6 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 4 SKALYONUN ÖLÜMÜ Son Postanın Yazan: Russell Thorndike İngilterenin en taninmiş altı za- bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Vills Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta romanı yazıyor Ve katillerin kheşfi- ni İngilterenin en maruf zabıta mü- fettişi «George Cornishr» e bırakı- yorlar. Bunlardan üçünün eserleri- ni okudunuz. Polis müfettişi de fik- rini anlattı, Şimdi dördüncü mu- harrir Russell Thorndikenin eseri başlamıştır. Bu eser bitince gene polis müfet- tişinin katili nasıl tayin ettiğini hen- di ağzından dinleyeceksiniz. Karımı teskin ettikten sonra aşağı indim ve sofrayı temizledim. Skalyon ağzı açık yatıyordu. Bir kaşığı alıp ağ- zına soktum. Ve sağlam bir mantarı dişlerinin arasına yerleştirdim. Daha sonra viskiyi getirerek ağzına düktüm ve bütün izmaritleri içine attığım kâ - seyi getirerek sigaraların suyunu ağ- zına akıttım. Skalyon titriyerek göz -|: lerini açtı ve bana dikti. Zafer dakikası hülül etmişti: — Bana bak, dedim. Birazdan za- bitaya gideceğim ve leşini ona teslim edeceğim. Kımıldamağa uğraşma. Çün- kü seni yere çiviledim. Artık hayata veda et! Bunları söyledikten sonra dışarı çık- tım. Bu adamdan intikam aldığım hal- de hiddetim, nefretim dinmemişti. Odayı kilitleyip yukarı çıktım ve| karıma herifin uyuduğunu söyledim. Kısa bir zaman sonra aşağı inerek Bkalyona baktım ve boğuk bağuk ne- fesler aldığını gördüm. Derhal nikotin şişesini alarak ağzına boşalttım. Skal- yon bunları yuttu ve derhal can verdi. Beni tehdit etmesine imkân kalma- mıştı. Ağzındaki mantarı çıkarıp ce - bime koydum, sonra sobaya attım. Ortada cinayetin bir tek izi yaoktu. | Buna kanaat getirdikten sonra oda - dan çıktım, kapıyı kilitledim ve karı - mın yanına gittim. Karım hâlâ uyu - mMmamıştı. Konuştuk. Karıma dedim ki: — Yapılacak bir şey varsa Skalyonu zabıtaya teslim etmekten ibarettir. Za- bıta da onu derhal bir timarhaneye yer- leştirir. Yoksa bu çeşit hâdiselerle sık sık karşılaşırız. Ben zabıtaya giderken | bana refakat eder misin? — Elbet. Burada nasıl yalnız kalı - rım Karı koca birlikte evden çıktık. Ka - rım, yeğenim olduğunu iddia eden a - damdan kurtulacağı için fevkalâde memnundu, Zabıta memurunu uyandırarak va- ziyeti anlattık. Karımın vaziyeti an - Jatışı zabıta memuru üzerinde derin bir tesir yaptı. O da: — Bu adamı timarhaneye gönder - mekten başka çare yoktur! dedi ve be- nim onu,yere çivilememden çok mem- nun olduğunu anlattı Ben son derece sakindim. Hep bir - likte kalkıp eve gittik. Odayı açıp içe- ri girdim, Zabıta memuru da arkam - dan geldi, fakat karım mutfağa gitti. Zabıta memuru cesedin üzerine eği- lerek: M p — Galiba ölmüş! dedi. Sonra bana dönerek sordu: — Telefonunuz var mı? — Telefonumuz yoktu. Zabıta me- muru bekçiyi doktor getirmek için gön- derdi. Ben mutfağa giderek karıma he-| rifin öldüğünü haber vermek istedim. |- Zabita memuruna göre Skalyon mu- hakkak alkol zehirlenmesile ölmüstü. Doktor geldiği zaman daha başka bir teşhis koydu. Ona göre Skalyon ni- kotin ile zehirlenip ölmüştü. Ben beslediğim hamam böceklerinin bir kaçını da Skalyonun etrafında bı - rakmıştım. Doktor bunlara da dikkat etti ve bunların bir kaçını muhafaza etmek is- tefrikası : 39 tedi. Çünkü bunların ölümle alâkaları olup olmadığı otopsiden sonra anlaşı- lacaktı. Fakat ben de, karım da bütün mu - hitte seviliyorduk. Hiç bir kimse de bizden zerre kadar şüphe etmedi. Neyse, bu adamı yok etmek yüzün- den zerre kadar ıztırap hissetmedim. bu suretle bu adamın şerrinden kurtu- larak rahat yaşadım. Polis müfettişi Corç Korniş iş başında Muharrir Mister Russel Thorndike, zabıta romanı yazanların en ileri ge- lenlerinden biridir. Bununla beraber ©- nun bu eserinde gösterdiği tevazua ve eserindeki kahramanın fazla nikbinli- ğine hayret etmemek mümkün değil- dir. — (Arkası var) 25 sene sonra masum olduğu anlaşılan kürek mahkümu Baştarafı 6 ıncı sayfada Wendling — Ben hiç bir şey yapmadım ve hiç .bir şeyden haberim yok. Ben kemik filân bgörmedim. diyor, bütün inkârlarına rağ>- men zavallı adam mahkemeye götürülü « yor. Kendisine anlamadığı lisandan bazı şeyler söylüyorlar, o boyuna inkâr ediyor, kendisini bir Fransız hukuk talebesi mü - dafaa etmek istiyor, o da bir şey becere - miyor, nihayet zavallı Wendling müebbet hapse ve hidematı şakkaye mahküm edili- _yor. O bu kararı soğukkanlılıkla karşılıyor. yüzünden en ufak bir işmizaz, basit bir memnuniyetsizlik bile görülmüyor ve te- vekkülle uzun çizgili mahküm — elbisesini sırtına giyerek Amerikadaki Frankfurt ha- pishanesine giriyor. 856 numaralı mahküm : Orada kendisi gibi 1300 kişi görüyor, kendisi gibi hepsinin kafaları sıfır numara ile tıraşlı ve hepsinin sırtında lâcivert, be- yaz çizgili pijama gibi mahküm gömleği var. Gündüzleri saatlerce çalışıyor, gecele- ri demir parmaklıklı höcresine kapatılı - yor ve böylece on sene geçiyor. Karısı A- merikan kanunları mucibince kendisinden ._boş düşüyor, buna rağmen eski kocasını seneden seneye bir kaç kere ziyaret edi - 'yor, zamanla bu ziyaretler seyrekleşe sey- rekleşe, Wendling gözden ve kalbden u - zak nisyana gömülüp gidiyor. " Wendling hapishane arkadaşlarına ba- Ha göz yaşlarını silerek: —. Bakınız diyor, hayatım mahvoldu, haksız yere ölünciye kadar buralara kapa- ıtıldım. Eskiden arasıra karım gelir, mü - '_teees'u' olma Wendling Allah bizimle be - raberdir derdi. Halbuki şimdi o da beni :unulm... Hakkı da var. Ömrünün sonuna kadar elini eline değdiremiyeceği bir a - dam için nefsini feda edemez ya... Wendling mahpus kaldıkça yerine 1ısı - nıyor, ve gittikçe artan bir tevekkülle, ya- şadığı cehennem hayatını geçirmeğe Uğ- raşıyor... Ve nihayet 1920 — senesinde _Wendlîng ismini hatırlamak için eski ah- bapları hafızalarını zorlamak mecburiye - tinde kalıyorlar, Halâs: ; Unutulan adamı 1935 senesinin şuba - tında Frankfurt hapishanesinin müdürü ça- girtiyor.. O bu daveti de soğukkanlılıkla karşılıyor. Kendisine dünyada daha bü - yük bir felâketiı; gelemiyeceğini tahmin ettiği için, titremeden müdürün yanına gi- diyor. Müdür: — Wendling diyor. Wendling, kulak - larına inanamıyor, kendisinin numara ile değil de isim ile çağırıldığını 25 senedir ilk defa duyuyor. Müdür devam ediyor. — Wendling size iyi bir haber vere - ceğim, kurtulacaksınız. — 25 genelik mahpusiyet hayatı Wend - lingin 'ruhundaki heyecanların hepsini sön- 'dürmüştü. O bu büyük haberi gene hapse kgircliğî günkü halile dinliyor. Uzun bir uy- şaşkın şaşkın bakiyor. — Evet bugün artık serbestsiniz.. diye müdür sözüne devam ediyor, Alma Kel - .leı hâdisesile hiç bir alâkanızın mevcut ol- .madığmı bugün en küçük teferrüatına ka - '_dar tesbit etmiş bulunuyoruz. Asıl mücrim ölürken imza ve mührile hakikati bir pa - Nitekim netice de lehimde çıktı. Ve ku hastalığımdan uyanırmış gibi etrafına, lpiyada hazır- lanırken hatalara düşmeyelim Berlin olimpiyadına hazırlık — vesilesile şehrimizde toplanan Ankara, İzmir ve Vi- yana takımları bugün ilk maçlarını Tak - sim stadyomunda yapacaklardır. Birinci müsabaka — İstanbul - Ankara, ikinci müsabaka da Viyana - İzmir takım- ları arasında olacaktır. Türk futbolunu on birinci olimpiyat o- yunlarında Berlinde temsil edecek olan üç büyük şehrin oyuncuları Viyana maçları dolayısile; bize hakiki kıymetlerini gös - termeğe çalışacaklardır. Bu maçlardan sonra Ankara ve İzmir takımlarının bu sahadaki kuvvetlerini ölç- mek mümkün olabilecektir. Bugün daha ziyade İstanbul muhteliti üzerinde durmak zaruretindeyiz. Hangi hesap ve ölçü ile on altı fut - bolcuyu bir araya topladıklarını, belki bzi- zim kadar, bilmiyen futbol heyeti bu işte düştüğü hatayı umarız ki çok çabuk anla- miş olacaktır. Salim bir düşünce altında iyi bir ka - naatle harteket etmek zaruretinde — olan futbol heyeti, tertip ettiği takımın düşe - ceği müşkül vaziyet karşısında herkesten fazla müteessir olacaktır, zannındayız. Son haftalarda yapılan maçlarda oyun kabiliyetlerinin üstüne çıkmış, her hususta hazır olan futbolcuların kenara bırakılma- sı bizde futbol hesabına yapılan hataların en büyüğüdür demekte hiç tereddüt et - memek lâzımdır. Memlekette hatırı sayı - lır derecede futbol oynamış arkadaşların iş |başında böyle bir hataya düştüklerini gö - rünce 1928 olimpiyadının bütün yanlış ve çarpık hareketlerini affetmekten başka çare yoktur. Program Tesbit edilen karşılaşma programı şöy- ledir: 6 haziran cumartesi (bugün) saat 15,30 da: a İstanbul - Ankara muhtelitleri. ; Saat 17,15 te: İzmir - First Vienna, 7 Haziran Pazar: Saat 15,30 da: İzmir - Ankara muhtelitleri. Saat 17,15 te: İstanbul - First Vienna. 9 Haziran Salı: Saat 15,30 da: İstanbul - İzmir muhtelitleri. Saat 17,15 te: Ankara - First Vienna. Halkevi maçları Eminönü Halkeviânden: Evimiz tara - fından tertip edilen gayri federe — futbol şampiyonasının dördüncü hafta — maçları pazar günü Karagümrük stadında yapıla- caktır. Müsabakaların programı şudur: Saat (14) de Halhıcıoğlu - Kuşdili. Saat (15,30) da Fatih İdman - Yıl - dız Spor. Saat (17,15) Sokoni - Aksaray. Admira Lehlileri yendi Varşova 5 (A.A.) — Viyananın Ad - mira futbol takımile Lehistan muhteliti a- rasında yapılan futbol maçını 4â-0 Viya- nalılar kazanmışlardır. paza ikrar etmiş.. Şimdi serbestsiniz, ni - kâhınız da batıl değildir. Wendling kısa, kesik cümlelerle: — Fransaya dönmek istiyorum, diyor. Müdür: — Burada kazandığınız paraları vereceğiz, ölen asıl mücrim, size tazminat olarak 16 bin dolar bırakmış, onu da alı- nız, refakatinize bir arkadaş vereceğiz, si- zi Nevyorka kadar götürecek.. Wendling arkadaşlarının yanına dâö - nünce içlerinden biri: «Birader diyor. Hü- kümeti dava et, tazminat al, çatır çatır do- larları vermeğe mahküm olurlar. ” Hâdise tabifi gazetelere — aksediyor, Wendling Amerikada bu kötü yerde artık oturmak istemiyor. ÖO sırada sabık karısın- dan bir telgraf alıyor. «Kurtulduğuna memnun oldum. Kar- deşimin yanına gel, beraber otururuz, seni size bekliyoruz. » Wendling dünyaya ve hattâ karısına bile küstüğü için şu cevabı veriyor: «Vapurda yer tuttum, Fransaya hare - ket ediyorum, mektup yazarım». 15 senelik nisyandan sonra, bile yanına gidecek cesareti göremiyor. Müdür kendisini vapura kadar takip e- diyor. Demir zırhlı kapı arkasında büyük gürültülerle kapanıyor, Wendlingin de çey- rek asırdanberi ilk defa kalbini bir sızı kaplıyor. Wendling hükümet karısının aleyhinde y | I Macar hikâyesi ı K Hırsız Konuşuyorduk. Bizimle beraber işe baş- lamış ve iz bırakmadan unutulmuş gitmiş, yazıcı arkadaşlarımızı anıyoruz. Ne ol - muşlardı? Yaşıyorlar mı? Ortaya Gallüsün adı atılınca Esti: — Size ondan bahsedeyim, dedi.. Za- valh Gallüs... Yedi sekiz yıl önce rastla - dım ona. Meraklı bir macerası var.. Hepi- niz az çok onu tanırsınız. ÂAteşli, bilgili, ya- ratıcı bir çocuktur. Beş altı dil bilir.. Hele ingilizceyi ana dili gibi konuşur. Böyle ol- makla beraber Gallüsün kötü.. Çok kötü bir huyu vardı.. Eline geçeni aşırmak.. Bir altın saat, bir terlik, bir soba borusu.. Ona göre hepsi birdir. Çaldıkları çok zaman o- na bir fayda vermez hani.. Bütün arkadaşlar onu bu huydan vaz geçirmeğe uğraştık.. Nafile.. Bir gün Viyana - Budapeşte ekspresine binmişti, karşısında Moravyalı bir tüccar vardı. Gallüsün gözleri tüccarın şişkin cüz- danına ilişti. Artık yerinde duramıyor, kıvranıyor - du. Nihayet dayanamadı, uzattı elini cüz- dana. Fakat açık göz tüccar onu yakaladı. " İlk istaayonda jandarmaya verildi, ve hazret Budapeşteye elleri kelepçeli teşrif etti. Bir kere daha onu bu fena yoldan kur- tarmak için mahkemeye çıktım. Reise has- ta olduğunu anlattım. Heyeti hâkime din- lemedi ve (Gallüsü) ü bir hırsız gibi iki se- ne hapse mahküm etti. : Callüs birinci kânunun — sisli bir günü tahliye edildi. O gün doğru bana uğradı. Aç ve sefil bir haldeydi. Ayaklarıma ka - panıyor, kurtarmamı rica ediyordu, ne yapmalıydım. Yazı yazmaktan başka bir sanatı yoktu. Onu bir tâbie tavsiye ettim. 'Tâbi ingilizce bir polis romanı — verdi. Tercüme edecekti. Kitabın adı hatırladığıma göre şuydu: «Kont Wanceslâsın esrarın. Gallüs işe dört elle sarıldı. Tercümeyi 'İüç hafta içinde teslim etti. Aradan bir kaç gün geçmişti, yazıha - (nede oturuyordum. Bir telefon.. Tâbiin se- si, Kızgın kizgin bağırıyor, tercümenin hiç bir işe yaramadığını, berbat bir şey oldu- ğunu söylüyor, mütercime de beş para ve- remiyeceğini ilâve ediyordu. Şaşırdım kaldım, bir şey de anlamadım. Bir arabaya atlayıp, soluğu kitapçıda al - dım. Tâbi bir söz söylemeden tercümeyi e- lime tutuşturdu. Tercüme pek güzel.. Ma- kine ile tebyiz edilmiş. Sahifeler güzelce numaralanmış. Ve kordelâyla bağlanmış. Cümleler düzgün, Hattâ şairane. Tâbie dönüp âaneresini beğenmediniz? $j dum ve kitapçıya hak verdim. sınız. Dinleyin: İngilizce metnin başlangıcı: «Şatonum otuz altı penceresi aydınlanmıştı. Birinci katın büyük salonunda dört billür aviz4 göz kamaştırıcı bir ışık saçıyor» şeklinde idi. Tercüme ise şöyle: «Şatonun on iki pens ceresi aydınlanmıştı. Birinci katın büyük salonunda iki billür avize, iki kamaştınğ bir ışık saçıyor.» Metnin üçüncü sahifesinde «alaylı bi gülüşle, Kont, şişkin cüzdanını cebindeli çıkardı; ve istenen 1500 sterlingi masayğt fırlattı» şeklinde bir cümle vardı. Tercüme ise böyle yapılmıştı: «Alayâdl bir gülüşle, Kont, şişkin cüzdanını cebin- den çıkardı; ve istenen 150 sterlingi ma : saya fırlattı.» Gene ingilizce metnin bir cümlesindel «Kontes salonun bir köşesinde — oturmuş, Ağır tuvaleti davetlilerin gözlerini üzering çekiyor. Üstünde bütün kıymetli mücev « herleri pirıldayor» deniliyordu. n Tercüme kısaca şu şekle sokulmu «Kontes, salonun bir köşesinde oturmuş. )f Anladınız ya.. Bizim Gallüs — kontesiri bütün mücevherlerini yok etmiş... Va kontun 1500 sterlingini 150 ye indirmh: 24 pencereyi, iki billür avizeyi iç etmİş, Tercümeyi bitirdim. Her satırda bizimi mütercim, kitap kahramanlarının — şahsi mülkiyetlerine tecavüz etmiş. Acem halı « ları, kasalar, gümüş takımlar.. Ve bir çOİ servetler esrarengiz bir halde ortadan kalı dırılmış. 1 Tercümeyi ve metni 16 saatte devret : tim ve şu neticeye geldim. Gallüs kitabın metninden, 1,579,251 sterling, 177 al yüzük, 147 inci kolye, 181 altın saat, 30 küpe.. Ve daha bir çok malikâneler, or « manlar, şatolar.. Çeşitli eşya aşırmış, Akıf almıyacak şeyleri de aşırmaktan geri duta mamış. , Mütercim beni şaşkına döndürdü, Bu kötü hırsını nerelere kadar götür « tarmanın boşluğunu anladım. Ve ona w zattığım yardım elini geri çektim. OıııI kendi talihine bırakmak. Yapılacak en makuül işti. : O zamandanberi Gallüsten bahsedildi e gini bir daha işitmedim. —— e [— & .—.yatmazden evvel PERLODENT diş macununu kullanmak suretile ağızınızı yıkamayı kendinize bir vazile biliniz. PERLODENT kıyas kabul etmez bir muzaddı taaffündür. —.— ——— — ——— —— —— f aa - ü a — davayı da kazanıyor ve 50 bin dolar alı - — Ben diyor tarlalarda renç; —k e - yor. Fransada eski akrabalarını buluyor. | deceğim, insanların olmadığı bir er arı- Kendisine iş teklif ediyorlar, o gene o es-|yorum, insan yüzü görmekten igreniyo » açtığı |ki mütevekkil sükünetile: rüum, bundâ inanmız. diye sordum. Gene bir şey söylemedi. YJ' nız ingilizce metni uzattı, tercüme ile metni alıp eve geldim. İkisini de ayrı ayrı oku « Sebebini boş yere aramayın.. Bulamaz: müş.. Artık bu hale gelen bir adamı kur 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: