1 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

1 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ü * Tarihitefrika , No. Ne Uluç Ali Paşa, ne de onun yiğit gönüllüleri yılmak biliyorlardı. Düş- man çoğaldıkça onlarında cesaretleri goğahyordu. Marki Santa Krüz yirmiden çok ga- lerle Türk filosuna çattı. Bu amiral da iki kurşunla yaralandı. Onun yanında- ki bir Papa gemisinin kumandanı olan Makado öldürüldü ve askerlerini çoğu kırıldıktan sonra diğerleri de can kor- kusile kendilerini başka gemilere veya denize attılar. Türkler grandi direğine Diz AMİRİ e 53 YAZAN: KADIRCAN Kaflı rahisarı sarki beyi Ahmet, Sakız beyi Abdülcebbar, — İnebahtı beyi Firdeva, Ankara beyi Mimarzade, Niğbolu beyi Ahmet, Midilli beyi Kurdoğla Hızır, Biğa beyi A, Sığacık beyi Kara Ba - tak, tersane emini Mustafa gibi bir çok meşhur beylerde bulunuyordu. Kapatn Ali Paşanın iki oğlu ile Mora beyi Cafer, kaptan paşa kâhyası Ah - met ağa ve Ağriboz beyi Mehmet Paşa esirler arasında idiler. Buna karşılık düşmanın zaferi de o doğru ilerilemişlerdi. Orada bir zabitle (kadar parlak değildi. Çünkü en meş - on iki asker hâla karşı durmağa çaba-İhur ve seçme şövalyeler ve amirallar - hyorlardı. dan bir çokları da içlerine olduğu hal- Bu zabit basta idi ve ateş içinde tit-|de 8656 ölü, 7784 yaralı vermişlerdi. reyordu. İki defa yaralanmıştı. Sol ko- 'Şöyalye ve amirallar arasında sol ce - hu artık tutmuyordu . nah kumandanı Barbarigo ile otuz ka- Bu zabit meşhur Donkişot romanını |(dar general ve miralay, on yedi gali yazan İspanyol muharriri Mişel Ser-|kaptanı vardı. Venedik amiralı Ven - SON POSTA Şehirde bir vilâyet konağı, üstün- den araba geçebilen iki sokak, ala ba- hklariyle meşhur bir dere, bir Hİstanbul oteli» , dört deveciler hanı, bir aynalı kahve ve irili ufaklı tam kırk iki tane cami vardı. Evet, kırk iki tane, teker Bizim idadi şehrin en yüksek tepesi- nin üstündeydi. Ova tarafından şehre bakılınca ilk önce bizim yapımın üç katlı, dört köşe taş kesmeliği göze çar- par. Bilmem hangi frenk yazıcısının &- serlerini tercüme oderek Osmanlı tari- hi edebiyatına giren bir paşa menfiyen valiliğine tayin kılındığı bu vilâyette ilk ve son iş olarak bizim mektebi yap- tırmış, Evet, ilk ve son iş.. Çünkü, haz- ret,firengâne icraatında biraz daha ile- teker Büydem. ı KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edehi Tefrikası : 3 * miş. Onların bizim manifaturacı E - min efendiyle araları açık. Halbuki bi- zim Mmaçların arkasında Emin efendi var. Hattâ topu bile getiren o. İş karış- tı. Bizim futbol topu bir şehidi hürri - yetin kafası gibi ittihadı terakki klü - bünde adalet, müsavat, hürriyet na - mına müdafaa edilmeğe başlandı. Deveciler baktılar ki bizim parti ka- zanacak, cayır cayır top oynıyacağız, bir gün muallimler odasında akaidi di- niye hocasımı saldırttılar üstüme, He - rif şer'i şeriften başlayıp, mektep ta - lebelerini baldırı çıplaklar menzilesi - ne kadar indirdiğimde karar kıldıktan sonra avaz avaz bağırarak ne dinsizliği- mi bıraktı, ne de imansızlığımı. Hoca nın sözlerini gülerek dinliyordum. Da- dırırım tekmeyi, Bu, bir.. Sonra beni dinsizmişim, imansızmışımı, kâfirmi" şim, belki öyleyimdir, belki değil. Bu benim bileceğim iş. Fakat ben coğraf 'yada verdiğim her dersin doğruluğunu çocuklara isbat edebilirim. Ya sen? Sen varlığını okuttuğunun varlığını ise bata kadir misin?» Nasıl apansız başladımsa öyle apan” sız sustum. Daha doğrusu muallimlef odasında öyle bir sessizlik oldu ki ken: di sesimden ürktüm birdenbire. Etrafı" ma bakındım. Hafız hocanın yüzü sa* rığından beyaz. Mektep müdürü kıp” kırmızı. Bir riyaziye hocası vardı, şiş* man, dazlak kafalı bir sersem. O da gözlerini yere dikmiş, nerdeyse ağlıya” | cak. Hafız hoca, oturduğ koltuğun yay" vantes'di. (1) Bu sırada jan Andre Dorya kendisi- ne yapılan oyunu ve düştüğü yanlışı anlayabilmişti. Yanındaki gemilerden bir kısmını Uluç Ali Paşanın bıraktığı gemilerin karşısına koydu ve kendisi merkez filosunun bulunduğu — tarafa' döndü. Don jan Dotriç de yedeğine aldığı bir Türk kadirgasını olduğu yerde bı- yaktı, en sağlamlarından.on iki galerle birlikte Uluç Ali Paşa üzerine gitti. Uluç Ali Paşa yine yılmadı. ri gidip vilâyet hududunun yirmi beş kilometre kadar uzağından geçen şi- mendiferi vilâyet hududundan içeri yero da yaralıydı. Türk gemilerindeki on iki bin ka - gözüme aodanın kapısı ilişti. Kapı a -|ları boşanmış gibi, birdenbire ayağll ralanmıştı. Aralıktan binlerce göz, ha-|kalktı. Aramızda epeyi mesafe vardi- ni mektep kitaplarında büyütülmüş si-|Kısa kısa adımlarla, âdeta koşar gibi dar hiristiyan kürekçisi kurtarılmıştı. Bunlar arasında Magosada esir edil- miş olanlar da bulunuyordu. * —— Akdeniz kimin ?.. Hiristiyan donanması - esir aldığı Türk gemilerini yedekte götürerek şi- male, Petala limanına gitti. Burada bir sokmağa teşebbüs edince eşrafı vilâ- yet Osmanli edebiyatının bu namdar mütercim paşasına karşı ayaklanmış- lar. «Bu kara demir yılanının tarlaları- nek gözü resimleri vardır, arı peteği|burnumun dibine sokuldu. Ve ben dar gibi, bir yığın göz, işte öyle bir yığın ha ne olduğunu anlamadan üç defa' çocuk gözü bana bakıyor. Talebelerim | «Tuh, tuh, tuh, kâfir, kâfir, kâfir!» di kapının önüne birikmişler. Sarıklı ha-| ye yüzüme tükürüp bağırdıktan sonrü mız arasından geçmesi ekinlerimizin (fız hocanın sarıksız İstanbullu Cemal ' yine ayni kısa adımlarla koşup kapi * bereketini kaçırır. Davarlarımız korku-|hocayı nasıl tekfir, nasıl haptettiğini 'nın önünde biriken talebeleri yarar dan çatlar. Kadınlarımız kısırlaşır. Biz |dinliyorlar. ü aşağı inmeğe başla * bu gâvur yolunu istemeyiz..» demişler.| Birdenbire kan başıma çıktı. Hafı -İdı. « z . Bir ariza yazmışlar Abdulhamide. Ab-İza göyle bir kalın perdeden «Susaslh| — Kendimi toparlayıp hafızın yakas' dülhamid de, bu frenk edebiyatı merak-|dedim. Bu emir öyle apansız, öyle kes- İna yapıştığım zaman ikimiz de mekte meclis kuruldu ve kuvvetlerinin yüzde DURİRUR N Y v peimi RAtEAk söfekli. v cenah gemilerinin en kuvetlilerine kar- d a H b iğitce ayni zamanda kış yaklaştığı için her- âıöı;ı;;,:;a“an fazla bir zaman yiğitçe L n Haa SA Nİ Üİ . Lâkin harp meydanında koca Türk | "arlaştı. donanmasından yanlız kendi - filosu kalmıştı. Kendi gemileri de çok kuv- vetli ve büyük, ayni zamanda sayıca bir kaç misli olan düşman gemileri arât sında birer ikişer batıyorlardı. Merkez ve sağ cenahtan kurtulabilen otuz. beş kadar Türk kadirga ve kalitesi İnebah- tı'ya doğru çekiliyorlardı. | Uluç Ali Paşa bile bile ölmektense yanında kalan gemileri kurtarmayı daha uygun buldu. Zorlu bir hamle ile düşman saflarını yardı . Şimale, Aya Mavra adasına doğru açıldı. Rüzgâr hızlanmıştı ve keşişle- meden esiyordu. Gemiler büyük lâtin yelkenlerini de açınca hızları bir misli arttı. Marki Santa Krüz ve Don Jan onu kovalamaya kalkıştılar, fakat — yetişe- miyeceklerini anlayınca durdular. (Arkası var) Modern Alman san'alı ve Alman Tezyin San'atları SERGİiSİi İstanbul'da * Fandıklı'da iüzel San'atlar Yüksek Okulunda B0 Mayıs'dan -8 Hazıran'a kadar açık bulunacaktır. Saç dökülmesi ve kepeklerden UluçAüPmonüçkıdimil:hü' likte ufukta kayboldu. Preveze lima-! mına girdi. | Harp saat on ikide başlamış v& dört | saat sürmüştü. kurtulmak için en müessir ilâc Güneşin batmasına henüz epeyce vakit vardı. Hıristiyan amiralı Türklerden alı -| nan esir ve gemileri İspanya, Vene -| dik ve Papa bükümetleri arasında pay- | Taştırdı. İ âı Bunlar 117 kadirga, 13 kalite, 117 P ET Ro L top ve 4840 esirdi. Bundan başka Türk donanmasın - dan 67 si Skrofa burnu kıyılarında baş- tan kara edilmiş, 38 tanesi batmış ve yanmıştı. Kurtulan gemilerin sayısı, on üçü Uluç Ali Paşa ile beraber olup hepsi kırk kadardı. e 8000 askerle 2500 küçük zabit, 110 kadirga kaptanı ölmüştü. Ölüler ara - sında derya kaptamı Ali Paşa ile Şo - luk Mehmet, Çorum beyi Güllâbi, Ka- (1) Don Kişot, kahramanlık romanları okuya okuya aklını kaybeden ve zırhlar kuşanarak sıska bir at üstünde ve bir şö- valye kiyafetinde dünyadaki bütün zalim- kiyokıbıiıhhıı—iıyydüı- damdır. Dev diye yeldeğirmenlerine hü - cumu bilhasıa meşhurdur. Bu eserin mu- harriri aşağı yukarı kendi rubunu yazmış- tır. Yazılışta en büyük müessir İnebahtı — Sepant harbidir: Muharrir bu barbe bü - yüümıvıwrun—“mâ- miş, lâkin bir kolu ile birlikte bütün cesa - hsı paşasınıt böyle demir yolu filân gibi Fransız klasiklerinden gayri işlerle uğ- raşmak zahmetinden kurtarmak için, terfien fakat yine menfiyen uzak vilâ- yetlerden birine naklettirmiş. Bana merak olduy da bu demiryolu hikâyesinin iç yüzünü araşlırdıydım. Meğerse eşrafı vilâyet, yani «bilmem ne zadelerle, bilmem kim oğulların di- ye anılan iki aile bütün bizim vilâyet içinde ve bizim vilâyetlerle öteki vilâ- yetler arasında işliyen deve kervanla- rının sahipleriymişler. Bilmem hangi padişah devrindenberi Anadolumun bü- tün bu mıntıkasında deve kervanları - nin çanı dağlara taşlara bu iki ailenin şan ve zafer türkülerini okumuşlar. İncir, üzüm, tütün, dokuma ve son yıllarda gaz tenekeleri ve Avrupa bas- malarile şehirlerin kapılarından giren bu deve kervanlarını düşün bir kerre! Sonra, bir de vilâyete demiryolu sak - mak isitiyerek deve kervanlarının has- ret ve gurbet gibi içli çantalarına at tı- kamağa kalkışan Fransız klasikleri me- raklısı paşayı gözünün özüne getir. Mamafi, şehirde mütercim paşamı - zın hatırasını saygile ananlar da yok değildi .Bilhassa Avrupayla alış veriş eden ve deve kervanlarının inhisarın - |dan, çanlarındaki şarkıların derinliği: ne rağmen gidip gelişlerindeki betaat- ten şikâyetçi olan büyük manifatura tüccarları, lmanlara üzüm, incir, tü - tün gönderenler bizim mektebin bani- sini hayırla yadederlerdi. Ben, meşrutiyetten bir yıl önce şeh- 'ye gelmiştim. Meşrutiyet ilân edilir &- İdilmez bizim mektebin banisini hayır- la yad eden zümre top yekün İttihatçı oldu. Kafamda mektebe ait bir yığın pro - je vardı. Bu projelerin tatbiki için dı- şardan yardım lâzım, Cittim, en koyu ittihatçı kesilen büyük — manilfaturacı Emin efendiye fikrimi açtım. O da klüpte konuştu. Bana kararı getirdi: — Cemal bey korkmasın, biz arka- sındayız... Kolları sıvadık. İşe başladık. Son sı- nıf talebeleri arasından gözü açık, güçlü kuvetli yirmi iki genç seçtim. E- min efendi vasıtasile İstanbuldan ge- rasına salıverdim. Ben de aldım ağz- ma bir düdük. Başladık maça. Mektep çocuklarının, kısa pantalonla mektep avlusunda meşin bir topu ko- valamaları bütün vilâyet dahilinde o günde misli görülmemiş icraatlardan- binen akaidi diniye hocası oldu. Hoca- nın devecilerden bilmem ne zadelerle bir ilişiği Görsüğ sulkra ada : Z KA g kin oldu ki hafız sustu. «Dinle, dedim, |bin sokak kapısı önündeydik. Elimi lar mademki talebelerimin sıhhatları, çe -|tasının yakasında görünce bağırmağt viklikleri, gözlerinin bir parça pekleş - |başladı. Talebeler, hocayı ancak tüyle mesi için lâzımdır, o oynadığımız şey|ri yolunmuş bir karga biçimine gir * meşin top değilya hazreti Alinin kafası | dikten sonra elimden alabildiler. olsa ben düdüğü öttürür, çocuklara çal- (Arkası var) Korkunç Maceralar (Baş tarafı 6 ımcı sayfada) dim beni saatlerce uğraştıran menhus il4 rar tutup çektim. Başım sallandı. Karya-|ra kediye baktım o şimdi sobanın önündi | lada uyumakta olan zevceme seslenmek |halıya uzanmış. Rahat rahat uyuüyordü. —| istedim. Bir türlü sesim çıkmıyordu. Sanki| — Bu bir kâbus mu idi? Bir kaç defa di | boğazıma bir şey tıkanmış gibidi. İçim dar İkatle aynaya baktığım halde kucağımdak | raldı, aklım fikrim allak bullak oldu. Kar |kediyi nasıl sakal zannetmiştim? Bir tü ta bir yılan gibi boynuma sarılan bu saka- |akıl erdiremedim. Ertesi sabah bu hali € Idan masıl kurtulacağımı düşünmeğe başla-| halkına anlattım. Aman kara kedi tekif dım. Elimde kibrit kutusu yavaşça koltuk- |değil demek.. diyerek herkes kediden ürk | tan ayağa kalktım bir defa da kendimi a| meğe başladı. Kediyi cami kapısına bırab”| yakta göreyim, dedim, Sakalımın — yarıst | maklığımı söylediler. Öyle yaptım hayve' oturduğum koltuğun üstünde kalmmıştı. Bi- | akşam yine yolu bulup geldi. Boğaz içindi taz aynaya doğru yürüdüm. Sakalın yarı | Yenikâyde oturduğumuz için bir gün hef sı da yere düşüp sürüklenmeğe başladı. | vanı Bir sepete koyup beraber Kuryam gili drğeli Ralinr değra tuk götürdüm Eminönünde salıverdim ve küf tamıyordum. Müşkülâtla karyolaya kadar | ldum bu dertten. gidebildim ve üstüna oturdum. Sakalımın Salih Mahmat. yarısı yerde halının üstünde kalmıştı. E- Himle sakalın kıllarından koparmağa bap ladım her kılı çekişimde bir sarsıntı — olu- yor. Bana boğazım sikiliyormuş gibi geli- yordu. Şimdi ayna tam karşımda idi. Bir kibrit daha çaktım ayni hal.. sakalımla karyölada oturuyordum. Gözlerimi kapa- Filistinde Yahudi- Arap davası (Baş tarafı 6 mcı sayfada) Filistinde malüm Yahudice maz. Resmi Jlisan Ibranicedir ve braniceyi sönmekten ve kaybolm tirttiğim futbol topunu ayaklarının a -|, böyle |. dı. Müdür ses çıkarmadı. Fakat küplere * dım. Hep menhus sakalı -düşünüyordum. Üzerime bütün bütün ağırlık bastı. Oldu- getirmiştir. Sinemalarda bile Moris Şö Pi MedE yerifkimüzün TaRlan, ye, Marlen Ditrih Ibranice konuşmakif İçim geçmiş. etrafımda bir sürü uzun |dırlar. Â kara sakallı insanlar sıçramaya Daşlamış- * | lardı. Ben ortalarında idim. Hepsi kahka-| — Yukarıda Yahudilerin fazla mutekit * halarla gülerek zıplayıp duruyorlardı. Bil- | duklarııdan bahsetmiştim. Üniversite mem ne kadar zaman böyle bunları sey- | fesörlerinden biri verdiği bir konferast) İretlikten sonra ben de aralarına karıştım | bugünkü hâdiselerin cümlesinin kitabı 'sıçramağa başladım. Şimdi artık hep bera- | kaddeste yazili olduğunu söylemiş ve ber hora tepiyorduk. Ter burnumdan dam- | izahatı vermiştir: d hlyordu. Sakalım yerlerde — sürünüyordu. «— İçinde yaşadığımız devir, A Bazon çevik bir hareketle olduğum yerde |itaat etmemiş olan Yahudilerin daha ©D) Kurtarmış. yapyeni geçer bir lisan dönüyardım. Sakalım; vücuduma — Baştan |nık olarak hayat sürdükleri devirdir. W aşağı sarılıyor bunu gören arkadaşlarım dı]dh yabancıların çizmesi altında M benim gibi yapıyorlar sakallarını vücutla- merhuna kadar inleyecek, fakat bir güf * mına sarıyorlardı. ne Beni İsrailin eline geçecektir. 3 sene €| Sıçradık, apladık, koşhik ve... vel buralarda yahudiliğe ait en ufak bif ) Birdenbirc sassıldım. Bir daha — saral- yokken bugün Yahudi muasır © dım. Gözlerimi açtım. Karyolada — saka-|niyetin âsarı âdeta yerden fışkırmıştır- D ) kmla öturuyordum. Karım uyanmış kolur | — Yahudilerin ceza görmeleri lâzım €€ || mu çakiyordu: müddet bittiği zaman milletler de $9f)| — Na oldun Muammer, ne sallanıyor-|cek, güneş debüyük lekeler görülecek Fj sun? Karyola sallamıyor çocuk uyanacak. | zeleler, felâketler olacak, ve nihayet ÜĞi O kucağındaki kedi nedir? İsrailin başına bükümdar bir Mesih #” | Baktım kucağımda — oğlum — Cihadin | cektir.» (yavru siyah kedisi mışıl maşıl uyuyordu!. ' — İşte bütün bu sözler Fı].'ııindıîdl Hemen tutup hayvani yere attım. Ve kibti- |kü Yahudilerin taassubuna canlı bir ti tekrar çaktım. Korkâ korka — gözlerimi | teşkil eder. Bu suretlea Yahudi Arap € aynaya çeviedim. Çok şükür yazabbi sa-lsı. her şeydön &vvel menfant — ve © 'kaldan ever bile kalmamıştı. Başımı çevir- mesolesi olduğu için pek çabuk. hat |

Bu sayıdan diğer sayfalar: