GLUMMANGCASI * “Son Posta ,, nın tefrikası: 108 Yazan A, R. Kumandan, Cemile: - Bir saniye daha gecikseydi hepimizi yakacaktın, dedi Nizamiye kapısına geldikleri - za- “man, kumandanla karşılaşmışlardı. Ku- mandanın elinde bir kaç telgraf vardı. Kumandan bunları mülâzım İhsana u- zatarak: — Al bakalım, İhsan efendi. Bun-| flar, San'adaki heyeti merkezden geli- yor. Bundan sonra artık bu işlere sen bakacaksın. Dedikten sonra, elini Cemilin o - muzlarına dayamış: — Geçmiş olsun ,arkadaş... Eğer İhsan efendi, bir saniye daha geçik - miş olsaydı; hepimizi cayır cayır ateşlere yakacaktın ...İhsan efendiye verdiğim telgrafların içinde senin için de bir telgraf var. Sana tebliği için res- men İhsan efendiye havale etti... Ha- di bakalım. Kışlanın hamamına git. Güzelce yıkan, Orada, berber hazır. Seni trag etmesi için emir verdim. Bir kat ta elbise gönderdim. Giyin, kuşan. Sonra gel.. konuşalım. Demiş; ve sonra kapı çavuşunun ya- nında dimdik duran borazana: — Oğlum!.. Çal bir cem borusu!.. Diyte bağırmıştı. Borunun sert sesi; hava tabakalarını jyırtarak etrafa yayılırken; Cemil, Banın uzattığı telgrafı almış, okumaya başlamıştı. Bu telgrafta, şu satırlar yardı: Zımarada Yanya alayı Kumandanlığına Geçenlerde San'a kalesinden bir - denbire gaybubet eden ve yanlış bir takım ihbarlar üzerine divanıharp ta- rafından giyaben muhakeme neticesin- de idama mahküm edilen sâbık yave- randan mülâzım Cemil efendinin mün- hasıran bir maksadı milli ve vatani uğ- runda San'adan uzaklaştığı heyeti mer- keziyemizce malüm olup mumaileyh hakkında verilen ceza meşrutiyetin ilânile hükümden sakit olduğundan zinhar bu cezanın tatbikine kalkışıl - miyarak bu hamiyetli ve vatanperver arkadaşımızın müreffehen ve muaz - zezen San'aya izamı rica olunur, 11/Temmuz/1324 San'a İttihat ve Terakkt Cemiyeti Muvakkat İdare Hey'eti Cemilin gözleri yaşarmıştı: — Allahım!.. Şu Melihanın mesele- si de olmasaydı, ne kadar bahtiyar o- lacaktım. K Diye mırıldandı. * Cemil; hamama girer girmez, Sali- he haber göndermiş. Onu tenha bir kö- şeye çekmiş: — Anlat bakalım, Salih... Meliha, Bu seste yaman bir kin vardı. İkisi de atlarını sürdüler. Meydanın kar- gilikli uçlarına çekildiler. Oradan birbir - lerine saldıracaklardı. Biri beyaz ve diğeri yağız iki at şahlan- di. Mahmuzlar karınlara dayandı ve ikisi de korkunç bir hızla sürdüler. Fakat geline ne olmuştu? Olduğu yerden bir ceylân gibi fırlamış, Aki atlının orta yerine atılmıştı: — Durun!... Allah aşkına durunl..., Diye bağırmıştı. İkisi de aralarına giren genç kızı çiğne- memek için çılgıp gibi birer dönüş yaptı- Tar: Arka bacakları üzerinde havalanan at- far köpük içinde kalmışlardı. , Önce Beyazit attan indi, kansını ku - Sakladı: — Ne var? Ne oluyor?; ı Diye sordu. Fakat gölin Sultan buna cevap vereceği İHalde kocasının kolları arasına baygın düş- Mmüştü. Geve şehzade Reyazit her şeyi anladı ve Hüseyini çağırdı: — ÜÖklmü hak etmiştin. Fakat madem ki vaktle kazımın hayatını kurtardın, ben ge süni bağışlıyorum. Ödeşmiş oluyoruz. büuraya nasıl geldi?.. Nasıl yakalan - dı?.. Demişti. Ve sonra; Salihin söylediklerini, ba- şından sonuna kadar, derin bir sessiz- lik içinde dinlemişti. Salih, sözlerini bitirdiği zaman, Ce- mil yine ağır ağır başını sallamış: — YAâğAA?, Böyle hâ!.. Pek âlâ... Demişti. Çarçabuk — traş olmuş. Yıkanmış. Kumandanın gönderdiği elbiseyi giy - miş. Doğruca kumandanın odasına git- mişti. Kumandanla mülâzım ihsan karşı karşıya oturuyorlar; üstüste gelen şif- releri halletmekle meşgul — oluyorlar- dı. Mülâzım Cemilin içeri girerek sert bir topuk vuruşla selâm vermesi, iki- sinin başını da kapıya çevirmişti. Ce- mil, odanın ortasında durarak: — Emrinizi almaya geldim; ku - mandan bey demişti. Kumandan, gözlerindeki gözlüğü alnının üstüne kaldırdıktan sonra: Z Tam istediğim gi- bi bir zabit olmuşsun... Eğer seni der- oh.. oh... h-|hal San'aya istememiş olsalardı, alayı- ma almakta bir saniye bile tereddüt et- mezdim, Ne çare ki, telgraf üzerine; telgraf.. şifre üzerine, şifre geliyor. Se- ni Acele San'aya istiyorlar; oğlum... E söyle bakalım. Hemen bu akşam ha- reket edebilecek misin?.. Demişti. Cemil, kısa bir tereddüt geçirdikten sonra cevap vermiş; kumandanla ara- larında şu konuşma geçmişti: — Ne zaman emrederseniz, hare - kete hazırım; kumandan bey... Ancak benim de sizden bazı ricalarım var. — Nedir?.. — Birincisi, bir kaç gün buralarda kalmama müsaadenizi rica edeceğim.. — Pek âlâ.. o, kolay... Sen, derhal hareket etmek istemedikten sonra, me- seleye bir kulp takar.. bir kaç gün da- ha seni buralarda oynlnnı - B.ınka mında muvakkaten istihdam etme - nizi rica edeceğim. — İyi amma.. o nasıl olur?.. Şu da: kikada, sen benim alayımda misafir - sin, tayin hakkı da, orduya aittir. — Bret Kökükdek'bey. T kı, orduya aittir. Fakat ben, şöyle bir kolayını buldum. — Nasıl?.. — O takımın kumandanı, bir iki gün hastalanabilir. Siz de, takım baş kal - masın diye, bir misafir zabitinizi vekil olarak takıma verebilir misiniz?.. (Arkası nı) Bununla berabet sen bir delikanlısın. Dilersen bizimle kal ve seni bölük başı ya- payım. Dilemezsen 'geldiğin yere dön!... *** Kara Hüseyin aşkını avutmak için yirmi yıl akından akına gitti. Balkan dağlarında, Tuna boylarında at oynattı. Yıldırım Be- yazit Ankaradan Aksak Timura esir olup ta Akşehirde ölünce soluğu Bursa sarayın» da aldı. Orada Sultan Hatunu buldu. Onu yıllardanberi hep ayni halde, bir genç kız olarak hayalinde yaşatıyor, sevi- yordu. Aşkı ihtiyarlamamıştı ki sev nin ihtiyarlamış olduğunu düşünebilsin!... Fakat karşısına yorgun bakışlı ve buru- şuk yüzlü şişman bir kadın çıktı. İkisi de birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Kara Hüseyin Sultan Hatunun gözlerin- de eski panltılar yerine manasız bir renk- sizlik buldu: — Geç kalmışım t... Dedi. Heybetli vücudunu atının östünde yük- sehterek yeniden savaş yollarına doğru u- zaklaştı. Bursaya gitmekle hayatının en korkunç yanlışını yapmıştı. Çünkü kaybolan sevgi- liyi bulayım derken onun hayalini de kay- betmişti, zavallı..» | ai #SON POSTA sa hizmetlilerin askerlıklerı Türkkuşu mezunlanndan yedek subay yetiştirilecek Ankara 12 — Kamutayın bugünkü top- lantısında müzakere olunan kanun lâyiha- sına göre Türkkuşu mezunlarından ihtiyat subayı yetiştirilebilecektir. İhtiyat subayları her sene bir ay — pilot uçuşu yapacaklardır. 2745 sayılı kanunun birinci maddesin- deki cedvelde şu değişiklikler yapılmıştır: «Lise ve müadilleri meslek mektepleri, yüksek deniz ticaret mektebi ve Üniversi- teden mezun olup da askeri ehliyetnamesi olmuyanlar I8. tam devreli liselerden me- zun olup ta yalnız örtamektep ehliyetna- meleri olanlar 16, tam devreli lise ve orta mektep ehliyetnamesi olanlar 14, yüksek mekteplerle yüksek deniz ticaret mektebi ve üniversite mezunlarından askeri — yük- sek ehliyetnamesi olanlar ve lise mezunla- rile üniversite ve yüksek mektep mezun- larından yüksek yelken uçuşu görerek C brovudal elnaler 12 bi Hizimük " pörecele lerdir, Bir çocuk Tramvay altında kaldı Sağ bacagı dizinden koptu Dün akşam #snat 1910 da Aksarayla Taşkasap arasındaki Tevekkül istasyonun- da feci bir kaza olmuş, bir çocuk tramvay altında kalmış. sağ bacağı dizkapağından kesilmiştir. Kazaya uğrıyan çocuk — Şehremininde Ereğli mahallesinde cami sokağında otu- tan 15 yaşında Kemaldır, Kemal elinde bir sepet olduğu balde tramvaya takılarak giderken içeriden bilet- çinin geldiğini görmüş, ön — basamaktan atlayıp arka basamağa geçmek — İstemiş, fakat atlarken düşmüş, sağ bacağı tram- vayın altında kalmıştır. Kaza arka tomork: ta olduğu için bittabi vatman kazayı gör- memiş, tehlike zili çalınıp tramvay durdu- ruluncaya kadar çocuk tramvayın altında 6-7 metre sürüklenmiştir. Tramvay durdurulur. durdurulmaz Ke- mal tramvayın altından çıkarılmış, Haseki hastanesine kaldırılmış. — orada yapılarak bacağı kesilmiştir. Bu kaza yüzünden Topkapı tramvayları bir saat işleyememiştir. Tavuk hırsızları ameliyat Tavuklara ispirtolu Mısır yutturup yakalıyorlarmış Kasımpaşa sakinlerinden Kıpti Ha- san ile Satı Beşiktaşta Ihlamurda kır- larda dolaşmakta olan tavuklara i tolu misir. yuüttüurüp ir- sersemlettikten .|sonra çalarlarken yakalanmışlardır. Bunlardan Hasanın suçu sabit oldu- ğundan mahkemece bir ay hapsine ka- rar verilmiştir. Kalp gümüş paralar Bankalara dikkatli davra- nılması için bir tamim yapıldı Esham ve nükut borsası komiserliği tarafından dün bankalara bir tamim yapılmış, yeni gümüş paraların taklit edildiği bildirilmiştir. Evvelce bir kaç yerde yakalandığını yazdığımız bu tak- lit paralar hakikilerinden kolayca tef- rif edilmektedir. Taklit edilen para - |lardan ancak elli kuruşluklar ustalık -|. biraz dikkatle tefrik h yapılmıştır. Fakat bunları da aslından kolaylıkla etmek mümkündür, Çünkü tırtılların- | ” daki Türkiye Cümhuriyeti yazısı çok kabadir . Kalp para yapanlar yakalanmışlar Vür tnklerürü “verikmişlerdür Pijaza 5 daki kalp paraların © zaman sürül- müş, fakat henüz ele geçmemiş olan pek az miktardaki paralar olması muh- temeldir. 