* Hergün Milletler Cemiyetinin Alacağı yeni şekil 4 M bahsolan mesele, cemiyetin mahıdır. Me- selenin ortayâ çıkmasına sebep, cemiyetin en büyük ve en mühim vazifesini yapama- ması, bir tecavüz ve istilâ harbine mani o- boş ' bir idir. illetler Cemiyeti Asamblesinin top- landığı bu sırada en çoök mevzuu- lamıyarak vaadettiği emniyetin iddindan ibaret olduğunu Milletler maksad, emniyeti korumak mak olduğ den ibaret olduğunun anlaşılması, Mi ler Cemiyotinin varlığı ile yokluğunu savi saydıracak ve her milleti daha sağlam esaslarda ve bağlantılarda a- rYamağa sevkedecek mahiyettedir. Bunun böyle olduğunu herkes bildiği için Milletler Cemiyetini kurtarmak üzete âdeta son bir teşebbüs vukü bulmakta ve bunun için her tarafın ne di kik edilmektedir. Çünkü herkesin bildiği bir sırra- göre, İngiltere ve Fransa alâkadar — devletlere müracaat ederek Milletler Cemiyetine ve- rilmesi istenen şekil hakkında projeler top- lamakta ve bu projeleri tetkik etmektedir- he ' Bu tetkiklerden ne çıkacağı bilinmiyor. Fakat milletlerin münasebetlerini bir ka- nuna, bir nizama tabi bulundurmak ve her milletin gelişi güzel vermemek için Milletler Cemiyetini kurtar- mak üzere ortada ciddi bir temayül bulun- duğu da muhakkaktır. Onun için, milletlere gayri muayyeş vazifeler veren ve takat getiremiyecekleri yükler yükleyen yasa tadil edilir: vazifeler gayet sarih bir şekilde tesbit olunur; zecri tedbirler kat'i, seri ve tesirli bir mahiyet alırsa vaziyet değişir ve Milletler Cemiye- ti, üzerine aldığı vazifeyi yapabilecek bir hale gelir, deniliyor. Bundan maksad, Milletler Cemiyetine mza olan her devletin emniyeti tehdit eden bir hâdise karşısında ne yapacağını, iktisa- di ve mali boykotaj mı, yahut askeri ted- birler mi alacağını bilmesi ve derhal zifesini yapmasıdır. Bu vaziyete göre, menfaatleri müşterek gruplar, birlikte hareket edecekler, bu gruplardan berhangisi bir tecavüz hareke- ti karşısında kaldı mı, bu tecavüzü berta- zaf etmek için faaliyetg geçecek; — diğer devletler de üzerlerine aldıkları vazifeleri bilerek bunları yapmağa başlayacaklardır. göstermi Cemiyetinin — teessüsünden ve sağlarnla- una göre bunun boğ bir hayal- & €emniyelini ndüğü tah- hareketine meydan va- Bu bakıma göre, Milletler — Cemiyeti fçinde mütekabil yardım paktlariyle - bir- biriyle bağlanan gruplar bulunacak ve bu gruplardan her birinin esas — vazifeleri ile tâk vazifeleri olacaktır. Esas vazifeler, em- mniyet meselesine ait olanlardır. Tâli vazi- feler, bunları tamamlayanlardır. Milletler Cemiyetinin bu sayede azami €emniyeti temin edeceği kanaati bugün yı — Vâş yavaş yayılmakta ve cemiyeti izmil lülden korumak için bu yolda atılacak 3- — dimin müvaffak olacağı zannedilmektedir. labeş harbi, bugünkü Millet- inin emniyet verecek mahiyet- te olmadığını ispat etmiş, tecrübe aksak- hğın nerelerde olduğunu göstermiştir. Yeni