SÖ AL MN Mehmedin Yeni Maceraları ne çarptı : — Tuh.. bunu, şimdiye kadar niye|luk atıyorlardı. .üıünmedik?.. — Neyi?.. — Neyi, düşünmedik?.. — Yahu!.. Önümüzde iyi bir iz var. Biz bunu niçin takip etmiyoruz?. — Hangi izi?.. — Canım!.. Şu kesik başla yakalı- nan herif, kıpti değil mi idi?.. — Evet... — Bu herif; Halicin karşi yakasına geçerken yakalanmamış mı idi?.. — Evet... — ; —E, demek ki herifin o tarafa geç- — gesi lâzımdı. — Öyle ya?... — Herif, o gün geçemedi. Çünkü yakalandı... Sonra, Gâvur Mehmetle Hüsnü bey söze karıştı: ! — Yani.. Güvur Mehmet; ne yap- H, yaptı. Onu kandırdı. Kaçırdı. Bun- dan maksadı da, hem herifin hakiki hüviyetini öğrenmek.. hem de nereler- de düşüp kalktığını keşfetmek. — Doğru.. çok doğru... Maksada " yaklaşıyoruz. Hüsnü bey devam etti. — Hasan efendinin de söylemek is- tediğini şimdi ben söyliyeyim.. yani, bu herif kıptidir. Nereye gidebilir. Su- lukule.. Ayvansaray.. ve civarına, de- ğil mi? — Hiç şüphesiz. — Şu halde, bir de o taraflara baş yurmalıyız. Deli Kerim efendi, başını kaldıddı. Gözleri parlamıştı. N — Oldu.. işte şimdi, oldu. Diye homurdandı. “ — Hhaaaa.. bana kalırsa, bu adam Sulüküleye — gitmiyocekti. — Ne malüm?.. — Eğer Sulukuleye gitseydi, kayık- fa karşıya geçmezdi. — Bu da fena fikir değil. — Şimdi biz bu adamı aramaya çı- karsak işe Ayvansaraydan başlamalı - — Hattâ.. en evvel, Lonca meyha- nelerine baş vurmalıyız.. ben herifi mükemmelen tanıyorum. - Biriniz de bana arkadaşlık edersiniz. Derhal kal- kar gideriz. — Olur mu?.. — Olur. Bu kararın verildiği akşam, — yatsı yaktine doğru, Lonca mykanelerinde iki dilenci dolaşmaya başlamıştı. Bunların ikisinin de gözleri sakattı. Yalnız birisinin bir gözü biraz görüyor: du. Onun için arkadaşını koluna tak- mıiş. birer birer masaların önüne sü - rüklüyor; içkiden gözleri bulanmış o« lan sarhoşların yüzlerine eğilerek pa- ra dileniyordu. Bu iki dilenci, geze geze nihayet Kulaksız Fotinin meyhanesjne gelmiş- ler; en mâhir bir aktörün bile güç tak- - Mit edebileceği mütereddit adımlarla i- geri girmişlerdi. Koca meyhanenin içi, gürültülü bir arı kovanına benziyordu. Tezgâha ya- kın olan köşede; İlâvta, keman ve klârnetten mürekkep bir çalgı çalıyor- du, Fakat, artık kafaları iyice duman- Tanmış olan müşterilerin çoğu çalgıyı — dinlemiyordu. Masaların hemen hep - T — oldu. VĞ sinden gürültülü sesler yükseliyor zılarından da acı acı küfür sesleri İKiyordu . İki dilenci, sessizce kapıdan sokul - Mmuşlar; masaların arasında dolaşmıya başlamışlardı. Masaların etrafını dolduran sarhaş « ların bazıları bu dilencileri kovuyorlar: | ya tesadüf etmişti. greneseeecereceLADAAE AAA ee Sevimli çehreleri sevan talih de o gün- den sonra M. Plane'a gülmeğe başladı. Bu hâdiseden üç ay sonra, yedi yıldır bekle- diği mevkie geçti. Felâket yalnız gelmez derler; saadetin biri de öbürünü sürükler: | 3: Bir de zengin, ev bark sahibi taze bir dul kadın'bükliğ babalık saadetine — bile nail GİBALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 36 Hasan efendi, birdenbire elini dizi-|bazıları da yedekteki âmânın elinde bu- t |lanmış.. meyhanenin lunan küçük bir kâseye, bakır bir on- Son Posta'nın siyasi tefrikası : Yedekteki âmâ dilenci, serteftiş Ha- san efendi. Ona rehberlik eden de, ke- za serteftiş Hüsnü beydi... Bir gözü açık olan Hüsnü bey, masaları gez - dikçe ve müşterilerin suratlarına eğil- dikçe dudaklarında garip bir tebesşüm hasıl oluyor; içinden şöylece söyleni - yordu: — Aradığımız ahbapların çoğu, bu- rada, Şimdi, şöylece kapıyı çevirsek; koca bir katar düzmek mümkün ola - cak. Fakat, şimdi sırası değil... Hele şimdilik şu işimizi bitirelim. İnşallah bir gece şuraya iyi bir baskın yapayım. Hüsnü bey, hem böylece düşünü - yor; hem de, tezgâhın yanındaki ma- salara doğru ilerliyordu. Orada; birbirine yakın olan iki ma - sanın müşterileri arasında, yüksek ses- le bir konuşma işitiliyordu. — Ulan!.. Bu caka, bana ha?.. — Sana olursa, ne olur?.. — Ne mi olur?.. Enayilik olur. — Sensin... Kavga, kızışmıştı... Birbirlerile atı- şanları, yanlarındaki arkadaşları sus « turmaya çalışıyorlar; fakat muvaffak | olamıyorlardı. Bunlardan biri, yerinden fırlamış : — Enayi senin babandır. Diye bağırmıştı. Öteki buna tahammül edemiyerek altındaki sandalyeyi' kaldırmış ileri a- tılmıştı. Artık orası karışmıştı. İki âmâ di - lenci, bu arbedenin arasında kalmıştı. Tam o sırada, kavgacıları avırmak iste- yenlerden birinin eli, Hasan efendinin gözlerindeki etrafı kafesli mavi gözlü- ğe ça.pmıştı. Va gözlüğür boğıni ko « parmıştı. Gözlük düşer düşmez de, Ha- san esendinin elâ gözleri, bir ayna gi- bi parlamıştı. — Hasan efendi, ellerile gözlerini kapatıncıya kadar telâşlı bir ses: — Vay canına.. herif, kör değil.. Diye bağırmıştı. Bu sesi, başka ses. ler de takibe başlamıştı: larına müracaat etmişti. Bunlardan ba- aları, mişlerdi. şu zâtlardı: 1 — Muharrir, Mahmut Sadık bey (merhum). 9 — Darüşşafaka riyaziye mualli - mi, hoca Fatin efendi. (Şimdi, rasat - hane müdürü). 3 — Mühendis, Selânikli Salim bey (Şimdi Üniversitede riyaziye profe - sörlerindendir... Bu zât, esasen daha| evvel Selânikte tahlif edilmiş ve cemi- yeto girmişti. Cemiyet tarafından da İstanbula gönderilmişti. Burada, Baha beyle çalışmayı kabul etmişti.) ! 4 — Mektebi Hukuk - talebesinden Âbid bey (bu zât, Abdülhamidin kure- nasından meşhur Ragıp paşanın oğ- ludur. Pederi; Yıldız sarayında, siyasi maznunları istievap ve muhakeme e - derken, oğlu böyle vatani bir hizmeti kabul etmiş; ve cemiyete cidden bü - yük sadakat ve hizmet göstermişti.| Bu zevat, avukat Baha bey tarafın- dan kendilerine vuku bulan - teklifi. bilâ kaydışart kabul etmişlerdi. Bu zevat arasında henüz hukuk tah- silini bitirmiş olan bir de genç avukat bulunmakta idi. O tarihte, avukat Ba- ha beyle beraber çalışan * ve bugün de kıymetli saylavlarımız arasında bulu- nan bu genç avukat (Vasafi Raşit bey)-| di. Vasfi Raşit bey henüz pek gençliği- ne ve tecrübesizliğine rağmen pek bü- yük hizmetler ifa etmiş; - önümdeki me'hezden aynen naklediyorum; - — Sahte dilenci... (hakikaten hayatını tehlikeye koya - dil ). rak, (hürriyet tarihi) mizde altın ka - Tebdil.. teb « kendilerine yapılan telkin ve|memek mümkün değildir. Ve teklifi, bilâ kaydışart kabul eylemiş - |hesiz ki, lerdi, Bazıları da, düşüncelerine göre|mak elzemdir. Ancak şu var ki; Rıza şartlar koyduktan sonra cemiyete gir-| Tevfik beyin hakiki cephesini meydana İttihatçılar Devrinde / MUHALEFET T G Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? --. Baha Bey, hemen işe girişmiş, cemiyete, bazıları düşüncelerine göre şartlar koyarak, bir çok âza dahil olmuştu. ça burı gtt eğaden ilberen e (aşgen Böyle bi ait kabul oder mü he Üniyae olunur) madkleminder larına emniyet ettiği samimi arkadaş-| Diyeceklerdir.. Karilerimizin bu suallerine hak ver« lebe çalmıştı ve cemiyet, hiç şüp- beyi de kazanmıştı. bu suali de cevapsız bırakma- çıkaracak olan bu cevabı biz zamanına Cemiyete ilk dahil olanlar, sırasileterkedeceğiz.. ve bunu da « şahst mü- talealarla değil « red ve cerh edilmesi mümkün olmıyan hâdiselerle isbat ey- liyeceğiz.| 2 — Babanzade İsmail Hakkı bey (merhum) : İsmail Hakkı bey, cemiyete girmeyi kabul etmişti. Fakat bu genç hukukçu, cemiyetin nizamnamesinin bazı mad - delerine itiraz etmişti... Meselâ; nizam- namede (Cemiyete ihanet eden, (i « dam) olunur,) deniliyordu. İşte, İsma- il Hakkı beyin dimağı, bu maddeyi bir türlü kavrıyamıyordu: — Nasıl olur, efendim?.. Milletler-| gan bir hayır ve fayda beklenilem ce muta olan kanunların bile pek güç hükmedebildikleri böyle — ağir bir cezayı; (heyeti adül) denilen, ve şahsi- yetlerinin ne olduğu bile bilinmeyen üç kişi verebilir. Bir ceza, istinaf ve temyiz edilmeden, kat'iyyet kesbetme- den nasıl tatbik edilir?.. Diyordu... Babanzade İsmail Hak - kı beyin, müfret kanunperestliğe ve ondan daha fazla da insant hislere da-| Demişti.. yanan bu mütaleası; artık komiteciliği benimsemiş olan avukat şerifenin (zararıllım karşısında, zararı Bu Akşamki Program * İSTANBUL B Ağustos Cumartesi 18: Dans musikisi (plâk); 19: Haber- ler; 19,15: Muhtelif plâklar; 19,30: Ço -« Hikâyeler; 20: Muhtelif sololar; cuk sa — Çoek.. ötekinin gözündekini de|lemle yazılacak derecede kıymetli fa- çek. .. aliyet göstermişti.) — Nah.. onun gözleri de sağlam...| Kayıt ve şart dermeyan eden zevata — T;ebdil.. tebdil... gelince: — Kimi arıyorlar.. 