" Sormak olur mu?.. —— Ku j' .. li d ı_' Ka %_ Mektebe ha klr * Annen yazdırsın seni mektebel! ,, cevabını veriyor. “ Çünkü diyorum. “ Olmaz ,, çocuğa bakıyorum. Küçük kardeşime... Kendisi çamaşıra gidiyor, ona kim bakar?,, Yazan: Suat Derviş Mektepsiz kalan ço cuklardan beşi Kahvedeki masamın önü şimdi kalaba- lıklaştı kahvecinin bütün —gayretine — ve muhafızların bütün sertliğine rağmen ço- cuklar açık pencereden, bahçe parmaklı- || ğından şuradan buradan içeri dalıyorlar: || — Toyza.. teyze şimdi de beni dinle ar-| | tık. — Pehkri yavrum. — Ben de mektebe gitmek istiyorum. — İstiyorsun da nedan ıim_ıiyqn_un? — Babam yollamıyor. — Baban ne iş yapar? — Hamal.. — Baban seni neden mektebe yollamı- | , yor? — Gücü yetmiyormuş. — Çok parasız mı baban? — Hamallık bu Üç gün çalışır beş gün çalışmaz. Biz üç kardeşiz, bir de annem bir de kendisi beş ettik değil mi? O bize: «Sizin Üstünüze, başımıza boğazınıza bakayım yoksa mektebe yollayıp — kâğıt defter, kalem, önlük parasına mı yetiştire- yim? diyor. Bu sırada karşıma büyücek bir kanlı çıkıyerı deli- — İşte abla, bak diyor. Ben okumamış ikek çocuğu karşımda... gocukların bir nümunesiylm. — Senin okuyup yazman yok mu? — Yok. Ben kahvecinin çırağıyım. İsmim İsma- İldir. Babamın ismi Halit. Ve anam, ba- bam bani yoksuzluktan mektebe vermedi. Hep çalıştırdılar. Sekiz yaşındanberi boya- |. cılık ettim. Bakkal çıraklığı yaptım günde yirmi kuruşla çalıştım. Şimdi koskoca ço- |: cuk oldum. Yine bir hayat bir istikbal ümidi yok... Biz baş kardeşiz içimizden bir tanemiz mektebe gidiyor. Hepimiz ça- lışıp çabalayacağız bir onu yetiştirebilece- | ğiz. Geçenlerde duydum belediye sokak- | lara düşüp ahlâksız olmuş çocuklar için bir mektep yapmış. Esrara, yankesiciliğe bile alışan çocuklar orada okuyup adam ©- luyorlarmış. Sokağa düşmemiş, — namuslu ve ahlâkh çocuklar için de neden bir yatı mektebi açılmaz... Bak burada ne kadar kız, ne kadar oğlan çocuğuyuz. Hiç biri- mizin istikbal ümidi yok... Bu doğru mu?. İnsan okur da adam olmazsa kendi kaha- hati. Fakat okumadan adam olmazsa onun mes'ulü herhalde kendi değildir. Bu kızlar ilerde sokaklara düşerlerse, — bu çocuklar | bırsız, yankeseci olursa hesabı yine onlara Bakınız hallerine - 80- kakta çamur içinde büyüyorlar. Çamurda insan değil köpek — büyür. İşte şu küçük Hayriyeyi görüyor musunuz, onun da bir ağabeyi var. Ön yedi yaşında o da tıpkı benim gibi. Gel Hayriye buraya. Hayriye karşımıza geliyor: — Hayriye sen kaç yaşındasın? — Ön yaşındayım bayan. — Mektebe gitmiyor musun? — Babam yollamıyar. — Başka kardeşlerin var mı?., — Bir ağabeyim var. 17 yaşında.. burada... — Sen Hayriyenin ağabeği misin? — Evet efendim . — Senin de okuyup yazman yak mu? — İmzamı atacak kadar yazmak bili- Tim. işte — İşin nedir?.. — Her şey... Ben an bir yaşında işe başladım. Her i iş yaptım şimdi otomobil yi- kiyorüm. Babamız hamaldır. Tahsilimize Yetişemedi.. Biz cahil kakdık amma... Bi- Zim çoluğumuz çocuğumuz yetişirse dilenu' - Yine okuturum. Cahillikten güç hiç bir şey hk... Dünya cahil ıçin'kıpkara. Ne olu- 'a di mı |, ancak |: yor, ne bitiyor, ne gidiyor, anlamak müm- | kün değil... Kafa yok ki işlesin. Küçük bir kız şimdi yanıma geliyor: — Bayan.. bayan... — Ne o senin de bir derdin mi var? — Evet ben de mektebe yazılmak isti- yorum. — Ânnen yazdırsın seni. — Yazmaz. — Neden2 — Çocuğa bakıyorum da ondan. — Hangi çocuğa? — Kardeşime. — Kendisi kardeşine bakamıyor mu? — Kendisi çamaşıra gidiyor, ekmek pa- rası için... — Baban çalışmıyor mu?.. — Babam ölmüş... Annem bize bakı- yor.. bakıyor amma şimdi iş de bulamıyor. Ben mektebe gitmek istiyorum. — Mektebe gidip ne yapacaksın? — Okuyup adam olacağım sonra çalı- şıp para kazanarak onlara bakacağım. — Ne olmak istiyorsun? — Bir dükkânda satıcı. — Ben de sübay olmak istiyorum. Başımı çeviriyorum mini mini bir er- — Subay olmak isteyen sen misin ? — Evet, — Senin ismin nedir2 — Kemal. Kaç yaşındasın? — Ön iki. — Baban ne iş görür? 4 — Babam ölmüş. — AÂnnen?. — AÂnnem de çalışmıyor. — Sen? — İş yok ki çalışayım... — Peki size kim bakıyor? — Eniştem... Amma ne bakış.. akşam- ları bir okka ekmek getiriyor. Kuru ek- mekle yaşıyoruz... Eğer ben mektebe gir- seydim. Bir kaç sene sonra subay olmuş- | tum. ÂAnam da kurtulmuştu, ben de... — Peki annen seni neden mektebe yol- lamadı2? Omuzlarını kaldırıyor dudaklarını a- demi tenezzülle büzerek: — Ne olacak kadın aklı diyor... yokmuş olmasın... Mil... Parası Asker mektebi para ile Suat Derviş Sıhhat komisyoncuları ve emniyet direktörlüğünün bir mektubu İstanbul Emniyet Direktörü Salih Kılıçtan bir mektup aldık. Asağıya dercettiğimiz bu mektupta tekzip edil- mek istenilen hâdise aynen vakidir. Amma bugün olmamıstır da, bir müd- det evvel olmuştur. Fakat mutlak ol- | muştur. çünkü hâdise bizzat sertabibin ağzından dinlenmiştir. Sirkeci otellerinde, meccani hasta kabul eden hastanelerde yapılacak sathi bir tetkik de bu işin hâlâ devam ettiğini meydana çıkaracaktır. Emniyet Direktörü Salih Kılıcın mektuübu şudur: Gazetenizin 2/6/936 gün ve 2095 sayılı nüshasında «İğrenç bir dolandı- rıcılık» başlığı altında yazılmış olan Selim Tevfik imzasını muhtevi yazı üzerine yapılan incelemede Cerrahpa- şa hastanesinde Giresonlu Tahir ismin- bir h&dııenm vukı.ı bulmıchıı ınlışıl- .ll ——ıı——-oo.— ” SD BU - Morıs Şo*valye Boksör! Meşhur san'atkârın başın- dan geçen çok garip ve gülünç bir vak'a Moris Şövalye anlatıyor: Pariste yeni tanınmağa ceye kadar neler çektiğimi bir de bana so- | run. Aç mı kalmadım sefil mi olmadım çe- şit çeşit kalıplar mı değiştirmedim? | Bizim gibi insanlar döğüşmesini pek sev- mezler, biz daima işin tatlı tarafına baka- riz, güleriz ve güldürürüz, ne isel... Pariste yeni yeni tanınmağa başlamıştım. Foli Ber- jerde alkış topluyordum. Benim de yavaş yavaş burnum büyüyor, artist olduğuma kendim de inanıyordum, Bir gün bir hayır cemiyeti menfaatine bir yerde bir müsamere verilecekti. Beni de davet ettiler, bir kaç gün evvel heyeti tertibiyeden şişman bir madam evime gel- di ezile büzüle: — Mözsyö Şövalye dedi. Sizden bir ri- cada bulunacağım, biliyorsunuz ki, müecs- İsesemiz hayır işlerile meşguldür. Vârida- tımız pek azdır. İşte böyle müsamereler tertip ederek temin ettiğimiz bir kaç ku- ruşla fakirleri sevindiriyor, içtimat vazife- mizi yapıyoruz. Bu münasebetle sizden bir ricada bulunacağız. Kadını fazla sıkıntıda birakmak isteme- dim. — Muhterem madam dedim, ben de yardım işinde elimden geleni yapmayı si- ze vaad ediyorum, sahnaye çıkar, şarkı söy- lerim, bir kaç #keç yaparım ve hisseme dü- şen vazifeyi ifa ederim. Kadin bu cevabımla daha müşkül bir vaziyete düştü. — Bilmem ki mösyö Şövalye dedi. Fo- li Berjerde şarkı söylemiyor musunuz) — Söylüyorum.. — Herkes sizi dinlemiştir. Öyle bir şey yapalım ki orijinal olsun. Bu fikir benim de hoşuma gitti. — Ne yapalım madam? dedim. Biraz düşünür gibi haraket etti. — Söylemeğe cesaretim yok amma,... Hadi nasıl olsa söyliyeceğim, çünkü bu iş için buraya geldim... Ben sabırsızlanıyordum. — Söyleyin madam, elimden geleni ya- parım dedim, ve para istiyecek zannile e- limi cebime soktuğum sırada: — Mösyö Şövalye dedi. Boks yapar mı- sınız? — Boks mu?.... — Evet yani ringe çıkıp döğüşeceksi - | niz. — Aman madam dedim, ben öyle şey- ler ömrümde yapmadım, sonra dayak yer, el âlemin önünde kepaze olurum. Üstelik Foli Berjerdeki şöhretim de iki paralık o- lur. Rızkıma mani olursunuz. Madam bilgiç bir tavurla saplı gözlü- ğünü burnunun üzerine oturttu. — Biz sizi düşünmedik mi mösyö Şö- valye dedi... Karşınıza dünyanın en marüf boksörlerinden bir zenci çıkaracağız, hâ- disenin halk tarafından alâka ile karşilan- ması için siz onu yeneceksiniz. Şimdi' he - raber çıkalım sizi ona takdim edeyim. Pariste doğup büyüdüğüm halde bil - mediğim bir sürü sokaklardan geçtikten sonra kötü bir evin tavan arasına çıktık, karşımıza beyaz dişli dev gibi bir zenci çıktı, acaip bir şive ile çıplak olduğu için itiraz ederken sirtına bir palto giydi ve madamla bana yer göstererek karşımızda bir sandığın üzerinde oturdu. Madam söze başladı. — Mösyö Yung Joe Gans dedi rakibi- yorum.. Zenci ağzını bir kariş açtı. Elimi kirar- casına sıkarak: — Memnun oldum. Dedi. Ben lâfa karışmak ve boksör olmadığı- mı, hattâ ringe çıkmağa da niyetim olma- dığını söylemek isterken, madam: — Mösyö Yung Joe Gans dedi tabii a- rvamızda anlaştığımız vechile mösyöyü mağ- lüp etmiyeceksiniz, o sizin yumruklarınıza dayanamaz, mağlüp olacaksınız ve ara - mızda anlaştığımız vechile size de lâzım- gelen ücreti vereceğiz. Zenci «nasıl olur!» der gibi boynunu büktü. Ve sonra da: — Madam, dedi, güzel hatırınız için ömrümde yemediğim haltı yiyeceğim. Müsamere günü evvelden anlaştığımız. başlamıştım. | Şimdi meşhurum, fakat ben bu hale gelin- | | HALKIN FİKRİ | ve son zamanda yapılan beynelmiel yandırmıştır: lâkadar eden bir mesele olmuştur. yazıyoruz: Firuzağadan — Bay Revan: — Olimpiyada gitmek doğrudur. Bunun için ta- kımlarımızın — muhakkak birincilik kazanması — iste- “nilmez. Olimpiyada gidip başka devlet sporcuların- dan ne kadar ilerledikleri- ni ve nasıl teknik oyunlar yaptıklarını görmek — hiç de fena bir şey değildir. Hele en ileri giden sporu- muz güreştir. Güreşçileri miz oraya gittikleri takdir- de muvaffak — olacakları bile ümit edilir. Muvaffak olmasalar dahi herhalde çok iyi derslerle dönecek- lerinden ben eminim. Bu- nun için olimpiyada iştirak etmek doğru olacaktır. KÜĞ Adliye memurların- dan Bay Orhan: — Doğru bulmuyorum. Çünkü bundan evvel ya- pılan olimpiyat temasları menfi neticeler vermiştir. Sporcularımız bir dahilinde — çalışmıyorlar. Sonra da maalesef gide- (cek ekiplerin — iyi intihap edileceği kanaştinde de- giliz. Futbol taâkımı — mu- /-hakkak ki gitmemeli. Gü- | reşçilerimiz ve suvarileri- mizi korkmadan yollaya- biliriz. kir: sistem ÇİN. .. Olimpiyadlara gidelim mi ? —| limpiyatlar yaklaşıyor. Sporcularımızın kış olimpiyadında aldıkları neticeler | Sporcularımız olimpiyatlara iştirak edebilirler mi? Suali herkesin başında bir istifham hbalindedir. Her Türk vatandaş Türk spc cularının olimpiyatlarda yeni bir hezimete uğramalarından korktuğu için bugür limpiyatlara iştirak meselesi yalnız sporcuları değil, bütün Türkleri yakından : 44' Muharririmiz bütün halkımıza bu suali sormuştur. Aldığı cevapları — aşağıy: Bay Ziya: - — Binicilik ekibi tered- dütsüz olarak — beynelmilel müsabakaya iştirak — edebi- lir. Beynelmilel temaslarda | yüzümüzü ağartmıştır. (krime gelince onun da Bal- kan temaslarından aldığı i- yi neticeleri gördük. Güreş benim tasnifime göre üçüncü gelmekle raber o da gidebilir. Fa-| — yi bir futbol | kat futbole bugünkü — vazi- ! yetimizle iştirak edemeyiz. Yüzücülerimize pek güve- nemem. Çünkü pek yakın Balkan devletlerinde bizden iyi yüzücüler var. Diğer sporlara ise iştiraki- Kızılaydan Bay Şa- — Sporcularımızın olim- piyada iştirak etmelerini İs- terim. Spor ekiplerimizden güreşçilerimizin iyi alabileceklerini ümit ediyo- rüm. Diğer spor ekiplerine gelince, onlar da yatlara — gitmelidirler. kat müsabakalara iştirak et- | meyip yalnız seyretmek i- spor temasları halk arasında endişe u- aa g — Olimpiyatlara iştira- | kimiz yollayacağımız genç- bette doğrudur. Yalnız ııuteleıde günlerdenberi bu seçme meselesinde ida- resizlik varmış diye bir sürü dedikodu okuyoruz. | Ben buna inanamıyorum, takımı-| Es- be- olimpiyatlarda ; edeceği Güresçiler | nın yi neticeler elde kannatindeyim. için de ayni fikirdeyim. ı Biniciliğe gelince suvarile- | rimizi endişesiz ve göğsü- müzü gere, gere yollayabi- liriz. bile Jandarma dı'lu'mfın. nesinde Bay Recep: — Gitsinler, netice fe- na da olsa ehemmiyeti yok. Mağlübiyet kendileri- ne hız verir. Belki bir da- ha sefere mağlüp — olma- mak için daha fazla çalı- şırlar. İnsan bir kere o ka- dar kişinin karşısında mah- netice olimpi- Fas | SUP olursa tabit ki galip gelmek için gayreti artar. Zaten onların böyle böy- le, beynelmilel oyunlara a- | lışmaları lâzım. niz boksör mösyö Şövalyeyi takdim edi -| -. Te sLği. iğiL ni K — m— sıra bizim numaraya geldi. Ben ringe çık- tım, etrafı selâmladım, biraz sonra dab zen- ci ringe çıktı. Onu da halk alkışladı, yan- yana resim çektik dağ gibi herifin yanında ben sivri sinek gibi kalıyordum, bizi böyle gören ihtiyar kadınların bazılarının: — Vah Moris Şövalyeye, arap onu mah- vedecek dediklerini işittim ve korkum bir kat daha arttı. : Hakem bize lâzımgelen ciddiyeti ve - rirken ona şiddetli davranmamasını tek - rar ihtar ettiği zaman o: — Olamaz, sevgilim dediğini işittim. Arap sevgilisine caka satmak için beni ezecekti. Kan damarlarımdan çekilmeğe başladı, kulaklarım zonkladı. O sırada gönk çaldı biz karşı karşıya kaldık, yakın düştüğümüz sırada ben söon defa yalvara- rak: — Aman Yung Joe Gans dedim, dik- kat et! O sırıttı, hâlâ gözümün önünden gitmi- yen dişlerini gösterdi. — No, no dedi. Evet iş başa düşmüştül Facia ile karşı- ça laşmış, binlerce insanın önünde kepaze ol- muştum. Bir dakika içinde yere serildiğim, bayıldığım, öldüğüm gözümün önüne gel- di... Vah Moris Şövalye vah derken çe«s neme müthiş bir yumruk yedim. Birdenbire nasıl oldu bilmiyorum, cesaretim aritı ü « mitsiz insanların son gayretlerile Yung Joe Gansın üzerine atladım bir yumruk bir yum- rük daha aşkettim, zenci biraz şaşaladı ge« risin geriye gitti, bu sefer ben bir kere daha hamle ettim, midesina bütün gayretimle bir yumtuk daha vurdum. O koca Yung Joe Gans inliyerek yere yıkıldı, hakem baş ucunda ona kadar sayarken ben de, ha kalktı, ha kalkıyor diye kahırdan ölüyor - dum. Nihayet nakavt olduğu ilân edildi ve ben de ringten alkışlar arasında indim. Ka- ca zenciyi hakikaten nakavt etmiştim. Yas- nıma gelen madam beni tebrik etti. — Mösyö Yung Joe sözünde durdu si- ze mağlüp oldu gördünüz mü, dedi. Ben ilk defa ringe çıkmış, ilk defa büyük bir muzafferiyet kazınmış olduğum hal- de, yaptığım büyük işin mahiyetini kimse- ye anlatamadım.