6 Sayfa SON POSTA Boşanma şehri: Reno Reno mahkemeleri pek kısa bir zamanda 7,000,000 karı kocayı birbirlerinden ayırdılar, bu yüzden küçük şehir de büyüdü ve zengin oldu Stokholm'de çıkan Dagena Dyheter ya- ziyor: Size dünyanın en bayret verici diyar- larından birisinden bahsedeceğim. — Eğer Amerikan salnamelerini karıştırırsanız Re- no şehri hakkında şu malümatı alırsınız: «Dünyanın en garip ve şaşırtıcı şehril» Biraz düşününüz, hâfızanızı yoklayınız. O zaman Amerikada Nevada - eyaletinde Reno isminde bir şebrin mevcut olduğunu ve orada, herkesin sür'atle boşandığını ha- tırlarsınız. Şehir küçüktür. O kadar küçük« tür ki istasyon binasında şu yazıyı okur- sunuz: RENO Dünyanın En Küçük Şehri Nüfusu 17 bindir. Göze görülebilecek 20 otur binadan fazla yoktur. Sefalet ve zenginlik, iptidailik ve medeniyet bu şehir- deki kadar hiç bir yerde bir araya gelme- miştir, Otuz binanın ekserisi otellerdir. Bu o- tellerde bulduğunuz konforu dünyanm hiç bir yerinde bulamazasınız, esbabı istiraha- tin bemen kâflesi temin edilmiştir. Tek bir mağazası vardır. Fakat o mağazada da dünyada isteyip de bulamıyacağınız — bir gey yoktur. Klubünde dünyanın en zengin ve bü- yük kumarı oynanır, Sefahat yerlerinde dünyada görünmemiş yenilikler vardır. Reno mahkemeleri sür'atle karar — ve- tirler ve dünyanın hiç bir yerinde burada- ki kadar sür'atle boşamılmaz. Ancak, Reno- mun marufiyeti boşanma meselesinden ev- vel gelmektedir. Daha 1910 — senesinde meşhur organizatör - Richard Tex San Fransiskoda bir boks maçı lertip etli, maç Janes Zeffries ile Jobn Jokhnson arasında olacaktı, maçtan bir öki gün evvel San Fransisko hükümeti — bazı mülâhazalarla maçı kendi toprakalrında istemeyince Tex derhal Reno'ya baş vurdu, ve müsaadeyi kolayca istihsal eeti. Reno şehri bu fırsatı kaçırmadı, Tu- Hizme müsait olan çok güzel bir diyar ol duğunu. bir kaç gün içinde binlerce ada- ı misafir etmekle ispat etti. Tex bu vaziyeti görünce bütün organi- zasyonları orada yapmağa başladı ve kısa Zamanda 3000 kişiden ibaret olan Reno- nun nüfusu 17 bini buldu. Mükemmel o- teller, klüpler, kumarbhaneler açıldı. Günün birinde meşhur milyonerlerdan biri Reno'da boşanmak istedi. Şehir bu ar- zuyu derhal istismar etti, bir alle ocağı yıkmanın fena olduğunu söylemek — şöyle Hursun, milyoneri teşvik etti. Hâkim sür atle milyonerin dilediği gibi karar — verdi, Ve yapılan neşriyat ve propaganda — saye- sinde Reno bir boşanma şehri oldu. Şimdi şöyle manzaralara tesadüf ede- bilirsiniz: Otele iki çift gelir kanılarını bo- rvlu. ve sonra boşanan kadın diğer — er- ekle evlenir ve diğer erkek de açıkta ka- lan kadını alarak gider. Reno'da bir otele iner de fiatın ne ol- duğunu sorarsanız size, iki yüz, yahut dört yüz dolar derler. Bunu pahalı zannetmeyi- niz, Çünkü oteller bir boşarıma müddeti o- lan altı hafta için para alırlar. Ötellerde dehşetli kumar oynanır ve oranın en sevilen oyunu pokerdir. Oyuncular on bin doları bir rest demek- le su gibi verirler. Reno'lular kimsenin hatırını kırmak is- temezler. Onun içip kendilerine müracaat edenin vaziyeti içtimaiyesini tetkik ederler. Fakat asıl tatife fakirlere nazaran tertip e- dilmiştir. Yalnız mahkemenin masraf ola- rak aklığı ve bütçeye verdiği para yüz do- lardır. Buna otel masrallarını, avukat üc. 10,000 da- gözünüzün retlerini ilâve ederseniz bazan lara kadar bir fat cedvelinin önüne konulduğunu anlarsinız.. Şehrin varidatı seyyahlarla temin edil- mektedir. Otellere senede milyonlarca pa- ra kalmaktadır. Reno'daki hukuk mahke- mesi yalnız kendi başına şehrin bütün mas- rafını ödediği gibi, memurlarına da yüksek maaşlar — vermekte ve senede iki kere de ikramiye tevzi etmektedir. Şimdiye kadar boşadığı çiftlerin mik- tarı da 7 milyonu geçmiştir. Çinde çarpışmalar Nankin kuvvetleri bir muvaffakiyet kazandılar Şanghay, 4 (A.A.) — Domel ajan- sının Cantondan bildirdiğine göre, çok kanlı ve çetin çarpışmalardan sonra, Nankin kuvvetleri Kouang-gsi vilâ - yetine girmişlerdir. Santral Neus, gazetesi general Lit- Sang-Jer ve Pai-Leho-nsi'nin yakında teslim olacaklarını tahmin etmekte » dir. Türk kuşu kampında İnönü, 4 (A.A.) — Türk hava ku- rumu başkanı Çoruh saylavı Fuad Bul- ca ile Asbaşkan Erzurum saylavı Şük- rü Koçak ve milli müdafaa vekâleti hava müsteşarı Celâl ile birlikte dün Ankaradan askeri bir tayyare ile İnö - nü kampına gelmişler ve üyelerin ve Sovyet Rusyadan gelen muallimlerin çalışmalarını gözden geçirerek çok iyi bir intiba ile buradan ayrılmışlardır. Yugoslavya - Yunan ticareti Atina, 4 (Hususi) — Ağustosun birinde müddeti biten Yoguslavya-Yu- nan ticaret muahedesinin müddeti tem- dit edilmiştir. Yeni ticaret muahedesi akdi için yakında müzakerelere başla- nacaktır. Karım Bir başkasını Seviyor «Karım bir başkasını seviyor ve bu « nu gizlemiyor. Müsaade etsem — bugün ayrılacak. Fakat biri 7, diğeri 5 yaşında iki çocuğumuz var. Onları da ona ver- mek istemiyorum. Bu sebepten bu ta- hammül edilmez hayata — katlanıyoruz. Ayrılayım mi, çocuklarımı ona vere - yim mi? Ne dersiniz? » Vedat Bu hayata tahammül edilemez, Za- ten bu hayat tarzı çocuklarınızm terbi. yesi üzerinde de fena tesir yapar. Ço - cuklarınızı kurtarmak için de ayrılma - mız doğru olur. Eğer kadın iyi ana İse #Kadınların cazibesine çabuk kapı « Tan zayıf tabiatli bir erkeğim. Fakat ka- dina ne kadar çabuk tutulürsam o ka « dar çabuk vaz geçiyorum. Artık bu ha yattan bıktım. Evlenmek istiyorum. Fa- kat evlendikten sonra da bu kötü tabia- tim devam ederse karımı sevemem diye korkuyorum, Ne dersiniz? » Fikret Bu hayat tarzından bıkmış olmanız, artık devamlı bir sevgiye ihtiyaç duy « duğunuzu gösteriyor. Bu devamlı sev- * «İstanbulda büyümüş bir kızım. A - nadolu şebirlerinden birinde gayet zen- gin, mevkli iyi bir genç benimle evlen - mek istiyor. Tahsili basit, fakat kazancı bol. Ben görmüş, geçirmiş bir ailenin kı- zıyım. Evlenirsem Anadoluya gitmekli - ğim lâzım. Anlaşabilir miyiz dersiniz? » Nadire Bu çok mühim bir mesele. Çünkü si- zin hayaliniz, yaşayış ve görüş tarzınız erkeğinkine uymıyacak, Onu beğenmi « yecek, küçük göreceksiniz. Bu da onu baht olacaksınız. Onun için evlenmeğe karar vermeden evvel iyi düşünün, İstanbul — un Yaşattığı Tarih sayfaları Reşad Ekrem Koçu Kabir taşlarının tarih ve san'at kırymet- lerinden evvelce de Bahsetmiştim. Her asrın zevkinden doğmuş örneklerle birbirinden ayrılan taşlar, dünyaya ve- da etmiş sahibinin meslek ve içtimal mev- küne göre de bir ayrılık, hususiyet — arze- der. İşte size Eyüpteki hatirelerden birinde medfun bir zatın kabri: 1270 de vefat eden vezir. kethüdala- rından kandillili Yusuf Aziz Efendi Mevle- vi tarikatı muhüblerindendir. — Tarikata mensup bir derviş olmadığı için taşın ba- gnda fes vardır. Fakat kitâbenin üstünde de tarikata olan manevi bağının işareti ol- mak Üzere bir Mevlevi külâhı kabartması yapılmıştır. Rqıd_n__ıııknçu Seyyahat notları: Memleketimize iyi ki seyyah gelmiyor ! A M d Avrupa dönüşünde büyük bir istasyonumuzda suliçmek istedim. Nazik bir memurun delâletiyle polis karakolundan bir bardak su getirdiler. Sigaram kalmamıştı “Çaresiz İstanbula kadar sabredeceksiniz !, dediler Yazanı Ekrem Uşaklıgil Uzunköprü şim endifer istasyonu j | — Ben bir dakika için tükenmek bilmer bir « İşabırla senelerce propaganda yapıldığını, muvaffakiyet kazanıldığını, gezmek isti - yenlerde Türkiyeyi görmek hevesinin u- yandırıldığını, ve nihayet memlekete akın akın seyyahın gelmiye başladığını farzedi- İyorum. İçinde duyduğum ilk duygu sevinç değil, üzüntü oluyor. Bana bu üzüntüyü ve- 'ren bu güzel topraklara ayak basacak olan Jsayyahta kalacak ilk intibam Fena olacağı (kanaatidir. | Seyyah deniz yolu ile geldiyse, ilk adı- mını deniz yolları idaresinin himmetile ya- pılan çiçekli bir bahçeye atacaktır, fakat ya kara yolile geldiyse göreceği ilk manzara nedir bilir misiniz? Beni Avrupadan geliren tren — evvelâ (Karaağaç) ta durdu, başımı vagondan çı- karınca yarı karanlık toprak bir istasyonda, sadece tek katlı iki bina, dört beş memur, beş on tane de çocuk gördüm. Bir de onla- n hizasında yarım kalmış büyük bir bi » na... Sordum: — Balkan muharebesinden önce Ka » raağaç günde yirmi yirmi beş trenin uğ - rağıydı. Büyük ehemmiyet sahibiydi, onun için bu ehemmiyetle mütenasip büyük bir istasyon binasının yapılmasına başlanmıştı. Fakat muharebeler ve felâketler yekdiğe- yini takip edince yarım kaldı, dediler, Kalktık, gümrük muamelesinin yapıldı- & Uzunköprüye geldik, orada da ayni manzarayı gördüm. 38 dereceyi bulan sıcaktan bunalmış « tık. Trenin yemek salonu da Bulgaristan- da kalmıştı, bir bardak su aradım. Nazik bir memurun delâletile karakoldan ge - Ürtmek icap etti. Sigarasız kalmıştım: — Çaresiz lstanbula kadar bekliyecek- giniz, dediler. * Sirkeciye geldik, iki küçük bavulum, iki tane birer kilo sikletinde evrak cüzdanım vardı. Bunları bir hamal yakaladı, tam 25 metre ötede duran etomobile götürdü: — Dört parça eşya, beheri on beş ku- rTuştan tarifemize göre altmış kuruş eder, dedi. * Şimdi Karaağaçta, Uzunköprüde bir metrukiyet —manzarasile - karşılaşan, « soz kalan, sigara bulamıyan, dört pamj eşyanın 25 metre mesafeye nakli için 60 kuruş istenildiğini işiten bir seyyahın ha. leti ruhiyesini tasavvur edebilirsiniz. O sey- yah ki Türkiye haricinde her hangi bir memlekete ayak bastıysa beton direklerine varıncıya kadar çiçekle süslü bir istasyon, küçük bir büfe, sigara, kibrit, kartpostal, pul satan bir baraka, bir de bu ufak tefek eşyayı almak için memleket parası de - Biştiren bir sarraf dükkânı bulmuştur, bul- mıya alışmıştır. Bunu bizzat ben de gör - düm: GCece yarıstından dört saat sonra nüfusu (10,000) i geçmiyen küçük bir Alman is- tasyonuna inmiştim, karşıma üniformalı bir hamal dikildi, eşyamı aldı, garın kar - gısında bir otele götürdü, ücret olarak ta: — Elli fenik istedi, bizim paramızla 25 Gene gece yarısından sonra bir İtalyaf gehrine inmiştik, cebimde bu “aetalik Hak yan parası yoktu, gözüme «resini sarraft levhası ilişti. Gecenin bu saatinde bile # çıktı. On liralık bir Türk lirası uzattım, Mü* kabilini hemen İtalyan parası olarak ödet di. Benim bildiğim İstanbul rayicine görü biraz eksikti amma, artık orasını kim dü * şünür? * Dün yazımda bir propaganda vekâle * tine, yahut müdüriyetine ihtiyacımız ol * duğunu söylemiştim. Gezmek - istiyendi Türkiyeyi görmek arzularını uyandırmay! istihdaf eden ilk propagandaları o yapa * caktır, sonra memlekete ayak basan e)" yahın bulmayı istemekte haklı olduğu kö* laylıkları da o temin edecektir, kim bilifi hududa en yakın Türk istaayonlarını gü * zelleştirmeyi de o üzerine alacaktır. Bütün bunlar fazla paraya mı tevakküf eder? Zannetmiyorum, Güzelleştirilmesi V€ bir kaç satıcı ve sarraf barakası ile ilk ih" tiyaçları temin edecek hale getirilmesi icaf eden hudüt istasyonlarımızın. yekünu yf man düzüneyi geçmez. Farzedelim ki bü altı istasyonda bulundurulacak meselâ 04 iki barakanın satış hasılatı on iki kişiyi döf yurmaya kifayet etmiyecektir, bu on kişi memor olarak kullanıla, yakünu se * nede üç beş bin Bradan fazlaya mı malö” lur? Hiç tahmin etmiyorum, buna karit” hk bu üç beş bin liranın temin edeceği mad" di ve manevi faydaların büyüklüğü 6& söylemek lüzim eğil, meydandadır. Tekrar ediyorum, bütün bunları, bul” lardan sonra da memlekete gelecek sef” yahları işgal etmiye mahsus vasıtaları ha * zarlamak, öte tarafta da milli propgandi” ları yapmak üzere bir propaganda vekâ * letine, yahut müdüriyetine şiddetli bir W tiyacımız vardır, bu müdüriyetin ma müdüriyetimizle birleştirilmesi de müm * kündür. Ekrem Uşaklıgil HreemareseesserıranererenRAN”