Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları GİBAL İbo gittikten sonra, Petri çorbacı da »© küçük kapıdan girmiş.. kapıyı sıkı sı- kı kapadıktan sonra, arkasından bir sürmenin sürüldüğü işitilmişti. Gâvur Mehmet, yalnız başına kal - -mıştı, Gözleri büyük bir sevinçle par- jhmıı: — Şimdi, iki ihtimal karşısında bu-|çalgıların bu ahengine, bazan sert lunuyorum... Ya, bu adamlar beni bir|keskin nârâ sesleri karışiyordu. tuzağa düşürmeye çalışıyorlar.. Ve ya- 'h'll. ben onları aldatmış, ve içlerine girmiye yaklaşmış oluyorum. Maama- fih, ikisi de ayni yola çıkacağı — için, - şimdilik telâş etmiye lüzum yok. - Diye mırıldanmıştı. t * — İki gün; hiç bir hâdise olmadan, sü- künetle geçmişti... Petri Çorbacının, — meyhane sahibi Kulaksız Fotiye ver - diği emir üzerine; Gâvur Mehmet, — Meyhanenin bir köşesine yerleşmişti. * Gâvur Mehmet ,kuvvetli bir neza - Tet altında bulundurulduğunu tama - dile hissetmişti. Onun için en küçük şüphe uyandıracak hareketlerden bile gekinmekte idi. -Bütün zamanını, o köşede oturup ra- — kı ve yahut reçine içmekle geçiriyor; arada sırada arkasını dönerek, yarala- — ganın bezlerini değiştiriyordu. — ” İkinci günü akşamı, birdenbire Pet- vi Gâvur Mehmedin karşısına dikilmiş: BELE, Göyla bekalik hekşotlü Naal, — hayatından memnun musun?.. " - Demişti. Ve tam, Gâvur Mehmet ce- yap vereceği zaman birdenbire sözü- | nü keserek ilâve etmişti: © — Papaviç sana selâm gönderdi. O — da, yana yana seni arıyormuş. Son Posta'nın zabıta romanı: 31 | ZİNDANLARI Ortalık kararmıya başladığı zaman, meyhane — kalabalıklaşmıştı. — Yatsıya doğru, hiç bir masa boş kalmamıştı. Lonca meydanında, muhtelif şekil ve kıyafetlerde insanlar kaynaşıyor, her ımeybıneden klârnet, zurna, darbuka, zilli maşa, keman, lâvta sesleri taşıyor; Gâvur Mehmet, mutadi. - veçhile, meyhanenin en derin köşesine çekil - mişti... İçeri girenlerin, — oturanların, başbaşa konuşanların, masaların üstü- ne yumruk indirerek nârA basanların, uzaktan uzağa birbirine küfür savuran- ların hallerini ayrı ayrı tetkike giriş « mişti. Bağıran, çağıran ve kaynaşan bu halk arasında; en namuslu esnaf ve iş- çilerden, en adi yankesicilerine ve ta- vuk hırsızlarına kadar her sınıf ve ta- bakaya mensup insanlar mevcut idi. Fakat bunların hiç biri de, Güvur Meh- medin tasavvur ettiği gibi büyük işlere girişecek, mühim bir cinayet şebekesi- nin unsurlarını teşkil edecek kudret ve kabiliyette adamlar değildi. Onun için üç gecedenberi bu vazi - yeti tetkik eden Gâvur Mehmet; ara- dığı insanlar burada değil; buradan bambaşka bir yerde.. Meselâ; © tez - gâhın yanındaki küçük kapını narka- sında olduklarına hükmetmişti. O; bu meyhaneye ayak bastığı da- kikadanberi, o kapıya ehemmiyet ver- mişti. Bu kapıdan girip çıkanlar, pek mahdut idi. Hemen hemen sadece meyhane sahibi Kulaksız Foti ile Pet- ri Çorbacı, ve sadece garsonlardan — Güvur Mehmedin vücudu, - hafifçe|ibaretti. Tefçi İbo ise; o günden son- Çitremişti... Fakat, bunu belli etmiye «İra, bir daha ortada görünmemişti, Hiç ; tek, soğukkanlılıkla cevap vermişti: şüphesiz ki, Petri Çorbacının tavsiye - ' — Papaviçten mi?.. Benim burada | sini dinlemişti. olduğumu, kimden haber almış. Gâvur Mehmet, her halde gizli bir — Kimden haber alacak?.. Ben «|tarassut altında bulunduğunu tahmin — den... Ben, ona gitmiştim. Sendenettiği için, o kapıya yaklaşmaktan bahsettim. Derhal tanıdı. O, çok kaba-|mümkün olduğu kadar içtinap etmişti. “dayı bir adamdır. Kaç gündenberi, ben ' Biraz daha emniyet celbettikten sonra, — de onu ariyordüm; diye bağırdı. bir gece herkes uyurken, sürüne sürü- SON POSTA İttihatçılar Devrinde / MUHALEFET ” Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? Soön Posta'nın siyasi tefrikası * Ali Kemal, her nedense Hüseyin Cahidi bir türlü çekemezdi. Daha Mülkiye Mektebi sıralarında aralarına bir soğukluk girmişti IŞevketmeab efendimiz, hazretleri, |bırakmamaktı (1) , (1892 tarihinde (Bursa) daki vazi- katımda, hâkipâyi mülükânelerine tak- dim ettiğim (İslâhatı Dahiliye) lâyi - hası, elbette hâtır nişânı şâhâneleri - ir. Mezkür lâyihaya merbut arizamda, kemâli ihlâs ile arzeylediğim vechile, zâti hümayünlarına hürmet ve tâzi « matım, berkemâldir... Hiç bir kimse hakkında iğbirar ve husumet besleme- diğim gibi, şahsıma ait biz güna men - faat takip edenlerden de değilim. (2) Maksadım, ancak millet ve memleke- timizin temini saadet ve terakkiyatın- dan ibarettir. Bu maksadın da 1293 tarihinde te'sis buyurulan ( Usulü Meğşrutiyet ) in iadesile kabil olacağına kani bulunduğumdan, bunun istihsali- ne hasrı hayat etmiştim. On beş sefe, sabru sebat ile vazi- fei vataniyemi ifaya çalıştım... Tafsi- lâtı pek uzun olan Paris ve Jenevde ge- İçen muhakemelerden sonra, nihayet, Paris sefiri Münir, ve ferik Ahmet Celâleddin paşalarla, başkonsol Eesat Beyin; fermanı şâhânelerile bendeni- ze tebliğ ettikleri vesâyâya karşı ver - diğim cevaplarda da bu maksadı mu - kaddesi takipten fâriğ olmıyacağımı bil dirmiş; ve son olarak (Jenev) de (Kontinantal) otelinde oturan Ahmet Celâleddin paşaya, kabulü mümkün o- labilecek bir itilâfname projesi tevdi etmiştim - ki: 1892 tarihli lâyihamın esasını hâvi idi - . Mezkür projede: 1 — Siyast afvı umumt ilânı, 2 — Matbuatın serbestisi. 3 — Aleniyet halini alan irtikâp Gâvur Mehmet, gözlerini Petri çor-|ne oraya giderek küçük bir tetkike gi-| ve irtişanın men'i. —*).hcıııın kadar samimi olduğunu an- /— bine, biraz su serpilmişti. — âş bulmuştur. — — HAayır, hayır.. Lüzumu yok... O, büraya gelecek. — — ©, buraya mı gelecek?.. — Evet... Bu sırada bir garson gelmiş: İ _,—Petxiçorbını.Fdiulııeniçıiı- Demişti.. Demişti... Petri, başını çevirmiş tez- __ıllıı bakmış.. Sonra, Güvur Mehmedi | 1ini de, kuşağının arasındaki yalnız bırakarak oradan uzaklaşmıştı. Gâvur Mehmet; yalnız kalır kal - /—maz, şöylece düşünmeye başlamıştı, — Papaviç gibi, işten başını kaşımı- “ya vakti olmıyan bir adamın, oradan — kalkıp ta buraya gelmesi, biraz tuhaf... — Hele, yalnız beni görmiye geliyorsa; bu gelişe ehemmiyet vermek lâzım... — Beni burada göz hapsinde bulundur - dukları muhakkak, Fakat öyle zanne- — diyorum ki, bundan maksat, beni imti- tihandan geçirmek... İhtimalki, Papa- viçin buraya gelmesi de, bununla alâ- — kadar... Hâââ, bir de şu ihtimal var. — Acaba Papaviç, (Lâpaç) — şatosunun —mahzenlerinde gömülü olan hazinenin — warisi olan Baron Vilâdmirin oğlunu a- “yadı buldu da, onu mu haber verecek?. İster, öyle.. İsterse, böyle olsun... Mu- hakkak olan bir şey varsa, çok ince bir “Âp üzerinde oynuyorum, Şayet bu ip birdenbire kopuverirse, sırtüstü düşe- “tek bin parça olmak, işten bile değil... Bir kolsyını bulup ta arkadaşlara ha - ber gönderebilsem, hiç fena olmıya » cak. X p nlqaııu ı_hnîııi. gözlerine dikti. Bu sözlerin, ne|rişmeye karar vermişti. 4 — (Sarâyı hümayünlarından ku- İşte şimdi; o köşede oturarak her ta- | manda) usulünün kaldırılıp (vazife ve .l_ınıl istedi. Petrinin çehresindeki ifa-rafa göz gezdirirken, birdenbire gözleri, | mes'uliyet) adındaki risalemde yaz - / de; gayet basitti. Gövur Mehmedin kal-|o kapıya ilişmşiti. Bu kapı yavaş ya -! dığım vechile; (Bâbıâli) nin, bütün iş- vaş açılmış.. İçeriye, şimdiye kadar hiç|leri kendi yedi mesuliyetine alması; — Eh.. Öyle işe kalkayım.. Yavaş | görmediği bir baş uzanmış.. Tezgâhta ve, tazminatı hayriyenin umdci esasiye yavaş ona gideyim. Belki bana iyi bir|duran Fotiye bir şeyler söylemiş.. Tek-| sinden olan (Hürriyet ve Müsavat) ın râr içeri çekilmişti. tanınması; ve, vilâyet meclisi umumi- Biraz sonra, F—Şi bir garson çağır -İlerinin içtimaa davetleri gibi en hayır- mış.. Kısa bir emir vermişti. Bu gar -l ve mübrem ictimai vecibeleri yaz - son doğruca Gâvur Mehmedin önüne | mış; efendimizden, mütevâziâne istir- gelmiş... —-8Seni, Foti usta çağırıyor. ham etmiştim. Şüphesiz ki zâti hümayünları, bu * Gâvur Mehmet, içinden | mârüzatımı is'af buyururdunuz... Ma- derin bir sevinç hissetmişti. - Bir elile| a 1.sef, bir takım vatan ve millet hâin- başındaki sargıyı düzeltirken, öteki e-İleri mani olduklarından, seneler geçti- tabanca-| - ği halde hiç bir semere görülmemiş; ve sile sustalı çakısı üzerinde gezdirmişti. | ,,, yüzden hem zâti hümayünları, hem Ve sonra, ağır ağır yerinden kalka. rak büyük bir kayıtsızlıkla tezgâha git- mişti. Kulaksız Foti, mütemadiyen tez - gâhtarlara ve garsonlara emirler ver - mekte idi. Gâvur Mehmedi görür gör- mez: — Şu kapıdan gir. Seni orada birisi görmek istiyor. Demişti. Gâvur Mehmet, birdenbire irkilmiş- ti. Oraya attığı ilk adımın, kendisini en kısa yoldan ölümün kucağına atıver « mesi, çok muhtemeldi. Fakat, küçük de necip ve mâsüm milletimiz, pek mühim ve elim zararlara mârüz kalmış- tır. 1921 senesinde, Ermeni komitele - inin, Nezihe Fikir ve Emel refikleri - me, ve bilhassa bu âcizlerine vuku bu- lan fili hareket takliflerine muvafakat etmediğim, pek çok zevâtı müteberece malüm olup; bu mümaneatımın #sâiki, gerek zâti şâhânelerine ve gerek aziz yatanıma karşı ecânibin zarar iras e - debilecek bir vaziyet almalarına mahal (1) Ahmet Rıza Bey, o tarihte Bursa- bir tereddüt gösterecek zaman değildi. |da maarif müdürü idi... Maliye müfettiş- Onun için, büyük bir soğukkanlılıkla |leri tarafından yapılan bir teftiş esnasında tezgâhın arkasına geçmiş.. Aralık du -|müdüriyet kasasında beş bin kuruş nok - ran kapıyı açarak içeri girmişti. san zuhur etmiş; bu parayı da Ahmet Rı- Birdenbire karşısına bir adam dikil-|za Beyin zimmetine geçirdiğine dair — bir miş, Gâvur Mehmedi kolundan tuta - fak ileri doğru çekmişti. kilmiş; ümit etmediği hâdiseden kor - kan bir adam taklidi yaparak, Hırvat Câvur Mehmet, işte böylece düşü- | lizanile: (Arkası var) zehap husule gelmişti. Bunun üzerine, maa- rif mezareti tarafından mahkemeye veril - . Ş » z mişti. Ahmet Rıza Bey, bunu bir izzeti Gâvur Mehmet, birdenbire geri çe - mefs meselesi yaparak Avrupaya firar et - (2) Ahmet Rıza Bey, bu sözünü tutmu- Ahiren Rumelide artan asayiş şike- Ve femi terk ile (1) İstanbuldan müfari- nane ahval; ve düveli muazzamanın fırsattan istifade için beyinlerinde mü- davelei efkâr ile (Reval) de verdikleri son karar, meselenin sür'atle hallini is- tilzam ettiğinden, ve cemiyetimizin ruhunu teşkil eden ordumuza mensya münevvetan taraflarından hâkipayi şehriyarilerine, amali milliyenin — her halde is'af ve incazı arzolunmakla, 10 temmuz 1324 tarihli iradei seniyelerile meşrutiyetin tecdiden ilânına müsaa - de buyurulduğunu istibşâr eylediğim- den, bu muvaffakiyeti mes'udeden do- İayı duyduğum &n hâr hissi sürur ve mefhareti arz ve izhar ile beraber tebri- kât ve şükranımı izbar ve takdime mü- saraat eylerim ferman.) — Paris — Osmanlı İttihat ve Terakki cemiyeti Harici merkezi umumi reişi Ahmet Rıza Samipaşazade Sezai Beyle, Trablus- garptan firar ederek Parise gelen mü- lâzim Ferit Beyin (2) müştereken yaz- dıkları bu mektubu Ahmet Riza Bey imza etmiş, Abdülhamide göndermiş- ti. Görülüyor ki mektupta; tevazu için- de bir azamet mündemiçti. Ahmet Rı- " za Bey, - memleketin muhtaç olduğu kantnu esasiyi istihsal etmek için -|© sarfedilen gayretlerin en başında ken- disini göstermekte; ve ordunun ha - reketini de kendi mesaisi ile alâkadar gibi tasvir eylemekte idi. Halbuki, meşrutiyetin ilânında; ne Ahmet Rıza Beyin ve ne de Paris, Je- nev ve Mısır gibi vatan haricinde çalı- şan İöa Türkleylen hiç birinim'en kü- çük bir hizmeti bile geçmemişti. Bu - radakilerin bütün çalışmaları, kuru ca- yırtıdan ibaretti. Nitekim; Jön Türk hareketinin başından sonuna kadar devam eden - aşağı, yukarı - 17-18 se- ne zarfında da bunların kuru cayırtı - larına Abdülhamit lüzumundan fazla ehemmyiet vermemişti. Bunların he- men büyük bir ekseriyetini derece ve ehemmiyetlerine göre verdiği maaş ve | lü ihsanlarla süküta mecbur etmişti. Sus- (1) Ermeni komitelerile Jön Türklerin müştereken akdettikleri bir kongrede, Er- isyan çıkarılarak bu arada Abdülhamide de suikastta bulunmayı teklif — etmişlerdi. Ahmet Rıza Bey, bu teklifi şiddetle red - detmiş, ve hattâ derhal Abdülhamide bir mektup yazarak vaziye'i bildirmişli,.. Ab- dülhamit, Ahmet Rıza Beyin bu ihbarından büyük bir memnuniyet hissederek hem ken- disine bir miktar para ile İstanbula serbest- çe avdetini tazammun eden haber gönder- miş; hem de İstanbulda bulunan hemşire- Terini para ve kıymetli hediyelerle taltif ey- Temişti. (2) Şimdi, Büyük Elçi. C. H. P. Genel fından para sız olarak verilecektir. Salı günü saat 15 dedir. 10 Ağustos tarihinde münakasası ilân edilen Sinema makineleri vesair malzemenin münakasa günü bazı firmalar tarafından bu müd- det zarfında teklif yapılamıyacağı anlaşıldığından ve şartnamede bazı tadilât yapıldığından dolayı 15/9/1936 tarihine kadar temdit edilmiştir. Yeni şartnameler 5/8/1936 tarihinden itibaren Ankarada C.H.P. Genel Sekreterliği ve İstanbulda C.H.P. İlyönkurul Başkanlığı tara- Kadıköy Caferağa Mühürdar bağı S. » " " Yukarıda Mevki ve cinsleri yazılı yerler 31/5/937 sonuna kadar — kiraya verilmek üzere açık arttırmaya çıkarılmıştır. İhaleleri 11/8/936 ğ İsteklilerin Kadıköy Vakıflar Müdürlüğüne müracaatları F Yazan: Ziya Şakir .. | mıyanların tehditleri de, Abdülhamit üzerine filen hiç bir tesir göstermemiş- ti. Meşrutiyetin ilânını temin eden kuv: vet, doğrudan doğruya (ordu) idi. Ni- tekim Ahmet Rıza Bey de bunu iyi bildiği için, bir muvaffakiyet âmili o - larak göstermiş; fakat orduyu da, - güya - kendi teşkilâtına dahil gübi gös: termişti. Halbuki ordunun, Paris teş- kilâtile bütün alâkası, sadece bir mu- habereden ibaretti. Böyle olmakla beraber, Abdülha « mit - bir gün gelip Ahmet Rıza Beyin alacağı mevkiü hesap ederek - kendisi- ne - Paristen gelen bu mektubu ayrıca bir zarf içine koymuş; bürosunun gö - züne kilitlemişti. Ve, bu mektubu ken- disine takdim eden başkâtip Tahsin Paşaya da: j (Arkasi var) BULMşCA 4 > Soldan sağa: “b Ğ | — Aptalcanın bir türlüsü. 2 — Öle: beri satan. 3 — Nota, Alaskada bir şe « hir, nota, 4 — Çocuk doğurtan, su, aptal bir kümes hayvanı. 5 — Hind premsi, ka- za. 6 — İki defa Bizans tahtına çıkmış o - lan bir imparatoriçenin ismi, ezmekten muzari sigası. 7 — Başı çıplak, nota, te- lefon nidası. 8 — Beygir, eskiden Türkün bir çok mefahirine şahit olmuş bir Avru- pa nehri, memleket. 9 — Rusça — güzel. 10 — Bir plâjımız. Yukarıdan aşağıya: | — Bir nevi bez 2 — «Hepsi bur manasına arapça bir kelime. 3 — Akıl, ö- Zerre, zahiri. 6 — Peronun payitahtı, inan- maktan emri hazır. 7 — Bir (M) ilâve e- dersek komşu bir millet olur, avamın kul- landıkları bir nida, sevda. & — Türkçede —| esnaf unvanlarının lâhikası, dahi manasına gelir, fransızca (yahut). 9 — İstanbul ci- hetinde bir semt. 10 — Son Postanın mi - — zah tipi. $ Dünkü Bulmacanın Halli: Ki Soldan sağa: - | — Dumlupınar. 2 — Elâ, zita. 3 — Nuri, em, 4 — Onbaşı, 5 — Baal 6 — P Kurşun, top. 7 — Tais, gıda, 8 — $Şa p: P nar. 9 — Samur, 10 — Hızır reiz. Yukarıdan aşağıya: 1 — Deniz kuşu. 2 — Ulu. 3 — Mar- mara, si. 4 — Şiraz 5 — Ut obus, mi: — 6 — İnan, Pur. 7 — İz, Ba, gur. 6 — Ni altın. 9 — Ateş, oda. 10 — Rami, Paris. —— Sekreterliğinden (L11) 11/13 Kulibe S. — 11/13 Arsa Mels'k