24 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

24 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ATN |7 ü ETEŞAT ÇTT LT A B Myre — - aa öaeCi N L YÇ " ı j a LERAT ( * yt T Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Gâvur — Mehmet, rüya — görüyormuş bakmıştı. —Gözleri; — duvarlara da - oyalı olan tabutlarla, her tarafı delik deşik olmuş teneşirin arasından, yer - de uzun bir bohça gibi duran bir cisme kaymıştı. Bu cismin üstünde, kirli bir örtü vardı. ” Gâvur Mehmet, güçlükle nefes ala- rak yere çömelmiş.. usul usul çekerek örtüyü açmıştı. O zaman, başı omuz - larının hizasından kesilmiş, bir kadı- nın cesedi ile karşılaşmıştı, Gâvur Mehmet, heyecandan boğula- 'cak dereceye gelmişti. Evvelâ bu cesedin sağ elini kaldır - mış, mumun titrek ışığında dikkatle gözden geçirmişti. Dudaklarında, acı bir kıvrılma husule gelmişti. Ve sonra cesedin, kanlar pıhtılanmış olan göğsünü açarak sağ memesile karnının arasını dikkatle gözden ge - 'çirmişti. Orada büyücek bir yanık e- 'serini görür görmez; artık kendini zap- tedememiş: — O.. evet, o... Hislerimde, kat'iy- yen aldanmamışım... Zavallı, Lüna.. zavallı Hâdiye... Derken; âdeta kendinden geçerek o kanlı cesedin üzerine kapanıvermişti. Ortalik ağarmaya başlarken, Hüsnü bey yangın yerine gelmişti . Gâvur Mehmedi, orada ,yarı kav - irulmuş bir incir ağacının altında dü- ,şünüyor görür görmez, kalbinde derin ,bir iztırap hissetmiş: — Müteessir olma, birader.. vâkıa, mal canın yongasıdır; derler.. filhaki- ka, bu da doğrudur.. doğru amma.. ka- za ve kaderin önüne geçmek de müm- kün değildir... Olan, olmuş; geçen geçmiş., canına gelecek kaza, malına gelsin... İnşallah, yakın zamanda da- ha iyi bir yerde bir ev alırsın da, işten çekildikten sonra, 14hat rahat oturur- 'sun. Diye teselli etmişti. * Hüsnü bey, şu anda Gâvur Mehme- din kalbini yiyip kemiren ıztıraptan kat'iyyen haberdar değildi. Onun bü- tün bu tesellileri, Gâvur Mehmedin e- vini kaybetmesinden müteessir oldu- ğunu zannettiği içindi. / Hislerini tamamen saklıyan Gâvur Mehmet ayağa kalkmıştı.. birkaç sözle arkadaşına cevap verdikten sonra, söz! lerine devam etmişti. — Hüsnü bey!.. Sen gelinceye ka- dar, ben tetkikatımı ikmal ettim. Ben- te hâsıl olan kanaat şudur... Her han- gi bir erkekle bir kadın sevişiyor. Fa- korkunç bir gibi, — etrafına İ kat araya büyük bir kıskanç - kk giriyor. Erkek kadını öldür- mek istiyor. Tenha bir yer ariyor. Tesadüfen bizim evin boş olduğunu öğreniyor. Bir desise ile kadını bura- ya getiriyor. Burada öldürüyor. 8on- ra, kadının şahsı meydana çıkıp da tah- kikat birdenbire kendi aleyhine çıkma- sın diye, kadının başıni kesiyor. Ve ol- hayeti setretmek için de eve ateş ve- İlyor. : Hüsnü bey, bu sözleri dikkatle din- ledikten sonra ağır ağır başıni salla » — En akla yakın olan şay de, bu - dur. Diye mırıldanmışti... Bir kaç daki - — ka şüküt ile geçtikten sonra, araların - “da, yine konuşma başlamıştı: — Pekâlâ... Kadının başı ne oldu, dersin; Mehmet>?.. : — Ne olacak, Hüsnü bey.. yandı>?.. — E, herif.. katil... Mesele, asıl o- nun izini bulmak. — Katili, bulamazsın Hüsnü bey... Çünkü.. katil, kaçtı?.. — Buna neden hükmediyorsun, - Kasabanın biricik sokağında bir kala - balık gördü. İki erkek yaralı bir kadını kaldırmış götürüyorlardı. Reginald onu ta- niyip tüyleri ürperdi. Kadın da onu tanıdı. Reginald hemen atılıp bağırdı: — Dolores! Kadının iri gözlerinde hem ıstırap, hem - de sevinç vardı. Reginald: — Bir daha gitmiyeceğim! dedi | GİBALI ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 21 Mehmet?. — Buna hükmetmek, tabiidir. Çün- kü, katil zabıtayı bir iki gün tahkikat ile oyalamak.. ve bu müddet zarfında da İstanbuldan kaçmak için kadının başını kesmiş.. ve kaybetmiştir... Bun- dan da anlaşılıyor ki; bu cinayet, şöyle bir tesadüf veya, teevvür işi değildir. Pzşinen düşünülmüş, taşınılmış.. on- dan sonra tatbik edilmiştir. — Sen, etrafta katilin izine dair bir şey bulamadın mı?. — Hayır, Hüsnü Bey.. bulamadı- gim gibi, bulmak ihtimali olmadığını da anladım. kararmıştı. Gözlerini, bir kaç saniye, Gâvur Mehmedin gözlerinden ayırma- mıştı. Ve, Hüsnü Beyin bu gözlerinde, çelik kadar sert ve zehir kadar acı bir mana vardı. — Yaaa.,, katili, bulamadın.. ve bul- mak ihtimali de yok; öyle mi?.. Pekâ- lâ.. ben bulurum. Diye mırıldanmış.. Gâvur Mehmede, selâm bile vermeden, oradan uzaklaş- mıştı, * Hüsnü Bey, doğruca zaptiye ne- zaretine gitmişti. Dalgın ve düşünceli bir halde odasına girmişti. Hasan Efen- di ile Deli Kerim; süklüm, büklüm bir haldelerdi. Onların bu hali, nazarı celbettiği için, Hüsnü Bey: — Ne var?.. Yeni bir şey mi oldu?.. Demişti. Hasan Efendi, asabiyetle: — Ne olacak, canım?.. Artık bu meslek, çekilmez bir hale geldi. Bura- da, bu adamın maiyetinde çalışmaktan- sa.. vallahi.. billahi, Bağdada, Yemene giderek zaptiye neferliği etmeyi tercih ediyorum. Diye cevap verdi, Zaten fikren çok meşgul olan Hüs- nü Bey, bu sözlerden bir şey anlamıya- rak suallerine devam etti: — Bu adam, kim?.. . — Kim olacak.. Müşir paşa?, — Ne oldu>, — Ne olacak, canım?.. Biraz evvel çağırdı. Firuzağa cinayeti ne oldu,diye sordu?.. Cevap verdim; efendim tah- kikat devam ediyor; dedim... Aman efendim, aman.. açtı ağzını.. yumdu gözünü... Söylemedik söz bırakmadı. Siz, teftiş memuru değil, birer kaldırım kabadayısısınız, diye barbar bağırdı. Paşa, hazretleri!.. Katil veyahut katil- ler şerikimiz değil ki, yakalarından tu- tup getirelim. Yoksa, kandimiz katil mi icat edelim; diyecek oldum... Vay, efendim, vay...sen misin söyliyen?,, Avazı çıktığı kadar, yıkıl karşımdan be herif; diye bağırmaya başlamaz mı?.. Hüsnü Bey, Hasan Efendinin sözü- nü kesti, Yüzünde, acı bir mana belir- di. — Arkadaşlar!.. Hakkiniz var, Bu sözlere mtüteessir olmamak mümkün değil... lşak'ıt ben şimdi size bir haki- kat haber vereceğim ki.. bu sizi, hiç şüphesiz nazırın bu sözlerinden ziyade müteessir edecektir. Hasan Efendi ile Deli Kerim Efendinin gözleri, Hüsnü Beyin gözlerine