Futbolcuları Niçin Berline Yollamamalıyız ? (Baştarahı | inci sayfada) tİ, askerce ve gayet açık bir bakışla göz- den geçirdiler. Bundan dolayı teşekkür et- mek bir borçtur. Bu borcu yerine getirir- ken, kendilerine vermeyi vadettiğimiz ce- vabin gecikmiş olmasından dolayı da özür dilemek yerinde olur. Sayın general: I — Olimpiyatlara gitmeli mi, gitme- meli mi? 2 — Gidilecekse hangi müsabakalara iştirak etmeli? 3 — İştirak ettirilecek sporcuları nasıl ayırmalı? Yaşayış denilen sırlı mefhum mütema- di bir tahavvül olduğuna göre, «Son Pos- tan gibi münhasıran bayalın o dinamizmi ile alâkadar olan bir gazete için «Olimpi- yatlara iştirak o etmemeliyiz?» — talebinin ileri sürülmesi, itimat buyurulsun ki, içimi- zi sızlatan acı bir fedakârlık olmuştur. Bi- naenaleyb, bu vadide sesimizi yükseltir - ken, bizim de istinat ettiğimiz bir takım e- saslar vardı. Bu esasları, burada, bir defa daha sıralamak memleket sporuna hizmet etmek, siz Türk sporunun başkanına karşı da bir nezaket eseri olacağı için, bu hizmeti yerine” getirmekten bususi bir haz duyu - yoruz, Sayın general, Evet! Olimpiyatlara işürak etmiye ka- râr vermiş elli küsur millet vardır. Bir de bir Türk milleti vardır ki şehametli mazisi, kudretli hali, iman ve ümit dolu istikbalile, yer yüzünün nadir hasletli, güzide varlık- lsrindan biridir. Bu millet bütün dünya #por federasyonlarının azasıdır. Gönül is. tiyor ki bü iştirak «kâğıt östündes kalma - «wn. Fakat, bu milletin spor işleri şimdiye kadar o kadar fena ve dar klüp zihniyetle | idare edilmiştir ki, müsaadenize dayanarak | söyliyeceğiz; Türk milletinin sporu, yani bizim #porumuz. çok geti kalındır. Bu gerilik kırkıncı derecede midir? Ellinciye kadar da gerilemiş midir? Bu hususta sa - rahatli bir kat'iyet arzedemiyeceğiz. Fakat olimpiyatların hikmeti tesisi, mün. hastran atletik sporlan teşvik ve inkişaf et- tirmek olduğuna göre, futbol, eskrim, bi- siklet gibi modem sporlarla alâkası bu «| İkomıyan, fakat zamanın bir bid'ati olarak bu sporları da içine alan bu güzide vücut- lular meşherine, o atletlerimizin, yani asıl iştirak etmeleri lâzım gelen “delikan! işörak ettirilememeleri de gösteriyor ki, saf spor bakımından Türk sporu, yani Türk atletizmi çok geri bırakılmıştır ve bu, lıların iyi idare edilememek yüzünden böyle ol muştur, Sayın general, Olimpiyat demek atletizm demektir; at- İetlerimizin de 1936 Berlin olimpiyatları » na iştirak edebilecek vaziyette bulunma » maları davayı kökünden hallediyorsa da, biz, bu memleketin yüreğinde daimi bir dert gibi duran futbol meselesini de, bu münasebetle deşmek ve bu deşilmiş davayı salâhiyetli tetkikinize arzetmeyi faydalı bu- Muyoruz. - Sayın general, Takribi olarak söyliyebilmek mümkün- dür ki bizim amatör milli tekiımımız An- kora, İstanbul ve İzmirin sayısı on beşi geçmiyen mahdut dereceli takımları sra andan seçiliyor. Başka memleketlerde ise, bu seçim, en ufak köyüne kadar spor teşkilâtına bağ- lanmuş, yüzlerce, hattâ binlerse spor klübü arasından yapılıyor. Ortada duran şu mü- savalsızlığı bir tarafa bırakalım ve ele, kıy- metli beyanatınız arasında zikir buyurulan istatistiği alalım: 1935 yılının başından bügüne kadar ya- pılan futbol temasları, maalesef, bizim, limpiyatlara iştirnkimiz lehinde ileri si lebilecek bir miyar olamaz. Futbol ekipi - mizi olimpiyatlara iştirak ettirmek için hele Avusturya takımı ile yapılmış olan maçı, kat'i bir esas ittihaz etmek, ayni isabetsiz” : Bu takıma karşı İzmir e- kipinin aldığı netice ile, ayni İzmirlilere karşı Ankaralıların istihsal ettikleri mu - vaffakiyet, futbol denilen spor şubesinde, yabancı bir ekibin yabancı bir sahada, biraz şanasızlığın inzimamile düşebileceği fena vaziyeti çok iyi tesbit eden bir hâ - dise sayılmak gerektir. İngiliz takımının, Avusturya ve Brükseldeki muvaffakiyet- sizlikleri de, «Son Postas tezini tekviye eden âmillerdir. Maamafih, spor meyda - nında mağlüp oluşu ne şerefsizlik, ne de milli izzeti nefse indirilmiş bir darbe te - lâkki etmek gibi tıflane düşüncelerden çok uzak bulunan «Son Postan, umumi spor varlığımızın vaziyeti noktasından, olim - piyatlarda düşülebilecek gülünç dereke - den endişenaktır. Ve bu endişenin sevki - ledir ki olimpiyatlara iştirak etmenin a - leyhtarı bulunmuştur. Sayın general, Sekizinci spor kongresinde bir murah- has bayanın kayakçılarımıza karşı yerli ve yabancı tenkitkâr neşriyattan bahsederken bu bayanın, bizim öz gazetelerimizin ten- kitlerini daha biaman bulması ve sporcu larımızı, spordan yıldıracak kadar kuv - vetli görmesi, bilmeyiz, ne dereceye ka - dar isabetli bir görüştür. Kanaatimizce tenkit, tenkittir. Her han-| gi bir yazı karşısında paniğe uğrayacak o- lanlar, esasen nefislerine eraniyeileri olmu yün kimselerdir. Bu sebeple, bir yanşta sonuncu gelen bir kimsenin paniğe uğramaması için, onun bu vaziyetini nasıl ifade etmek mümkün olur? Bunun için hususi bir formül bulunabi. | leceğine kani bulunmuyoruz. Ve tahmin ediyoruz ki cinsiyetine hâs olan rikkatin tesirile bu neşriyatı takip e den o bayan murahhas, muhtemeldir ki telâkkilerinde izamkâr davranmış bulun- sün. Yelkenci, o eskrimci, bisikletçilerimiz hakkında, evvelce yazdıklarımızdan nü « kül etmeyi icap ettirecek ortada yeni es » bap mevcut değildir. Kendilerine güven- leri gene kendi ifadelerinde kalan bu ar- kadaşlar için bütün temennimiz, içimizi reten aksi korkuya rağmen, nikbin teşki » İâtçılarımızın görüş ve düşünüşlerinde isa- betli davranmış olmalarım kuvvetle dile - meye inhisar etmektedir. Güreş ekipimiz hakkında ise, Almanlarla yapacağı maçın neticesini beklemeden dahi, daimi hay « ranlığımızı tekrarlamayı bir vazife biliriz, 2 ve 20 komprimelik ambalajlarda bulunur, Ambalaj ve komprimelerin üzerinde halisliğin timsali olan G markasını arayınız. SON POSTA Spor Basketbol Maçını kazandık Bu gecede Alman güreş- çileriyle maç var Berlin Olimpiyatı hazırlıkları müna- sebetile tertip edilen Türk-Yunan bas- ketbol maçı dün gece Beyoğlu Halke - vi salonunda büyük bir kalabalık önün- “İde yapıldı. Müsabakada Türk spor kurumu w- mumi reisi general Ali Hikmet Ayer- İdem, basket bol federasyonu reisi To- kat saylavı Süreyya Gencer, güreş fe- | derasyonu reisi Ahmet Fetgeri, atle - İtizm federasyonu reisi Vildan Âşir, spor kurumu umumi kâtibi Nizamed - din Kırşan ile spor teşkilâtımın bütün detini Ye hazır balinğyorlrdi Oyun hâkemin düdüğiyle' başladı. Her iki taraf tailk anlarda bir bocala- ma devresi geçirdiler Ondan sonra Türk takımı hâkimiyeti eline alıyor gibi oldu. Birinci dörtte bir zaman bitti. İkinci dörtte bir zamanda artık Türk takımı- nın ağır basmağa başladığı görülmek- teydi. Ve bunun neticesi olarak birinci haftaym nihayetinde Türk takımının gol adedini 13, Yunan takımınıki 4 ol muştu. İkinci haftaym hararetli bir surette başladı. Yunan takımı aradaki sayı far- kını kapamak için gayret ederken Türk takımı da gol adedini fazlalaştırmağa çalışıyordu. İkinci haftaymın üçüncü İdakikasında Türk takımının yaptığı fgoller 18 e çıkmıştı. kımı 22 sayı ve Yunan takımıda 4 sayı yapabilmişlerdi . Oyun son. saflıasna girmişti; Türk İtakımı teknik itibariyle daha yüksek olduğunu birçok fırantlarda #abat edi- yordu. Oyun Türk altında 49 a kar, nanlıların mağlübiyetiyle bitti, Alman güreşçileriyleilk maç Almanların meşhur Dortmund güreş takımı dün sabah konvansiyonel ile şehri- mize gelmiştir. Almanyanın ikisi mıntaka, beşi muhte h£ senelerde şampiyonluk kazanmış güreş çilerinden olan kafile yedi müsabık ve bir İ idareciden mürekkeptir. Güreş federasyonu bu akşam yapıla cak müsabaka için 56 kiloda Kenan, 6l de Yaşar, 66 da Yusuf Aslan, 72 de Nu- ri, 79 da İbrahim, 87 de büyük Mustafa, ağır siklette Samsunlu Ahmedi — takıma koymuştur. İbrahim ile, Samsunlu Ahmet serbest güreş yapacaklardır. Müsabakalara bu ak- şam 8,30 da başlanacktır. General Ali Hikmetin teftişleri Türk Spor Kurumu Umumi Reisi Ge- neral Ali Hikmet, ikinci reis Halid Bay- rak, Atletizm federasyonu reisi Vildan Â- şir, İstanbul mmntakası reisi Fetbi Tahsin Başaran, muntaka kâtibi Halid ile beraber dün öğleden sonra Boğaziçinde bulunan klüpleri teftiş etmişlerdir. Umumi Reis Anadolu klübünde gör- düğü faaliyet ve mesâiyi çok takdir et- mişlerdir. Cuma günü Fenerbahçe, Hilâl, Altın- Ordu, Su sporları klüpletini gezeceklerdir. Boks Maçları İstanbul Boks Ajanlığından; I — 5 Temmuz pazar saat 20 de Be- yoğlunda Parmakkapıda Galatasaray klü- bünde Boks tecrübe maçları yâpılacaktır. 2 — Tartılma Galatasaray klübünde saat 16'dan 18 e kadardır. 3 — Bu maçlar Olimpiyat seçmelerine mebde olacaktır. Almanlarla Güreş Ve Tekiz Telefon Türk telsiz telefon idaresinden: takımının hâkimiyeti 27 Haziran Cumartesi günü o TTaksim stadında yapılacak olan Türk - Macar futbol maçı ile 29 Haziran pazartesi günü saat 20,30 da yapılacak olan Alman - Türk serbest güreş maçlarını spor spikerimiz Çelebi Sait tarafından stadyomdan naklen radyo ile neşredileceğini bildiririz. Üçüncü dörtte bir zamanda Türk ta-| şı 12 sayı ile ve Yu -| Hikâye Beş altı arkadaş müdürün odasında toplanmıştık. Mevsim yazdı.. Dişarıda si- kıcı bir sıcaklık var. Vantilâtörlerden im- dat umuyoruz. Şirket müdürü Bay Ali Uysal, temiz yü- rekli ve kendi halinde bir adamdı. Kim - seyle sıkı fıkı ahbaplığı yok.. herkesle ay- ni derecede samimiyetle konuşur. Gözle rinin içi daima herkese karşı şefkat ve iyi- likle doludur. Kimsenin evine gitmezdi. Onun şimdi - ye kadar bir arkadaşından sigara veya kah- ve içtiğini gören ve işiten olmamıştır. Bir garip buyu veya prensibi daha vardı; şe - hirde akrabaları çok olmasına rağmen.. on beş yıldır bu akrabalarının hiç birisine git“ miş değildi. Ne de akrabalarını » bütün misafirperverliğine rağmen » evine kabul etmişti, İşte şirket müdürü Bay Ali böyle bir a damdı. Konuşuyorduk. Günlük mevzular.. Aliş veriş piyasasının vaziyeti. ihracat işi...bu bahisler de bitti. Bir aralık, içimizden biri müdüre dön - dü: — Size, tuhaf bir şey soracağım amma, dedi. Bilmem sizi sıkımş olur muyum? Bir merak hani... Şu sizin akraba meselesi, A- caba babanızla, bütün ailenizin büyük bir kavgası mı, yoksa daha başka türlü bir dar. gırlığı mi var? Hakikaten bunu Bepimiz de merak edi- yorduk.. Arkadaşımızın bu meseleyi kur- calaması hoşumuza gitmişti.. İnsanlar öy- ledir. Meraklı, ve gizli bir şey öğrenmesini pek severler. Bu onlar için âdeta bir ihti - yaçtır; eğer öğrenmezlerse âdeta hasta » lanirlar.. Kafaları o mevzua takılır kalır. Müdür suali soran arkadaşa baktı, Göz“ lerini kırptı. Sonra gülümsiyerek: — Hayır, dedi, düşündüğünüzün biç biri buna sebep değildir. Vak'ayı anlatayım.. Bu o kadar ehemmiyetsiz ve küçük bir bö- disc ki.. Eski tarihlerde kasabadaydım... Zeytinyağı üzerinde iş yapan bir şirkette çalışıyordum. Depoda müthiş bir stok var- dı.. Hani bütün sermayeyi toplıyan bir stok. O yıl da mahsul çok bol oldu. Ney Anlıyacağımz bizim şirket iflâs edi- Şirketin illâs etmesi bir şey de ğildi amma.. Ben açıkta kalmıştım, Bize yol göründü tabi, Biriktirdiğim beş on li- ra ile geldim buraya.. Bildiğiniz gibi, ak- rabalarım çoktu. İçlerinden bir tanesine el- bet inerim, dedim. Nitekim de öyle yap - tm. Gençtim, neşeli idim. İndiğim evdeki ak- rabalanm beni görünce sevindiler. Yeni- den iş buluncıya kadar onlarda kalmayı ta- bil buluyordum.. Evet. İnsanları tasımı - yordum he Misafirliği ünde başladım Iş aramağa. Bir çok baba domtlarına gitüm.. Çoğu oralı bile değildi. uzamakta idi. üzülüyordum.. iğamı evdekilerine belli etmi - yordum. Misafirdim. Ve neşeli olmağa mecburdum. Evde hemen ben yaşta bir delikanlı; ve 'delikanlıdan büyük bir kız var., Bir de ha- lalari ile iki hizmetçi... * Geleli bir hafta olmuştu. Bir akşam ye- meğindeydik. Delikanlı sırıtarak ablasına sordu: — Abla, söylesene, böyle bir akşam yemeği dışanda, lokantalarda kaça ye » nir? Ablası da güldü: — Ben ne bileyim, dedi, Aliye sor.. O vakit delikanlı daha arsızlaştı: — Ali ne bilecek. Lokantalarda ye - meğe alışkın mı ki. Nedense boğazımdaki lokmalar durdu... Yutamadım. Çecuk bir şey demek iste - mişti belki amma,. Ben kızarmıştım.. Ertesi akşam yemeği henüz bitirmiştik. Evin küçük beyi bu sefer bana dönerek: — Yahu, Ali be, dedi, sen köy havaları bilirsin elbet. Köyde durdun çok. Hadi bi- Nakleden: Faik Bercmen | bir köy havası çağırsana.. Ne cevap vereceğimi şaşırdım. Köylem, de çok durmuştum.. Fakat köy havalari öğrenmek için değil — Ne yazık, ki bilmiyorum diye ceyag verdim. Hem köy türkülerini ne yapa » caksın sen. Gramofon çalın.. Daha iyi eğ lenirsiniz.. Baktım, müteakip günler, yemek bı larında insanların arsızlığından, pişkiniğ " ğinden bahis açılmağa başlandı. Amma ger rip çocuklar diyordum kendi kendime, Bir tatil günü.. Kır gezintisi yapalım des diler.. Bir çok akrabalar, kız erkek geğ " meğe gittik. Yollar çiçekliydi. Rüzgâr tatlı tatlı ip“ sanı okşuyor. Deniz uysal. Ve gök EK genç kızım arzulu mavi gözleri gibi idi. Ben bu dekora dalmıştım.. Yalnız yüzük - İyordum. Kimsesizdim.. Kimsesizlik çe zaman iyidir amma., İşte bazan insana de kunur. Kafilenin içinde, aramızda eski bir nül bağı bulunan bir genç kız da vardı. g kat yanıma sokulamıyordu.. Bu sırslarda evin küçük beyi benimle alışık olmadığım şakalar yapmağa başladı.i Beni galiba dalgınlığımdan kurtarmak işe tiyor diye düşündüm. Hattâ bir aralık hiz- metçilerin ellerinden yemek valizlerini & larak bana taşıtmak istedi. Likin bu kadanna benim gibi dayangi mıyan dostum genç kız kızardı: — Utanmıyor musun sen, diye deli » kanlıyı azarladı.. Yumuşak çocuğu bul dun da sırtına mı binmek istiyorsun., Küçük bey bozuldu. Kinli kinli baktı. Ben görmemezlikten geldim. Gezdik, dolaştık.. Ve yorgum argın eve döndük. Ertesi gün genç kız beni ziyarete geldik Hastalanı um biraz. Yatıyordum. Kal » kıp giyininciye kadar bizim oğlanla otur dular. di Kızcağız bu ziyaretlerini aki rd. O geldikçe ben neşeleniyordum doğrusu, Bir gün gene delikanlı: - Bana bak Ali, dedi, bulüşacak baş- ka bir yer bulsanız. — Peki kardeşim, üzülme.. Olur.. Kızı görüp söylemeden o gene gelmiş- Ni. O gün konuştuk epey.. Akşam olüveks miş hemen.. Onu evine götürdüm, döndüm. Evin merdivenlerini acele çıktım.. Yorulmuşum biraz.. Kapıyı çalmadan, dinleneyim, böys le ü soluk, yorgun girmiyeyim, de » dim. Ben kapının önünde durmuştum, ki igeş riden akrabam delikanlının koba sesini duydum. Benden bahsediyordu: — «Bizim ev neresi?.. Sığıntı hergele. Tufeyli. Misafirim olmasaydı gösterirdim gna ben.. Kelimeler, birer balyoz darbesi gibi ka fama indi. Ezilmiştim sanki. O vakit bi çek şeyler düşündüm galiba.. Ne kadar toy ve cahildim. O anda, birş den neler öğrenivermiştim.» Birisi sordu: — Peki, içeriye girdiniz mi gene Bay Al? Müdür, sanki o günü, o santi yaşıyor « Alnında iri iri ter dama Gülmeğe çalışarak de « banal Neyse... pauş gibi sıkılmıştı. İlanı peyda oldu. vam etti, — Hayir, girmedim. Merdivenden in « dim tekrar. Sokağa çıktım. Ve şaşkın gi bi dolaştım durdum. Nihayet bir sabahçı kahvesinde sabahi buldum. Tesadüf yardım etti bana. O gün bu şir ketin bir memurluğu münhalmiş.. Beni ak dılar. O vakittenberi akraba deyince tüylerim diken diken olur. “Bu belki ehemmiyetsiz bir hâdisedir. Fakat bende o kadar çok tesir yaptı ki.. İşte böyle. Tahmin ettiğis niz gibi bu soğukluk ne an'anevi bir kin « den ve ne de başka bir sebepten oldu Yalnız şu küçük vak'adan doğdu. Game —— —a— —n Devlet Basımevi Direktörlüğünden: Mikdarı Cinsi 800 Metre (o Açık kahve rengi ve nefti maroken, Tahmin bedeli 3360.00 Lira Muvakkat teminatı 252.00 Lira Yukarıda renk ve mikdarı yazılı marokenin 3 Temmuz 1936 Cuma günü saat on beşte Basımevimizde yapılacak olan açık eksiltmesine girmek iste « yenlerin muvakkat teminatlarını veznemize yatırarak o gün muayyen sa atta Komisyonumuza başvurmaları ilân olunur, «Şartname ve nümuneler ber gün Ayniyat Şefliğinde görülebilir.» (3554)