Sayfa —7 Avcı gözlük takmıştı: — Niye gözlük takıyorsun! Diyenlere cevap verdi: buçsüle Miştim; avşan gözüme ilişti, nişan aldım. Tam tetiği çekece Gm sırada kulağıma bir ses gel di; — Aman ne yapıyorsun bay, ben köpeğin Karabaşım! * Ekseriyetle Bir kadın, bir sarhoşu göster- gün evvel ava git - — Benimle evlenmek istemiş- ti, reddettim; © zamandanberi Mütemadiyen içiyor. — Büyük bir felâketten kur- tulanlar ekseriyetle böyle yapar- . * Şoför ilâmı aşk etti: — Gözleriniz, — otomobilimin Senerleri gibi parlıyor, vücudu - Buz son model bir Karoseri ka - Har zarif, hele sesiniz bir korna g kadar ahenktar... Va.. Va. Gürültüden bıkmışlar — Kızlarımın piyano öğrenmesi saye- tinde epey kâr ettim. — Paralı konser mi verdiler? — Hayır.. Yanımızdaki evi yanı para- Bina satın aldım! Uşağı, kapıları dinlerken yakalamıslar- bş darıldılar: — Sen ne diye kapılan dinliyorsun? — Staj yapıyorum. — Ne stajı? — S& mühendisi olacağım! -— Yol sormak — Bayan, bayan, bana şey bey, yolu yolu tarif eder misiniz? — Hangi yolu? — Şey, şey, sizin oturduğu - huz evin yolunu.. Tüni kaldırmışlar. ( — Olabilir, son günlerde çok | ÂLSf bir hal almıştı. Ba fırsat - San istifade etmişler desen «. lırıîoldı # — BSiz, hırszı görür görmez Gaçlarınız muhakkak diken di » *n olmuştur. — Farkında değilim bay ko- Tniter, o sırada saçlarımı çıkarıp Komodinin üzerine koymuştum. — Nizameddinin aldığı kadını gör - ün mü? Tam yüz kilokuk.. Zangin Amerikalı, Yyorkta bir apar - h'“'" yaptırmıştı. A - Ttman kirk bir kat- di — Amerikalırın ; ha eşti.. Katlardan Di kaldırmak iste- diman çağırdı: k* Katlardan birini Uracaksınız. limar sordu: — Hangi katı?.. — Sokağa çıkarken benim şapkamı mı giyecektin? — Evet amma, utandım da... — Benden mi? — Hayır sokakta göreceklerden.. Şapkama bakıp, ne zevksiz kadın diyeteklerdi. — Bu dürbün yıldızları yakma getirmek için midir9 — Evet! — Öyle ise Holivuda doğru çevirin de, bir kere de ben bakayım., Şıklık hakkında Modaya esir olmak bir budalalıktır. Fa- kat onu hiç hesaba katmamak ta deli - lik olur, ... Moda iskelesinde ilk görüme çarpan iskelenin çımacısıydı. Hiç te modaya uy- gun giyinmemişti. ... — Bütün kadınları kendine bağlamış- tır. — Çapkın bir erkek mi? — Hayır moda! ..* Erkek elbiseleri için moda, elbise eski- yinceye kadar değişmer. Fakat kadın el- biseleri için öyle değilt Elbise bir kere sırttan çıktı wa muhakkak modası da Müstakbel kayınbaba ile, müs takbel kaynana, müstakbel da - matlarını — karşılarına — almışlar konuşuyorlardı: — Kızımıza verecek paramız yok, fakat daima ümitvarız. . — Neden? — Kızımız zengin bir adamla evlenir; ondan alır, kızımıza ve- ririz. diye... * İltitatlar — Kızımla karımı memleke « tinizdeki güzellikleri — görsünler diye buraya kadar getirdim. — Ben de sayenizde hiç zah- met etmeden sizin memleketi « nizdeki güzellikleri göreceğim, demektir. * Dedikoducu — Beni gördüğünüze hakika- ten memnun oldunuz mu? — Mahalledeki, dedikoduyu anlatmadığım bir siz kalmıştı » nız.. Ah bir görebilsem diye kaç gündür. yolunuzu bekliyordum. Yenikapıda bir akşam Sağdaki gazinola—ıîil;; sa;ıîı;)rn soldakiler esnaf İŞİ... Radyolar birinde “Yanık Ömer,,i, öbürsünde “Kar- yoka,,yı çalıyorlar.. Fakat arada mesafe olmadığı için ikisi birden dinleniyor Akşam oluyor. turduğum gazinonun hoparlörü, bütün gay« Aksaray ve havalisi halkı fevç fevç de-) retile (Yanık Ömer) i haykınrken sağ yas niz kenarına akıyor. İstanbulu bir hafta- |nımızdakinden en eaki bir fokstrot plâğı, dir kasıp kavuran sıcak bu geniş Aksaray | sol tarafımızda olandan da yayvan bir ga« bulvarında müthiş, kör edici bir tozla be- | zel sesi geliyor. Üç ayrı ses, ayrı nağme, ayıı raber, kâh esiyor, kâh akıyor. ahenk birbiri içine karışıyor, — anlaşılmaz, Şimendifer köprüsünün altından geçip |zevkine varılmaz bir senfoni oluyor. Yani- apartımanlar gibi heybetli odun istiflerini | başında mütcakip bir asker olduğu fırça — Kazak koca ile kılıbık koca arasın -| golaşınca Yenikapının can kurtaran denizi da ne fark vardır. — Birisi karısı ne söylerse, evet, der.. Öteki de, hayır! ... Bahtiyar Kadın söyledi: — Bana gönderdiğiniz mektubu bir kaç defa okudum. el — Ne kadar bahtiyarım. — Bir şey değil. Manasını anlıyabil - mek için bu zahmete girmişlim. Kâr yılında Genç erkek, genç kıza ken - disile evlenmek istediğini söy mişti. Genç kız tereddüt etti; — Hayret edilecek — bir şey. | benimle daha yeni tanıştınız, na- sıl olur da birdenbire evlenmek istiyebilirsiniz. — Sizinle yeni tanıştım sm - ma, eskidenberi tamırım; baba - # nızın paralarını depo ettiği kada memurum da.. x» Niye Sarhoş sokakta yuvarlanmıştı, polis yanına geldi: — Ayağa kalk! Sarhoş ayağa kalkmadı: — Niye ayağa kalkmıyorsun? — Tekrar yere yuvarlanma - “|İbir mıhtım yapmışlaı — Sinemada ne vardı, bir komedi mi? — Hayır bir facin, kocasından 3 ay bir şapka parası alamıyan kadının ha- İstiyorum Ressam, köylü kızın tesmini Köy luz yapacaktı. kız bir şart koş- — Resmimi yapın &amma, — yanaklarımla dudaklarıma — kırmızı boyayı fazla sürün! Ressam sordu: — Niye? — Şehirli — kızlara benzemek, - istiyaram. Ha görünüyor. Denize doğru ilerlemiş odun iskelesi a zametini kaybetmiş. Ondan daha yüksek, daha uzun, daha geniş gazinolar Marma- raya doğru uzanmışlar. Denizin üstü, her cint motörsüz tekne ile dolu. İşte ancak iki kişi için yapılmış « ken ehürmette kusur olmasınn diye 5 ki- şiyi gezdiren küçücük mavun — sandallar, yelkeni yatak çarşafından yelken bezi tek- neli botlar, kocaman balık kayıkları, — kü- Çük çapta kotralar, kadife döşemeli kira san dalları,. Ereğli işi taka kırmaları... İçlerinde ayni kıyafet hercü merci. Pem- be göğüs mendili, göbeğini döven tahmil «|ve tahliye ameleleri, tığ gibi spor fanilâla- rile kürek çeken mektep kasketli delikan- hlar, Orta yerde küreklerden birini (siya) ederken diğerine var kuvvetile asılıp, hi neden sandalı bir milimetre yürütemediği- ne şaşan asri bayanlar.. Güneş bâlü etrafı yakıp kavurduğu hal de osu üzerindeyiz, püfür püfür esiyoru ni- “|yetine kafa çeken akşamcilar. Nereden geldiği belirsiz serseri bir tüz- gâr parçasının önüne düşerek, küçük kot- rzasını - caka olsun diye - sahile çevirip rüzgâr kesilince baştankara eden eşsiz, em- salsiz kaptanı deryalar. Şimendifer köprüsünü burnumun doğ- rusuna geçince, gazinolar sağlı, sollu ikiye bölündüler, sağdakâler, olüks sayılıyor», soldakiler, «esnaf işin. Baktım, elleri paketliler hep sola sa- piyorlar. Ben de karıştım aralarına. Deni- zin kenarına tahta parçalarile bir karışlık Üstüne saç masalar- la dörtte bir çeyreği tahta, geri tarafı de - mir, fevkalâde rahatmz sandalyeler koy - muşlar. Çakı gibi üç dört garson, ocağın yanında çekmecenin önünde oturan kelli felli patron. Bir kahve istedim. Beş dakika, on daki- ka, on beş dakika geçti. Garson hep eli Etrafa göz gezdirmeden garsona çıkışmayı