dikil- mişti... Hüsnü Bey, âdeta sesi titreye- rek sözlerine devam etti: — Arkadaşlar!.. Katil bulundu?, İkisi birden bağırdılar: — Katil bulundu mu?., — Evet.. bulundu). — Nerede?.. ; — Çok uzakta değil.. hemen hemen, içimizde... dikkatini (Arkası var) — Gitmesen ben ne bahtiyar olacak - tım. Çok kan kaybediyordu, kuvveti gittik- çe kesiliyordu. Kollarını Reginald'a uzattı ve o eğilince yavaşçacık: — Beni Ricardo öldürdü! dedi. Üç gün sonra Reginald herifi öldürdü. Fakat kadından ayrılmış olduğu için kendini bir daha affetmedi. J Hüsnü Beyin çehresi, birdenbire| F ğ M Son Posta'nın siyast tefrikası * 7 —İttı'hatçılar- Devrinde UHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı,Nasıl öldü? Muhalefet, hergün bir vesile ile artmış; seneler geçtikten sonra, şahsından, cemiyetin umumi heyetine intikal eylemişti a Y D l Yazan: Ziya Şakir Ahmet Rıza Beyin Yalnız kontrol altında — olmak üzere, (Fransızca Meşveret) neşredile- cekti. Artık Ahmet Rıza bey, (ihvan) a- rasında, bir (hiç) derecesine indiril - mişti. Hiç şüphesiz ki bu zât, daha de- rin bir uçuruma yuvarlanmamak. için artık kendisini toplıyacak.. ve muhitini sinirlendirmiyecekti. (İhvan), böylece bir ümit beslemektelerdi, Halbuki Ahmet Rıza bey; Pariste bir Musevi tarafından Fransızca olarak yazılan (Tolerons Müzülman) isemin- deki eser hakkında (Mizan) gazetesi- ne bir (makalei takdiriye) yazdırmak meharetini göstermekle beraber; Fran- sızca Meşveret gazetesine de genr pek sakat mevzulu bir yazı dercetnjişti. Bu yazının sahibi, - eserlerinin al - tında (Ümit) imzasını kullanan - bir Yunanlı idi. Mevzua gelince, bu da; (Osmanlıların, Tsalyayı işgale hakları olmadığına.. terk ve iade etmeleri lâ- zım geleceğine| dairdi. Bu yazıyı gören (İhvan) büyük bir heyecana kapılmışlar; —artık olanca kuvvetlerile, Ahmet Rıza bey aleyhin- de harekete başlamışlardı. Bu heye - can, birdenbire bir çiğ gibi büyüyü - vermişti. Ahmet Rıza beye karşı, u - mumi bir nefret ve bürüdet husule ge- tirmişti... Artık Ahmet Rıza beye son te'dip sillesi vurulmak istenilmiş.. bu- nün için de umumi bir içtima aktedil- mişti. Ve bu umumi içtimada; İ(son derecede müsaadekârlık ibraz olunup, seyyiatı sâbıkasından asla bahsedilmi- yerek| Ahmet Rıza beyin (Osmanlı İttihat ve Terakki cemiyetinden tard ve ihracına| karar verilmiş.. bu karar da, (Mizan) gazetesile resmen ve ale- nen ilân edilmiş.. Fransızca (Meşve -| ret) gazetesinin tahsisatı da kesilmişti. Doktor Şerafeddin Mağmumi be - yin rivayetine nazaran |cemiyet, bu. mesleki sakimden vazgeçtiği takdirde, affu ve avdet kapısının açık olduğunu bildirmek gibi bir ulüvvü cenabi, bir merhameti de, diriğ eylemedi). Fakat Ahmet Rıza bey, ne kendisi- nin cemiyetten tardına ve ne de bunun resmen ilânına, zerre kadar ehemmiyet vermedi. Bilâkis muhaliflerinin propa- gandalarına karşı: —Ben, .- bir senedenberi cemiyete hizmet ediyorum. Bir tek kusur ve ka- bahatle beni cemiyetten çıkarmak doğ- ru mudur. Sırtımdaki paltoyu sataca- ğgim, Aç kalacağım. Gene, gazetemi çı- karacağım. Diye, fikrinde israr etti. Bu hezimet, Ahmet Rıza beyi olduk- ça müşkül bir vaziyette bırakmıştı. Birdenbire, muhaliflerinin adedi ço - galmıştı. Bu muhaliflerin — arasında, Doktor Abdullah Cevdet, Tunalı Hil- mi, İshak Sükütf beyler gibi Jon Türk- ler arasında temayüz etmiş şahsiyetler de vardı. Ahmet Rıza bey, inat ve isra - rında devam ettikçe bunlar da mücade- leyi arttırıyorlar, Ahmet Rıza bey hak- kında aynen şu yazıları yazıyorlardı; (Ahmet Rıza, nedir?.. Ahmet Rıza bey fennen (mecnun) dur. Va, (cin- neti vahid monomani) denilen marazi akliye muptelâdır. Ve bu hastalık ken- disinde (cinneti taazzum) seklinde gö- rülmektedir... Kendisini büyük görür. İndinde, kendisinden başka, kimsenin kadri, ehemmiyeti, meziyeti, hizmeti yoktur. Mazide de, gelmemiştir. Hâlen de yoktur... Vefatından sonra evrakı metrükesini aşırdığı; ve, lâyihalarının altına kendi imzasıni koyduğu mer - hum Şefkati beyin namını bile zik - retmez. (O, niçin çalışıyor?.. İntikami şah - si için.. (pozitivist) ler arasında işti - har etmek, Avrupa ekâbir ve ricaline yaranıp bir kapıya intisab eylemek için turu hareket; Avrupanın, Hiristiyan âleminin, matbuatın mizacını okşıya- cak neşriyatta bulunmaktır. Bu neşri- yatın, menafii Osmaniyeye muvafık olmadığını hiç hatırına bile getirmez. (Osmanlıların ve Müslümanların bedhâhi olarak tanınmış olan (Patri) gazetesinin muhbirile mülâkat eden Ahmet Rıza bey; cemiyetten tardını, ona şu suretle anlatmıştır: — Şarkta Hıristiyanlar, İslâmlardan ziyade mağdur, mahküm ve mazlum- dur. Ben, onların da müsavi haklara nâiliyetlerine çalışıyorum. Cemiyet i- se, bilâkis Müslümanların taassubunu tahrik ile Hırastiyanları mahküm bı - rakmak istiyor. Bu sebeple birbirimiz- den ayrıldık. Muhbir, bu muhavereyi gazetesine koyuyor. Rıza bey, bunu reddedemez. Reddetmek için, hiç olmazsa kendi gazetesile tekzip ve tashih etmek lâ- zimedendi. (Rıza bey, altı senedir Fransada mukim bulunmasından — bilistifade, (Fransa himayesi) ne girmeyi istida eylemek denaetini bile irtikâp ey - ler... Buna da artık, (hayır) diyemez. Çünkü, muhakemeyi müteakip Fransa evrakı havadisi bunu ilân ettiği zaman tekzip etmesi icabederdi.)| * Ağır kısımlarından çoğunu tây e! - tiğimiz bu yazılar: Ahmet Rıza beyin hayatında yazılmış, ve hattâ ilân e - dilmiş.. bir çok da münakaşalara sebe- biyet vermişti. Bu münakaşalar ise, faydadan ziyade zarar temin etmişti. Nitekim; Osmanlı imparatorluğunun on senelik Meşrutiyet devrini felâket- ler ve fecaatlerle dolduran.. ve niha - yet, o koca imparatorluğun batmasin- da oldukça mühim bir âmil olan (Mu- Pazarlıkla Satılık Emlâk |yan olan bir cihet varsa, o da (kat'iy- halefet) işte, bu tarihlerden itibaren baş göstermişti. Bu suretle başlıyan muhalefet, her gün ve her vesile ile artmış; seneler geçtikten sonra cemiyetin en nüfuzlu bir şahsiyeti olan Ahmet Rıza beyin şahsından, cemiyetin umum? heyetine ğ intikal eylemişti. Bu (muhalefet) te asıl dikkate şa- yen memleketin ve milletin faydasına temas eden meselelere dalr olmayıp) ; sırf (şahsiyat) a taallük etmesi idi. Ni- tekim, o günden başlıyan (Muhale - fet); taaaa, Osmanlı imparatorluğu batıncaya kadar ayni iğrenç mecrayi takip etmiş.. (şahsiyetlere taarruz) hu- - dudunu geçmemişti. i * İ Abdülhamid, (Jon Türkler) arasına böyle bir nifak ve ihtilâf girdiğini ha- ber alır almaz, derhal bundan istifade etmek istemişti. Kendisinin en emin o — duğu (hususi bendegân) mdan (ser hafiye) ferik Ahmet Celâleddin pa « şayı (Paris) e göndermişti. Abdülhamid, bu sadık yaver ve tlü- fekcisini (Paris) e gönderirken, bir hayli mikdar da bol para ve geniş de bir selâhiyet vermişti. Bu bol parayi hâmil ve bu geniş selâhiyeti hâlz olan Ahmet Celâleddin paşa, - Parls'de şu vazifeyi ifa edecekti: . i 1 — Tahsilde bulunan talebeden fa- ) kir ve tahsil için paraya mühtaç olan- lara, maaşlar tahsis edilecek... Şu şart- la ki; bunlar, yalnız tahsil ile olacaklar.. siyaset İşlerlle uğraşmayi derhal terk edecekler; ve bilhassa, zti şâhâne aleyhinde bulunmaktan külliy- — yen vazgeçecekler. (Arkası var) Â Esas No.sı Mevkii ve Nev'i E_qııib 94 Heybeliada'da eski Yalı, Yeni Ay Yıldız s0- kağında 2 No.lı gazino. 1000 Lira 100 Büyükada'da Nizamda Nizam deresi sokağında 19 No.lı içinde kuyu ve eski alât ve edevatı müştemil 4928 metre murabbat arsa. 200 , .| 106 Büyükada'da Nizamda Nizam deresinde 5 > No.lı 1573,50 metre murabbaı arsa. S0 , 303 Heybeliada'da Tur yolunda 1,2, 3 No.lı 5398 metre murabba tarla, 240 , 304 Heybeliada'da Tur yolunda 8 No. lı 15905 metre murabbar tarla. 400 , 305 Heybeliada'da Tur yolunda 6 No. lı 3977 metre : murabbar tarla, 160 , 558 Büyükada'da Nizamda Yücetepede 2 No.lı 2031,25 metre murabbaı bahçe. 4 » 559 Büyükada'da Nizamda Nizam sokağında 179 ada, 7 parsel No. lı 2762 metre murabbaı D0 » 560 Büyükada'da Nizamda Nizam sokağında 1 ada, 4 No.lı 866 metre murabbaı arsa, &0 » 641 Büyükada'dae Nizamda Nizameddin sokağında ; 1-3 kapı, 166 ada, 2 parsel No. lı eski Seferoğlu köşklerinden ayrılma bahçeli ahşap köşk. Mevkileri yukarıda yazılı emlâk bedelleri peşin veya takaitle — ödenmek üzere pazarlıkla satılacaktır. Geri bırakılan taksitler için — faiz ve komisyon alınmaz. İsteklilerin 29 Temmuz 1936 tarihine tesadif eden Çarşanba günü — saat onda Şubemize gelmeleri. (B92) ——— Keşif bedeli 834 Hira 44 kuruş olan Türbede bulunan eski Maarif | binasına yapılacak elektrik tesisatı açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif — ] evrakı ve şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülür. İstekli olanların Nafia Vakâletinden elektrikcilik Eksiltmeye girmek isteyenler 2490N.lı kanunun tayin ettiği vesikâ ve 63 liralık muvakkat teminat 29 Temmuz 936 Çarşamba günü saat 15 de Daimi Encümende bulun- calışıyor... Bu sebeple kendisince dı'.is-J malıdır. İstenbul Belediyesi İlânları ehliyetnamesi bulunması şarttır. makbuz veya mektubile beraber (4022) - (B.)

Bu sayıdan diğer sayfalar: