Mektebe hasret çocuklar (Baştarafı 1 inci sayfada) — Haydi Allah aşkına çocuk mu kandı- Tiyorsun? İşte bak yazacaklarsa bu öküzü yaz - tınlar. Katşımda sevğmli yüzlü minimin? bir kız derdini anlatıyor: — İsmim Safiye, babamın ismi Ham - za. Babam rençberlik yapıyor. Ben se - kiz yaşında olacağım... Mektebe gitmek is- tiyorum. ÂAnnem sen gidemezsin diyor, ağa- beyin mektebi bitirsin, çıksın, arkasından sen girebilirsin. — Neden ikinizi brden yollamıyor? — Paramız yetşmiyormuş. Bizim ma - hallede zaten hep öyle yapıyorlar. Çok ço- cukları olursa yalnız birini okutuyorlar. O adam olsun, ötekine baksın diye! — Kaç kardeşsiniz? — Dört. İki ağabeyim var, bir ben, bir de küçüğüm. — Mektebe gidip te ne yapmak isti « Yorsun ? — Okumak. — Sonra ne iş göreceksin? Çocuk yüzüme bakıyor ve «ne sersem şeyl» der gibi gülerek: — Kadın ne iş görür diyor, çamaşır yı- |, karım. Konağa hizmete giderim. — Kadın için başka iş yok mu?., — Yoook... — bi düşün... — Yocok... — Avukat var, hoca var, doktor var.. — Canim onlar başka... — Nasıl başka kızım ... — Onlar bizden değil... Onlar... — Onlar nedir?.. — Zengin... Gülüyorum: — Ne gülüyorsun diyor, bizim mahal- lede bütün kadınlar çamaşıra, tahtaya gi- diyor. — Sen ne yapıyorsun? — Ben ev işine yardım ediyorum. Bü - Yüyünce de çalışıp para kazanmak istiyo - |, Tum. — Para kazanınca ne yapacaksın? Her gün fasulye yiyeceğim. Neden? Fasulyeyi çok seviyorum. — Şimdi yemiyor musun? — Yiyorum amma her gün değil. — Neden her gün değil> — Aman teyze... sıcak yemek yenir mi? — Hakkın var çocuğum, her gün sıcak |, yemek yenmez. Peki sen et yiyor musun? — Ne eti? — Ne eti olacak, insan eti değil ya, , eti — Et bizim eve girmez! diye gülüyor. Her gün | — Yasak ta ondan! — Yasak mı? — Evet, babam öyle söyledi. Günde elli kuruş kazananların evine et girmesi yasak! dedi. Kahvede olanlar hep gülüyerlar Bu sırada cin gibi bakan zeki gözlerile, küçük bi? oğlan çocuğu yanıma yaklaşıyor: — Ben de okumadım amma.. Ben ne ol- mak istediğimi biliyorum. — Ne olmak istiyorsun bakalım sen kll— çük? — İstinbotçu. — İstinbotçu mu? Başında bir kasketi var, arkaya doğru atmış, boynunda jerseden kirli ve buru « şuk bir boyun atkısı, elleri cebindei eg Demek istinbotçu olmak istiyorsun Ü — Örle istiyorum. İstinbot kaptanı o- lacağım. — Mükemmel... [ — Neden? Senin adın ne baka - 1 |yan? — Recep. 1 — Başka kardeşlerin var mı senin2 — Üç oğlan, bir kız kardeşim var. — Mektebe gidiyor musunuz? — Yalnız en büyüğümüz gidiyor. — Ya sen?.. hK — Ben gitmiyorum. L — Neden.. h — Annem yollamıyor. — Ya baban? — O anama yazdır çocuğunu mektebe Dllvor. Anem ei yazdır, diyor. İkisi de üşeniyor. Ben da mektebe gidemiyorum. — Ben de mektebe gitmek istiyorum teyze. Küçük bir kız karştmda duruyor: , — Benim ismim Fatma diyor, anamın ü de Rahime, babam şofördü — öldü. /Şimdi büyük ağabeyim var. On sekiz ya- yanda, mektepten yeni çıktı. O bize bakı- yor. — Ne yapıyor? — Şoförlük ediyor. Ben de mektebe gideceğim, amma annem şimdi öteki ağa- beyin okusun, sonra sen okursun diyor. Amma öteki ağabeyim okuyuncıya ka- dar vakit geçiyör. Büyürsem beni mektebe almıyacaklar... — Şimdi kaç yaşındasın? — Sekiz... Bir an susuyor, sonra gözlerimin içine bakarak: zam değil mi? Diye soruyor. — Sen avukat mı olacaksın? İstikbalden hiç bir korku duymadan: — Elbet tel.. cevabıni veriyor. Suat Derviş Kamutay 2 inci teşrine kadar tatil edildi (Baş tarafı 1 inci sayfada) mak üzere kullanacağı mütehassıs Mühendis, mimar, memur ve müstah- demlerin ücret ve harcırahlarının be- İediyeler bankası kanunu ve nizamna- Mesi mucibince belediyelere dağıtıla - cak temettü hisselerinden verilmesi hakkındaki kanunun müzakeresi esna- sında — bir — suale karşılık olmak üze- re İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, bele- diyelerin proğramlarında — yapılacak çok esaslı ve önemli işler bulunduğunu ve bu işlerin diğer memleketlerde bir #sır evvel başarılmış olduğunu işaret ederek demiştir ki: Su meselesi Biz plândan evvel suyu tercih ettik. Vakıa herşeyden evvel plın yapılma - # lâzımdır. Ancak plân işinin yapılma- &, evvelâ kadastral haritaların alınma- tina ve bu haritanın şehirlere ve şehir sokaklarına tevzi edilerek bir plân ta- Savvur edilmesine, ve bu plânın tatbik edilmesine bağlı olduğundan uzun za- Mana mütevakkıf bulunmaktadır. Fakat bugün 400 belediyenin ikmal edilmiş, fenni ve sıhhi şeraiti haiz suyu Yoktur. Olanlar dahi noksandır. Ve ihtiyaca Bayri kâfidir. Şehirlerimzii bu vaziyet- te bırakmak büyük işler başaran bu - Bünkü neslin tahammül edeceği vazi- yet değildi. Bugün iş başında ve mes'uliyet al- tında bulunan nesil belediyeleri, böy- şeraiti fenniye haricindeki — sularla Milletdaşları bir takım hastalıklara ma- Tuz bırakmayı kendi şerefiyle mütena- #ip addedemezdi. Onun için bu memleketin temiz su- Yunu, Başvekilimin söylediği prensip üluluıdc mnın edzbıl.ım-h için evvel emirde su işini ele aldık. Projeleri hazırlanmış olan beledi- yelerden Adana, Tarsus ve Mersinin sularını ihale ettik. Bu meyanda Silif- ke, Ceyhan ve Osmaniyenin projele - rini de tasdik ettik. Elde tetkik edil - mekte olan Kütahya ve Erdek beledi- yelerinin su işleri vardı. Diğerleri için de gazetelerle ilân ettik. Belediyelerimizin su işlerini toptan ve ya- hut bölgelere ayırarak mıntakav? ve yahut aynı ayrı olarak yapmaya — talip olanlara devletin Belediyeler Bankasının — teminatı dahilinde bu işleri vermeye hamı oldu - funü ilân ettik. Bugün bir takım talipler gaıktı. Çok tahmin ederim ki bu tertip sa - yesinde nüfusu on binden fazla olan bele- diyelerin suyunu on seneye varmadan is - tediğimiz fenni ve shhi şeraiti haiz olarak temin edilmiş olsun. Telefon paraları Şükrü Kayanın alkışlarla karşılanan iza- hatını müteskip, kanun kabul edilerek İs - tanbul telefon — girketinin - abonelerinden Fazla almış olduğu mükâleme ücretleri ba- Eğinin Haseki ve Cerrahpaşa hastaneleri inşaatına yardım olarak İstanbul beledi - yesine verilmesi, İstanbul telefon tesisa - tının tesellüm ve işletme muamelelerine ve cumuriyet — başkanlığı Glârmonik örkes - trası teşkilâtma ait kanun İâyihaları mü- zakere ve tasvip edilmiştir. Tatil kararı Kamutay ruzmamesinde bütün bulunan maddelerin müzakerelerinin bitmesi üze - rine Hasan Saka (Trabzon) ve Cemal Tunca (Antalya) nn ebirinci teşrin 1935 tarihindenberi hükümetten gönderilen ka- nun İâyihaları intaç edilerek elde mühim bir iş kalmamış olduğundan sayın üyelerin intihap dairelerini dolaşmaları ve halk ile — Avukat olmak için çok okumak lâ. |, temasa gelmeleri için teşkilâtı esasiye ka- nununun 14 üncü maddesi mucibince mec- lisin her sene toplantı tarihi olan ikinci teş- SON POSTA | Melih Yugoslavyalı ile karşılaşıyor Bu akşam yapılacak maçın neticesi merakla beklenilmektedir Yugoslavyalı boksör İvan Kunstey Yugoslavyanın — vasat siklet boks şam- piyonu Zağrepli İvan Kunstey memleke - timizin en kuvvetli boksörü Galatasaraylı Melih ile maç yapmak üzere şehrimizde bulunmaktadır. Berlin olimpiyadına götürülecek spor - cularımızın Balkanlı rakiplerile boy ölç - mesi esas olduğundan kıymetli boksörü - müz Melih bu münasebetle bugün büyük bir imtihan geçirmiş olacaktır. Toprak « larımızda yapuğı müsabakı büyük bir hâkimiyetle kazanan Melib, iki sene evvel Atina şampiyonu kaşşısında yüksek bir muvaffakiyet göstermiş yegüne boksörü- müzdür. Bu akşam Yugoslavya şampiyonile ya- pılacak bu müsabaka Melihin kıymoti hal kında bize en kat'i bir fikir vereceği için netice merakla beklenmektedir. İki boksör arasında yapılacak müsabaka partları üzerinde uzun münakaşalar ol - muş, nihayet müsabaka ikişer dakikadan beş ravunt olarak kabul edilmiştir. Bu müsabakanın ring hakemliğini eski ve şöhretli bokaör küçük Kemal yapacak, köşe hakemliklerini ise Söreyya, Peter ve Serçoviç yapacaktır. Bu büyük müsabaka için Melihi hazırlı- yan Danyal ve Eşref Şefik te Süvanyörlük 'yapacaklardır. Büyük maçtan evvel dört çift müsa baka daha yapılacaktır. Taksim stadyomunda boks maçları için bususi ve elektrik tertibatı yapılmıştır. Müsabakalar gece 8,30 da başlamış ola « gaktır. Galatasaray - Fenerbahçe Atletizm müsabaksı Galatasaraydan Galatasaraydan Semih Cezmi İstanbulun en mühim atletizm maçla - nndan biri olan Galatasaray - Fenerbahçe arasında müsabaka bugün Kadıköy sta - dında yapılacaktır. Müsbakalara öğleden sonra saat on beşte başlanacaktır, Futbol şampiyonası İstanbul futbol heyetinin geri kalan maç- larına bugün Kadıköy, Taksim stadyom - larında devam edilecektir. Kadıköyde Fenerbahçe - Hilâl, Taksim- de Galatasaray - Vefa, Güneş - Beykoz tu- kımları kargılaşacaklardır. rin birinci pazar gününe bırakılmasını di - leyenv takrirleri okunarak kabul edilmiş ve başkan Abdülhalik Renda aşağıdaki söy- levi ile kamutayı tatil etmiştir. «Bu sene beşinci devrenin birinci sene- sini ikmal ediyoruz. Tatil müddetini sıh - hatle geçrmenizi diler ve hepinizi saygı ve sevg ile selâmlarım.» 1380 yıllarındaydı. Bıyıkları yeni terliyen biraz esmer yüzlü, güzel ve cessur bir de- Kkanlı iki arkadagile beraber bir at üstün- de ve Beyşehir kasabası civarında avlanı yordu. Üçünün de kılıçları ve okları vardı. Sık ormanlarda, yalçın yamaçlarda, bir geyik, bir ceylân ardından koşuyorlardı. Fakat hiç bir şey vuramıyorlardı. Akşama doğru yorgun bir halde dönü- yorlardı. Yeşil bir çayırdan düz bir ovaya doğru sarkacakları sırada ileride ve bir toz bulu- tu önünde uçar gibi giden bir araba gördü- ler. © da kendileri gibi ovaya giden yolun üstündeydi, fakat çılgın gibiydi. Uçurum- ların kenarından aşağıya doğru sanki yu- varlanıyordu. Birdenbire arkalarından nal sesleri du- yyuldu. Gelenler ter içindeydiler. İlk gelen: — Bir araba gördünüz mü? Diye bağırdı. — İşte, ileride... Ne oldu? — Hayvanlar gemlerini kopatdılar ve arabacı yere yuvarlandı. Diyerek sürdü. Esmer delikanlı merakla sordu: — İçinde insan var mı? Yanı başından geçen başka bir atlı ce- vap verdi: — Bir kız var... Araba büsbütün hızlanmış, dalgaya tu- tulan küçük bir gemi gibi sağa sola yalpa wuruyordu. Biraz ileride bir dönemeç var- di. Oraya gelince hızlarını alamıyacaklar, ve uçuruma yuvarlanacaklardı. Esmer delikanlı o tarafa bakınca beyaz elbiseli bir genç kız gördü. Arabanın geri- sine doğru geliyor ve atlamak istiyordu. Fa- kat onun arabadan atlaması da uçuruma yuvarlanmak kadar zararlıydı. Arkadan başka atlıların nal sesleri du- yuldu. Esmer delikanlı atını mahmuzladı ve bütün hızile kanatlanan bir şabin gibi ileri atıldı. İki dakika sonra önde giden iki atlıyı geçmiş, arabaya yaklaşıyordu. Fakat ara- ba da sol tarafı derin bir uçurum olan dö- nemeç yerine varmak üzereydi. Atını daha kuvvetle mahmuzladı. O zamana kadar sesini çıkarmıyan genç kızın bağırmaya başladığını duydu. Atını daha çok mahmuzladı. Hayvanın karnını deşecek gibiydi. Genç kızı koyu bir toz bulutu içinde çır- pinirken gördü: — Atılma!... Diye haykırdı. Kız durdu, bir iki saniye baka kaldı. O baktığı smırada ise esmer delikanlı yetişti. Araba tam yolun köşesindeydi. Ön te- kerlekler atların ardından uçuruma sarktı, arka taraf havaya kalktı. Tersine dönerek yuvarlanacağı sırada esmer delikanlı kızı belinden kavradı, tozlu yolda, kıvrıla kıv- mla yükselen toz bulutları arasında bir ka- sırga dönüşü yaptı. Şaha kalkan yağız atı- nn üstünde beyaz ipeklere bürünmüş olan güzel kızı kucaklamış olduğu balde görün- dü. Genç kız uzun kirpikli koyu kara gözle- rini delikanlıya çevirdi. Korkudan kollarını onun boynuna dolamıştı. Çırpınan kalbini onun geniş ve kuvvetli göğsüne yaslıyarak nefes nefese, sokuldu, bakışlar karşılaştı. ©O kadar tatlı bakıştılar ki sanki bir an- da bir yıl konuştular. Anlaştılar. Fakat atlılar çabuk yetiştiler. Genç kızı ayrı bir hayvana almak istediler. O bunu istemiyordu. Delikanlıya daha içten bir bakış attı. Esmer delikanlı bu bakışta şu sözleri okudu: Kendini aşağı atmal... — Beni sen götür!... Atının başını yeşil ovaya çevirerek 1an- ki havalandı. Bu genç kız Germeyan beyinin kızı (Sultan Hatun) du. Delikanlı da Afşar' beylerinden birinin oğlu kara Hüseyin'di. ... Kara Hüseyin genç kızı dosdoğru onun babasının sarayına götürdü. Kendisine an mağan edilen bir kese altını da sağ elile alarak sol elile kasabanın fakirlerine da * ğattı ve babasının çiftliğine döndü. (Sultan) 1 seviyordu. Babasına söyledi. Babası: — Bize akran değil, vermez... Dedi. — Belki verir, İsteyelim. 2 — Madem ki zorluyorsun, öyle olsunt..; Alşar beyi düzebildiği hediyelerle âylün: dan üç kişiyi Germeyan beyine gönderdi Bu üç kişi şehrin bir kapısından girerketi başka bir kapıdan da üç bin kişi yanların” da binlerce liralık armağanlarla Germeyi beyine geliyordu. Bunlar, Birinci Muııı:ıa gönderdiği adamlardı. (Sultan Hatun) şehzade Yıldırım Beyazide istiyaceklerdi. Üç kişi bunu öğrendiler ve gülünç ol 4 maktansa geldikleri yoldan geri döndüler. Gördüklerini ve duyduklarım Kara Hüses yinin babasına anlattılar. ... Aradan günler geçti, Kara Hüseyin uyuyabildi, ne de uyanık yaşıyabildi. sabah alaca karanlıkta atına bindi ve Bı sa yolunu tuttu. Orada düğün yapılmak zere olduğunu duymuştu. Sultan Murat oğlunu evlendiriyor kızının çeyizi olarak ta Germeyan beyin den Tavşanlı, Karahisar, Bolvadin taraf ” lanrını alıyordu. Düğüne bütün Anadolu beyleri gelmiş, Suriye ve Mısır sultanları da adamlar gönı dermişlerdi. - Kumandanlar ve misafirli sayısız armağanlar getirmişlerdi. Bunlardafij yalnız Gazi Evranos bey en gürel İnı’â oğlanlardan iki yüz cariye ve köle veri, du; bunlardan on tanesi başlarında altın dolu büyük tepsiler, on tanesi değerli lar ve mücevherlerle dolu siniler taşıyor diğerleri de altın ve gümüş ibrikler, mineli — kupalar, altından su ve safra takımları ge. — tiriyorlardı. Sultan Murad bunları bir elile alıyor dix ğer elile de halka, kumandanlara ve misa firlere dağıtıyordu. ... Büyük cirit oyununda gelin de bulundu. Meydanda uçar gibi birbirini kovalıyan; atların üstünde bir maymun çevikliğile ©- yunlar yapan kahramanlar vardı. Şehzade — Beyazit de bunların aralarına girmişti. Ö- nüne her geleni yeniyor, meydanı boşadtı. yordu. Gelinin göğsü kabarıyordu. Bir akşam karanlığında Kara Hüseyinin kucağında dört nal gidişini, Kara Hüseyik — nin onu ölümden kurtardığını artık unuta — muştu. Gözlerinde Osmanlı sarayının gaa — tafat ve zenginliği parıldıyor, er meydanın. da, kendisini karşılıyacak bir yiğit bula « madığı için tek başına at oynatan şehzae denin aşkı tutuşuyordu. Genç kız bu hulyalara dakdığı mırada lde (Ğ nardaki kalabalık birdenbire karıştı. Oraa — dan meydanın ortasına doğru yağız bir ate h fırlamıştı. Sultan haton oturduğu yerden siçradi, — Bir çığlık attı. j Herkes gaşırmıştı. Şaşırmıyan yalnız — şehzade Geleni karşıladı ve sordu: — Sen kimsin? — Şimdi öğrenirsin. Kendini sakınl... (Lütfen ııyfqyı ı:v'ıiü) Beyazitti, —