10 Ağastos Cim Londos maçı nasıl kazandı? SON POSTA Sayfa —7 Cim Londos 32 dakikada Cim Londos maçı nasıl hasmını mağlüp etti Maç şiddetli bir yağmur altında süratli, teknik ve sert oldu Cim Londos rakibini tayyare oyunile mağlüp etti. Mülâyim Marksos maçı da vaktinden evvel bitti Kuaryaninin neticesiz — olacağıbelli bir gayreti Günlerdenberi beklenen Cim Lon-;livandı. Her iki müsabıkın da tırnak - d Muhakkak olan bir şey varsa, o da htanbulun bu tarihe kadar bu kadar Mühim ve heyecanlı bir güreş müsa - 4 görmemiş olmasıdır. Artık her Pazar yağmayı &det edinen yağmur, | '*ün de bütün şiddetile yağdı. ; ve biz #azeteciler bu meraklı oyunların tafsi- “tini okuyucularımıza sâdikâne vere- ek için iliklerimize kadar ıslandık. Ring Taksim sahasının ortasına ku- "ıhm“u_ Biletlerin bahalı olmasına Tağmen meraklı futbol maçlarının cez- îzdee.ş,a kedar seyirci balkonü; tsi - inleri, ringin etrafını ve dühuliye Yerlerini doldurmuştu. Sant tam dört buçuk : İik müsabaka Mülâyimin — Atinada Rüreşip te berabere kaldığı Marksos ile lâyim arasında yapılacaktı. Biz bu Tdaçı diğerinden daha az olmıyan bir AAL, ile bekliyorduk. Zira Mülâyim *Yni zamanda Cim Londos'un müs « “&bel ve en kuvvetli rakiplerinden bi- K O sırada gök birdenbire kapan- * Ve ringin üzerine pehlivanların gel- ini beklerken yağmur tepemizden 1 bütün şiddetile inmeğe başladı, Mürabakaları minderin yanıbaşından ?yfetmeie gelenler ise ıslanarak bal- Sön altına kaçıştıla-, Kuaryani maçı nihayet dün yapıl- | ları muayene edildi, o sırada eski peh- Bvan Cemal radyoda şu nutku veriyor- du: — Bayanlar Baylar, Güreşler baş - lamadan evvel size bazı şeyler söyle - meği faideli buluyorum. Güreşler ser- best şekilde yapılır, gözünüze favül gibi gelen şeylere de müsaade vardır. |Bu müsabakadan sonra Cim Londos File Rus pehlivanı Kuvaryani dövüşe ceklerdir. Bizim Türk pehlivanları ds Cim Londosla güreşmek arzusunda « dırlar. Bunlar Kara Ali, Mülâyim, Te-| £ kirdağlı Hüseyin, ve Dinarlı Mehmet- dir. Cimin karşısına bangisini çıkara- cağımızı bilmediğimiz ve onlâr da bir isim üzerinde ittifak edemedikleri için, çarşamba akşamı birbirlerile tutuşa - caklar ve galipleri de Cim Londosla güreşecektir.» Bir düdük sesi duyuldu. Güreş başlıyor : Marksas ile Mülâyim karşi karşıya geldiler, birbirlerine yiyecek gibi ba- kıyorlardı, mindere bastıkça etrafa su fışkırtıyorlardı, derken yağmur yine yağmağa başladı. Yağmura rağmen iki güreşçi birbir-| lerine girdiler, Mülâyim daha hâkim dövüşüyor, Marksos da onun hamlele- rinden ringin kenarına baçmak sureti- Cim Lonaos Kuaryani _Vuğmu, en dakika sonra hızını alır ERUĞKA. Biz da toktar yerlerimize :“'k- ve bir dakika sonra da, üzerin- Ufak gölcükler peyda olan ringin ü- h'!"e Markos siyah bir benyuvar, Mü- Yim de bir tek havla ile çıktılar, maçının son dakikaları le kurtuluyordu. Müsabaka yarım saat imtidat edecekti... Alafranga amatör güreşlerini takip etmek ve not almak bunlara nazaran çok kolay . Bu müaşbakalarda kafa kolu, kaz- Cim Londosun şimdiye kadar İntişar etmemiş olan bir resmi hazmını altına almış, ve ellerile nefe- sini tıkamış, eziyor. Mülâyim de Marksosu böyle hayli ezdi, aralarındaki anlaşmaya nazaran müsabaka yalnız tuşla hitama erecek- ti, ve serebst güreşte tuş olabilmesi için de hasmının iki amuzunu Üüç saniye yerde tutmak lâzım geliyordu. Markos kaça ve Mülâyim kovalaya ko« valaya 25 dakika oldu. Oralarda dolaşan kısa boylu sam benizli bir bayın saati iler- lemiş olacak ki yerinden kalktı, ringin ya- gana gölerek Vaktin. bönün “çidağıma ha Cim Londos meşhur oyunundan evvel keme haber verdi. O da onun sözüne ina- narak. Mülâyim Markaos'u adamakıllı s- kıştırdığı ve hemen hemen tuş yaptıracağı bir sırada oyunu tatil etti. «atayyarev Marksosun sırtı gerçi yere gelmedi ve bakemin hükmüne nazaran Mülâyim bera- bere kaldı amma, halkın nazarında yenil- mekten beter oldu. Son on dakika zarfın- da vaktini başıni vringten çıkarmakla geçir- di, © kadar ki hakemin müsabıkları ortaya davet etmesine rağmen © dsima kenarları tercih ediyordu. Müsabakayı seyredenlerden birisi: — Mülüyim bunun başına mezar dikmedikçe galip addedilmiyecek dedi. taşı Ve bu sırada pehlivan Cemal radyoda gu şekilde konuştu: — Allo... Allo... Hakem diyor ki, in- san minderin ortasında sırtı yere gelerek mağlâp olur. Kenarda biç bir şey olmaz. Bahusus Marksos, ringin balatlarını da tut- tu. Vakit de bitti. Müsabaka da beraber kanadı, onu, çelme, ve çelmeyi salto, | "bayete erdi...... b em her iki müsabaka için de|bir saniye içinde takibediyor, pehliva- Mehmedin babası Yusuf peh-İnin sırtı yere gelirken — bakıyorsunuz Halk Mülâyimi, galip bir pehlivan gi- (Devamı 10 uncu sayfada) ! eei aa A kazandığını anlatıyor "i ıYunanlı şampiyon Türk Pehlivanlariyle burada karşılaşmak istemiyor mu Cim Londos: “Türk Pehlivanlariyle İstanbuldan başka bir yerde güreşmek istiyorum ,, dedi. Nicin ? Dünya şampiyonu Cim Lon dos — kafasını Cim Londos'un, yerli Rumları se - vinçten çıldırtan dünkü galibiyetin - den sonra, «Park Otel» i görülecek haldeydi. Kapıları tutan polisler, Cim Londo- su görmek, kucaklamak, öpmek iste - ğile toplanmış kızları, kadınları, ço » cukları, ihtiyarları tatlllıkla dağıtmak için hayli ter döküyorlardı. Zabıtanın kordonundan — kurtulup ta içeri giremiyeceklerini anlıyanlardan bazıları, otelin arka tarafındaki duva- ra merdiven dayamışlardı. Pehlivanı tebrike gelen Yunan se - firinin gözleri sevinç yaşlarile dolmuş- tu. Odasına - girebildiğzim zaman Cim Londos, duşunu almış, yatağına u - * |zanmıştı. Çırçıplak vücudunu yarı ör- ten incecik çarşafa rağmen ha bre ter- liyor, ve ikide birde: — Çok sıcak!... diyordu. Belli ki dünkü galibiyet, pehlivana bir kral azameti vermiş: Bir taraftan Atinaya, Amerikaya çekilecek telgraf- ları yazdırıyor, bir taraftan vücuduna masaj yapan Marksos'a talimat veri - yor, bir taraftan ağzına uzatılan limo- natayı yudumlarken, bir taraftan da etrafını çevirenlere kendisini yelpaze- #melerini emrediyor. Odada yanima sokulanlardan biri- si: — Nasıl) diyor; Beğendiniz'mi' gü - reşi? Ve Cim Londosu, bir mabüda bakar gibi perestişle süzerek ilâve ediyor: — Tevekkeli şampiyon — olmamış kâfir!.. Dün bana dünya şampiyonu olduğu zaman kendisine Amerika hü- kümeti tarafından verilen «Dünya Başpehlivanlığın kemerini göstermiş- ti. Baştan aşağı pırlanta kakmalı bir kemer. Bir kaç milyon dolar kıymetin- deymiş. Ben o kemeri görünce serbest güreşçiliğe niyetlenir gibi olmuştum. Fakat bugünkü güreşi seyrederken bu niyetten vazgeçtim. Çünkü leler, o yumruklar, o makaslar bir pır- © sil - lanta kemere yenilip yutulmaz. Yağmur altında Bu yılışık şakşakcıdan yakamı kur- tarınca, bize güzel bir güreş seyretti- ten usta şampiyonu tebrik ettim. O: — Ben, diyor, hayatımda ilk defa, böyle bir yağmur altında güreştim, bir —i ae bi kurtarırken aralık ring derin bir havuza döndü. O kadar ki, Kuaryani de ben de, nerdey» ıekıürqi bırakıp yüzmeye başlıyacak. tık. Sonra yağmur hafifledi. Fakat ben yağmurdan kurtulur kurtulmaz dolu- ya tutuldum ve belimi Kuaryaninin bacaklarına kaptırdım. Eğer onun be- limi sıkan bacakları dermansızlaşıp ta gevşemeseydi benim soluğum kesile » cekti. Dinarlı teknik bakımından üstün — Demek Kuaryani seni Dinarlıdan fazla zorladı? — Hayır... Vâkia Kuaryani çok sert, ve Dinarlıdan daha kuvvetli fakat Dinarlı, teknik bakımından Gürcüden yüz bin defa daha üstün. Eğer bu iki pehlivan arasında bir müsabaka yapı- hrsa, ben seyretmek için cehennemin dibine kadar giderim, Çünkü çok zevk- l bir çerpışma'olur. ; «Artık Türkiyede güreşmek istemiyorum» t — Dinarlı ile sengüreşecek misin? — Hayır... Ben artık Türkiyede güreşmek istemiyorum. Çünkü gider ayak, dost ve iyi Türklerden gördü » ğüm muhabbeti, teveccühü kaybet « mek istemem. Ve nefsinden emin bir insan edasile gülüyor: — Bir güreş kazanacağım diye on bin dostun sevgisini mi kaybedeyim ? Sırası gelen bir cevabi. vermekten vazgeçmeye dilim varmadı. Yüzüme, onun yüzündeki istihza ve işmi'zazı- nı vererek güldüm, ve ona, kurnaz menajerlerin Amerikanlaştırdıkları a- sıl iamile hitap ederek: — Kirye Dimitri yanılıyor... de - dim. Çünkü Türkler, spar sahasında da çok mütekâmil insanlardır. Ve bir güreş mağlübiyetinin hafif acısı yü « zünden dostlarına düşman olmazlar. Bu itibarladır ki, Kirye Dimitri, bir Türk pehlivanı yendiği takdirde, hak- kında beslenen duygüların zerre ka « dar değişmiyeceğinden emin olabilir. Cim Londos burada güreşip de yen- diği takdirde değil, fakat burada bir Türk pehlivanile güreşmekten kaçtığı takdirdedir ki, lehindeki duygularımız sarsılabilir! «İstanbulda değil» Cim Londos yatağında doğruldu: — Ben, dedi, kaçmıyorum ki gü « (Devam 10 uncu sayfada)