1 — Doktor Rıza Tevfik beye mü « — Beskın yaptılar... racaat edilmişti. Fakat; vatan ve millet Sesler, birbirine karışmış; bir taraf- | işlerindeki felsefesini daha o günlerde tan kavga ve bir taraftan bu seslerle |tesbit etmiş olan koca feylesof: her taraf bir uğultu halini almıştı. Mey-| — — Birader!.. Şunun şurasında yağlı hanenin muhtelt yerlerindeki masalar- bir kemik buldum; kemirip duruyo « dan bir şok adamlar kalkmış, kapıya rum. Böyle şeyler, benim işim değil. l"'::“z:';mm Diye cevap vermişti. (İstitrad ola- 20,30: Stüdyo orkestraları; 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonta Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. VİYANA 18: Salzburg'dan Richard Vagner'in «Mceistersinger von Nürenberge adlı ope - rası, Arturo Toscanını'nın — idaresinde; 23,25: Haberler; 23,35: Olimpiyat haber- leri; 24,20 Dans muzikini, BUDAPEŞTE 18,05: Salzburg'dan Toskanini.nin ida- rak şunu da arzedelim ki; doktor Rıza |resindeki Richard Vagner'in «Meistersin - Birbirini takip eden bu ses üzerine |Tevfik bey o tarihte: (Karantina) ya-|ger von Nürenbergo adlı aperamı; 20: Çi- pönik büsbütün artmıştı. hut (Sahil Sıhhiye İdaresi) nde müs -|gan musikisi — refakatile şarkılar; 21,25: Hüsnü bey ile Hasan efendi; artık İtahdemdi. Hatırımızda kaldığına gö -|Saleburgdan naklin devamı; 23,45: Berlin dehşetli bir taarruza uğrıyacaklarını an-İre, galiba (yirmi adet madeni, İirayi |olimpiyatları neticesi; 24153 Caz. lamışlordı. Bu mel'un tesalüfe ltnet |(Osmani) maaş almakta idi. Ve bu yür- okuvııımk kendilerini bir kenara atmış-| mi madeni lirayi Osmani de, - (Maliye lar, silâhlarına davranmışlardı. hazinei celilesi) nin maaşları gibi altı 13,0 . 15: Orkestrm ve haberler; 18 : Salzburgdan nakil: Richard Vagner'in «Die istersinger von — Nürenberga — operası; Bunu gören sarhoş serse.'!erden bi-|ay tedahülde kalmayıp, o devrin tabiri 23,15: Canbani; 23.451 Fr. ve AL haber- ri, meyhanenin etrafını zabıta kuvvet-| vechile lerinin kuşattığına hükmedarek hem)| İşte bunun içindir ki; feylesof doktor kendisini ve he de arkadaşlarını ta -| Rıza bey de - kendi tabiri vechile - bu kipten xurtarmak için tabancasını çek-| (yağlı kemik) i tehlikeye koyarak â -| yurttaşlara mahsus neşri miş.. ottadaki büyük lâmbaya çevire «|kıbeti meçhul bir işe girişemezdi. rek patlatmıştı. Lâmbanın şişesi parça- içi, karanlıkta |bir sual irad edecekler.. ve: kalm şti . — Ey muharrir efendi... Sen, böyle * Meyhanede bu silâhın patladığı da- kika, içeride Petri çorbocının Gâvur Mehmet hakkında emir verdiği dakika- lir edilmez, gaflet uykusundan gözle- rimizi açtık. Ve, dağ gibi bir katana - Petri, silâh sesini duyar duymaz; ne | Hürriyet) li pazubendi.. elinde de uzun olduğunu anlamak için taşlık kapısına | kırbacı ile doktor ve feylesof Rıza Tev- doğru ilerlemişti. İşte tam o zaman|fik beyi gördük... Günlerce,hâbu râ- meyhaneden koşa koşa bir adam gel- itüyü minderlere oturamıyacak le geldi... Eğer Rıza Tevfik bey, böyle bir teklifi reddetseydi; kısa bir müddet| el . Sü — Basıldık.. kaçın. Demişti. (Arkası var) nın üstünde; göğsünde kırmızı kur «|piyadından 7 deleli (kokard) 1.. kolunda, (Yaşasın 30: Halk şarkıları » (Mahbemah) tediye edilirdi. ,,, VARŞOVA 20: Küçük orkestra; 21,15: Uzaktaki 21,45: Muh- 22,30: Mizah; telif; 22: Piyano konseri; İhtimal ki burada karilerimiz Hize|23: Olimpiyat haberleri; 23,35: Dans mu- sikisi; 24: Dans plâkları. MOSKOVA 19,45: Plâk; 20: Muhtelif şehirlerden söylüyorsun amma.. Hürriyet ilân edi-| Kler; 22: Yabancı dillerle neşriyat. BELGRAD 18: Salzburgdan nakil; 23: Berlin olim- eportajı 23,15: Haberler; 23, 4 24: Lokantadan nakil. PRAG 18,05: Salzburgdan nakil: Vagner'in «Meistersinger von Nürenberge — operamı; 20.55: Konuşmalar; 22,20: Popüler ke « hatini terketti. Günlerce o topçu kata- v DA aları; 23.15: Plâk; 23,30: Karlı- 'nasının üstünde gezmekten, artık kuş| ,, , an nakil: Dans müsikisi. İSTANBUL 9 Ağustos Pazar 12,30: Muhtelif plâklar ve Halk musi- Baha beyin | malarda bulunmamak ve isminden milli hislere istinat eden kuvvetli man- | bahtolunmamak şartile) yalnız fikre tığı karşısında sarsılmış.. işi Mecellei (cemiyete müzaherete Yazan: Ziya Şakir retli belâgatile İsmail Hakkı beye 3 — Ahmet İhsan bey, şekerci Bekirin sokağında tahlif edilmişti. F kat, işlerinin keserretinden, içtimalafi 1 edememişti. j 4 — Atina sefiri Galip bey (mer hum) bazı şartlar dermeyan ederek b dayette ihtiraz göstermişti. Fakat so ra; Çamlıcadaki köşkünde, o da cemt yet namına yemin etmişti. 5 — Tevfik Fikret (merhum) - Evvelâ, kendisine yapılan telkini red detmiş.. hattâ; Selânikten, cemiyet na'). mina istenilen bir (marş) 1 da vermek istememişti, Ve: — Abdülhamit ölmedikçe, bu m lekette meşrutiyet ilân edilemez. Şayt © ölse ve meşrutiyet ilân edilse de, bulf Çünkü bu millet, meşrutiyet için fil hazırlanmamıştır. Öyle bir gün gelifi gelmez; memleketin her indü her unsuru arasında mücadeleler, beli| de kanlı hâdiseler başlıyacaktır... 0 nun için evvelâ milletin fikri ve İçif mai kabiliyeti yükseltilmeli, sonra & böyle siyasi teşebbüslere girişilmeli. j , Fakat, vuku bulan dayanamıyarak; (içti * a detle israrlara karar vermişti. (Arkası ver) BULMACA plr?—ıfftî!'!’— | — Mürekkep konan kap, fr. 2 — V yumaktan emri hazır, temiz. 3 — Test " düf etmek. 4 — Reklâm için yazılan 467 5 — Valide, husule gelen. 6 — Beyaz. © zağı gösterir, beyaz, 7 — Su, bir “_ ” mi, su. 8 — İnek sesi, bir N ilüvesile id€ olmaz, tok değil 9 — Deet, kirmızı, M ilâvesile adet olur. 10 — Framsz g€ | hirlerinden biri, eşek sesi. Yukarıdan aşağıya: | — Bir arap meyvası, iş. 2 — Nakıt İtalyan şehti. 3 — Kayetmek, 4 — $ — Tantı; kader. 6 — Battal 7 — W nuk: © — Halk, beygir, 9 — Derdest mek. 10 — As, İran hanedanından bil Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: ) | — Dedikodu, 2 — Salata. 3 —P Vido, ea. 4 — Şap, mi, taş. 5 — İnat, P ta, 6 — Kara, alır. 7 — Tak, gk. W B — Âr, saat, ia. 9 — Vagram. 10 — katsız. Yukarıdan aşağıya: ; | — Beşiktaş. 2 — Kanaat. 3 — park, Van. 5 — İlim, gaga. 6 — kart. 7 — Oto, pa, tas. 8 — Da, Tü mi 9 — Sanlı. 10 Başarmak. eee marden nn eee kisi; 18: Saat 20 ye kadar Tepebaşı makil; 20,30? Halk * çesinden (plâk) ; 21,30: Son haberler. 4 Saat 22 den sonra Anadolu ajansif” gazetelere mahsus havadis servisi cektir.