6 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

6 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa SON POSTA OLUM MANGASI “Son Posta ,, nın tefrikası: 101 Mütehakkim ve tannan sesile: — Cemil efendi!.. Hal ve hatırınızı Boracak değilim. Çünkü, vaziyetiniz - den pek © kadar memnun olmadığını- za eminim.., Ancak şu şar ki, bu hu - susta bütün kabahat ve mes'üliyet si- ze ait olduğu için müsterihim. Dedi... Ve sonra, sesine biraz daha yumuşaklık vererek devam etti: beraber, sizinle bir defa daha konuşmaya karar ver - dim... Acaba fikrinizde hâlâ sebat edi- yor musunuz?.. Bunu öğrenmek iste- dim. Cemil, elindeki zenciri bıraktı. O - dada, madeni bir ses şakırdadı. Cemi- lin ayağının dibinde kümelenen zencir, bir demir yığını halini aldı... Cemil, çatılmış kaşlarının altında kıvılcımla - nan gözlerile Nâüsır Mebhüta baktı: — Evet.. Ve.. ebediyyen.. sebat edeceğim. Diye bağırdı. Cemilin bu metaneti karşısında; Nâ- sir Mebhütun biraz olsun şaşalaması kılı — Böyle olmakla fikrimde sebat ediyorum. hattâ, ölüme kadar lâzımgelirken, bilâkis yüzünün bi bile kıpırdamadı. Ayni sâkin, p süz ve tannan sesile mırıldandı: — Fakat çok ıztırap çekeceksiniz. — Her şeye hazırım, — Lâkin, sizi tehdit eden çok büyük felâketler var. — İşitmiyor musunuz?.. hazırım, diyorum... — İztırap, işkence, ölüm.. bütün bunlara bazırım... Ma dcmkı hayatımı adım adım takip et şu halde bilmeniz lâzımge lir ki, ben.. namuslu bir askerim. $im- diye kadar şerefinden hiç bir zerresini bile kaybetmemiş, bir zabitim... Ordu- ma, silâh arkadaşlarıma düşman olan.. devletimin silâh depolarını basan.. kış- lalarını, karakollarını yakan.. bitlerinin kanlı cesetlerini kör kuyula- ra dolduran bir düşmanla hiç bir za- man ittifak edemem. — Haaa.. şu halde artık size açıkça söyliyeyim ki, buna mecbur olacaksı- Her şeye ünkü, bahsettiğiniz şerefi, ta-| mamile kaybettiniz. Artık orduda bir parmak bile yeriniz kalmamıştır... Bu- gün, sizin düşmanınız ben değilim. Bizzat sizin ordunuzdur. Birdenbire Cemilin beyni karınca - lanmıştı. Dudakları hakaretle kıvrıla - rak: — Axrlâ.. aslâ beni kandırmak £.. düzenbaz herif. çe bağırmıştı. , bu aci sözleri işit - ; bu dayanılmaz hakareti gör memiş gibi davranmıştı. Sadece elini " Yolan söylüyorsun.. iyorsun. Dessas he- yanındaki yastığın altına sokmuş.. o- radan küçük bir gazete çıkarmış.. Ce- milin önüne almış: —AL oku.,. Diye mırıldanmıştı. Cemil, eğilmiş gazeteyi almış.. bü - yük bir merakla, kenarları kırmızı bo- ya ile çizilmiş satırlara bakmıştı. O sa- tırlarda şu yazılar vardı: İDAM (Yedinci orduyu hümayüna mensup piyade zabitanımdan mülâzımi evvel Dersaadetli Cemil efendinin vazife - sini terk ile hükümeti seniyeye dü- man olan kabile rüesasına HBği ve mahza şahsi menfaati do « hayisile işbu âsi kabilelerle bırleşerrk orduyu hümayün aleyhine harekete | kıjıvıı eylediği divanıharpçe - giyaben âcra kılınan muhakemede delâil veem- marat ile sabit olduğundan, merku - mun silki askeriden keri ceza kanunnamesili maddei mahsusası mucibince... idanı - na kerar verilmiş; ve bu karar da tas- diki iktiran eylemiş — olmaklı merkumun her nerede. ve her hangi kıt'ai askeriye tarafından derdesti ha- n e Türk şe-| iltihak et-| | tardına, ve a$- |* Yazan A, R. linde işbu hüküm infaz edilmek üzere ilânı keyfiyet olunur.) Cemil, başının üzerine ağır bir to- puz yemiş gibi sallanmıştı. Evvelâ, bir rüya gördüğünü san - mıştı. Fakat, yavaş yavaş kendisini toplamış; acı bir hakikat karşısında bulunduğunu anlamıştı. Öyle bir ha- kikat ki; şimdi onun karşısında ne ya- pacağını, nasıl bir tavur ve vaziyot a- lacağını şaşırmıştı. Idam, ve hattâ korkunç bir ceza idi.. ti. Çünkü; bir idam mahkümu, artık, cemiyeti beşeriye arasında bekası ekiz olmıyan insanların alnına basılan bir hicap damgası idi. Korkunçtu. Çünkü; çünkü hayat, âaıeîsiı bir ölümle nihayet buluyor - u. Cemil, hayatında ilk defa ölüm kar- pısında korktu; ve.. titredi. Kendisini, vahşi Bulgar çetelerinin yağmur gibi yağan kurşunlarının karşısına perva - sızça atan Cemil, ilk defa olarak ölü - mün sırıtan dişlerini görmemek için başını çevirdi. Ona; sanki bu şerefsiz “Jölümün acısını uzun müddet çekecek, fakat bir türlü ölmiyecek gibi geldi. | / Bir anda gözünün önünde bir man- İga asker sıralandı. Silâhlar şakırdadı. ÜTüfeklerin —ucunda, alevler di parladı. İKurşunlar vücuduna çarptı. Vücudu, |sallandı. Fakat yere yıkılmadı. O za- mMan, bir çok biddetli sesler ona karşı: — Hhdâin!.. Hükümet hâini.. hâini,.. Diye homurdandı. Yavaş yavaş Cemilin gözleri karar- dı. Boynundan, topuğuna kadar sar - kan ağır zencir; dayanılmaz bir kuv- vetle vücudunu yere doğru çekmeye başladı. Kısılmış dişlerinin arasından: — Ben.. ben hâin değilim... Diye bağırdı. Ve sonra, zencir şa- kırtıları arasında yere yuvarlanarak , bayıldı kaldı. ordu * Kendine geldiği zaman, zindana hekledilmiş olduğunu anladı. Bep u - İcunda, Beni Süfyan kabilesi şeyhinin ü Raşit; büyük bir merak ve tecessüs- le konuşmaya başladı: — 'Ne oldu Cemil bey?.. — Bilmiyorum, — Fakat seni buraya, baygın getir- diler. — Bilmiyorum. — Nâ |türdülerdi?.. — Evet, — Oreda, Bir;şey mi yaptılar?. kence filân mi Raşit vardı. Mebhütun yanina mi gö- — Canım orada, *|yaptılar? — Bilmiyorum. — Hiç bir şey bilmiyorum. Hiç bir şey hatırlamıyorum. — Tuhaf pey... Raşit, belki suallerine devam ede - cekti. Fakat zindanın kapısı açılmış; içeri, ellerinde zenbiller ve bir kaç kişi girmişti. Birdenb leri işitilmiş; nın karanlık köşelerinde korkunç a - testilerle ire her taraftan zencir ses- demir şakırtılanı, zinda - kisler hüsule getirmişti. İhtiras ve menfaat uğrunda zencir - lere vurulmuş olan zavallı genç Ye - men asilzadeleri, içeri girenlerin etra fına koşuşarak geniş bir halka çevir - mişlerdi. İçeri girenler, zenbillerden çıkardık- ları dura ekmeklerile su testilerini bun- Raşit te, Ce- milin baş ucundan ayrılmış, bunların (Arakası var) lara taksim etmişlerdi... arasına karışıvermişti | T l F 0 BİL Dr. ihsan Seml Tifo ve ı...rım.. hastalıklarına tu- zdan alınan tifo tulmanı in a| . haplarıdır. sızlık e Herkes .ılnılllr. Kutusu 55 Kr. Bu, hiç şüphesiz ki, iğrenç | ğıcnç-' BULMACA Soldan sağa: | — Yemek yenilen yer, gayz. 2 — Atalar. 3 — Rakı içilen yer. 4 — Ağaç - hk mıntaka, sitmanın bulunduğu yerler - de olur. 5 — Patatse memleketi. 4 — Elbisemizde her hangi bir şeyin bıraktığı iz, bir renk. 7 — Ön ayak olmak. sız ma- nasına gelir. 9 — Beygir, yetiştirmek, su. kütlesi. Yukarıdan aşağıya: | — Limon katılmış, kırmızı. 2 — Ü- çüncü şahıs, erkek, — zaferlerin yıldön münde kürulur. 3 — İlçebay. 4 — Dai lerde ayak işine kullanılanlar, memleket. 5$ — Valide, peygamber. 6 — Vüvut, e- lektrik levazimatından, su. 7 — Der misi- duvarcı âleti. © — 8 — Kuzu sesi, N1 — Hak niz münasına gelir? ,|Büyüklük. 9 — Bir kuş, bir erkek ismi, 10 — Köpek, vesaiti nakliyeden biri, be- yaz. 11 — Bir adet, birinci. Dünkü Bulmacanın halli: Soldan sağa: | — Mama, barbar, 2 — Kurna, erte. 3 — İsak, İa, alt. 4 — Afat, deve. 5 — Er, but. 6 — Tababet, 7 — Ey, demevi. 8 — Delik. 9 — Bebe, bel 10 — İz, se- V — İtalya, İren. Yukarıdan aşağıya: | — Etek. 2 — Aksaray, bit. 3 — Mu- (af, keza. 4 — Arkadaş. 5 — de, 6 — Bal, dede, saç. 7 — Ad, telve. 8 — Re, eb, mi, bi. 9 — Bravo, ekber. 10 — At - l V! — Ret, bep. Mes'ud bir tesadüf neticesi olarak bir Kimyagerin Cildi beyazlatmak için şayanı hayret bir keşfi Parisli bir kimyager, lâboratuva- rında tecrübe ve melekelerle meşgul iken tesadüfi olarak kolu üzerine dü- şen biraz «Beyaz oksijen» in beyaz- latıcı bir hassası olduğunu — görerek Kayrette kalmıştır. Cildin kırmızılık- be- ana ları va lekeleri hemen zail olmuş, yaz, saf ve açık — bir cild mı çıkmıştır. Bir çok kadınların yüzlerin. de tecrübe edilmiş ve cildlerini 3-5 levin daha beyazlatmış ve yumuşat- miş Ve vücudun nazik ve son derece itina edilmiş azalarına tamamen ben. "M—ııı—lıv K İ Hususi imtiyaz olarak bu «Beyaz oksijene (yağsız) beyaz yeni Toka« lon kret ve bütün siyah benleri ünde mevcuttur. Cilde nüfuz bal ve izale kapatır ve bir manzara verir. Beyaz rengindeki yeni Tokalon Beyaz ok- sijenv in ilâve edilmiş olmasına rağ- kremine bu şayanı hayret men fiyatı artırılmamıştır. Hemen bu- günden kullanmağa başlayınız ve seri ve müsmir tecrübelerini görünüz. Hafiflik - Rahatlık Piyati * 28 Uiratan (ti Satış yari yalnız « mahzunluk. | rim. IZZEDDI öldürüldü mü Eski Osmanlı Veliahtı katledilmîştir. Yazan: Ziya Şakir — ğ Lütfü bey — Daha, dün. — Evvelce kaç defa haber gönder mişti?.. — Belki, yirmi defadan fazla. lemeyi hüsnü idare edemediniz. — İhtimal, efendim... Beni mazü: görürsünüz. Çünkü ben, sarayda ye meselelerde ne suretle idarei lisan e dilmesi lâzım geleceğini bilmiyebili ye çalışıyorum. Dedikten sonra, hakikaten “|sayan bir cür'et göstermiş: bir şey arzedeceğim. Bu (velihti sa ni) lik unvanını neden arzu buyuru yorsunuz?... din efendi, o makamı âliye geçeceği bir haktır ki; eden bu hakkı, hiç bir kuvvet değişti- remez. Onun için, acele buyurmasa nız; talih ve mukadderata tabi olsa nız. Demişti. Vahdeddin, Lütfü Simavft beyin yü- züne bakarak manalı bir şekilde gül |müş: — Sizin, hakikaten saray adamı ol «« | madığınızı kabul ediyorum... Anlaşılı yor ki, siz; saray entrikalarına vâkı değilsiniz... Halbukı ben, için - rıhtıma doğru yürümüştü. kilde (Saray entrikaları) demekten maksadı ne idi>... Şayet Yusuf İzzed. İdin efendi padişah olursa, Osmanlı hasretmek için, oğlu (Nizameddin e- fendi) yi veliahtlığa geçirmesi endişe- si mi idi?.. Hayır. Çünkü, zeki bir a- dam olan Vahdeddin, ortada pek mü- raset usulünün kolay kolay değiştiri- lemiyeceğini pek âlü bilir ve takdir e- derdi. Şu halde?... Şu halde; (saray entrikası) nı çevi- ren, bizzat kendisi idi. Ve maksadı da; Yusuf İzzeddin efendinin varlığını bir an evvel çiğniyerek saltanat makamı- na geçmek, ve orada yerleşmekten i - baretti. İşte şimdi Zencirlikuyu köşkünde Lütfi Simavi bey, onun izhar ettiği tecasür karşı - veliaht ile karşılaşan sında bir şaşaladıktan sonra, bu diseleri aklından geçirmiş; Yusuf İz- zeddin e in endişeli vaziyetine hak vermişti. Veliaht ile Lütfi Simavi beyin bu - günkü mülâkatı, üç saatten fazla de - vam etmişti. Mütat vechile umumi sof- rada beraberce yemek yemişler; soya- hat programının üzerinde bir hayli mü- zakereye girişmişler; gidilecek ve gö- rülecek yerleri tesbit eylemişlerdi. Lütfi Simavi bey, — veliahttan pek memnun bir şekilde ayrılmıştı. Çünkü, veliahtin düpedüz mecnun na dair işittiği sözlerin tama memnuniye! gitmiş; huzura kabul edilmesi için pa- dişaha haber göndermişti. Ve huzura ar çıkmaz da, veliahtın tam mana- le akıl ve şuuruna malik olduğundan yahsederek, lemişti. t şuna dikkat etmek lâzımdır h sultan Reşad, Lütfi Sima- memnuniyetini izhar ey-| padi 1 beye şu cevabı vermi: — Efendiyi tedavi şti: eden lubıblrı l — Zati şâhânenin yanında, mükâ - tişmiş bir adam değilim. Böyle nazik #Amtaki çu var idç bam birüyü geldim. geleli, hanedanı saltanat azası |arasında hissettiğim münafereti izale- takdire — Müsadei necibanenize iğtiraren Allah, ömrü şâhâneyi müzdat buyursun; şayet zati şâhâneye bir emri hak vaki olursa; Yusuf İzzed- gibi, zati fahimaneleri de tabit olarak (veliaht) olacaksınız. Bu, öyle tabit usulü verasete taallük sarayda Cevabını verdikten sonra, - bekle - yen kayığa binip Çengelköye gitmek | Acaba, Vahdeddinin pek manalı şe- tahtını yalnız (Abdülöziz oğulları) na maalesef bu fikre iştirak etmiyorlar. Veliahtlikten iskat edilip edilmediği- -İne dair ötekine, berikine sorduğu su - alleri, hastalığının icabına atfediyor - lar... Hemen hemen, ben de doktorla- rın fikrini kabul ediyorum. Efendinin rahatsızlığına hüküm veriyorum, Çün- kü, geçenlerde benden de ayni şekilde teminat istedi. Ben de, hatırını kırma- mak için saraydan birini gönderdim. -|Şifahen teminat verdirdim. Demişti, Görülüyor ki, herkes; zâhire göre hükmediyordu. Zavallı Yusuf İzzed - din efendinin maddi ve manevf ne gi- bi zehirlerle her gün biraz daha - ölüm- den daha beter olan - acıklı bir felâkete doğru sürüklendiğini hiç kimse bilmi- yordu. Muradına ermek için, tam bir roman -İcânisi gibi hareket eden Vahdeddinin meş'üm plânı veliahtı ezdikçe eziyor.. Vahdeddinin icra vasıtası olan o sinsi haremağasının, her gün birer ikişer i|damla kullandığı zehir; en katil pro - |pazandalarla karışarak, sinir buhran- İlarının artmasına sebep veriyordu. O aralık, Avrupadaki harp, şiddet- lenmişti... Veliahtın icra edeceği se- yahatın günü ve saati bile tesbit edil « -| diği halde, - (Belgrat) civarında şi -« mendifer hattı güzergâhında âkibeti meçhul harpler cereyan - ettiği için - -|hükümetçe gösterilen lüzum üzerine -| veliahtın seyahati, bir müddet tehir e- dilmişti. -| Ayni zamanda Çanakkaledeki düşman * İhücumları da, artık son haddine gel « Elmişti. İstanbul, dehşetli bir telâş için « de idi. Düşmanların günde, Türk si- İperleri üzerine (60 bin mermi) yağ - dırdıkları rivayet ediliyor; artık bütün mükavemet ümitlerinin kırılmaya baş- ladığı söyleniyordu. Wükelâ heyeti, efradın maneviyatını n İtakviye etmek için padişahın cepheye gitmesine r| eİcivar olan bir yere kadar 1 |karar vermişti. Fakat bu kararın tat - bikine imkân mevcut değildi. Zira, ameliyat him bir sebep mevcut olmadıkça ve-| ” zaten ihtiyar olan padişah tehlikeli bir henüz bir hafte evvel yatağından kalkabilmişti. geçirmiş; şiddetli harareti; cild için tehlikeli oldu- ğu zaman vücudunuza! “BARONLA” güzellik yağı sürünüz. Bunu yapmaxk etzemdir. zira bu suretle ıztırabli. yanıklıklarından ka- çınabileceğiniz gibi cildinize de hoş bir cilâ vermiş olacaksınız. Banyolar ve sporlar için elzemdir

Bu sayıdan diğer sayfalar: