etmelidirler, güç olur, E e Fİ ün ezer sent “yapılan < gine Fakat yüzmeğe de alıştıktan sonra i li iz hareketler tabiatiyle yapılacağı için z gemi “a BrME İT De mi denizde umumi kan deveranı mütees- vi İn Tİ ll Çiti sir olmaz ve vücut denizde üşümez, k Sıcak kum banyosunun. bu işle be- ısınır. Kanın bu hareketi âsap üzerin- şaber olması denizden edilecek istifa- de bir münebbih tesiri yapar, deniz - deyi bir kat daha arttırır. den çıkılınca bütün dahilt ifraz gud * Na Deniz mevsiminde sabahları saatİdeleri faaliyete geçer, iştiha artar. 10 - 11 arasında denize girenler evve- İştihasızlıktan ve yemek beğenme- lâ güneş ve kum banyosu ve beden) mezlikten şikâyeti olanlar için deniz hareketiyle yarım saatlerini deniz ha- banyosu yapmalarını ve yemeği ban - ricinde geçirmeli ve sonra denize ya- yodan sonra yemelerini tavsiye ede « vaş yavaş girmeğe başlamalıdırlar. — İyim, Denize hiç alışkın olmıyan ve o mev-| Günde iki defa denize girmek've »imde ve yahut hayatında ilk defa de-| denizde yirmi dakikayı geçirmek bu nize girenler için atlamak, birdenbire | etihayı meydana getirmek için kâfi « vücudu suya daldırmak, fazla eksülâ-İği,. | <one Ge ğe mel uyandırır. Ve isınmış'bir vücut | «© Denzde fazla kalmak, deniz sporu — Güzerinden bir (çok) darbe tesiri bıra *|ve deniz adamı olmak İsteyenlerin de © ke buna alışkın olmaları şarttır. © İlik günler, vücudu suya alıştırmak) (Sabahtan akşama kadar denizde gerektir.. Gene ilk günlerde denize gi-| gününü öldürenlerin bir daha denize rildikten sonra başın islanmamasına giremiyecek şekilde üşüme neticesi dikkat etmelidir.. Başın ıslanması de-| zatürree ve zatülcembe tutulmaları nizden çıktıktan sonra dehşetli bir|pek ziyade muhtemeldir. Her şeyin yorgunluk bırakır fazlasının zarar olduğu, denizden isti- Başın ıslanması dimağdaki kanın a-| fade etmek isteyenler için sıhhi şeraite zalmasını ve bazan baş dönmesi ve|uymak zarureti de unutulmamalıdır. baygınlık meydana getirebilir. Bunun Etem Vassaf Haşmetlü direktör hazretleri sararıyor, ne diyeceğini şaşırıyor, Genç kız boynunu büküyor, — Ne sustunuz direktör diyor, haklı değil miyim? z Direktör gene buz gibi dururken: — Allaha wmarladık, diyor ve yürü « yüp gidiyor, * Direktöre oçıkışan bu genç kız May Scott'tur, Dört aydanberi, İngiliz, Ame » rikan ve Çin törpidoları, bu kızı denizler» de aramaktadırlar... Ve Holivut filim tez - gâhlan da müstakbel yıldızın çevireceği filim için hazırlıklar yapıyorlar. &X * May Scott asabi ve kısa adımlarla sah- neyi terkederek odasına gidiyor, elemli gehresini aynada bir kere daha süzdükten İhtiyar Barbara, içtiği birayı yarım bı « rakıyor. — Nereye gidiyorsun, * sevimli kuşum? diyor. — Bu namussuz direktör ile kavga et- PE re Çocuk istemiyen kadını , 3 — Çocuk yapmanın güzelliğine ha- Yanlış düşüncesinden > lm derya yg Ea elsi dl alna vd Vazgeçirtmek cağma hükmedebilir. tim. Hiç insafı yok, nerede ise hepimizi © Mümkündür a düşüncesi kıt kadınlar düşünebilecek - İhtiyar Barbara pişkin bir eda takın « İzmirde oturan bir okuyucum çocuk (İleri manasız şeylerdir. yı sahibi olup olmama noktasında refika Buna mukabil bilâkis hesabi fazla de- — Ah sarı kuşum, diyor. Ben senin gi- ile ihtilâfa düşmüş, benden soruyor: tin kadınların düşünebilecekleri şeyler || | Pi nelerini ne asabileşenleri gördüm, Son- ra hepsi aç kalıncâ, tekrar direktörümü » zün elini öpmeğe geldiler, May Scott yaptığı mühim Oiş- le, düştüğü aczi. karşılaştırınca bir denbire kızıyor, Hayalinde, kötü bir istikbal beliriyor, Tuvalet masasının Üstüne kapanarak hüngür hün- gür ağlamağa başlıyor. — «Zevcemin - yıllardanberi «önü * de vardır, meselâ: müzde daha vakit var» nekaratı ile ço- i z cok yapmak istememesi beni nihayet en- a a pl İp iz dişeye sevketti, bu vaziyeti almanın ha- “ e Sa akne kiki sebebini anlamıya çalıştım, muvaf- kekle kadın — s ye Yi fak olamadım, ne dersiniz?» diyor. EE im samim Okuyucumu hususi vaziyetinde tenvir 2 — Kadın ecigüneşt peşinde İ etmek mümkün değil, bu kehanet olur. fettan bir mahlök olabilir, bu takdirde Buna mukabil bir kadının çocuk yap - ban erkeklerin çocuklu kadın üzerine #al'an çekinmesinin hatırıma gelen s€- (fazla düşmiyeceklerini düşünebilir. beplerini sayabilirim. De Okuyucumun vaziyetinde bu ihtimal. 1 — Gebeliğin iztırap ve rahatsızlık. Jerin hangisi doğru olabilir, bilinemez. larını mübalâğa etmiş olabilir. Temenni ederim ki refikasının endişesi 2 — Gebeliğin ve ilk yaşlarda çocu ilk kısımdan olsun. Bu takdirde önu ik ğa bakma mecbariyetinin serbestisini t6- — na etmek güç bir şey değildir. ET * İhtiyar Barbaranın alkol kokan nefesi bir an ensesinden uzaklaşiyor, May Scott arkasında kapının açıldığını hissediyor, Ellerini gözlerinden sektiği za- man. aynadan: genç bir Çinlinin kendisini temaşa etmekte olduğunu gürüyer, Ayakkabısına mantar koydurmak isteyen müşteri bir yeri kopmuş gibi haykırdı: “Olmaz... Olmaz... Boyacı kısmının eli mikropludur. Kundurayı elleme... Mantarı ben Galata, Rilitim boyu. Bahçeli kahve - lerdeyim, Tramvaydan inip biraz yürüdüm. Siyah ayakkabım bembeyaz oldu. — Beyim boyıyalım. Ayna gibi yap - mazsâm para Verme, Yüz para. Ayakkabı boyasının ayna gibi olması makbul mü, değil mi pek bilmem, Fakat bildiği ölçülerin en yükseğini ortaya ko - yarak beceremezse para almıyacağını söy- liyen 10-12 yaşındaki delikanlıyı çağır » dım. Bir yandan keskin hareketlerle &ir » çaların işletiyor, bir taraftan da bana lâf — Kaça bu boyacı sandıkları? — 2 biradan tut ta 50 liraya kadar san- — Beni kandırma, boyacı sandığı elli — Yalan söylüyorsam namerdim, Bi » sim mahallede Kara Mehmedin bir sandığı var. Görmelisin. Hep sarı, Parıl parıl. Tam 20 boya şişesi alıyor. Ayak basılacak yeri de san. Fırçaları çift çift, Amma ©, istaş- | Uzattı. | yonda oturuyor. Onu oturtuyorlar, Çok — Ya sen? Ne kazanıyorsun? — Beli olmaz. kuruş, Cumartesi, pazar günleri dahu. faz-|lât- 20.25 — Ne yaporun ağabey, boyacı dük » Dikkat ettim. Küçük boyacı çok pişkin, > İMesleğe dört elle sarılmış. Öyle afili bir fırça sallayışı, ve fırça kenarile tahta san- dıktan öyle nağmeler çıkarışı var ki, ba- — Mektebe gitmiyor musun? Cevap vermiyor. Mevzuu beğenmedi. — Annen var mı? — Öyle ise size kim bakıyor? Yüz paraya pazarlık ettik amma, çıkar np bir çeyrek: verdim. Kalbi yumuşak a- dam olduğumu galiba sezdi. Demin ya - nımdaki masada kundura boyayıp yüz pa- m aldığın gördüğüm balde: — Bozuk param yok! dedi. — Kalsın dedim. Gümrük antrepolamna doğru yürliye- rum. Kenarda bir kaç küfeci, bir iki bo- yaci çocuğu halka olmuşlar. o Aralarında benim boyaci da var, Yaklaşım. Farkına varmadılar, iyice dalmışlar, Baktım, tek zarla harıl harıl barbut oynuyorler, Tepebaşında yazlık kır kahvelerinde » yim. Boylu boslu bir delikanlı boyacı gel- di, Sandığını bir kenara bıraktı. Çekti ma- sanın üzerindeki gazetesi başladı kırnate. — Şu bizim ayakkâaplara bir cilâ vur, dedim, Sonra konuştuk. Lâstik fabrikasın- yanına sokuluyor, May Scottun çıplak sır- tnı soğuk ellerile okşuyor! — Dünyayı dolaşan bir vapurum var diyor. Çinden aldığım malları Brezilyaya, Hinde, Mısıra götürüyorum. Sizi bir sene evvel oynamış olduğunuz Bolero dansın- da gördüm ve itiraf edeyim ki o tarihten- beri hafızamdan silinmediniz. Sizden rica ediyorum, gemime geliniz, beraber gezelim ve evlenelim, May Scott aynaya bakıyor. gözünün önüne geliyor, titriyen Hu-Yen-Fu'nun avuçları içine bırakıyor. — Size minnettarım, diyor, Direktör ellerini Şanghuyda evleniyorlar, Amerikalı May | Yayı hemen hemen tamamen dolaş Çinli onun nemli yüzüne ayna vastasile | Scott Çinlinin. pilâvını seve seve yiyor, i İmerhametli merhametli baktıktan sonra, | (Geminin © mürettebatı sahiplerinin da çalışıyormuş. Yaz gelince işi bırakımif — Neden? diye sorduin. İzah edem di. Halinden belli biraz haylazca, Fabri ka sicak geldi galiba, Siz museviler iş adamları olursunuf! Ömrünün sonuna kadar seyyar boyacılii mi edeceksin? — Ne münasebet beyim, nişanlıyım be9" Düğünü bekliyorum. Evlenir evlenmez dükkân açacağım. — Paran var, demek? — Ne gezer). Hayretimi görünce güldü, izah etti: — Bizim nişanlı çikolâta fabrikası galışır. Bana 1000 lira drahoma veri * Dükkân hepimizin bildiği bir bo: dükkân. Üç boyacı yan yana oturmuşlsf Koltuklar rahat, Ayak basılacak yerler rinç. Karşımında aynalar, Jİ Yanımda kıpkırmızı yüzlü şişman vatandaş oturuyor. Ayakkabisinm bo; bittiği zaman boyacıya sağ ayağını teki — Şu kenan biraz fırça İster. il O kenar fırçalandı. Bu sefer 80l a; geldi ortaya: m. — Şurasına biraz vernik daha sür e“. Vernik sürüldü. Tekrar sağ ayak or” tada, i — Çıkar şunu? Boyacı şaşırmıştı. —— — Çıkar sen oğlum, Mantar koyac# » Ayakkabı çıktı. Boyacı döndü arka 185 rafına doğru asılmış mantarlara ngö oldu. Şişman müşteri bir tarafını kopar” maşlar gibi: li — Sen bırak, sen bırak diye feryat #f sit olanı ayırdı. Ötekini tekrar yerine du. Ve elindeki ayakkabısının içine leştirdikten sonra izah etti; i ludur. < Boyacı (lâhavle) diye başını iki sallarken bey bir yarım sağ döndü. Yf cebini boyacıya uzatarak: — Şurada bozuk para cüzdanım airver, dedi, 1 Boyacı artık hayret etmiyor. Ufaklık & danını çıkardı. *— A içinden yedi buçuk kuruş. olsun. — Ne parası? — Boya ile bir mantar parasi işte — Bayım, boya 5 kuruş, mantar 7 çak, on iki buçuk eder. — Ne diyorsun yahu. Evvelâ mani lar 5 kuruşa ibadullah. Sonra ben bir © nesini aldım. Yüz para eder. Kavga epeyce sürdükten sonra 10 ruşa sulh oldular. Boyacı bözuk parâ © danını tekrar hovarda, fakat titiz m rinin cebine koydu. Müşteri: — Eyvallah, deyip yürüdü. OK karısını “seviyorlar, ona her çıktıkları kelelerden hediyeler getiriyorlar. May Scott çince konuşmasını, doğra becelemesini öğreniyot, Bir akşam kocasina: — Arkadaşlarınla dans edebilir miyi diye soruyor. Bu sual karşısında Hu-Yen-Fu'nun lerinin etrafı karışıyor. May Scottun züne bakiyor. May Scott: — Anladım! diyor. Ve gene susuyOfü) lar. pr” Vapurun ismi Kuang-Çedir. Karı KÜ) gemide sakin bir hayat yaşıyorlar, denizlerin yeknesaklığına ulışmışlardıf.. ( Devamı 10 uncu sayfada )