mü - nasip görmedim, İyi etmişim. Benimle be- raber gelenler değil, bizden evvel yer ka- panlar bile tevekkülle bekliyorlar. Demek buranm âdeti böyle diyorum kendi ken - dime, bekliyelim bakalım. Neden — sonra garson söktü. —Arkasında bir yanaşma İkisinde de ikişer tepsi. Üstleri dumanı bol, fakat köpüksüz kahveler, ıhlamur çaylarla dolu. Garson kumanda boş geliyor. Muhitin acemisiyim. ren, etmeğe meraklı olacak. Her masanın önüne ge - Tince, yanaşmaya âdeta çıkışıyor: — Beyefendiye o fincam verme. Şu ke- nardaki onun, — Hanımablanın kahvesi orta şekerli- dir. Kırmızı fincan, Meslek meselesi. Nabza göre şerbet de- Üilse bile şahsa göre kahve, çay veriliyor. Sahil boyunca uzanan esnaf işi gazino- lar muhtelif kimselerin tahtı idaresinde bu- Tünuyor. Aralarında tahta parmaklıklar - dan hudutlar var. Hepsi tepeleme dolu ol- duğu için burada rekabet fevkalâde kes - kin değil, o kadar ki kimse kimseden rad- yosunun sesini saklamıyor. Yani, benim ©- z di eee 2 gibi saçlarile kumanda etmeğe alışmış se « sinden belli bir ihtiyar kerimesine çıkışı- yor, — Size bin defa söyledim. Şu bizim radyoya yakın oturalım. Şarkılar karış » |masın, dedim. — Beybaba, kapmışlar. — Sahi meseledir. Hücum etmesini mev- zi intihabını bilmeli. Etrafta üç dört radyo ayrı ayrı havalare dan kıyameti koparırken, solumdaki ma « sada zevkine doyulmâaz bir dedikodu de- vam ediyor: Sol yanağı kocaman et benli, parmak parmak sürmeli, kaşları bir bayan yanmdakilere uzaktfaki bir masa- yı göstererek: — A, hemşire komiserinkilere bak. Bu akşam da tuj dekoktan bluzlar giymişler. Dön gündür gelenlere bak. Atlı asas karıya yetişemedim. — Oralarını gözleri rzastıklı krepdamur kap ta hani yaraşmış. Sonra söz gazinodan mahalleye döndü. Köşebaşındaki kırmızı konağa yeni tapı « nanların şantoz gibi gelinini ortaya aldı Dü lar. « Kalktım, biraz da Yenikapının — (lüke)? gazinolarına bakayım dedim. Bunlar ha « kikaten «lüküso birinin içinde kutu kutu hususi yerler, diğerinde muhteşem bir e « lektrik reklâmı var, Ben daha kapıdan girmeden bir karı « sıklık oldu. Beyaz ceketli üç dört garson, bu sıcakta biraz fazla kaçırmış bir müşte « riyi pek nezaketle diyemiyeceğim bir şe « kilde kapıdışarı etmakle meşguldüler. Şişman patron dehşetli biddetlenmişti: — Aileleri ürkütecek, — müştenilerimizi kaçıracak diye homurdamyor, bitişik takip gazinoyu tera tere bakıyordu. Burası ötekiler kadar kalabalık değil. uranlar belli ki abir günlük beye. r» diye paraya kıymışlar, Ho - yardalık ediyor, bira içiyorlar: Oturduğum masanın yanında iki deli - kanlı oturuyor, Saçları enselerine doğru kıvrim” kiynim . toplanmış. Tiraşları sinek kaydı. Önlerinde iki düble bira. Biralarda köpük namına bir şey kalmamış. Gözleri kapıda bekliyorlar, Bir aralık birisi daldı. Elini bira düble- sine uzatacak oldu. Öteki hemen ihtar ettiz — Ne yapıyorsun monşer, Bekle gel « » sinler. — Nerede kaldılar ya? Boğazım kuru- i|du | — Sabırlı ol, gimdi gelirler, elbet. Şu mübareği, benimkinin yeşil gözlerine ba - kıp içmezsem tutmuyor. İşi galiba anladım. Uzaktan uzağa işa- retleştikleri »bayanları bekliyorlar — bunlar. Ve caka olsun diye biraları onlar gelince içecekler Gece oldu. Dönüyorum. #Lükse gazinoda kariyoka çalıyorlar. Denizden yayvan bir gazel sesi geliyor. Ayın on dördü gibi dün gece mecliste idi. Kande akşamlıyacak ol mehitaban bu gece. Yenikapı vallahi bahtiyar. Sıcak vız geliyor, — X.T