3 Ağustos e Yazan ; Kadircan Kaflı San Posta'nın tarihi tefrikası İspanyollarla araplar, üstlerinde hiç kimse olmadığını ve bunların böyle ba- # boş bırakılmış olduklarımı anlıya - Müaknışlardı. Zaten böyle biz kurunalık irlirdan hiç bizmiz aklna' gölvmendi. GCerek Marki dö Gomar ve gerek Te- sultanı heyecanla çarpan kalp- Tini ellerile bastırıyorlardı. Hattâ Marki dö Gomar son zamanlarda O - Tuç Reisi diri olarak ele geçirmek ar- Züsuna kapılmış bu arzusuna ermeyi de zor görmemişti. Bunun için kale - den çıkanların üzerine kabil olduğu ka- dar geç yüklenmeyi tasarlamıştı. Fa - kat atların ayak sesleri hızla yaklaşı - Yordu. En tuhafı şu ki bunlar Türk le- Ventlerinde ber zaman olduğu gibi sıkı Ve pek düzgün, sağlam bir saf ta yap- Mamışlardı. Sağa sola dağiliyorlardı. lspanyol kumandanı kendi kendine töyle düşündü: — Pek yılmış olacaklar ki nerdeyse halini alacaklar! Şeyh Ebül Hamud emir verdi: — Ateş yakt... Ateş yandı ve ayni zamanda iki ta- Talh arap süvarileri tahaf seslerle ba- Birarak atlarını dört nal sürdüler, ka- İeden çıkanların ardını alarak kapıdan Bizmek için sakdırdılar. Fakat en önde- kilerden bir kaçı hızla, kapal - kapıya :ı":’nmk ya düştüler veyahut sendele- — Kapı kapanmış!... — Kale kapısı kapanmış... Diye bağırdılar. a dayandılar, fakat bıı_ıâ kı- #onra, kapısının kaj J1 olmasının ne de- &eri olabilirdi; -:ıiv—h mazgallara ve kulelere çıkılır, kapı açılırdı. Şeyh Eböül Hamud atını kaleden çı- ııllamı ardından sürdü: — İlerit... Hücuml... Diye haykırdı. c Marki dö Gomar'ın kuman - dasile bir top patlamış ve Don Alfonso Atına ileri sürerek haykırmıştı; — Hececey!... Teslim olun... Dört tarafınız sarılmıştır. Sahiden dört tarafları sarılmıştı. Ar- ı"—. sağdan, — soldan — yürüyen duvarı halinde muntazam asker =n onları çevirmişti. Hattâ arkada- hücuma bile geçmişti. ki dö Comar kızdı ve Telemsan » nına dönerek bomun ibi Siylendi - — A — Senin damadın bir türlü adam o- "Diyacak, Gene acele etti! 3 © Kusura bakma! Yiğit olduğun - br. Harp deyince hemen coşüyor 5nseyi dinlemiyos: ı:oıı Alfonso cevap alamadı. '&zla olarak karaltılar bütün hızlari- Yaklaşıyorlardı. Alfonso tekrar bağırdı. l&jc:— cevap alamadı. b kalmadı. Çünkü pek ziyade yakla- &tlara doğru kılıç çekerek saldırdı askerlerine kumanda verdi: — Höcmumt... * Toplar... hep birden... ate...şl... yolların topçu kumandanı da . vermişti. î&ış top birden patladı. Yni zamanda asker safları arasın- öteşler yandı. alık karıştı. & _illılar arasında bir kargaşalık ol- D. kaçı, oldukları yere serildiler. Ağmıklık arttı. Hattâ bir çoğu geriye üı'_'hıllü. Don Alfonse da onların _m;îıe varmış, kılıç sallamağa başla - &u emri Fakat kime kılıç salhyorlardı? Yotalar bir sürü başı boş atlardı. huııleıiı.de ne de yanlarında adam | — Topların parıltıları arasında İspanyol mun yanındakiler de bunun farkına var- mışlardı. Fakat gerek Don Alfonso - nun ve gerek şeyh Ebül Hamud'un gibi çarpışmakta devam ediyorlar, bu aralık birbirlerine de vuruyorlardı. İspanyol kumandanı ellerini başına götürdü: — Aldatıldık... Aldatıldık!... Diye haykırdı. Nerdeyse çıkdıracaktı. Lâkin kendisini çabuk toparladı. Her şeyden önce kendi askerlerinin birbi - İrini kırmalarının önüne geçmesi ge - vekti. Çünkü bu, Oruç Teisi kaçırmak- tan, onun böyle bir kurnazlığına ka - pılmaktan çok daha büyük bir suç o - kurdu. — Ateşleri çoğaltınız!. Düşman yok... Herkes yerli yerine... Yanında kalan zabitleri ve askerleri birer tarafa yolluyor, karanlığı aydın- latıyor, kargaşalığın önüne eğe çabalıyordu. ea Bu hal iki saat kadar sürdü. Meydanda bir kaç at ölüsünden baş- ka bir çok arap ve İspanyol ölüsile ya- ralısı yatıyorlardı. Marki dö Gomar: — Kaleye ...Topları ileri sür!.. Diyalaytarı Askerlerin Türklere kızgınlık zama- nımı kaçırmadan böyle sabah karanlı- ğında Arus kapısından sıkı bir hücum yapmağa karar vermişti. Toplar ileri sürülüyor, kocaman di - rekler yirmi otuz askerin ellerinde geri geri çekilerek kapıya vuruluyor, yık - mağa çahşılıyordu. İkide bir işidilen bir kumanda kapılara dayananları geri çe- kiyor ve o zaman topların sekizi onu birden aöipidiyordü. Mazgollarda ve kulelerde hiç bir ke- raltı görülmüyordu. Bir şey de atılmıyordu: Ne bir taş, ne bir ok, ne bir top ve ne de kızgın su- lar ve yağlar... Bunun için kapı pek kolay zorlanı- yordu. kumandanile Telemsan sultanı ve o -?" SON POSTA Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera ORSANIN KIZI Numara : 35 Gülleler onu sarsıyordu. Telemsan sultanı hemen Abdullahı hatırlamıştı. — Bizi o aldattı. Demiş, sonra en çok güvendiği za « atlıları bir düşmanı pusuya düşürmüş | bitlerden birine şu emri vermişti: — Çabuk git, dün kaleden kaçarak bize gelen adam vardı ya.. Endülüslü — Evet... — Mansurun muhafazasında bulu- nuyordu. Onu hemen buraya getirsin! Abdullahı şu kale kapısının tepesin- deki mazgallardan baş aşağı asmak ve- ya'bir katırın kuyruğuna bacakların - dan bağlıyarak sürükletmek istiyordu. Bunu hakketmişti o... Bile bile yapmış olmasa da hakket « mişti. Çünkü Oruç reisin plânmı iyice öğrenmesi, doğru olarak haber verme- si gerekti. Zabit ordugüha doğru uzaklaşırken ayni yerden bir atlı kanter içinde sul - tanın önünde durdu. Hemen yere atlı- yarak bağıra bağıra ve kalenin arka tas rafını göstererek haber verdi: — Oruç reis oradan kaçmış... — Kaçmış mı? — Evet... Kaçmış... Gidiyor... Ace. le edersek yetişebiliriz. — Orada kapı yok... Nasıl olur? Sen de rüya görmiyesin ? — Gözlerimle gördüm. gidiyorlar - dı. Bir çoban haber verdi. Karanlıkta onun sür n üstüne düşmüşler. Bi- zim ordunun sürülerinden biri... Kale duvarlarından iplerle ve ip merdiven - lerle inmişler... İspanyol kumandanı bunları öğren- diği zaman Telemsan sultanı gibi afal lamadı. Hele hiç tereddüt etmedi. Çün- kü işin iç yüzünü hemen anlamıştı. Atına atladı ve zabitlere doğru hay- kırdı: — Bau tarafa.. İleri!.. Önce İspanyol atlıları, daha sonra araplar Marki dö Goömarın arkasında we beyaz bir toz bulutu kaldırarak san- ki havalandılar. (Arkası var) Geçen Bilmecemizde VKazanarnrlar LOSYON İstanbul burinci meklep 2 nel emıf 422 Şükran, İstanbul erkek Hisesi 814 Vedat Öz- man, Yerebatan maballesi Çatalçeşme sokak B0 de Sermed. LÂSTİK 'TOP Balat Hamam Söğütlü baktal No. 9 da H. Ayândari, Kumkapı Türkeli Cad. No, 46 da Muzaffer, Bdirnekapı Mimar Sinan Cad. 169 Hikmet. BÜYÜK SULU BOYA Akçodağ Şube relsi kızı Aycan, Kızıltoprak orta mektep Satıa Balım, Yeşilköy İlk mektep 42 Sabahat, Beyoğlu & üncü mektep 2 de 230 Sabtha Muhiddin, Antalya Yenikapı polla ka- rakolu karşısı sokak 8 de Melâhat. KÜÇÜK SULU BOYA İzmik Kapancı Sokak 13.de Falka, Kütahya Çapraz hamam arabacı Etem — vasıtasiyle Kadri, İstanbul birinet mektep A/6 den 282 Emine Aksoy, Anadoluhisar Göksü Kandilli Cad. 73 de Vildan, Davutpaşa Orta mektep D/1 den $15 Muammor Deniz. KART Boğuziçi Hisesinden 195 No. lu Şehim K. Haşim oğlu, Araçda İplikçi oğlu İbra- him, İstanbul Alemdar caddesi- Na 12 Melâhat, İzmir Alancak Çelikel sokak No. 6t Rabmi, Pangaltı Feriköy 2 inci Barutcular sokak No. 6& N. Tercan, İstan- bul Kız öğretmen okulu 3/A dan 356 Emine, Ankara Hacı Bayram mahallesi Hükümet caddesi No. 45 Orhan Tumer, Fatih Artpazan Keserciler sokak — No. 14 Hasan, Beyazıt Bozdğan kemeri Kaptan paşa mektebi sokak No 12 Sahiha, Gö- nen Ziraat dairesinde odacı Mehmet Şen. gül, Fatih Haytiye mektebi — sınıf 5 No. I7 Nevzat Pecel, Kayseri - tapu kâtibi Hamza oğlu Cabir Güner, Çanakkale İs- tiklâl okulu karşısında No, 70 Fazıl, Ça- mükkale Otmütcahhidi - Fevzi bey sokak No. 42 Feniha, Ayvabk Gümrük caddesi tatlıcı Ak oğlu Recai, Konya Pürçükü ma- hallesi No. 27 Semahat, Adana Eski Buğ- day pazarında terzi Abdülâziz, — Ayvalık Vehbi Bey mahalesi Sefa caddesi No. 25 Lâtife, Tarsus postane karşısı No. 101 de Kahveci Yakup, Ankara Vehbi Koç tica- tethanesi işyarlarından Nurettin kıı Mur- sel Kozlu fırıncı - Aptullah — dükkânında Mümtaz, İzmir #imendifey depo müdürü kızı Beria Erden, Foça nüfus memuyu Ga- Kp kozı Jale, İstanbul Çapa kız öğretmen okulu 3/A dan 345 Meliha, Çine Ziraat memuru kın ÂAyten, Ankara Hacı Bayram maballesi Unyaz sokak No. 3 Enise, İzmir Bornova Küçük Cami mahallesi Ülkü s0- kak No, 15 Alp, Bigâ M. Kemal paşa mahallesi No. 54 Emsal, Denizli Değirmen hanı Mezeci sekak — No. 7 Fikret Tuna, Söke Bağ arası Posta telgraf müdürü oğlu Riza, Bandırma Halkevinde Umut; İst. Beyazıt 5 inci ilk okul No. 39 Süheylâ, Sultanahmet Tekke sokak No. 9 Yaşar, Davutpaşa orta okul 1/S den 315 Faruk Deniz, İstanbul 44 öncü okul sınıf 4/A dan 465 Hayreddin, Tarsus postane karşısında 101 No da Abdüsselâm, Konya Süel orta okul hesap işyan Mes'ut oğlu Orhan, Er- zincan piyade alay hesap işyarı oğlu Ne- jat, Silivri ilk okulda No. 236 Emine, Düz- ce İsmet İnönü ilk okul 5 inci sımıf No. 134 krfan, Ankara Çankayada Binbaşı — Bay Zekinin oğlu Muamıner, Çorlu terzi Mus- tafa Güngör, Gebze çarşısında bakkal Tev- fik oğlu Kudret, Bursa Muradiye Fırın so- kak No. 8 Turan, Beyoğlu 47 inci ilk okul No. 54 Ferda, İzmir Karşıyaka Yalın Bey sakak No. 6 Reşat Taşkın, Adanada b çakçı Ahmet kızı Nahide, Çarşamba Yeşil Irmak ilk okulunda No. 5 Nejat, İstanbul Muzevi lisesi 3 üncü sınıf talebesinden İnez- bazen, İzmit İstiklâl caddesi Aktar * İzzel oğu Celâk Kizazlıya giden yol üzerinde birbiri ar- di sıra develer — dizilmişti. Karıncadağ köylüleri şehre iniyorlardı. Yaylâ dik aşağı alçalmağa başlamış, yaz mcağında kaya - lara çarpa çarpa dağılan deve çıngırakları sertleşmişti. Kafile bir zeytinlik bayundan geçerken birdenbire sağdaki bağlardan bir kaç el mavzer sesi duyuldu ve bir erkek haykırdı: —Durindi, kıpraşmanın!. göbeğinden mıhların!.. Tepeköylü Hafızın Ali tiz bir çığlık ko- pardı: — Amanın, San Efenin baskımına uğ- radıkl.. Kafile durmuştu. Develer ve küçük &- gekler mavzer seslerinden kulak kabart - mışlar, aptal aptal bakınıyorlardı. Karın- cadağ köylüleri çivi ldukları yere mih- Janraışlardı. Hiç biri oynaşıp ne kaçmak. El oynatanı ne de davranmak istiyorlardı, Karşı bağ- lar arasından da Sarı Efenin kızanları çık- mış, ellerindeki mavzerleri mkı tıkı avuçla- mişlar, dağınık bir yürüyüşle kalabalığa yaklaşmaşlardı. San Efe en önde yürüyordu. Gözleri, kaburmak için kayanıyan yosun renkli bir su gibi idi. Saçları kıvrık külâhından dı - şarı fırlamış, yüzü güneşten tunçlaşmıştı. Sazı Efe, Kirazlılı Molla Recebe yaklaşın- ca dik dik baktı: — Bütününüz şehre mi gidiyonuz!.. — Öyle Efem!.. Sanm Efe gerilere doğr bakıyordu: — Çok varımız emme, içinizde erkek kişi yok. Neysem, di bana, Gara Çavuşun gizı yosma Emine de içiniz de mi?. Molla Recep işi anlamıştı. Gözlerini ge- riye çevirerek Hafızın -Aliye, Kırpınarlı Mustafaya, kanbur Hocaya baktı, yutkun- du: — Bilmiyom Efem!.. San Efe elini hızla kaldırdı ve sarı kıllı koca şamarını Molla Recebin yüzünde şak- Tattı: — Yıkıl gerşimdan donuzun oğlut.. di- ye bağırdı. Sonra hiddetle geriye dönerek kızanlarına seslendi: — Çevirin kervanıl. bulua, bana getörünl. Kızanlar bir solukta kafilenin içine da - #ılmışlar, yosma E- mineyi bulup çıka - mvermişlerdi , Genç kızın kara — örgülü taçları omuzlarında Çırpınıyor, iki kolu- Bun bütün hzile, parmaklarım etleri - e geçiten Zeybek- lerden kurtulmağa çalışıyordu: — Beni tulmanın, gahpe sürüsül. Beni bırakindi!.. Eminenin, nazlı bit geyik gibi çırpınıp dövünmesini gören San Elfe, hâzla gülü - iyordu. Genç kızın ağlıyan gözlerinde bile, dişi gölgeler vardı. Buğu buğu bir beyaz- lıkla parlıyan yüzünde, hafif tatlı bir pen- belik gittikçe azalarak şakaklarına doğru genişlemiş, vücudu, yer ' yer Yuvarlaklarilı hırçınlaşmış, büsbütün kıvrılmıştı. Yosma Emineyi, Sarı Efenin karşısıma getirince brakıverdiler. Emine — kollarını, bileklerini oğuştararak hınçla Efeye baktı: — Beni “nidecen, neden” ölürü yolum- dan ediyonl.. Efe, baş parmaklarını kuşağına soka - rak ayaklarını gerdi ve güldü: — Ben seni yolundan etmiyom gülüm, sen beni gönlümden ettin!. Tam üç ay var ki beşinden koştum. Hedi gayri, köye gi- diyoz, nazlanma!. Topal imam nikâhımızı kıyar gayni!.. San Efe, yavaşça uzanarak yosma E - Yosma Emineyi Zavallı mineyi kaptı ve bir solukta kucağına alı- verdi: — Hedin kızanlar, Viranlıya gidiyoz!.. Emine, San Efenin kucağında — bütün kuvveğile çopımyor, küçük yumruklarımı Elenin geniş omuzlarına, geniş — göğsüne mütemadiyen vurarak bağırıyordu: — Gahpenin oğluk. Beni nideniye ga- çıryon, gahpenin oğlu!.. San Efe bir sıçrayışta atına sıçradı ve yosma Emineyi, eğerin üzerine — oturttu, —— <n Yarınki nüshamızda: Çeviren : Nurullah Ataç sonra mavzerini havaya kaldırarak, Ka « tıncadağ köylülerinin hayret ve korkuyla açılan gözleri önünde tozlu yoldan yukarı | doğra uçup gitti. ) * Sarı Efe kızanlarile Kadm deresini ge « | çiyordu. Artık Emine çırpınıp bağırmak « | tan yorulmuş, omuzlarını ve başını düşü « verek halsiz bir hal almıştı. Sessiz sessiz ağ- — hyordu. Sanı Efe san kıllı büyük elile geng kızın çenesinden tutazak başını kaldırmış- ti 4 — Aâğlıyon mu gülüm?. Neden ağlı » yon?, Sam Efe seni paçavra edip gomaz, Bunca ay, seni Kirazlıda su çekerken gör « im günden beli içim gavruluyor. Göne — lüm sende galdı gülüm. Gayri ağlayıp ta — nidecen?. Köye gidiyoz, sen benim ganm — oluyon.. Şimcik yol kesensem, yarına yüze .1 iner (*), bağda çalışırım. San Efe bunu — yapmazdı emme, gönlünü sana — gaptırdı gülüm.. Niden ağlıyon?.. Di bana, niden — ağlıyon?.. $ Yosma Emine başını kaldırdı. — Efenin yumuşak sesinden cesaretlenmiş, içindekini söylemeğe karar vermişti. Yaşlı, ıslak göz- lerini kırpıştırarak Zeybeğin yeşil gözlerina baktı. Sesini kasarak, korka korka minl - dandı: ( — Ben bir başe kasını seviyom Efe?. dedi. Sarı Efe, belke- miğine sivri bir bıe çak yemiş gibi ir « kildi, kaşlarını çat« tı ve yosma Emi- nenin yüzüne baktı, kıvrılmış , >boğazı kuruyuvermişti . — Birdenbire — elini ge- diden gelen kızanlara — doğrü — kaldı - rTarak atından atladı ve yol kenanma daki ağaçlardan biri yanında durdu. Yas- ma Emine de, iki büklüm Efeye yaklaşmışı t. Bütün kızanlar Sarı Efeye hayretle ba « kıyorlardı. Ne olmuştu?. Bu sessizlik, Efe. deki bu hiddet nereden çıkmıştı?. Sarı Efe, kısa adımlarla dolaşıyor, iri parmaklarile kuşağındaki kamasını nkıyordu. Birdenbire dönerek Eminenin kolunu kavradı, kendi « sinin bile tanıyamadığı hırçın bir sesle hio- murdandı: KBÜT Laklamı vandt — Di bana, kimi seviyon2,. Yosma Emine korka korka mınıldandı: — Dimem, varup öldürüzsün!. — San Efeyi sana gahbedir diyen kim?, Emine önüne bakarak düşündü ve başı- m kaldırdı: ğ — Kirazllı İnce Hafızın Yurufu sevi « yomt.. $ San Efe, elini Eminanin bileğinden çek- ti ve atına doğru yürürken kızanlardan bi « rine seslendi: — Süleyman, yanına bir kaç kızan kat, yosma Emineyi al da Kirazlıya götür. İnce Hafızm Yusufa benden selâm et. San Efe haftaya düğününe gelecek, Emineye beşi- biryerde takacak, di. Efe, hayatında ilk defa akıttığı göz ya- gına, Tözgüra verip atı Üzerinde gerisin geri uçup gitti. (*) Efeler, hükümete dehale? edip af folunmalarını bu cümle ile ifade ederler. - ——— Koko Dili bükülmüş, Allelere ve talebelere İlân Tatil zamanları devamınca 20 eylüle kadar 8 Türk liraslile 8 BERLİTZ Her lisan için kurslar açılmıştır. Hususi de slere de bu müddet için mübim tenzilât KAYDA BAŞLAN|L=ŞT|R İstanbul 373, İstiklâl caddesi âara Konya caddesi . İ