6 Japon Zabiti öldürüldü 'Tokyo 13 (A. A.) — Havas bildiriyor: Mançukov hududunda dört Koreli — altı Japon zabitini öldürdükten sonra Sovvet. ler birliğinec kaçmışlardır. Y “Haziran 13 USUF İZZEDDİN Öldü mü, ö!'dürüldü mü? Tn dd A e Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziya Şakir — iğ'ni Diye soruyordu. Veliahtın bu halini gören saray er- kânının endişesi artıyor, bütün bun - lar hastalığın vahametine atfedilerek efendinin harekâtı tarassut altına a- lınıyordu. Nihayet veliaht, kararını vermiş; se- yahatten vazgeçmişti. Bunu da, hususi bir tezkere ile Talât beye bildirmişti. Bu tezkereyi alan Talât bey, derhal veliahtı görmeye gelmişti. Yaver Fu- at beyle veliahta haber göndermişti. Veliaht, evvelâ Talât beyi kabulde te- reddüt göstermişti (1) fakat uzun u- zi düğüğüüktün sonre, yüzünü at ruşturarak: — Gelsin. Demişti... Talât beyle veliahtın baş başa cereyan eden bu mülâkatı, on da- kikadan fazla devam etmemişti. Bu Mmülâkat esnasında Talât bey biraz sertçe bir İisan ile: — BSeyahat edeceğiniz, her tarafa haber verildi. Bundan vaz geçmek na- sıl olur?. Artık böyle kararazlıklara nihayet vermek İâzım. Demişti. Veliaht, fikrinde israr et- mişti... Talât beyin bu mülâkatını şey- hülislâmın ziyareti takip eylemişti. Fakat velinhtı, o da fikrinden çevire - memişti. Veliahtın bu seyahatten vaz geçti- ği henüz saray erkânına haber veril- memişti. Bundan haberdar olan, yalnız refikaları ile, yanlarından bir gölge gi- bi ayrılmıyan Beşir ağa idi. Şurası dik- kate şayandır ki; veliaht selâmlıkta Veliahtın bu sözleri büsbütün naza. n dikkatı celbetmişti. Bu sırada Beşir ağa da, önüne gelene: — Efendimizin hali, büsbütün bir hoş oldu... Cennetmekân pederleri gi- bi kendilerine kıyacaklarından korku- yorum. Harem dairesinde ne kadar makas, çakı, yemiş bıçağı gibi şeyler varsa, ortadan kaldırttım. Siz de bu « rada göz kulak oluverin, Diyerek ortalığa büyük bir telâş ver- mekte idi. İstitraden şunu da a lim ki: Beşir ağa harem dairesinde ne böyle şeylerden bahsetmiş, ve ne de hiç kimseyi ikaz etmiş değildi. Bu söz« ler, gizli ve mel'ün bir maksadın hu- sulünü teminden ibaretti. Kânunusaninin 18 inci pazartesi günü veliaht berber başısı Hüseyin be- yi çağırtmış; traş olmuştu. Veliahtın traş olmasının bir hususiyeti vardı. Yüzünün derisi, gayet ince idi. Bunun için Hüseyin bey gayet iyi bilenmiş müteaddit usturalar kullanır; bunlar « dan bir kere veliahtın yüzüne sürdü - ğünü bir daha sürmezdi. Onun için traştan evvel usturaları bir masanın ü- zerine sıralar. Bu suretle kullanır; traş- tan sonra da hepsini toplayıp giderdi Bugün de ayni suretle efendisini traş etmiş; traştan sonra da mütat olan bahşişini almış; usturalarını toplayıp gitmişti. Fakat odasına gidip de bir yorgun- luk kahvesi içeceği zaman veliahtın bir aralık usturaları karıştırdığı aklına gelmiş; derhal çantadaki — usturaları saymayı akıl etmişti. Bir ustura eksik- bulunduğu zaman, daha hâlâ bu se - ti. yahat fikri etrafında saray erkânile ba- zı şeyler görüşmekte idi. Bundan mak- sadı da, bir kaç gün daha vaziyeti böy- lece sürüklemek, yeniden bir takım tazyikler karşısında kalmamak içindi. Çünkü, bu müddet zarfında Beşir ağa mütemadiyen: — Ah aslanım!.. Bu işe keşki vak- tile teşebbüs etmese idinz. İttihatçılar sizi mutlaka bu seyahate mecbur ede- cekler. Siz burada yok iken de bildik - lerini işliyecekler . Diye veliahtı zımnen tehdit et - mekte İdi. Yusuf İzzeddin efendi çok yüksek bir gurura malikti. Onun en çok korktuğu ve düşündüğü pey, ha- karet görmekti. Hattâ bunu, bir kaç kerre, refikası Leman hanım efendi tekrar ettiği gibi sarayın yüksek erkâ- nından bir iki zata da: — Ölüme razıyım. Fakat bana, ha- karet etmesinler. Demişti. (4) Fuat Bey, İstanbuldadır. Eğer ken- dilerine atfettiğimiz meselelerde bir yan - lışlık varsa, tashih buyurmalarını rica ede- riz. Heeaca d vüNedELEENESENE A GASEEERERAANN GecALER aN ERERE Enenne Çocuğun cinayeti 10 yaşında bir çocuk 13 yaşında bir kızı ynrıladı Cibalide Harççı Kara Mehmet mahal- lesinde oturan 12 yaşında Sabri ayni maha-I lede Cami sokağında oturan 13 yaşında Sabahat adlı kızı arkasından yaralamıştır. Ağırca yaralı olan Sabahat hastaneye kal- dırılmıştır. Sabri yakalanmaş, — hakkinda takibata başlarılmıştır. * Fatih İbrahim Paşa mahalle cadde: sinde oturan Sait oğlu Fuat dut ağcından düşmüş, ağır surette yaralanmıştır. Fuat hastaneye kaldırılmıştir. — Tokyoda bir infilâk 31 kişi öldü, 31 kişi yaralandı 'Tokyo 13 (A. A.) — Tukuoka made- ninde bir griru patlaması 31 amelenin ölmesine ve 31 amelenin de yaralanmasına sebep olmuştur, Hüseyin beyin aklı başından gitmiş, derhal koşarak Beşir ağayı meseleden haberdar etmişti. Veliahta hissetiril « meden ustura aranmış, yatak odasın- da bir tülbende sarılı olarak bulunmuş- tu. Veliaht, traş olduktan sonra, selâm- lhık dairesine geçmiş; ve sonra da ya- weri Fuat beyi yanına alarak mütadı vechile, otomobille gezmeye gitmiş - ti. Şoför, her zamanki gibi, veliahttan hiç bir emir almadığı halde, ancak iti- yada tabi olarak İstanbul tarafına geç- mişti. Yine mütat vechile evvelâ Fa - tih türbösine vü'söürü'dü:Akımraydaki veliahtın validesinin türbesi önüne gi- derek, birer Fatiha okunacak derece« de bir kaç dakika tevakkuf — etmişti. Geç vakit zencirlikuyuya — avdet ey - lemişlerdi. Veliaht; akşam yemeğini, mütat vechile umumi sofrada yemişti. Ye - mek esnasında, halinde en küçük bir fevkalâdelik bile mevcut değildi. Ye- mekten sonra, bir aralık İbrahim veli- ahtın huzuruna girmiş, çıkmış; ondan sonra da Yusuf İzzeddin efendiye yi- ne bir dalgınlık ve düşünce - gelmişti. Ondan sonra artık kimseyi odasına ça- ğırmadığı gibi, hiç bir emir de verme- mişti. Her akşam mütadı, tam saat 10 da harem dairesine geçmekti. Halbuki bu akşam saat onu, on buçuğu geçerek (11) e yaklaştığı halde veliaht, harem dairesine geçmek arzusunu izhar et - memişti. Gerek - o gece nöbetçi olan - yavı "uat bey ve diğer nöbetçi bey- ler; bir iki defa veliahtı gizlice kontrol etmişlerdi. Her defasında da veliahtı, ya bir albüm karıştırırken, veyahut ta elindeki kurşun kalemle oynarken gör- müğledi. Nihayet saat (11) e bir kaç dakika kala veliaht yerinden kalkmış; odada bir kaç defa gezinmiş. Sonra, kapıyı a- çarak mütereddit ve korkak adımlarla ilerlemişti. (Arkası vec)