düşünceler, geçirilen —tecrübeler- — den mülhemdir. Bunların da değerini — İamak için yeni tecrübeleri — beklemeden — evvel yapılacak iş, her milletin kendi em- niyetini kendi kuvvetlerine ve kendi silâh- - larıma istinad ettirmesidir. Gaeeeereenesesenennn an İdam mahkümlarını nakleden #raba Fransada idam mahkümlarını kiyo- /— tine götüren vasıta iki ihtiyar beygirin — çektiği arabadır. Motörlü vesaitin te -| rakki etmiş olmasına rağmen Fransız- lar bu atlı arabadan vazgeçmemişler- dir. Zira, bir adamı ölüme koşturarak — götürmek istememektedirler. Geçenlerde bir cinayet işliyerek ö- — küme mahküm olan Albert Mahien is- /— minde bir adam ölüme gene o ağır a- — Bar giden araba ile götürülüyormuş. kümun arabada canı sıkılmış: — Şu atları kırbaçlayın da - biraz — bızlı gitsinler, demiş. Ve sonra da hayvanlara acıyarak: —— — Durun beni indirip bir otomabi- le bindirin diye rica etmiş. Fakat an'a- me bozulamıyacağı için bu teklifi ka- ğ bul edilmemiş.” SON POSTA eli 5 . Resimli Makale Esneyen adam çok yiyen, az çalışan, İş- sizlikten camı sıkılan adamdır. ” Çalışan adam esnemeğe vakit bulamaz. İş başında bir adamın esnediğini —biç bir vakit göremezsiniz. Fakat mideyi boğazına | kadar dolduran kuvvetli bir yemekten son- ra bir şezlonga uzanarak kendisini bırakan Adamda derhal bir gevşeklik, bir yumu « şama, bir esneme başlar. Esnemek iş: alâmetidir. İşsiz a - :.. da dünyada en çok canı sıkılan insan- ar. İş, can sıkı'ısının, üzüntünün en kuv « vetli ilâcıdır. Esnemek saridir, — tenbellik gibi. Çalışanların bulunduğu muhitte insan tenbellik edemez. Fakat caneyen işsizler a- rasında çalışkan bir adam bile gevşer. Çalışınız, ve etrafınızda çalışkan bir mu- “| hit yaratınız. Hırsızı hamamdan Çıplak uğratan Çıplak polis! Tokyoda maruf bir hırsızı bir polis memuru hamamda tanır.Evvelâ hiç se- | sini çıkarmaz ve onu tarassuda başlar. Hamarmda ikisi de yıkandıkları için çıp- lak bulunuyorlarmış. Hırsız polisi ta - nımiş ve hamamdan çıkmak — istemiş. Polis onun kaçacağını hissedince ken- disini takip etmiş, ve tam giyinme ©- dasında yakalayacağı sırada adam eş- yalarını koluna alarak çırılçıplak kaç- mıştır. Polis giyinmek için beklerse elinden adamı kaçırarak, o da ayni vaziyette o- nu takibe başlamış. Sokaklarda timar- haneden deliler boğandı sanmışlar. Nihayet ikisini de deli diye tevkif et- mişler. | Hırsız yakalanmış, hem hirsızlığın- dan ve hem de âdabı umumiyeye mu- gayir hareketten hapse mahküm ol muş ,polis memuru ise, bir - taraftan bu ele avuca geçmez sabıkalıyı yaka - ladığı için taltif edilirken, diğer taraf - tan da, âdabıumumiyeye muğayir ha- reket ettiği için cezaya çarpılmıştır. * Gazeteciler neler yaparlar ? Gazeteciler okuyucularına havadis yetiştirmek için bir çok fedakârlıklara katlanırlar. Bir Fransız gazetesi Av - rupadaki gazetecilerin bazı mühim ha- vadisleri nasıl naklettiklerini anlat - maktadır. Bu vak'alar gazeteciler arasında u- nutulmaz hatıralar halinde yaşamak - tadır. 24 Şubat 1848de Times'in O,Reilnly ismindeki muhabiri, Fransadaki ihtilâli Londra karilerine ilk defa bildirmek için Manş denizini ufak bir sandalla ve tek başına geçmiştir. 1876 Sırp ihtilâli esnasında ih- tilâl — sahasını dolaşan 12 muüuha - birden 3 tanesi ölmüş ve 4 tanesi ya- ralanmıştır. Bu bahiste ismi geçen .en meşhur gazateci Öppent de Bolwiz'dir. 1815 Berlin muahedesinin metnini, muahe- denin imzalandığı gün gazetesinde, yani Times'de neşre muvaffak olmuş- tur. Bunu nasıl - başardığına — gelince, Bir karilimiz yazıyor: kahve içtik. Önümüze testi içinde bir su yemek yedik ve yemek yerken hıyarını, doma'esini kendimiz satın alarak yaptığımız bir salatayı gazinocuya vererek zeytin- yağı sirke döktürdük. Kalkarken önümüze getirilen hesap pus- lasında şunlar vardı: Yirmişerden iki kahve 40, su 10, zeytin- (SÖZ AR Geçen pazar günü iki arkadaş Boğaziçinde bir gazinoya git- || tk. Burası lüks bir yer değil, âdeta bir kur kahvesi idi. - Birer #— * HERGÜN — BİR FİKRA Talihsizlik budur! Mektebi Sultanide arkadaşlık etti - ğimiz bir Kenan vardı. Bu çocuğun ten- belliği darbı mesel hükmüne girmiş'i. Sıhhati yerinde, iriyarı, gürbüz ol - duğu halde, yerinden kırmıldamak iste- mezdi. Mektepten çıktıktan epey sonra, bir gün kendisine rasgeldim. — Ooo! Maşallah, Kenan!. Ne â - lemdesin, ne İş görüyorsun? diye sor - dum. — Hiç, anamt. Boştayım.. cevabını verdi. — Evet ama, güçlü, — kuvvetlisin, Ne diye bir iş tutmtyorsun? Kenan acı acı gülümseyip, başını sal- hadı. — Talihsizim, anam! dedi. Ağır iş- lere gücüm yetmiyor.. hafif işler içinse fazla kuvvetliyim.. hâsılı hiç bir iş tu- tamtyorum ! —— ——— * Kimya asistanları artık kadın ASINDA | Habeş İmparatoru Kızını kaybetmiş e Habeş İmparatoru Haile Selâsiye şu |sıralarda belki de dünyanın en betbaht adamıdır. Memleketin dertleriyle uğ - raştığı yetişmiyormuş gibi, bir de şim- di aile işleriyle uğraşmağa başlamış - tur. İsviçrede oturduğu müddetçe hükü- met kendi malikânesinde ikamet et - mesine müsaade etmemiştir. Bu yüz- den de kralidehşetli para sürfederek — tellerin birine inmiştir. Bir iki gün evvel, kral polise mü - racaat etmiş, ve —sabah saat altıda Fransadan geçerek gelmesi lâzım ge - len kızı Prenses Tsahai'nin —trenden olacakmış Bu serlevhayı okuduktan sonra bi- zim —Üniversitemizden bahsediyoruz zannetmeyiniz. Mesele büsbütün baş- kadır ve dünyayı islâh etmek için atıl- mış ilk adımlardan biridir, Evet, Fransada bir kız mektebi açıl- mış ve bu mektepte yetişen genç kız - ların kimya asistamı olmaları: karar - laştırılmış, bunların mevcut müessese- lerde çalıştırılmaları için teşebbüse gi - rişilmiştir. Mektep açılırken resmi küşatta şu sözler sarfedilmiştir: — Kimya, ucu bucağı olmıyan bir ilim şubesidir. Fakat insanlar bu ilim şubesinden şimdiye kadar daima menfi surette istifade etmişler ve boyuna öl- dürücü ve tahripkâr keşiflerde bulun - muşlardır. Kadınlar hilkaten — meraklı | ve merhametli oldukları için, kimyevi maddelerin üzerine daha büyük bir| sicçekla eğlikiletekieş lakir srak pi manda, tahripkâr vasıtalar aramakla meşgul olan erkeklerin dizginlerini merhamet, şefkat sevimlilikleri ile tutabileceklerdir. klüpte tanıştığı bir diplomatla ahbap olmus, kendisine bir hayli para vermiş, her akşam klüpte birbirlerine, rasgelir- ler, tabit şüpheyi davet etmemek / için temasa geçmezlermiş. Yalnız birbirle- rinin şapkalarını değiştirirlermiş. Dip- lomat da, her gün tesbit edilen mua - ve çıkmadığını, ve kendisinden hiçbir haber alamadığını söyleyerek tahki - kat icrasını istemiş, ve kızının kaçırıl- dığından veya bir suikaste kurban git- miş olmasından şüphelendiğini bildir- miştir. Bir kaç saat sonra mesele anlaşıl - mış, ve Prensesin trende uyuyup kal- diğı ve kendisinin rahatmız edilmiye - rek bulunduğu vagonla istasyonun bir kenarına çekildiği öğrenilmiştir. dr En fazla kırmızı s: güneş çarparmış İngiliz doktorları yeni bir keşifte bu- lunmuşlardır. Bu keşfe nazaran, gü - ne$len en az müteessir olanlar esmer- ler ve siyah — saçlılarmış. Sarışınlara güneş daha çok vurur ve onların gü - neşe mukavemetleri daha az olurmuş. Kızıl saçlılara geince onlar güneşin şu- alarına hiç tahammül edemezler ve ça- bucak güneş çarpmasma maruz kalir- larmış. ları * Maksim Gorkinin son sözleri Kendisini on senedenberi tedavi e- den doktor Levine, Maksim Gorki hakkında demiştir ki: «Eğer Gorki 40 yaşında iken verem elmasaydı, daha pek çok yaşardı. On sehede 6 'defa şiddetli grip oldu. Gorki ölmeden evvel şu sözleri söy- lemiştir: hede hükümlerini şapkasının içindeki bir kâğıda yazarmış... İSTER İNAN İSTER İNANMA! — Harpler olacak... Hazır olmak lâzım... Sakın gafil avlanmayınl.. yağı sirke 25, garson 10, yekün B5. getirdiler. Bir arahk Garinocuyu çağırdım. — Eğer utanmazsan ben şa 25 kuruş sirke, zeytinyağı pa- rasını vereceğim dedin, Adam pürhiddet garsonu çağırdı ve bağırarak şu emri verdi: — Nedir bu kepazelik diye bağırdı, utanmıyor musunuz, beyler yabancı mı? Sirke, zeytinyağı için yirmi beş kuruş yaz- kwrım? Beyler yabancı değil. Sil onu da yaz 20 kuruş. İSTER İNAN İSTER İNANMA! ÜÜÜT ŞN ÜÇTÜN ÜĞN EL ÜTT NŞEİNŞEEEAEDTĞRRŞERnaL| | ÇOŞEEKĞİ etiz Temmuz 2 v zi eeanaaeağ f . » Sözün Kısası Hiddetimiz Böğlelerinedir ! Ermel Talu azı yabancılar dillerine dolamışları liği ecnebi düşmanıdır.. perverdir.. Şoven'dir, derler. Bir kere, müfrit milliyetperver olmanıd bir suç telâkki edilmesini kabul — eyliyene lerden değilim. Yurdunu, — milletini — seva mek ölçüye tabi olanltaz. Ve bu iki şey ng kadar 'çok sevilecek olurma, ©o kadağ hayirlı, o kadar iyi olur. Şovenizmin muzır olduğu nazariyesini zax man — iflâs — ettirmişti.. En — kuvvetll milletler bugün en çök Şoven olanlardır. Lâkin bizim milliyetperve: venizme kadar gitmez. Hele ec nt kat'iyyen değiliz. Garazsız, ivazsız bizd dostluk gösterenlere biz de kendi dortlur Türk gençi dır: Türk münevverleri üfn. — milliyetı bi di gumuzu bütün samimiyetiyle baz Ancak, © iddiadayız ki Garplilı nüz bizi, bizim inkılâbımızı anlayamışmışlardır. Onlar, henüz, riz Osmanlı imparatorluğu ile yepyeni v dipdiri Türkiye Cumhuriyetini ayırt edes memektedirler. Pek çokları bu yurdu hâlği kapitülâsyonların hak ve h hükümleri altında, istismnar sir bir ülke farzediyorlar. Agı daha bugüne kadar, Türe kleri de Bedevi sanıyore , Nerdeyse linç kanununun vâzü ve tat« bikçisi olarak bizi gösterecekler. Avrupadan, ilimlerine hürn rüyada bile göremiyecekleri yül sek aylıklarla buraya kendi üni ze getirttiğimiz bazı profesörler bir gün o4 |lur, bu müstesna kazançları elden gider di« ye, yanlarında feragatle çalışan — doçente İlerimizi istirkap, techil ve tahkire ediyorlar. İstiyorlar ki, bu gençler yetişmesin vg sağmal inek yalnız kendilerine süt versin.« tâ haşre kadarl! Abdülhamidin celbettiği mütehasmılat İ 4a aynen bu kafayı taşır, bu gayeyi güders |lerdi. Biz. bütçemizden fedakârlık — «dim <4 bu çelebileri buraya celbediyorsak, muka- bilinde de kend. den menfast bekliyos ruz. Yoksa biz. süs için, snobizm için idae ye ve kültür kurullarının başında, —nazaş boncuğu kabilinden mütehasmı bulundura« çak enailer değiliz. Kendi gençliğimizin irfanına da, ima« nina da, enerjisine de itimadımız — vardır« Bizim doçentlerimiz yetişecekler, ve elbete |te bir gün gelecek, o yabancı profesörlek İrin yerlerini, ayni kabiliyetle — tutacaklare dır. Bizzat inandığımız bu hakikate başkas larından da hürmet bekliyoruz. Ve — şayet; doçentlerimizin içinde iktidarı zayıf olan« lar varzsa, bunun mes'uliyeti yine onlari yetiştirmiş olan yabancı kültür mücssese- lerine taci olmak lâzım gelir. Yine tekrar ediyorum: Bize — uzatılan eller, gerçeklen döost eliyne, sıkarız. Yok, parmaklarının ucunda, kanımızı. — serveli. mizi emecek birer vantuz görürsek, o zas man bizden pasol Hassasiyetimiz bu naktada.. ve hidde- ümiz de böylelerindedir. P_ C labi Biliyor Muasunuz? arız. hes lâyıkilg münkaa Tsitemis cür'el | — Trigonokelal nedir? 2 — Tanzimat kabramanı Âli Paşa kim« dir? 3 — Halifeliği uzun yıllar ellerinde tu- tan Abbasilerin müessisi kimdir? 4 — Ril mücahidi Abdülkerim Fransız ve İspanyollara karşı kaç sene evvel har- be tutuşmuştu? 5 — Sırtlanın hangi ayakları daha kı e sadır? (Cevapları Yarın) * Dünkü Sunllerin Cevapları: | — Avustralyanın başka bir ismi de Yeni Hollandadır. 2 — Avustralyanin başlıca — şehirleri Melburn, Sidney, Adelhide, Ballara, Brise |bon. Perthdir. 3 — Avustralyanın 6 milyon — nüfusu içinde 2 milyon Avrupalı vardır. 4 — Avustralya 1901 de İngilti idaresi altında , , terenin elarak