6 Sayfa Filistinde Yahudı-Arap davası Her gece, çalılıklar içinde bir kaç Yahudi cesedi bulunuyor *W X Yahudi - Arap davası en evvel boğaz ve menfaat eselesi olduğundan pek çabuk halledileceğe m I benzemiyor. Yahudilerin din? taassupleri Aviv (Hu- niz « Tel - muhal den) — Küdüs — ve Fil, Çok — buh- tanlı dakikalar geçiri inde iyor. Fransız matbu atını takip — edenler, İngilizleri bu kusurlu buluyorlar. İn- yüzden giltere artık cebir isti- mal etmeğe ve yahu- dileri memleketten kovmağa uğraşan A- rapları te'dibe çalışı- yorlar. Araplar ise bu müdahaleden — mem- nun olmadıkları korkmadıklarını — da, hergün artan — tehev- vürlerile isbat ediyor- har. Bu suretle artık Filistinde emniyet na- mına hiç bir şey kalmamıştır. Yahudiler ücarette ne kadar ileri git- mişlerse, dini itikadlarda da o kadar taas- suba meyletmişlerdir. Dünyada esasen tek o da gibi bir şeye, bütün kalblerile inanırlar; ellerindeki dini kitaplandır. Yahudilerin oturdukları yerlerde ida- rel örfiye ilân edilmiş olmasına Tağmen her gece, derede, çahllıklar içinde bir kaç yahudi cesedi bulunmaktadır. Araplar el- lerine geçen Yahudiyi derhal — öldürüyor- lar. Altı haftadanberi bu vak'alar © kadar korkunç bir mahiyet almağa — başlamıştır ki İngiltere nihayet Mısırdan, kuvvetler getirmeğe mücadele — sahasına tanklar sokmağa mecbur olmuştur. Arapların Endişesi Araplar yahudi nüfusunun Filistinde art- masından endişe duymaktadırlar. Filhakika 1930 senesine kadar, her yıl oralara beş altı bin kişi arasında bir muhaceret olur- | ken, 1934 senesinden sonra bu rakam 40 bine kadar çıkmıştır. Bu vaziyet karşısın- da nüfusları bir milyonu geçmiyen Araplar endişe duymağa başlamışlar ve mülkleri- nin elden gideceği vehmine düşerek isyan etmişlerdir. Milit Arap fırkası derhal bir beyanname neşredek filistinin muhtariyeti- ni istemiştir. Londrada bir anlaşma esası bazırlanacağını tahmin edenlere karşı A- rap milliyetperverleri: «— Biz mütavassıt anlaşmalar istemi- _Ğ_ÖİLİİSLEHE_ ea bulduktan sonra da tereddüde mahal kalmaz, Okuyucuların Sorduklarına Cevaplarım Kadıköyde Bağnyanık: Bu genç sizi hâlâ seviyor. Aranızı de- dikodular bozduğuna göre ona bu de- dikoduların manasızlığını anlatmak lâ- zım, Belki siz gençsiniz, evlenme çağın- müsellâh | Hergün İngiliz askerleri tarafından üstleri aranan Filistin Arapları yoruz. Cezri hareket istiyoruz. Yahudi a- kını duürdürülmazsa biz de sükünete var- mayız!n demişlerdir. Son hareketlerden sonra Arap ihtilâl- cilerinin elebaşıları İngilizler — tarafından nefyedilmişlerdir. Buna rağmen isyan emanetini bunların ellerinden alan diğer reislerini — aratmayacak cadeleye — devam Bir Arap gazetesi, Arap memurları gre- ve teşvik ettiği için on beş gün müddetle tatil edilmiştir. Davanın Mahiyeti Yahudi aleyhtarlığı olmaktan ir istiklâl davası mahiyetini almış tır. Ve — meselenin uzaması, — İngiltere- nin de müdahalesi bu yüzden olmuştur. Yahudiler Tel - Aviv'i yeniden yarat- mışlardır. 1909 senesinde çöl ve step olan bu yerlerde şimdi, operası ve üniversitesi ile medeni bir şehir doğmuştur. Arapların muhalefetine rağmen toprak yavaş yavaş Yahudilerin eline geçmektedir. Bütün ara. zi sulanmaktadır. Stepler, sulak — vadiler haline gelmiştir. Buhrana rağmen yeniden | 4 bin fabrika kurulmuştur. Onlar bütün verimleriyle — çalışmaktadırlar. Bir sene arfında bir buçuk milyon ağaç dikilmiş- tir. Arteziyen kuyuları, su sıkıntısını ber- taraf etmiştir. Ve Filistin dünyada işsizlik ve iktisadi buhranın ne olduğunu yen tek devlettir. (Devamı 8 inci sayfada) mücahitler şekilde etmektedirler. mü- Dav: ziyade, | bilme- * * «Şimdiye kadar bir kaç genç be - gendim, ve onlara karşı sempati duy- dum. Fakat onlar beni sevmediler. Hal- buki kendilerine karşı hiç bir alâka duy- madığım kimselerin bana meyilleri ol- duğunu hissediyorum. Siz buna ne der- SON POSTA “ Son Posta ,, nın müsabakası: — 40 Tarihi Vak'a Ve 40 Tarihi Tabl Sizl en fazla alâkadar eden tariht vak'a hangisidir, tarihi vak'aları canlandırmakta en çok muvaffak olan ressam kimdir ? -Moskova seferi (1812) ll d a Biştirmiş idi. Fransız büyük ihtilâlindenberi mutlakiyetçi ÂAvru- pa hükümdarları Fransaya karşı müşterek bir cephe almışlardı. Fransada doğan bürriyet fikirlerini boğmak İstemişlerdi. Fakat inkilâbın enerjisi galebe etmiş, Fransa düşman istilâsından kur- tulmuştu. Napoleon imparatorluğunu ilân ettiği zaman Avrupa hükümdarları bu seferde ona karşı birleşmişlerdi. Avusturya « Rusya müttefik ordularını 1805 te Austerlitede; Prusya - R: ya müttefik ordularını da 1806 da İcna ve Friedlandda mağlüp eden Napoleon İtalya ve Almanyaya hâkim olmuş. yalnız Frans sanın değil, garbi Avrupanın imparatoru sayılıyordu. İngiltereye gelince © Napoleon imparatorluğunun başdüşmünı ile, ve Na- poleonun sukutuna kadar Fransa ile harpte devam etti. 1805 de Amiral Nelsonun hayatı pahasına kazandığı Trafalgar zafe- rile denizlere hâkim oldu ve Napoleonun ku'adaki zaferlerinden müteessir olmadı. 1812 de Rusya Çarı Aleksandı, Napoleona karşı İngiltere ve İsveçin iştirakile yeni bir ittifak hazırlamıştı. Fransa imparatoru da Avustutya imparatoru ve Prusya kralından mürekkep mu- kabil bir ittifak vücuda getirdi; fakat Fransanın — müttefikleri kuvvete boyun eğmiş dostluğu şüpheli devletle Napoleon © zamana kadar Avrupanın görmediği 675,000 kişilik muazzam bir ordu topladı ki bunun 400,000 kişilik kısma istilâ ordusu idi; bunun da 200,000 kişisi Framsızlardan, üst tarafı Alman, İsviç- reli, İtalyan, Hollandalı, Lehler ve Hırvatlardan mürekkepti; ki Ruslar buna eyirmi millet ordusu» vermişlerdi. Çarın elinde ise ancak 150,000 kişilik bir kuvyet mevcuttu. Fransız ordusu 26 temmuzda Niemen ırmağını geçti; Vilna Üzerine süratle yürüyerek iki ordudan mürekkep Rus kuvvetle. Fini dağıttı. Napoleon bu orduları ayrı ayrı ezdikten sonra Mos- kovada bir sulh imzalamak istiyordu. Fakat Rus ordularını bir harp meydanında yakalıyamadı. Çarın generalları Napoleon için en telikeli bir tabiye tatbik ediyorlardı: Harbi kabul etmemek, ahaliyi de beraber sürerek Rusya içerilerine çekilmek. Rus köylüleri, köylerini kendi ellerile yakıyorlar, erzakı top- adını Napoleonun muharebeleri Avrupa haritasını tamamen de-|rağa gömüyorlar, ve ordu ile beraber çekiliyorlardı. Napolcon )Rus ordusunu yakalamak için ilerliyor, fakat onu tutamıyordu. Niemenden Dvina ırmağına kadar 150,000 askeri hastalık ve açlıktan ölmüştü. Hayvan telefatının fazlalığı büyük ordunun iaşesini imkânsız kılmıştı Erzakın girilen topraklardan tedariki lâzım geliyordu ki, Ruslar her şeylerini kendi ellerile yok ettik« lerinden bu da imkânsızdı. Bulunabilen ise bu muazzam kala « balığı doyuramazdı. Her gün, hiç harbetmeden 5000-6000 kişi ölüyordu. Fransız ordusu, Rus ordusile nihayet Moskova önün- de karşılaştı. Napoleonun elinde 127,000 -kişi ile-5860 top kalmıştı. Rus başkumandanı Kutuzof 140,000 kişi ile 640 topa sahipti. Has» tabk, açlık ve yorgunluğa rağmen Napoleon, bilhassa kumi danlarından Mareşal Neyin kahramanlığile harbi kazandı. Çar- lığın bu mukaddes şehrine giren Napoleon murahhaslarını sulh için Aleksandra gönderdi: Fakat Fransız murahhasları Rus” or- dusunun ileri karakollarından bile geçirilmediler, Ertesi gün Ruslar Moskovada büyük bir yangin çıkardılar, şehir baştanbaşa yandı. Kışı orada geçirmek istiyen Napoleon on gün kaldıktan sonra geri çekilmeğe mecbur oldu. Teşrinievvel orta- sında hareket etti. Bu sefer Kutuzof takibe, Napoleon harpten sakınmağa başladı. Teşrinisanide hararet (— 18), kânunueve velde (— 37) dereceye düşmüştü. Büyük ordu adım attıkça eriyordu; terkedilmiş arabalar, toplar ve yığın yığın cesetleri, lâpa İâpa yağan bir kar örtüp yokediyordu. Fransız ordusunun enkazı Böresina ırmağını geçeceği sırada üç Rus ordusu ile sa. mlmış; ve irmağı ancak buz içine alılan, yüzlercesi orada. donup ölen, fakat yirmi dört anat bilâfasıla çalışarak kahramanlığının eşsiz nümunesini gösteren köprücü efradının sayesinde geç « mişti. Giderken Niemeni 400,000 kişi olarak aşan büyük ordu, dönüşte 18,000 kişi kalmıştı. Ressam Yvonun yukandaki tablosu Moskova muharebesini bütün fecaat ve kahramanlığı ile gösteriyor. Ortada elinde tüfek bulunan adam, ölen bir neferin tüfeğini alıp atılan günün kah- ramanı Mareşal Neydir. Reşad Ekrem Koçu KORKUNÇ MACERALAR: Birdenbire sakallanan ve sakalı yerlerde sürünen a dam * * * “ — Sigaramı yakarken kucağımda siyah bir şey gözüme ilişti. Dikkat ettim: Bu benim sakalımdı. O kadar uzun bir sakal ki, yarısı kuca, İstanbul matbuatının emektarlarından ma yığılmıştı dada gece kandili yarimakta olduğundan dasınız. Taliplerinizi reddedip istikba- linizi tehlikeye koyamazsınız. Ona bir vasıta ile vaziyeti anlatıp sizi başkala - Tn istediğini, ve evlenmek niyetinde ite bir an evvel talip olması, lüzumunu anlatmağa çalışınız. O ufak bir tereddüt devresi geçiriyor. Onun bu tereddüdü- nü izale etmek lâzım, Bunun — çaresine bakınız. ki tanışmamış olmak, rınızı ifadeye imkân * * «Yaşım 25. Evlenmek istiyorum, fa- kat cesaret edemiyorum. Kazancım bir Ne ya - teklifi aileyi geçindirmeğe müssittir. payım? Erengöy: M. R. Cesaretinizi kıran nedir? Alacağınız Sempati ve sevgi meselesi, izahı güç bir iştir. Sevebileceğiniz kimselerle bel. sa sevdiğiniz bir kimsenin size karşı ta- mamen lâkayt kalması mümkün değil- *k * Bürhaniyede Cemil: dcırıdıır Siz lası evleninciye kadar siz tahsilini tirir, hayatınımı kazanmağa başlı ©O vakt nişanlanmanıza bir mâ; einepesi ei biri olan Muamer Cahidi yirmi iki seneden beri tanırım. Büyük muharebede beraber askerlik ettik. Sonra uzun zaman hayatın dişli çarkma takılıp beraber sürüklendik, onlara duygula - beraber düşüp kalktık. Başından geçen bu vermemiş'ir. Yok- oldu. Fakat dinlediğim o bâdise beni çok müteessir ettiğinden başıma çivi gibi saplanıp kalmıştı. Kendisini gi adetini almadan onu bu sütunlara geçiri- yorum, çünkü © müsaadeyi benden diriğ etmiyeceğini biliyorum. Muammer Ca- hit, bu garip macerayı şöyle anlatmıştı: Ötedenberi geceleri uyanınca — kalkıp sigara içmek mutadımdır. Bir gece — yine sigaramı tellendirmek üzere kalktım odan 'TEYZE da yanmakta olan sobanın — karşısındaki garip vak'ayı bana anlatalı epeyce zaman | Hâdkenin kahramanı Muammer Cahit koltuğa oturarak sigara kutusundan bir si- gara alıp yakmak için kibriti - çaktım. O- Tle yokladım. Koskocaman bir sakal... içerisi yarı karanlık bir halde — idi, Çaktı- ğam kibritin alevi bir anda odayı aydınlate t. Tam sigâaramı yakarken kucağımda si- / yah bir şey gözüme ilişti Dikkat ettim. Bu benim sakalımdı. O kadar uzun bir sa- kal ki yarısı kucağıma yığılmıştı. Ellerim- Git- tikçe hayretim artıyor, gözlerim açılıyor" du. Çıldıracak gibi oluyordum. Bir kaç sa- at içinde fışkıran bu yarım metre siyah kalımın bir kısmı da çepçevre boynuma sa” gılmıştı. Sağ tarafta aynalı — dolap vardi ihemen bir kibrit daha çakıp yüzümü aynar ya çevirdim. Bir de ne göreyim! Simsiyah sakallı bir adam. Gözlerimi açıp iyice baktım. Elimle tek- (Devamı 8 inci sayfada)