Londra zabıtasına SKALYO Son Posianın Yazan: Russell Thorndike İngilterenin en tanınmış altı za- bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Vills Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta romanı yazıyor ve katillerin keşfi- ni İngilterenin en maruf zabita mü- Fettişi «George Cornish» e bırakı- yorlar. Bunlardan üçünün eserleri- ni okudunuz. Polis müfettişi de fik- Fİni anlattı. Şimdi dördüncü mu- harrir Russeli Thorndikenin eseri başlamıştır. Bu eser bitince gene polis müfet- tişinin katili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. Bu gece böceklerin dördünü çıka - rarak birer birer zehirledim. Karım mi- vafir için bir takım ;örekler yapıyor - du. Zehirli böceklerin hiç olmazsa bi- rini Skalyonun midesine indirmek lâ- zımdı. Sonra nikotinli viskiyi de hazır bulundurmak icab ediyordu. Skalyon her halde geceleyi nuyanır ve şişeyi temizlerdi. ! Daha sonra çekiç ile çivilerimi ha - urladım ve bu suretle cinayete ait bü- tün tertibatı tekmilledim. Ertesi sabay fena halde hasta idi. Bi- raz düzelmek ve kendini toplamak i - çin viski şişesine müracaat etti. Ben de onun viskiyi bol bol yutmasına ses çıkarmıyordum. Fakat Skalyon © gün ne sabah, ne öğle üzeri, ne akşamleyin bir şey yiyemedi. Aç olduğunu söyle- di. Fakat karım da yemeğin ancak sa- ait sekizde hazır olacağını bildirdi. Skal- yon vakit geçirmek üzere evden çık - tı ve civardaki köyün hanına doğru gitti. Gitmesinde isabet vardı. Çünkü herkesin onu yörmesi belnim lehimde idi. Saat sekize çeyrek kala han sahibi ile bekçi Skalyonu eve getirdiler. İki- si de yüzüne gülüyor, onun haklı ol - duğunu söylüyorlardı. Fakat bekçi ev- velâ karımın kulağına, sonra benim ku- lağıma Skalyonun müşterilere çok fe- na muamele ettiğini, bir daha hana ge- Hirse müşterileri kaçıracağını anlattı. Hancı ile bekçi gittikten sonra Skal- yon biraz kendine gelir gibi oldu ve kahkahalar salarak köylülerin kendi - sini anlamadıklarını, bu yüzden ken - dilerine bir ders verdiğini söyledi. Son- ra karnının acıktığını anlatarak yeme- ğin hazır olmadığını görünce yeniden kızdı. Yemek başına geçtiğimiz zaman Skalyonun iştihasına hayret ettim. Bu herifin bünyesine şaşmamak imkân - sızdı. O aksam karım tatlı olarak poding yapmıştı. Skalyon onu da yedi. Ben zehirli hamam böceklerinin birini, ka- rım da farkına varmadan, onun yuğur- duğu çöreklerden birinin içine koy - dum ve çöreğe işaret koydum. n Skalyon bunu da iştiha ile yedi ve zehirli böceği yuttu. Fakat bu adamın gözü karımdan ayrılmıyordu. Çok geç- meden ayağa kalktı ve masaya daya - narak karıma baktı ve: — Bana bak! dedi, senden biraz da- ha iyi bir muamele bekliyorum. Bu ak- şam fevkalâde güzelsin! Beni yakı - yorsun. Sonra bana dönerek: — Sen de, dedi, karına söyle. Bana karşı biraz daha iyi davransın. Baş ba- şa kalalım. Eğlenelim! Skalyon, zehirli viski şişesinin yari- sını yuvarlamıştı. Karıma doğru- sıçramak istedi ve davrandı. Ben beklenen anın hulul et- tiğine kani oldum ve bütün masayı ü- zerine ittim. Skalyon yere yuvarlandı ve soluya soluya olduğu yerde kaldı. Ya alkol ya nikotin, tesirini yapıyor - du. Skalyon tık nefes olmuş, ölüm nö- betlerini geçirmeğe başlamıştı. Yanına yaklaştım ve baktım. Vazi- — eti berbattı. Karıma dönüp anlattım: - v YA ği e — (açık artırmaya kdrşı 6 muharrir: 4 NUN ÖLÜMÜ tefrikası : 38 — Birazdan açılır. Fakat 6 zaman çok tehlikeli bir adam olacak. Bize za- rar vermemesi için şimdiden çaresine bakmak icabeder. Odaya git. Çekiç ile masanın üzerindeki çivileri getir. Karım sordu: . — Ne yapacaksın? — Bu adamı yere mıhlıyacağım. Sonra zabıtaya haber vereceğim. Âr - trk bu heriften çektiklerimiz yeter. Skalyonu çekerek odanın en müna- sip yerine götürdüm. Sonra sırt üstü rıma dönerek: — Haydi, dedim, çekiç ile çivileri getir. Bir deri parçasını yere mıhladıktan sonra kollarına geçirdim — ve uçlarını sapsağlam ha sonra karnının üzerinden geçirdiğim bir deri parçasını da ayni şekilde yere yapıştırdım. Skalyonun uyandığı za - man kımıldamasına imkân kalmamış- tı. Daha sonra karımı aldım ve yukarı çıkarak yatmasını söyledim. Bense a - şağı inecek, ayıldığı zaman kendisile konuşacaktım. Karım hiddetlenmem - den korkuyordu. Kendisini temin et - tim : : — Böyle bir adama hiddet etmek doğru değildir. Çünkü hem deli, hem hastadır. Çıkardığı hâdise yüzünden çok müteessirim. Fakat böyle bir hâ- dise artık tekerrür edemez. (Arakası var) Amerika mektupları (Baş tarafı 6 ıncı sayfada) le bir de mehtap oldu mu, dar havuzlarda kulaç atmayı, şairane, romantik buluyor- lar, ve ekseriya ilânı aşklar, ufak buseler hep böyle zamanlarda konduruluyor. Kahvaltı hayli mufassal olmasına rağ - men öğle yemeklerine ehemmiyet” vermi- Yorlar, sofralara pek fazla itina ediyor - lar, tabakların altın veya gümüşten olma- sına, ortalığı elektrik yerine, şamdanların aydınlatmasına, pek fazla dikkat ediyor - lar, ıkgl;'l yemeklerinde gölgelerin duvar- larda büyümesi, mumların pır pır etmesi, iştihalarını açıyormuş, buna mukabil, ga - ada hiç bir mille- yet az yiyorlar, ve düny tin yarışamıyacağıi kadar süratli atıştırıyor- lar. Yemeğin yarısını tabakta bırakmak â- det, sonuna kadar yiyen kabalık yapmış o- luyor. Gözümün önünde, kibarlık tı.ılıyı_- yım diye, kaç defa ağzım sulana sulana bir tavuk budunun önümden kaldırıldığına ta- hammül ettim. Bir çok defalar davet edil- diğim yerde yemeğe gitmeden ewel._hı - fif tertip karnımı doyurduğumu biliyo - rüum. ! Şikagoda Kraliçe Mari vapurunu ıımn alacak kadar zengin bir madama mııı.fır gitmiştim, garsonlar beyaz eldivenlerle hiz- met ederlerken orkestra güzel havalar ça- lıyordu. Buna mukabil yemek olarak al - tın tabaklarda önümüze getirilen şey ne idi biliyor musunuz? Yağda yumurta ve haş- lanmış fasulye. BALIKLI RUM HASTANESİ İDARE HEYETİNDEN Muhammen bedeli: 4169, 29 Pey akçesi: 312- 80 Beşiktaşta Sinan paşa m_ıhıllcıinde Köyiçi caddesinde eski 16 yeni 48 ve .50 No. h (Yeni tahrirce Ortabahçe caddesin- de 64 ve 66 No. h) dükkânlı evin tama- mı satilmak üzere on beş gün müddetle çıkarılmıştır. İhalesi Hazi- saat on beşte ranın 12 inci Cuma günü ' yapılacağından isteklilerin yüzde yedi bu- atinden evvel Vakıflar baş müdürlüğüne ihale komisyonuna gelmeleri. Kızılay üye devşirme haftası bir Haziranda başlayacaktır.. Üye olunuz. y İ P- Ü R A aF Ku hazat — aen aa elT A BAA V yatırdım ve kollarını uzattım. Ve ka-| çiviledim. Daha sonra a -|. ayklarını da ayni şekilde çiviledim. Da- |. çuk pey akçelerile beraber İhale gün ve sa- | SON POSTA Dün geceki güreş- biz kazandık ğ Sakatlanan Finlandiyalı güreşçi (Baştarafı 1 inci sayfada) mağlüp etti ve çok alkışlandı. 66 kilo: Yusuf Arslan - Ranta Minder hakemi: Leino. “Yan hakemler: İsmail Hakkı, Saip. Güreşçiler ilk on dakika ayakta bir- birlerini yoklaya yoklaya çalıştılar. İkin- ci devrede Finlandiyalı alta düştü. Altı dakika yerde çok kuvvetle çalış- tılar. Son dört dakika için ayakta uğraş- mağa başladılar. Yirmi dakika devam eden müsabaka neticesinde, Ranta sayı hesabiyle galip geldi. Üçüncü Müsabaka: Serbest 79 kilo: İbrahim - Veksten. Minder hakemi; Seyfi Cenap; Yan ha-| kemler: İsmail Hakkı, Sadullah, Leino. İlk hamlede rakibini yere indiren İbra- him âdeta nefes aldırmaz bir halde çalışa- rak Finlandiyalıyı iki defa müşkül vaziye- te soktu. Neticede tamamiyle hâkim gü- reştiğinden sayı hesabiyle galip geldi. 87 kilo: Mustafa - Karhanen . Minder hakemi: Leino, Yan hakemleri: İsmail Hakkı, Saip. : Dört dakika ayakta uğraşan Mustafa indirdi. Bir müddet bu şekilde çalışan- gü- reşçileri hakem ayağa kaldırdı. Ayakta çaprazı kullanan Mustafa 9,42 dakikada tuşla müsabakayı kazandı. Sert bir vaziyette havadan yere inen Finlandiyalı kolu sakatlandığından, derhal hastaneye kaldırıldı. Beşinci Müsabaka: Grekoromen Ağır siklet: Sarvinen - Necmi. Minder hakemi: Seyfi Cenap. Yan hakemler: Sadullah, Leino. Bir müddet ayakta, bir müddet yerde çalışan pehlivanlar ilk devreyi — berabere bitirdiler. İkinci devrede yere düşen Necmi 13,43 tuşla galip geldi. Altıncı Müsabaka 61 kilo: Ahmet - Lanne. Minder hakemi: Leino, Yan hakemleri: Saip, Seyfi Cenap. İlk on dakikada berabere kaldılar. İkinci devre başladığı zaman Finlandi- alta düştü. Yirmi dakika mücadele e- yalı landiyalı Lanne sayı den güreşçilerden Fin hesabiyle gali geldi. Yedinci Serbest 72 kilo: Hüseyin - Kakkao, Minder hakemi: Sadullah. Yan hakemler: _İımıil Hakkı, Leino, Sıkı ve sert başlayan müsabaka netice- sinde 3,6 dakikada Hüseyin — tuşla galip geldi. Sekizinci Müsabaka: Grekoromen 66 kilo: Vefik - Ranta. Minder hakemi: Sadullah. Yan hakem- ler: Leino, İsmail Hakkı. (Finlandiyalı Ranta) ayni gece ikinci maçını yaptı. Birinci devre tamamiyle &- yakta ve berabere geçti. İkinci devre karşılıklı hücumlarla geç- ti ve Finlandiyalı Ranta sayı hesabiyle ga- 79 kilo: Mevlut - Veksten. Minder hakemi: Leino, yan hakemler: (Sadullah, İsmail Hakkı, Seyfi Cenap. Şayanı hayret bir muvaffakiyet göste- ten Mevlut birbirini takip eden oyunlarile ilk devreyi hâkim ve galip bitirdi. yere leri de karşı 6 ile| (baktıkça hayretim artıyor. Aramızda bir kuvvetli bir çabraz ile Finlandiyalıyı yere | Sayfa [ , [ Hikâye | Talihin cilveleri Yazan: P. - L. Hervier — İnanılacak şey değil!.. İnanılacak şey değil!.. Sesli sinemanın en maruf sanatkârla - rından, radionun herkes tarafından sevilen spikerlerinden Noel Lercor, odasında bir aşağı, bir yukarı gidip geliyor. Bazan, kendisini sıkan, korkutan bir düşünceyi savmak ister gibi elini alnına götürüyor. — Acaba rüya mı gördüm? Yoksa ben çıldırdım mı? O gün saat üçte, Auber sokağı ile Scribe sokağının birleştiği noktadan — geçerken karşısına tıpkı kendisine benziyen bir a - dam çıkmıştı. ÖO boy, © çehre. Ancak gi- yimleri biraz farklı idi. Noel Lercor şaşa - layıp durmuş, öbür adam da durmuştu. İkisi de bu derece benzeyişi bir türlü akıl- larına sığdıramayıp biribirlerine put gibi baka kalmışlardı. Nihayet Noel Lercor: — Garip şey, değil mi? demişti. Size akrabalık olmasın? Tecessüsümü — mazur görün. Benim adım, soy adım Lercor; si- zinki? — Rocrel; sizinkine benzemiyor? — Cidden tuhaf! Siz tıpkı bana benzi - yorsunuz; soy adınız da benimkinin sağ - dan okunan şekli! Benim adım Noel. — Benimki de Leon. — Öyle olduğuna yemin eder misiniz? — Elbette. Leon adında bir fevkalâ - delik yok ki! İ — Nasıl yok? Benimkini sağdan oku - yuün, Leon olur! Bunun üzerine civarda bir gazinoya gir- mişler, orada Noel Lercol, Leon Rocrel ile dostça konuşup hususiyetini öğrenmek iste- mişti... Leon Rocrel kötü bir vaziyette idi; bunu anlattı ama sözlerinde bir şikâyet, bir bedbinlik yoktu. Dört yıl önce işinden çıkarılmış, ©o zamandanberi de başka iş bu- lamamış, sıkıntı. içinde idi. Gerçi kendine yer vaad edenler olmuştu, bunların hiç biri doğru çıkmamıştı. Leon Rocrel elinde avu- cunda kalanı da bitirmiş, her gün iş peşin- de koşuyor, bazan küçük bir iş bulup bir kaç günlük nafakasını çıkarıyor, bazan da dostlarından görebildiği yardımla yaşıyora du. Çok düşmüş, perişan olmuştu. Fakat bütün bu hali inlemeden, edebi- yat yıpmıfiın anlattı. Unurlu bir adam- dı. Noel Lercor ona: — Saat beşte tekrar buluşalım, dedi. Ben gidip sinema sahiplerinden biri ile gö- rüşeceğim, söz verdim. Fakat sizinle uzun uzun konuşmak isterim. Evinde bir kahvaltı, bir de içi dolu zarf hazırlamıştı. O kadar dostluk, samimiyet gösterdi ki Leon Rocrel kendine ikram edi- len yiyeceği de, parayı da reddedemedi. * . © zavallı, yaralarına sürülen merhemle biraz avunmuş bir halde çıkıp — gittikten sonra Noel Lercor bir yukarı, bir aşağı dolaşıp : — İnanılacak şey değil!.. İnanılacak şey değil!... demeğe başladı. 'Tali, insanın zihnini perişan eden böyle bir macera çıkarmakla ne göstermek isti- yor. Sadece bir tesadüf mü? Olamaz. Ger- çi insan insana benzer ama böyle tıpkı tıp- kısına benzeyiş, ikisinin adının, soyadınin da ayni harflerden mürekkeb olması, hav- | salanın alacağı şey değil. — İnanamiyorüm... İnanamıyorum... düşen Mevlut köprü kuramadığından do- | layı mağlüp oluverdi. Ağır mklet: Samsunlu Ahmet - Jarvinen Minder”hakemi: Sadullah, Yan ha- kemler: İsmail Hakkı, Saip, Lelino. Ayakta pek az devam eden oyun yerde geçmeğe başladı. Samsunlu Ahmet hâkim bir vaziyette rakibini zorluyordu. İl! devreyi Samsunlu galip olarak bi- | tirdi . Her şekilde hâkim güreş yapan Ahmet, Finlandiyalıyı nefes aldırmayacak hale so- kuyordu. Bütün oyun esnasında — hâkim güreşti ve sayı hesabiyle galip geldi. Finlandiya güreş takımı bu akşam mil- li takım namzetleriyle son maçını yapa- caktır. - Finlandiyalılar pazar günü dörtte Ro- manya yolu ile memleketlerine gidecek- lerdir. Bugünkü güreşler şunlardır. 56 - Pertünen - Hüseyin: Grekoöromen. 61 — Lanne - Yaşar: 66 - Ranta - Sadık: Serbest 72 - Kakka - Nuri: Grekoraomen 79 - Veksten - Ahmet: Serbesi Ağır siklet - Jarvinen - Çoban: Greko- romenh L İkinci devrenin ilk dakikasında e hi Bi L İK a— A - (i m M ge el N e #W Çeviren: Nurullah Ataç Tam o sırada telefon çaldı. — Allol Allol.. Kim?.. Sen misin; Stephane Gros. Merhaba, dostum! Teşek« kür ederim, iyir.. Hayır, bu akşam kabil değil... Hayır, yemeği evde yiyeceğim..; Evet, sen benim akıllı ustlu olmama ihti « mal vermezsin ama bu akşam istirahatte« yim... Ne? Lily Parme'i mi gördün... Ben onu görmiyeli altı ay oluyor... Ne dedin?.. Onu görmem iyi mi olacak?.. Ona iyilik mi edebilirim?.. Allo! Allo! Kestiler... On dakika sonra kararını vermişti. Bir zamanlar samimi bir aşk ile sevdiği o ka- dını, eski karısını gidip görecek, bu fev « kalâde heyecanlı günde ona da biraz te « selli götürecek... ; Henüz geç değil, Tocgueville sokağın- da bir kışlaya benziyen © eve yaya gitmelii için vakit var... Dar kaldırim hıncahın | halkla dolu... Noel Lercor sordu: ' — Ne olmuş, ne var? Orada herkesin sorduğuna cevap verip haberi yaymağı kendİne eğlence adinen bir kasab çırağı anlattı: — Tabanca sesi duyduk... Bir kadınt öldürmüşler... Yine kıskançlık yüzünden- dir... Noel, hâdiseyi türlü tefsir eden kala- balığı yarıp geçti; kapıcı kadın, pos« lis memuruna meseleyi hararetli hararetli anlatıyordu: — Üç el silâh sesi işittim, odamdan çıke tım... Baktım, dostu koşarak kaçıyordu.. Uzunca boylu, şık bir adam... Onu bir ordu insan arasında görsem tanırım, Hiç şüp « hem yok, bu onün işidir. Kadın birden sustu, gözlerinde bir haye ret, bir haşyet öokunuyordu; titriyen par« mağı ile Noel Lercor'u gösterip: — İşte bu, dedi. Yakalayın... Amma da küstah herif, hiç korkmadan yine gel miş... ! Noel Lercor ensesine polisin elinin in « diğini duydu. «Gebertin!» diye bağıran halk arasında sürüklenip götürüldü... Su » ratına, bacaklarına, arkasına tokatlar, tekr meler, yumruklar indi... Bir sinemacı olsa da sahneyi filme alsal... Noel artık ken « dini müdafaa etmiyor. Simdi bir adam onu merhametsizce sor« guya çekiyor. Noel yavaş yavaş kendine geliyor, hakikati anlar gibi oluyor. şüphesiz onu Leon Rocrel zannediyorlar..« Taliin bir cilvesi ile Leon Rocrel, Noel Lercol'un eski karısı ile tanışmış, onun â: şiki olmuş... Noel Lercor, kendisine biri« biri arkasına sorulan suallere, kimsenin inanmıyacağı, kimsenin dinlemediği — bir masalla cevap veriyor. Eski karısının otür« duğu evde hiç kimse, onu her gün görmet ğe gelen adamın adını bilmiyor. Bütün şa- hitler onu, Noel'i yüzlerce defa görmüş; kapıcı kadının da, civardaki dükkâncılatın da hiç şüphesi yok. Noel yine anlatıyor, fa« kat o budalaca masalı kim dinler? Suçlu olmadığını, cinayetin olduğu saate te kendisinin nerelerde bulunduğunu ba « gırarak anlatıyor. Fakat o garip tesadüf€ kulak asan bile yok. Bir memur, komise« re akşam gazetelerini getiriyor. İlk ıayıfı.- da koca koca harflerle bir başlık; şimdi bütün Paris onu okuyor: «Sinema aktörlerinden ve radio #pi « kerlerinden Noel Lercor bir delilik buh«e ranı sırasında, eski karısını öldürdü.» — Müsabakalar 8,30 da Taksim stadyoas- müunda yapılacaktır. ! Türk - Polonya basketbol takımı maçı Berlin olimpiyatlarına iştiraklarından - sarfınazar edilen Basketbolcular — için ye- niden teşebbüsat yapılmıştır. Basketbol takımımız haziran sonların« da Polonyalılarla bir maç yapacak, —mu- vaffakiyetli neticeler alırlarsa olimpiyıı.:l_! y götürüleceklerdir. Küçükler turnuvası Kadıköy sahasında yapılan — küçükler turnuvasına pazar sabahı devam edilecek« tir. Birinci maç: 9,40 da Fenerbahçe, Al: — — tınordu, hakem Emin. İkinci maç: 10,30 da İstanbulspor, Gü- neş, hakem Hasan Kâmil. Feneryilmaz, Vefa maçı Bozkurt saha« sında on birde yapılacaktır. Viyanalı futbolcular dün geldiler İstanbul, Ankara, İzmir mühtelitlerile üç müsabaka yapacak olan First Viena ta- kımı dün sabah şehrimize gelmiştir. Viyana takımı çok kuvvetli bir kadra ile şehrimize gelmiştir. İlk maçını Cumar- tesi günü yapacak olan Viyana takımı om — ır, ALI Bke . ' dört oyuncu i]ç seyahate cıkmişt * j _,-sı.v' AM zi — l a gi a '———*A-f'_w——*a— Ünüğ z -< " ha Ç| * İ : L 4 e. N b in TÜ