WE )SNT NT FO CU 10 Sayfa Gâvur Möhmedin Yeni Maceraları — Hocamt.. Şimdi ben hapse gider /— gitmez, sen herifi buraya celbet. Şöy-|ya... Eğer öyle bir marifetin varsa, — İece sudan bir istievaptan geçir. Ondan |di e Bonra, hapishaneye gönder. Yalnız; e- /— Mir ver. Bu gece bizim yanımıza hiç kimseyi hapsetmesinler... Haaa, onu — da söyleyim. Tabür ağasının jurnalini de, Müşir paşaya mümkün olduğu ka- dar geç ver, — Fakat, bu meseleyi başkalarından duyarsa.. alimallah, bizi — haşır haşır haşlar. — Eh.. artık buna da tahammül e- — Gersiniz. Ne çare?.. | Taburağası Karakaş Mehmet Bey gür bir sesle dışarı seslendi: — Gececel!.. p İçeri, bir zaptiye çavuşu girdi... Ta- — burağası, sert bir emir verdi: — — Çavuş!.. Al şu herifi hapset, İ Çavuş, derhal emre itaat etti. Câvur — Mehmedin ensesine bir tokat indirdi. Homurtulu bir sesle: — Düş önüme. Dedi... Odadan çıkıp ta dar ve ka- ranlık koridora doğru ilerlerken, kendi kendine söylendi: — — Ne oldu, bunlara bilmem ki... — Hep beraber karakola geldiler. Şimdi — de herifi hapsettiriyorlar. Şu insan oğ- — luna da güven olmuyor ki... p # Karakalun hapisanesi, arka tarafta ve bodrum katında dar ve uzun bir iz- beden ibaretti. İçeriye küçük iki pen- cereden hafif bir ışık girmekte idi. Gâvur Mehmet bu izbeden içeri gi- /— rer girmez derhal arkasındaki Hırvat — lebbiselerini çıkarmış; bunları güzelce — dürüp bükerek bir köşeye — saklamış.. — gartındaki - iç çamaşırlarile — kalmıştı. GİBALI ZINDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 24 — Eh, ben senin ellerini tatmadım lurma, — Ya, haber verirsen?.. — Beni de kaçırırsan, vık bile de- mem, — Zaten, dersen gebertirim. — İstersen ağzımı bağla. — Ağzını bağlamıya hacet yok... Ben, adamları çabuk şusturmasını bi- lirim, — Hadi babam, hadi... Beni birak ta işine bak, — Bana yardım et. —Elimden gelir mi?.. — Eğe sürmesini bilir misin?.. — Hem de, âlâsını... — Ben, sabahtanberi uğraşıyorum. Demirin ancak birisini yarıya kadar ke- sebildim. — Eğeyi nereden buldun?.. — Bizim arkadaşlara getirttim. — Çoktanberi burada mısın?. — Üç gündenberi. — Seni buraya neye attılar?, — Gemi hırsızıyım. — Gemi hırsızı mı?, — Evet.. geceleri, gemilerden eşya çalarım. Sirkecide bir gemi soyarken yakaladılar. Evvelâ, eyice bir patakla- dılar. Ondan sonra da buraya attılar... Ya sen.. sen neye buraya düştün? — Canım, benimki hiç... Bir yerden içi eşya dolu bir zembil aşırdım. Fakat, kayıkta yakalandım. — Zembilin içinde ne vardı?., — Adamakıllı bakamadım ki. ba, bir kaç top kumaş.. bir iki çift a - yakkabı. — Zembil kimindi 2., — Bir enayinin... Zembili duvarın — Derhal yerden bir kaç avuç - rutubetli|kenarına dayamış.. lâkırdıya dalmıştı... /— toprak alarak üstüne başma sürmeye| Usullacık yanına yaklaştım. Zembili — başlamış.. sırtüstü yere yatarak yuvar-| kaptım. Hemen dar sokaklara daldım. — JTanmış.. derhal kirli ve iğrenç elbiseli| Azapkapısına kadar kaçtım. Oradan bir bir dilenci halini almıştı. Mintanının | sandala atladım. Eğer karşı yakaya geç- — yalnız değilsin... içeride bir zırtaboz M llaeddix nazarlarla etrafına baktı: astarını yırtmış, başına sarmıştı. Ta- — bancası ile sustalı çakısını ve her kilide üygun gelen maymuncuklarını da ku- şağının arasına — dikkatle * saklamıştı. Yalnız, daima yanında taşıdığı bir par- — mak enliliğindeki üç köşe eğeyi eline — almış.. pencerenin önüne oturarak de- — mirlerden birini kesmeğe başlamıştı. — Biraz sonra, ayak sesleri işitmişti. — eğeyi avucunun içine alarak pencere- — nin dibine çömelmişti. Kapı açılmıştı... Biraz evvel Gâvur — Mehmedi buraya getiren çavuşun nez- — beli sesi: — — Hadi bakalım.. gir içeri... Su ke- — narına dayanmış merkep gibi ne düşü- nüyorsun be.. girsene içeriye,. korkma, herif daha var. — Diye homurdanmıştı. — Kısa boylu, ufak tefek bir adam ya- — vaş yavaş ilerlemiş.. kapı şiddetle ka- panmıştı. , Adamın halinde, büyük bir korku vardı. İzbenin ortasında durarak mü- — Hay Allah müstalhakını versin... Öyle bir kapana tutuldum ki... Diye mırıldandı... Ve sonra, daha — - hâlâ pencerenin dibine büzülerek otu- ran Gâvur Mehmede doğru ilerlemeğe başladı. Fakat, iki adımdan fazla yü- — rTümeye müuvaffak — olamadı. Gâvur — Mehmet, kuşağının arasından — sustalı — Biçağını çıkararak yerinden — sıçradı. Herifi bir hamlede yere devirerek biça- gını gırtlağına dayadı. — Vık, deme. Vallahi, o anda geber- Diye homurdandı... Korkudan titre- Si yen adamın sesi fısırdadı: — Aman ağa.. ne yaptım. ben sana? Beni neye geberteceksin2.. - — Allah belânı verseydi de, buraya — gelmeseydin. Benim pişmiş aşıma su _hlhn. — — Canım, ben sana ne yaplım?.. — — Daha ne yapacaksın, be herif... — Eğer sen gelmeseydin, ben burada şu B Z Döği seydim, kurtulacaktım. Fakat, yakalan- dım. —NEe ise, geçmiş olsun... Senin işin bir şey değil.. bir kaç gün yatar, çı- karsın... Fakat benim iş zor. — Bir kaç gün yatınak mı?.. elimde olsa, bir saat bile kalmağa razı değilim, — Öyle ise, badi çalışalım... Al ba- kalım şu eğeyi., yanaş demire... Ben de kapının yanında bekleyim... Evvelâ onu söyle, Adın ne?.. — Adım mı?.. Adım.. Aliş... ya, senin ki?.. — Bana da Uskumru Emin, derler. — Uskumru, Emin... Vallahi, hoş adın var... Tam bir gemi hırzısına ya- kışacak isim. — Ne yaparsın.. kişi, lâkabile anilır.. Hadi bakalım, Aliş... Vakıt geçiyor. Gece yarısından evvel, bu iki demir ke- silmeli, — Hem keser, hem konuşuruz. — O da olur. Aliş, törpüyü almış.. -parmaklığın demirine dayatmıştı. Boğuk bir hırıltı işitilmeye başlamıştı. Gâvur Mehmet: — Dikkat et.. eğe, çok ses çıkarıyor. Ara sıra, kesilen yere tükrük at. Diye homurdanmıştı. (Arkası var) TAKVIM SABAH | — Cem.evel Li Nasıl Son Posta'nın siyast tefrikası 1 10 Bütün siyast dedikoduların arasın- da yuvarlanan Ahmet Rıza beyin, he- men o günlerde cereyan eden bu iki vak'adan haberdar olmaması, mümkün değildi. Böyle olduğu halde, elinin a! - tında bulunan iki gazetede, bu iki vak'adan kat'iyyen bahsetmiyerek; Vi- yin karıştığı « tam yerinde - bir dayak meselesini bu kadar uzatması, hiç şüp- hesiz ki, intikam almak maksadından ibaretti. Fakat Ahmet Rıza bey, intikam a - layım; derken esmâyı üstüne sıçrat - miş.. yeniden muhaliflerinin ağızlarını açtırarak aleyhinde yine bir takım hü « cumların vukuuna sebebiyet — vermiş- ti. Şimdi, Ahmet Rıza beye vuku bu - lan hücumlar; başlıca iki nokta üzerin- de temerküz etmişti... Bunlardan bi - ri, Sefir Mahmud Nedim beyin, Ah - met Rıza beye olan karabeti idi. İkin- cisi de, Mahmud Nedim bey aleyhin - deki dedikodulardan, bütün Jön Türk- lerin nefret etmesi idi. Muhalifler: — Bir hısımını müdafaa etmek, Ahmet Rıza beyin hakkı olabilir. Fa- kat bu hısım, Mahmut Nedim bey ol- mamalı idi... Ahmet Rıza bey, Mah - ; |mud Nedim beyi müdafaa etmek için vak'ayı başka türlü tasvir etmiş.. ha - kikati tahrif eylemiştir. Diye, feryad etmekte.. ve meselenin iç yüzünü teşrih eyliyerek Mahmud Nedim beye tahmil edilen ağır yükten bir kısmını da, Ahmet Rıza beyin geniş we mütenasib omuzlarına yükletmek - telerdi. Muhaliflerin tasvirlerine nazaran, hakikat, büsbütün başka merkezde i- di... Mahmud Nedim bey, esasen (Vi- yana diplomasi âlemi) nde kat'iyyen sevilmeyen ve yüz verilmeyen bir şahsiyetti. Buna sebep de, bizzat Mah- mud Nedim beydi. Meselâ, Mahmud Nedim bey, im - paratorun sarayına, göze çarpacak de- recede sarhoş giderdi. Halbuki Viya- na saraylarında usul, merasim, teşri « fat, terbiye, nezaket ve nezahate son derece riayet etmek en mühim bir â - detti. Avusturya Sefiri Kont Golo Hofs - ki'nin: — Bu kadar kaba, bu kadar boş, bu kadar dangalak bir herifi kabul etmek; sarayi imparatort için bir zuldür. (1) Dediği, bir çok defalar işitilmişti. Bir gün, imparatorun sarayında, bir ziyafet verilmişti... Yemek salonuna girerlerken, sefir madamalarından hiç birisi, Osmanlı sefiri Mahmud Nedim beyin koluna girmeye tenezzül etme - mişti... En sona, yalnız Romanya (kü- çük elçi) sinin refikası kalmıştı. Bu nâzik kadın, Mahmud Nedim beyi müş- kül bir vaziyetten kurtarmak için ken- disine karşı davetkâr bir vaziyet al - mıştı. Halbuki Mahmud Nedim bey, bir küçük elçinin refikasını koluna al- makla merasim ve teşrifatı haleldar &- deceğine zahip olarak yalnız başına, öfke ile yemek salonuna dalmış.. bu skandal; Viyana kibar ve siyaset me- hafilinde, aylarca çalkanmıştı. Bu çirkin hâdiseler; herkesi ve bil- hassa Türkleri sinirleştirip dururken; daha mühim bir vak'a zuhur etmişti. Tafsilâtı, bu mevzuumuzu alâkadar et- miyen bir (fişekler hâdisesi) zuhura | gelmişti. Mahmud Nedim beyin idare- sizliği yüzünden, Bulgaristan hüküme- ti, Avusturya hükümetinden elli mil - yon fişek temin etmişti. Bu hâdise, hamiyetli Türkleri fena halde sinirlendirmişti. Setir aleyhinde, bir çok sözler söylenmişti. Bu sözlere, (1) (Haddi tedip) - ikinci tabı - Sayfa 14 - na: Ahmet Şükrü. ” 5 FTA A p Gi z doğdu, Nasıl İttihatçılar Devrinde MUHALEFET ©/ yaşadı, Nasıl öldü? his| Osmanlı sefiri, kadını bırakı ö | Ş P yalnız başına öfkeyle yemek salonuna dalmış bu skandal aylarca Viyanada çalkanmıştı ıdolnaı Abdullah Cevdet bey de iştirak etmişti. Sefir Mahmud Nedim bey, bunu du- yar duymaz; - Abdullah Cevdet beyin |olmak üzere, sefiri kebirin — suratına, | rivayetine nazaran - derhal Abdülha -| dört adet (Hüdai sille) indirmişti. mide şifreli bir telgraf çekmiş; INefsi nefisi şâhâneye suikastte bu |termemişti. Belki de, beşinci ve altın yana sefaretinde Abdullah Cevdet be-|lunmak için bir gizli cemiyet teşekkül | cı silleleri beklemişti... Bereket ver « etmiştir. Doktor Abdullah Cevdet bey de bu cemiyete dahildir.) Diye, bir jurnal vermişti. Abdullah Cevdet bey bunu duyar duymaz; artık sükünetini muhafaza e- dememiş.. sefirden izahat istemek için doğruca odasına gitmişti. O dakikada sefirin yanında, ataşe - militer Şükrü Paşa ile birinci kâtip A- sım ve ikinci kâtip Salih Beyler bulun- makta idi. Abdullah Cevdet Bey, Mahmut Ne- dim Beyin karşısına dikilmiş: — Sefir Bey!.. Şimdiye kadar.. Şu, şu... Hareketlerinizle memleketimizi ızrar.. hükümeti iğfal.. bana da, her fır- satta mazarrat iras ettiniz. Bu bapta izahattan imtina ederseniz, sizi düello- ya davet ederim. Demişti... Bütün hayatı müddetin - de, askeri Tıbbiye mektebinde taşıdı- ği kılıçtan başka hiç bir silâha elini do- kunmamış olan Abdullah Cevdet Bey; acaba sefiri düelloya davet edebilecek mi idi; ederniyecek mi idi?.. Her halde sefir Mahmut Nedim Bey, ikinci şıkka hükmetmiş olacak ki; kendisine söy- Jenen bu sözlere karşı: — Doktor efendi!.. Saltanatı seni - yenin bir sefiri kebiri karşısında oldu- ğunuzu.. ve o sefirin de maiyetinde bu- lunduğunuzu unutuyorsunuz zanne - derim, Evvelâ, ceplerinizde bulunan ellerinizi çıkarınız. Demişti. Bu sözler üzerine, pürhiddet kesilen | Abdullah Cevdet Beyin hür ve gürbüz Abdullah Cevdet Bey, derhal cevap|kalemi, - Abdülhamidi, vereceği hü * vermiş: — Evet.. çıkarırım.. fakt, ellerimi |dar - medeni bir cesaret göstermişti. — sizin suratınızda istimal etmek için çı J Geçen Bilmecemizde Kazananlar LOSYON İstanbul — Gelenbevi orta — maktebi A/2 den 352 Turna oğlu, Çarşıkapı Nu- rosmaniye caddesi 16 da T. Akça, Samat- ya 43 üncü ilk mektep A/lden 274 Hida- yet LÂSTİK TOP Topkapı Fatmasultan Cami sokak 23 Cahide, Beyazıt Bozdan kemeri Kaptanpa- şa mektebi sokağı 12 Doğan, Sirkeci Er - doğan sokak 10 da Dereta, BOYA KALEMİ Samsun Bozkurt mektebi 5 de S. Ak - çora, Ankara Sebilci mahallesi Argın so « kak 10 da Bürhan, Şehzadebaşında tütün- cü 7 de Fatma, İstanbul 19 uncu mektep 4 de 422 Refahat, İstanbul 43 üncü ilk mektep 52 Ömer Faruk. İzmit İstiklâl caddesinde oğlu Orhan, İzmit İstiklâl caddesi aktar İzzet oğlu Celâl Orhan, Küçükpazar Mah- mutpaşa yokuşu 12 de Bürhan, İstanbul 54 üncü ilk mektepte Rilkı KÜÇÜÇ SULU BOYA Malatya Akçadağ şube reisi kızı Tür - kân, Kütahya eczacı İhsan vasıtasile Ce - mal, Ankara Duatepe mahallesinde Yal- vaç sokak 21-23 de Hüseyin, İstanbul mın- taka Endüstri mektebi 1/D de 416 İ. Ak- baş, Beyoğlu rum ilk mektep 3 de Anna. ALBÜM Hayriye lisesinde 282 Halide, Denizli De- #irmenönü Mezarcı sokak 7 da Fikret Tu- ma, Divanyolu terzilik mektebi 312 S. Samyeli, Konya Abdülüziz mahallesi 66 da Kadri. İstanbul 15 ci ilk mektepte 219 İhaane, Tekirdağ Ertuğrul mahallesi Kılya sokak 2 de Selma, Beyoğlu 17 inci ilk mek- tep 54 Ferda, Samsun Sait mahallesi mü- messili Ali Rıza kızı Merih Erol. KART Babacski ilk mektep 3 de 107 Akif, E- il |Adana İstiklâl mahallesinde 27 de Yaştf Yazan: Ziya Şakir l karırım, | Demiş.. Biri sağa, diğeri sola.. — ve | tekrar üçüncüsü sağ, dördüncüsü sola Sefir, en küçük bir hareket bile gös sin ki; orada bulunan zevat, araya gir” mişler, o dakikaların cidden kahrama: ni olan Abdullah Cevdet Beyi çekmiş” ler; başka bir odaya götürmüşlerdi. Vâkıf bu zevat, Abdullah Beyi çekerken: — Aman birader, nuz?., | Demişler; ve güya, sefire karşı yap- | tığı bu korkunç muameleden mütece- sir görünmüşlerdi. Fakat, kalben mah: zuz olduklarını, Abdullah Cevdet Be- ye ihsas etmişlerdi. Mahzuz olanlar, yalniz o zevat de « — ğildi. Bir kaç dakika sonra Abdullah Cevdet Bey sefarethaneyi - terkeder * ken, koridarlarda ve kapılarda ettiği hizmetçiler bile, - Abdullah Cevs det Beye karşı - mutat derecenin fev « kinde bir hürmetle eğilmişlerdi. Abdullah Cevdet Bey, sefarethan den çıkar çıkmaz; doğruca telgrafha _lî neye giderek, padişaha şu telgrafh çek* ti: Z) İstanbulda - Yıldız sarayi hümayunun: da zatı akdesi hazreti şehriyariye — (Sefir bey ile bugün aramızda geçeti vak'a hakkında tafsilât, postadadır. Vü- rudundan evvel hiç bir hükümde bu * | lunmamaları müstercadır, ferman. 4 Abdullah Cevdet) Abdullah Cevdet Beyin şu telgrafi' nın pek işlek bir tarzda yazılmış olm s1, Abdülhamit ile bir hayli teklifsiz ol: | duğuna delâlet etmekte idi. Belki da- ne yapıyorau * kümlerde teenniye davet edecek ka * (Arkası var) — renköy eski istasyon Etemefendi caddeti Fatma, İzmit Ömerağa mahallesi Fethiyt caddesi 44 de İsmail, İstanbul —kız ortâ | mektebi 253 şüküfe Türkân, Alemdar ma* | hallesi Çatalçeşme sokağı 50 de Sermeti Hereke saraç Hüseyin kızı Lütfiye, Kara' deniz Eteğlisinde tütün ve pul bayli İbra: him, Kilia ? — mahallesinde müteksl | Ahmet, — Vefa erkek İisesinde 77 Fa * | ruk, Kadirga Cincimeydanında 40 da Yıl | maz, Gönen ziraat dairesinde odacı Meb” | met, Sirkeci Erdoğan sokak 12 de Ha tice, Oamanbeyde Şeref sokağında küçük apartımanda Nezahat, Gönen Ci ) caddesinde kahveci A. Keskin, b Çapa kız sanat mektebi 2/A da 266 Sı * dıka, Balıkesir eski Uray meydanı ku * yumcu Emin oğlu, Karagümrük Melekhoca caddesi 43 de Hasan Febu “: Türker, Bostancı Cümüşçü sokak 5 &* Hayguhi Kasbar, Calata Mahmudiye cad? | desi Arapcamide 154 Hüseyin, İstanbi' | 49 cu ilk mektep 4 de 42 Muzaffer, D rek Yenilik saçkesim eviside İbrahim, İ8 | tanbul erkek lisesi 2/C de 1228 Cevdi | Samsun Çarşamba Yeşilirmak ilk mektef | 4 de 68 Nevzat, Ankara Anafarta enddet Ç. K. P. Fevzi, Amasya — defterdarı 08 Bahaeddin, Adapazarı kasaplar içinde be' ber Şükrü nezdinde . Horoz, Urfa T şube direktörü Ahmet oğlu, Sumsun ÇA7 şamba ilk merkez mektebi 5 de 219 Kelif Havza Çorum ambarı Halim vasıtasile- i Naci, Giresun Ucuzpazar tuhafiye madt " zasında Rıza oğlu Bürhan, Çapa kız m Him mektebi 3/A da 345 Melike, -r" bakkal Emin kardeşi Halit Aksoy, FAt tramvay durak yeri Mahmut Nedim apâf ” tımanı 3 te Biricik, Sultanhisar orta Mt | tepte Galip Öztürk, Takat vilâyet tabrif” kâtibi Tevfik kızı Günlü Demirel, Tarit Löği Ali apartıman 192 Siranuşs. ——— — YAĞAR